İLAMLI İCRA TAKİBİ
2 Kasım 2015İhtiyati HACİZ – İİK. Md. 257
16 Kasım 2015- Mahkeme ilamının icraya konulabilmesi için kesinleşme, kural olarak şart değildir. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır.
Aşağıda belirtilen bu istisnai durumlarda, kararın kesinleşmeden icraya konulması mümkün değildir. Kararın kesinleşmesi ile kastedilen, Yargıtay denetiminden geçmesi veya kanunda öngörülen süreler içerisinde kararın taraflarca temyiz edilmemiş olmasıdır.
Karar düzeltme yolu, bir kısım kararlar için açık olup, eğer mahkemece verilen hüküm için karar düzeltme yolu açık ise, karar düzeltme yoluna başvurma süresi dolmadıkça veya bu yola başvurulmuş ise karar düzeltme talebi sonuçlanmadıkça, hükmün kesinleştiğinden bahsetmek mümkün olamayacaktır.
Gerek yargıtay denetiminden geçerek, gerekse temyiz yoluna başvurulmayarak kesinleşen kararın arkasına, hangi tarihte ve ne surette kesinleştiği hususu, kalem müdürü tarafından şerh edilir ve bu şerh, hakim tarafından imzalanır. Buna “kesinleşme şerhi” adı verilmektedir.
HMK 305 ve 306. maddesinde düzenlenen tavzih yolu ise kesinleşmeyi etkilemez. Yani temyiz ve (açık ise) karar düzeltme yollarının tükenmesi nedeniyle kesinleşen bir hükmün tavzihi talep edilse dahi, tavzih talebinin sonuçlanması beklenmeksizin kararın icraya konulması mümkündür.
Kesinleşmeden icraya konulamayan ilamlardaki yargılama giderleri, tazminat, faiz gibi eklentiler de, hüküm kesinleşmeden icraya konulamaz . Takibe konulabilmesi için kesinleşmesi aranan bir kararın, takibe konulduğu tarihte kesinleşmiş olması gerekir. Takip tarihinde kesinleşmemiş ilam için, sonradan kesinleşmiş olsa dahi, şikayet yolu ile takibin iptaline gidilebilir. elbette ki bu durum, karar kesinleştikten sonra ilamın yeniden icraya konulmasına engel teşkil etmeyecektir.
İlamın, kesinleşmeden icraya konulup konulamayacağı hususunu icra müdürünün denetlemesi gerekmektedir. İcraya konulabilmesi için kesinleşme şartı aranan bir ilamın, kesinleşmeden icraya konulması halinde, icra mahkemesine süresiz şikayet yolu ile ilamlı takibin iptali için müracaat edilebilir.
İcraya konulabilmesi için kesinleşmesi şart olan ilamları;
1-Gayrimenkulün aynına ilişkin ilamlar (Taşınmazın aynından kaynaklı (Sükna, oturma, irtifak vs.) davalarda hükmedilen ecrimisil; kesinleşmeden icraya konulamaz)
2-Aile ve kişiler hukukuna ilişkin ilamlar,
3-Yabancı mahkeme veya hakem kararlarının tenfizine ilişkin verilen ilamlar,
4-Menfi tespit veya istirdat (geri alım) davalarında verilen ilamlar,
5-Sayıştay ilamları,
6-İstihkak davasının kabulüne ilişkin karardaki yargılama gideri (Davanın reddi halinde ise kesinleşme gerekmemektedir.)
7-Bayrağına ve sicil kaydı olup olmadığına bakılmaksızın bütün gemilere ve bunlarla ilgili ayni haklara ilişkin ilamlar şeklinde sıralayabiliriz.
Uygulamada, bir kararın, gayrimenkulün aynına ilişkin olup olmadığının tespitinde yorum hataları yapıldığına rastlanmaktadır.
Eğer mahkeme sonucu verilecek hüküm, mülkiyet hakkı değişikliği gibi bir sonuç doğuracaksa, davanın, gayrimenkulün aynına ilişkin olduğuna şüphe yoktur.
Tapu iptali ve tescil davaları, şufa (önalım) davaları buna örnek olarak gösterilebilir. Müdahalenin meni davalarında ise, mülkiyet hakkı iddiası olup olmamasına göre durum değişmektedir. Eğer dava, mülkiyet hakkı nedeniyle açılan müdahalenin meni davası ise, kararın kesinleşmesi aranacaktır.
Ancak, davalı tarafın herhangi bir mülkiyet iddiası söz konusu değil ise, ortada mülkiyetin kime ait olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığından, bu tür müdahalenin meni davalarında kesinleşme aranmayacaktır. Örneğin kiracının, kira sözleşmesine aykırı olarak fazladan işgal ettiği – kullandığı kısımlar söz konusu ise ve bu kısımlar için müdahalenin meni talep edilmişse, ortada mülkiyet hakkı ile ilgili herhangi bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından, bu tür kararların infazı için kesinleşme aranmayacaktır.
Tapu kütüğünde yer alan şerhin kaldırılması talepli bir davada, davaya konu şerh, mülkiyet hakkı niteliğinde ise, dava yine gayrimenkulün aynına ilişkin sayılacağından, hükmün infazının istenebilmesi için kesinleşmesi gerekecektir.
Mülkiyetin tanımı, Türk Medeni Kanunu (TMK)’nda yapılmıştır. Buna göre,
“Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.”
Gayrimenkulün aynına ilişkin ilamlarda, ilamın eki niteliğinde yer alan hükümler de kesinleşmeden icraya konulamaz. Örneğin tapu iptali ve tescil davasında, hükmün tapu iptali kısmının kesinleşmesi beklenip, eklenti niteliğinde olan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin icraya konulması mümkün değildir. Kira tespit davaları ile verilen hüküm, gayrimenkulün aynına ilişkin değil ise de, Yargıtay’a göre kesinleşmeden icraya konulamayacak ilamlardandır. Aile ve kişiler hukukuna (MK m.8-494) ilişkin hükümler, kesinleşmeden icraya konulamaz.
Buradan anlaşılması gereken, isim tashihi, soyisim tashihi, yaş tashihi, velayetin nez’i, babalık davası, nesep tashihi, boşanma ve bunun eki niteliğindeki hükümler gibi kişinin doğrudan şahsı ya da ailevi yapısıyla ilgili hukuki durumunda değişiklik yaratan ilamlar ile bu ilamların eki niteliğindeki hükümlerdir. Tüzel kişiler de kişi kavramı içinde kabul edilmektedir. Çocuk teslimine ve çocukla şahsi münasebet tesisine ilişkin ilamlar da, kesinleşmeden icraya konulamazlar. Fikri ve sınai haklar (hukuk) mahkemesinin ürün benzerliği yoluyla tescili tasarımına haksız müdahalenin önlenmesine yönelik olarak oluşan hüküm, şahsın hukukuna ilişkin tescilli hakka tecavüz niteliğinde olduğundan, bu nitelikteki ilamlar da kesinleşmeden infaz edilemezler. Boşanmayla birlikte verilen maddi ve manevi tazminatın tahsili için takibe konu olan ilamın boşanmaya ilişkin bölümünün kesinleşmesi gerekir. İlamın bu bölümü kesinleşmeden eklentileri niteliğinde olan tazminat ve faizleri istenilemez.
Ancak nafakada durum biraz daha farklıdır. Şöyle ki; Tedbir nafakasında, nafaka verilmesine ilişkin bir hükmün temyiz edilmesi, ilamın icrasını durdurmaz. Hatta nafaka alacağında, teminat karşılığı dahi ilamın icrasının durdurulması (Tehir-i icra) mümkün değildir. Ancak Yargıtay’a göre, yoksulluk ve iştirak nafakası için, maddi manevi tazminatta olduğu gibi, icra takibi için kesinleşme aranmaktadır. Yoksulluk nafakası hususu tartışılabilir ise de, iştirak nafakası, müşterek çocuk için ödenen katkı niteliğinde olduğundan ve karar temyiz aşamasındayken, müşterek çocuk / çocuklar, velayet kendisinde bırakılan tarafta olacağından, velayet kendisine bırakılan tarafın, küçüklerin geçimi için ihtiyaç duyacağı bu iştirak nafakasından, karar kesinleşinceye kadar mahrum bırakılması anlamına gelir ki bize göre bu durum pek hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
Bilindiği üzere, yargılama devam ederken mahkemece eş için hükmedilen nafaka, yoksulluk nafakası değil, tedbir nafakasıdır ve tedbiren hükmedilen bu nafakanın talep edilebilmesi için kesinleşme aramak, tedbirin ruhuna aykırı olacaktır. Ancak boşanmadan sonraki dönem için hüküm altına alınan ve eşe ödenmesine karar verilen nafaka, artık tedbir değil, yoksulluk nafakası olup, bu hüküm kesinleşmeden icraya konulamayacağı gibi, anılan nafakanın kaldırılmasına dair verilecek mahkeme kararı da aynı şekilde kesinleşmeden infaz edilemeyecektir.
Boşanma ilamında, nafakanın kesilmesine karar verilir ise, boşanma hükmü kesinleşmeden icra olunamayacağından, nafakanın kesilmesi hakkındaki kısım da ilam kesinleşmedikçe icra olunamayacak yani, boşanma ilamı kesinleşinceye kadar nafaka ödenmesi gerekecektir. Aile hukukunda yer almakta ise de, katkı payına ilişkin davalar, boşanma ilamının eki niteliğinde olmayıp ondan bağımsız olan edaya ilişkin ilamlardır. Bu yüzden katkı payı alacağına ilişkin ilamların icraya konulması için kesinleşme gerekmemektedir. Aynı şekilde, boşanma kararında hükmedilen ziynet eşyası bedeli, boşanma kararının eki niteliğinde olmayıp, boşanma davasından bağımsız bir dava olduğundan kesinleşmeden takibe konulabilecek ilamlardandır.
- BOŞANMA DAVALARINDA KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULACAK KARARLAR TEDBİR NAFAKASINA İLİŞKİNDİR. YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASININ KESİNLEŞMESİ GEREKİR.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2013/18343
KARAR: 2014/7453
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire´ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Takibe dayanak …4. Aile Mahkemesi´nin 2012/583 E. 2013/171 K. sayılı ilamında Mahkemece, tarafların boşanmasına, ortak çocuk için dava tarihinden itibaren 150 TL. tedbir nafakasına (kararın kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası olarak devamına), davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş olup takip dosyasından takip talebinde birikmiş nafaka alacağı, maddi ve manevi tazminat alacakları yargılama gideri ve vekalet ücretinin takibe konulduğu anlaşılmıştır. Borçlu İcra Mahkemesi´ne başvurusunda, maddi ve manevi tazminatın boşanmanın eklentisi olması nedeniyle boşanma ilamı kesinleşmeden icraya konulamayacağını belirterek takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece HMK.nun 367/2. maddesi gereğince boşanma ilamının kesinleşmesi gerektiği bildirilerek takibin iptaline karar verilmiş, karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6217 sayılı Kanun´un 30. Maddesi ile 6100 sayılı Kanuna eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanması gereken HUMK´nun 443/4 (HMK.nun 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemezler. Ayrıca, boşanma kararının eklentisi olan tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderine yönelik hükümleri de aynı kurala tabidirler. Ancak, boşanma ilamı kesinleştiği takdirde, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetilerek kesinleşmeleri gerekli değildir (HGK. 28.2.2001 tarih 2001/12-206 E. 2001/217 K. ).
Anılan yasal düzenleme gereğince; yoksulluk ve iştirak nafakasının talep edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi zorunlu ise de tedbir nafakası yönünden ilamın kesinleşmesi gerekmez. Bu durumda, takipte talep edilen birikmiş nafaka alacağı yönünden boşanma ilamının kesinleşmesinin aranmayacağı dikkate alınarak Mahkemece bu kısım yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken takibin tümden iptali isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK´nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK´nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2005/6009
KARAR NO: 2005/9100
KARAR TARİHİ: 28.04.2005
ÖZET: Somut olayda boşanma ile ilgili hüküm bölümü daha önce onanmış ve bozma kapsamı dışında kalmıştır. Bu durumda, sonradan hükmedilen ihtilaf konusu tazminat bölümlerinin takibe konulması için kararın kesinleşmesine gerek yoktur.
(1086 S. K. m. 443/4)
Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: HUMK. nun 443/4. maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemezler. Ayrıca, boşanma kararının eklentisi olan tazminat hükümleri de aynı kurala tabidirler. Ancak, boşanma ilamı kesinleştiği takdirde tazminat isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetilerek kesinleşmeleri gerekli değildir. (HGK. 28.2.2001 tarih 2001/12-206E. 2001/217 K.)
Somut olayda boşanma ile ilgili hüküm bölümü daha önce onanmış ve bozma kapsamı dışında kalmıştır. Bu durumda, sonradan hükmedilen ihtilaf konusu tazminat bölümlerinin takibe konulması için kararın kesinleşmesine gerek yoktur. (HGK. 23.10.2002 tarih 2002/11-633 E. 2002/847 K. sayılı kararı)
O halde şikayetin reddi yerine kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 28.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2016/7478
KARAR NO. 2016/10845
KARAR TARİHİ. 20.06.2016
İLAMIN KESİNLEŞMEDEN TAKİBE KONULABİLECEĞİ İSTİSNAİ KURALLAR
1086/m. 443/1-4
6100/m. 367/1
5275/m. 4
2004/m. 16, 72
832/m. 64
2577/m. 28/1
12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı
ÖZET : Şikayetçi borçlu vekili dilekçesinde diğer şikayet nedenlerinin yanı sıra takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağını belirtip takibin iptalini istemiştir. Temyiz kararın icrasını durdurmaz, ancak, bu kuralın istisnaları yasalarda düzenlenmiştir.
– Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar,
– Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları,
– Kira tespit ilamları,
– Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar,
– Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar,
– Sayıştay kararları,
– İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar, infazı için kesinleşmesi gerekmez. Dayanak ilam, eda hükmü içeren alacak davasına ilişkin olup infazı için kesinleşmesi gerekmez.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Şikayetçi borçlu vekili dilekçesinde diğer şikayet nedenlerinin yanısıra takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağını belirtip takibin iptalini istemiş, mahkemece şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmiş olup hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK’nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK. 443/4 m.),
Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi),
Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar (İİK 72. madde), Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar (MÖHUK. 41/2),
Sayıştay kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. madde),
İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1)
İcra takibinin dayanağı İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi’nin 23.12.2014 tarih 2010/721 Esas 2014/2187 Karar sayılı ilamında davacı tarafça 2006/2007, 2007/2008, 2008/2009 eğitim ve öğretim yıllarına ait ders ve yurt ücretleri toplamı olan 41.010,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş olup mahkemece de davanın kısmen kabulüne 30.478,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu haliyle dayanak ilam, eda hükmü içeren alacak davasına ilişkin olup infazı için kesinleşmesi gerekmez. Mahkemece diğer şikayet nedenleri incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2018/7307 |
Karar | : 2020/7733 |
Tarih | : 01.12.2020 |
Daire ilamında, davacı tarafından sunulan emsal kira sözleşmelerinin bilirkişilerce değerlendirilmediğine, Gelir Vergisi ve Emlak Vergisi Kanunlarının ilgili maddelerine atıf yapılarak taşınmazın arsa değeri üzerinden ecrimisil
YARGITAY
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2015/16074 |
Karar | : 2017/8058 |
Tarih | : 31.05.2017 |
Somut olayda, takip dayanağı ilam, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir. İlama ilişkin yargılamada davalı tarafın kendi lehine mülkiyet iddiası bulunmadığından taşınmazın
YARGITAY
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2013/5595 |
Karar | : 2013/10537 |
Tarih | : 05.07.2013 |
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
K A R A R
Borçlu vekili, müvekkili aleyhine meni müdahale ve ecrimisil ilamına dayalı olarak takip başlatıldığını, takibe konu ilamın kesinleşmediğini, kesinleşmeden icra edilemeyeceğini, bu nedenle takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, talebin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Talep, İİK.nun 41. maddesi yollamasıyla İİK.nun 16. maddesine dayalı şikayete ilişkindir.
6100 Sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK.nun 443/1 (HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir.
- Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar (HUMK.443/4)
- Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4.maddesi),
- Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı),
- Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar ( İİK 72. madde),
- Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2 ),
- Sayıştay Kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. Madde), İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı İYUK 28/1,)
- Mülkiyetin tespitine ilişkin olmaları nedeniyle istihkak davasının kabulüne dair ilamlar, kesinleşmeden icra edilemez.
Somut olayda, icra takibinin dayanağı olan Tuzla 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/1244 Esas, 2009/1238 Karar sayılı 24.12.2009 tarihli ilamında; davalının davacının mülkiyet iddiasına karşı çıktığı, mahkemece dava konusu yerin davacıya ait olduğu kabul edilerek ecrimisil davasının kabul edildiği, davacının meni müdahale davasının atiye bıraktığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu durumda ilamda mülkiyet hususu tartışılarak sonuca gidilmiştir.
O halde, Mahkemece ilamın taşınmazın aynına ilişkin olduğu (mülkiyet tartışması bulunduğu) nazara alınarak şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi yerine, yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 05.06. 2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2013/2504 |
Karar | : 2013/6416 |
Tarih | : 02.05.2013 |
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Şikayet
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacılar tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire’ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Borçlular aleyhinde … 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/124 Esas, 2011/708 Karar sayılı ilamına dayalı olarak 22.643,25 TL alacağın tahsili ve dava konusu bağımsız bölümün tahliye ve teslimi talebiyle ilamlı takip başlatılmıştır. Davacı – borçlular vekili, uyuşmazlığın gayrimenkulün aynına ilişkin olduğu ve kesinleşmeden icra takibine konu edilemeyeceğinden bahisle takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, şikayetçi borçluların fuzuli işgal olduğundan bahisle ilamın kesinleşmeye muhtaç olmadığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesine göre, 1086 sayılı HUMK’nun temyize ilişkin hükümlerinin (HUMK’nun 427 ila 444. maddeleri) uygulanmasına devam olunur. Buna göre, uygulanması gereken HUMK’nun 443/4. maddesine göre şahsın hukukuna ve taşınmazın aynına ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe takip konusu yapılamaz. Somut olayda, takibe dayanak ilamda tarafların iddiası mülkiyetin kendilerine ait olduğu yönünde bulunduğundan taşınmazın
SONUÇ: Davacı – borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 02.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İlamda yazan tüm alacak kalemleri de ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale gelecektir; bu nedenle vekalet ücreti dahil olmak üzere ilamda ki tüm alacak kalemlerine kararı kesinleşmesinden itibaren faiz istenebilecektir.
YARGITAY12.Hukuk Dairesi Esas: 2010/33157 Karar:2011/14002 Karar Tarihi: 07.07.2011 kararı “Somut olayda takip konusu ilamın incelenmesinde borçlunun alacaklı aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtığı, mahkemesince borçlunun isteminin reddine alacaklı lehine yargılama gideri ile vekalet ücretine karar verildiği, ilamın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.Bu durum karşısında taşınmazın aynı ihtilaflı olduğundan takip konusu ilamın infaza konulabilmesi için kesinleşmesi zorunludur. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir, ilamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla,ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez(HGK’nun 05.10.2005 T., 2005/12-534 E., 2005/554 K.).
YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/25151 Karar:2010/7082 Karar Tarihi: 25.03.2010 kararı “Diğer taraftan 12/11/1979 tarih ve 1/3sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, kira parasının tespitine dair ilamlar kesinleşmeden icraya konulamaz. Aynı şekilde, HGK’nun 30/05/2001 tarih,2001/12-423 E., 2001/456 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere; <Kira tespit ilamları kesinleşmeden infaz olunamaz. Kararın kendisi kesinleşmedikçe takip yapılamayacağı gibi, ilamda yazılı yargılama gideri ve vekalet ücreti vb.taleplerin de karar kesinleşmedikçe infazı istenemez.> Bu itibarla faizin de kararın kesinleşme tarihinden itibaren istenebileceği tabiidir. (İBHGK’nun 24/11/1995 tarih, 1994/2 E. 1995/2K. sayılı kararı)
Mülkiyet iddiası bulunmayan borçluyla ilgili Taşınmaza Müdahalenin men’i ile ilgili karar taşınmazın aynıyla ilgili olmadığından infazı için kesinleşmesinin beklenilmesi gerekmemektedir.
YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/21774 Karar:2010/3308 Karar Tarihi: 16.02.2010 kararı “Somut olayda, takip konusu Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28/01/2009 tarih ve 2005/152 Esas, 2009/20 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; alacaklı vakıf adına kayıtlı olan davaya konu taşınmaza, taşınmaz üzerinde mülkiyet iddiası bulunmayan borçlunun yaptığı müdahalenin menine karar verildiği görülmektedir. Bu durumda, taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesine gerek bulunmamaktadır. O halde, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken ilamın taşınmazın aynı ile ilgili bulunduğu ve dolayısıyla kesinleşmeden icra takibine konulamayacağı gerekçesiyle istemin kabulü yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
Aynı dava da birden fazla istem varsa kesinleşmesi zorunlu olmayan bağımsız diğer alacak kalemleri ile bu kısımlara ait yargılama giderlerinin takibinde herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
YARGITAY 12.Hukuk Dairesi Esas: 2009/3408 Karar:2009/10930 Karar Tarihi: 25.05.2009 kararı” Bilindiği üzere aynı davada birden çok istem yer alabilir. Bu istemlerin bazısının kesinleşmeden takibe konulamayacak olması, bundan bağımsız diğer alacak kalemlerinin takibine engel değildir. Nitekim alacaklının,yargılama giderlerinin 190/240’ını takibe koyduğu, tapu iptal ve tescil ile ilgili <b> bendindeki karara isabet eden yargılama giderlerini özenle ayırdığı görülmektedir. Hal böyle olunca, ilamın alacağa ilişkin bölümünün kesinleşmeden takibe konulması doğru olup, mahkemece şikayetin reddi yerine aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.”
İlama aykırılığı içeren şikayetler kamu düzenine ilişkin olduğundan 2004 sayılı Kanunun 16/2 maddesi gereği süreye tabi değildir; kesinleşmeden icraya konulan ilamlar ve bu ilamların yargılama giderlerinin icraya konulması da ilama aykırılık olarak kabul edilerek şikayet süreye tabi değildir.
YARGITAY 8.Hukuk Dairesi Esas: 2012/2661 Karar: 2012/2958Karar Tarihi: 17.04.2012 kararı” Somut olayda takibe dayanak yapılan İstanbul 5. İdare Mahkemesinin 24.10.2005 tarih 2004/2010 E, 2005/12231 K sayılı kararında <dava konusu işlemin 116.752.290.000 TL’lik kısmının iptaline…> karar verilmiş, ilamla davacı (alacaklının) davalı(borçluya-idareye) iptal edilen para cezası miktarınca borçlu olmadığı tespit edilmiş, likit bir miktarın ödenmesi yönünde eda hükmü oluşturulmamıştır. Bu durumda ilamın kesinleşmesi halinde yargılama giderleri ve vekalet ücreti kalemlerin istenebilmesi dışında icra yolu ile infazı da mümkün değildir.
İİK’nun16/2. maddesinde, bir hakkın yerine getirilmesinden kaynaklanan şikayetler süre ile sınırlandırılmamıştır. İstem ilama aykırılığı içermekte ve ilama aykırılık şikayeti kamu düzenine ilişkin olduğundan İİK’nun 16/2. maddesi kapsamında değerlendirilip şikayet konusu asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden takibin iptaline karar verilmesi yerine şikayetin süreden reddi isabetsizdir.
30130 sayılı Resmi gazetede yayımlanan 2017/2 Esas, 2017/3 Karar, 21.07.2017 tarihli Genel kurul kararına göre kurul “ilamlı takiplerin ilamsız takiplere konu edilmesinin icra hukukuna ve yargılama tekniğine uygun düşmediği, bu yola başvurmakla alacaklının hukuki yararının bulunmadığı, bu yola başvurarak borçlunun yükünün ağırlaştırıldığı nihayetinde taraflar arasındaki dengenin bozulduğu” sonucuna vararak ilamlı alacakların ilamsız takibe konu olamayacağına hükmetmiştir.
İlam, herhangi yargılama sonucunda mahkeme kararının yazılarak taraflara verilen, imzalı ve mühürlü resmi belgedir. Her bir yazılı edayı ifa hükmü içeren mahkeme kararı ilamdır.Hükmün ilam niteliğine haiz olabilmesi için ilamın kararı veren hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanması ve mahkemenin mührü ile mühürlenmesi gerekmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 08.10.1997 Tarih ve 1997/12-517 Esas, 1997/776 Karar sayılı kararında “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur” Hüküm bölümünde belirtilen tutarlar için ayrı ayrı ilamlı icra takibi yapılması da mümkün değildir. Her bir alacak kaleminin bulunduğu tek bir takip yapılmalıdır.
İlam niteliğindeki Kararlar;
–Sulh hukuk, asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri ile özel mahkemelerden (kadastro, iş mahkemeleri vb.) alınmış (eda hükmü içeren) nihai kararlar,
– Ceza mahkemelerinin ilamlarının tazminata veya yargılama giderlerine ilişkin hüküm fıkrası, (CMUK Md. 324)
– Sayıştay ilamları, (6085 sayılı Sayıştay Kanunu m. 50/II-e)
– Tam yargı davalarında verilen idari yargı mercilerinin ilamları (İYUK Md. 28 vd.)
– Tenfizine karar verilen yabancı mahkeme ilamları, (MÖHUK Md. 57)
– Yargıtay’ın ilk ve son derece mahkemesi olarak bakıp sonuçlandırdığı davalar, (Yargıtay Kanunu Md. 13 vd.)
-Tüm davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri.
“…idare mahkemesinde verilen ilamların kesinleşmeden icra takibi başlatılamayacağına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından yargılama gideri ve vekâlet ücretinin takibe konu olması için…”Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/8021 Esas, 2017/9173 Karar, 17.02.2015 Tarihli kararı
*İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesinde adı geçen ilam niteliğindeki belgeler şunlardır;
– Mahkeme huzurunda yapılan sulhlar (HMK Md. 313-315) ve kabuller, (HMK Md. 307 vd.)
– Kayıtsız ve şartsız para borcunu ikrar eden re’sen tanzim edilen noter senetleri,
– İstinaf ve temyiz kefaletnameleri, (HMK Md 350,367)
– İcra kefaletnameleri.
“takip dayanağı ipotek, borçlu M.D.’e açılmış ve açılacak her türlü krediler, doğmuş ve doğacak her türlü borçların teminatını teşkil etmek üzere tesis edilmiştir. Alacaklı banka icra takibinden önce, borçluya… Noterliğinin 27.03.2007 tarihli ihtarname ve hesap özetlerini göndermiştir. Bu durum karşısında alacaklı İİK’ nın 150/ı hükmü uyarınca ilamlı icra takibine geçmiş ve icra müdürlüğünce örnek(6) icra emri düzenlenmiştir. Bu hususta İcra emrine karşı itiraz hakkında İİK’ nun 149/a maddesi gereğince ilamların icrasına ilişkin 33. Madde hükümlerinin uygulanması gerektiğinden aynı yasanın 34. Maddesi uyarınca ilam niteliğindeki bu belge için her icra dairesinde bu takip yapılabileceğine…”Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2010/17392 Esas, 2010/30434 Karar,16.12.2010 tarihli kararı
Özel Kanunlarda Düzenlenen İlam Niteliğinde Belgeler
–Avukatlar hakkında verilen para cezasına ve giderlere ilişkin, (116 Sayılı Kanun Mad. 162 vd.)
– Avukatlar tarafından düzenlenen uzlaştırma tutanakları, (4667 sayılı Kanunun 23. maddesi ile eklenen 35/A Mad.)
– Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun yıllık aidat ve katılım payı ile ilgili kararları (5362 Sayılı Kanun Mad. 61)
– Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na göre düzenlenen anlaşma belgesi (6125 Sayılı Kanun Mad. 18/II)
– Mühendis ve mimar odalarının verdiği aidat ve para cezalarına ilişkin kararlar (6235 Sayılı Kanun Mad. 30)
– Tahkim Kanunu gereği, hakemler tarafından verilen kararlar (3533 Sayılı Kanun Mad. 7)
– Hakem ile yabancı hakem kararları (HMK Md. 439)
– Tüketici Hakem Heyeti Kararları (6502 Sayılı Kanun Mad. 70/1)
– Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre düzenlenen uzlaşma belgesi (5271 Sayılı Kanun Mad. 253/19)
– Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hâsılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleşen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline ilişkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar, (5174 Sayılı Kanun Mad. 77 Vd.)
– Kooperatiflerin kredi ile ilgili alacak senetleri, kâğıtları ve her türlü taahhütname ve sözleşmeler ortağın oturduğu veya kooperatifin bulunduğu köy veya mahalle ihtiyar heyetleri tarafından parasız olarak tasdik olunan senet ve belgeler, (1581 Sayılı Kanunu Mad. 12 vd.)
Nitekim ilam niteliğindeki belgeler her ne kadar ilamlı icra takibine konu olsa da maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Dolayısıyla ilam niteliğinde belgeler aleyhine ilgili mahkemelerde menfi tespit davası açılması da hukuken mümkündür. “Açılan iş bu dava, icra mahkemelerinin sınırlı inceleme yetkisi kapsamında olmayıp, genel mahkemede açılan menfi tespit davası olduğundan, dava tarihinde davacının dava açmakta haklı olup olmadığı hususları tartışılarak, gerekirse imza incelemesi yaptırılarak oluşacak uygun sonuç dairesinde vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinin hangi tarafa yükleneceğinin belirlenmesi” Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2012/3820 Esas, 2012/5658 Karar, 03.10.2012 Tarihli kararı.
Kesinleşmeden İcra Takibine Konu Olamayacak İlamlar;
– Taşınmaz mallara ilişkin ayni haklardan kaynaklanan uyuşmazlıklar, (HMK m. 443 vd.)Taşınmaz mallar üzerindeki İstihkak davası (TMK m.683), önalım davası (TMK 734), tescil davası (TMK m.713), yolsuz tescilin silinmesi veya düzeltilmesi davası (TMK m.1025) gibi ayni haklardan doğan davalar ve bu davaların neticesinde verilen hükümlere ilişkin icra takibi hüküm kesinleşmeden başlatılamamaktadır.
– Aile ve şahsın hukukuna ilişkin hükümler, (HMK m. 443)Aile Hukuku’ndan kaynaklanan boşanma (TMK Mad. 166 vd.), babalık davası (TMK Mad. 303 vd.), çocuk teslimi (İİK Mad.25 vd.) veya çocukla şahsî ilişki kurulmasına (İİK Mad. 25/a) uyuşmazlıklarda verilen kararların ilamlı icra takibine konu olabilmesi için mutlak kesinleşmesi gerekmektedir.Boşanma hükmü kesinleşirse iştirak ve yoksulluk nafakalarının icrası için kesinleşmesi beklenmez. Hukuk Genel Kurulu “…Boşanma ilamı daha önce kesinleşmiş ise, iştirak-yoksulluk nafakası, tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri isteklerinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetildiğinde..” kesinleşmelerine gerek olmadığına hükmetmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2001/12-206 Esas, 2001/217 Karar, 28.2.2001 Tarihli Kararı.“Tedbir nafakasına ilişkin ara karar ilam olmadığı gibi, İİK’nun 38. maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden de değildir. Dolayısıyla ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olmadığından..” söz konusu ara kararın ilamlı icra takibinin konusu olamayacağına. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2018/5079 Esas, 2019/810 Karar, 23.1.2019 Tarihli Kararı
– Yabancı mahkeme ilamlarının tenfiz kararının temyiz edilmesi, (MÖHUK Mad. 57/)
– Sayıştay ilamları, (Sayıştay Kanunu Mad. 53)
– Ceza ilamlarının yargılama giderleri ve vekâlet ücretine ilişkin alacaklar, (CGTİHK Mad.4)5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükümlerinin kesinleşmedikçe infaz olunamayacağından, mahkûmiyet kararının eklentisi olarak hükmolunan tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de hüküm kesinleşmedikçe asla tabi olarak infazının istenemeyecektir.”
– Kira bedelinin tespiti davası sonunca verilen ilamlar.
T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
2018/6150 E., 2019/5015 K.
KESİNLEŞMEDEN İCRAYA KONULAMAYAN KARARLARDA FAİZ BAŞLANGIÇ TARİHİ KARARIN KESİNLEŞME TARİHİDİR
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Borçlu, icra mahkemesine başvurusunda; sair şikayet nedenleri ile birlikte, takip dayanağı ilamda hükmedilen vekalet ücretinin 12.602,80 TL olmasına rağmen icra emrinde 12.682,80 TL istendiğini, ayrıca ilam vekalet ücreti ile yargılama giderleri için takipten sonrası için yasal faiz talep edilebileceğini, ancak icra emrinde bunlar için de ticari avans faizi istendiğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece; ilam vekalet ücretinin icra emrinde 80,00 TL fazla yazılmasının maddi hataya müstenit olduğu belirtildikten sonra, takip konusu ilamda, faizin türünün yazılmadığını, bu durumda, takip tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi istendiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle, istemin kısmen kabulü ile takip tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi istenebileceği kabul edilerek, takip tarihinde istenebilecek asıl alacağın 205.312,74 TL, 28.11.2014 ile 29.01.2015 tarihleri arasında ana para faizinin 2.423,17 TL, yargılama giderleri ve vekalet ücreti faizinin 305,56 TL olarak tespitine karar verilmiş, hüküm borçlu tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. – 1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere; “İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. O nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez.”
Bu durumda mahkemece, takip dayanağı ilamda vekalet ücretinin 12.602,80 TL olduğu, icra emrinde ise 12.682,80 TL talep edildiği nazara alınarak 80,00 TL vekalet ücreti yönünden icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekirken, mahkemenin, fazla istenen kısmın maddi hataya müstenit olduğuna ilişkin gerekçesi yerinde değildir.
Öte yandan; ilamda, faiz ve faizin başlangıcı konusunda bir hüküm bulunmaması halinde karar tarihinden itibaren yasal faiz istenebilir. Ancak, hükmün infazı için kesinleşmesi gereken hallerde, faizin, kararın kesinleşme tarihinden itibaren hesaplanması gerekir (İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 24.11.1995 tarih, 1994/2 E. – 1995/2 K. sayılı ve HGK’.nun 05.04.2000 tarih, 2000/12–739 E. – 2000/746 K. sayılı ilâmlarında vurgulandığı üzere).
Somut olayda, icra emrinde, takip dayanağı ilamda hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin olarak işlemiş faiz talebinde bulunulmadığı, asıl alacak ve ilam vekalet ücreti ile yargılama giderleri toplamı üzerinden takipten sonrası için, işleyecek faiz oranının % 11,75’ten az olmamak üzere avans faizi olarak istendiği, borçlunun 15.12.2014 tarihli şikayet dilekçesinde, asıl alacak ve buna işletilen faiz miktarı ve işletilecek olan faiz oranına yönelik bir itirazının bulunmadığı, şikayetinin, ilamda hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretine takipten sonrası için istenen faiz oranına yönelik olduğu, ancak mahkemece borçlunun talebi bulunmamasına rağmen, takipten sonrası için asıl alacağa işleyecek faiz oranı belirlendiği gibi, yargılama giderleri ile vekalet ücretine işleyecek faiz miktarının tespitine ilişkin olarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle bu yönde karar verildiği görülmüştür.
Hal böyle olunca, mahkemece, takip dayanağı ilamda vekalet ücreti ile yargılama giderleri için faiz oranı konusunda bir hüküm bulunmadığından, takipten sonrası için yasal faiz talep edilebileceği nazara alınarak, borçlunun bu yöndeki şikayetinin kabulü ile icra emrinin, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderleri kalemlerine ilişkin olarak işleyecek faiz oranı kısmının düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile takipten sonrası için bu alacak kalemlerine de avans faizi istenebileceği yönünde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, borçlunun asıl alacak ve faizi yönünden bir itirazı bulunmamasına rağmen HMK’nun 26. maddesine aykırı olacak şekilde bu hususta da hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ :Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas No:2011/23488
Karar No:2012/8426
K. Tarihi:19.3.2012
Somut olayda, taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, dayanak ilam kesinleşmeden takibe konabilir. O halde mahkemece borçlunun ilamın kesinleşmeden takibe konamayacağına ilişkin şikayetinin reddi ile diğer şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir….
MAHKEMESİ : Ankara 8. İcra Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 27/06/2011NUMARASI : 2011/699-2011/663
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.05.2011 tarih, 2006/415 Esas, 2011/231 Karar sayılı ilamı ile “Davacının açmış bulunduğu davanın kabulü ile dava konusu bulunan Ankara, Keçiören, Şenlik mah. 4179 ada 15 parsel sayılı taşınmazdaki K.Ş.m. K. caddesi no:……umaralı kat irtifakı olmayan taşınmaza vaki davalının müdalesinin men’ine” ve ecrimisile hükmedilmiştir. Takip konusu ilam, taşınmazı işgal eden kişi hakkında açılan men’i müdahale ve ecrimisil davası olup, taraflar arasında mülkiyet uyuşmazlığı bulunmamaktadır. HUMK’nun 443/4. maddesi gereğince gayrimenkule ve buna dair ayni haklara ilişkin hükümler kesinleşmedikçe icra olunamaz.Somut olayda, taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığına göre, dayanak ilam kesinleşmeden takibe konabilir. O halde mahkemece borçlunun ilamın kesinleşmeden takibe konamayacağına ilişkin şikayetinin reddi ile diğer şikayet nedenleri incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 19/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
- “İlamın, tapu sicilinde değişiklik yaratacak mahiyette ve taşınmazın aynına ilişkin olup, kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği”12. HD. 21.02.2019 T. 5566/2741
- “İlamın, tapu sicilinde değişiklik yaratacak mahiyette ve taşınmazın aynına ilişkin olup, kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği, alacaklı vekili, ilamın takip tarihinde kesinleşmiş olduğunu iddia etmediği gibi, esasen ilamın kesinleşmeden takibe konulabileceği yönünde beyanda bulunduğundan, kesinleşmemiş ilama dayalı olarak başlatılan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği”12. HD. 15.01.2019 T. 4915/170; 18.10.2018 T. 4085/10203
- “Taşınmazın aynı ihtilaflı olduğundan, takip konusu ilamın infaza konulabilmesi için kesinleşmesi şartına uyulduğunun görüldüğü, ancak, takip konusu yapılan vekalet ücretinin, kararın kesinleşme tarihinde muaccel hale geleceği nazara alınarak kesinleşme tarihinden itibaren faiz hesaplaması yapılması gerektiği”12. HD. 05.06.2018 T. 1995/5834
- ‘Şahsi haklar’ ve ona bağlı olarak hükmedilen ‘feri nitelikteki yükümlülükler’in icrası için kesinleşmesine gerek yoktur. Burada özellikle bir uyuşmazlığın “ne zaman taşınmazın aynına ilişkin olduğu” sorusu önem arz etmektedir. Yargıtay, temelinde uyuşmazlık bir ayni haktan kaynaklansa bile, dava sonunda verilen karar ayni hak üzerinde doğrudan bir etki doğurmayacaksa, bu tür kararların icrası bakımından kesinleşme şartını aramamaktadır. 12. HD. 08.02.2010 T. 21257/2295 Benzer şekilde; taşınmaz satım bedelinin ödenmesi, kira bedelinin ödenmesi, kira sözleşmesine aykırılık nedeniyle tahliye talebiyle açılan davalar, ecrimisil davaları veya kamulaştırmasız el atma iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin davalarda hükmedilen tazminatlar taşınmazın aynına ilişkin olmayıp şahsi dava olduklarından, bu davalar sonunda verilen ilamlar kesinleşmeden icraya konulabilir. ÖZBEK, M. S. Kesinleşmeden İcra Edilemeyecek İlâmların Kesinleşmeden İcraya Konulması, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:2, S:1, 2016, s: 45
- Boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesinin gerekmeyeceği”12. HD. 14.01.2019 T. 4967/43
- “Aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümlerin kesinleşmedikçe takibe konu edilemeyeceği, ayrıca, boşanma kararının “eklentisi” olan yoksulluk, iştirak nafakası, maddi-manevi tazminat, yargılama gideri ve vekalet ücreti de aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekeceği”12. HD. 25.10.2018 T. 4469/10618
- “Boşanma kararı kesinleştiği takdirde ilamın aslı ve fer’ilerinin icra edilebileceği kabul edilerek, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, itirazın iptali yönünde hüküm kurulamayacağı”8. HD. 20.12.2012 T. 11973/12675
- “İcra takibinin dayanağı olan icra mahkemesinin ilamı, kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat alacağına ilişkin olup, tarafların şahsı ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarda bir değişiklik yaratmamakta, sonuçları itibariyle ancak tarafların malvarlığını etkilediği, bu itibarla ilamın, yasalarda sayılanlar arasında yer almadığından, takibe konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmeyeceği” 12. HD. 23.01.2019 T. 5104/894; 27.09.2018 T. 3740/8843
- “Eser niteliğindeki görsellerin izinsiz kullanımından kaynaklanan telif hakkı tazminatı alacağına ilişkin ilamın takibe konulabilmesi için kesinleşmesinin gerekmediğini” 12. HD. 02.07.2018 T. 3154/7106
- “Ölüm ve cismani zarar sebebi ile manevi tazminata ilişkin ilamın icraya konulması için kesinleşmesi gerekmediğini”8. HD. 01.03.2016 T. 22557/3688
- “Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi’nce kişilik haklarına saldırı ve haksız rekabetin önlenmesine yönelik olarak oluşturulan hükmün kesinleşmeden infaz edilemeyeceği ve eklentisi olan yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de kesinleşmeden takibe konulamayacağını”8. HD. 14.01.2014 T. 16/179
- “İş kazası nedeni ile manevi tazminata ilişkin davada verilen kararın icrası için kesinleşmenin gerekmediğini”8. HD. 05.11.2013 T. 8914/15846
- “Şikayet tarihi itibariyle takibe konu ilam henüz kesinleşmediğinden menfi tespit davası istirdata dönüşmüş olsa da bu ilamın kesinleşmeden infazı mümkün olmayacağından mahkemece şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekeceği”12. HD. 12.02.2019 T. 5448/1883
- “Menfi tespit ve yargılama aşamasında istirdata dönüşen ilamın kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği” 12. 17.01.2019 T. 4999/534
- “Mülkiyetin tespitine ilişkin olmaları nedeniyle taşınır mal haczinden doğan istihkak davasının kabulüne dair ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceği” 12. HD. 04.10.2018 T. 3692/9262
- “Taşınır mal haczinden kaynaklanan istihkak davasının kabulüne ilişkin icra mahkemesi ilamının (vekalet ücreti ve yargılama giderleri) kesinleşmeden icraya konu edilemeyeceği”8. HD 11.06.2015 T. 3240/13003
- “Takibe dayanak yapılan “kira bedelinin tespiti” ilamının kesinleşmesi halinde yargılama giderleri ve vekalet ücreti kalemlerinin istenebileceğini”8. HD 17.05.2017 T. 4973/7242
- “Kira bedelinin tesbitine ilişkin ilamın kesinleşmesinden sonra, bu ilama dayanarak ilamdaki yargılama gideri ve vekalet ücreti için icra takibi yapılabileceğini” 12. HD 29.09.2011 T. 1277/17040
- “Ceza Mahkemelerinin, tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin hükümlerinin ilamlı icra takibine konu edilebileceği, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddesi uyarınca mahkumiyet hükümlerinin kesinleşmedikçe infaz olunamayacağı, mahkumiyet kararının eklentisi olarak hükmolunan tazminat, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de hüküm kesinleşmedikçe asla tabi olarak infazının istenemeyeceğini” 8. HD. 17.01.2013 T. 13098/381
- “Takibe konu edilen İcra Ceza Mahkemesi’nin ilamı Ceza Mahkemesinden verilen hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin olduğundan yazılan kararın mahkumiyet hükmü içerdiğinin kabul edilemeyeceği, dayanak ilamın tazminat ilamı olduğu ve kesinleşmeden takip konusu yapılabileceğini” 8. HD. 03.10.2013 T. 7585/14130
Kesinleştikten sonra takip konusu yapılabilecek olan ilamların, takip tarihinde kesinleşmiş olması gerekir. Aksi takdirde, takip konusu ilam takip sırasında kesinleşmiş dahi olsa, yapılan takibin iptali gerekir. Takip konusu ilamın, icra dairesince “kesinleştiği şekliyle” yerine getirilmesi (uygulanması) gerekir. İcra müdürü, “ilamın ne şekilde infaz edilmesi gerektiği” konusunda icra mahkemesinden aydınlatıcı bilgi isteyemez. Kendi anlayışına göre ilamı uygulaması gerekir. İlamın, ilam içeriğine aykırı biçimde uygulanmış olması halinde ilgililer şikayet yoluna başvurabilirler. Keza, icra mahkemesi takip dayanağı ilamın “hüküm bölümü”nü aynen infazla yükümlü olup, yorum yoluyla hükmü değiştirir nitelikte karar veremez. İlamın takip konusu yapılabilmesi için, “takip tarihinde” kesinleşmiş olması gerekiyorsa, bu hususun yani ilamın kesinleştiğine dair yazının ilamın altına veya arkasına yazılıp altının hakim ve yazı işleri müdürü tarafından imzalanmış olması gerekir.UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. age.,s:712- TANRIVER, S. İlamlı İcra Takibinin Dayanakları ve İcranın İadesi, 1996, s:162. Doktrindeki hakim görüşün aksine Yargıtay; “infazı için kesinleşmesi zorunlu olan ilamların takibe konu edildiğinde, icra müdürünün bir icra emri düzenleyerek borçluya tebliğ etmesi gerektiği, icra müdürünün, ilamın kesinleşip kesinleşmediğini kendiliğinden denetleme yetkisi olmadığını, icra emri tebliğ edilen borçlunun şikayet talebi üzerine bu konunun icra mahkemesince inceleme konusu yapılabileceği” yönünde görüş ortaya koyarak, icra müdürünün ‘takibe konmak istenen ilâmın kesinleşip kesinleşmediği’ yönünde bir denetleme yapmasının yetkisi dahilinde olmadığını belirtmiştir.8. HD. 12.02.2015 T. 24928/3919. Borçlu, takip dayanağı belgenin ilâm niteliğinde olmadığı ya da ilâm niteliğinde olmakla birlikte takibe “ilâmlı icra takibi yolu ile takip edilmesi için kesinleşmesi gereken türden bir karar olduğunu” ileri sürerek ‘şikayet yolu’na gidebilir.
5684 sayışı Sigortacılık Kanunu’nun sigortacılıkta tahkimi düzenleyen 30. maddesi sigorta hakeminin kararlarına karşı Sigorta Tahkim Komisyonu’na itiraz yolunu öngörmüş ve “itiraz üzerine hakem kararının icrasının duracağını” belirtmiştir. Bu düzenlemeye göre, kararın icrası için doğrudan kesinleşme şartı aranmamakla birlikte, bu yöndeki karar takibe konu edildikten sonra, bu karara itiraz edilmesi durumunda itirazın takibi durduracağına işaret edilmektedir. Başka bir ifade ile kararın takibe konulması halinde burada bir kesinleşme şerhi aranmamaktadır. MİHBİR (Medeni Usul ve İcra ve İflas Hukukçuları Birliği) XIV. Toplantı, 15-16 Nisan 2016/Abant, “İlâmlı İcra”, s: 26.Ayrıca sigorta tahkimi hükümlerine göre verilen değeri kanunda yazılı miktarı aşan kararlara karşı ‘temyiz yolu’ açık olup, bu kararların temyiz edilmesi icrayı durdurmaktadır.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 70. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları; “tüketici hakem heyetinin kararlarının, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirileceği” ve “tüketici mahkemesine yapılacak itirazın, tüketici hakem heyeti kararının icrasını durdurmayacağını” belirtmiştir. Buna göre tüketici hakem heyetinin kararları kesinleşmeden ilâmlı icra takibine konu edilebilecektir.
a) Mahkumiyete dair ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine dair kısımları, (5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi) ancak hükmün kesinleşmesiyle icraya konabilir. “Mahkumiyete ilişkin ceza hükmü”nde yer alan avukatlık ücreti, yargılama gideri, tazminat gibi ilâmın eklentisi niteliğindeki alacaklar, hükümlülüğün “yazılı emir” ile kaldırılması halinde takibe konu edilemez. Buna karşın “beraate ilişkin ceza ilamları”ndaki yargılama giderlerinin kesinleşmesinin beklenmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.
b) “Ticaret sicili memurunun teklifi üzerine, sicilin bağlı olduğu mahkemece, tescil konusunda verilen kararlar” (TK. mad. 35/IV) ile “ilgililerin ticaret siciline yapılacak tescil veya tadil yahut terkin talepleri üzerine, sicil memurluğunca verilen karara yönelik -sekiz gün içinde- yapacakları itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar” (TK. mad. 36/III) da icrası için kesinleşme şartı aranan kararlardır.
c) İcra ve İflas Kanunu’muzun 31/a-I hükmü uyarınca, “bütün gemilere ve bunlarla ilgili aynî haklara ilişkin kararlar”ın ilâmlı takibe konu edilebilmesi hükmün kesinleşmesine bağlıdır.
d) İş Mahkemeleri Kanunu m. 7/4 hükmüne göre, “hizmet akdine tabi çalışanların zorunlu sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin kararlar”ın SGK tarafından uygulanması için kararın kesinleşmesi şart olmasına karşın, işverene karşı icra edilmesi için kesinleşme şartı bulunmamaktadır.
e) Sayıştay Kanunu’nun m. 53/I hükmü gereğince, Sayıştay ilâmlarının icrası için kesinleşme koşulu aranmaktadır.
f) “Kooperatif ortaklığından çıkarmaya ilişkin kararlar” şahsın hukukuna ilişkin kabul edildiğinden icrası için kesinleşmesi şarttır. Yargıtay, bir uyuşmazlıkta ise; “kooperatif üyeliğinin tespitine ilişkin ilâmda şahsın hukuku kapsamında sicil kaydı oluşturacak nitelikte hakkın tartışıldığı ve ilâmın bu hali ile kesinleşmeden takibe konulamayacağı” yönünde karar vermiştir.8. HD. 16.02.2016 T. 23088/2507
g) Özel mülkiyet konusu kaynak niteliğindeki suya yapılan elatmanın önlenmesi davası sonunda verilen kararların icraya konulabilmesi için kesinleşme şartı bulunmaktadır. UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. age., s: 710
h) Deniz Müsadere Mahkemesi Kararları (3894 s. K. mad. 131/I) da kesinleşmeden icra edilememektedir.
MÖHUK. (61/II, 57) hükümlerinden ‘tenfiz edilmiş hakem kararları’nın, “Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunacağı” ve “tenfiz talebinin kabulü veya reddine ilişkin kararların temyizinin genel hükümlere tabi olacağı” açıkça ifade edilmiştir. Buna göre temyiz, kararın yerine getirilmesini durduracağından icra takibi olduğu yerde durur. Dolayısıyla kesinleşme bu kararların icrası için şarttır.
Milletlerarası Tahkim Kanunu 15/B-II hükmünde hakem kararının icra edilebilir olduğuna dair şerh verilmesi, ya iptal davası açılması süresinin geçmesine ya da tarafların bu hakkı kullanmaktan feragat etmesi şartına bağlandığından, bu hakem kararları yönünden ‘kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği’ sonucu çıkarılmaktadır.
Kira bedelinin tespitine ilişkin kararların kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağı 12.11.1979 tarih 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile kabul edilmiş olduğundan hukukumuz bakımından, bu kararların da icraya konabilmesi için kesinleşmiş olmaları gerekmektedir
‘Menfi tespit davası’ sonunda, alacaklı veya borçlu lehine hükmedilen icra tazminatlarının ödenebilmesi için -İcra ve İflas Kanunu’nun 72/IV-V hükümleri uyarınca- ilâmın kesinleşmesi şarttır. Bunun yanında, bu davalar sonunda ‘yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin’ olarak verilecek kararların icrası da menfi tespit hükmünün kesinleşmesine bağlıdır. Menfi tespit davasının esası bakımından icranın kısmen veya tamamen eski hale iadesi Kanunda ilâmın kesinleşmesi şartına bağlandığından (İİK. m. 72/V), menfi tespit davasını kazanan ve lehine tazminata hükmedilen borçlu, menfi tespit ilâmı kesinleşmeden, ilâmda hükmedilen tazminat ve yargılama giderleri (menfi tespit ilâmının eklentileri) için ilâmlı icra takibi yapmaz. KURU, B. age., s:387-MUŞUL, T. İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, 2014, s: 27-31-YAVUZ, N. Uygulama ve Öğretide Menfi Tespit ve İstirdat (Geri Alma) Davası, 2007, s:217
HMK. m. 350/II ve 367/II hükümlerine göre kişiler hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar hakkında verilen kararlar da kesinleşmeden icra edilemezler. Bu çerçevede kanun koyucu gerçek kişiler ile tüzel kişiler arasında bir ayrım yapmamıştır. MİHBİR (Medeni Usul ve İcra ve İflas Hukukçuları Birliği) XIV. Toplantı, 15-16 Nisan 2016/Abant, “İlâmlı İcra”, s: 22 Buna göre uygulamada haksız marka tescilinden, haksız rekabetin mennine ilişkin kararlara varıncaya kadar, birçok uyuşmazlık bakımından kişiler hukuku ile ilişki kurularak kesinleşme şartı aranmaktadır. Ancak Yargıtay, takip dayanağı ilâmın şahsın hukuku ile ilgili olmakla birlikte; “tarafların hukuki durumlarında, kayıt ve sicillerde değişiklik yaratmayıp sadece malvarlığı ile ilgili olması” durumunda kesinleşme şartını aramamaktadır
‘Aile hukuku’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklarda verilen kararların ilamlı icra yoluyla takip edilebilmesi için kesinleşmesi şart olmakla birlikte, asıl uyuşmazlığa bağlı fer’i yükümlülüklerin ilâmlı icra takibi yolundan faydalanabilmesi, bu yöndeki kararların kesinleşmesine bağlıdır. Bu çerçevede ‘boşanma’, ‘babalık davası’, ‘çocuk teslimi’ veya ‘çocukla şahsi ilişki kurulması’na ilişkin ilâmların icraya konulması için kesinleşmeleri şarttır. ‘Boşanma’, ‘evliliğin feshi ve butlanı’ davaları sonunda verilen bozucu inşai nitelikteki boşanma, evliliğin feshi ve iptali hükümleri kesinleşmeden icra edilemez.KURU, B. age., s: 923-924, 979, 981
Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan kaynaklanan uyuşmazlıklar ve bu uyuşmazlıklara bağlı olarak hükmedilen feri nitelikteki yükümlülüklere ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemezler (icra edilemezler). Uygulamada sıkça karşılaşılan ‘tapu iptali ve tescil davası’, ‘önalım davası’, ‘ipoteğin fekki davası’, ‘ecrimisil davası’ gibi uyuşmazlıkların görüldüğü mahkemece verilecek hükümler bu niteliktedir. Buna karşılık taşınmazın aynının ihtilaflı olmadığı ‘müdahalenin önlenmesi davası’nda verilen kararın kesinleşmesine gerek yoktur. Diğer bir anlatımla ‘tapu sicil ve kayıtlarında değişiklik yaratacak mahiyette’ ve ‘taşınmazın aynına etki eden’ her tür davanın sonucunda verilen hüküm ilamlı icraya konulması için kesinleşmeye mecburdur.
” Takibe dayanak ilamın davacısı/borçlunun, muris muvazaasından kaynaklanan tapu iptal ve tescil ile sağlararası kazandırmaların iptalini talep ettiği, mahkemece; davanın reddine karar verildiği ve davalı/alacaklı tarafından ilamda hüküm altına alınan vekalet ücreti yönünden borçlu hakkında icra takibi başlattığı görülmektedir. Mahkemece her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de tapu iptal ve tescil davasında gayrimenkulun aynı tartışıldığından uyuşmazlığın özünde AYNİ HAKKA ilişkin mülkiyet ihtilafı bulunduğundan ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceğinin kabülü gerekmektedir. Yargıtay 12.HD.22.10.2019 tarih 2018/11563 E.2019/15466 K.”
Genel kural olan hükmün kesinleşmesi şartının aranmaması: Alacaklının, bir ilâma dayanarak ilâmlı icra takibi yapabilmesi için, hükmün kesinleşmiş olması kural olarak şart değildir; hüküm kesinleşmeden de alacaklı ilâmlı icra yoluna başvurabilir. Karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olması (istinaf veya temyiz edilmiş olması), kural olarak ilâmın icrasını durdurmayacaktır (HMK m. 350, I; HMK m. 367, I).PEKCANITEZ, H./ATALAY, O./ÖZKAN, M. S./ ÖZEKES, M. age., s: 269
İrtifak hakkı, tapu siciline tescili gereken ve mülkiyet hakkından sonra gelen, taşınmaz yükü ve rehin hakkı gibi sınırlı ayni haklardan biridir. İrtifak hakkı ve diğer ayni haklar, sahiplerine, mülkiyet hakkının bütün haklarını ve yetkilerini sağlarlar. Bu haklar, taşınmaz üzerinde, malikin haklarını ve yetkilerini hakkın kapsamı ölçüsünde daraltırlar.
Bir diğer deyişle, irtifak hakkı;
• Taşınmaz üzerinde bu hakka sahip olana kullanma ve yararlanma yetkisi sağlar.
• Yükümlü taşınmaz malikini, diğer bir kişiye ya da taşınmaz malikine karşı, mülkiyet hakkının verdiği yetkilerden bazılarını kullanmaktan alıkoyar ve bunların irtifak hakkına sahip olan kişi tarafından izin verilmesini gerektirir.
İrtifak hakkında, bu hakka sahip olan kişi, kullanma ve yararlanma hakkı elde ederken; irtifak hakkı kurulan taşınmazın maliki ise, bu hakka katlanmak zorunda kalmaktadır. Bir diğer deyişle, irtifak hakkı kurulan taşınmaz, yükümlü duruma gelmektedir. Yükümlü taşınmaz üzerindeki irtifak hakkından bir başka taşınmazın yararlanması da olanaklıdır. Bu taşınmaza “hâkim taşınmaz” da denir.
İntifa Hakkı: Taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilir. Bu hak, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlar. İntifa hakkı, taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulur.
Taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, mülkiyete ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmaz üzerindeki yasal intifa hakkı tapu kütüğüne tescil edilmemiş olsa bile, durumu bilenlere karşı ileri sürülebilir. Tescil edilmiş ise, herkese karşı ileri sürülebilir, ayni hak sıfatını alır! Herkese karşı ileri sürülebilen bir hak, şahsi hak olarak nitelendirilemez.
T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/1602
Karar: 2007/4614
Karar Tarihi: 13.03.2007
ÖZET :Takip konusu ilamın incelenmesinde, fuzuli işgal nedenine dayalı olarak borçlunun taşınmaza el atmasının önlenmesine, tahliyeye ve haksız işgal tazminatına hükmedilmesinin talep edildiği ve mahkemece de talep gibi karar verildiği görülmektedir. Bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmez.
DAVA :Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :HUMK. nun 443/4. maddesi gereğince taşınmaza ve buna ilişkin aynı haklara dair hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez. Buna karşılık, taşınmazın aynına ilişkin olmayan (taşınmaz üzerindeki kişisel <şahsi> haklara yönelik ) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmelerine gerek yoktur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 3. cilt, sahife 2212). Somut, olayda takip konusu ilamın incelenmesinde, fuzuli işgal nedenine dayalı olarak borçlunun taşınmaza el atmasının önlenmesine, tahliyeye ve haksız işgal tazminatına hükmedilmesinin talep edildiği ve mahkemece de talep gibi karar verildiği görülmektedir. Bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığından ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmez (Prof. Dr. Baki Kuru, a.g.e., sahife 2187). O halde istemin reddi yerine kabulü isabetsizdir.
SONUÇ :Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK. nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 13.03.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/3806
K. 2001/4550
T. 19.3.2001
• İCRAYA KESİNLEŞMEDEN KONULABİLECEK İLAMLAR (Gayrimenkul Üzerindeki Kişisel Haklara İlişkin İlam)
• GAYRIMENKUL ÜZERİNDEKİ KİŞİSEL HAKLARA İLİŞKİN İLAM (Kesinleşmeden İcraya Konulabileceği)
• KİŞİSEL HAKLARA İLİŞKİN İLAM (Gayrimenkul Üzerindeki-Kesinleşmeden İcraya Konulabileceği)
• İLAM (Gayrimenkul Üzerindeki Kişisel Haklara İlişkin – Kesinleşmeden İcraya Konulabileceği)
ÖZET :Gayrimenkul üzerindeki kişisel “şahsi” haklara ilişkin olan ilamlar, kesinleşmeden icraya konabilir.
DAVA :Mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 26.2.2001 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR :HUMK. nın 443/4. maddesi gereğince gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklara dair hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu nedenle aynı ilamda yazılı eklentilerin de infazının istenebilmesi için ilamın kesinleşmesi zorunludur.
Buna karşılık, gayrimenkulun aynına ilişkin olmayan ( gayrimenkul üzerindeki kişisel “şahsi” haklara ilişkin olan ) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmelerine gerek yoktur. Yani, bu ilamlar kesinleşmeden icraya konulabilir ( Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 3. cilt, sahile 2212 ). Somut olayda, takip konusu ilamın incelenmesinde, taşınmazın alacaklı tarafından daha önce borçluya kiraya verildiği, kiracılık süresinin sona erdiği ve bundan sonra borçlunun alacaklı Vakıflar Genel Müdürlüğü ile yeni bir kira sözleşmesi imzalamadığı için fuzuli işgal durumuna düşen adı geçenin müdahalesinin men’ine ve ecrimisile hükmedilmesinin talep edildiği ve mahkemece de talep gibi karar verildiği görülmektedir. Bu durumda taşınmazın aynı ihtilaflı olmadığı için ilamın infazı için kesinleşmesi gerekmez ( Prof. Dr. Baki Kuru, A.G.E., Sahife 2187 ). O halde istemin reddi yerine kabulü isabetsizdir.
SONUÇ :Alacaklı vekilin temyiz itirazlarının kabulü ile mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK. nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 19.3.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2016/6570 |
Karar | : 2017/13023 |
Tarih | : 17.10.2017 |
Mahkemece, dayanak ilamın mülkiyet ve ayni bir hakka ilişkin olmayıp tazminata ilişkin olduğu bu nedenle kesinleşmeden icra edilebileceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir. Dayanak ilamın infaz edilecek hüküm kısmında sicil ve kayıtlarda değişikliğe yol açacak bir hüküm bulunmadığı, bu haliyle hükmün infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından şikayetin reddine karar verilmesi yerinde olup yerel Mahkeme hükmünün onanması gerekirken bozulduğu anlaşılmakla alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmiştir.
YARGITAY
SEKİZİNCİ HUKUK DAİRESİ
Esas | : 2020/1687 |
Karar | : 2021/5183 |
Tarih | : 16.06.2021 |
Bilindiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, hak sahibi olan malikin, hak sahibi ve iyiniyetli olmayan zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK’nin 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı) 25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay’ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.