TÜRK CEZA KANUNUNDA SUÇ ÜSTLENME, SUÇLUYU KAYIRMA, SUÇ UYDURMA ve SUÇU BİLDİRMEME SUÇLARININ UNSURLARI (TCK Md.270, 271, 278-280, 283.)
27 Mart 2024BELEDİYELERİN İŞGAL HARCI ve ECRİMİSİL TAZMİNİNDE Gözetmeleri Zaruri Olan Yürürlükteki Mevzuat Hükümleri
6 Eylül 2024Uyuşturucu madde; geniş anlamda duygusuzluk, ilgisizlik veya uyku hissi veren bütün maddeler ve ilaçlar için, dar anlamda ise morfin, kokain, afyon ve esrar gibi maddeler için kullanılmaktadır
Uyarıcı madde ; uyarma özelliği olan, uyaran anlamlarına gelmektedir. Uyuşturucu veya uyarıcı madde sözcükleri, özetle; alışkanlık ve bağımlılık yapan, sarhoşluk, keyif, tutku ve uyanıklık verici, tahrik edici etkileri bulunan doğal veya sentetik maddeleri ifade etmektedir.
Psikotrop Madde: Kimyasal yollarla üretilen, yatıştırıcı, sakinleştirici, uyarıcı, canlılık ve hareketlilik verici, yorgunluğu alıcı etkiler oluşturan bu tür maddeler, narkotik maddelerden farklı olarak psikotrop madde olarak adlandırılmıştır. Psikotrop maddeler; merkezi sinir sistemini etkilemekte, kullanıldıkça kişinin fiziksel ve psikolojik dengesini bozarak alışkanlık yaratmakta, bir süre sonra ise kullanan kişilerde bağımlılık görülmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü Uzmanlar Komitesi, bu maddeleri sekiz gruba ayıran ayrı bir tasnif daha yapmıştır. Bu tasnife göre, uyuşturucu veya uyarıcı maddeler;
1-Morfin (opiod) tipi bağımlılık yapan maddeler: Afyon, morfin, eroini oksikodon vb.,
2-Barbiturat tipi bağımlılık yapan maddeler: Barbituratlar (pentobarbital,nsekobarbital, fenobarbitül vb.), bazı uyku ilaçları (glutetimid, metakalon, kloral vb.),nbenzodiazepinler (diazepam, klordiazepoksid, klonazepam, nitrazepam, flunitrazepam,nflurazepam, lorazepam, oksazepam, bromazepam) vb.,
3- Kokain tipi bağımlılık yapan maddeler: Koka ve kokain,
4- Cannabis (esrar) tipi bağımlılık yapan maddeler: Esrar, marihuana,
5-Halüsinojen tipi bağımlılık yapan maddeler: LSD, psilosibin, meskalin,ndimetoksimetamufetamin (STP), metilendioksiamfetamin (MDA), biperiden, psilosin,ndimetiltirptamin (DMT), dieltriptamin (DET), fensiklidin, skopolamin, benzheksol,benztropin vb.,
6- Khat tipi bağımlılık yapan maddeler: Yemen ve Doğu Afrika’nın yüksek bölgelerinde yetiştirilen catha edulis bitkisi,
7- Amfetamin tipi bağımlılık yapan maddeler: Amfetaminler (D-amfetamin, metilamfetamini, metilfenidati, fenmetrazini, fendimetrazin, amfepranon, dietilpropin),
8- Uçucu solvent tipi bağımlılık yapan maddeler: Eter, kloroform, benzin, benzol, toluen, tiner, karbon tetraklorür vb.
Bir başka tasnifte, uyuşturucu veya uyarıcı maddeler; keyif vericiler (afyon, morfin, eroin, kokain), hayal gördürenler (esrar, marihuana, haşhaş, LSD), sarhoşluk verenler (alkol, kloroform, eter, bazı uçucu gazlar), uyku verenler (chloralhydrate, veronal, paraldeyhde, sulfonal, bromide) ve uyarıcılar (amfetaminler, campre, betel, khat) olarak sayılmıştır.
Uyuşturucu/Uyarıcı maddelerin ETKİ SÜRELERİ ile VÜCUTTAN ATILMA SÜRELERİ farklılık göstermektedir. Aynı şekilde GÜNLÜK KULLANIM SINIRLARI ile VÜCUTTA ETKİ DOĞURMA SINIRLARI da birbirinden farklılık arz etmektedir. Örneğin esrar maddesinin etkisi, duman şeklinde alındıktan 3-5 saat sonra, yiyecek halinde alındıktan 4-8 saat sonra vücuttan yok olsa da, vücuttan atılma süresi (kan-idrar-saç) farklılık arzedebilmektedir. Yine metamfetaminin alındıktan 8-24 saat sonra, extacy nin 3-5 saat sonra, eroin 4-6 saat sonra vücutta vücuttan etkisini yitirdiği bilinmektedir. Madde etkisi altında iken işlenen bazı suçlarda, yasa arttırım öngörmüştür. Bu nedenle kullanılan maddenin etki süresi ve vücuttan atılma süreleri irdelenmeli, gerektiğinde bu hususta adli tıp raporu temin edilmelidir.
”Doktrinde, kullanılan madde veya ilaç türü, miktarı, sıklığı, hidrasyon seviyeleri, vücut kütlesi, fiziksel aktivite, madde toleransı, metabolizma hızı, madde eliminasyonunu etkileyen tıbbi durumlar, vücutta başka uyuşturucu madde veya alkol bulunması, etnisite, cinsiyet, ağırlık ve maddenin yarı ömrü gibi etkenler, uyuşturucuların vücutta ne kadar süre kalacağını belirleyen unsurlar olduğu belirtilmiştir. Bu hususta sağlıklı veri temin edilebilmesi için Adli Tıp İlgili İhtisas Dairesinden görüş alınması yerinde olacaktır. Yine,
- Esrar maddesinin, idrar tahlilinde 30 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 4 saate kadar, tükürük testinde 72 saate kadar,
- Sentetik esrar’ın, idrar tahlilinde 72 saate kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 48 saate kadar, tükürük testinde 48 saate kadar,
- Morfin’in, idrar tahlilinde 3 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 3 güne kadar, tükürük testinde 3 güne kadar,
- Eroin’in, idrar tahlilinde 30 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 6 saate kadar,
- Xanax’ın, idrar tahlilinde 4 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 24 saate kadar, tükürük testinde 2 güne kadar,
- LSD’nin, idrar tahlilinde 30 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 12 saate kadar,
- Ekstazinin, idrar tahlilinde 4 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 2 güne kadar, tükürük testinde 2 güne kadar,
- Kokain’in, idrar tahlilinde 3 güne kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 24 saate kadar, tükürük testinde 2 güne kadar,
- Amfetamin ve Metamfetamin’in, idrar tahlilinde 1 haftaya kadar, saç testinde 90 güne kadar, kan testinde 3 güne kadar, tükürük testinde 4 güne kadar,
- Bonzai’nin, idrar tahlilinde 48 saate kadar, saç testinde 1 güne kadar, kan testinde 24 saate kadar, tükürük testinde 24 saate kadar kaldığı belirtilmektedir. (Dr. Suat Çalışkan-Ramazan Oruç, Tüm Yönleri İle Kullanmaya Yönelik Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Suçları, s.94-104)”
Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 4, 5 ve 8. fıkralarında bu suçların cezayı ağırlaştırıcı nedenleri düzenlenmiştir. Maddenin 4. fıkrasında; uyuşturucu maddenin türünün eroin, kokain, morfin ve baz morfin olması, 5. fıkrasında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi ve 8. fıkrasında; failin bazı mesleklerle iştigal etmesi hali suçların cezasını ağırlaştıran nedenler olarak öngörülmüştür. Maddenin 6. fıkrasında ise, suçun maddi konusunun, üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran maddeler olması halinde cezanın yarısına kadar indirilebileceği öngörülmüştür.
SENTETİK KANNABİNOİD (Bonzai) maddesi ve türevleri açısından KPL tarafından gönderilen raporlarda, maddenin niteliği gereğince elde edilebilecek net Bonzai maddesine ilişkin bir değerlendirme yapılamamaktadır. Dolayısıyla Bonzai ve türevi maddelerinde elde edilebilecek net kannabinoid miktarı tespit edilemeyeceğinden maddenin türünün veya türevinin belirtilerek, içerdiği etken maddelerin raporda belirtilmesi TCK Md 188/4-a fıkrasının uygulanması için yeterli olacaktır. Sentetik Kannabinoidler, ya kurutulmuş, parçalanmış bitki materyali üzerine püskürtülerek (emdirilerek) içilebilecek (bitkisel tütsü) ya da e-sigaralarda ve diğer benzeri cihazlarda (sıvı tütsü) buharlaştırılıp solunacak sıvılar olarak satılan insan yapımı zihin değiştiren kimyasalları ifade eder. Sentetik kannabinoidler ülkemizde sıklıkla “Bonzai-Jamaika” olarak, yurtdışında ise “K2-Spice” olarak isimlendirilmektedir. Kullanıla
KİŞİSEL KULLANIM MİKTARLARI ve MADDELERİN VÜCUTTA ETKİ DOĞURMA SINIRLARI :
Yine 2313 sayılı yasanın 1.maddesi uyarınca, 50 miligram altında metamfetamin maddesi 100 miligram ve altındaki kokain, 200 miligram ve altındaki morfin, 60 miligram altındaki eroin maddesi, içime müsait miktarda olmadığından cezalandırma yoluna gidilmemelidir. Bonzaide kullanıla
n dozun düşük olduğu, 0.5 ilâ 5 mg arasında olduğu bildirilmektedir (Vücutta Etki Doğurma Seviyesi).Y.10.CD.2023/9201 E.2023/8299 K. sayılı ilamında, daralı 46,25 gr bonzai maddesinin yaklaşık 150-200 günlük kullanıma tekabül edeceğini belirtmiştir. Gerektiğinde ele geçen maddenin vücutta etki doğurup doğurmadığı konusunda adli tıp ilgili ihtisas dairesinden görüş alınmalıdır. 2313 sayılı yasanın 1.maddesinde belirtilen oranlar maddelerin vücutta etki doğurabileceği sınırlar olup, kişisel-günlük-aylık-yıllık kullanım sınırları değildir. Zira 60 miligram veya 150 miligram kokain veya eroin madde kullanımına uygulamada rastlanılmamaktadır. Ancak Yargıtay günlük eroin kullanım sınırının 60 miligram olduğunu belirtmektedir. Ceza Genel Kurulu 2020/104 E. , 2022/444 K. sy kararında kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik gösterdiği için kesin bir ölçüt olmamakla birlikte fenni raporlara göre toksiman bir kişi için eroinin, ortalama bir doz miktarının (0,01-0,02) gram ve günlük doz sayısının da 4-6 olarak tüketilebileceği belirtilmektedir. HSK görüşüne göre 60 miligram kokain, günlük kullanım sınırı olarak belirtilmişken bu oran 2313 sy yasanın 1.maddesine göre içime dahi müsait değildir. Uygulamada kokain kullanıcılarının günde 1-2 gr tükettikleri görülmektedir. Miligramlar ile madde tüketimine uygulamada rastlanılmamaktadır. Bu konuda mevzuat boşluğu olduğu kanaatindeyiz. Madde ilgili hükmü, belirtilen oranların altındaki uyuşturucularda işlenemez suçun varlığına işaret etmektedir. Uygulamada 30-35 gr metamfetamin , 20 gr üzerindeki eroin ve kokain maddeleri, 50 adet ve üzerindeki sentetik haplar, 600-700 gr üzerindeki net esrar maddesi, 30-35 gr ve üzeri bonzai (sentetik kannabinoid) maddesinin kişisel kullanım sınırı üzerinde kaldığı kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalarda esrar maddesinde günlük kullanım miktarının 2 gram, eroinde 150 miligram, kokainde 60 miligram, haplarda 3-4 adet olduğu görülmüştür. Eroinin, ortalama bir doz miktarının (0,01-0,02) gram ve günlük doz sayısının da 4-6 olarak tüketilebileceği belirtilmiştir. Başka delil yoksa 20 köke kadar dikili kenevirin kişisel kullanım kapsamında ekildiğinin kabul edildiği ifade edilmektedir. YCGK içtihadına göre, esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri kabul edildiğinde bu kişilerin ayda yaklaşık 135 gram ve yılda da 1.620 gram esrar tüketebilecekleri hesaplanmaktadır. Kanaatimizce böyle bir hesaplama maddi gerçeğin belirlenmesi bakımından isabetsiz olacaktır. Zira bu durumda bir kişinin her gün 4,5 gram esrar içtiğini, üstelik bunu 365 gün boyunca her gün yaptığını ve kendisinde ele geçen (örneğin 1.500 gram) esrar maddesini bir yıllık kullanımı için hazırda tuttuğunu kabul etmemiz gerekir ki bu da hayatın doğal akışına, uyuşturucu maddeye ilişkin faaliyetlerin tabiatına aykırılık teşkil edecektir. Bu sebeple kanaatimizce failin yaşadığı yer, gelir durumu ve maddeyi saklama biçimi de göz önüne alınarak esrar maddesi bakımından 700-800 gram ve üstündeki maddelerde uyuşturucu madde ticareti kastıyla hareket edildiğinin kabulü gerekmektedir. Yine Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2015/1252 E. , 2015/785 K. sy kararında 1018 gr esrar maddesinin kişisel kullanım sınırı üzerinde olduğu belirtilmiştir. Bu açıklamalarla esrar maddesinde günlük kullanım miktarının 2 gram olduğu kabul görmüştür. Genel kıstaslar bu şekilde olmakla birlikte; maddenin ele geçiriliş biçimi-zamanı-yeri, sanığın yakalanma şekli, istihbari bilgi veya ihbar, fiziki ve teknik takip tutanakları, madde çeşitliliği, satışa hazır çok sayıda paketleme, hassas terazi, aleyhe tanık beyanı vs. delillerin bulunması hallerinde, kişisel kullanım sınırı içinde kalsa bile, ticari maksatla eylemin gerçekleştirildiği kabul edilebilir. Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2017/4166 Esas,2017/6864 Karar sayılı ilamında da belirttiği şekilde kullanmak için uyuşturucu/uyarıcı madde bulundurma ya da kullanma dışında bir amaçla uyuşturucu/uyarıcı madde (temin veya ticareti yapma) bulundurma suçlarının oluşumunda, madde miktarının kural olarak bir önemi yoktur. 0,1 gr uyuşturucu/uyarıcı madde, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturabileceği gibi ticari amaçla bulundurma suçunu da oluşturabilir. Kısaca madde miktarı bulundurma amacının belirlenmesinde yardımcı olabilir ancak tek bir ölçüt olamaz. Uyuşturucu/uyarıcı maddenin kişisel kullanıma yetecek miktarda olması halinde başkaca delil yoksa amacın kullanmak için bulundurma olduğu kabul edilebilirse de maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak miktar ölçütü dışında somut olayın özelliklerine göre de değerlendirme yapılmalıdır.
Bu değerlendirmede miktar dışında;
a)Sanığın hareketleri (müşteri arama, pazarlık yapma, numune gösterme ve benzeri)
b)Uyuşturucu/uyarıcı maddelerin ele geçiriliş ve bulundurma şekli ile çeşitlilik, (çok sayıda küçük miktarlı poşetçikler, madde bulaşıklı hassas terazi; esrar, eroin, kokain, MDMA, sentetik kannabinoid gibi maddelerin bir arada bulundurulması)
c)Uyuşturucu/uyarıcı maddelerin bulunduğu yer, zaman ve belirlenecek zaman dilimi içinde içinde sanık tarafından kullanılabilecek madde miktarı,
d)Sanığın uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı,
e)Sanığın sosyal ve ekonomik durumu geçimini ne ile sağladığı, geliri gibi olgular da değerlendirilmelidir.Y.10CD-K.2020/4937 kararına göre, toplam 265,7 gr sentetik kannabinoid (bonzai) ele geçmesi alt sınırdan uzaklaşarak (teşdit) ceza tayin edilmesi sebebi olarak kabul edilmiştir.
2313 Sy Yasa Madde 1 – Tıbbi afyon ile müstahzaratının ve morfin ve bütün milhlerinin ve morfinin uzvi hamızlarla veya küul cezriyle birleşmesinden mütehassıl bütün eterlerinin ve bunların milhlerinin ve koka yaprağı, ham kokain ve kokain ekgonin ve tropokokain ile bütün milhlerinin ve yüzde 0,20 gramdan fazla morfin ve milhlerini ve yüzde 0,10 gramdan fazla kokain ve milhlerini muhtevi bütün müstahzarların ve ökodal (Eugodal), dikodit (Dicodide) ve Dilodit (Diloudide), Asedikon (Acedicone) ve bunların terkibi kimyevisinde bulunan maddelerde bütün müstahzarlarının ithal, ihraç ve memleket içersindeki satışı Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin murakabesine tabidir.
TCK Md 188/3′ te Belirtilen Seçimlik Hareketler; (Ülke İçerisinde)
Satmak, sözlük anlamına göre, ‘Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek’ demektir. Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle satmak fiili; bir kimsenin maliki veya zilyedi olduğu uyuşturucu veya uyarıcı bir maddeyi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak belli bir bedel karşılığında başkasına vermesi veya devretmesidir. GÜNGÖR – KINACI, s.212.; TEZCAN – ERDEM – ÖNOK, s.648. Doktrinde uyuşturucu madde satmak, ‘Bir kimsenin maliki ya da zilyedi olduğu uyuşturucu maddeyi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak, bedel karşılığı başkasına devretmesi’ şeklinde tanımlanmıştır. Satma suçunun oluşması için satışa konu olan maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olması ve bu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak satma eylemine elverişli olması gerekir. Ele geçirilen uyuşturucu veya uyarıcı madde gelen kriminal raporlarına istinaden kullanmaya elverişli değilse, 2313 Sy Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. Maddesinde belirtilen oranların altında kalması veya uyuşturucu-uyarıcı niteliğinde bulunmaması halinde ‘işlenemez suç’ söz konusu olur.CGK,26.10.1999,10/239-239, 10.CD,09.01.2012,2008/3482 E,2012/34 K. Satmak suçunun tamamlanması için tarafların iradelerinin alım-satım konusunda birleşmesi yeterli olmayıp, zilyetliğin veya mülkiyetin intikali, yani uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerindeki fiili hâkimiyetin alıcıya geçmesi gerekmektedir. Belirtmek gerekir ki; burada uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin tasarruf yetkisinin devredilmesi yeterli olup, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin fiilen alıcının eline geçmesi zorunlu değildir. ERMAN – ÖZEK, s. 272.; GÜNGÖR – KINACI, s. 215.
Satışa Arz Etmek, Arz; sunma, piyasaya mal sürülmesi, yüksek makama anlatma, bildirme anlamlarına gelmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamına göre satışa arz etme, failin maliki veya zilyedi olduğu uyuşturucu veya uyarıcı bir maddeyi ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak satmak için, satma iradesini açığa vuran herhangi bir davranışta bulunmasıdır. Satışa arz etme, bir malı satma iradesini açığa vuran herhangi bir hareketin yapılmasıdır. Bir kimsenin maliki ya da zilyedi olduğu uyuşturucu maddeyi, ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak satmak için, satma iradesini açığa vuran herhangi bir davranışta bulunması demektir. Failin uyuşturucu maddeleri satmak için müşteri araması, pazarlık etmesi, anlaşmaya çalışması, kapora alması, internet siteleri üzerinden maddeleri satışa sunması, sosyal medyada veya internet ortamında satışa dair ilanlar vermesi, ele geçirilen maddelerin çeşitliliği ve farklı etki doğurucu nitelikte olması, maddelerin ele geçiriliş şekli ve bulunduğu yer , maddelerin çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması ve her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda veya yakın gramajlarda uyuşturucu madde konulmuş olması vb. hareket ve tespit edilen olgular, satışa arzın belirlenmesindeki belirti teşkil eden kriterler olarak kabul edilir. Satışa arz etme suçu teşebbüse elverişli değildir. Satma iradesinin açığa vurulması ile suç tamamlanır.
Başkalarına Vermek VEYA Temin Etmek; Yasa’da başkalarına vermek ibaresi açık bir şekilde kullanılmasına rağmen temin etmek kavramı kullanılmamıştır. Başkalarına vermek; bir kimsenin mülkiyetinde veya zilyetliğinde bulunan uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi satış sayılmayacak şekilde ve bedel almaksızın/karşılıksız başkasına devretmesidir. (YCGK 2011/120 E.2011/143 K.) 765 sayılı Kanunda kavram, ”parasız olarak devretme” olarak belirtilmiştir. Öğretide başkalarına verme; bir ücret karşılığında olmaksızın üçüncü kişilerin tasarrufunda bulunma olanağının yaratılması, herhangi bir bedel ve karşılık olmaksızın bir kişiden başka bir kişiye veya kişilere ücretsiz olarak intikal ettirilmesi, satma eyleminin bedelsiz halini teşkil eden eylemler, parasız devretme şeklinde tanımlanmıştır. (Yaşar s.212,Özbek ve Diğerleri s.712, Balcı s.176-183) Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle vermek fiili; uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin mülkiyetinin veya zilyetliğinin herhangi bir bedel veya karşılık olmaksızın el değiştirmesidir. Burada suçun maddî unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin mülkiyetinin veya zilyetliğinin bedelsiz olarak başkalarına aktarılmasına yönelik icrai hareketlerdir. Fail uyuşturucu maddeyi hatır için veya yoksunluk krizi geçiren birine acıdığı için veya cinsel ilişki karşılığında vermiş olabilir. Bu hallerde YCGK ve 10. CD arasında görüş farklılıkları olmakla birlikte başkalarına verme suçunun oluştuğu kabul edilmelidir. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi başkasına vermek suçu teşebbüse elverişlidir. Failin hangi amaçla maddeyi verdiğinin bir önemi bulunmamaktadır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin hatır, cinsel beklenti, acıma duygusu vs. gibi herhangi bir nedenle verilmiş olması, suçun niteliğini değiştirmez. PARLAR, Ali – HATİPOĞLU, Muzaffer, Türk Ceza Kanunu Yorumu, C.II, Ankara 2007, s.1408.; GÜNGÖR – KINACI, s. 262. Dolayısıyla, bedelinin verilmesi sonrasında tedarik edilerek yapılan madde teslimleri, başkasına verme kavramı içerisinde yer almaz. Temin etmek ise TDK’ya göre; bulmak, elde etmek, tedarik etmek biçiminde tanımlanmıştır. Her ne kadar Yasa maddesinde temin etmek, seçimlik eylemlerden birisi olarak açıkça belirtilmemiş olsa da, Yüksek Mahkemenin istikrarlı içtihatlarında TCK Md.188/3 te belirtilen fiiller arasında kabul edilmektedir. Başkalarına verme eylemi yukarıda ifade edildiği üzere bedelsiz/karşılıksız gerçekleştirilmektedir. Hangi amaçla olursa olsun uyuşturucu/uyarıcı maddenin 3.kişinin MÜSTAKİLEN tasarruf edeceği şekilde bedelsiz devri, başkalarına vermedir. Ticaret kapsamında değerlendirilmeyecek (kar marjı olmaksızın) bedelli devirler ise tedarik etme kapsamında yer alır. Örneğin A şahsı madde içmek istemektedir ancak satan kişileri tanımamaktadır, B şahsına maddenin parasını vererek ondan madde bularak kendisine satın almasını ve getirmesini istemektedir, bu halde B şahsı temin etme suçunu işlemektedir. Başkalarına verme veya temin suçunun oluşması için uyuşturucu maddenin zilyetliğinin veya yararlanılmasının tanıklara müstakilen devredilmesi gerekmektedir. Aynı ortamda birlikte kullanmak için temin etme veya başkasına verme fiilleri, koşullarının oluşması halinde TCK md.191 kapsamında değerlendirilecektir. Sanığın, başkalarına verme veya temin etme kastının bulunup bulunmadığı, suçun oluşumu bakımından etraflıca irdelenmelidir.
PARA KOYARAK ORTAKLAŞA MADDE SATIN ALMAK : Ancak kullanmak amacıyla bulundurulan uyuşturucu veya uyarıcı maddenin, başkalarına İKRAM edilerek BİRLİKTE KULLANILMASI halinde, failin kastı uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi başkasına vermek/temin etmek olmadığından, fiili TCK’ nın md 191.maddesinde düzenlenen suçu oluşturacaktır. (10.CD,28.11.2014,2014-7103-13152,10 CD 11.10.2013,2012-13522 E,2013-8959 K., Y.10.CD.13.06.2022, 2020/10627-2022/7656, 10.CD.28.11.2014,2014/7103-13152, Y.10.CD.03.05.2012, 2012/1565-8697) Örneğin A ve B arkadaştırlar. A üzerindeki 2 gr esrarı B ye ikram etmiş ve birlikte kullanmışlardır veya A, B, C madde kullanmak için aralarında ortaklaşa para toplarlar, daha sonra A toplanan parayı alarak 3 gr esrarı alarak getirir ve üç kişi aynı ortamda birlikte kullanırlar. Bu hallerde eylem TCK md 191 kapsamında kalır. Ancak ikram mahiyetinde olan maddenin A ve B ile birlikte kullanıldıktan sonra arta kalan maddenin C ye kullanması amacıyla MÜSTAKİLEN (Bağımsız) bırakılması halinde , eylem TCK md 188/3 te belirtilen başkalarına verme/temin etme suçunu oluşturur. Örneğin A, B, C aralarında para toplayarak 50 gr metamfetamin maddesi almaya karar verirler, A ise kendi içimliği ile beraber maddeyi satın alarak B ve C ye getirir. Bu halde maddenin her bir kişinin verdiği para ile orantılı olarak payına düşecek şekilde bölüştürülmesi veya bir kısmının birlikte kullanılması sonrasında herkesin kendi payına düşen miktarı alarak müstakil bir şekilde kullanmaya başlaması durumunda, temin etmek suçu oluşur. (Y.10.CD.09.11.2020, 2020/15006-7022) Nitekim Yarg.10 CD. 2019/8026 E.2022/6677 K. sayılı ilamında, iki kişinin bulunduğu araçta sanık savunmaları, birlikte yarı yarıya içmek amacıyla ortaklaşa para koyarak aldık yönünde olmasına karşın toplamda kişisel kullanım sınırı üzerinde olan net 1280 gr esrar maddesinden ötürü TCK md.188/3 gereğince oy çokluğu ile mahkumiyet kararı vermiştir. Satış eyleminden önce numune verme fiili veya uyuşturucu maddeyi emanet verme eylemi de (bkz.Y.10.CD.2017/6170 E.2021/4263 K.) başkalarına verme suçu kapsamında değerlendirilir. Başkalarına verme veya Temin etme suçu teşebbüse elverişlidir. Suçun tamamlanması için maddenin zilyetliğinin (Tasarruf olanağının) devredilmesi gerekir. Yine Y.10.CD.2021/15520 E.2023/2685 K. sayılı ilamında ” sanık … uyuşturucu maddeyi arkadaşları olan diğer iki sanığın alıp geldiğini savunmuş ve diğer iki sanık da bu durumu doğrular nitelikte savunmada bulunmuş olsa da eğer bu madde üç kişi tarafından kullanılacak ise başkasının evinde (sanık …’ün evinde) ve bir bütün olarak ele geçmiş olmasının normal olmadığı; bu durumun sanıkların etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmaya ve ele geçen maddenin üç kişinin kullanması durumunda kişi başına düşen miktarın uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin kullanım sınırına dayandırılması amacıyla yapıldığı kanaatine varılmakla; sanıkların savunmalarına itibar edilmeyip ayrıca 5237 sayılı Kanun’un 192 nci maddesinin değerlendirmesi de bu açıdan yapılarak; sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olduğu gerekçesiyle sanığın mahkûmiyetine karar verilmiştir.” belirtilmiştir. Y.10.CD.2021/1049 E.2023/8838 K sayılı ilamında ise ; ”sanıkların gezmek amacı ile İstanbul iline gittikleri ve daha önceden de uyuşturucu kullandıkları için içmek amacı ile uyuşturucu almaya karar vererek birlikte uyuşturucu satın aldıkları ve birlikte bulundukları ortanda almış oldukları uyuşturucu sigaraların birer adedini birlikte içtikleri, daha sonrasında yine arkadaşları olan sanık …’nın araca binmesinden sonra geri kalan sigaraların bir tanesini yine aynı ortamda birlikte kullandıkları, geri kalan iki sigaranın da aksi ispatlanamayan sanık savunmalarına göre araçta birlikte kullanacak olmalarına rağmen yakalanmaları üzerine kullanmadıklarının anlaşılması karşısında sanıklar … ve Volkan’ın savunmalarının aksini gösterir yakalanan uyuşturucu maddeyi satmak amacı ile İstanbul ilinden getirdikleri ve başkasının içmesi için temin ettikleri yönünde delil bulunmadığı, sanıkların hep birlikte bulundukları ortamda birlikte uyuşturucu madde kullanmış olmalarının yerleşik yargıtay içtihatlarına göre de; uyuşturucu temin etme kapsamında değerlendirilemeyeceğin de göz önüne alındığında sanıkların üzerlerine atılı uyuşturucu ticareti suçunu işlediklerinin sabit olmaması nedeni ile sanıkların bu suçtan beraatlerine karar verilmiş ve yukarıda belirtildiği üzere verilen bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Dosya kapsamına ve sanığın bizzat kendi ikrarına göre sanık …’ın uyuşturucu madde kullandığının” anlaşıldığı, gerekçesiyle mahkûmiyetine karar verildiği…” belirtilmiştir. Benzer şekilde Y.10.CD. 2021/3036 E.2023/5517 K. sayılı ilamında ” Olay tutanağı içeriği, sanığın yakalanış biçimi ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın sabit olan eyleminin temin ettiği kişisel kullanım miktarındaki uyuşturucu maddeyi haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yürütülen ve mahkemece tanık olarak dinlenen … ve … birlikte kullanmak için temin etmekten ibaret olduğu ve beraberinde getirdiği uyuşturucu maddenin zilyetliğinin veya yararlanılmasının tanıklara müstakilen devredilmemesi karşısında, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu, sanık hakkında ayrıca “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan soruşturma yürütüldüğü göz önüne alınarak, sanığın beraati yerine, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.” diyerek bozma kararı vermiştir. Y.10.CD.2014/3786 E.2015/32810 K. sayılı ilamında ”Sanığın, suç konusu net 9,6 gramdan ibaret esrarı arkadaşları ile birlikte kullanmak için Gaziantep’den getirttiğine ilişkin savunmasının aksine delil bulunmadığı, sabit olan fiilinin “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, tek olan fiili ikiye bölünerek hem “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi, hem de “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, Üye H.. U..’nun hükmün onanması gerektiğine ilişkin karşı oyu ve oyçokluğuyla, 06/11/2015 tarihinde karar verildi.” denilmiş, karşı oy gerekçesi olan ” Sanık hakkındaki iddianamede uyuşturucu madde ticareti yapma suçu ile ilgili anlatım dışında esrar kullandığı ve idrarından esrar çıktığı da iddia edildiğinden, TCK’nın 191/2 maddesine göre ek savunma hakkı verilmek suretiyle uyuşturucu madde kullanma suçundan dolayı da karar verilmiş olduğundan, sanığın eylemi tek olmayıp idrarında bulunan esrarın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun, ele geçirilen esrarın da uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun konusu olduğunun kabulü gerekmektedir. Olay tutanağı ve dosya içeriğine göre, davaya konu net 9,6 gram esrarın, sanık tarafından kargo ile getirtildiği, kullanıcı sanıklardan Eren tarafından kargodan teslim alınarak, bölüğün silahlık kısmındaki demir dolaba gizlendiği, sanığın koğuş arkadaşları olan Deniz ve Eren’e daha önce de içtiği esrardan verdiği, bu kişilerin de verilen esrarı içtikleri, idrarlarında esrar etken maddesinin bulunduğu raporla sabittir. Ele geçirilen esrarın da aynı kişilerle birlikte içmek üzere getirtildiğinden kuşku yoktur. Sanığın da Onlarla birlikte içmiş olması, O’nun temin eden sıfatını ortadan kaldırmaz. Sanığın kendi kullanması dışında, bu esrarı başkalarına verme iradesi de ortaya çıkmıştır. Temin edip, onlara vermek suretiyle diğerlerinin de uyuşturucu madde kullanmalarını ve uyuşturucuya alışmalarını sağlamıştır. Ayrıca sanık, çevresindekilere esrar vermeyi alışkanlık haline getirmiştir, ele geçirilen brütü 16 gram neti 9,6 gram esrar, bir kullanımlığın çok üzerinde bir miktar olup bir defalığına birlikte içmek üzere getirildiğinin kabulü mümkün değildir. Kanunun cezalandırdığı eylemler, sadece para ile satma olmayıp, başkasına verme eylemi de seçimlik hareketler arasındadır. Başkasına vermekle de TCK’nın 188/3 maddesindeki suç oluşur. Buradaki amaç uyuşturucu madde kullanımının toplumda yaygınlaşmasını önlemektir. Verdiği zarar ve tehlikeden dolayı yasak kapsamındadır. TCK’nın 191.maddesinde, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişiler için müeyyideler getirilmiş olup, “başkasına verme” eylemi bu madde de sayılmamıştır. Dolayısı ile başkasına veren ve temin eden konumunda olan kişileri bu madde kapsamında mütalaa etmek kanunilik ilkesine de aykırıdır. Başkasına verme eylemi yukarıda da açıklandığı üzere, TCK’nın 188/3 maddesinde açıkça sayılmıştır. Uyuşturucu maddeyi temin edip aynı koğuşta 2 kişinin kullanımına sunup kendisinden başka 2 kişinin daha kullanmasını sağlayan ve bu amaçla uyuşturucu madde getirten sanığın TCK’nın 188/3 maddesi gereğince tecziyesi yerinde olup, mahkemenin gerekçesi ile suçun sübut ve niteliğini takdirinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden hükmün ONANMASI gerektiği düşüncesini taşımam nedeniyle çoğunluğun aksi yöndeki BOZMA kararına katılmıyorum.” şeklindeki değerlendirme, daire tarafından kabul edilmemiştir.
Uygulamada sıklıkla kişisel kullanım sınırı üzerinde yakalatılan maddelerin kişi başına düşecek gramaj hesabı yapılmak suretiyle kişisel kullanım sınırı içinde kalacak şekilde, birlikte içmek amacıyla ortaklaşa para konularak alındığı veya arkadaşlarıyla birlikte içmek amacıyla getirilirken yakalandığı yönünde savunmalar yapıldığı görülmekle, beyanların samimi ve inandırıcı olup olmadığı, 3.kişi/kişilere zilyetlik ve yararlanmanın müstakilen devrin bulunup bulunmadığı hususunda yargılama makamlarınca, her olayın somut özelliklerine göre ayrıntılı analiz ve değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Birlikte ve aynı ortamda içmek amacıyla ikram etme hali: Öğreti ve uygulamada içme amacıyla bir miktar uyuşturucunun başkasına ikram edilmesi hali üzerinde durulmuştur. Bu konu, çok hassas değerlendirmeyi gerektiren bir konudur. Öğretide Kıdıl şu değerlendirmede bulunmuştur. Failin başkalarına uyuşturucu devretme iradesinin çok açık ortada bir durumda, TCK m.188/3 hükmündeki “başkasına vermek” fiilinden dolayı cezalandırılması gerekir. Zira belli zaman aralıklarıyla ve belli sıklıkta arkadaşlarına uyuşturucu madde temin eden kişi, satan kişiler kadar toplum sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır” .Elmas’a göre, başkasına ikram ederek birlikte kullanılması halinde TCK m.188/3 hükmündeki “başkalarına vermek” fiili oluşmaz. Bu durumda sadece TCK m. 191 hükmündeki kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçu oluşur. Konu Yargıtay’a da intikal etmiş ve Yargıtay bir kararında, “Sanığın kendisine ait uyuşturucu maddeyi arkadaşlarıyla birlikte içmekten ibaret eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma’ suçunu oluşturduğu ve sanığın uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yaptığına ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden bu suç yerine uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması yasaya aykırıdır.” değerlendirmesinde bulunulmuştur”. Yargıtay 20.CD de önüne gelen bir olayda, failin devretmek kastının bulunmadığı gerekçesiyle, arkadaşına kullanmak için uyuşturucu madde ikramını TCK m. 188/3 anlamında “başkasına verme” kapsamında değerlendirmemiştir.
10/022014 tarihli olay, yakalama, el koyma ve tartı tutanağı içeriğine ve diğer sanık….in savunmasına göre, sanığın olayın geçtiği internet cafeye geldiğinde yanında getirmiş olduğu esrarı diğer sanık ile birlikte içmek için teklifte bulunduğu ve kazan dairesine inerek esrarı içtikleri, uyuşturucu maddeyi diğer sanık ‘a devretmek kastının bulunmadığı, ayrıca esrar içtikleri yerde bulunan net 0.25 esrar ile ev aramasında bulunan net 0.03 ve net 0.5 gr XLR-11 içeren uyuşturucu maddeyi kullanma amacı dışında başkasına satma veya devretme amacıyla bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine kuşku sınırlarını aşan kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı ayrıca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yargılama yapılarak tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri karan verildiği dikkate alınarak. sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraati yenine cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırıdır.(Y20.CD,13/07/2020 T.,2019/1945 E.,2020/4266 K.)
20/03/2010 tarihli ikamet arama, yakalama, muhafaza altına alma, müracaat Cumhuriyet savcısı ile telefon görüşme ve talimat alma tutanağı, sanığın savunması ve tüm dosya kapsamına göre; Sanığın, soruşturma aşamasında uyuşturucu maddeyi diğer şahıslarla birlikte içmek için aldığına yönelik savunmasının aksine, olay tarihinde……isimli şahsın üzerinde ele geçen uyuşturucu maddeyi, satma veya başkasına verme gibi birlikte kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın almak amacı dışında bir amaç için temin ettiğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan, her türlü şüpheden uzak, yeterli delil elde edilemediği, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. (Y20.CD,2305/2017 T.,2015/9492E,2017/3283K)
Sevk Etmek : Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle sevk etme; uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin maliki ya da zilyedi tarafından bir yerden bir başka yere gönderilmesidir. Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki ‘‘sevk eden’’ ibaresi 29.06.2005 tarih ve 5377 Sayılı Kanunun 22. maddesi ile eklenmiştir. Sevk etme suçunun oluşması için uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin kullanma dışında bir amaçla gönderilmesi veya götürülmesi gerekir. Burada suçun maddî unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin bulunduğu yerden, başka bir yere, gönderilmesi ya da yollanması için gerekli icrai hareketlerin yapılmasıdır. Uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin sevkinin ülke sınırları içinde olması gerekir.
Nakletmek : Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle nakletme, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir yerden başka bir yere kullanma dışında başka bir amaçla götürülmesi veya taşınmasıdır. Burada suçun maddî unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin bulunduğu yerden başka bir yere götürülmesi için gerekli icrai hareketlerin yapılmasıdır. Örneğin, bir kişinin uyuşturucu veya uyarıcı madde taşımak için özel olarak bir taşıt tutması ve kullanması gibi icrai hareketlerdir. Uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin naklinin Türkiye içinde olması gerekir. Eğer nakil, ülke dışından ülke içine yapılmışsa ithal, ülke içinden ülke dışına yapılmışsa ihraç suçu oluşacaktır. Götürülen veya taşınan uyuşturucu veya uyarıcı madde faile ait olabileceği gibi başka bir şahsa da ait olabilir. Taşınan maddenin başkasına ait olması durumunda taşıyan açısından nakletme, maddenin maliki açısından ise sevk etme suçu oluşur. Uyuşturucu veya uyarıcı madde nakletme suçunun oluşması açısından, nakledilen uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanma dışında bir amaçla taşınması gerekir. Daha önce de ifade edildiği gibi, nakledilen uyuşturucu veya uyarıcı madde miktarı kişisel kullanım sınırlarını aşmıyorsa, nakletme suçu değil kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi bulundurma suçu oluşmaktadır.
Depolamak : Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle depolama, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin fail tarafından kişisel kullanım amacı dışında herhangi bir nedenle, örneğin; satma, devretme, ihraç, vs. amacıyla bir yerde korumak için tutmasıdır. Burada suçun maddî unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin herhangi bir yerde kullanım dışında bir amaçla saklanması veya tutulması için gereken icrai hareketlerin yapılmasıdır. Uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin kullanım dışında başka bir amaçla bir yerde tutulmaya veya saklanmaya başlandığı anda, fıkradaki suç tamamlanmaktadır. Suçun oluşması açısından failin depolanan uyuşturucu veya uyarıcı maddenin maliki olmasının bir önemi yoktur. Failin başkasına ait olan bir uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi depolaması durumunda da, depolama suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Satın Almak : Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle satın alma, uyuşturucu veya uyarıcı bir madde üzerinde hukukî veya fiili tasarruf etme hakkını, bir bedel veya başka bir şey karşılığında elde etmektir. Burada suçun maddî unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin mülkiyetini ya da zilyetliğini, bir bedel karşılığı bir başkasından devralmaya yönelik icrai hareketlerdir. Satın almak suçunun oluşabilmesi için, failin uyuşturucu veya uyarıcı bir maddeyi ticari bir amaçla satın alması gerekir. Yargıtay da, failin uyuşturucu veya uyarıcı bir maddeyi ticaret yapma amacı ile satın aldığına ilişkin bir delil olmaması halinde, satın alma suçunun oluşmayacağını kabul etmektedir. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin bu yönde 1980/3979 esas, 1980/4178 karar sayılı, 16.12.1980 tarihli kararı için bkz. YAŞAR, s.270.
Kabul Etmek; Uyuşturucu veya Uyarıcı maddenin kullanma amacı dışında, bir karşılık vermeden kabul edilmesi ve üzerine alınmasıdır. Kullanmak amacıyla maddeyi alan şahsın TCK md 191 kapsamında değerlendirilecektir. Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı itibariyle kabul etme, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin mülkiyetinin veya zilyetliğinin bir bedel olmaksızın alınmasıdır. Burada suçun maddî unsuru, bir kimsenin başkasına ait uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin mülkiyetini ya da zilyetliğini bedelsiz olarak kendi üzerine almaya yönelik icrai hareketleri gerçekleştirmesidir. Kabul etme suçu, kabul etmekle yani uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerindeki tasarruf yetkisinin el değiştirmesi ile tamamlanmaktadır. Zilyetliğinin değişmesi ile de suç tamamlanmış sayılmalıdır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kabul edilmesinde, kabul edenin amacının ne olduğu suçun oluşması açısından önem taşımaktadır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kabul eden fail maddeyi kişisel kullanımı için devralmışsa kullanmak amacıyla bulundurma suçu oluşur. Bu nedenle, kabul etmek suçunun oluşması için failin uyuşturucu veya uyarıcı bir maddeyi kullanmak dışında bir amaçla alması gerekir.
Bulundurmak : Türk Ceza Kanunu’nun 188. maddesinin 3. fıkrasındaki anlamı ise, uyuşturucu veya uyarıcı bir madde üzerinde fiili ve hukukî egemenliğin kurulması veya bu maddeler üzerinde tasarruf imkânının oluşturulmasıdır. Bu anlamda bulundurma fiili, kesintisiz (mütemadi) suç niteliği taşımaktadır. Bulundurma suçunun maddî unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı bir maddenin fiili ve hukukî egemenlik altında tutulmasına ve bulundurulmasına yönelik icra hareketleridir. Bulundurma suçunun oluşması açısından, failin uyuşturucu veya uyarıcı maddenin maliki olması gerekmez. Bu nedenle, failin uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde hangi şekilde zilyet olduğunun veya fiili tasarruf hakkını kazandığının önemi yoktur. Bulundurma suçunun oluşabilmesi için bulundurulan maddenin kullanma dışında bir amaçla bulundurulması gerekmektedir.
Aleyhe beyanda bulunan tanık (Beyancı) dan ele geçen madde ile sanıktan ele geçen aynı türevdeki maddenin eşleştirilmesinde, kriminalden gelen saflık (Net) oranlarından yararlanılabilinir. Aynı türevdeki her iki maddenin gelen raporlara göre saflık oranlarının aynı olması durumunda, cezalandırma kriterleri arasında bu tespit de birlikte değerlendirilebilinir.
Kısaca;
-
Satmak, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir bedel karşılığında başkalarına devredilmesini ifade eder.
-
Satışa arz etmek, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir bedel karşılığında bir başkasına devredilmek üzere hazırlanmasını ifade eder.
-
Başkalarına vermek, satış niteliği olmaksızın, üçüncü kişilerin uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde tasarrufta bulunma olanağının yaratılmasıdır.
-
Sevk etmek, bir kimsenin, maliki veya zilyedi bulunduğu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanma dışında bir amaçla bir yerden başka bir yere, bir başkası aracılığıyla götürülmesidir.
-
Nakletmek, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir yerden diğer bir yere taşınmasını ifade eder.
-
Depolamak, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin, kişisel kullanım dışında, herhangi bir yerde tutulmasıdır.
-
Satın almak, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir bedel karşılığında başkasından devralınmasıdır.
-
Kabul etmek, uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde tasarrufta bulunma olanağı elde edilmesini ifade eder.
-
Bulundurmak, uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde fiili egemenlik ilişkisinin devam ettirilmesini ifade eder.
Satın almak, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bir bedel karşılığında başkasından devralınması anlamına gelir.
- Kabul etme, uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde tasarrufta bulunma olanağı elde edilmesini ifade eder.
- Bulundurma ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde üzerinde fiili egemenlik ilişkisinin devam ettirilmesini ifade eder. Bulundurulan malın mülkiyetinin bulunduran faile ait olması gerekmediği gibi, malın bulundurulduğu yerin de kime ait olduğu önemli değildir. Mal üzerinde istediği anda tasarruf imkanına sahip olduğu bir yerde tutması durumunda da bulundurmadan bahsedilir. •Bulundurma, kişisel kullanım amacıyla maddenin depolanması ya da saklanması durumunda, TCK m.188/3’teki suç değil, TCK m.191’deki bulundurma söz konusu olur.
Maddenin 1.fıkrasında düzenlenen suç açısından hareket unsuru imal, ihraç ve ithal etmektir;
İmal Etmek : İmal; iki ya da daha çok sayıdaki farklı maddenin kimyasal tepkimeye sokulması sonucu, bunlardan değişik nitelikte ve uyuşturucu özelliği bulunan yeni bir madde elde edilmesi veya bir uyuşturucu maddenin başka bir uyuşturucu maddeye dönüştürülmesi ya da bir uyuşturucu maddenin arıtılması işlemi, uyuşturucu madde elde etmeye yarayan bazı bitkilerin işlenmesi ya da kimyasal bazı reaktifler uygulanması sonucu etkili ve kullanılır hale sokulması şeklinde de tanımlanmıştır. Uyuşturucu veya uyarıcı niteliğinde olmayan maddelerden kimyasal tepkime sonucu uyuşturucu veya uyarıcı özelliği olan maddelerin elde edilmesi, doğal veya sentetik uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin herhangi bir yöntemle başka bir uyuşturucu veya uyarıcı maddeye çevrilmesi, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin arıtma yöntemiyle saflaştırılması imal olarak açıklanmıştır. Doktrinde imal iki yada daha çok sayıdaki farklı maddenin kimyasal tepkimeye sokulması sonucu, bunların değişik nitelikte ve TCK anlamında uyuşturucu özelliği bulunan yeni bir madde elde edilmesi veya bir uyuşturucu maddenin başka bir uyuşturucu maddeye dönüştürülmesi ya da bir uyuşturucu maddenin arıtılması işlemi olarak tanımlanmıştır. Uyuşturucu maddelere dair 1961 Tek Sözleşmesinin 1.maddesine göre ise İmal; istihsal hariç uyuşturucu madde elde edilmesini mümkün kılan bütün işlemleri ifade eder. Uyuşturucu maddelerin arıtılması ve diğer uyuşturucu maddelere dönüştürülmesi işlemlerini kapsar. İstihsal kavramı ise afyon, koka yaprağı, kenevir ve kenevir reçinesi veren bitkilerden bunların toplanması ameliyesini ifade eder. Uyuşturucu maddenin niteliğinde değişiklik yapmayan işlemler imal kavramına girmez. Uyuşturucu madde imalinin kökenini oluşturan bitkilerin yetiştirilmesi imal kavramı içine alınmaz. Uyuşturucu maddelerin arıtılması ve diğer uyuşturucu maddeler dönüştürülmesi işlemlerini kapsar. İmal üç biçimde söz konusu olabilir. Bunlardan birisi, başlı başına uyuşturucu ve uyarıcı madde özelliği olmayan iki veya daha çok maddenin kimyasal tepkimeye sokulması sonucu, bu iki maddenin dışında ve uyuşturucu ve uyarıcı özelliği olan bir madde elde edilmesidir. İkincisi, doğal veya yapay yoldan elde edilen uyarıcı ve uyuşturucu maddenin, bazı yöntemlerle başka bir uyuşturucu ve uyarıcı maddeye dönüştürülmesidir. Üçüncüsü ise, herhangi bir uyuşturucu ve uyarıcı maddenin damıtma, flatosyon ve elektroliz gibi yöntemlerle, içindeki saflığı bozan maddeler ayrıştırılarak saflaştırılması, arıtılmasıdır. Burada yapılan ameliyenin zor, zahmetli, uzun zaman alan bir işlem olması ile, basit olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Kenevirin toprağa ekilip yetiştirilmesi, yapraklarının toplanıp kurutulması ya da yapraklarından reçinenin toplanması üretim sayıldığından; yine kenevirin ufalanıp elenmesi, yapraklarından ayrıştırılması, toz haline getirilmesi ayıklama niteliğinde olduğundan, toz durumundaki esrarın plaka haline getirilmesi de, fiziki durumu değiştirme olduğundan, imal sayılmazlar. Olayda failden ele geçirilen maddeler ile imalat yapıldığı iddia edilen yerin çevresinden elde edilen alet ve malzemeler dikkate alınarak uyuşturucu madde imal edilip edilmediği hususunda Adli Tıp 5.İhtisas Kurulu’ndan görüş alınarak eylemin imal niteliğinde olup olmadığı araştırılmalıdır. İmal suçunun tamamlanması için imalin tamamlanması ve elde edilen maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olması gerekir. İmal suçuna teşebbüs elverişlidir. Arada hukuken geçerli bir kesinti olmaması koşuluyla, imal edilen uyuşturucu veya uyarıcı maddenin satmak için bulundurulması, satılması veya nakledilmesi, Tüketen norm-tüketilen norm kuralı gereğince imal suçu dışında ayrı bir suç oluşturmazlar. Sanık sadece madde imal etmek suçundan cezalandırılır ayrıca satmak suçundan ceza verilemez. Eylemin madde imal etmek olarak değerlendirilmesi sonucu sanık hakkında TCK Md 188/1 den mahkumiyet verilmesi halinde ayrıca Md 188/3 veya 188/7 den ceza verilmez. İhmal suretiyle bu suçun işlenmesi mümkün olmadığı için imali oluşturan hareketlerin icra edilmesi gerekir. Yargıtay, yapılan işlemin imal olarak nitelendirilebilmesi için maddenin niteliğinde değişiklik yapılması yanında, bu işlemin basit olup olmadığını da göz önünde tutmuştur. Örnek olarak; esrar tozunun uçmasını ve dökülmesini engelleme amacıyla macun ve hap haline getirilmesini, kenevir bitkisinin sapçık ve yaprakçıklarının toz haline getirilmesini imal olarak nitelendirmemiş, bu işlemlerin basit nitelikte bir işlem olduğunu, maddenin kimyasal niteliğinde değişiklik yapmadığını kabul etmiştir. (GÜNGÖR – KINACI, s. 174.; SEVÜK YOKUŞ, s.139. )
İthal Etmek : Bir ülkeye başka ülkelerden mal getirme veya satın alma demektir. 1961 Tek Sözleşmesinin 1.maddesine göre ithal; her biri özel anlamıyla birlikte uyuşturucu maddelerin maddeten bir memleketten diğerine veya aynı memleketin bir ülkesinden diğerine nakledilmesini ifade eder. Suçun oluşması için eylemin kullanmak dışında başka bir amaçla gerçekleştirilmesi gerekir. Maddenin ülke sınırları içerisine girmesi ile suç tamamlanır. İthal suçu teşebbüse elverişli değildir. Sınır kapısı olmayan yerlerde uyuşturucu veya uyarıcı madde hangi yolla olursa olsun ülkeye girdiği anda suç tamamlanmış olur. Sınır kapısı olan yerlerde ise gümrük bölgesinin göz önünde bulundurulması gerekir. Uyuşturucu madde gümrük bölgesine girmeden önce ele geçirilirse ithal suçundan bahsedilemez. Madde gümrük bölgesine sokulduktan sonra ancak gümrük görevlilerine beyanda bulunmadan önce ele geçirilmiş ise; kural olarak ithal suçu oluşmaz. Ancak o aşamaya kadar işlenen fiil TCK Md 188/3 seçimlik hareketli suçu oluşturur. Maddenin gümrük bölgesine girildikten sonra ve gümrük görevlilerine beyanda bulunulduktan sonra ele geçirilmesi halinde, ithal kastının belirlenmesi açısından failin gümrük görevlilerine kendisinde madde bulunduğunu beyan edip etmediği önem taşımaktadır. Madde failin beyan etmesi üzerine ele geçirilmiş ise ithal kastı bulunmadığından ithal suçu oluşmayacak, ancak o aşamaya kadar işlenen fiil TCK md 188/3 te yer alan madde bulundurma, nakletme ya da sevk etme suçunu oluşturacaktır. Failin gümrük görevlilerine kendisinde herhangi bir madde olmadığını beyan etmesi sonrasında madde ele geçirilmiş ise artık ithal suçu tamamlanmış olacaktır. Yabancı bir ülkeden başka bir ülkeye gitmek için Türkiye’den transit olarak geçmekte olan bir ulaşım aracında madde yakalanması halinde, maddenin ülkemizde bırakılacağına ilişkin herhangi bir delil bulunmaması koşuluyla eylem ithal suçunu değil; TCK Md 188/3 te düzenlenen nakletme suçunu oluşturur. Yargıtay, konuyla ilgili ile vermiş olduğu bir kararında, Türkiye’ den transit olarak geçirilen uyuşturucu bir maddenin Türkiye’ de bırakılacağına ilişkin bir delilin bulunmaması halinde fiilin ithal etme değil, nakletme olacağına karar vermiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04.04.1983 tarihinde vermiş olduğu bu karar için bkz. SAVAŞ – MOLLAMAHMUTOĞLU, C.3, s.3482. Aynı yönde bkz. ARSLAN – AZİZAĞAOĞLU, s.778. 1961 tarihli Uyuşturucu Maddelere Dair Tek Sözleşmesinin 32. maddesinde, uluslararası seferler yapan gemi ve hava gemilerinin ilk yardım çantalarında bulunan uyuşturucu maddelerin ilk yardım ve acil olaylar için gerekli miktarda bulundurulması durumunda ithal veya ihraç suçunun oluşmayacağı belirtilmiştir.
İhraç Etmek : Doktrinde uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin yurttan izinsiz olarak yurt dışına çıkarılması olarak tanımlanır. TCK bakımından ihraç, maddenin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke dışına çıkarılmasıdır. Eylemin yine ithal suçunda olduğu gibi kullanma dışında başka bir amaçla gerçekleştirilmesi gerekir. İhraç suçu teşebbüse elverişlidir. Fail hem kullanmak için hem de başka bir amaçla maddeyi ülke dışına götürürse gerçek içtima hükümleri uygulanır, fail ayrıca madde kullanmak suçundan cezalandırılır. Ülke sınırı geçilmeden maddenin yakalanması halinde ihraç suçu değil TCK Md 188/3 te belirtilen nakletme, sevk etme veya bulundurma suçu oluşur. İhraç suçunda da ithal eyleminde olduğu gibi fail gümrük görevlilerine henüz beyanda bulunmazdan evvel maddeyi yakalatırsa ihraç suçu oluşmaz fail hakkında TCK Md 188/3 hükümleri uygulanır. Ülke sınırı geçilmemiş ve fail gümrük görevlilerine kendisinde madde bulunmadığını beyan etmiş akabinde madde ele geçirilmiş ise ihraç suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır. Yabancı ülke mahkemesince yapılan yargılama neticesinde fail hakkında beraat kararı verilmiş olması failin ülkemizde yargılanmasına engel değildir. Bir Türk vatandaşı yabancı bir ülkede uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işler ve bu suçtan mahkum olursa, bir kez daha Türkiye’de yargılanmayacaktır. Bu kişinin ülkemizde yargılanabilmesi için en önemli husus bu suç nedeni ile yabancı ülkede yargılanmamış olması koşuludur. Ayrıca bu suç nedeniyle yargılama yapılması da TCK md 13/2 göre Adalet Bakanı’nın talebine bağlıdır. 4208 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 2. maddesinin c bendinde, kontrollü teslimatın tanımı yapılmıştır. Buna göre, kontrollü teslimat; suç faillerinin belirlenmesi, her türlü delilin tespiti, toplanması, kaçak veya kaçak olmasından şüphe edilen mal veya fonların müsaderesi amacıyla, ülke içinde dağıtılacak veya ülke dışından Türkiye’ye getirilerek dağıtılacak veya Türkiye’de hazırlanarak ülke dışına götürülecek veya Türkiye’den transit geçecek, uyuşturucu ve psikotrop maddeler, 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Eki I ve II Numaralı Tablolar ile bu tablo değişikliklerinde yer alan maddelerin ve bunlara bağlı fonlar veya kara para veya kara paraya kaynaklık edecek diğer her türlü kaçak veya kaçak olmasından şüphe edilen eşyanın, yetkili makamların bilgisi ve denetimi altında nakillerini ifade etmektedir. Kanunun 10 ve 11. maddelerinde ise; kontrollü teslimatın şartları ile karar ve usulü düzenlenmiştir. Ayrıca kontrollü teslimatın uygulanmasına ilişkin olarak İçişleri Bakanlığı tarafından Kontrollü Teslimat Uygulaması Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır. Yukarıda açıklanan bu düzenlemeler göz önüne alındığında; kontrollü teslimat durumunda fail ya da faillerin sorumluluğunu ihraç olarak değerlendirmek mümkündür. Öğretide ülke; gerçek ve farazi (sanal) ülke olmak üzere ikiye ayrılarak incelenmektedir. Gerçek ülke; devletin egemenliğini kullandığı kara parçası, iç sular, kara parçasının toprak altı, kıyıları, limanları ve karasuları ile hava tabakasını kapsamakta, farazi ülke ise; açık deniz ve açık hava sahasındaki hava ve deniz araçlarını, nerede bulunursa bulunsun hava ve deniz savaş araçları ile kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri içine almaktadır. TCK’nın 8. maddesinin 2. fıkrası, suçun Türkiye’de işlendiği durumları açıkça düzenlemiş bulunmaktadır. Bu maddeye göre; “Suç; a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında, b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla, c)Türk deniz ve hava
savaş araçlarında veya bu araçlarla, d) Türkiye’nin kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya bunlara karşı, işlendiğinde Türkiye’de işlenmiş sayılır.”. Bu duruma göre ülke kavramına; Türk ülkesi, Türk toprakları, iç sular (nehirler, göller, koylar, limanlar, kapalı denizler), kara suları ile bunların üstündeki hava tabakası dâhildir.
TCK Md.188/6; ”Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.‘‘
Yüksek mahkemenin bu halde hükmedilecek cezanın yarısına kadar indirilmesi gerektiğine dair içtihatları bulunmaktadır.
Suçun maddi konusunu TCK nın 188.maddesinin 6. fıkrasında belirtilen maddelerden olması hali, cezayı kaldıran veya azaltan sebepler arasında sayılmıştır. Ele geçirilen maddeye ilişkin bu halde ;
- Uyuşturucu veya uyarıcı etken maddesi doğuran bir madde olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu 5.İhtisas Kurulundan rapor alınması,
- Üretiminin resmi makamların iznine veya satışının yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olup olmadığının, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Müdürlüğünden sorulması gerekir. Pregabalin maddesinin yeşil reçeteye tabi etken maddelerden olduğu belirtilmektedir. Adli Tıp Raporlarında Pregabalin’in ; periferik nöropatik ağrıda, sekonder jeneralize konvülsiyonların eşlik ettiği ya da etmediği parsiyel konvülsiyonlu yetişkin hastalardaki Epilepside ek tedavi olarak, yaygın anksiyete bozukluğunda ve fibromiyalji tedavisinde endike olduğu, ilaç suistimali, kötüye kullanım ve bağımlılığın bildirildiği, daha önce ilaç kötüye kullanım hikayesi olan hastaların Pregabalinin suistimali, kötüye kullanımı ya da bağımlılık belirtilerine karşı gözlenmesi gerektiği, kısa ve uzun süreli Pregabalin tedavisi sonrası, ilacın kesilmesinin ardından bazı hastalarda kesilme semptomları görüldüğü, bu semptomların; insomnia, baş ağrısı, bulantı, anksiyete, diyare, grip sendromu, konvülsiyon, sinirlilik, depresyon, ağrı, hiperhidroz, baş dönmesi ve anlamlı fiziksel bağımlılık ve yeşil reçeteye tabi etken maddelerden olduğu, Pregabalin etkin maddesini içeren ilaçların üretiminin resmî makamların iznine bağlı olduğu, satışının 01/04/2019 tarihinden itibaren yeşil reçete ile yapıldığı, bağımlılık yapabildiği, uyuşturucu madde etkisi doğuran etkisi nedeniyle suistimal edilebileceği gibi bu özelliği nedeniyle bağımlı olunan başka bir maddenin etkisini arttırmak ya da yerine kullanılmak suretiyle de suistimal edilebileceği belirtilmektedir.
- Tabletler içerisinde MDMA veya diğer uyarıcı/uyuşturucu etken maddelerin tespit edilmesi halinde, etken maddenin tablet içerisindeki net gramajı ve birden fazla tabletin alınması durumunda vücutta etki bırakıp bırakmayacağının belirlenmesi gerekir.
ÖNEMLİ : 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanunun 17 nci maddesiyle bu fıkrada yer alan “sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması,” ibaresi “bazmorfin, sentetik kannabinoid ve türevleri, sentetik katinon ve türevleri, sentetik opioid ve türevleri veya amfetamin ve türevleri olması,” şeklinde değiştirilmiştir. 28.03.2023 tarihinden sonra işlenen madde ticareti suçlarında METAMFETAMİN maddesi ve amfetamin türevleri bakımından TCK md 188/4-a hükmü uygulanacaktır. Bu tarihten önce işlenen suçlarda Yasaya eklenen yeni madde türleri bakımından TCK md 188/4-a hükmünün uygulanması olanaklı değildir.
TCK Md.139/4 : Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 28/3/2023-7445/19 md.) Hâkim, soruşturmacının yedinci fıkranın (a) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan suç bakımından kamuya açık yerlerde ve işyerlerinde delil toplamak amacıyla ses veya görüntü kaydı yapmasına izin verebilir. 28.03.2023 tarihi itibariyle gizli soruşturmacıya, hakim kararıyla şüphelinin işyeri ve kamuya açık alanlarda teknik araçlarla izlenmesinin yetkisi yasa maddesi ile tanınmıştır. Teknik araçlarla izleme kararında tesadüfen elde edilen delil diye bir kavram yoktur. İletişimin denetlenmesi ve kayda alınması tedbirinde tesadüfen elde edilen delil söz konusu olur. Dolayısıyla değişiklik tarihinden önce gizli soruşturmacı görevlendirilmesi kararı içeriğinde CMK Md 139/4 gereğince soruşturmacıya teknik araçlarla izleme yetkisi verilemez. Hukuka aykırıdır. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDA ÖNGÖRÜLEN TELEKOMÜNİKASYON YOLUYLA YAPILAN İLETİŞİMİN DENETLENMESİ, GİZLİ SORUŞTURMACI VE TEKNİK ARAÇLARLA İZLEME TEDBİRLERİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN YÖNETMELİK md. 16 gereğince, şüphelinin kimlik bilgileri ve soruşturma numarası belirtilerek CMK Md. 140 gereğince ayrıca alınmış bir teknik araçlarla izleme kararı bulunmadan, elde edilen görüntü ve video kayıtları hükme esas alınamaz, hukuka aykırı delil niteliğini taşır. Ancak sanığın görüntü ve video kayıtları dışında mahkumiyetine yeterli delil varsa, bu husus yüksek mahkemece eleştirilmekle yetinilip bozma sebebi yapılmayacaktır. Kısacası gizli soruşturmacı görevlendirilmesi kararında CMK Md 139/4 e atıfta bulunularak şüpheli kimlik bilgileri belirtilmeden tesadüfen madde teklifinde bulunulması durumunda gizli soruşturmacıya, kayda alma yetkisi 28/3/2023 tarihine kadar verilmemiştir. Bu tarihten önce adli makamlardan alınacak teknik araçlarla izleme kararı, CMK Md 139/4 e göre değil, md.140 hükümlerine göre verilmelidir. Aksi halde usulüne uygun olmayan bir teknik araçlarla izleme kararı söz konusu olacaktır.
”Yargıtay 10.CD Esas : 2018/2422 Karar : 2021/5753
- CMK 140
- CMK m.140 gereği teknik araçlarla izleme kararı alınmadan gizli soruşturmacının görüntüleme ve ses kaydı alması hukuka aykırıdır.
CMK’nın “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140. maddesindeki düzenlemeye göre, sanık hakkında teknik araçlarla izlenmesine ilişkin bir karar bulunmadığı, gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak ve CMK’nın 140. maddesi uyarınca ayrıca bir karar alınmadan teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.”
”Dosya içerisinde CMK’nın 140. maddesi uyarınca teknik araçlarla izlemeye ilişkin bir karar bulunmadığı anlaşılmakla; sanık hakkında … sayılı CMK’nın 140. maddesi uyarınca teknik araçlarla izlemeye ilişkin verilmiş bir kararın bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise hukuki denetime olanak sağlayacak şekilde aslı veya onaylı örneği getirtilerek bu dosya içine konulması; yoksa bu yöntemle elde edilen bilgilerin delil olarak değerlendirilemeyeceğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 20. Ceza Dairesi – Karar : 2019/3397).”
”Mahkemece, suçların sübutu gizli soruşturmacı faaliyetleri ile teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen kayıtlara dayandırılmıştır. Sanıklar hakkında 5271 sayılı Kanun’un 140 ıncı maddesi uyarınca alınan karara istinaden “Teknik Araçlarla İzleme” faaliyeti kapsamında elde edilen delillerin hükme esas alınabilmesi için sanıkların kimlik bilgilerinin anılan kararda yer alması gerekmektedir. Aksi halde “Teknik Araçlarla İzleme” faaliyeti kapsamında elde edilen deliller hukuka aykırı olarak elde edilmiş olacaktır. 5271 sayılı Kanun’un 217 nci maddesine göre sanıklara atılı suç hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen delile dayanılarak sübuta gidilmesi mümkün değildir. Ancak, alınan görüntü kayıtları hükme esas alınmasa da yapılan soruşturma işlemleri, kovuşturma kapsamı, tüm dosya içeriği, Güven Alım Tutanakları, Fiziki Takip Tutanakları ve gizli soruşturmacı tutanak tanıklarının mahkemede alınan beyanları karşısında; İlk Derece Mahkemesinin ve Bölge Adliye Mahkemesinin, suçun vasfına ve sübutuna ilişkin takdirlerinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla sanıklar… ve … müdafileri ile sanık …‘in temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde açıklanan gerekçeler, tüm dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun bulunarak, hükümlerde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/17087 E. , 2023/2156 K.).”
TCK Md. 188/5; ”Yukarıdaki fıkralarda gösterilen suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.” Madde fıkrasında belirtilen birden fazla kişi ile birlikte işlenmesi ile kastedilen, TCK md 37 gereğince müşterek faillik durumunun mevcut olmasıdır. Şerikler, yani suça azmettiren veya yardım edenler bu sayıya dahil değildir. Azmettirenin üç veya daha fazla kişiyi azmettirmesi sonucu suçun bu kişiler tarafından birlikte işlenmesi halinde, azmettiren açısından da bu nitelikli halin uygulanması söz konusu olacaktır. Uyuşturucu madde ticareti yapma suçu yönünden satıcı ile alıcı, veren ile kabul eden veya bulunduran birlikte suç işleyen kişiler olarak kabul edilemez. (10.CD.20.09.2016/126/2487)-(Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 09.02.2017 tarih, 2016/2733 Esas ve 2017/973 Karar) Ancak alıcı veya satıcı sayısının üç veya daha fazla olması durumunda, alıcılar bakımından kişisel kullanım sınırı üzerinde ticari amaçla madde bulundurma ve satıcılar yönünden ise ticari maksatla aynı yönde hareket etme sebebiyle TCK md 188/5 hükmü icra edilebilecek, iştirak hükümleri tatbik edilebilecektir. Bunun dışında örneğin sadece bir satıcı bir alıcı ve bir bulunduranın yer alması durumunda aynı maksatla hareket eden 3 veya daha fazla kişi bulunmadığından TCK md 188/5 hükmü icra edilemez. TCK nın 188/5 fıkrası, ancak birinci ve üçüncü fıkralarda düzenlenen suçlar yönünden uygulanabilecek bir arttırım nedeni olup, TCK md.188/7 fıkrasında düzenlenen suçlarda bu arttırım nedeni uygulanamaz. Yine YCGK 2021/215 E.2022/680 K.sayılı ilamında ” uyuşturucu madde ticareti yapma suçları sabit olan sanıkların her birinin kendi nam ve hesaplarına hareket ettikleri, bu bağlamda sanıkların iradelerinin aynı amaç doğrultusunda birleşmediği ve aynı yönde hareket etmedikleri, dolayısıyla TCK’nın 188. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi” koşulunun somut olayda oluşmadığı, sanıkların aynı … içinde bulunmalarının; eylem birlikteliği içerisinde aynı yönde hareket ettikleri anlamına gelmeyeceği”ni belirterek kendi nam ve hesabına bölüşmek suretiyle ticari maksatla madde alımlarında TCK md 188/5 fıkrasının uygulanamayacağını belirtmektedir. Müşterek faillik, suçun vücut bulması için suçun işlenmesine katılan her bir failin eyleminin zorunlu katkısına ihtiyaç duyulması halinde söz konusu olur. Müşterek faillik açısından kilit nokta suça katılanların fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmasıdır. Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Müşterek hakimiyetin kurulup kurulmadığının tayininde suç ortaklarının suçun icrasındaki rol dağılımları ve suçun işlenişine bulunulan katkının arz ettiği önem, zaruret, göz önünde bulundurulacaktır. Öyle ki, fiilin icrası veya akim kalması müşterek faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Müşterek failin suçun icrasına bulunduğu katkının arzettiği bu zaruret nedeniyle; burada, fonksiyonel, müessir fiil hakimiyeti, bir başka ifadeyle, icrai faaliyette bulunmayı gerekli kılan fiil hakimiyeti kavramı kullanılmaktadır. Buna göre, suçun icrasına bulunan katkı, suçun başarıyla işlenmesi açısından zorunluluk arz ediyorsa, bu suç ortağı müşterek faildir. Öyle ki, suçun işlenişine bulunan her bir müşterek katkı, fiilin başarıyla tamamlanması açısından gereklilik arzettiği gibi; bu müşterek katkılardan herhangi birinden vazgeçilmesi, fiili gerçekleşmeme, akim kalma tehlikesine maruz bırakır. Müşterek faiilik, her zaman, yukarıdaki banka soygunu örneğinde olduğu gibi, suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini tamamladığı klasik şekliyle karşımıza çıkmamaktadır. Bazı hallerde, müşterek faillerden her biri suçun kanunî tarifindeki bütün unsurları tek başına gerçekleştirmeye gayret etmek üzere, bir müşterek anlaşmaya varılır. Böyle bir durumda müşterek hareket etmenin amacı, fiilin akim kalma ihtimalini mümkün olduğunca aza indirmektir. Fakat, bu demek değildir ki, böyle bir ihtimalde her bir suç ortağının suçun işlenişine bulunduğu katkı bizatihî önemsizdir. Aksine, suçun icraî hareketlerini gerçekleştirecek suç ortağı sayısının artırılması suretiyle, suç planının başarıya ulaşması ihtimalinin mümkün olduğunca artırılması, sağlama alınması amaçlanmaktadır.” (Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2019, s. 534-539.),(CGK-Karar : 2020/116).
- Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır (YCGK–2015/278K).
- Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira müşterek faillikte aranan en önemli unsurlardan birisi, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunmasıdır (YCGK–2019/347 K).Zincirleme suçlarda, zincire dâhil tüm suçlar yönünden TCK’nın 192/3. maddesinin uygulanma şartları varsa, ancak o zaman etkin pişmanlık hükümleri uyarınca ceza indirimi uygulanabilecektir. Zincirleme suçlarda, eylemlerden birinin etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirmemesi halinde zincirleme suç durumunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama yeri olmayacaktır. Y.10.CD, E: 2018/2600, K: 2018/9322, KT: 13.12.2018: “…Sanık …’ın 09.10.2016 tarihi ile 20.10.2016 tarihinde işlediği uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarının bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmeleri nedeniyle zincirleme suç oluşturduğu kabul edilerek hüküm kurulduğu anlaşıldığından, zincirleme suçlarda, zincire dahil tüm suçlar yönünden TCK’nın 192/3. maddesinin uygulanma şartları varsa, ancak o zaman etkin pişmanlık hükümleri uyarınca ceza indirimi uygulanabileceğinden, eylemlerden birinin etkin pişmanlık hükümlerinin uygulamasını gerektirmemesi halinde zincirleme suç durumunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığından bu yöne ilişkin tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir…”
Suça iştirak, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişi tarafından fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesini ifade eder (TCK m.37). Suça iştirak, bir kişi tarafından işlenebilecek bir suçun aralarında anlaşmak ve işbirliği yapmak suretiyle birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesidir. Ancak kasten işlenen suçlar iştirak halinde işlenebilir, taksirle işlenen suçlara iştirak mümkün değildir. Taksirli suçlarda herkes kendi kusuru oranında sorumludur. Suça azmettirme, belli bir suçu işleme konusunda henüz bir düşüncesi olmayan bir kişinin başkası tarafından ikna, telkin veya diğer bir suretle bu suçu işlemeye karar vermesinin sağlanmasıdır. Suça azmettirme, “şeriklik” biçimlerinden biridir. Azmettiren kişi, suç teşkil eden fiili işleyecek kişinin karar almasında önemli bir rol üstlendiğinden azmettiren de işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. Azmettiren ancak azmettirdiği fiilden sorumludur. Üzerinde anlaşılan fiile bağlı olmayan neticelerin azmettirene yüklenmesi mümkün değildir. Suça yardım etme, suç işleme kararını vermiş olan kişinin suçu işlemesine maddi veya manevi katkıda bulunmayı ifade eder. Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili fiilin en azından suça teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir(TCK md.40/3).
TCK md.39/2’ye göre suça yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Suça maddi yardım etme; TCK md.39/2’ye göre şu şekillerde gerçekleşir:
- Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
- Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.
Suça manevi yardım etme; TCK md.39/2’ye göre şu şekillerde meydana gelir:
- Suç işlemeye teşvik etmek,
- Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
- Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaat etmek,
- Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek.
Uyuşturucu Maddenin Bulundurulma Şekli Açısından Madde Ticareti;
Uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, iç çamaşırı, samanlık gibi bir yere gizlenmesi, kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine uyuşturucunun,
–Çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması,
-Her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması,
-Uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında hassas terazi bulunması, madde siparişine ilişkin muhasebe evraklarının ele geçmesi,
-Paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması; kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir. (YCGK,06/05/2021 T.,2018/123 E.,2021/207 K.)
Olay günü saat 20:20 sıralarında, sanığın virane haldeki duvar taşları arasından çıkardığı poşet içinde 30 paket halinde net 11,2 gram esrar ele geçtiğinin anlaşılması karşısında, suça konu uyuşturucu maddenin paket sayısı, satışa sunulmak üzere hazırlanmış paketçikler halinde bulundurulması ,ele geçirildiği yer. zaman ve dosya içeriğine göre; sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticaret yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.(Y10.CD,25/06/2019 T.,2017/6407 E.,2019/4303 K)
Olay günü saat 00:15 sıralarında, sanığın sürücülüğünü yaptığı ve yaşı küçük …’in da yolcu olarak bulunduğu plakasız motosikletin seyir halinde iken kolluk görevlilerini görmesi üzerine kaçtığı ve motosikletin arızalanması üzerine durduğu, sanığın üzerinde yapılan aramada 8 paket halinde 4,2 gram esrar ile motosikletin durduğu yerde ise yine 8 paket halinde 5,43 gram esrar ele geçtiğinin anlaşılması karşısında, suça konu uyuşturucu maddenin paket sayısı, satışa sunulmak üzere hazırlanmış paketçikler halinde bulundurulması, ele geçirildiği yer, zaman ve dosya içeriğine göre; sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.(Y10.CD,18/06/2019 T.,2017/6438 E.,2019/4021 K.)
KENDİ SUÇUNU ORTAYA ÇIKARMAK/ETKİN PİŞMANLIK :Sanığın kendi suçunu ortaya çıkardığından bahisle hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için; ele geçirilen maddenin kime ait olduğunun kesin olarak bilinmediği ve hakkında bu yönde yeterli delil bulunmadığı aşamada, maddenin kendisine ait olduğunu söylemesi ve zan altında kalan diğer kişileri zan altında kalmaktan kurtararak hüküm sonucuna etki etmesi gerekmektedir. Bu konuda ele geçen maddenin şüphelilerden birisinin üst aramasında çıkması (Üzerinde çıkan kişiye ait olduğuna dair çürütülebilir karine) veya aracın herhangi bir yerinde bulunmasının önemi bulunmamakla birlikte, zan altında kalan şahısların ele geçen maddeden haberdar olmamaları, atılı TCK md 188/3 suçuna iştirak etmemeleri, müşterek fail olmamaları gerekmektedir.Madde Ticareti suçlarında ikrarıyla kendi suçunu ortaya çıkarma ve bu nedenle etkin pişmanlık hükümlerinin tatbik edilmesinde, iki koşul bulunmaktadır. Bunlar;
- 1-)İkrar beyanının maddenin kime ait olduğunun belirli olmadığı (şüphe boyutunda kaldığı) aşamada yapılması ve,
- 2-) İkrar beyanının hüküm sonucuna etkili olmasıdır.
Bir diğer temel kural ise, sanığın ikrar beyanı olmasaydı dahi aynı hüküm sonucu verilecekti ve ikrar beyanı suçun niteliğine etkili değil ise etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağıdır. Yani sanığın suç kabulü ve ikrar beyanına rağmen, dosya kapsamındaki somut delillerle maddenin kendisine ait olduğu anlaşılıyor (belirsizlik bulunmuyor) ve aynı hüküm sonucu verilecek ise, etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamalıdır.(bkz.Yarg. 10. CD., 27.1.2010, 2009/7173, 2010/1454); (Yarg. 10. CD., 23.2.2010, 2008/1164, 2010/4125), (Yarg. 10. CD., 23.3.2010, 2009/13382, 2010/6426); (Yarg. 10. CD., 13.5.2009, 2009/351, 2009/9309), (Yarg. 10. CD., 29.1.2007, 2006/3871, 2007/569); (Yarg. 10. CD., 13.12.2010, 2010/5689, 2010/26390); (Yarg. 10. CD., 8.11.2010, 2008/6189, 2010/24109).
Sanığın suça yönelik ikrar beyanının olmaması ve suçlamayı reddetmesi (maddenin kendisine ait olmadığını söylemesi) veya diğer yargılanan sanıklara yönelik atfı cürümde bulunması durumunda hüküm sonucunun/suçun niteliğinin değişme ihtimali var ise (dosyadaki diğer sanıkların da bu halde cezalandırılması olanaklı ise) , sanığın ikrar beyanı, hüküm sonucuna etkilidir. Sanığın ikrar beyanı veya diğer sanıklara yönelik atfı cürüm savunmasında bulunması durumunda dahi, yine aynı hüküm kesin olarak verilecekti ise, etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamalıdır.
- Yüksek mahkemenin bu ve benzeri konularda belirlemiş olduğu pişmanlık hükümlerinin tatbiki kriterlerinin ana hedefi, masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkelerinin muhafaza edilmesi ve benzer olaylarda masum bir kişinin bulunması durumunda , o kişinin masumiyetinin muhafaza edilmesi amacıyla şüpheden sanık yararlanır ilkesinin işletilmesidir. Zira günlük yaşantıda, 3-5 kişinin bulunduğu bir araçta, kimin üzerinde ne bulundurduğu her zaman bilinemeyecek bir olgu olup diğer kişileri de doğal olarak zan altında bırakabilecek olası bir haldir. Madde ticareti suçu ancak kasten işlenebilir, taksirle (basit veya bilinçli taksir) işlenebilmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla bu gibi hallerde araçta bulunan ancak uyuşturucu maddeden haberdar olmayan diğer kişilere öngörme veya dikkat ve özen yükümlülüğü yüklenemez, atılı suça iştirak ettiklerine dair şüpheyi yenebilecek somut delil mevcut olmadığı sürece, değerlendirme-zan veya yüksek de olsa tahmine dayalı olarak veya geçmişteki benzer suçtan mevcut adli sicil kayıtlarına istinaden bu kişilerin de cezalandırılması yoluna gidilemez.
Bu hallerde belirleyici kriterin, sanığın kendi suçunu ortaya çıkarması olduğu; dosyada aynı eylemden ötürü yargılanan diğer sanık/sanıklara ilişkin suçtan kurtarmaya yönelik ikrar beyanının olmadığı düşünülse de, sanığın ikrar beyanının diğer sanıkları suçtan kurtarmaya yönelik olduğunun anlaşılması durumunda, ikrar beyanı sonuca etkili olmayacak-itibar edilmeyecek ve diğer sanık/sanıklar hakkında da mahkumiyet kararı verilecektir. Diğer sanıklara bu halde mahkumiyet kararı verilmesi ise, maddenin kime ait olduğunun belirli olduğu, bu hususta belirsizlik ve şüphenin bulunmadığı sonucunu çıkarmaktadır. Ancak aynı eylemden ötürü yargılanan bir kısım sanıklara beraat talep edilmesi durumu, ele geçen maddenin kime ait olduğu konusunda soruşturma ve kovuşturma süreci boyunca bir belirsizliğin bulunduğuna işarettir. Bu belirsizlik ve şüphenin mevcut olması durumu ise, sanığın suç ikrarına rağmen zaten aynı hüküm sonucu verilecekti karinesini çürütmektedir.
- Kısaca ele geçirilen maddenin kime ait olduğu hususundaki belirsizlik ve şüphenin yenilmesinde, sanığın ikrar beyanı etkili olmuş ise, bu beyanın sonuca etkili olduğu kabul edilerek sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilmelidir.
Dosya kapsamındaki mevcut delillerden, ele geçen maddenin kime veya kimlere ait olduğunun kesin olarak belirli olduğu ya da bu yöndeki şüphenin yenildiği hallerde sanık, ele geçen maddenin kendisine ait olduğunu ikrar etse dahi, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz. Yine mevcut arama kararı (Önleme veya adli arama kararı) bulunması ve bu arama neticesinde maddenin ele geçirilmesi muhakkak olan durumlarda veya kaba üst araması sonucunda ele geçirileceği belirli olan hallerde, sanık kendi rızasıyla maddeyi kolluk personeline teslim etse dahi, hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz. Benzer şekilde aracının durdurulduğu noktanın 100 metre gerisinde ele geçen uyuşturucu maddeyi kendisinin attığını kolluk birimlerine söyleyerek ikrar eden sanığın yargılama aşamasında ele geçen madde üzerinde parmak izinin çıkması ve/veya maddeyi kendisinin attığına dair çevrede oturan sakinlerce kamera kaydının dosyaya girmesi durumunda, ikrar beyanı bulunsa dahi etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamalıdır, zira sanığın ikrar beyanı hüküm sonucuna etkili değildir. Ancak yazılı adli arama veya önleme arama kararının gerekli olmadığı aşamada, aracında veya ikametinde ya da işyerinde bulunan maddenin rıza ile kolluk personeline teslimi halinde, sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Suç ikrarının yapıldığı aşama da önemlidir; örneğin ele geçirilen maddenin kime ait olduğunun belirli olmadığı ve şüphe boyutunda kaldığı soruşturma veya kovuşturma aşamasında, maddenin kime ait olduğunun tespit edilmesi için adli makamlarca bir kısım araştırmalara gidilmesi ve bu araştırmalar sonucundaki elde edilen somut delillere göre maddenin kime ait olduğunun kesin olarak tespit edilmesinden önceki ve sonraki süreçte yapılan suç ikrarına istinaden etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz, zira sonuca da etkili değildir. Örneğin sanık soruşturma aşamasında ikrarıyla maddeyi ve suçu kabul etse bile, sonradan mevcut ortaya çıkan delillerle (parmak izi, fotoğraf, video, siber inceleme raporu vs.) bu maddenin zaten kendisine ait olduğu tespit edilebiliyorsa etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz. Sanığın, uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin ihbar, tanık beyanı ya da başkaca mahkumiyetine yeterli somut delilin bulunmadığı ve elde edilemediği aşamada, suçtaki rolünü/ilgisini açıklaması/ikrarı durumunda da hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Örneğin diğer sanığın aleyhe soyut beyanı dışında başkaca delil bulunmayan sanığın suç ikrarına istinaden hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanacaktır. Hakkında yakalama kararının infaz edilemediği gerekçesiyle tefrik kararı verilen ve savunmaları alınarak suçtaki rolleri tespit edilemeyen diğer sanıkların varlığı halinde, başkaca bir yardımda bulunmayarak salt maddenin kendisine ait olduğunu ikrar eden sanık hakkında bu aşamada etkin pişmanlık hükümleri uygulanmamalıdır. Eylemlerin bir bütünlük arz ettiği, zincirleme suç veya gerçek içtima hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı durumlarda; bir eylemde ele geçen madde miktarının ticari amaçla bulundurulduğunun sabit olması ancak diğer eylemde maddenin henüz kime ait olduğunun anlaşılamadığı aşamada sanığın beyanıyla kendisine ait olduğunu söyleyerek ikrarda bulunması halinde de , etkin pişmanlık hükümleri bize göre uygulanmalıdır. Zira suçun niteliğinin değişme ihtimali mevcuttur. Örneğin çalıştığı gazinodan çıkarken kaba üst araması yapılacağı esnada cebinden çıkardığı 50 gr kokaini kolluk birimlerine rızaen teslimin hemen sonrasında gazinoda yapılan aramada madde ele geçmesi, herkesin kolaylıkla girip çıkabileceği gazinoda ele geçen maddenin kime ait olduğunun belirli olmaması ancak sanığın ele geçen bu maddelerin de kendisine ait olduğunu ikrar etmesi halinde, etkin pişmanlık uygulanmalıdır. Bu gibi hallerde sanığın üzerinde ele geçen veya teslim ettiği madde miktarının zaten kullanım sınırı üzerinde kalması, sonrasında yapılan arama neticesinde kime ait olduğunun belirlenemediği maddenin kendisine ait olduğunu ifade etmesinin sonuca etkili olamayacağı şeklinde bir gerekçe ile, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı kararı verilmemelidir. Bu hallerde sanığın kendi suçunu ortaya çıkarmasına hizmet etmesi yanında, masum (Suçla İlgili Bulunmayan) kişilerin zan altında kalmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. Bunun dışında sanığın üzerinde/ikametinde/işyerinde ticari kapsamda değerlendirilecek miktarda uyuşturucu madde ele geçmesi sonrasında, herhangi bir kimsenin zan altında kalmasını gerektirmeyecek olan metruk bir yerdeki saklamış olduğu ve kendisine ait olduğunu beyan ettiği diğer maddenin yerini de tarif ederek kollukça ele geçirilmesini sağlaması durumda, etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz. Bu halde madde ticareti suçunu işlediği mevcut delillerle sabit olan sanığın, sırf ceza indiriminden yararlanmak amacıyla karşılığında salt madde vermesinin ve hakkın suistimal edilmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır. Ancak Yüksek Mahkeme, ele geçilen maddenin ve delillerin TCK md.188/3 kapsamında mahkumiyete yeterli olduğu durumlarda, bakiye uyuşturucunun kendisine ait olduğunun ifade edilmesi veya yer gösterilerek teslim edilmesi durumlarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağını, suçun niteliğine bir etkisinin olmadığını kabul etmektedir. (Yarg.10.CD.01.05.2006,2006/1084-2006/6213)-(Yarg.20.CD.12.12.2018,2018/1721-2018/5935) sayılı kararları bu yöndedir. İçinde birçok kişinin yaşadığı evde, birçok kişinin çalıştığı işyerinde, birden çok kişinin bulunduğu kahvehane, dernek lokali veya kafede veya birden fazla kişinin bulunduğu araç içinde ya da metruk bir yerde ele geçirilen uyuşturucu veya uyarı maddenin, kime ait olduğunun anlaşılamadığı ve sonrasında da tespit edilemediği süreçte, kendisine ait olduğunu söylemek suretiyle kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden fail hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. (Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Suçları, Birsen Elmas, 6. Baskı.s.1078)-(Y.10.CD.22.01.2018,2017/5135-2018/701)-(Y.10.CD.17.01.2014,2013/12716 E.2014/396 K.) Hakkında herhangi bir istihbari bilgi, ihbar veya soruşturma bulunmayan şüphelinin kaba üst araması ve diğer arama şartları bulunmaksızın salt kimlik kontrolü yapmak için durdurulması üzerine cebinde bulunan uyuşturucuyu rızaen polise teslim etmesi halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Kaba üst araması koşullarının bulunması ve bu üst aramasında kolaylıkla bulunabilecek maddenin rızaen teslimi halinde etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz.(Y.10.CD.04.11.2014,2012/8589 E.2014/12380 K.) Kişisel kullanım sınırı içerisinde maddeyi başka bir amaçla (TCK md 188/3 seçimlik hareketler) bulundurduğunu ikrar eden sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. (Y.10.CD.17.11.2014,2014/4884-12772)-(Y.10.CD.03.12.2014,2011/2345 E.2014/13295 K.)
”Üzerinde uyuşturucu madde ele geçirildikten sonra bakiye uyuşturucu maddenin ikametinde olduğunu beyan etmesinin bu uyuşturucu maddenin yapılacak arama neticesinde kolaylıkla bulunabilecek olması nedeniyle soruşturmayı kolaylaştırma olarak kabul edilemeyeceği…” T.C. YARGITAY ONUNCU CEZA DAİRESİ Esas : 2021/14731 Karar : 2023/1720 Tarih : 02.03.2023
”Sanığın üzerinde uyuşturucu madde ele geçmesinden sonra bakiye uyuşturucu maddenin yerini gösterip teslim etmesi, suçun niteliğini değiştirmeyeceği gibi, soruşturmayı kolaylaştırma olarak da kabul edilemeyeceği gözetilmeden 5237 sy TCK nın 192/3 maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılamamıştır. ” Y.10.CD.01.05.2006, 2006/1084-2006/6213
”..Olay tutanağında, yurt dışından gelen kişilere yönelik kolluk görevlilerince yapılmakta olan profilleme çalışmalarının, “midesinde” uyuşturucu madde taşıması muhtemel kuryelere yönelik olarak gerçekleştirildiğinin özellikle belirtilmesi, tutanakta yer alan bu ibarenin yurt dışından gelen yolculara yönelik yapılan çalışmanın mutad bir uygulama olduğunu göstermesi, görevlilerce sanığın “gözlerinde kızarıklık olduğunun, aşırı terlediğinin ve sürekli sağa sola bakınarak tedirgin hareketlerle hızlı bir şekilde ilerlediğinin” görülmesi üzerine durdurulması, yapılan mülakatta sanığın midesinde uyuşturucu madde getirdiğini söylediğinin anlaşılması karşısında; sanık midesinde uyuşturucu madde getirdiğini söylememiş olsa dahi, yurt dışından gelen kişilere yönelik yapılan profilleme çalışmalarının “midesinde” uyuşturucu madde taşıması muhtemel kuryelere yönelik olarak gerçekleştirildiği ve gözlerinde kızarıklık, aşırı terleme ve tedirgin hareketleri gözlemlenen sanığın, bu yönde oluşan şüphe nedeniyle iç beden muayenesi kararı alınarak midesinde uyuşturucu madde bulunup bulunmadığının zaten belirleneceği dikkate alındığında, sanığın kolluk görevlilerine midesinde uyuşturucu madde taşıdığını söylemesinin sonuca etkisinin bulunmadığı, dolayısıyla sanık hakkında etkin pişmanlık hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir..” Yargıtay Ceza Genel Kurul 2017/2 E., 2019/42 K. Sayılı ilamı
”.. Sanığın 21/01/2020 tarihinde …’a uyuşturucu madde temin ettiği sabit olduğu gibi, 20/02/2020 tarihinde yapılan fiziki takip ve yakalama neticesinde içinde bulunduğu araçtan attığı uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, yakalama sonrası sanığın kalan uyuşturucu maddenin saklandığı yeri kolluk görevlilerine tarif ettiği, yapılan aramada bu yerde de uyuşturucu madde bulunduğu.. sanığın içinde bulunduğu araçtan attığı fazla miktarda uyuşturucu madde ile yakalandıktan sonra bir miktar daha maddenin yerini söylemesinin TCK’nın 192/3. maddesinin uygulanmasını gerektirmeyeceği, üzerinde uyuşturucu madde ele geçmesiyle suçun ortaya çıktığı, her iki olayda da etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşmadığı..” Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/18524 E., 2022/5585 K. İlamı
”..Suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği ve sanığın yakalandığı metruk bina ile binanın bulunduğu sokakta uyuşturucu madde satışı yapıldığına ilişkin ihbarlar üzerine, mahkemeden arama kararı alınarak, bahsi geçen yere gelindiği, içeri girildiğinde sanık ve tanık H.. K..’nın oda içerisinde görüldüğü, bu sırada odanın penceresinden dışarıya siyah bir poşet atıldığının görevlilerce fark edildiği, ancak poşeti atanın kim olduğunun görülemediği, bunun üzerine tanık Hasan’a poşeti atanın kim olduğu sorulduğunda sanık tarafından atıldığının beyan edildiği…suç konusu uyuşturucu maddelerin bulunduğu materyallerden siyah renkli naylon ve kağıt üzerinde tespit edilen 3 adet parmak izinin sanığa ait olduğunun tespit edildiği olayda, sanığın olay yerinde yakalanması, suç konusu uyuşturucu paketleri üzerinde sanığa ait parmak izlerinin bulunması karşısında, sanığın ikrarının sonuca etkili olmadığı ve hakkında TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanamayacağının gözetilmemesi,..” Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2014/1115 E., 2014/1950 K. Sayılı ilamı
”..Kolluk görevlilerinin sanığın evinin olduğu bahçeye geldiklerinde, sanığı yalın ayak halde evinin yan tarafından eve doğru gelirken görmeleri, sanığın yakalandığında telaşlı hareketler sergilemesi, çuvallara konulan esrarın sanığın yer göstermesi olmaksızın sanığın ayak izlerinin takip edilmesi sonucunda bulunması karşısında; suça konu uyuşturucu maddenin sanık …’e ait olup onun tarafından saklandığının, seralarda dikili halde bulunan 370 kök kenevir ile birlikte değerlendirildiğinde de ele geçirilen 741,76 gram esrarın kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunun ve buna bağlı olarak sanık …’in üzerine atılı suçun sabit olduğunun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve kesin şekilde ispatlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenlerle, esrarı bahçe dışına taşıyarak gizlemeye çalışan sanık …’in, yapılan arama sırasında uyuşturucu maddenin ortaya çıkarılmasında kolluk görevlilerine yardımcı olmadığı gibi, suç konusu esrarın kendisine ait olduğuna ve satmak amacıyla sökerek çuvallara koyduğuna dair ikrarının da kendi suçunun ortaya çıkması ve suç niteliğinin tespiti açısından etkili olmadığı, bu nedenle TCK’nun 192/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir..” Ceza Genel Kurulun 2015/1068 E., 2017/295 K. Sayılı ilamı
”..Zincirleme suçlarda zincire dahil tüm suçlar yönünden TCK’nın 192/3. maddesinin uygulanması şartlarının mevcut olması halinde etkin pişmanlık hükümleri uyarınca ceza indirimi uygulanabileceğinden, sanığın 09/01/2015 tarihli eylemi dışında zincirleme suç kapsamındaki diğer eylemleri için ayrı ayrı etkin pişmanlık şartlarının oluşmaması nedeniyle hakkında TCK’nın 192/3. maddesinin uygulanma şartları bulunmadığı halde, TCK’nın 43. maddesinin uygulanması sonucu belirlenen cezadan etkin pişmanlık hükümleri tatbik edilerek indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,..” . 10. Ceza Dairesi 2015/3817 E., 2020/1772 K. Sayılı ilamı – 10. Ceza Dairesi 2022/5934 E., 2022/8654 K. Sayılı ilamı
”..Sanık R.hakkında suç ortaklarını ortaya çıkardığı gerekçesi ile etkin pişmanlık hükümleri uygulanmış ise de; uyuşturucu maddenin yakalandığı …..plakalı aracın sanık R.adına kayıtlı olduğu, araç içerisinde yakalanan uyuşturucu paketleri üzerinde sanık R.parmak izlerinin çıkmış olması karşısında, R. R.adını söylemesinin R. suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım olarak kabul edilemeyeceği ve diğer sanık C.hakkında “B” nolu bozma gerekçesine göre, C. suçunun ortaya çıkmasına yönelik sanık R. etkin pişmanlık niteliğinde bir yardımının olmadığı da gözetilerek sanık R. cezasından koşulları bulunmadığı halde etkin pişmanlık nedeniyle TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrası uyarınca indirim yapılması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır…” 20. Ceza Dairesi 2015/14796 E., 2015/4505 K. Sayılı ilamı
”..Sanığın suç işleyeceğine ilişkin bilgi alınmasından sonra adli arama kararı alınması gerekirken CMK 116 vd. maddelerine aykırı olarak önleme araması kararına istinaden arama girişiminde bulunulması üzerine sanığın üzerindeki uyuşturucu maddeleri kolluk görevlilerine teslim etmesi karşısında hakkında TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,..” 20. Ceza Dairesi 2015/112 E., 2015/4392 K. İlamı
”..13/09/2011 tarihli olay tutanağına göre; şüphe üzerine durdurulan ve GBT sorgulamasında arandığının anlaşılarak kollukça yakalamasının yapılacağı sırada üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi teslim eden sanığın eyleminin etkin pişmanlık oluşturmadığı, yakalaması yapılacak sanığın üzerinin kollukça aranmasının yasal bir zorunluluk olduğu, bu aşamada TCK’nın 192/2. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu sabit olduğu halde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,.. ”Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2013/6290 E., 2017/5552 K. Sayılı ilamı
”Diğer sanık …’in aracında uyuşturucu madde bulunduğu ve sattığı yönünde yapılan ihbarlar sonucunda yapılan araştırmada olay tarihinde ihbarda belirtilen aracın …’e ait marketin yanında park halinde iken görülmesi üzerine araçta yapılan arama sonucunda uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda, sanığın ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgisi bulunduğuna dair …’in beyanları dışında hakkında yeterli delil bulunmadığı aşamada sulh ceza mahkemesindeki ifadesinde, ele geçen uyuşturucu maddelerle ilgisini söyleyerek kendi suçunu ortaya çıkarması nedeniyle, hakkında TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi…” T.C. YARGITAY ONUNCU CEZA DAİRESİ Esas : 2019/2050 Karar : 2022/1512 Tarih : 15.02.2022
Sanığın elinde taşıdığı poşet içerisinde ele geçen metamfetamin ihtiva eden 851,55 gr maddenin başka bir ülkeden Türkiye’ye getirildiğine dair hiçbir delil olmadığı halde, sanığın suç konusu maddeyi Suriye’den getirdiğini söyleyerek ithal suçunu kendi beyanı ile ortaya çıkardığı ve etkin pişmanlıkları sebebiyle TCK nın 192/1 fıkrası gereğince uyuşturucu madde suçundan ceza verilemeyeceği; sabit olan fiilinin TCK nın md 188/3 fıkrasında tanımlanan uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu ve sadece bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında her iki suçtan mahkumiyet hükmü kurulması, (Y.20.CD.06.07.2017,2015/11094-2017/4243)
Somut olayda02.12.2005 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Girne şehrinde saat 20.30 sıralarında dört paketçik halindeki toplam 28,353 gr esrarı satmak için bulundurduğu sırada yakalanan sanık, Türkiye’den 250 gr. esrar getirdiğini, bir bölümünü sattığını, kalanı da satmak istediği sırada yakalandığını söylemiştir. Suç konusu uyuşturucu maddeyi Türkiye’den ihraç ettiğine ilişkin hiç bir bilgi ve delil bulunmadığı halde, ihraç suçunu kendi beyanı ile ortaya çıkaran sanık hakkında, etkin pişmanlığı nedeniyle TCK nın 192/1 fıkrası ile CMK nın223/4 fıkrası uyarınca bu suçtan dolayı ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması…(Y.10.CD.10.07.2013,2012/64 E.2013/7207 K.)-(Y.10.CD.11.01.2021,2018/1877-2021/92)
- Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması veya toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları olmadığı sürece; kamuya açık olmayan ticari araçlarda, özel araçlarda, otel odasında, işyeri ve ikamette veya yolcu otobüsünde şüphe üzerine kaba üst aramasının yapılabilmesi için C.Savcısından adli yazılı arama emri veya en azından önleme arama kararının bulunması zaruridir. Aksi halde elde edilen deliller hukuka aykırı olacaktır…..Kaba üst araması yakalama yerinde yapılmalıdır. Yakalanan şahıs polis merkezine götürülerek kaba üst araması karakolda yapılamaz. Önleme veya adli arama kararı neticesinde zaten bulunabileceğinden hareketle rızaen teslime rağmen sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması için, arama kararının o esnada mevcut olması gerekir. Sonrasında talep edilerek arama kararının temin edileceği ve suç unsurlarının zaten ele geçirileceği şeklinde bir yorumla sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı kararı verilemez.
- YCGK, E: 2015/1068, K: 2017/295, KT: 30.05.2017: “….Kolluk görevlilerinin sanığın evinin olduğu bahçeye geldiklerinde, sanığı yalın ayak halde evinin yan tarafından eve doğru gelirken görmeleri, sanığın yakalandığında telaşlı hareketler sergilemesi, çuvallara konulan esrarın sanığın yer göstermesi olmaksızın sanığın ayak izlerinin takip edilmesi sonucunda bulunması karşısında; suça konu uyuşturucu maddenin sanık …’e ait olup onun tarafından saklandığının, seralarda dikili halde bulunan 370 kök kenevir ile birlikte değerlendirildiğinde de ele geçirilen 741,76 gram esrarın kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunun ve buna bağlı olarak sanık …’in üzerine atılı suçun sabit olduğunun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve kesin şekilde ispatlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenlerle, esrarı bahçe dışına taşıyarak gizlemeye çalışan sanık …’in, yapılan arama sırasında uyuşturucu maddenin ortaya çıkarılmasında kolluk görevlilerine yardımcı olmadığı gibi, suç konusu esrarın kendisine ait olduğuna ve satmak amacıyla sökerek çuvallara koyduğuna dair ikrarının da kendi suçunun ortaya çıkması ve suç niteliğinin tespiti açısından etkili olmadığı, bu nedenle TCK’nin 192/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir…”
BEYAN EDİLEN FİRAR/YAKALANAMAYAN ŞÜPHELİLER ÜZERİNDEN SANIK HAKKINDA TCK Md 192/3 HÜKÜMLERİ TATBİK EDİLEMEZ : Uygulamada sanıkların maddeyi temin ettikleri/satın aldıkları diğer şüphelilerin isimlerini beyan ettikleri, ancak bu kişilerin genelde hayali ve kimlik bilgileri üzerinden ulaşılamaz şahıslar oldukları veya kimlik bilgileri doğru verilmiş olsa dahi yakalanamadıkları ve beyanlarının alınamadığı görülmektedir. Öncelikle hayali ve ulaşılamaz şahısların beyan edilmesiyle sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması olanaksızdır. Hayali ve ulaşılamaz şahıslara ilişkin soruşturma sonucunun makul bir süre beklenmesine de gerek yoktur. Etkin pişmanlık hükümlerinin TCK md 192/3 uygulanması için, suça karıştığı beyan edilen şahsın yakalanarak beyanının/savunmasının alınması, nihayetinde suçunun ortaya çıkartılarak mahkum edilmesi esastır. Bu sebeple sanık veya sanıklar, her ne kadar ulaşılamayan/yakalanamayan diğer şüphelilerin isimlerini beyan ederek pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteseler de, firar şüphelilerin varlığı üzerinden TCK md 192/3 hükümlerinin tatbik edilmesi kural olarak olanaklı değildir. Bu halde sanık hakkında verilen kararın (Beraat veya Mahkumiyet), firar şüphelinin yakalanarak mahkum edilmesi durumuna istinaden, kanun yolları aşamasında (istinaf-yargıtay) veya karar kesinleşmişse yeniden yargılanma suretiyle değiştirilmesi her zaman mümkündür. Yakalanamayan sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunularak bilgi veren sanığın kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmayarak, daha sonra firari sanığın yakalanması halinde yargılamanın yenilenmesi yolu ile etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkündür. Yargıtay 10. Ceza Dairesi Esas : 2021/17529 Karar : 2023/5787, Yargıtay 10.Ceza Dairesi Esas : 2022/4881 Karar : 2023/4532, Yargıtay 10. Ceza Dairesi Esas : 2023/1935 Karar : 2023/4452, Yargıtay 10. Ceza Davası Esas : 2021/8949 Karar : 2023/708 kararları da bu yöndedir. Belirtilmelidir ki, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen sanığın, suça karıştığını beyan ettiği şüpheli/şüphelilere ilişkin net bilgi ve şüpheden uzak kesin deliller ibraz etmesi, ibraz edilen veya ele geçirilen bu delillerle beyan edilen şüpheli şahısların mahkum edilmesinin kuvvetle muhtemel olması ancak kolluk kuvvetlerinin ihmal göstererek makul sürede yakalama işlemini gerçekleştirmemesi gibi olguların birlikte bulunması hallerinde, sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilmelidir. (Y.10.CD.21.02.2019,2018/2165-2019/1132)-(Y.10.CD.10.10.2018,2018/1572-2018/6947) Genel kural ise, yargısız ceza olmaz ilkesi gereğince, beyan edilen kişiler hakkındaki adli merci tarafından verilmiş mahkumiyet kararıdır. Olay esnasında kolluk birimlerinden kaçan, kimliği tespit edilemeyen ancak mevcut delillerle mahkumiyet kararı verileceği anlaşılan firar şahsın salt kimlik bilgilerini bildiren sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Yine bildirilen yerin imalathane olması durumunda, mevcut delillerle bu yerin uyuşturucu imal edilen yer olduğu anlaşılıyorsa ayrıca bu yerde uyuşturucu madde bulunup bulunmadığına bakılmaksızın bildiren sanık hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmalıdır. Diğer sanık veya sanıkların suçla ilgisini ortaya koyarak mahkumiyetini sağlayan sanığın etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için, hakkında mahkumiyet kararı verilen diğer sanık veya sanıkların suçlarının da kendi suçuna denk veya daha ağır bir suç olması gereklidir. Etkin pişmanlığın hüküm kuruluncaya kadar yapılması gerekir. Ancak İstinaf veya Yargıtay incelemesi sonucu bozma kararı verilmesi sonrasında bozma üzerine yargılama aşamasında hizmet ve yardımda bulunan fail hakkında da pişmanlık hükümlerinin uygulanması olanaklıdır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi Esas : 2021/16563 Karar : 2023/4613; Sanığın kovuşturma aşamasında ismini verdiği ve mahkemece ihbarda bulunularak soruşturma açılan şüphelilerin mahkûm olması halinde, sanık lehine her zaman yargılamanın yenilenmesi yoluyla etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasının mümkün olduğu anlaşılmakla sanık müdafiinin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde açıklanan gerekçeler, tüm dosya kapsamına göre usul ve yasaya uygun bulunarak, hükümde hukuka aykırılık tespit edilmemiştir.
İŞLENEMEZ SUÇ : Ele geçen maddenin murakabe kanununa tabi uyuşturucu/uyarıcı maddelerden olmaması veya 2313 sy yasanın 1.maddesinde belirtilen vücutta etki doğurma gramajlarının altında olması durumunda işlenemez suç söz konusu olur. Gizli soruşturmacının şüpheliden ele geçirdiği madde açısından da aynı kural geçerli olup, satıma konu maddenin yukarıda belirtilen kapsamda olması durumunda sanığın cezalandırılması yoluna gidilemez. Gizli soruşturmacılar suretiyle gerçekleştirilen tespitlerde, ele geçen maddenin 2313 sy yasada belirtilen gramajlar altında olması veya kanunda belirtilen maddelerden olmaması halinde, failin kastına bakılmaksızın beraat kararı verilmelidir. Aksi durumda esas olan failin suç kastının (satma) tespitidir, kolluk zaten ele geçirilen maddeyi kullanmayacaktır şeklinde bir yorumla, kolluk memuruna uyuşturucu yerine limon tuzu satan kişinin de cezalandırılması sonucu çıkar ki, bu mevzuata açıkça aykırıdır.
MUHBİR/İHBAR KAVRAMLARI : Sözlüklerde muhbir kavramı, ‘Yasa dışı olan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarcı’ şeklinde tanımlanmaktadır. (Türk Dil Kurumu Türkçe sözlüğünde muhbir “Yasa dışı olan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarcı, haber veren kimse” şeklinde tanımlanmıştır. Arapça muhbir 1. isim, eskimiş Haber ulaştırıcı, haber veren kimse:” Genç muhbirler bu defa Hazım Aslan’ın peşinde koşuyorlardı.” – Halide Edip Adıvar 2. isim, eskimiş Yasa dışı olan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarcı: “Yeter ki bana kıymayın. Ömür boyu muhbiriniz olurum sizin.” – Ahmet Ümit; bkz.; https://sozluk.gov.tr/; ET: 23.10.2022.)
Muhbir kavramı, 1412 sayılı CMUK ve 5271 sayılı CMK’da tanımlanmamıştır. Muhbir kavramının mülga 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesinde tanımlandığını görmekteyiz. Buna göre; “Suçlar veya suçların failleri, iz, eser, emare ve delilleri hakkında yardım sağlayan, geçici olarak istihbarat işlerinde kullanılan veya yardımlarından, verdikleri bilgilerden yararlanılan kişileri ifade eder” biçiminde açıklanmıştır.
Öğretide; muhbir kavramı, kolluk görevlisi olmayan, suçla ilgili olarak soruşturma makamlarına bilgi veren kimse” şeklinde tanımlanmıştır. Muhbirin iki temel özelliği bulunmaktadır:
1) Birincisi, muhbir kolluk görevlisi değildir.
2) İkincisi, muhbir işlenen veya işlenmekte olan suçu ilgili soruşturma makamlarına bildirir.
2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un, mülga 1918 ve 4926 sayılı Kanunlar ile hâlen yürürlükte bulunan 5607 sayılı Kanuna atıf yapan 27. maddesinin, 08.02.2008 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 5728 sayılı Kanun’un 578. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu nedenle uyuşturucu madde suçlarını ihbar edenlerin kimliklerinin açıklanmasını ve tanık olarak dinlenilmelerini engelleyen 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 19/4 hükmünün uygulanması mümkün olmayacaktır. 11.04.2013 tarihi ve sonrasında bu durumun değiştiği söylenebilir. 5607 sayılı Yasanın 19/4 hükmüne göre; 5607 sayılı Yasanın m. 3 hükmü kapsamındaki suçları ihbar edenler ile m. 23 hükmü uyarınca ikramiye ödenmesi öngörülen muhbirlerin kimliği izinleri olmadıkça veya ihbarın niteliği haklarında suç oluşturmadıkça hiçbir şekilde açıklanamayacaktır. Bu kişiler hakkında tanıkların korunmasına ilişkin hükümler uygulanmalıdır.
Uyuşturucu suçları açısından ilgili düzenleme 5607 sayılı yasanın m. 23/1-b hükmünde yer almaktadır.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun m. 23 hükmüne göre; kaçak zannı ile eşya yakalanması halinde muhbir ve el koyma ikramiyesine hak kazananlara yasal düzenlemede belirtilen esas ve usûllere göre ikramiye ödenecektir. 5607 sayılı yasanın m. 23/1-b hükmüne göre, Uyuşturucu madde ve uyuşturucu madde elde etmek amacıyla ekilen bitki yakalamalarında ikramiye ödenmesi söz konusudur.
- 5607 sayılı Yasanın m. 19/4 ve 23/1-b hükümleri dikkate alındığında; 11.04.2013 tarihi ve sonrası açısından, uyuşturucu madde suçları yönünden yetkili makamlara bilgi veren muhbirlerin, izinleri olmadıkça veya ihbarın niteliği haklarında suç oluşturmadıkça kimlikleri açıklanamayacaktır. Ayrıca bu kişilerin tanık olarak dinlenmelerinin mümkün olduğu durumlarda ise 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun tanıkların korunmasına ilişkin hükümler uyarınca dinlenebilmesi mümkün olacaktır. YCGK, E: 2017/9-174, K: 2021/163, 2016/243999, T: 22.04.2021.
- Kovuşturma aşamasında yöntemine uygun biçimde dinlenmediği halde, kolluk tarafından soruşturma aşamasında gizli tanık olarak dinlenen muhbirlerin beyanları hükme esas alınamaz. Bu durumda mevcut diğer delillere göre sanığın hukuki durumu tespit edilmelidir.Y.10.CD, E: 2007/25667, K: 2008/4879, T: 27.03.2008.
- Y.10.CD, E: 2012/28741, K: 2014/5009, T: 30.06.2014: “Sanığın olay tutanağını kabul etmediğini söylemesi karşısında; tutanak düzenleyicilerinden olayla ilgili doğrudan görgüsü bulunan iki veya üçü ile gerektiğinde olayı ihbar eden ve suç konusu esrarı sanık ile arkadaşı İsmail’ den aldığını söyleyen x muhbirin tanık olarak dinlenmesi, sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,”
- YCGK, E: 2017/800, K: 2017/461, T: 07.11.2017; “Sanık müdafiinin 17.07.2013 havale tarihli dilekçesi ile ekindeki kendisi tarafından aslı gibidir onayı yapılan belgelerde, sanık …’in muhbir olduğunun belirtilmesi ve sanık …’in bozma sonrası alınan beyanında davaya konu olayda emniyet görevlileri ile birlikte çalıştıklarını beyan etmesi karşısında; sanığın savunmasının doğruluğunun araştırılması bakımından, dava konusu olayda muhbir olarak görev alıp almadığının veya olaya ilişkin kendisinden bilgi alındığına dair bir tutanağın bulunup bulunmadığının, sanığa muhbirlik yapması nedeniyle 5607 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca bir ödeme yapılıp yapılmadığının ilgili emniyet birimlerinden sorulması, muhbir olarak görev yaptığının bildirilmesi halinde buna ilişkin tüm kayıtların aslı ya da onaylı birer suretinin getirtilmesi, gerektiği takdirde soruşturma aşamasında görev alan ilgili kolluk görevlilerinin tanık sıfatıyla dinlenerek kendilerinden sanık …’in muhbir olarak görev alıp almadığının sorulması ve sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.”
-
“Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na yollama yaparak suçu ihbar eden kimselerin kendi rızaları olmadıkça kimliklerinin açıklanmayacağına ilişkin 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 27. maddesinin, 08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’la yürürlükten kaldırıldığı, bu hali ile 08.02.2008 tarihinden sonra suçla ilgili ihbarda bulunan kişilerin, rızaları olup olmadığına bakılmaksızın, gerektiğinde tanık olarak dinlenmesi mümkün olduğu dikkate alınarak, atılı suçu inkar eden sanığın savunması karşısında, 5728 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra suçla ilgili ihbarda bulunan muhbir ile söz konusu ihbar tutanaklarını düzenleyen görevlilerin tanık olarak dinlenmesi, daha sonra diğer delillerle birlikte tartışılarak sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması” Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 28.01.2016 tarihli, 2015/8242 E., 2016/650 K. sayılı kararı“Dairemizin 06.07.2015 tarih, 2015/3321 esas, 2015/32117 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bozma nedeni olarak belirtilen; ‘08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5728 sayılı Kanunla 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 27. maddesinin yürürlükten kaldırılması karşısında; bu tarihten sonra suçu ihbar eden kişilerin gerektiğinde rızaları olup olmadığına bakılmaksızın tanık olarak ve kimlikleri gizlenmeden dinlenmesi gerektiği, CMK’nın 58. maddesine göre ise sadece bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak kimliklerinin gizli tutularak dinlenebileceği dikkate alınarak, olayı ihbar eden kişinin kimliği ve adresi belirlenerek tanık olarak dinlenmesi’ gerektiği hususu gözetilmeden muhbirin tanık sıfatıyla usulüne uygun olarak dinlenilmediğinin anlaşılması karşısında; muhbirin CMK’nın 43. ve devamı maddeleri uyarınca tanık sıfatıyla dinlenmesi, bu mümkün olmadığı takdirde ihbar dikkate alınmaksızın diğer delillere göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması” Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 14.01.2020 tarihli, 2016/2702 E., 2020/180 K. sayılı kararı“Muhbirin rızası olmaksızın kimliğinin açıklanamayacağına ilişkin 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un (2313 sayılı Kanun) 27’nci maddesinin 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’la yürürlükten kaldırıldığı, daha sonra 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanun’un (5607 sayılı Kanun) 19’uncu maddesinin dördüncü fıkrasının 11.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6455 sayılı Kanunla değiştirilerek benzer düzenleme yapıldığı, suç tarihinde yürürlükte olan 5607 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi karşısında, olayın niteliği de gözetilmek suretiyle muhbirin izni olmadığı takdirde kimliği açıklanmadan, izni olduğu takdirde kimliği açıklanarak tanık sıfatıyla dinlenmesi gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması” Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 03.05.2023 tarihli, 2022/10657 E., 2023/3917 K. sayılı kararı
2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un, 08.02.2008 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 5728 sayılı Kanun’un 578. maddesi ile mülga 27. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Türk Ceza Kanununun 403, 404, 405, 406, 407 ve 408 inci maddelerinde yazılı suçlar 1918 numaralı kanun hükümlerine göre ihtisas mahkemelerince takip ve muhakeme olunur.” hükmü uyarınca mülga 765 sayılı TCK’nın 403-408 maddelerinde düzenlenen uyuşturucu madde suçlarının soruşturulması ve yargılaması mülga 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun hükümlerine göre yürütülüyor, söz konusu Kanun’un 2. maddesinin 3. fıkrasındaki “Kaçak olaylarını ihbar edenlerin hüviyetleri, rızaları olmadıkça veya ihbarın mahiyeti, haklarında suç teşkil etmedikçe açıklanamaz” şeklindeki düzenleme gereğince, rızasının bulunmadığı veya ihbarın kendileri hakkında suç teşkil etmediği durumlarda, kimliği açıklanamayan muhbirin tanık olarak dinlenilmesi de mümkün olamıyordu. 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun’un yürürlükten kaldırılmasından sonra yürürlüğe giren ancak 31.03.2007 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 5607 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile mülga 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun, 16. maddesinin 5. fıkrası “Kaçakçılık olaylarını ihbar edenlerin kimlikleri, izinleri olmadıkça veya ihbarın niteliği haklarında suç oluşturmadıkça açıklanamaz.” şeklinde, yine 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun yürürlükten kaldırılmasından sonra yürürlüğe giren ve hâlen yürürlükte olan 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 19. maddesinin 4. fıkrasında “Kaçakçılık olaylarını ihbar edenlerin kimlikleri, izinleri olmadıkça veya ihbarın niteliği haklarında suç oluşturmadıkça açıklanamaz. Bu kişiler hakkında tanıkların korunmasına ilişkin hükümler uygulanır.” biçiminde benzer düzenlemelere yer verildiğinden, izni olmadıkça veya ihbarın niteliği hakkında suç oluşturmadıkça muhbir tanık olarak dinlenemiyordu.
Yürürlükteki mevzuat uyarınca mahkemenin ihbar metnini hükme esas alabilmesi için ihbarda bulunan muhbiri, usul kurallarına riayet ederek kovuşturma aşamasında dinlemesi gerekir. Yine istihbari bilgiye dayanılarak kolluğun işlem gerçekleştirdiği belirtilmiş ise tutanak mümzileri dinlenerek istihbari bilginin kaynağı sorularak netleştirilmelidir.
Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanılmasını Kolaylaştırma
TCK Madde 190– (1) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için;
a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan,
b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan,
c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren,
Kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
İSTANBUL 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DOSYA NO : 2020/59 Esas
KARAR NO : 2020/179
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2020/7099
“Olay tarihinde kolluk kuvveti tarafından 34PS9519 plakalı araç içerisinde Halil A’ın şüpheli hareketler sergilemesi neticesinde kaba üst araması yapılmış ise de herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, bu sırada sanık Volkan Ş’in kapıdan çıkması ile kolluk görevlilerini görmesi üzerine elindeki poşeti yere attığı, poşet içerisinde daralı ağırlığı 90 gr gelen ve alınan uzmanlık raporunda kokain olduğu belirtilen uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, sanığın mahkemede alınan savunmasında uyuşturucuyu içmek için bulundurduğunu beyan ettiği, Halil A’ın mahkemede alınan tanık ifadesinde Volkan’ın çocuğunu hastaneye götürmek için onun ricası ile kapıda beklediğini, Volkan’ın daha önceden de uyuşturucu kullandığını beyan ettiği, her ne kadar sanık Volkan Ş. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kovuşturma yapılmış ise de, ele geçirilen uyuşturucu maddenin kullanım sınırları içerisinde yer aldığı, sanığın uyuşturucu ticareti yaptığına dair herhangi bir ihbar ve istihbari bilginin elde edilemediği dikkate alındığında sanık hakkında uyuşturucu madde ticaretinden cezalandırılmasına yeter somut ve kesin bir delil elde edilememiş ise de, sanığın eyleminin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu, bu nedenle sanığın TCK’nın 191.maddesi kapsamında cezalandırılmasına….”
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2017/7199 |
Karar | : 2021/6616 |
Tarih | : 01.06.2021 |
Sanıklar … ve … hakkında “TCK’nın 188/3 maddesinde öngörülen uyuşturucu madde ticareti yapma ve TCK’nın 188/1-4. maddesi kapsamındaki uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etme” suçlarından dava açıldığı, suçun niteliğini belirleme yetkisi ve görevinin mahkemeye ait olduğu gözetilmeden, tek olan fiil niteliği yönünden bölünerek, hükmün gerekçe kısmında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraat kararı verilecekmiş gibi uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar hakkında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak delil bulunmadığı belirtilip, hüküm kısmında “TCK’nın 188/1,4, 43/1.” maddelerinden beraatlerine ve TCK’nın 188/1, 35/2. maddeleri uyarınca uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etmeye teşebbüs suçundan ise mahkûmiyetlerine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturularak hükmün karıştırılması..
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı
Sayı : 40968900-101.01.02-2020/88087-3343 26/10/2020
Konu : Adli Tıp Mütalaası
1) Metamfetamin’in; 05/09/1982 tarih, 17803 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu’nun 05/08/1982 tarih, 8-5190 sayılı kararı ile 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkındaki Kanun’un 19. Maddesi’ne göre uyuşturucu madde kapsamına alınması dolayısıyla 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 188. Maddesi kapsamındaki uyarıcı maddelerden olduğu,
2) Alımı, satımı, imali, ithali, ihracı, bulundurulması, nakledilmesi, kullanılması yasak olan bir maddenin günlük, aylık, yıllık kullanım miktarı hususunda bir değerlendirme yapılamadığı, alınan madde miktarı ve bireysel özelliklere bağlı olarak maddenin kişi üzerindeki etkisi ve bu etkinin sona erme süresinin değişkenlik gösterdiği oy birliği ile mütalâa olunur.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas : 2017/510 Karar : 2020/336 Tarih : 02.07.2020 Üçüncü kriter de bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım
için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir. T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/13780 Karar : 2021/10058 Tarih : 13.10.2021 09.11.2019 tarihinde …’a uyuşturucu madde sattığı sabit olan sanığa ait ikametin 09.11.2019 tarihinde ya da bu tarihten hemen sonra aranmaması, 30.12.2019 tarihinde yapılan ikamet araması sonucu ele geçen uyuşturucu maddelerin ise 09.11.2019 tarihinden sonra temin edildiğine dair delil bulunmaması nedeniyle, sanığın …’a sattığı uyuşturucu maddeler ile ikametinde ele geçen uyuşturucu maddelerin önceki suça konu maddelerin devamı ve aynı suçun delili niteliğinde aynı bütünün parçaları olduğunun kabulünün gerektiği ve ayrı bir suç oluşturmayacağı, bu haliyle eylemin tek suç oluşturacağı gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinde öngörülen “zincirleme suç” hükümlerinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2020/1669 Karar : 2020/2438 Tarih : 03.06.2020 Olay tutanağına göre, 43,5 ve 7,3 gr metamfetamin olduğu belirtilen maddenin kriminal müdürlüğünün vezin açma tutanağına göre 6 gr ve 0,5 gram olarak belirtildiği halde bu husus tartışılmadan hüküm kurulması, kriminal raporuna göre incelemeye giden maddelerin toplam miktarı belirtilerek me
tamfetamin ve kokain içerdikleri belirtilmesine rağmen, net olarak ne kadar metamfetamin ve kokain içerdiklerinin belirtilmediği göz önüne alınarak, ele geçen maddelerin yeniden kriminal incelemeye gönderilerek net madde miktarlarının belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, sanığa ait olan ve her iki sanığın birlikte yakalandıkları evde ele geçen hassas terazilerin çalışıp çalışmadıkları ayrıca uyuşturucu ya da uyarıcı madde bulaşıklı olup olmadığı belirlendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır. T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİEsas : 2015/12987
Karar : 2018/3138
Tarih : 04.07.2018Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’nın 21.12.2011 tarihli raporlarında, haklarında uyuşturucu kullanmadan dava açılan ve bu dosyada tanık olarak dinlenilen sanıkların yapılan üst aramalarında ele geçirilen maddelerin parasetamol ve kafein ihtiva ettiği ancak söz konusu maddelerin miktarlarının az olması nedeniyle miktarsal analiz yapılamadığının ve tümünün deneyde kullanıldığının belirtilmiş olması karşısında; suç konusu maddeler içindeki kokain miktarı ya da oranının belirlenip belirlenmediği, belirlenmiş ise ne olduğu; kokain miktarı ya da yüzdesi belirlenmemiş ise bunun karışım içinde gösterilen kokainin tartılamayacak kadar az olmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı; suç konusu maddeler içindeki kokain oranının 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde kokain ve milhleri için öngörülen “binde bir oranından az olup olmadığı” konusunda aynı laboratuvardan ek rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİEsas : 2022/14042
Karar : 2022/13169
Tarih : 13.12.2022Net 0,07 gram ağırlığındaki maddenin kokain içerdiğinin belirtilmiş olması karşısında; bahse konu raporun Adlî Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesine gönderilerek, suç konusu madde içindeki kokain miktarı ya da oranının belirlenip belirlenmediği, belirlenmiş ise ne olduğu; kokain miktarı ya da yüzdesi belirlenememiş ise suç konusu madde içindeki kokain oranının 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde kokain ve milhleri için öngörülen “binde bir oranından az olmasının mümkün olup olmadığı”, bunun karışım içindeki kokainin tartılamayacak kadar az olmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve kullanıma elverişli olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumunun ilgili ihtisas dairesinden ek rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır…
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİEsas : 2015/9557
Karar : 2018/1850
Tarih : 09.04.2018Ankara Kriminal Polis Laboratuvarının 31.10.2011 tarihli raporunda sanığın 22.09.2011 tarihinde hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yürütülen …’na sattığı ve alıcıda ele geçirilen 0,1 gr ağırlığındaki maddenin kokain, kafein, levamisol ve lidokain; yine Ankara Kriminal Polis Laboratuvarının 26.10.2011 tarihli raporunda sanığın 11.10.2011 tarihinde hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yürütülen…’ya sattığı ve bu kişi de ele geçirilen 0,1 gr ağırlığındaki maddenin kokain ve kafein ihtiva ettiklerinin ancak söz konusu maddelerin miktarlarının az olması nedeniyle miktarsal analiz yapılamadığının ve tümünün deneyde kullanıldığının belirtilmiş olması karşısında; suç konusu maddeler içindeki kokain miktarı ya da oranının belirlenip belirlenmediği, belirlenmiş ise ne olduğu; kokain miktarı ya da yüzdesi belirlenmemiş ise bunun karışım içindeki kokainin tartılamayacak kadar az olmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı; suç konusu maddeler içindeki kokain oranının 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde kokain ve milhleri için öngörülen “binde bir oranından az olmasının mümkün olup olmadığı” konusunda aynı laboratuvardan ek rapor alınarak sonucuna göre TCK.’ nın 188. maddesinin 4. fıkrası uyarınca sanığın cezasında artırma yapılıp yapılmayacağının tartışılması gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,..
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİEsas : 2020/18820
Karar : 2021/6567
Tarih : 01.06.2021İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı’nın 29/01/2019 tarihli raporunda olay yerindeki doğalgaz sayacının içerisinde ele geçirilen 0,1 gr ağırlığındaki maddenin kokain ihtiva ettiğinin ve tümünün deneyde kullanıldığının belirtilmiş olması karşısında; suç konusu maddeler içindeki kokain miktarı ya da oranının belirlenip belirlenmediği, belirlenmiş ise ne olduğu; kokain miktarı ya da yüzdesi belirlenmemiş ise bunun karışım içindeki kokainin tartılamayacak kadar az olmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı; suç konusu maddeler içindeki kokain oranının 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde kokain ve milhleri için öngörülen “binde bir oranından az olmasının mümkün olup olmadığı” konusunda aynı laboratuvardan ek rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi…
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2018/2692 Karar : 2018/5382 Tarih : 21.11.2018 Tüm dosya kapsamına göre, sanık …’nın tanık …’a, sanık …’in tanık …’e verdiği uyuşturucu maddelerin metamfetamin
maddesi olduğu anlaşılmakla, metamfetamin maddesinin TCK’nın 188/4-a maddesinde sayılan uyuşturucu maddeler arasında yer almadığı halde, sanıklar Kerem ve Derya haklarında TCK’nın 188/4-a maddesinin uygulanması suretiyle sanıklara fazla ceza verilmesi, T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2018/2114 Karar : 2018/5269 Tarih : 27.06.2018 Sanığın pantolonunun ön kemer kısmına gizlenmiş şekilde ele geçirilen net 60,96 gram metamfetaminin kişisel kullanım miktarının üzerinde olması, sanığın yakalanma şekli ve tüm dosya kapsamı itibariyle; sanığın eylemi uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğundan tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/17824 Karar : 2021/13212 Tarih : 08.12.2021 Olay tutanağı içeriğine ve dosya kapsamına göre; diğer sanık …’ın üzerinde ele geçirilen daralı 0,3 gram eroini bir gün önce sanık …’dan aldığını beyan etmesinin akabinde sanık …’un ikametinde yapılan aramada daralı 1 gr. eroin ve 0,5 gram metamfetamin ele geçirildiği, sanık …’un müdafii huzurunda kollukça alınan ifadesindeki “Suat’a veriyorum, içiyoruz. Arkadaşıma güzellik yapıyorum” şeklindeki beyanı ile kendi suçunu ortaya çıkardığının anlaşılması karşısında, sanık …’un uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği sabit olduğu halde, TCK’nın 188/3, 4-a ve 192/3. maddeleri uyarınca mahkûmiyeti yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraatine karar verilmesi,
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2018/5930 Karar : 2019/4117 Tarih : 08.07.2019 03.2017 tarihli olay tutanağına göre durumundan şüphelenilerek durdurulan, sürücülüğünü sanık …’ın yaptığı, ön sağ koltukta sanık …’in bulunduğu, arka koltukta ise sanık …’ın bulunduğu aracın arka koltuğu üzerinde şeffaf poşette ve iki ayrı kağıda sarılı vaziyette 8.12 gr esrar elde edilebilecek kenevir bitkisi, poşet içinde 29.4 gr metamfetamin, 2 şeffaf poşette 36.5 gr toz esrar ve 56 adet MDMA içeren tablet ele geçirildiği anlaşılmakla; üzerlerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanıklar … ve İbrahim Halil’in savunmalarının aksine diğer sanık … ’ın eylemine iştirak ettiklerine ilişkin mahkumiyetlerine ilişkin kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden sanıkların beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi,
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2015/11094 Karar : 2017/4243 Tarih : 06.07.2017 1)Sanığın elinde taşıdığı poşet içerisinde ele geçen metamfetamin ihtiva eden 851,55 gram maddenin başka bir ülkeden Türkiye’ye getirildiğine ilişkin hiçbir delil olmadığı halde, sanığın suç konusu esrarı Suriye’den getirdiğini söyleyerek ithal suçunu kendi beyanı ile ortaya çıkardığı ve etkin pişmanlıkları nedeniyle TCK’nın 192. maddesinin 1. fıkrası gereğince “uyuşturucu madde ithal etme” suçundan ceza verilemeyeceği; sabit olan fiilinin TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunu oluşturduğu ve sadece bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında her iki suçtan mahkûmiyet hükmü kurulması,
T.C.
YARGITAY
DOKUZUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2015/11721 Karar : 2017/1325 Tarih : 30.05.2017 Adli Tıp 5. İhtisas Kurulu’nun 23.11.2009 tarihli raporunda metamfetamin
imalatının gerçekleşmiş olduğunun belirtilmesi karşısında, sanıklar …, …, …’nın eyleminin tamamlanmış uyuşturucu madde imal etme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesiyle sanıkların cezasından TCK’nın 35. maddesi uyarınca indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini, T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/13252 Karar : 2021/13027 Tarih : 06.12.2021 06.09.2019 ve 23.09.2019 tarihli olaylarda İngiltere’ye gönderilmek üzere kargoya verilen suç konusu eroin ve afyon sakızının kargo aktarma merkezlerinde kolluk görevlileri tarafından yapılan aramada ele geçirildiği, bu haliyle sanığın eylemlerinden her birinin teşebbüs aşamasında kalmış uyuşturucu madde ihraç
etme ve tamamlanmış nakletme olmak üzere iki ayrı suç oluşturduğu dikkate alındığında; TCK’nın 44. maddesi gereğince, bahsi geçen iki suçtan ayrı ayrı uygulama yapılarak belirlenen sonuç cezaların karşılaştırılması ve daha ağır sonuç doğuran suç esas alınarak hüküm kurulması gerekirken, belirtilen nitelikte somutlaştırma ve karşılaştırma yapılmadan “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan hüküm kurulması, Sanığın bir suç işleme kararın icrası kapsamında, aynı suçu üç kez işlediği, ancak temel cezaların belirlenmesinde esas alınan uyuşturucu madde miktarlarının üç suçta farklı olması sebebiyle, öncelikle her suçtan uygulama yapılarak sonuç cezalar karşılaştırılıp, sonrasında daha ağır netice doğuran suç esas alınarak belirlenen cezanın TCK’nın 43. maddesi uyarınca arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/466 Karar : 2021/10143 Tarih : 14.10.2021 Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, suça konu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer ile glikoz şurubunun bulunduğu yer dikkate alındığında, malen sorumlu şirkete ait eşyanın, suça konu maddenin sınırdan geçişini kolaylaştırmak amacıyla özgülendiğinin kabul edilemeyeceği, ayrıca malen sorumlu şirketin ele geçen uyuşturucu madde ile ilgisi olduğuna ya da ihraç edilmek üzere faturalandırılarak sözleşme ile yüklenen eşyasının, suçun işlenmesinde kullanılacağına ilişkin bilgisi veya bu yönde bir iradesi olduğuna ilişkin kesin delil bulunmadığı gözetilmeden 22.000 kg glikoz şurubunun sahibine iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi,
- İçerikleri tam olarak belirlenemeyen telefon görüşmelerinden başka sanıkların yüklenen suçu somut bir olgu olarak ortaya koyan, her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli herhangi bir kanıtın bulunmaması nedeniyle, uyuşturucu madde imal ve ticareti yapmak suçundan beraatlerine karar verilmesi gerekirken, mahkumiyetlerine hükmedilmesi… 10 .CD. 30.06.2009, 2008/11761-2009/12859
- Hükme esas alınan iletişim tespit tutanaklarının temyiz incelemesine olanak sağlayacak şekilde dosya içerisinde bulundurulmaması ve sanık Neşe dışındaki diğer sanıklara okunarak diyeceklerinin sorulmaması suretiyle 5271 sayılı CMK nın 209 . Maddesine aykırılık oluşturularak savunma haklarının kısıtlanması , 10. CD. 1063.07.2009, 2009/1085-2009/13344
- Sanıklarda herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilemediği gibi ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgilerinin de kanıtlanamadığı, haklarında içeriği tam olarak belirlenmeyen TELEFON GÖRÜŞMELERİNDEN başka uyuşturucu madde ticareti ile ilgili diğer sanıklarla irtibat ve işbirliği içerisinde olduklarını belirten her türlü ŞÜPHEDEN UZAK mahkumiyetlerine yeterli kesin ve inandırıcı somut delil bulunmadığı gözetilmeden sanıkların beraatleri yerine yeterli olmayan gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, 10. CD. 18.06.2009 2009/4849-2009/11873
- Evlerinde ve üzerlerinde yapılan aramalarda uyuşturucu madde bulunmayan sanıkların diğer suçlarına iştirak ettiklerine veya onlarda yakalanan uyuşturucu maddelerle ilgileri olduğuna ilişkin KUŞKU SINIRLARINI AŞAN KESİN ve YETERLİ DELİL olmaması, telefon konuşmalarında geçen ve ticaretini yaptıkları ileri sürülen maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olup olmadığının teknik yöntemlerle belirlenememesi karşısında sanıkların üzerlerine atılı uyuşturucu madde ticareti suçundan beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi, 10. CD. 06.07.2009, 2009/1598-2009/13075
- Kendisinde her hangi bir uyuşturucu madde ele geçirilemeyen sanığın, diğer sanıklarda bulunan uyuşturucu maddelerle ilgisinin saptanamaması, telefon görüşmelerinde geçen ve ticaretini yaptıkları ileri sürülen maddelerin bulunmaması sebebiyle uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olup olmadıklarının teknik yöntemlerle belirlenememesi karşısında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin SOYUT TELEFON GÖRÜŞMELERİNDEN BAŞKA yeterli ve KESİN, inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi yasaya aykırıdır. 10. CD. 23.06.2009, 2009/2091-2009/12321
- Sanık Necman D nin telefon görüşmelerinin kendisine ait olmadığını ve ele geçirilen uyuşturucu ile ilgisinin bulunmadığını savunması karşısında; ses kayıtları getirilip dinletilerek kendisine ait olup olmadığının sorulması, görüşmelerin kendisine ait olmadığını belirtmesi halinde, ses örnekleri alınarak, ses kayıtlarının sanığa ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesine veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması ve ses kayıtlarının sanığa ait olduğunun saptanması halinde, telefon konuşmalarının olayla ve gerçekleşen olgularla birlikte ayrı ayrı irdelenip değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması… 10. CD. 11.07.2011, 2010/49878-2011/19886
- Üzerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçirilemeyen sanık hakkında, diğer sanığın duruşmada dönmüş beyanları ve İÇERİĞİ TESPİT EDİLEMEYEN TELEFON GÖRÜŞMELERİ ile ADLİ SİCİL KAYDINA KONU İLAMA DAYALI OLARAK uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkumiyet hükmü kurulması isabetsizdir. CGK. 04.10.2011 gün ve 159-202
- ‘’ T.C YARGITAY 10.C.D 2009/7557 E. 2010/1485 K. İçtihat, Kendisinde uyuşturucu madde ele geçmeyen sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin, diğer sanık M____’nin sonradan döndüğü soyut açıklamaları dışında, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, BOZMA nedenidir.’’
- ” Diğer sanıklardan Y.K ta 13.05.2008 tarihinde ele geçirilen uyuşturucu maddenin sanık Ş e ait olduğuna ilişkin anılan sanığın soyut beyanı dışında delil bulunmadığı, ayrıca sanık Ş nin diğer sanık Y e sattığı iddia edilen uyuşturucu maddenin ele geçirilmediği gibi, somut olay ve olgularla örtüşmeyen telefon görüşmeleri dışında , kuşku sınırlarını aşan yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden sanık Şahin in atılı suçlardan ayrı ayrı beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi…” YARGITAY 10.CD , 2010/42253 E. , 2011/ 3571 K. Tebliğname No :10-2010/185028 (BOZMA)
- ” Bu kapsamda sanıklardan hangi tarihte kiminle ne şekilde telefon konuşması yaptığının ve bu konuşmaların nasıl yorumlandığının açıklanması ve gerçekleşen somut olgularla bağlantısının gösterilmesi…..”YARGITAY 10.CD 2011/7110 E. 2011/20013 K. (BOZMA), 10 CD.2012/22805 E., 2013/83 K. (BOZMA)
- ” Sanığın suça konu uyuşturucu maddelerle ilgisi belirlenemeyen ve içeriği de anlaşılamayan 86 ve 87 numaralı iki telefon görüşmesi dışında diğer sanıkların suça iştirak ettiğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli ve KESİN delil bulunmadığı gözetilmeden ….’‘ YARGITAY 10.CD 2009/8471 E., 2010/5378 K. (BOZMA)
- ” SANIK N.Ş.S de herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçirilmediği gibi diğer sanıklarda ele geçirilen uyarıcı maddelerle ilgisinin KANITLANAMADIĞI, HAKKINDA İÇERİĞİ TAM OLARAK BELİRLENEMEYEN DİĞER SANIK A.S. ile yaptığı bir adet 89 nolu tape telefon görüşmesinden başka uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti ile ilgili diğer sanıklarla irtibat ve işbirliği içerisinde olduğunu belirten atılı suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı somut kanıt bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine ….” YARGITAY 10.CD 2008/ 14257 E., 2009/1312 K. (BOZMA)
- ” Sanık Cemal hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesi : Kendilerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanıkların savunmalarının aksine, diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgileri bulunduğuna veya diğer sanıkların suçlarına iştirak ettiklerine ilişkin, DEĞİŞİK ANLAMLARA GELEBİLECEK SOMUT OLAY ve OLGULARLA ÖRTÜŞMEYEN ve MADDİ BULGULARLA DESTEKLENMEYEN TELEFON GÖRÜŞMELERİ DIŞINDA, KUŞKU SINIRLARINI AŞAN YETERLİ DELİL BULUNMADIĞI GÖZETİLMEDEN, SANIKLARIN BERAATİ YERİNE MAHKUMİYETLERİNE KARAR VERİLMESİ … ” BOZULMASINA (BOZMA) YARGITAY 10.CD. 2011/4941 E. 2013/1250 K Tebliğname No: 10-2011/14157
- ” İÇERİĞİ TAM OLARAK BELİRLENEMEYEN VE TARİHLERİ İTİBARİYLE DE OLAYDAN ÇOK ÖNCEYE AİT OLAN TELEFON GÖRÜŞMELERİNE DAYANILARAK MAHKUMİYETLERİNE KARAR VERİLMESİ….” YARGITAY 10.CD.2010/41778 E. 2011/385 K. (BOZMA)
- ” SANIK ESRAR MADDESİ İÇTİĞİNİ SÖYLEMİŞ İSE DE SANIĞA AİT UYUŞTURUCU MADDE ELE GEÇİRİLMEMESİ, UYUŞTURUCU MADDE KULLANDIĞININ TIBBEN SAPTANAMAMIŞ OLMASI ve TELEFON KONUŞMASINDA GEÇEN MADDENİN UYUŞTURUCU MADDE OLUP OLMADIĞININ BİLİNMEMESİ KARŞISINDA YÜKLENEN SUÇU İŞLEDİĞİ SABİT OLMAYAN SANIK HAKKINDA BERAAT KARARI YERİNE MAHKUMİYET HÜKMÜ KURULMASI ...” YARGITAY 10.CD. 2008/3186 E.2011/402 K. (BOZMA)
- ” TELEFON KONUŞMALARI DEĞİŞİK ANLAMLARA GELEBİLECEK NİTELİKTEDİR. İLETİŞİMİN DENETLENMESİNDE AMAÇ MADDİ DELİL ELDE EDİLMESİDİR.TELEFON GÖRÜŞMELERİ MADDİ BULGULARLA DESTEKLENMEDİKÇE MAHKUMİYET HÜKMÜ AÇISINDAN YETERLİ DELİL SAYILMAZ. SANIKLARIN ATILI SUÇLARI İŞLEDİKLERİNE İLİŞKİN SOMUT OLAY ve OLDULARLA ÖRTÜŞMEYEN İÇERİKLERİNE DEĞİŞİK ANLAMLAR YÜKLENEBİLECEK TELEFON KONUŞMALARI DIŞINDA SAVUNMALARININ AKSİNE KUŞKU SINIRLARINI AŞAN YETERLİ ve KESİN DELİL OLMADIĞINDAN ‘ ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR’ İLKESİ UYARINCA BERAATLERİNE KARAR VERİLMELİDİR.HAKLARINDAKİ HÜKÜMLERİN BU GEREKÇEYLE BOZULMASI GEREKİR. ” YARGITAY 10.CD.2011/3523 E.2011/5295 K. Tebliğname No : 10-2010/232507 ( BOZMA )
- ” Somut olaya göre her sanık hakkındaki deliller ayrı ayrı tartışılıp değerlendirilerek hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirlenmesi, bu kapsamda hangi sanığın hangi tarihte kiminle ne şekilde telefon görüşmesi yaptığı ve bu konuşmaların nasıl yorumlandığının açıklanması, fiziki izlemelerden hangi sanığın hangi tarihte kimle ve nerede buluştuğunun, buluşma sonrasında hangi davranışlarda bulunduğunun, buluşma ve davranışların nasıl yorumlandığının belirtilmesi, her sanık yönünden konuşma, buluşma ve davranışların gerçekleşen somut olay ve olgularla bağlantısının gösterilmesi, ulaşılan kanıya göre her sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğunun ve fiilin nasıl nitelendirildiğinin açıklanması, sonucuna göre sanıkların hukuksal durumlarının saptanması gerektiği gözetilmeden KOLLUK GÖREVLİLERİNİN OLAY TUTANAĞINDA YER ALAN YORUMLARI KISMEN TEKRARLANARAK, YETERSİZ VE SOYUT GEREKÇE İLE HÜKÜM KURULMASI ….” YARGITAY 10.CD.2011/3501 Esas 2011/13135 Karar Tebliğname No: 10-2011/12194 ( BOZMA) Bkz.Yargıtay 10.CD.2009/15547 E.2010/665 K.(Bozma), Yargıtay 10.CD.2009/16944 Esas, 2010/11908 Karar. (BOZMA) , Yargıtay 10. CD. 2010/1772 Esas 2010/13642 Karar. (Bozma) , Yargıtay 10.CD.2008/3443 Esas 2010/18823 Karar (Bozma), Yargıtay 10.CD.2008/12929 Esas , 2009/2890 Karar Teblğ. No :10-2008/147934 (BOZMA)
- Telefon konuşmasında geçen maddenin uyuşturucu madde olup olmadığının kesin olarak bilinememesi karşısında yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle Beraatine hükmedilmesi gerekirken…( 10 .Ceza Dairesi 2008/3443 E.2010/18823 K.)
- Sadece terazi üzerinde kokain bulaşıklarının bulunmasının, sanığın kokain maddesi sattığına ilişkin mahkumiyetine yeterli ve kesin delil oluşturmayacağı…. 20.CD.28.06.2018 T,2018/1613 E, 2018/2821 K.
- Yargıtaya göre failin yakalanmamak için kolluktan kaçması veya direnmesi ticari amaç taşıdığını göstermez. Hatta savunmasının aksine sattığına dair istihbari bilgi olsa dahi bu durumlar ticari amaçla madde bulundurduğuna delalet etmez. Y.10.CD. 06.10.2021 T, 2019/1706 E.,2021/9674 K.
Farklı türlerde uyuşturucu bulunması: Yargıtay’ın uygulamasına göre, farklı etken maddeye sahip uyuşturucu maddelerin bulundurulması, bunların ticari amaçla bulundurulduğuna işaret olabilir.
Yapılan muhbir kaynaklı istihbar çalışmalar sonucunda, sanığın, ikametinde uyuşturucu hap ve eroini küçük paketler halinde getirerek sattığı, ikametin bahçesinde kullanıcı şahıslara uyuşturucu maddeleri kullandırdığı bilgisinin alınması üzerine, olay tarihinde yapılan ev aramasında girişte bulunan odadaki pembe renkli kalemlik içinde üzerinde kokain kalıntıları bulunan plastik boru pet,2 paket halinde 0.1 gram kokain,399 adet MDMA etken maddesi içeren tablet, 3 paket halinde 8,6 gram eroin,224 adet yeşil reçete ile satışa arz edilen klonezapam etken maddesi içeren tablet ve 6 adet kırmızı reçete ile satışa arz edilen naloxone ve buprenorphine etken maddesi içeren tabletin ele geçirildiği anlaşılmakta olup, istihbari bilginin içeriği, oluş, ve ele geçen maddelerin çeşitlilik ve miktarları dikkate alınarak sanığın eyleminin bir bütün olarak uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun niteliğinde hataya düşülerek yazılı biçimde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hüküm kurulması kanuna aykırıdır.(Y20.CD,09/09/2019 T.,2017/885 E.,2019/4334 K)
Yüksek mahkemeye göre alıcı ile satıcıyı buluşturmak md 37/1 kapsamında birlikte fail, gizli soruşturmacıyı asil faile yönlendirmek md.39 anlamında yardım etme, gözcülük yapmak md 39/2-c yardımda bulunarak suçun icrasını kolaylaştırma, etrafı gözetlemek ve araç kullandırmak/temin etmek, uyuşturucu paralarını tahsil etmek, nakil için şoför temin etmek, md.39 gereğince suça yardım etme niteliğindedir.
TCK Md. 188/4-b UYGULANMA ŞARTLARI (UMUMA AÇIK ALAN KAVRAMI)
”T.C. YARGITAY ONUNCU CEZA DAİRESİ Esas : 2020/12673 Karar : 2021/2980 Tarih : 03.03.2021 kararı”
TCK’nın 188. maddesinin (4.) fıkrasının (b) bendinin uygulanarak cezanın artırılması için TCK’nın 188.maddesinin Üçüncü fıkrasındaki fiillerden herhangi birinin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içinde olması ve aynı zamanda umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi gereklidir.
Yasal düzenleme
TCK 188/4-b maddesi : Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi, hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nda umuma açık sayılan yerler ile ilgili hükümler.
Madde 6 – (Mülga: 13/1/1986 – 3257/13 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2004-5259/1 md.) Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinden; Kurallara uymayanlara yönelik yaptırımlardan bahsedilmiştir. Aşağıda, 7. maddede belirtilen yerlerin umuma açık istirahat ve eğlence yeri sayılacağı belirtilmiştir.
Madde 7 – (Değişik: 24/11/2004-5259/2 md.)
Kişilerin tek tek veya toplu olarak eğlenmesi, dinlenmesi veya konaklaması için açılan otel, motel, pansiyon, kamping ve benzeri konaklama yerleri; gazino, pavyon, meyhane, bar, birahane, içkili lokanta, taverna ve benzeri içkili yerler; sinema, kahvehane ve kıraathane; kumar ve kazanç kastı olmamak şartıyla adı ne olursa olsun bilgi ve maharet artırıcı veya zeka geliştirici nitelikteki elektronik oyun alet ve makinelerinin, video ve televizyon oyunlarının içerisinde bulunduğu elektronik oyun yerleri; internet kafeler ve benzeri yerler umuma açık istirahat ve eğlence yeri sayılır. Sabit veya seyyar olarak kullanılan kara, deniz, hava ve her çeşit taşıma araçlarında, birinci fıkrada belirtilen faaliyetlerin icrası durumunda, bu yerler de umuma açık istirahat ve eğlence yeri sayılır.
Ceza Hukukunda umumi veya umuma açık yerler ve aleniyet kavramı
Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde
Umumi : Genel.
Umum : Bütün, tüm kamu; herkes, halk, ahali, ayırt olmadan (Sözlük dışında Hukuk da kavramsal olarak ‘‘umumi yer’’ ücretli ya da ücretsiz herkesin girip çıkacağı yer olarak da tarif edilmektedir.) (Yine TDK Sözlüğünde ‘‘Genel’’ kavramına karşılık olarak, ‘‘Özel’’ kavramı, yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan; hususi, zati; özel mülkiyet; devlete değil, kişiye ait olan olarak açıklanmıştır.)
Aleniyet : Açıklık.
Alenilik : Açık olma, ortada olma, aleni olma durumu.
Alenileşme: Herkes tarafından bilinebilir duruma gelme.
(Türkçe, kelimenin sonuna bazı ekler getirilerek yeni sözcükler türetilebilen bir dildir, aleni sözcüğü esas alınarak aleniyet, alenilik ve alenileşme olarak kavramlar sıralanabilmektedir.)
Hukuk literatüründe aleniyet teknik bir tabirdir. Mevzuatımızda “Aleniyet” kavramını içinde barındıran pek çok kanun maddesi mevcuttur. Ancak kanun koyucu hiçbir hükümde aleniyetin ne anlama geldiği konusunda açık bir tanımlama yapmamıştır. Bu nedenle hukuk literatüründe aleniyet; doktrinde ve Yüksek Mahkeme kararlarında yapılan açıklamalarla anlatılmaya çalışılmakta, usûl yasalarında ve özellikle Türk Ceza Kanunu’nda sık sık bahsi geçen aleniyet tabiri, “Herkesin vakıf olabileceği bir şekilde”, “kamuya açık olarak” anlamlarında kullanılmakta, yapılan eylemin ise herkesin serbestçe girip çıkabileceği yer veya bir mekan da olması yeterli görülmektedir. Mülga 765 Sayılı TCK’nın 153. maddesinde de bu konuda bir tanım bulunmaktaydı. Maddeye göre “fiil, matbuat vasıtasıyla veya herhangi bir propaganda vasıtasıyla; Umumi veya umuma açık bir mahalde ve birden ziyade kimseler huzurunda; toplanılan mahal veya içtimaa iştirak edenlerin adeti veya toplantının mevzuu ve gayesi itibarıyla hususi mahiyete haiz olmayan bir içtimada işlenmiş olursa Ceza Kanununun tatbikatında aleni olarak işlenmiş sayılır” demekte idi..” ve aleniyeti “Umumi veya umuma açık bir mahalde ve birden ziyade kimseler huzurunda” yapılan bir eylem olarak tanımlamaktaydı. Doktrinde aleniyetin vuku bulması için mekanın umumi mahal yada kamuya açık alan olmasında birleşilmektedir. Yine aleniyet halinin gerçekleşmesi için herkese açık ve kısıtlama olmadan izlenebilir olması öne çıkmaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nda aleniyet, bazı suçlarda suçun yapısal unsuru, bazı suçlarda ise cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli hali olarak kabul edilmiştir.
Umumi (Genel) ve Hususi (Özel) mahal kavramı
Doktrinde, eski Yargıtay kararları da göz önüne alınarak umumi ve hususi mahal kavramı şu şekilde değerlendirilmektedir.
Umumi (genel) mahaller halka açık olup kolaylıkla girilip çıkılabilen yerlerdir. Bu yerler başlıca üç başlık halinde incelenmektedir. (Dönmezer, 1983: 147).
Bunlardan birincisi nitelikleri itibarıyla umumi mahal sayılan yerlerdir. Bunlar hiçbir şart ve sınırlama olmaksızın herkesin serbestçe ve istediği zaman girip çıkabildiği mahallerdir. Örneğin yollar, meydanlar, parklar, gezinti yerleri bu türde yerlerdir. Böyle yerlerde gerçekleşen fiillerde her zaman aleniyet mevcuttur. Bu gibi yerlerde her zaman oradan geçebilecek kimseler olabileceğinden o anda hiç kimse tarafından suça vakıf olunmamış olsa bile aleniyetin varlığı söz konusudur.
İkinci olarak tahsisleri itibarıyla umumi mahal sayılan yerlerden bahsedilebilir. Bu yerler kamuya tahsis edilmişlerdir ve kabul şartlarını yerine getiren herkesin serbestçe girip çıkabildiği mahallerdir. Örneğin ibadethaneler, okullar, sinemalar, hanlar, hamamlar ve benzeri yerler. Bu yerler kamuya açık oldukları sürece umumi mahal niteliğinde sayılırlar ve orada işlenen fiiller aleni sayılır. Ancak bu yerler kamuya kapalı olduklarında aleniyet vasıflarını kaybederler.
Üçüncüsü ise aslında hususi (özel) bir mahal olmakla birlikte geçici olarak rastlantı sonucu umumi mahal haline gelen yerlerdir. Bunlar aleni yer vasfını raslantısal ve geçici olarak çok sayıda kişinin orada bulunması halinde kazanırlar. Örneğin marketler, mağazalar, otobüsler, cezaevleri, hastaneler bu gibi yerlerdendir. Hususi (özel) mahal / mahaller ise herkesin kolayca girip çıkamadığı özel yerlerdir.
Aleniyet yönünden Bu yerleri de üç başlık altında incelemek mümkündür. (Dönmezer, 1983: syf 147)
Birincisi, umumi bir mahalle komşu olan ve umumi mahalde bulunan kişilerin içerisini kolaylıkla görebilecekleri ve duyabilecekleri, yani duyularıyla içine nüfuz edebilecekleri yerlerdir. Örneğin kapısı açık bir evde dışarıdan görülebilecek ve duyulabilecek bir şekilde eylemin gerçekleştirilmesi halinde, penceresi açık bir odada aynı şekilde eylemin icrası hallerinde böyle mahallerden söz edilebilir. Doktrinde genel görüş, bu tür yerlerde de aleniyetten söz edilebileceği yönündedir.
İkinci olarak, hususi bir mahal içinde bulunmakla birlikte, çevresindeki diğer hususi mahallerde bulunanlar tarafından içinin görülebileceği türde yerlerden bahsedilebilinir. Örneğin müşterek avlular, bahçeler, teras ve taraçalar, merdiven ve girişler gibi apartman ortak bölümleri gibi yerler bu tipte mahallerdir. Doktrinde, bu gibi yerlerde işlenen suçlarda da aleniyetin varlığının tartışılması görüşü ağırlıktadır.
Üçüncü olarak ise, kapalı olan ve dışarıdan hiç bir şekilde nüfuz edilemeyen hususi mahallerdir. Bu mahaller özel ve dışarıdan hiç kimsenin içeriyi göremeyeceği yerlerdendir. Böyle yerlerde işlenen fiillerde, başkalarının görmesini ve duymasını önleyecek yeterli önlemler varsa aleniyete esas olmazlar. Doktrinde de prensip olarak böyle mahallerde aleniyet halinin söz konusu olamayacağı söylenmektedir. Doktrinin ve gerekse Yargıtay kararlarının birleştiği genel görüş, olay yerinin umumi bir mahal olması durumunda aleniyetin var sayılması gerektiği, bunun dışında, ise olay yerinin niteliği, eylemin gerçekleştiriliş biçimi, olaya vakıf bulunan kimselerin durumlarının değerlendirilmesi ile sonuca gidilmesi yönündedir.
Kanunilik ilkesi.
Dünya genelinde AİHS’nin 7. maddesi ve birçok uluslararası sözleşmeler ile de garanti altına alınmış olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi, Anayasa’mızın 38. maddesi ve TCK’nın 2. maddesinde de belirtildiği üzere, “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil nedeniyle kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.’’. ‘‘Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” şeklinde açıklanmaktadır.
Suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile ceza hukuku uygulamasında devletin bireye karşı keyfi bir işlemde bulunmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Suçta kanunilik ilkesi gereğince, kanunun açıkça suç saymadığı bir eylem nedeniyle kimseye ceza verilemeyeceği gibi, kanunun açıkça cezayı artıran neden olarak öngörmediği bir durum nedeniyle de kimsenin cezası artırılamaz. Bu ilkenin ceza hukukunun güvence fonksiyonunu yerine getirebilmesi için, suç ve cezayı içeren hükümlerin kanunla düzenlenmekle birlikte ilgili suç tanımının, suçun unsurları itibarı ile açık ve net olması; hangi davranışın suç oluşturduğunun ve bunlar için öngörülen yaptırımların nelerden ibaret olduğunun herkesin anlayabileceği açıklıkta olması gerekir. Ayrıca bu ilkenin sonucu olarak, belirli bir kanuna soyut olarak gönderme veya bir idari düzenlemeye gönderme yaparak suç ihdas etmek kanunilik ilkesine aykırılık oluşturacağı gibi kanun koyucunun cezasını belirlediği bir davranışın koşullarını belirleme yetkisinin idari bir makama bırakılması da kanunilik ilkesine aykırıdır.
TCK’nın 2. maddesinin üçüncü fıkrası ile kıyas yasaklanmıştır: “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.’’ Bu durum, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucudur. Ceza hukukunda da tüm hukuk dallarında olduğu gibi yorumlama faaliyeti yapılacaktır. Ancak kişi hak ve hürriyetlerini daraltıcı ve ceza sorumluluğunu genişletmesi bakımından, kıyas ve kıyasa varacak şekilde genişletici yorum ceza hukukunda yasaklanmıştır. Kısaca ceza hukukunda yasak olan, yorum yapmak değil; kıyas ve kıyasa varacak şekilde genişletici yorum yapmaktır. Aynı zamanda kıyas yasağı, sadece suç ve ceza içeren hükümler, yani ceza hukuku özel hükümler bakımından kabul edilmiştir.
Ceza hukuku genel hükümlerde, yani suç teorisinin genel prensipleri açısından kıyas yasağı söz konusu değildir. Fakat genel hükümlerde kıyas serbest olmakla birlikte; ceza sorumluluğunun sınırlarını genişleten şekilde kıyas yapılamaz. Genel hükümlerde, ancak failin ceza sorumluluğunu daraltan şekilde kıyas yapılabilir.
Umumi (Genel) ve Hususi (Özel) mahal kavramı başlığı altında Ord. Prof. Dr. Dönmezer’in görüş ve açıklamaları ışığında, hiç şüphesiz yollar, meydanlar, parklar, gezinti yerleri umuma açık yerlerdir, ancak umuma açık alanların üzerinde bulunan özel otomobillerin içi umumi veya umuma açık yerlerden kabul edilemez. Otomobil özel mülkiyet olup, umuma değil kişiye ait olandır. Otomobiller umuma, kamuya açık taşımacılık ya da gezi veya sosyal amaçlı herkesin ücretli – ücretsiz binip ineceği bir faaliyette bulunmadıkça, yine umumi yol, meydan, parklar, gezinti yerlerinde otomobilin kapıları, camları ya da bagaj kapısı açık halde, uyuşturucu madde arzı veya ticareti yapılan bir tezgah olarak kullanılmıyorsa umuma açık yer sayılamaz.
Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun 7. maddesinin 2. fıkrasında sabit veya seyyar olarak kullanılan kara, deniz, hava ve her çeşit taşıma araçlarında, PVSK’nın 7. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen faaliyetlerin icrası durumunda, bu yerler de umuma açık istirahat ve eğlence yeri sayılır. Hükmü, referans alınarak kıyas yoluyla TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasındaki fiillerden birinin, özel (hususi) otomobil içinde gerçekleşmiş olması halinde, suç TCK’nın 188/4-b maddesindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmiş suç olarak sayılamaz. Aslında belirli bir kanuna, burada da Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye dayanıp, soyut olarak gönderme yapılarak, TCK’nın 188/4-b fıkrasında ön görülmediği halde, istisnasız olarak özel otomobillerin içinin umumi veya umuma açık yer kabul edilmesinin sağlanmasına yönelik bir uygulama yapılması hukuka aykırılık oluşturur. TCK’nın 2. maddesinin üçüncü fıkrası ile kıyas yasaklanmıştır: “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.’’ Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz. Bu durum, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucudur. Bu husus Ceza Hukukunda ‘‘Belirlilik ilkesi’’ olarak adlandırılmıştır. “Kıyas, kanunda hüküm bulunmayan yerlerde hukuka kaynaklık yapmaktadır. Yorum mevcut bir normun anlamını ortaya çıkarmak kapsamını ve sınırlamalarını belirlemektir.’’ (Hafızoğulları Türk Ceza Hukuku Ders Notları sh 21, dip not 5) Ceza hukukunda da yorumlama eylemi yapılır. Ancak kişi hak ve hürriyetlerini daraltıcı ve ceza sorumluluğunu genişletmesi bakımından, kıyas ve kıyasa varacak şekilde genişletici yorum ceza hukukunda yasaklanmıştır. Sayın Prof. Dr. İzzet Özgenç’in de belirtiği gibi “Genişletici yorumla kıyas arasındaki sınırı belirlemek oldukça güçtür. Bu nedenle belirsizliğin söz konusu olduğu somut durumlarda kıyas yasağını ihlal etmemek ve dolasıyla hukuk güvenliğini korumak uğruna, cezalandırılabilirliğin alanını dar tutmanın isabetli olacağı’’ görüşünü de paylaşmaktayız. (Prof Dr. İzzet Özgenç Türk Ceza Hukuku Genel hükümler 8. Bası Syf. 118) Bununla birlikte belirlilik ilkesi gereği olarak, Ceza hükmü taşıyan kanun hükümlerindeki kavramların, ortalama düzeyde, yani akla uygun hareket eden, ayırt etme gücüne sahip insanların anlayabileceği nitelikte olmalıdır. Hukukçuların bile ittifak edemeyeceği farklı değerlendirilebilecek kavramlar bulunmamalıdır. Açıkça kanunun cezayı artıran neden olarak öngörmediği bir durum nedeniyle cezanın artırılması kanunilik ilkesine aykırıdır.
Mahkemece, 26.07.2018 tarihli tutanak ve ekindeki uydu fotoğrafında uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun meydana geldiği yerin Beypazarı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne 129 metre mesafede olduğu belirtildiği gerekçesiyle TCK’nın 188/4-b maddesi gereğince sanığın cezasında artırım yapılmış ise de, sanığın …’e uyuşturucu madde sattığı yerin, belirtilen yere mutad ulaşım yolları ile(yaya yürüme ya da araçla tespit edilecek) mesafesinin iki yüz metreden yakın olup olmadığının gerektiğinde keşif de yapılmak suretiyle kesin olarak tespit edilerek belirlendikten sonra, TCK’nın 188/4-b maddesinin uygulanması gerekirken kolluk tarafından düzenlenen “kuş ucumu ve yürüme mesafesinin okula 129 metre olduğu” şeklindeki çelişkili tutanağa dayanılarak eksik araştırma ile hüküm kurulması;(Bozma Gerekçesi) Yapılan temyiz incelemesi sonucunda kolluk tarafından düzenlenen Google Earth uygulamasından alınan metrajsız ve ölçeksiz kroki üzerinden sanığın, …’e uyuşturucu madde sattığı yerin Beypazarı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne “yürüme ve kuş uçumu mesafesinin 129 metre olduğu’’ şeklindeki çelişkili tutanağa dayanılarak hüküm kurulması nedeniyle bozma yapılmış ise de; TCK’nın 188. maddesinin (4.) fıkrasının (b) bendinin uygulanarak cezanın artırılması için mesafenin yanında uyuşturucu madde satışının otomobil içinde gerçekleşmiş olmasının, TCK’nın 188/4-b maddesi kapsamında umumi veya umuma açık yerlerde işlenmiş suç olarak sayılamayacağı görüşünde olduğumuzdan (daire çoğunluğunun aksine görüşte olduğumuzdan) aşağıda belirttiğimiz ek gerekçemizle, bu hususunda bozma kapsamına alınması gereklidir. BOZMA NEDENİNE İLAVE DEĞİŞİK EK GEREKÇE
”Suçun işlendiği yerle, bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırları arasında bir takım engeller varsa, iki nokta arasındaki ulaşım belirli yollar kullanılarak sağlanıyorsa, mutad yaya yolu kullanılarak gidilebilecek en kısa mesafenin dikkate alınması, ”ulaşılabilirlik” olgusunun doğal bir sonucu olacaktır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas: 2021/10-376 Karar: 2022/271 Karar Tarihi: 14.04.2022).”
Uygulamada yerel mahkemelerin TCK md 188/4-b fıkrasının uygulanması bakımından kolluk birimlerine hakim veya savcı katılımı olmaksızın keşif yaptırdıkları, şerit metre sonucu çıkan mesafeye göre sanık hakkında cezai yaptırıma gittikleri görülmektedir. Öncelikle kolluk birimlerinin keşif icra etme yetkileri bulunmamaktadır. Keşfin Yasa’da kimler tarafından icra edileceği açık bir şekilde belirtilmiştir. Mesafe ölçümüne ilişkin keşfin uygun usulde gerçekleştirilmesi akabinde uzman bilirkişisinden rapor tanzim edilmesi uygun yöntem olarak kabul görmektedir. Mesafenin hesaplanmasında suç yerine en kısa yoldan gidilebilecek mutad yaya veya araç güzergahının esas alınması gerekmektedir. Olası hataların önüne geçmek ve kesin tespitin sağlanması amacıyla keşif raporu akabinde uzman teknik bilirkişisinden yazılı mütalaa temin edilerek sonucuna göre değerlendirme yapmak da fayda bulunmaktadır.
Keşif-CMK Madde 83
(1) Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır.
(2) Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
ESAS NO:2014/613
KARAR NO:2015/35
KARAR TARİHİ:10.03.2015ÖZET : Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 107–136 ile 06.03.2012 gün ve 387–75 sayılı kararlarında belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın kullanma amacına yönelik olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı ölçütler bulunmaktadır.
Anılan ölçütlerden ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma ya da devir veya tedarik etme hususunda herhangi bir davranış içerisine girip girmediği,
ikincisi de uyuşturucu veya uyarıcı maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanımı için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde bulunması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer veya yakınında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirti olacaktır.
Kabul edilen üçüncü ölçüt ise bulundurulan uyuşturucu veya uyarıcı madde miktarıdır. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliği, cinsi ve kalitesine göre değişiklik gösterebilmektedir. Adli Tıp Kurumunca esrar kullananların her defasında bir ila bir buçuk gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebilecekleri değerlendirilmektedir. Yine esrar kullanma alışkanlığı olanların birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında ya da kolay ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre esrar kullanan faillerin, olağan sayılan bu süre içerisinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları durumunda, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Vicdani kanıt sisteminin geçerli bulunduğu ceza yargılaması hukukumuzda hâkimin hükmünü dayandırdığı delillerin gerçekçi, akılcı, olayı tüm ayrıntısı ile yansıtıcı, kanıtlamaya yararlı ve hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekir. Sanık aleyhine vicdani kanı, yargılama konusu olayla ilgili bulunmayan bilgilerden oluşmamalı, sanığın önceki sabıkası da hükme dayanak yapılmamalıdır.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Aracında yapılan arama sonucu ele geçen kenevir bitkisi dışında, sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığı yolunda başka bir kanıtın elde edilememesi, uygulamada kabul edilen günlük kullanım miktarı dikkate alındığında, ekspertiz raporunda belirtilen üçyüzkırk gramlık uyuşturucu madde miktarının yıllık kişisel kullanım sınırları içerisinde bulunması, sanığın söz konusu uyuşturucu maddeyi satmak için değil kullanmak amacıyla bulundurduğu yönündeki aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmaktadır.
Bu nedenle sübuta eren eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara dayanılarak, yerel mahkemece sanığın uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizdir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.05.2010 gün ve 102–205 sayılı direnme hükmünün suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.06.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
- Sanık H.Y hakkındaki hükmün incelenmesi; sanığın üzerinde ele geçirilen net :5,5 gr dan ibaret uyuşturucu maddeyi kullanmak için bulundurduğu yönündeki savunmasının aksine, devir amacıyla bulundurduğuna ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçun niteliğinde yanılgıya düşerek uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hüküm kurulması, BOZULMASINA,23.06.2011 (Yargıtay 10. CD 2010/38949 Esas, 2011/5142 Karar)
- Sanığın evinde yapılan aramada ele geçirilen dokuz pakette toplam 0,7 gr eroin ve 3 adet amfetamin içeren tableti, dinlenen tanık beyanları da dikkate alınarak savunmasının aksine satacağına veya başkalarına vereceğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu yerine madde ticaretinden mahkumiyet hükmü kurulması …bozulmasına, 25.04.2012 (Yargıtay 10 CD 2012/622 Esas , 2012/8197 Karar)
- Sanığın ihbar üzerine sürücüsü olduğu otomobilde yapılan aramada ele geçirilen 3 paket halinde 1.2 gr eroin, 0,6 gr morfin ve 4 gr dan ibaret esrarı, kullanma dışında bir amaçla bulundurduğuna ilişkin yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması… BOZULMASINA,04.05.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. ( Yargıtay 10 CD 2012/1952 Esas , 2012/8770 Karar, Tebliğname No:10-2011/369987)
- Annesinin evinde tek paket halinde ele geçen 5.5 gr eroinin ele geçirilmesi-kullanmak için bulundurma savunması-savunmasının aksine delil yok-kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçu ( Yargıtay 10 CD 2011/175 Esas , 2011/5269 Karar)
TUTANAK TANIKLARININ DİNLENMEMİŞ OLMASI-DİNLENİLME USULÜ, YARGITAY KARARLARI
Fiziki takip sonucunda yakalanan sanığın tutanak içeriklerini kabul etmeyip itirazda bulunması halinde, takip tutanakları mahkemece mahkumiyet hükmünün kurulmasında delil olarak gösterilecekse, tutanak mümzilerinin kovuşturma aşamasında dinlenmesi ve taraflara soru sorma ve delilleri tartışma hakkının tanınması gerekir. Ancak dosya kapsamı itibariyle esasa ve sonuca etkili olmayacağına mahkemece kanaat getirilmesi ve sanığın atılı suçu işlediğine dair diğer somut delillerin varlığı ve tam kanaatin oluşması halinde tutanak mümzilerinin dinlenmesine gerek bulunmamaktadır. Her halükarda kolluk tutanaklarının mahkumiyete içeren hüküm gerekçesinde delil olarak belirtilmesi durumunda, tutanak mümzilerinin taraflar huzurunda dinlenmeleri gereklidir. Zira mahkeme hükmünü ancak mahkemeye getirilmiş ve tarafların tartışma ve denetimine sunduğu delillere dayandırabilir. Mahkeme huzurunda tarafların denetimine açılmayan ve tartışma olanağı sağlanmayan bir delilin gerekçede kanıt olarak belirtilmesi savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Fiziki takip dışında tesadüfen yol uygulaması vs. şeklindeki yakalamalar halinde de tutanaklar esasa ve sonuca etkili olup mahkumiyete esas teşkil edecek deliller arasında gösterilecekse, yine tutanak mümzilerinin kovuşturma aşamasında, taraflar huzurunda dinlenmeleri gerekir. Uygulamada tayini çıkan bir kısım tutanak mümzilerinin istinabe suretiyle, sanık veya müdafisi hazır olmadan dinlendikleri görülmektedir. Sanığın tutuklu bulunması durumunda istinabe suretiyle dinlenen tanık duruşmasına fiziken iştirak etmesi mümkün değildir. Bu halde savunma hakkının kısıtlandığı, sanığın, tanığa soru sorma hakkının da engellendiği kabul edilmelidir. Müdafiin istinabe duruşmasına katılma olanağının bulunması savunma hakkının kısıtlanmadığı anlamına gelmez, zira sanığın kendisinin de tanığa soru sorma hakkı mevcuttur. Olanak bulunması durumunda tutanak mümzilerinin huzurda (Segbis Marifeti ile) dinlenmeleri gerekmektedir. CMK md 180 hükümleri de bu yöndedir. ”Yargıtay 10 CD : 2007/4757 Esas, 2009/630 Karar. 2007/9981 Esas, 2009/1152 Karar. 2008/12558 Esas, 2009/1566 Karar.2008/17881 Esas, 2009/5074 Karar.2009/1095 Esas, 2009/19855 Karar.2007/23982 Esas,2008/1439 Karar. 2006/7308 Esas, 2008/4822 Karar.2008/1969 Esas, 2008/6306 Karar.2008/1830 Esas,2008/6797 Karar. 2006/10530 Esas, 2008/14876 Karar.2006/11077 Esas, 2008/15789 Karar.2008/10114 Esas,2008/19332 Karar.2009/9319 Esas, 2010/3911 Karar.2008/1489 Esas, 2010/4136 Karar.2009/15023 Esas, 2010/4901 Karar. 2008/2855 Esas, 2010/7079 Karar.2009/12960 Esas, 2010/8175 Karar.2009/17103 Esas, 2010/17673 Karar.2010/21576 Esas, 2010/22447 Karar.2008/5409 Esas, 2010/23389 Karar.2008/6069 Esas, 2010/25561 Karar.2010/33670 Esas, 2011/4454 Karar.2010/54217 Esas, 2011/4535 Karar.2011/4010 Esas, 2011/4748 Karar.”
T.C.
YARGITAY
ÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/1857 Karar : 2021/10130 Tarih : 24.11.2021 Genel kural, tanıkların mahkeme huzurunda bizzat dinlenilmesi olup bunun gerçekleşememesi halinde SEGBİS yolu ile dinlenebileceği, bu teknik imkanın bulunmaması halinde de hastalık veya malullük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkemece istinabe yolu ile dinlenilmesine karar verilmesi mümkündür (CMK 180/1) ancak; tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafine bildirilmelidir(CMK 181/1).
Dosya kapsamına göre tanık …’ın beyanlarının suçun sübutu açısından belirleyici delil olması karşısında, tanığın duruşmaya getirilerek taraflara da soru sorma hakkı tanınmak suretiyle beyanlarının tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, tanığın hazırlık beyanlarının okunulmasıyla yetinilerek CMK’nın 210/1 maddesine muhalefet edilmesi suretiyle eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Tanık ve Bilirkişinin Naiple veya İstinabe Yoluyla Dinlenmeleri
CMK Madde 180
(1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulunmayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla dinlenmesine karar verebilir.
(2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenmesinde de uygulanır.
(3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine karar veremez.
(4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa da büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar.
(5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.
- Emniyetteki anlatımlarında sanıktan uyuşturucu madde aldıklarını belirten ve sanığı teşhis eden S.A ve S.Y nin yargılama aşamasındaki dilekçeleri ile hazırlıkta baskı altında ifade verdiklerini bildirmelerine ve Silivri Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/206 Esas sayılı dosyasında farklı açıklamalarda bulunmalarına göre; adı geçenlerin tanık sıfatıyla dinlenilerek hazırlık ifadeleri ile huzurdaki açıklamaları arasında tutarsızlık olursa giderilmesi ve tutanak tanıkları A.B, S.D, A.Y, O.B, M.T, H.K, H.C, A.I nın da dinlenilmesi….Yargıtay 10 CD.2008/12558 Esas, 2009/1566 Karar, Tebliğname No:10-2008/148155
- ….Sanığın tutanak içeriğini kabul etmemesi karşısında tutanak düzenleyicilerinin tanık sıfatıyla dinlenilerek sonucuna göre sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapmak suçunu oluşturup oluşturmadığının tayini gerekirken, eksik inceleme yazılı biçimde karar verilmesi …. Yargıtay 10 CD. 2006/7308 Esas, 2008/3899 Karar
- ……Yakalama , Ev İş yeri arama ve Elkoyma Tutanağını düzenleyen tutanak düzenleyicileri dinlenerek, sanık H nin yakalama şekli kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip, sonucuna göre sanık H nin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi… YARGITAY 10 CD.2008/10114 Esas,2008/19332 Karar
- Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükmün incelenmesi: İdrarında uyuşturucu madde bulunan sanığın üzerinde ele geçen 4.5 gr dan ibaret esrarı kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin TANIKLARIN SONRADAN DÖNDÜĞÜ SOYUT BEYANLARI DIŞINDA delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine Mahkumiyetine karar verilmesi…. Yargıtay 10 CD. 2010/12071 Esas, 2010/14748 Karar Tebliğname No:10-2010/58199
- Sanığın ikametinde ele geçirilen net 212 gr esrarı kullanmak için bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine istihbari bilgi, Tanık H.E nin SONRADAN DÖNDÜĞÜ KOLLUK BEYANI DIŞINDA, SATMAK İÇİN YA DA BAŞKA AMAÇLA BULUNDURDUĞUNA İLİŞKİN KUŞKU SINIRLARINI AŞAN KESİN ve YETERLİ delil bulunmadığı, Sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi…Yargıtay 10.CD. 2010/51233 Esas, 2011/2814 Karar, Tebliğname No:10-2010/256012
T.C
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E:2012/10-1253
K:2012/1769
T: 18.09.2012* UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMAK ( Sanığın İkametinde 212 Gram Esrar Ele Geçirildiği – Tanığın Sonradan Döndüğü Kolluk İfadesi Dışında Delil Bulunmadığı/Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi Gereği Eylemin Madde Bulundurma Olarak Kabul Edileceği )
* UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA ( Sanığın İkametinde 212 Gram Esrar Ele Geçirildiği – Tanığın Sonradan Döndüğü Kolluk İfadesi Dışında Delil Bulunmadığı/Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi Gereği Eylemin Madde Ticareti Olarak Kabul Edilemeyeceği )
* ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ ( Sanığın İkametinde 212 Gram Esrar Ele Geçirildiği – Tanığın Sonradan Döndüğü Kolluk İfadesi Dışında Delil Bulunmadığı/Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi Gereği Eylemin Madde Ticareti Olarak Kabul Edilemeyeceği )
* TANIK BEYANI ( Sanığın İkametinde 212 Gram Esrar Ele Geçirildiği – Tanığın Sonradan Döndüğü Kolluk İfadesi Dışında Delil Bulunmadığı/Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi Gereği Eylemin Uyuşturucu Madde Bulundurmak Olarak Değerlendirileceği )
* KOLLUKTA ALINAN İFADEDEN TANIĞIN DÖNMESİ ( Sanığın İkametinde 212 Gram Esrar Ele Geçirildiği – Başkaca Kesin Delil Bulunmadığı/Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi Gereği Eylemin Uyuşturucu Madde Bulundurmak Olarak Değerlendirileceği ) 5237/m.188, 191ÖZET: Uyuşturucu madde ticareti suçunda; sanığın, ikametinde ele geçirilen net 212 gramdan ibaret esrarı kullanmak için bulundurduğuna ilişkin savunmasının aksine, istihbari bilgi ve tanığın sonradan döndüğü kolluk beyanı dışında, satmak için ya da başka amaçla bulundurduğuna ilişkin, kuşku sınırlarını aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
T.C.
BURSA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. CEZA DAİRESİEsas No : 2022/1756
Karar No : 2022/1359(Üzerinde veya arama yapılan adresinde uyuşturucu/uyarıcı madde bulunmayan, soyut fiziki takip tutanakları, tanığın sonradan döndüğü kolluk beyanı ve başka anlamlara gelebilecek telefon tapeleri dışında başkaca aleyhe delil bulunmayan sanık hakkında mahkumiyet kararı verilemez.)
”…..18.10.2021 tarihli eylemde, sanık ile kullanıcı İbrahim ve sanık ile X2 adlı şahıs arasında bir takım tapelerin bulunduğu, bu tapelerin özde buluşmaya yönelik görüşmeler içerdiği, bu tapelere istinaden kollukça olay mahalli sanığın ikameti çevresinde tertibat alındığı, saat 17.38 sıralarında kullanıcı İbrahim’in motorsikleti ile gelip ikametin bulunduğu binaya girdiği, 17.48 sıralarında geri gelerek motorsiklete bindiği, seyrine devam etmekte iken kollukça durdurulduğu ve üzerinden 3 çıkı hâlinde toplam 0.85 gram ağırlığındaki metamfetamin maddesinin ele geçirildiği, kullanıcı İbrahim’in kollukta müdafiyle verdiği beyanında, 2 çıkıyı sanıktan 300.00 TL’ye satın aldığını beyanla sanığı fotoğrafından teşhis ettiği ve fakat kovuşturma evresinde bu beyanlarından dönerek sanıktan uyuşturucu almadığını söylediği, sanığın tüm aşamalarda üzerine atılı suçu inkar ettiği somut olayda, sanıktan ele geçen madde bulunmaması, kullanıcıdan ele geçen maddede sanık ile irtibatı sağlayan bir iz bulunmaması, kullanıcının soruşturmadaki soyut beyanından kovuşturmada dönmesi karşısında, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,…”
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2013/10-637
K. 2014/137
T. 25.3.2014
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU ( Sanığın Suçun Kanuni Tanımında Yer Alan Seçimlik Hareketlerden Uyuşturucu ya da Uyarıcı Maddeleri Başkalarına Verme Fiilini Gerçekleştirdiği – 5237 S. TCK’nun 37/1. Md. Hükmü Uyarınca Fiili Gerçekleştiren Fail Olarak Sorumlu Olduğu )
• FAİLLİK ( Suçun Kanuni Tanımında Yer Alan Fiili Gerçekleştirenlerin Fail Olarak Kabul Edileceği – Sanığın Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Kanuni Tanımında Yer Alan Seçimlik Hareketlerden Uyuşturucu ya da Uyarıcı Maddeleri Başkalarına Verme Fiilini Gerçekleştirdiği/Fiili Gerçekleştiren Fail Olarak Sorumlu Olduğu )
• SEÇİMLİK HAREKETLİ SUÇ ( Sanığın Zaman Zaman Arkadaşlarının Kendisini Bayıltacak Derecede Israr Etmeleri ve Ricada Bulunmaları Sebebiyle de Satıcıları Aradığı – Uyuşturucu Madde Ticareti Suçunun Kanuni Tanımında Yer Alan Seçimlik Hareketlerden Uyuşturucu ya da Uyarıcı Maddeleri Başkalarına Verme Fiilini Gerçekleştirdiği )
• KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA ( Madde Miktarlarının Az Olması Gerekeceği/Oysa Uyuşturucu Maddenin Yüksek Miktarlarda Hemen Hemen Her Gün Satın Alınmasının Sanığın Kişisel Kullanım Amacıyla Hareket Ettiğine Dair Savunmalarını Çürüteceği – Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu )
5237/m.37/1,39,188
ÖZET : Uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanığın, 5237 Sayılı T.C.K.nun 37/1. maddesi uyarınca fiili gerçekleştiren fail olarak mı, yoksa aynı kanunun 39. maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla mı sorumlu olacağının belirlenmesine ilişkindir. Sanık görüşmelere konu maddelerin tamamının kokain olduğunu, ancak sadece kendi kullanımı için aldığını kabul etmiş ise de, telefon konuşmalarına göre yoğun bir biçimde uyarıcı madde satın aldığı, içme ve arkadaşlarına verme gayreti içinde bulunduğu anlaşılan sanığın iddia ettiği gibi, bu satın almalarının kişisel kullanma amacına yönelik olması halinde, sıklıkla yapılan telefon görüşmelerine konu madde miktarlarının az olması gerekecektir. Oysa uyuşturucu maddenin, “5+5”, “9+3”, “5+4”, “7+2” şeklinde hemen hemen hergün satın alınması kişisel kullanım amacıyla hareket ettiğine dair savunmalarını çürütmektedir. Diğer taraftan sanığın müdafii huzurunda savcılıkta verdiği ve sulh ceza mahkemesindeki sorgu ifadesinde de kabul ettiği beyanında, zaman zaman arkadaşlarının kendisini bayıltacak derecede ısrar etmeleri ve ricada bulunmaları sebebiyle de satıcıları aradığı, genelde ödemeyi kendisinin yaptığı, bazen onlardan da para veren olduğu şeklindeki anlatımı da sanığın fiilinin uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri başkalarına verme suçunu oluşturduğunu göstermektedir. Bu nedenle, hakkında T.C.K.nun 188/3 maddesinden mahkumiyet hükmü kurulan sanığın, suçun kanuni tanımında yer alan seçimlik hareketlerden “uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri başkalarına verme” fiilini gerçekleştirdiği ve 5237 Sayılı T.C.K.nun 37/1. maddesi uyarınca fiili gerçekleştiren fail olarak sorumludur.
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık D. S.’nin 5237 Sayılı T.C.K.nun 188/3-4, 62, 52/2, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.5.2012 gün ve 105-113 Sayılı hükmün, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen 10. Ceza Dairesinin 3.6.2013 gün ve 2013/3094-4985 sayı ile;
“… Cumhuriyet savcısının temyizinin, sanıklar D. S. ve M. G. K. yönünden bu sanıkların lehine olduğu kabul edilmiş; Cumhuriyet savcısının temyizden vazgeçmesine adları geçen sanıkların rızasının bulunmaması nedeniyle, bu sanıklar hakkındaki hükümler Cumhuriyet savcısının temyizi sebebiyle de incelenmiştir.
Hükmolunan hapis cezalarının süresine göre, 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasıyla 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 318 ve 5271 Sayılı C.M.K.nın 299. maddeleri uyarınca, sanıklar F. G., F. M. T., M. G. K. ve D. S.’nin müdafileriyle sanık T. K.’ın duruşmalı inceleme isteğinin reddine karar verilerek, duruşmasız inceleme yapılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.4.2012 tarihli ve 2011/2-299-2012/156 Sayılı kararında da açıklandığı üzere; 1.10.2009 tarihli oturuma dair duruşma tutanağının ilk sayfası dışındaki sayfaların mahkeme başkanı tarafından imzalanmaması, Başkan Vekili A. K. ve Üye M. K.’nın karşı oyları ve oyçokluğuyla, mahkemece giderilebilir eksiklik olarak kabul edilmiştir.
… H ) Sanık D. S. hakkında ‘uyuşturucu madde ticareti yapma’ suçundan verilen mahkumiyet hükmünün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipiyle aşağıda belirtilen durum dışındaki yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın, telefon konuşmalarında ve mesajlarında adları geçen arkadaşlarının satıcı kişilerden uyuşturucu madde almalarına aracı olduğu ileri sürülmüş ise de, alım satımına aracılık ettiği iddia olunan bu maddelerin ele geçirilememesi sebebiyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği; sabit olan fiilinin, diğer sanıklar S. Y. ve E. S. arasında irtibat sağlayarak, S.’da ele geçirilen kokainin S. tarafından E.’dan satın alınmasına yardım etmekten ibaret olduğu dikkate alınarak, T.C.K.nun 39. maddesi uyarınca cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafileriyle Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün bozulmasına…”,
Karar verilmiş,
Daire Üyeleri H. Torlak ve M. Özkan; “Mahkemece, sanık D. S.’nin, kokain maddesini başkalarına vermek, temin etmek suretiyle uyuşturucu madde ticareti yaptığından bahisle T.C.K.nun 188/3-4 ve 62. maddeleri uyarınca 6 sene 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Bu mahkumiyet hükmünün onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz. Şöyle ki:
Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde özetle; sanık D. S.’nin yaklaşık 5 aylık sürede yaptığı anlaşılan 296 adet görüşmelerin tamamına yakınında, sanık D.’in uyuşturucu madde satıcısı olan diğer sanıklar S. ve E. isimli kişilerden neredeyse her gün kokain temin ettiği, bu maddeleri zaman zaman şoförü sanık M. aracılığıyla aldırdığı, sanık D.’in arkadaşları için de aracılık yaptığı, uyuşturucu madde ihtiyacı olan kişilerin doğrudan sanık D.’i arayıp uyuşturucu madde talep ettiklerinin tespit olunduğu hususuna işaret edilmektedir. Ayrıca, sanık D.’in, önceleri kendi kişisel ihtiyacı için kokain temin edip kullandığı, daha sonra ilerleyen süreçte satıcı S.’la samimiyetini artırdığı, gerek S.’ın bu işten para kazanmasını temin etmek gerekse uyuşturucu alımında maddi sorun yaşamamak amacıyla; çevresindeki arkadaş ve dostlarının kendisinden uyuşturucu talebinde bulunmaları üzerine satıcı S.’dan uyuşturucu madde isteyip arkadaşlarından bir kısmını S.’la irtibatlandırdığı, dost ve arkadaşları için değişik tarihlerde çok sayıda kokain maddesi temin edip arkadaşlarına gönderdiğine dair tespitin dayanakları da hükmün gerekçe kısmında ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Dosyadaki veriler karşısında, sanık D.’le ilgili somut olarak karşımıza çıkan olgular şunlardır:
1- ) Sanığın, satın aldığı uyuşturucu miktarı ve alım ücreti olarak ödediği paralar dikkate alındığında uyuşturucu miktarı bir kişinin bireysel ihtiyacının çok üzerindedir. Satıcılarla, bazen 25.11.2008 tarihinde olduğu gibi aynı günün değişik zaman dilimlerinde 04.58 ile 17.28 arasında 6 kez görüşme yaptığı ve hemen hemen her gün çok sıkı bir şekilde iletişimde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, sanık yakalandığı sırada bulunduğu yerde kokain bulaşıklı 2 adet metal kutu, 0,32 gram esrar ve esrar bulaşıklı 3 adet kağıt parçasının ele geçirilmesi, yani uyuşturucu çeşitliliği başka kişiler için uyuşturucu madde temin ettiğini göstermektedir ki, tapelerden de bu sonuca ulaşılmaktadır. Sanığın, 27.1.2009 tarihinde saat 02.01’de satıcıdan sipariş ettiği uyuşturucu geldikten sonra, saat 02.15’de M. isimli kişiyi arayıp ‘Bekliyorum, sana bir sürprizim var, hediye aldım’ şeklindeki konuşmasından, başkası için uyuşturucu sipariş edip getirttiği anlaşılmaktadır. Değişik tarihlerde hemen hemen her gün süreklilik arz eden bu durum, bireysel kullanım sınırlarının ötesinde olup, temin etme ve ticari faaliyet halini almıştır.
Teknik takip altında bulundurulan sanık D.’in sık sık iletişim halinde olduğu satıcı S.’ın dosya sanıklarından sanık H. ile 25.1.2009 tarihinde yaptığı görüşme şu şekildedir; ( H.: Şu an birtek sensin ha, S.: İstanbul’da bir tek benim, rakibim yok ) Bu görüşmeden, satıcı S.’ın büyük çapta uyuşturucu taciri olduğu anlaşılmakta olup, sanık D.’in de hukuki durumunu ayrıca teyit etmektedir.
2- ) İletişim tespitinin başlangıcı 22.9.2008 sanığın yakalandığı 13.2.2009 tarihlerini içeren zaman diliminde, sanıkla satıcı konumundaki kişiler arasında gerçekleşen kokain ve para trafiği sanık üzerinden işlemektedir. Satılan kokain bedelinin sanık dışında başka bir kişiden alınacağı veya 3. bir kişinin borcu olduğuna dair hiç bir yerde konuşma, görüşme veya beyan yoktur. O halde, sanık ‘uyuşturucu maddeleri satın alan, dağıtan, parayı tahsil eden ve satıcılara ödemeyi yapan’ konumundadır.
3- ) Sanığın şoförlüğünü yapan M. Ç., kokaini satıcı kişilerden sanık adına alıp getiren veya satıcıların sanığın evine getirdikleri kokaini kapıda karşılayıp sanığa veren kişidir ve bu kişi hakkında verilen mahkumiyet kararı, sayın çoğunluğun da katılımıyla oybirliğiyle onanmıştır. Sanık D. hakkındaki bozma kararında ise, satıcı kişilerden alınan maddelerin ele geçirilememesi sebebiyle uyuşturucu madde kabul edilemeyeceği belirtilmektedir. M. Ç.’ın sanığa verdiği kokain ele geçirilemediği için; sanık D. bakımından uyuşturucu madde kabul edilmezken, M. Ç. bakımından uyuşturucu madde kabul edilmesinin bir çelişki olduğu görüşündeyiz.
4- ) Sanıkla satıcı S. arasında geçen 8.1.2009 tarihli görüşmenin tape kaydı şu şekildedir; ‘D.: H. seni arıyor yana yakıla, sonra da bana diyor ki çok çirkin neyse, stüdyoda sana ihtiyaçları var galiba. S.: Çirkin olan neydi. D.: Beni düşürdüğün duruma bak, şu an kriz geçiriyorum falan tarzı, anladın mı beni, ben alıştırdım, o yüzden sinirim bozuldu. Eğer müsaitsen geri ara, istersen git ver onlara bir şey. Çünkü canımı sıktılar benim’ Bu görüşmeden, kokain kullanma alışkanlığı olan kişinin bunu kullanmaması sebebiyle krize girdiği ve sanık D.’in başkalarına uyuşturucu madde temin ettiğinden ve alışkanlık kazandırdığından dolayı içinde bulunduğu konumdan hoşnut olmadığı anlaşılmaktadır. Devam edegelen uyuşturucu madde trafiği sürecinde, satın alınan kokain uyuşturucu etkisi yapmıştır ki, kokain bağımlısı kullanıcılar memnun kaldıklarından dolayı satıcı S.’dan kokain almaya devam etmişlerdir.
Uyuşturucu maddenin kötü olduğu yani satın alınan kokainin bozuk çıktığına dair beyan, sadece bir defa, satıcı D.’dan alınan uyuşturucuyla ilgili 26.11.2008 tarihli tapede geçmektedir. Diğer bütün alışverişlerdeki kokainin bozuk çıktığına dair bir serzenişte bulunulmamıştır. Uyuşturucu madde satan satıcılarla bunların taşıyıcılığını yapan diğer sanıklarda ele geçirilen maddelerin kokain olduğu belirlenmiştir. Buna göre, yakalanan satıcı ve taşıtıcı sanıklarda ele geçirilen kokainler, sanık D.’in arkadaşlarının geçmişte kullandığı kokainlerin devamıdır. Dolayısıyla, ele geçirilemeyen maddelerin de uyuşturucu veya uyarıcı madde olduğu kabul edilmelidir.
5- ) 8.1.2009 tarihinde H. Ş.’nin sanık D.’e gönderdiği mesaj, ‘Bana bir şey gönderebilirsen, V.’ı gönderecem sana. Kapana kısılmış fareyim şu an’ şeklindedir. Ayrıca, sanık D.’in, M. kod adlı satıcı S.’a 7.1.2009 tarihinde çektiği mesajların içeriği sanık D.’in işlevini göstermektedir; ‘Murocum, git paranı kazan, ben burda yokum ve sıkkın canım. Beni yiyorlar, abla sen bir ara diye. Aradım işte, açmayacağını da biliyorum. Ama git paranı kazan’ ve ‘Şu seni arayan numaraya dönüp bi şey götürür müsün, yediler beni’. Bu mesajların içeriğinden de, sanık D.’in eyleminin T.C.K.nın 39. maddesinin ötesinde, sanık S.’la birlikte hareket ettiği anlaşılmaktadır.
İzah edilen nedenlerden dolayı; sanık D.’in, T.C.K.nun 37/1 ve 188/3-4. maddeleri kapsamında başkalarına uyuşturucu madde temin ettiği ve ticaretini yaptığı anlaşıldığından, hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkumiyet kararının onanması gerektiği…”,
Görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.6.2013 gün ve 291396 sayı ile;
“… Aynı dosyada, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma, uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarından, ( M. ) ismini kullanan S. Y. uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan, ( A. ) ismini kullanan A. H. ve ( D. ) ismini kullanan E. S. ve uyuşturucu madde ticaretine yardım etmek suçundan, M. Ç. haklarında mahkumiyet hükümleri kurulduğu gözlenmiştir.
Sanık 16.2.2009 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde, uyuşturucu madde kullandığını, D. isimli şahısla telefonla görüştüğünü, onun yönlendirdiği A. isimli kişiden ve ayrıca M. isimli şahıstan uyuşturucu madde aldığını belirtmiştir. İletişimin dinlenmesine ait tutanaklara göre, sanığın Z. ismini kullanıp, S. Y. ve A. H.’den kullanmak için uyuşturucu madde satın aldığı anlaşılmaktadır.
Sanığın uyuşturucu madde istemesine dair yoğun telefon konuşmaları vardır. Ancak, talep edilen uyuşturucu maddeler, sanığın kişisel kullanım miktarları üzerindedir. İletişim tutanak içerikleri de bu düşünceyi doğrulamaktadır. Şöyle ki, evrakın 8. klasöründe, 27.10.2008 tarih-saat 19.26.20, 27.10.2008 gün-saat 23.28.15, 4.11.2008 tarih-saat 01.42.39, 4.11.2008 tarih-saat 2.50.28, 4.11.2008 tarih-saat 10.9.29, 7.11.2008 tarih-saat 19.31.52, 11.11.2008 tarih-saat 06.28.09, 12.11.2008 tarih-saat 23.35.14, 16.11.2008 tarih-saat 07.02.33, 16.11.2008 gün-saat 07.04.35, 18.11.2008 tarih-saat 22.07.55, 28.11.2008 tarih-saat 19.39.24, 7.1.2009 tarih-saat 6.58.19, 7.1.2009 tarih-saat 06.58.57, 7.1.2009 tarih-saat 7.8.25, 7.1.2009 tarih-saat 07.08.31, 7.1.2009 tarih-saat 07.22.06, 7.1.2009 tarih-saat 09.57.51, 8.1.2009 tarih-saat 04.01.59, 27.1.2009 tarih-saat 02.15.54 deki gibi, iletişimin dinlemesi ve mesajların tespitine ait zabıtlara göre, sanık, satıcı S. Y.’den, bazen kendi iletip, bazen de Z. ismini kullanacaklarını önceden S. Y.’e bildirerek, arkadaşlarının uyuşturucu madde almalarını sağlamıştır. Evinde arkadaşlarına uyuşturucu madde sunmuştur. Bu hususları, sanık şoförü M. Ç. 14.2.2009 tarihli zabıtadaki ifadesinde, ‘D. Hanım otelde arkadaşı E.’la kalırken, yine otelde N. ile kalırken, A.’nun cd kutusunda getirdiği uyuşturucu maddeleri D. Hanım’ın odasına çıkardığını, D. Hanım’ın, arkadaşları E., H. ve N.’ye uyuşturucu madde temin edebilmek amacıyla A. ve M.’ı göndermiş olabileceğini, stüdyoda kalan arkadaşı H.’ye uyuşturucu madde temin edebilmesi için M. ve A.’yu gönderdiğini’ beyan etmiş, aynı kişi 16.2.2009 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde ‘D. Hanım, zaman zaman M.’ı arayarak, kendisinde toplanıldığını, arkadaşlarıyla birlikte olacağını, gelirken uyuşturucu madde getirmesini söylerdi, bazen M.’la buluşur ondan mal alır, daha sonra evde arkadaşlarıyla toplanarak muhtemelen içerlerdi. Ben kullandıklarını biliyorum” diyerek belirtmiştir. Sanık 16.2.2009 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde, 4.11.2008 tarihli 42 numaralı telefon görüşmesini, ‘N.’nin oraya uyuşturucu madde istiyorum, N. ile birlikte uyuşturucu madde içiyorduk’, 25.11.2008 tarihli 75 numaralı telefon görüşmesini ‘H. muhtemelen benden uyuşturucu istemem için ricada bulunmuştur, ortak paylaşımla ilgilidir’, 7.1.2009 tarih 140 numaralı görüşmesini, “İ. benden torbacı M.’ın telefonunu istemişti” diyerek, bu hususta açıklamalar yapmıştır. 13.2.2009 tarihli aramada, sanığın, N. Ü. birlikte kaldığı otelin, üst kat odasında, uyuşturucu madde niteliğinde hint keneviri bitki kırıntıları ve kokain bulaşıklı düzenek bulunmuştur.
Sanık, S. Y. yaptığı, 17.10.2008 tarih-saat 17.24.53, 31.10.2008 tarih-saat 18.29.38, 19.11.2008 tarih-saat 23.45.31 deki telefon görüşmelerinde, uyuşturucu madde karşılığı borçlarını sormasına karşın, 12.10.2008 tarih-saat 14.30.58 deki görüşmede, S. Y.’den, 27.1.2009 tarih-saat 2.1.15 görüşmede, E. S.’dan, kıyak yapılmasını istediği, 8.11.2008 tarih-saat 16.30.48 deki görüşmede ise S. Y.’in, bedeli ödenmeyen maddelerin müessesenin ikramı olduğunu sanığa bildirdiği görülmüştür. Uyuşturucu maddelerin bedelinin ödenmesine ilişin, sanık, 16.2.2009 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde ‘genelde uyuşturucu maddelerin parasını ben verirdim. Ancak arkadaşlardan da uyuşturucu maddenin parasını veren olmuştu. Zaman zaman getiren kişiye bu parayı verirler’ diyerek bu hususa ait açıklama getirmiştir. Yerel mahkeme gerekçesinde, bu durumu, sanığın, gerek S. Y.’in bu işten para kazanmasını temin etmek, gerekse uyuşturucu madde alımında maddi bakımdan sorun yaşamamak için arkadaşlarının siparişlerini ilettiği, bir kısmını ise S. Y. irtibatlandırdığı şeklinde yorumlanmıştır.
Ayrıca, sanığın, 8.2.2009-10.2.2009 tarihleri arasında A. H. ve E. S.’la yaptığı iletişimin tespitine ait tutanaklara göre; sanık, S. Y. ve E. S. arasında irtibat kurup, S. Y.’in, E. S.’dan, ticaret amacıyla uyuşturucu madde almasını sağlamıştır. Sanık 16.2.2009 tarihli Cumhuriyet savcısı huzurundaki ifadesinde, bu hususu ‘M. benden D.’ın telefonunu istemişti, ben de kendisine verdim, o da kendisinde mal kalmadığı için D.’dan uyuşturucu madde kendisi için istemişti’ diyerek açıklamıştır. Sanık kendi telefonundan akrabam, arkadaşım diye tanıttığı S. Y.’in, 8.2.2009 tarih-saat 4.38.21 de A. H. ile görüşmesini sağlamıştır. buluşma gerçekleşmiştir. Sanık 8.2.2009 tarih-saat 05.00.57 de E. S.’yı arayarak, rahat olmasını istemiştir. Yapılan aramalar sonucunda, 13.2.2009 tarihinde S. Y.’de, aynı tarihte A. H.’de, kokain niteliğinde uyuşturucu maddeler ele geçmiştir.
Sonuç olarak, sanık, aynı dosyada uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkum olan, S. Y., A. H. ve E. S.’la irtibatlıdır. Sanık arkadaşlarının satın aldığı uyuşturucu maddeler, S. Y. ve A. H.’de ele geçen uyuşturucu maddelerle benzer niteliktedir.
Tüm evrak içeriği karşısında, sanığın S. Y. irtibatlı olduğu, S. Y.’den arkadaşlarına uyuşturucu madde temin ettiği, S. Y.’in, ticaret amacıyla E. S.’dan uyuşturucu madde almasını sağladığı sabittir. S. Y.’de uyuşturucu madde ele geçmiştir.
Bu nedenlerle, sanığın eylemi, sadece S. Y.’de ele geçen kokainin, S. Y. tarafından E. S.’dan satın alınmasına yardım etmekten ibaret olmadığı, sanığın iddianamede gösterilen uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sübut bulduğu, 5237 Sayılı T.C.K.nun 37/1, 188/3 ve 4. maddeleri gereğince cezalandırılmasının doğru olduğu, bu sebeple mahkumiyet kararının onanması gerektiği…”,
Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
C.M.K.nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 1.7.2013 gün ve 9083-6794 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmemesi üzerine dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : 1- ) Özel Dairece onanmasına karar verilen; sanık H. Ç. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve uyuşturucu madde ticareti, sanıklar M. K., H. Ç., F. G. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve uyuşturucu madde ticareti, sanık F. M. T. hakkında suç örgütüne yardım etme ve uyuşturucu madde ticareti, sanıklar S. Y. ve M. R. D. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçlarından kurulan mahkumiyet,
2- ) Özel Dairece düzeltilerek onanmasına karar verilen; sanık S. Y. hakkında uyuşturucu madde ticareti, resmi belgeyi bozma veya yok etme, sanıklar M. R. D., B. C. U., F. B., A. Ç., A. H., M. Ç. hakkında uyuşturucu madde ticareti suçlarından kurulan mahkumiyet,
3- ) Özel Dairece bozulmasına karar verilen; sanıklar T. K. ve E. S. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve uyuşturucu madde ticareti, sanık M. G. K. hakkında uyuşturucu madde ticareti, sanık M. Ç. hakkında suç örgütüne yardım etme ve uyuşturucu madde ticareti suçlarından kurulan mahkumiyet,
4- ) Özel Dairece temyiz isteğinin süresinde olmadığından bahisle reddine karar verilen; sanık İ. K. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve uyuşturucu madde ticareti suçlarından kurulan mahkumiyet,
5- ) Temyiz edilmeksizin kesinleşen; sanıklar S. Y., D. S. ve B. C. U. hakkında kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan ceza verilmesine yer olmadığıyla sanıklar B. C. U., F. B. ve A. H. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan kurulan beraat,
Hükümleri inceleme dışında olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık D. S. hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkumiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanığın, 5237 Sayılı T.C.K.nun 37/1. maddesi uyarınca fiili gerçekleştiren fail olarak mı, yoksa aynı kanunun 39. maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla mı sorumlu olacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapıldığı yönünde gelen 25.6.2008 tarihli ihbar üzerine, İstanbul ili Küçükçekmece, Beşiktaş, Bağcılar, Eyüp, Fatih, Kadıköy, Bahçelievler, Şişli, Sarıyer ilçelerinde ve Diyarbakır ilinde; H. Ç. liderliğinde örgütlenerek uyuşturucu madde ticareti yaptıkları tespit edilen örgütün lider ve elemanlarının faaliyetlerini sona erdirmek maksadı ile 27.9.2007 tarihinde bora-06 isimli planlı istihbarat faaliyeti başlatıldığı, yapılan istihbari faaliyetler neticesinde haklarındaki hüküm inceleme dışında bulunan sanıkların kullandığı cep telefonları tespit edilerek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 7.7.2008 gün ve 965 sayıyla iletişimin tespiti kararı alındığı, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 8.10.2008 gün 1613 sayı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 22.1.2009 gün ve 213 sayıyla gizli soruşturmacı görevlendirilmesine karar verildiği,
İletişim tespitleri sırasında sanık D. S.’nin “M.” ve “K.” kod adını kullanan S. Y. uyuşturucu ya da uyarıcı madde alışverişine yönelik olarak telefon görüşmeleri yaptığının tespit edilmesi üzerine 13.11.2008 tarihinde sanıkla ilgili de iletişim tespiti kararı alındığı,
13.2.2009 tarihli Olay ve Yakalama Tutanağında; “…13.2.2009 tarihli arama kararı gereğince Beşiktaş ilçesi Kuruçeşme semtinde bulunan Les Ottomans isimli otelin 105 numaralı odasında arama yapmak amacıyla saat 09.10 da gelindi. Belirtilen otelin 105 numaralı odasında kalan D. S.’nin kapısı çalındı. Kapı açıldığında içeride bulunan şahısların D. S. ve N. Ü. olduğu tespit edildi. Şahıslara arama kararı okunarak ve okutularak tebliğ edilmesini müteakip aramaya başlandı. Bahse konu 105 numaralı odanın 2 katlı olduğu, içerden merdivenle çıkılan üst katın 1 adet banyo, 1 adet vestiyer ve 1 adet yatak odasından oluştuğu, yatak odasında yapılan aramada;
Girişte sağ tarafta bulunan televizyon sehpasının üzerindeki televizyonun ön tarafında bir adet üzerinde “La Reserve De Nice” ibareli içerisinde uyuşturucu madde kullanıldığı değerlendirilen beyaz teneke kutu, bir adet üzerinde “Betty Boop” ibareli içerisinde uyuşturucu madde kullanıldığı değerlendirilen ve içinde artıklar bulunan kırmızı teneke kutu, bir adet 500 mililitrelik ağzı aliminyum folyoyla kapatılmış içi yarısına kadar su ile dolu, yan tarafından plastik sarı kalem dışı ( silindir şeklinde pipete benzeyen ) ile delinmiş pet, yatak odasının girişinin sol tarafın da bulunan yatağın solundaki etejer üzerinde bir adet kullanılmış aliminyum folyo ve bir adet 20-25 cm uzunluğunda siyah renkte pipet, üst katta bulunan banyodaki lavabonun alt tarafında bulunan çöp kutusu içerisinde bir miktar peçeteye sarılmış ve açıkta kenevir ve kenevir tohumu olduğu değerlendirilen uyuşturucu madde, yine üst katta vestiyer bölümünde bulunan yeşil renkli çanta içerisinde bulunan iki adet cep telefonu ve telefon hattıyla N. Ü.’a ait olan iki adet cep telefonuna evin aranmasını müteakip el konulmuş ve otel odasının alt katında yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanılmamış olup aramaya son verilmiş” şeklinde açıklamalara yer verildiği, sanık D. S.’nin bu şekilde Les Ottomans Otel’de yakalandığı, çanta ve üst aramasında, aynı otelde bir önceki gece kaldığı 106 numaralı odada ve evinde, ayrıca aynı gün yakalanan şoförü sanık M.’in evinde ve üst aramasında herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı,
7.2.2009 tarihli Olay ve Yakalama Tutanağına göre; ihbar üzerine inceleme dışı sanıklar M. G. K. ve M. R. D.’nun Ataşehir Migros önünde uyuşturucu madde alışverişi sırasında yakalandıkları, M. R.’nın sağ cebinde 1, iç çamaşırında 24, yaşadığı evin elektrik panosunun içinde 30 olmak üzere toplam 55 paket kokain, hassas tartı ve bir tanesi az miktarda kullanılmış 2 adet 50 miligram amonyak ele geçtiği,
13.2.2009 tarihli Arama, Elkoyma, Yakalama Tutanağına göre; sanık S. Y.’in saat 09.45’de evinde yakalandığı, yapılan aramada; 95 adet 50 mililitre amonyak, dört paket kokain, 2000 adet kilitli poşet, dokuz adet koli bandı kağıdı, bir adet yırtılmış durumda not defteri, yedi adet sim kart bloğu, on adet dört tanesi imha edilmeye çalışılmış sim kart, bir adet F. Y. adına düzenlenmiş bankamatik kartı, kesilerek imha edilmiş F. Y. adına düzenlenmiş sahte kimlik kartı, F. Y. adına olan sahte kimlik kartıyla düzenlenmiş kira sözleşmesi, yedi adet cep telefonu, üç adet toz kokaini taş kokain haline getirmek için kullanılan kepçe, bir adet üzerinde kokain artığı bulunan içme tabağının ele geçtiği,
13.2.2009 tarihinde saat 03.00’de düzenlenen Arama, Yakalama ve Elkoyma Tutanağına göre; operasyonda yapılan teknik ve fiziki takip neticesinde “D.” kod adlı şahsın kokain içen şahıslara telefonla almış olduğu siparişleri … … plakalı ticari taksi ve bu ticari taksiyi kullanan A. H. isimli kişi vasıtasıyla ulaştırarak teslim ettiğinin belirlenmesi üzerine, kullandığı … … plakalı ticari taksi durdurularak adı geçenin yakalandığı, iç çamaşırına gizlenmiş şekilde naylon torba içerisinde 38 fişek taş kokain ile 22 fişek toz kokainin ele geçtiği,
Sanık B. C. U.’ın 13.2.2009 tarihinde saat 10.25’de evinde yakalandığı, dijital çelik kasa içerisinde; yedi paket toz esrar, üç paket kokain, iki adet plaka esrar, bir kokain bulaşıklı dijital hassas terazi, bir adet extacy hap, 25 adet sigara sarma kağıdı, iki cep telefonu, 490 adet kilitli poşet ele geçtiği,
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12.2.2009 tarih ve 2009/208 Sayılı arama-yakalama ve gözaltına alma kararına göre yakalanan A. Ç.’ın aracında iki paket kokain ve bir poşet esrar, yargılama dosyası ayrılan E. Y.’da kokain bulaşıklı pet şişe, S. C.’da bir poşet içinde esrar, 13.2.2009 tarihinde saat 07.00’de evinde yakalanan sanık H. Ç.’da iki adet cep telefonu ve beş adet hazır kart, başka bir uyuşturucu madde ticareti eylemi sebebiyle 3.2.2010 tarihinde yakalanan E. S.’nın üst aramasında 25 paket kokain ele geçtiği,
Adli Tıp Kurumunun 1.7.2009 tarihli raporunda; “A. H.’de ele geçirilen toplam net 31,100 gram maddenin 6,513 gram kokain içerdiği, E. Y.’a ait nargile düzeneği şekline getirilmiş pet şişenin kokain ve phenacetinle bulaşıklı olduğu, S. C.’ın evinde ele geçirilen 4,100 gram maddenin kenevir bitkisi olup 2,091 gram esrar içerdiği, 8 gram yeşil renkli toz ve topaklar halindeki maddenin ise esrar olduğu, S. Y.’de ele geçen cam tabak, rulo haline getirilmiş 2 adet kağıt, naylon torba ve 3 adet metal kepçenin kokain bulaşıklı olduğu, toplam 8,400 gram maddenin 1,546 gram kokain içerdiği, Polis Kriminalce tamamı deneylerde kullanıldığı için iade edilemeyen 1,5 gram maddenin de kokain olup, 4675 mililitre sıvının amonyak olduğu, B. C. U.’da ele geçirilen 88,500 gram toz maddenin esrar olduğu, 1 adet ucu yanık zıvananın esrarla bulaşıklı, 1 adet Diamond marka dijital terazi ve 3 adet naylon torbacığın ise kokainle bulaşıklı, 1 adet naylon torbacığın kokain, esrar ve phenacetinle bulaşıklı olduğu, Polis Kriminalce tamamı deneylerde kullanıldığı için iade edilemeyen 0,9 gram maddenin 0,27 gram esrar ihtiva ettiği, 7,2 gram yeşil renkli plaka maddenin esrar, 1,5 gram maddenin kokain olduğu, 0,27 gram ağırlığındaki tabletin amfetamin ve chlorophenilpiperazin içerdiği, A. Ç.’da ele geçirilen 7,420 gram maddenin 1,574 gram kokain içerdiği, 1 adet naylon parçasının ise kokain ve phenacetinle bulaşıklı, Polis Kriminalce tamamı deneylerde kullanıldığı için iade edilemeyen net 1,2 gram ağırlığındaki maddenin esrar olduğu,
D. S.’nin bulunduğu otel odasında ele geçirilen; 1 adet nargile düzeneği şeklinde pet şişe, kırmızı metal kutu, üzeri desenli metal kutunun kokain ve phenacetin ile, çok sayıda kağıt parçasının kenevir ile, 3 adet kağıt parçası ile 2 adet sigara sarım kağıdı parçasının esrar ve phenacetinle bulaşıklı olduğu, 1 adet plastik boruda uyuşturucu madde bulaşığı olmadığı, Polis Kriminalce tamamı deneylerde kullanıldığı için iade edilemeyen 8 gram maddenin kenevir bitkisi kırıntıları olduğu ve 0.32 gram toz esrar elde edilebileceği” tespitlerinde bulunulduğu,
İletişim tespit tutanaklarına göre; sanık D.’in, sanıklar S., A. ve E.’dan hemen hemen hergün ya da iki günde bir olmak üzere içilebilir türden bir kısım maddeler satın aldığı, bir kısım görüşmelerde yanında bulunduğu ve birlikte aynı ortamı paylaştığı arkadaşları için de madde istediği, maddeleri “taş”, “kuş”, “tuş”, “kız”, “geçenkinden”, “kestane kebap”, “pamuk şekeri” ve benzeri sözcüklerle ifade ettiği, görüşmelerde satıcılarla; “sen de paranı kazan, bu da senin ekmek kapın”, “git sat”, “sepet altı 5 tane 2-3”, “10 tane 5-5, utandım bi an”, “500 lira borcumu ödeyeceğim, ondan ben zırnık içmedim yamyamlar içti”, “ben nasıl anlatayım, paylaşıyorum da kendim için değil”, “8 taş 4 kuş ama az koma e mi”, “hayır 7 taş 4 kuş ben istemiyorum”, “uyumadıysan, ben değil arkadaşım tutturdu ara beni”, “kendime değil bunlar deli gibi arıyorlar, ben de arayayım dedim”, “ya ben kendime istemiyorum oğlum”, aynı görüşmede satıcı tarafından madde olmadığı söylenince; “ayıp ediyorsun, para kazanacan 10 tane alacaktım”, “N.’ye paspas”, “seni arayan numaraya dönüp bişey götürür müsün, yediler beni yine”, D.’dan bir şey istedikten sonra “bi de bi kıyağın sürprizin oldun abicim”, “Sen para kazanacaktın aptal”, “seni ne çok aradılar o gece, yediler, yediler beni”, “2 tuş 1 kuş paspas altı H. rica etti, kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurmaktan soruşturma dosyası ayrılan N.; “sigaramız yok hiç biliyorsun değil mi” deyince; “getiriyorum getiriyorum, istesene abi”, “Beni düşürdüğün duruma bak, şu an kriz geçiriyorum falan tarzı, anladın mı beni, ben alıştırdım.com, o yüzden sinirim bozuldu. Eğer müsaitsen geri ara, istersen git ver onlara bir şey. Çünkü canımı sıktılar benim”, “Murocum git paranı kazan, ben burda yokum ve sıkkın canım beni yiyorlar, ‘abla sen bi ara’ diye git paranı kazan”, “bi de fazla paradan sat bu şartla gelirim diye”, “yine arayacaklar sen müsaitsen küçük olsa da bi hatırım varsa git de beni yemesinler”, “sattıysan o kadar mutlu olacam ki”, “bi de K.’la onları 150 den sat hatta”, “bu da senin geçim kaynağın, haksızlık etmemek lazım”, 26 Kasım 2009 da D.’a; “ıslaktı herhalde yağmurda ıslanmış gibiydi, haberin olsun”, “bana bi tane de bonus yap”, N.’ye; “D. Abi’yi ararım oraya gelebilir mi” diye sorunca N. de “tamam gelebilir”, “400 vericem 2-2 eğer mümkünse, 3- 2 olsa yeni yıl hediyesi”, “10 tane olur mu”, “8 tane diyelim, yol dahil fiyatı bana yaz abicim”, “daha iyi kuş var, bu seferki güzel değildi haberin olsun”, “1 tane fazla olsa olur mu, yani 5”, “300 dün 300 bugün 600 vereceğim, bana 3 taş 2 kuş olmaz mı abisi”, S.’a A. H.’den bahsederek; “başka bi tane daha taksici var, ben baştakini tanıyorum”, D.’a; “A. abiyi gönder”, “3 taş 2 kuş, biri bonus olsun”, “stüdyoya gelir misin, borçlarını da ödeyecekler”, S. “kaç kişisiniz” diye sorunca; “iki kişi”, “çok süper çocuklar geldi haberin olsun”, “bir- iki ise uğramayayım” diyen Sinan’a; “2-2”, “3 taş 2 kuş”, 27 Ocak’ta saat 02.00 de D.’dan madde istedikten ve saat 02.10 da D. kapıyı açmasını söyledikten sonra saat 02.15 de M.’e; “hadi bekliyorum sana bir sürprizim var” şeklinde görüşmeler yaptığı ve sms ( Short Message Service ) gönderdiği,
08 Şubat 2009 tarihinde sanık S. yanında iken x şahsı aradığı, telefonu S.’a vererek görüşme yapmalarını sağladığı, x şahsın S.’a “istediğinden yok abi şu an” dediği, saat 03. 57 de S.’la konuştuğu, bir yerde buluşmak üzere anlaştığı, saat 04.01 ve 04.30 da x şahısları aradığı, onlarda da mal olmadığını öğrenince, saat 04.33 de D. adını kullanan E.’ı arayıp E. adına hareket eden A.’ı çağırdığı, 04.38 de A.’ı ( A. ) aradığı, Şişli Camii’nin yakınlarındaki Migros önünde buluşmayı kararlaştırdıkları, görüşme sırasında yanında diğer sanık S.’ın da bulunduğu, hatta sanığın telefonu ile bir kısım görüşmeyi S.’ın yaptığı, saat 04.42 de tekrar A. ( A. ) ile konuştuğu, saat 05.00 da “onlar buluştular” şeklinde E.’la konuştuğu, E.’a; “için rahat olsun, benden bir kancıklık çıkmaz” dediği, 10 Şubat 2009 günü saat 01.41 de E.’a; “senin numaranı arkadaşıma verdim” dediği, saat 01.44 de S.’ın E.’ı aradığı ve Şişli Migros’un önünde buluşmayı kararlaştırdıkları, saat 01.55 de yapılan görüşmede E.’ın “geldi mi arkadaş” diye sorduğu,
Özel Dairece sanığın arkadaşları ya da yakınları için diğer sanıklar S., A. ya da E.’dan istediği maddeler ele geçmeyip kriminal incelemesi yapılmadığından uyuşturucu ya da uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, bu sebeple sabit olan fiilinin, S. Y. ve E. S. arasında irtibat sağlayarak, S.’da ele geçirilen kokainin S. tarafından Erdal’dan satın alınmasına yardım etmekten ibaret olduğu dikkate alınarak, T.C.K.nın 39. maddesi uyarınca cezasından indirim yapılması gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına oyçokluğuyla karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, önceki görüşmelere konu maddeler ele geçmese dahi dosya kapsamına göre uyarıcı madde olarak kabul edilmesi gerektiği ve sanığın T.C.K.nun 37. maddesi uyarınca fail olarak sorumluluğunun bulunduğu görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Haklarındaki hükümler kesinleşen sanık S. Y., A. H. ve M. Ç. dışındaki diğer sanıkların beyanlarında incelemeye konu sanıkla doğrudan ilgili bir anlatım bulunmamaktadır.
Uyuşturucu madde ticareti ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçlarından hakkındaki mahkumiyet hükümleri kesinleşen sanık S. Y. aşamalarda; kokain kullanıcısı olan sanık D.’e bazen hergün, bazen gün aşırı, bazen üç günde bir olmak üzere günlük iki ya da üç tane, hatta bir seferinde altı tane uyuşturucu madde sattığını, D.’in iddianamede belirtildiği gibi uyuşturucu satışına hiçbir şekilde aracılık etmediğini, telefon görüşmelerinde geçen “kuş” tabirinin toz, “tuş” tabirinin ise taş kokain için kullanıldığını,
Uyuşturucu madde ticareti suçundan hakkında kurulan mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık A. H. aşamalarda; kullanıcı olan sanık D.’e evinin kapısına kadar giderek maddeyi paspasın altına koymak ya da kapının arkasından uzatmak suretiyle kokain temin ettiğini,
Sanık D.’in şoförü olup uyuşturucu madde ticareti suçuna iştirakten hakkında kurulan mahkumiyet hükmü kesinleşen sanık M. Ç. aşamalarda; sanık S.’ı “M.” olarak bildiğini, uyuşturucu madde satıcısı olduğunu patronu olan D.’den öğrendiğini, A. H.’i de “A.” olarak bildiğini, D.’e getirdiği uyuşturucu maddeleri verdiğini, D.’in evinde arkadaşlarıyla beraber uyuşturucu madde kullandığını, Kuruçeşme’deki evine ya da oteldeki odasına arkadaşı H. Ş. ya da E. S.’le kaldığı zaman A.’ın cd kutusu içerisinde getirdiği uyuşturucu maddeyi götürdüğünü, N. Ü.’la kaldığı sırada da yine A.’ın getirdiği cd kutusu içerisinde bulunan uyuşturucu maddeyi D.’e verdiğini, sanığın basın danışmanı olan E. S. ya da H. Ş. veya N. Ü.’a uyuşturucu madde temin edebilmek maksadıyla A. ve S.’ı göndermiş olabileceğini, zaman zaman S.’ı arayarak kendisinde toplanıldığını, arkadaşlarıyla birlikte olacağını, gelirken yanında uyuşturucu madde getirmesini söylediğini, S.’ın da bazen D.’de kalıp sabah erkenden çıktığını, bazı zamanlarda da D.’in iş çıkışı bizzat S.’la buluştuğunu, ondan mal aldığını, daha sonra da evde arkadaşlarıyla toplanarak içtiklerini, madde kullandıklarını eve eşiyle gittiğinde gördüğü dağınıklıklardan ve malzemelerden tahmin ettiğini, D.’i madde kullanımından dolayı sık sık uyardığını,
Kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan hakkındaki soruşturma dosyası ayrılan H. Ş.; kokain kullanan sanık D.’in telefon görüşmelerinde “taş, tuş” diye taş kokainden bahsettiğini, ancak kendisinin hiç kullanmadığını, bir görüşmesinde sanıktan “Deksatoni” adlı uyku ilacı istediğini, onun da kendisine uyku hapının yerini tarif ettiğini, uyku ilacı dört parçaya bölündüğü için “çok minik” dediğini,
Tanık F. Ş. Ö.; sanık D.’in H. ile beraber yarım litrelik şaşal su kabına düzenek hazırlayarak kokain içtiğini gördüğünü, bu olaya birkaç defa şahit olduğunu, yine sanığı yanlız olarak ve H. ile birlikte beyaz renkli tuza benzeyen toz bir maddeyi bir tabak içerisine koyup kartla ufalayarak rulo halinde bir kağıtla burunlarına beraber ve yalnız çektiklerini gördüğünü, bu maddenin toz kokain olduğunu öğrendiğini, sanık yakın arkadaşı olduğu için uyuşturucudan kurtarmak amacıyla defalarca ikazlarda bulunduğunu ve psikiyatriste götürdüğünü ama sonuç alamadığını,
Tanık Ş. Ç.; bir süre önce sanığın yatak odasında içerisine kalem sokulmuş pet şişe gördüğünü, daha sonra da sıkça ev temizliğini yaptığı zamanlarda da aynı şekilde çokça şişe gördüğünü, ne amaçla kullanıldığını sanığa sorduğunda kokain içmekte kullandığını belirterek, H. Ş. ile beraber kullandığını söylediğini, eve çok sık olarak sanığın arkadaşları olan H., basın danışmanı olan E., yakın arkadaşı N. ve çocukluk arkadaşı Ş.’in geldiklerini, beyan etmişlerdir.
Sanık D. S. Cumhuriyet Savcılığınca müdafii eşliğinde alınan 16.2.2009 tarihli ifadesinde; “…Ben bir takım sıkıntılarımı atlatmak amacıyla kokain kullanmaya başladım. Yaklaşık beş altı aydan bu yana bu maddeyi kullanırım. Maddeleri M. ve A. olarak bildiğim şahıslardan aldım. Bazen hergün, bazen üç günde, beş günde bir alırdım. Bazen bu maddeyi N. Ü., H. Ş. ile de aldığım olmuştur… Zaman zaman tapelerde görüşmelerde Z. adının geçmesinin sebebi, bu ismi benim seviyor olmam ve M. isimli kokain aldığım şahsın kendi telefonunda beni bu isimle kaydetmiş olmasıdır. 7 numaralı tapedeki ‘kız’ tabiri uyuşturucu madde için kullanılmıştır. 15 numaralı tapede M.’tan uyuşturucu madde istiyorum. 16 numaralı tapede T. isimli arkadaşın ofisindeyken M.’tan uyuşturucu madde istemiştim, ancak T. ne istediğimi bilmiyordu… 30 numaralı tapede; muhtemelen yanımdaki kişilerin aldığım uyuşturucu maddeleri kullandıklarını, bana içmek için uyuşturucu madde kalmadığını söyleyerek yeniden uyuşturucu madde istiyorum, bu istediğimi M. getirememişti. 33 numaralı tapedeki görüşme de yine N. ve H.’nün yanımda olduğu bir sırada yapılmış olabilir, bir önceki tapedeki savunmam geçerlidir… 42 numaralı tape; bu görüşmede de N.’nin oraya uyuşturucu madde istiyorum, N. ile birlikte uyuşturucu madde içiyorduk… Genelde uyuşturucu maddelerin parasını ben verirdim, ancak arkadaşlardan da uyuşturucu madde parası veren olmuştu. Zaman zaman getiren kişiye bu parayı verirler… 51-55 numaralı tapelerde benim iyiliğim için bazen getirmeme gibi durumlar oluyor, o sebeple arkadaşlarımı araya katarak getirmesini temin etmiş olabilirim.. 59 numaralı tapede yine M.’tan uyuşturucu madde istiyorum… 75 numaralı tapede H. muhtemelen benden uyuşturucu istemem için ricada bulunmuştur, ben de aramışımdır. Bu ortak paylaşımla ilgili bir konudur… 145 numaralı tapede, arkadaşlar beni bayıltana kadar ısrarda bulunuyorlar, muhtemelen yine İ. isimli müzisyen arkadaşım sıkıştırmıştır. Ben de ısrarına dayanamayarak M.’ı aramışımdır. 296 numaralı tapede; M., benden D.’ın telefonunu istemişti, ben de kendisine verdim, o da kendisinde mal kalmadığı için D.’dan uyuşturucu madde kendisi için istemişti”, sorgu hakimliğinde müdafii eşliğinde; “…S. Y.’i M. olarak tanıyordum, A. H.’i de birkaç kez görmüştüm, bu şahıslardan uyuşturucu almıştım, telefon görüşmeleriyle ilgili C.Savcılığında gerekli açıklamaları yaptım, kimseye menfaat karşılığı uyuşturucu madde temin etmiş değilim, suçum uyuşturucu kullanmaktan ibarettir…”, kovuşturma aşamasında; “…Kimseye madde temin etmedim. Aracılık yapmadım. Bir başkasının satışına aracılık etmedim. Ayrıca benden bu maddeyi temin ettiğini iddia eden hiç kimse de yoktur… Hakkımdaki iddiaları asla kabul etmiyorum, sadece kendime verdiğim bir zarar sözkonusudur, 7-8 ay kadar maddeyi kullandım. Pişmanım, hiç kimseye aracılık etmedim…”,
Şeklinde savunmalarda bulunmuştur.
5237 Sayılı T.C.K.nun “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin konumuza dair olan 3 ve 4. fıkraları;
“ ( 3 ) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.
( 4 ) Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretine dair fiiller; bu maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması, kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması olup, “imal”, “ithal” ve “ihraç” etme suçlarına göre ayrı bir suç olarak 3. fıkrada tanımlanmıştır. Fıkrada düzenlenen suçun oluşabilmesi için belirtilen seçimlik hareketlerden herhangi birisinin yapılmış olması yeterlidir.
Fıkrada sayılan seçimlik hareketlerden “başkalarına verme” kavramı üzerinde durulmalıdır. Uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri başkalarına verme; bir kişinin mülkiyetinde ya da zilyetliğinde bulunan uyuşturucu maddeyi satma veya satışa arz etme sayılmayacak şekilde ve bedel almadan başkasına devretmesidir. Bunun için uyuşturucuyu verecek kişiyle alacak kişinin iradelerinin uyuşması ve maddenin zilyetliğinin devredilmesi gerekir. Failin uyuşturucu ya da uyarıcı maddeyi herhangi bir maddi karşılık olmaksızın kullanmak üzere başkasına vermesi de bu kapsamdadır.
Dördüncü fıkraya göre de, uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması, bir ve 3. fıkralarda tanımlanan suçların konu bakımından nitelikli unsurunu oluşturmakta ve bu fıkralara göre verilecek cezaların artırılmasını gerektirmektedir.
Öte yandan, uyuşturucu ya da uyarıcı madde suçlarının çoğu zaman birden fazla kişi tarafından iştirak halinde işlendiği yargılama dosyalarından bilinmektedir. Üstlendikleri roller ve eyleme katılma durumuna göre sanıkların suçları nitelendirilecek ve haklarında 5237 Sayılı T.C.K.nun 37, 38 ve 39. maddeleri gereğince uygulama yapılacaktır. Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından “faillik” ve “yardım etme” kavramları üzerinde de durulmalıdır.
T.C.K.nun 37. maddesinde; “1 ) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
2- ) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır” şeklindeki hükme yer verilerek, 1. fıkrada müşterek faillik, 2. fıkrada ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda maddenin 1. fıkrasında düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
Öğretideki; “Müşterek faillik için olay mahallinde bizzat bulunmak zorunlu değildir. Uzaktan da olsa, mesela telsizle fiilin işlenişini yönlendirmek suretiyle müşterek fail olarak suçun icrasına iştirak mümkündür” ( İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 8. Bası, 2013, s. 478 ), “Suçun işlenişine katkıda bulunanların bu sebeple müşterek fail sayılabilmesi için mutlaka suçun işlendiği yerde olması gerekli değildir. Olay mahallinde bulunmamakla birlikte uzaktan suçun birlikte işlenişini etkileyen önemli bir katkıda bulunulması halinde de müşterek faillik söz konusu olur. Uzak bir pozisyondan olay yerinde etkili bir konumda olan faili telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarıyla koordine eden veya suçun işlenişi anında telefonla talimat veren kişi de bizzat müşterek faildir” ( M. Koca – İ. Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, Ankara, 2013, s.429 ) şeklindeki görüşler ve yerleşik yargısal uygulamalar göz önüne alındığında, müşterek faillik için “failler arasında birlikte suç işleme kararı olması” ve “suçun işlenişi üzerinde birlikte hakimiyet kurulması” şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının suçun işlenmesi açısından taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesine yaptıkları katkının diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına dair etkin ve fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır.
İştirak; bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kimse tarafından işbirliği içinde işlenmesini ifade eder. 5237 Sayılı T.C.K.sisteminde suça iştirak eden herkes, sırf iştirak ettiği için değil, suçun işlenişindeki katkısı ve bu katkının önemine göre cezalandırılmaktadır. Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştirenlerden her biri fail olarak sorumlu tutulmakta, böylece suçun işlenişi üzerinde birlikte hakimiyet kurarak suçu işleyen kimseler, suç için kanunda öngörülmüş cezayla cezalandırılmaktadır.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, kanunda şeriklik; azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olmayan suç ortağı, gerçekleşen fiilden, “bağlılık kuralı” uyarınca sorumlu olmaktadır.
Yardım etme, asli iştirakin dışında kalan, fakat sonucun meydana gelmesi bakımından nedensellik değeri taşıyan hareketi ifade eder. Burada fiil üzerinde hakimiyet kurulmamakta, sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır. Yardım edenin hareketi asli faile nazaran suçu oluşturucu ve yapıcı bir nitelik taşımayıp, destekleyici, hazırlayıcı veya kolaylaştırıcı bir durum arzettiğinden yardım eden ikincil bir konumda yer almaktadır.
T.C.K.nun 39. maddesinde yardım etme; “1 ) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
2- ) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
- a- ) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek,
- b- ) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak,
- c- ) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” şeklinde tanımlanmış,
40. maddesinde ise bağlılık kuralı; “1 ) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
2- ) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
3- ) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir” biçiminde düzenlenmiştir.
T.C.K.nun 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- ) Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
- a- ) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
- b- ) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmıştır.
2- ) Manevi yardım ise;
- a- ) Suç işlemeye teşvik,
- b- ) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
- c- ) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
- d- ) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek, şeklinde belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, T.C.K.nun 37 ve 39. maddelerindeki açık düzenlemeler uyarınca suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştirenler “fail” olarak kabul edilirken, suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştirmeyen, ancak suç işlemeye teşvik eden veya suç işleme kararını kuvvetlendiren veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat eden, suçun nasıl işleneceği hususunda yol gösteren veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlayan, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştıran kimseler ise “suça yardım eden” olarak sorumlu tutulmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Kaldığı otelde yapılan aramada 0,32 gram esrar, beş adet esrar bulaşıklı kağıt parçası, iki adet kokain bulaşıklı metal kutu ve nargile düzeneği haline getirilmiş pet şişe ele geçen sanık D.’in, telefon görüşmelerine konu olan ve satıcılardan istediği maddelerin de kokain olduğunu belirtmesi, Cumhuriyet savcılığınca müdafi eşliğinde alınan ifadesinde bazen yanında bulunduğu arkadaşlarının istek ve ısrarları üzerine onlar için de kokain istediğini, çoğunlukla ödemeyi kendisinin yaptığını savunması, telefon görüşme tutanaklarından da başkalarına temin etme hususunun tereddüte yer vermeyecek şekilde anlaşılıyor olması, uyuşturucu madde ticareti suçuna iştirak etmeden mahkum olan sanık M. ile tanıklar F. Ş. ve Ş.’ün de kokain kullanıcısı olan sanığın bazen arkadaşlarıyla birlikte de kullandığını ve bu amaçla kokain satın aldığını beyan etmeleri, sanıklar S. Y. ve A. H.’in sanığa kokain sattıklarını kabul etmeleri ve adı geçen sanıklarda kriminal analiz sonucunda kokain olduğu tespit edilen maddelerin ele geçmesi karşısında, uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkum olan inceleme dışı sanıklarda ele geçen kokainlerin öncekilerin devamı niteliğinde ve telefon görüşmelerine konu önceki maddelerin de uyarıcı maddelerden kokain olduğunun kabulü gerekmekte olup, böylelikle görüşmelere konu maddelerin ele geçmediğinden bahisle uyuşturucu ya da uyarıcı madde olarak kabul edilmeyeceği ileri sürülemeyecektir.
Sanıkların telefon konuşmalarında uyuşturucu ya da uyarıcı maddeden söz edilmeyip, onun yerine “taş”, “tuş”, “kuş”, “kız” vb… şeylerden bahsedilmekte ise de, uyuşturucu ya da uyarıcı madde ticareti suçunun işlendiği sabit kabul edilen ve kesinleşen diğer yargılama dosyalarında dosyalardaki telefon konuşmalarında da benzer şifreli kelimelerin kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Kaldı ki, sanıkların uyuşturucu madde ticareti suçunu işlerken yaptıkları telefon görüşmelerinde açıkça uyuşturucu ya da uyarıcı madde isimlerinden söz etmelerini beklemek hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir.
Öte yandan, sanık D. görüşmelere konu maddelerin tamamının kokain olduğunu, ancak sadece kendi kullanımı için aldığını kabul etmiş ise de, telefon konuşmalarına göre yoğun bir biçimde uyarıcı madde satın aldığı, içme ve arkadaşlarına verme gayreti içinde bulunduğu anlaşılan sanığın iddia ettiği gibi, bu satın almalarının kişisel kullanma amacına yönelik olması halinde, sıklıkla yapılan telefon görüşmelerine konu madde miktarlarının az olması gerekecektir. Oysa uyuşturucu maddenin, “5+5”, “9+3”, “5+4”, “7+2” şeklinde hemen hemen her gün satın alınması kişisel kullanım amacıyla hareket ettiğine dair savunmalarını çürütmektedir. Diğer taraftan sanığın müdafii huzurunda savcılıkta verdiği ve sulh ceza mahkemesindeki sorgu ifadesinde de kabul ettiği beyanında, zaman zaman arkadaşlarının kendisini bayıltacak derecede ısrar etmeleri ve ricada bulunmaları sebebiyle de satıcıları aradığı, genelde ödemeyi kendisinin yaptığı, bazen onlardan da para veren olduğu şeklindeki anlatımı da sanığın fiilinin uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri başkalarına verme suçunu oluşturduğunu göstermektedir.
Bu nedenle, hakkında T.C.K.nun 188/3 maddesinden mahkumiyet hükmü kurulan sanık D. S.’nin, suçun kanuni tanımında yer alan seçimlik hareketlerden “uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri başkalarına verme” fiilini gerçekleştirdiği ve 5237 Sayılı T.C.K.nun 37/1. maddesi uyarınca fiili gerçekleştiren fail olarak sorumlu olduğundan, hakkında T.C.K.nun 39. maddesinin uygulanması gerektiğine dair Özel Daire kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının sanık D. S. yönünden kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün adı geçen sanıkla ilgili olarak onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan A.Kınacı; “Tartışmanın konusu, sanık D.’in suça iştirakteki konumunun ‘fail’ mi yoksa ‘yardım eden’ mi olduğudur.
Suça iştirak 5237 Sayılı T.C.K.nın 37–41. maddelerinde düzenlenmiş ve suça iştirak eden kişiler fail, azmettiren ve yardım eden olarak üç gruba ayrılmıştır.
37. maddenin 1. fıkrasında ‘Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur’ denmiştir.
39. maddenin 2. fıkrası ise şöyledir:
‘Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a- ) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b- ) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c- ) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.’
Sözü edilen maddelerin metinleriyle gerekçesine göre; suçun yasadaki tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri ‘ortak fail’ olarak kabul edilir. Ortak failler, birlikte suç işlemeye karar veren, fiili birlikte gerçekleştiren ve fiil üzerinde ortak hakimiyet ( egemenlik ) kuran kimselerdir. Ortak fail sayılmayan, ancak 39. maddede belirtilen hareketleri yapanlar ise ‘yardım eden’ durumundadır.
Somut olayda;
a- ) Sanık D.’in kaldığı otel odasında 0,32 gram esrar, beş adet esrar bulaşıklı kağıt parçası, iki adet kokain bulaşıklı metal kutu ve nargile düzeneği haline getirilmiş pet şişe ele geçirilmiştir. Sanık, uyuşturucu ve uyarıcı madde kullandığını, bu maddeleri kullanmak için bulundurduğunu söylemiştir. Sanık hakkında ‘kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde bulundurma’ suçundan ayrıca kurulan hüküm temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
b- ) Diğer sanıklardan M. R.’nın üzerinde ve evinde toplam 55 paketçik kokain; A.’in üzerinde iki plaka ve iki paketçik olmak üzere 2,574 gram kokain; A.’ın üzerinde 60 paketçik halinde 6,523 gram kokain; B.’nin yatak odasında üç paketçik halinde 1,5 gram kokain, sekiz parça halinde 95,7 gram esrar, bir adet amfetamin içeren tablet ve bir adet esrarlı sigara; E.’ın yatak odasında kokain bulaşıklı nargile düzeneği; S.’ın evinde iki paketçik halinde 8 gram esrar, esrar içeren 2,091 gram kenevir parçası ve 127 adet boş poşetçik ele geçirilmiştir. Sanık D.’in bu maddelerle ilgisi olduğuna dair hiçbir beyan ve delil bulunmamaktadır.
c- ) Diğer sanıklardan, S.’ın evinde dört paketçik halinde 3,048 gram kokain bulunmuştur. Özel Daire çoğunluğu tarafından, sanık D.’in gerçekleştirdiği ileri sürülen diğer fiillerinin sabit olmadığı, sadece bu kokainin S. tarafından E. S.’dan satın alınmasına yardım ettiği ve bu sebeple cezasından T.C.K.nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiği kabul edilerek, D. hakkındaki hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise, sanık D.’in eyleminin sadece S. tarafından E.’dan kokain satın alınmasına yardım etmekten ibaret olmadığı, iddianamede gösterilen suçunun sabit olduğu gerekçesiyle Daire kararına itiraz etmiştir.
Hukuk bilimi, başta matematik ve mantık olmak üzere, maddi bilimlerin kurallarını ve verilerini dikkate alır.
Ele geçmeyen, bu sebeple bilimsel olarak incelenip niteliği belirlenemeyen bir maddenin ‘uyuşturucu veya uyarıcı madde’ olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Diğer yandan, somut olay ve olgularla, bu bağlamda ele geçirilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerle açıkça örtüşmeyen telefon konuşmaları delil olarak mahkumiyet hükmüne esas alınamaz.
Sanığın telefon konuşmalarında ve mesajlarında belirtilen maddelerin ele geçmemesi nedeniyle, bunların uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilmesine olanak yoktur. Diğer yandan, telefon konuşmaları ve mesajlar, S. dışındaki sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu ve uyarıcı maddelerle ilgili olay ve olgularla, bu bağlamda sözü edilen maddelerle örtüşmemektedir.
Sanığın sabit olan tek fiili, diğer sanıklar S. ve E. arasında irtibat sağlayarak, S.’da ele geçirilen kokainin S. tarafından E.’dan satın alınmasına yardım etmekten ibarettir. Bu sebeple sanık hakkında T.C.K.nın 39. maddesinin uygulanması gerektiğine dair Özel Daire’nin bozma kararı doğrudur.
Özel Daire çoğunluk görüşünün çelişkili olduğu düşüncesi de kabul edilemez. Çünkü, diğer sanıklardan M.’ın, sanıkta ele geçirilen kokaini temin ederek sanığa kullanması için verdiği sabit olduğu için asıl fail olduğu kabul edilmiştir.
Sonuç olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın varsayıma dayanan ve bu sebeple yerinde olmayan itirazının reddine karar verilmesi gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluk görüşüne katılmıyorum” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi de, benzer düşüncelerle itirazın reddi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :Açıklanan nedenlerle;
1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,
2- ) Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 3.6.2013 gün ve 3094-4985 Sayılı bozma kararının sanık D. S. hakkındaki mahkumiyet hükmüne dair olarak kaldırılmasına,
3- ) İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22.5.2012 gün ve 105-113 Sayılı hükmünün sanık D. S. yönünden ONANMASINA,
4- ) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.03.2014 tarihli müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2013/10-88
K. 2013/300
T. 11.6.2013
DAVA :Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık B. T.’ın 5237 Sayılı TCK’nun 188/3, 52, 53/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 6 yıl hapis ve 2000 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.1.2009 gün ve 440-5 Sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 9.3.2010 gün ve 11353-5347 sayı ile;
‘Sanığın temyiz dilekçesi de dikkate alınarak, suçla ilgili ihbarda bulunan H. Dilek’in tanık olarak dinlenmesi ve sonucuna göre suçun niteliğinin belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı biçimde hüküm kurulması’ isabetsizliğinden BOZULMASINA karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkeme tarafından sanığın ilk hükümdeki gibi cezalandırılmasına ilişkin, 28.9.2010 gün ve 168-285 Sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.3.2012 gün ve 7473-6679 sayı ile;
“Sanığa ait kömürlükte ele geçirilen toplam 373,15 gr esrarı, savunmasının aksine, satacağına veya başkalarına vereceğine dair kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu yerine uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması” isabetsizliğinden BOZULMASINA karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 3.7.2012 gün ve 238-277 sayı ile;
‘…Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği iddiasıyla zabıtaya yapılan bir ihbar vardır. İhbara istinaden evinde yapılan aramada hukuka uygun olarak uyuşturucu maddeler suç delili olarak elde edilmiştir, elde edilen uyuşturucu maddeler sanığın evinin müştemilatında kapısı kilitli olan kömürlükte soba içinde poşetlere saklanmış, 3 parça halinde bulunmuştur. Bir tanesi ise satışa hazır vaziyette jelatine sarılı olarak elde edilmiştir. Şayet sanık satmayacak kullanacaksa evinde bulundurduğu uyuşturucu maddeyi jelatine sarmasına gerek yoktur. Adli tahkikatlarda görüleceği üzere genelde uyuşturucu madde satışlarında fişek tabir edilen jelatine sarılı 5-6 gr. veya daha az ağırlıkta esrar maddeleri piyasaya pazarlanmaktadır. Satış işlemleri de bu şekilde gerçekleşmektedir. Sanık bunu evinde kullanmak amacıyla bulundursaydı, böyle bir zahmete girmesine gerek yoktu. Rastgele bir kağıda sarıp, üzerinde taşıyabilirdi. Bu da gösteriyor ki, ihbarda belirtildiği üzere sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığı ve uyuşturucu satıcılarının kullandığı yöntemi aynen uyguladığı anlaşılmaktadır. Sanığın ekonomik durumu da göz önünde bulundurulduğunda, 758 gr. esrar maddesini kullanım amacı ile depolayacak ve bu derece bütçesinden para ayıracak ekonomik gücü olmayan kişi olduğundan bu yöndeki savunmasının hayatın olağan akışına uymadığı görülmektedir. Diğer taraftan uyuşturucu ve uyarıcı maddeler insan sağlığı için ve geleceği için zararlı maddelerden olduğu, gelecek nesillerin olumsuz etkileyeceği bir gerçek olup, uluslarda bu insan sağlığı için zararlı uyuşturucu uyarıcı maddelerle müşterek mücadele içerisinde oldukları, bununla ilgili uluslararası mücadele örgütlerinin bulunduğu da bilinmekle, sanık B. T. hakkında uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği hususunda yazılı bir ihbarın bulunduğu ve yasaya uygun evinde yapılan arama sonucunda satışa hazır fişek tabir edilen jelatine sarılı uyuşturucu madde ile birlikte ticari ambalajlaması yapılmayan toplam 758 gr. esrarın sanıkta elde edilmiş olması, daha önce adli sicil kayıtları bulunan sanığın 17 seneden beri uyuşturucu maddeyi kullandığını belirttiğinden, bu uzun süreç içerisinde emniyet birimleri tarafından yakalanmasının da muhtemel olduğu, buna rağmen bu konuda uyuşturucu madde ile ilgili hiçbir suç kaydının da bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, sanığın uyuşturucu maddeleri kullanmak değil, ticari amaçla bulundurduğu hususunda mahkememize kesin vicdani kanı hasıl olmuştur” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 14.1.2013 gün ve 215263 Sayılı ‘bozma’ istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın eyleminin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti mi, yoksa kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
İstanbul Emniyet Müdürlüğüne 29.9.2008 günü gelen, gönderen kısmında H. D. yazan imzasız ihbar mektubunda sanığın uyuşturucu ticareti yaptığı bilgisinin yer aldığı,
14.10.2008 tarihli arama, yakalama ve el koyma tutanağının; “‘bir oda bir salon ve müştemilattan ibaret ikamette aramaya geçilmiş, ikametin müştemilatı olan kömürlük kısmının önüne gelindiğinde kapısının kilitli olduğu görülmüş, B. T. isimli şahıstan anahtarı istenmiş, kapı kilidi kişi tarafından getirilerek açtırılmış, yapılan aramada kömür sobası içerisinde satışa hazır vaziyette 1 adet jelatin içerisinde katı halde yeşil renkli daralı ağırlığı 6 gram, beyaz naylon poşet içerisinde yeşil renkli toz halde daralı ağırlığı 505 gram ve mavi naylon poşet içerisinde yeşil renkli bitki kırıntıları halinde daralı ağırlığı 247 gram olmak üzere toplam daralı ağırlığı 758 gram gelen esrar olduğu sanılan maddeler ele geçirilerek el konulduğu” şeklinde olduğu,
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının 14.10.2008 gün ve 10079 Sayılı raporunda, ele geçirilen maddelerden, net ağırlığı 5.2 gram gelen yeşil renkli toz ve topaklar halindeki maddenin uyuşturucu maddelerinden esrar olduğu, yeşil renkli bitki kırıntılarının uyuşturucu maddelerinden THC ihtiva eden ve esrar elde edilmesinde kullanılan hint keneviri bitki kırıntıları oldukları, toplam net ağırlığı 735.9 gram olan hint keneviri bitki kırıntılarından 367.95 gram toz esrar elde edilebileceğinin belirtildiği,
Tanık H. Dilek’in mahkemede; sanığı yaklaşık bir yıldır Beykoz’da bulunan Tokatköy Mahallesinde kiracı olarak oturmaya başladığı için tanıdığını, diyaloğunun olmadığını, uyuşturucu kullanmadığını, sanığı ihbar eden kişinin kendisi olmadığını beyan ettiği,
Sanık B. T.’ın aşamalarda; ele geçen esrarı kullanmak amacıyla saksıda yetiştirdiğini, ticaretini yapmadığını belirttiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 Sayılı TCK’nun ‘Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti’ başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; ‘Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır’ biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi 3. fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine dair çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve 2. fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.
Aynı kanunun ‘Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak’ başlıklı 191.maddesinin 1. fıkrası ise; ‘Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ şeklinde düzenlenmiş olup, gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.6.2004 gün ve 107-136 ile 6.3.2012 gün ve 387-75 Sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği gibi, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya işyerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlenmesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu sebeple değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrarı ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Suç tarihinde ihbar mektubuna istinaden usulüne uygun olarak gerçekleştirilen aramada sanığın evinin müştemilatı niteliğinde olan kömürlükte uyuşturucu madde ele geçirilmiş ise de, göndereni tespit edilemeyen ihbar mektubu dışında, sanığın uyuşturucu maddeyi sattığına dair başka bir delilin bulunmaması, el konulan uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanım sınırları içinde olması, sanığın tüm aşamalarda istikrarlı olarak uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğunu savunması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği şüphe boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ‘in dubio pro reo’ yani ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
Bu nedenle, sanığın sübuta eren eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak delillere dayanılarak, uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle, suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsiz ve yasaya aykırıdır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-) Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3.7.2012 gün ve 238-277 Sayılı direnme hükmünün suç vasfının hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.6.2013 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2016/1406
K. 2016/3485
T. 6.6.2016
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Sanıklardan Birinin Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünde Tutuklu Olarak Bulunduğu Sırada Hesabına Para Yatıranın Hangi Nedene Dayalı Olarak Bu Parayı Yatırdığı Hususunda Beyanının Alınması Gerektiği )
• ADLİ TIP RAPORU ( Misafirhane Kayıt Defteri İle Dosyada Mevcut Misafirhane Masraf Pusulası Üzerinde Bulunan İmzaların Sanıklara ve Tanığa Ait Olup Olmadığı Hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik ve Grafoloji İhtisas Dairesi Başkanlığından Rapor Alınması Gerektiği – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma )
• HTS KAYITLARI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanıkların Kullandıkları Telefon Numaralarının Görüşme ve Mesaj Kayıtları İle Baz İstasyonu Adı Bilgilerini İçerir Hts Kayıtlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından Temin Edilmesi Gerektiği )
• KAMERA KAYITLARININ İNCELENMESİ ( Sanıklardan Birinin Seyahat Ettiği ve Uyuşturucu Maddenin Ele Geçirildiği Otobüsün Yola Çıktığı Otogara Ait Kamera Görüntülerinin Varsa Temini İle Sanığın Otobüse Bindiği Sırada Kimin Bulunduğunun Tespiti Gerektiği – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma )
5237/m.188
ÖZET : Maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılabilmesi bakımından; misafirhane kayıt defteri ile dosyada mevcut misafirhane masraf pusulası üzerinde bulunan imzaların sanıklara ve tanığa ait olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik ve Grafoloji İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan rapor alınması, gerekmektedir. Sanıkların kullandıkları telefon numaralarının görüşme ve mesaj kayıtları ile baz istasyonu adı bilgilerini içerir HTS kayıtlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından temin edilmesi, sanıklardan birinin seyahat ettiği ve uyuşturucu maddenin ele geçirildiği otobüsün yola çıktığı otogara ait kamera görüntülerinin varsa temini ile, sanığın otobüse bindiği sırada kimin bulunduğunun tespiti, sanıklardan birinin Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nde tutuklu olarak bulunduğu sırada hesabına para yatıranın, hangi nedene dayalı olarak bu parayı yatırdığı hususunda beyanının alınması, daha sonra toplanan delillerin birlikte bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre, sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekir.
DAVA : Dosya incelendi.
Gereği Görüşülüp Düşünüldü:
KARAR : Temyiz incelemesi; sanık … müdafiinin istemi üzerine bu sanık yönünden duruşmalı, sanıklar … ve … hakkında ise duruşmasız olarak yapılmıştır.
Sanıklar … ve …’ın ele geçirilen uyuşturucu madde ile ilgilerinin olmadığını ve sanık … ile 22.7.2014 tarihinde Van ili TEİAŞ 17. İletim Tesis ve İşletme Grup Müdürlüğü misafirhanesinde birlikte kalmadıklarını savunmaları karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılabilmesi bakımından;
1- )Van ili TEİAŞ 17. İletim Tesis ve İşletme Grup Müdürlüğü misafirhane kayıt defteri ile dosyada mevcut misafirhane masraf pusulası üzerinde bulunan imzaların sanıklara ve tanık …’a ait olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik ve Grafoloji İhtisas Dairesi Başkanlığı’ndan rapor alınması,
2- ) Sanıklar … ve …’ın kullandıkları telefon numaralarının 21.7.2014-24.7.2014 tarihlerini kapsar şekilde görüşme ve mesaj kayıtları ile baz istasyonu adı bilgilerini içerir HTS kayıtlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından temin edilmesi,
3- ) Sanık …’in seyahat ettiği ve uyuşturucu maddenin ele geçirildiği 34 ZZ … plaka sayılı otobüsün yola çıktığı 23.7.2014 tarihli … ili otogarına ait kamera görüntülerinin varsa temini ile, sanık …’in otobüse bindiği sırada yanında …’nin bulunup bulunmadığının tespiti,
4- ) Sanık …’in … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nde tutuklu olarak bulunduğu sırada hesabına 14.4.2015 tarihinde 20.000 TL yatıran …’ın, hangi nedene dayalı olarak bu parayı yatırdığı hususunda beyanının alınması,
Daha sonra toplanan delillerin birlikte bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre, sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabul ve uygulamaya göre de;
a- ) Sanık … hakkında TCK’nın 188/3-4-5 ve 192/3. maddeleri uyarınca tayin olunan cezadan TCK’nın 62. maddesi uyarınca indirim yapılması sırasında sonuç cezanın “9 yıl 4 ay 15 gün hapis” cezası yerine “9 yıl 4 ay hapis” cezası olarak eksik hükmolunması,
b- ) Sanık …’ın Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.12.2008 tarih ve 2008/314 esas, 2008/430 karar sayılı ilamına konu mahkumiyetinin tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, temyize konu suçun işlendiği tarihten sonra kesinleşen Asliye Ceza Mahkemesi’nin 7.8.2014 tarih ve 2008/525 esas, 2009/1676 karar sayılı ilamının TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına esas alınması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları ile sanık … müdafiinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu sebeplerle yerinde olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA, CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca sanıklar … ve …’ın kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 06.06.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2015/15697
K. 2016/101
T. 14.1.2016
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMA VEYA SAĞLAMA SUÇU ( Önceki Tarihli Eylemle İlgili Olarak Sanıklar Arasındaki İletişim Tespit İçerikleri Sanığın Bu Fiiline Dair Dava Açılmadığı da Dikkate Alınarak Sanığın Bu Fiili İle İlgili Dava Açılmasından Sonra Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi Gerektiği )
• TANIK BEYANLARININ DELİL NİTELİĞİ ( Sadece Birlikte Aynı Yerde Bulunduklarını Gösteren Hts Kayıtları ve Tanığın Mahkeme Aşamasında Değişen Beyanı Dışında Kuşku Sınırlarını Aşan Yeterli ve Kesin Delil Bulunmadığından Sanığın Beraati Yerine Mahkumiyetine Karar Verilmesinin Kanuna Aykırı Olduğu )
• DELİL YETERSİZLİĞİ ( Sanığın Savunmasının Aksine Tanıkta Ele Geçirilen Uyuşturucu Madde İle Bağlantılı Olduğunun Saptanamadığı – Sadece Birlikte Aynı Yerde Bulunduklarını Gösteren Hts Kayıtları ve Tanığın Mahkeme Aşamasında Değişen Beyanı Dışında Kuşku Sınırlarını Aşan Yeterli ve Kesin Delil Bulunmadığı )
• TELEFON GÖRÜŞMELERİNİN DELİL NİTELİĞİ ( Kendisinde Yakalanan Uyuşturucu Maddeyi Sanıktan Aldığını Söyleyen Şahsın Beyanı ve Sanık İle Anılan Şahıs Arasında Gerçekleşen ve İçeriği Başka Anlamlara da Gelebilecek Telefon Görüşmeleri Dışında Sanığın Bu Fiili Gerçekleştirdiğine ve Mahkumiyetine Dair Yeterli Delil Bulunmadığı )
5237/m.188
ÖZET : Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilmeyen sanığın savunmasının aksine, tanıkta ele geçirilen uyuşturucu madde ile bağlantılı olduğunun saptanamadığı, sadece birlikte aynı yerde bulunduklarını gösteren HTS kayıtları ve tanığın mahkeme aşamasında değişen beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığından sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır. Öte yandan, diğer sanık hakkında kurulan hükme yönelik incelemede; kendisinde yakalanan uyuşturucu maddeyi sanıktan aldığını söyleyen şahsın beyanı ve sanık ile anılan şahıs arasında gerçekleşen ve içeriği başka anlamlara da gelebilecek telefon görüşmeleri dışında sanığın bu fiili gerçekleştirdiğine ve mahkumiyetine dair yeterli delil bulunmadığı; buna karşın önceki tarihli eylemle ilgili olarak ise sanığın diğer sanıkta ele geçirilen ve diğer sanık ile birlikte naklettiği anlaşılan uyuşturucu maddeyi getirten kişi olduğuna dair adı geçenlerin beyanları ve sanıklar arasındaki iletişim tespit içerikleri, sanığın bu fiiline dair dava açılmadığı da dikkate alınarak sanığın bu fiili ile ilgili dava açılmasından sonra hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.
DAVA : Dosya incelendi.
Gereği Görüşülüp Düşünüldü:
KARAR : 1- )Sanık K. ve K. hakkında kurulan hükümlere yönelik incelemede;
Sanık K.’in beyanı ve iletişim tespiti çözüm tutanağı içeriğine sanık S.’la ilgili bozma nedenleri nazara alınarak S. hakkında atılı suça iştirak etmekten kamu davası açılıp sonucuna göre sanıklar hakkında TCK’nın 188/5. maddesi gereğince üç kişi birlikte işleyip işlemediklerinin tartışılmaması karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, iletişim tespit tutanaklarının içeriği karşısında tebliğnamedeki bozma düşüncesine katılınmamıştır.
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık K. müdafİi ile sanık K. ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
2- )Sanık C. hakkında kurulan hükme yönelik incelemede;
Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilmeyen sanığın savunmasının aksine, tanık E. İ.’te ele geçirilen uyuşturucu madde ile bağlantılı olduğunun saptanamadığı, sadece birlikte aynı yerde bulunduklarını gösteren HTS kayıtları ve E.’ın mahkeme aşamasında değişen beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığından sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi;
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün CMK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanığın TAHLİYESİNE; başka bir suçtan hükümlü ya da tutuklu bulunmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,
3- )Sanık S. hakkında kurulan hükme yönelik incelemede;
Kendisinde yakalanan uyuşturucu maddeyi sanıktan aldığını söyleyen İ.’in beyanı ve S. ile İlkin arasında gerçekleşen ve içeriği başka anlamlara da gelebilecek telefon görüşmeleri dışında sanık S.’ın 26.02.2014 tarihli bu fiili gerçekleştirdiğine ve mahkumiyetine dair yeterli delil bulunmadığı; buna karşın 09.01.2015 tarihli eylemle ilgili olarak ise sanığın K.’de ele geçirilen ve K. ile birlikte naklettiği anlaşılan uyuşturucu maddeyi getirten kişi olduğuna dair adı geçenlerin beyanları ve K. ile S. arasındaki iletişim tespit içerikleri, sanığın bu fiiline dair dava açılmadığı da dikkate alınarak S.’ın bu fiili ile ilgili dava açılmasından sonra hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün CMK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanığın TAHLİYESİNE; başka bir suçtan hükümlü ya da tutuklu bulunmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 14.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2013/10-468
K. 2014/268
T. 20.5.2014
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ( İletişimin Denetlenmesi Tedbiri Kararı – Hakim Kararı İle Uyuşturucu Madde Ticareti Suçundan Alınan İletişimin Denetlenmesi Kararları Üzerine Elde Edilen Delillerin TCK’nun 188/5 ve 220/1-2. Md.leri Uyarınca Kurulan Hükümler Yönüyle Hukuka Aykırı Deliler Olarak Kabulü İle Hükme Esas Alınamayacağı Yönündeki Bozma Kararlarının Yerinde Olmadığı )
• İLETİŞİMİN DENETLENMESİ TEDBİRİ KARARI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Soruşturmanın Konusunu Oluşturan Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu Yönüyle Hukuka Uygun Yöntemlerle Elde Edilen Deliller Olarak Kabulü İle Sanıklar Hakkında Kurulan Hükümlere Esas Alınmasının Usul ve Kanuna Uygun Olduğu )
• HUKUKA UYGUN YOLLARLA ELDE EDİLEN DELİL ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçundan Alınan İletişimin Denetlenmesi Kararları Sonucu Elde Edilen Delillerin CMK’nun Suç ve Hüküm Tarihi İtibarıyla Yürürlükte Bulunan 135. Md.sinin Altıncı Fıkrası Uyarınca Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kuran veya Yönetenler Hakkında Kurulacak Hükümlere Esas Alınmasının Mümkün Olduğu )
• SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇU ( İletişimin Denetlenmesi Tedbiri Kararı – Sanıkların Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgütün Yöneticisi Mi Yoksa Üyesi Mi Olduğu Ancak Yargılamanın Sonunda Belli Olacağından Bu Delillerin Bir Kısım Sanıklar Hakkında Suç İşlemek Amacıyla Kurulmuş Olan Örgüte Üye Olmak Suçundan Kurulan Hükme Esas Alınmalarında Bir İsabetsizlik Bulunmadığı )
5237/m.188/5,220
5271/m.135/6,138,217,250
ÖZET : Uyuşmazlık; sanıklar hakkında suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçundan yapılan soruşturmada, 5271 sayılı CMK’nun 135/6. maddesi uyarınca uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları üzerine elde edilen delillerin 5237 sayılı TCK’nun 188/5 ve 220/1-2 maddeleri açısından da hükme esas alınmalarının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğince 5271 sayılı CMK’nun soruşturma tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 250 ve 251. maddeleri uyarınca sanıklar hakkında örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti suçunun işlendiği şüphesiyle yapılan soruşturma ve Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, uyuşturucu madde ticareti suçundan 5271 sayılı CMK’nun 135. maddesi uyarınca alınan iletişim denetlenmesi tedbiri kararları üzerine hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş olan delillerin yerel mahkemece, sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan hükümlere esas alınması yanında, uyuşturucu madde suçunun suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgütün faaliyeti kapsamında işlenmesini cezayı artıran bir hal olarak düzenleyen 5237 sayılı TCK’nun 188. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanması ve aynı soruşturmanın konusunu oluşturan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu yönüyle de hukuka uygun yöntemlerle elde edilen deliller olarak kabulü ile sanıklar hakkında kurulan hükümlere esas alınması usul ve kanuna uygun olup, Özel Dairenin 5271 sayılı CMK’nun 135/6. maddesi uyarınca hakim kararı ile uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları üzerine elde edilen delillerin 5237 sayılı TCK’nun 188/5 ve 220/1-2. maddeleri uyarınca kurulan hükümler yönüyle hukuka aykırı deliler olarak kabulü ile hükme esas alınamayacağı yönündeki bozma kararları yerinde değildir.
Uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları sonucu elde edilen delillerin 5271 sayılı CMK’nun suç ve hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 135. maddesinin altıncı fıkrasının ( a-8. ) bendi uyarınca, suç işlemek amacıyla örgüt kuran veya yönetenler hakkında kurulacak hükümlere esas alınması mümkün olup, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olanlar hakkında kurulacak hükümlere esas alınamayacağı ileri sürülebilir ise de, Ceza Genel Kurulunun kararında da belirtildiği üzere, nitelik değiştirmesi mümkün bulunan suçlar yönünden de elde edilen delillerin hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delil olarak kabulü ile hükme esas alınması mümkün olup, sanıkların suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisi mi yoksa üyesi mi olduğu ancak yargılamanın sonunda belli olacağından, bu delillerin bir kısım sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak suçundan kurulan hükme esas alınmalarında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
DAVA : Sanık S. A.’ın suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek suçundan 5237 sayılı TCK’nun 220/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis, sanıklar V. A., M. Ç., H. Ç., S. Ç. ve O. Ç.’in suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçundan aynı kanunun 220/2 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis, tüm sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan aynı kanunun 188/3, 4, 5, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis ve 150.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına, mahsuba ve tutukluluk hallerinin devamına ilişkin, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.03.2012 gün ve 275 – 31 sayılı kısmen re’sen temyize tâbi olan hükmün sanıklar S., H. O., O. G., M. S., S. müdafileri ile sanık V. A. tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 31.01.2013 gün ve 2012/22375 – 1077 sayı ile;
“… C- ) Sanık S. A. hakkında suç işlemek için örgüt kurma suçundan; sanıklar V. A., H. Ç., O. Ç., M. Ç. ve S. Ç. hakkında ise suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
5237 sayılı TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibarıyla devamlılık göstermesi gereklidir. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da aranmalıdır. Örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu değildir. Soyut olarak sanık sayısının üç kişiden fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebilir.
Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçu nedeniyle iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması kararları alınmıştır. Bu kararlara dayanılarak dinlenen telefon görüşmeleri, ancak uyuşturucu madde ticareti yapma suçu yönünden delil olarak kullanılabilir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçları yönünden dinleme kararı bulunmadığından, sözü edilen telefon konuşmaları bu suçlarda delil olarak kullanılmaz. Öte yandan, CMK’nın 135. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin hükümler suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçu için uygulanamaz.
Somut olayda, örgüt oluşturmak için sanıkların sayısı yeterli ise de; suç işleme iradelerinde devamlılık ve aralarında hiyerarşik ilişki bulunduğuna ilişkin delil olmadığından, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek için örgüt kurma ve dolayısıyla suç işlemek için kurulan örgüte üye olma suçlarının unsurlarının oluşmadığı; hukuka aykırı delil niteliğindeki telefon konuşmalarının bu suçlar yönünden hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanıkların bu suçlardan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi
… D- ) Sanıklar S. A., V. A., H. Ç., O. Ç., M. Ç. ve S. Ç. hakkında suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
1- ) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu ile ilgili bozma nedenine göre, koşulları bulunmadığı halde, sanıklar hakkında TCK‘nın 188. maddesinin 5. fıkrasının uygulanması,
2- ) TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrası uygulanırken, sanıkların bu fıkranın ( c ) bendinde yazılı olan ‘velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri’ açısından yoksunluğunun, sadece kendi altsoyları üzerindekiler yönünden koşullu salıverilmesine, diğer kişiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceği gözetilmeden; ‘TCK’nın 53. maddesinin ( 1 ) numaralı fıkrasının ( c ) bendi yönünden koşullu salıverilmelerine kadar, diğer bentler açısından ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar’ sürmesine karar verilerek, sözü edilen maddenin ( 2 ) ve ( 3 ) numaralı fıkralarına aykırılık oluşturulması…”,
İsabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi Y. Kocamış; “… Sanıklar hakkında örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti suçundan yapılan soruşturmada, 5271 sayılı CMK’nun 135/6. maddesi uyarınca uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları üzerine elde edilen delillerin 5237 sayılı TCK’nun 188/5 ve 220/1-2. maddeleri kapsamında hükme esas alınmalarının mümkün olduğu” görüşüyle kararın ( C ) ve ( D ) bentlerine yönelik karşı oy kullanmış,
Daire üyesi … ise; “… Uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları üzerine elde edilen delillerin 5237 sayılı TCK’nun 188/5 ve 220/1-2. maddeleri kapsamında hükme esas alınmalarının mümkün olduğu, ancak somut olayda suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçlarının sabit olmadığı” şeklinde kararının ( C ) bendine ilişkin değişik gerekçe ile bozma düşüncesi açıklamıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.03.2013 gün ve 157343 sayı ile;
“… Dairenin incelemeye konu ilamının ( C ) ve ( D ) bölümlerindeki suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarına yönelik olarak sanıklar S. A., V. A., H. Ç., O. Ç., M. Ç. ve S. Ç. hakkında yapmış olduğu bozmalarının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Zira, Daire ilamının ( C ) bölümündeki bozmanın kabulü mümkün değildir. İletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin karar alınırken eylemin örgüt kapsamında işleneceğine ilişkin baştan bir bilginin bulunmasını ve buna göre talepte bulunup karar alınmasını gerektiren bir zorunluluk bulunmamaktadır. 5271 sayılı CMK’nın 135. maddesinin 3. fıkrasındaki düzenlemede de suçun türünün belirtilmesinin yeterli olduğu, örgütlü olmasını dinleme kararlarındaki sürelerin uzatılması için aramıştır. Yine 5271 sayılı Kanun’ın 6. fıkrası ‘Bu Madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a ) Türk Ceza Kanununda yer alan;
… 6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ( Madde 188 ),
… 8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ( iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220 ),
7. Bu Maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.’
Buradaki düzenlemenin 6. bentinde de açıklandığı gibi uyuşturucu madde imal ve ticareti madde 188 denilerek bir bütün olarak belirtilmiştir. Yani TCK’nın 188/5. maddesinin uygulanmasının gerekeceği durumlar ayrıca belirtilmemiştir. Zaten bu ayırımın yapılarak iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasına yönelik kararların alınmasını istemek Kanun’ın bu düzenlemesine de aykırıdır.
Kaldı ki uyuşturucu madde suçunun işlendiğini tespit edip en başta iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması için talepte bulunan kolluk ‘…yüklü miktardaki maddeyi yurtdışına sevk etme hazırlığı içerisinde bulunan suç örgütünün deşifre edilmesi ve uyuşturucu maddenin ele geçirilmesi amacı ile teknik takip destekli çalışma yapılması…’ şeklinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ( CMK 250. maddesi ile görevli ve yetkili Başsavcıvekilliği )’dan talepte bulunduğu 10. Ceza Dairesi’nin 2012/9688 esas ( Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 15.11.2011 tarih, 2010/199 esas-2011/242 karar ) sayılı dosyasında CMK ‘nın 250. maddesine göre görevli Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.05.2010 tarihli 2010/834 numaralı, 26.05.2010 tarihli 2010/857 numaralı, 27.05.2010 tarihli 2010/869 numaralı, 28.05.2010 tarihli 2010/882 numaralı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 01.06.2010 tarihli 2010/2269 numaralı, 01.06.2010 tarihli 2010/2270 numaralı, 04.06.2010 tarihli 2010/2359 numaralı iletişimin tespiti kararları ile yine incelemeye konu bu dosyada ( 10. Ceza Dairesi 1012/22375 Esas-Adana 8. Ağır Ceza mahkemesi’nin 27.03.2012 tarih, 2010/275 esas, 2012/31 karar ) Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18.06.2010 tarihli 2010/2694 numaralı, 30.06.2010 tarihli 2010/2743 numaralı, 01.07.2010 tarihli 2010/2759 numaralı, 27.07.2010 tarihli 2010/3143 numaralı, 02.08.2010 tarihli 2010/3264 numaralı, 09.08.2010 tarihli 2010/3275 numaralı, 11.08.2010 tarihli 2010/3316 numaralı, 11.08.2010 tarihli 2010/3345 numaralı, 18.08.2010 tarihli 2010/3513 numaralı, 19.08.2010 tarihli 2010/3533 numaralı, 20.08.2010 tarihli 2010/3575 numaralı, 06.09.2010 tarihli 2010/3604, 06.09.2010 tarihli 2010/3605 numaralı, 13.09.2010 tarihli 2010/3800 numaralı, 14.09.2010 tarihli 2010/3853 numaralı, 14.09.2010 tarihli 2010/3858 numaralı yine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.06.2010 tarihli 2010/949 numaralı, 12.07.2010 tarihli 2010/986 numaralı, 14.07.2010 tarihli 2010/1041 numaralı, 02.08.2010 tarihli 2010/1205 numaralı, 04.08.2010 tarihli 2010/1268 numaralı, 04.08.2010 tarihli 2010/1269 numaralı, 23.08.2010 tarihli 2010/1362 numaralı, 26.08.2010 tarihli 2010/1428 numaralı, 02.09.2010 tarihli 2010/1540 numaralı, iletişimin tespiti kararlarının gerekçe bölümünün ‘Şüphelilere atılı suçun örgütlü olduğu anlaşılan uyuşturucu madde kaçakçılığı olup CMK 250’de ve 135’de sayılı suçlardan olduğu, bu suç ile ilgili …’ biçiminde olduğu anlaşılmıştır.
Suçların vasıflandırmasını ve detaylı olarak şüpheliler tarafından hangi suçların işleneceğini belirlemeyi kolluktan beklemek, kolluk kuvvetlerine yargılamayı yapacak olan mahkemelerin hakimlerin yetkisini vermiş olmak anlamına gelecektir. Eğer suçun vasıflandırması ve delillerin de buna göre toplanması kolluktan beklenecekse o zaman savcılıklara da ihtiyaç kalmayacaktır. Mahkemelere de kolluk tarafından işlendiği tespit edilen ve vasıflandırılan suçlardan dolayı sadece hüküm kurmak kalacaktır.
Örneğin sanıkların afyon sakızı ticareti yaptıklarına ilişkin iletişimin tespiti ve kayda alınması kararları alınıp buna göre takip yapılırken sanıklar yakalanmış olsa ve ticaretini yaptıkları maddenin eroin olduğu kovuşturma aşamasında tespit edilirse o zaman sanıklar hakkında TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrası uygulanamayacak mıdır?
Olayımızdaki durumda da sanıklar için hiç iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması kararı bulunmasaydı ancak CMK’nun 250. maddesi veya TMK’nun 10. maddesine göre görevli olmayan bir Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılama yapılırken uyuşturucu madde suçunun teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiği tespit edilip görevsizlik kararı verilmiş olsaydı ve dosyadaki delillerle de örgütün varlığı sabit olsaydı o zaman sanıkların örgüt kurmaktan ve örgüte üye olmaktan beraatine mi karar verilecekti? Aksine bu durumda sanıkların hem TCK’nın 220. maddesine, hem de TCK’nın 188/3-4-5. maddelerine göre cezalandırılmaları yoluna gidilecekti. Bu nedenle bu şekilde elde edilen yukarıda sayılan iletişimim tespiti ve kayda alınması kararlarına göre toplanan delillerin hukuka aykırı delil niteliğinde olmadığı ve örgütün varlığı için yani sanıkların TCK’nın 220. maddesine göre cezalandırılmaları ve TCK’nın 188/3-4 maddelerine göre belirlenen cezanın TCK’nın 188/5. maddesine göre artırılması içinde delil olarak kullanılabileceği kabul edilmelidir.
… Bu dosyanın da sanığı olan S. A. aynı zamanda 2012/9688 esas sayılı dosyanın da sanığıdır ve her iki dosyada da ceza almıştır. 10. Ceza Dairesi’nin 2012/22375 Esas sayılı inceleme konusu bu dosyası ile 2012/9688 esas sayılı dosyalarındaki bozmalarda bu sanığın suçlarının sübut bulmadığından beraat etmesi gerektiğine ilişkin bir bozma bulunmamaktadır.
Söz konusu 2012/9688 esas sayılı dava dosyasında suça konu 313 kilo 451 gram eroinin sanık Serhan’ın da aralarında bulunduğu organizasyon tarafından yurtdışına ihraç edilemeden daha önceden başlatılan teknik takip sırasında 04.06.2010 tarihinde yapılan operasyonla ele geçirilmesinden sonra firari şüpheli olarak aranan sanık Serhan’ın da arasında bulunduğu sanıklar hakkında 26.08.2010 tarihli iddianame ile örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ihraç etme suçundan açılan kamu davasının yargılanması sonucunda sanıkların mahkûmiyetlerine ilişkin karar verilmiştir.
Sanık Serhan, ihracını gerçekleştirmeye çalıştığı eroinin ele geçirilmesinden sonra yeniden bir yapılanmaya girmiş, aynı yöntemle eroin ihraç etmek amacıyla sanık O. Ç.’in yetkili müdür olarak görevlendirildiği N… G… P… ve D… Ticaret Ltd. Şti. adıyla 23.07.2010 tescil tarihli bir şirket kurulmuş, yurt dışına eroin gönderme hazırlıklarına başlamışlardır.
… Telefon görüşmeleri sanık Serhan’ın kurduğu ilk organizasyon yakalanmasından sonra yeni bir organizasyon kurma faaliyetini açıkça göstermektedir. Suçun işleneceğinin tespit edilip ilk iletişimin kayda alınması ve tespiti kararının alındığı 26.05.2010 tarihinden bu dosyanın konusu olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği 18.09.2010 tarihine kadar sanıkların devamlılık arzeden bir iradeleri de mevcuttur. Ayrıca tespit edilebilen iki farklı eylem vardır. Her ne kadar her iki dosyanın tüm sanıkları aynı değilse bile ortak bir amacın gerçekleştirilmesinin hedeflendiği açıkça ortadadır. Sanık Serhan’ın yönetici konumunda bulunduğu her iki dosyada ele geçirilen madde miktarı da dikkate alındığında bu miktardaki eroin maddesinin tesadüfi bir araya gelmeler ve bireysel bir takım becerilerle elde edilmesi ve pazarlanması hayatın olağan akışına da aykırıdır.
Yine; CGK’nın 12.06.2007 tarih 154/145 sayılı kararı da suç vasfının değişmesi durumunda iletişim kaydını tek başına hukuka aykırı delil haline getirmeyeceğine işaret etmiştir.
Suç konusu eroinin miktarı ile ele geçiriliş biçimi, bir kısım sanıkların yurt dışı bağlantıları, sanıklar arasında geçen ve yukarıda izah edildiği şekilde örgütün varlığı ve kabulü için delil olarak kabul edilmesi gereken telefon görüşmelerinin içeriği, daha önce araçları iki kez deneme amaçlı olarak yurt dışına göndermeleri şeklinde gerçekleşen suç işleme iradelerindeki devamlılık ve aynı yöntemlerle yurt dışına eroin göndermek amacıyla şekli olarak tabela şirketi kurmaları, aralarında gevşekte olsa hiyerarşik ilişki bulunması dikkate alınarak;
Sanıklar Serhan, Veli, Hacı Osman, Osman Gürkan, Mustafa Sırrı ve Sinan hakkında kurulan ve diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasındaki eksiklik yönünden düzeltilerek onanması gerekmektedir…”,
Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 28.01.2013 gün ve 158-561 sayı ile, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Sanıklar Ş. A., N. D. ve S. A. hakkındaki yargılama dosyasının ayrılmasına ve sanık Y. Y. hakkında kurulan hükmün Özel Dairece savunma hakkının sınırlandığından bahisle bozulmasına karar verilmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık S. A. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve uyuşturucu madde ticareti yapma, sanıklar V. A., M. Ç., H. Ç., S. Ç., O. Ç. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti suçundan yapılan soruşturmada, 5271 sayılı CMK’nun 135/6. maddesi uyarınca uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları üzerine elde edilen delillerin 5237 sayılı TCK’nun 188/5 ve 220/1-2 maddeleri açısından da hükme esas alınmalarının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar hakkında Ankara C.Başsavcılığınca görevsizlikle gönderilen soruşturma kapsamında suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde kaçakçılığı yaptıkları iddiasıyla özel görevli ağır ceza mahkemesi hakimliğinden iletişimin denetlenmesi kararlarının talep edilmesi üzerine, 5271 sayılı CMK’nun 250. maddesi uyarınca görevli ve yetkili Ankara 11 ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimlerince ve Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında ise Mersin Sulh Ceza Mahkemelerince iletişimin tespiti kararları verildiği,
Olay, arama, el koyma ve yakalama tutanağına göre, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş bir örgütün faaliyetleri çerçevesinde müteselsilen eroin ticareti yapan ve eroin ihraç eden şahısların deşifre edilmesi ve yakalanmalarına yönelik olarak yürütülen çalışmalarda, M. O.’nın sevk ve idaresindeki tır aracı ile yurt dışına yasal yük arasında uyuşturucu madde göndereceğinin değerlendirilmesi üzerine, Tarsus ilçesi otoban yolu üzerinde aracın durdurulduğu, sürücü Muhsin’in yasal yükünün kavun olduğunu ve Hollanda’ya gideceğini belirttiği, tır aracının dorse kapılarının İskenderun Gümrük Müdürlüğünce mühür tatbik edilerek Kapıkule Gümrük Müdürlüğüne sevk edildiğinin tespit edilmesi üzerine araç ve içindekilerin soğuk hava deposuna götürüldüğü, yapılan aramada dorsede tahta paletler içerisindeki kavunların aralarına saklanmış 9 ayrı poşet içinde toplam 468 paket içinde eroin ele geçtiği, 115,25 kg maddenin net 72,607 kg eroin ihtiva ettiğinin Adana Kriminal Polis Labatuvarı Müdürlüğünce belirlendiği,
Tüm sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma, sanık S. A. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, diğer sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçlarından açılan kamu davasında mahkûmiyet hükmü kurulurken, iletişimin tespiti kararları ile elde edilen görüşme dökümanlarına da dayanıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için öncelikle ceza muhakemesi hukukunun en önemli ilkelerinden birisini oluşturan delillerin serbestliği ilkesi ile hukuka aykırı yöntemle elde edilen delillerin kullanılması konuları üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak bir biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğin belirlenmesinde kullanılan yegane araçlar deliller olup, 5271 sayılı CMK’nun “Delilleri takdir yetkisi” başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklindeki düzenleme ile bu husus belirtilmiştir. Bu düzenleme ile ayrıca delillerin serbestliği ilkesine de vurgu yapılmaktadır. Buna göre, ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir.
Maddi gerçeğin araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin serbestliği ilkesine “delil yasakları” olarak adlandırılan bir takım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları, “delil elde etme” ve “delil değerlendirme” yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara “delil elde etme yasakları”, hukuka uygun elde edilmiş bile olsa o delilin yargılamada ortaya konulup değerlendirilebilmesine ilişkin yasaklara ise “delil değerlendirme yasakları” denilmektedir.
İfade alma ve sorgunun 5271 sayılı CMK’nun 148. maddesinde sayılan şekillerde yapılması, tanıklıktan çekinme hakkı olan kişiye bu hakkının hatırlatılmaması delil elde etme yasaklarına; duruşmada tanıklıktan çekinen tanığın önceki ifadesinin okunamaması, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılamaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir.
5271 sayılı CMK’nun 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklindeki düzenleme ile ayrıca ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre tüm deliller kanunda gösterilen yönteme uygun olarak elde edilmelidir.
Ancak, delil elde etmeye ilişkin her hukuka aykırılığın o delilin yargılamada kullanılmasına engel oluşturup oluşturmayacağı hususu üzerinde de ayrıca durulmalıdır. Eğer ihlal edilen kural bir hak ihlaline neden olmuyor ve adil yargılanma ilkesi zedelenmiyorsa, o delilin yargılamada değerlendirilemeyeceğinden bahsedilemeyecektir. Örneğin; usulüne göre alınmış arama kararına istinaden, herhangi bir hak ihlaline neden olunmadan yapılan arama sonunda ele geçen delillerin, sadece arama sırasında bulunması gereken kişilerin orada bulundurulmaması suretiyle şekle aykırı hareket edildiğinden bahisle mahkûmiyet hükmüne esas alınamayacağı kabul edilemeyecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.06.2007 gün ve 147-159 ile 13.03.2012 gün ve 278-96 sayılı kararlarında da bu sonuca ulaşılmıştır. Aksi durumun kabulünün, ceza yargılamasında hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına, adalet ve eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açabilecek son derece ağır sonuçları da birlikte getireceği şüphesizdir.
5271 sayılı CMK’nun 217. maddesinin ikinci fıkrasına ilişkin gerekçede; “Maddenin son fıkrası, usul hukuku yönünden olağanüstü önem taşıyan ve adil yargılama ile bağlantılı bir ilkeyi belirtmektedir. İlke, delilin doğruluğunu, haklılığını hakkaniyete uygunluğunu sağlamak amacını gütmektedir. Böylece ister soruşturma ister kovuşturma evrelerinde olsun, hukuka aykırı olarak, örneğin, işkence, narko analiz, hataya sürükleyici eylemler, sorgulamalar, baskılar, kişinin fizik ve moral bütünlüğüne saldırılar yolu ile elde edilmiş deliller hükme esas alınamayacaktır” denilerek, delilin hükme esas alınmasına engel oluşturan hukuka aykırılıkların “sanığın temel haklarını” ihlal eden aykırılıklar olduğu belirtilmiştir.
Basit şekle aykırılıklar da dahil olmak üzere hukuka uygun şekilde elde edilmeyen her türlü delilin hükme esas alınmaması gerektiği yönünde öğretide bir kısım yazarların görüşleri olmakla birlikte, bazı yazarlar da bu hususta; “‘Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller’ kavramındaki ‘hukuka aykırılık’, sanığın temel haklarını ihlal eden bir hukuka aykırılık olarak anlaşılmalıdır. Muhakemenin sonunda, yapılan işlemler bir bütün olarak değerlendirilmeli ve muhakeme neticesinde, hukuka uygun veya aykırı yöntemlerle elde edilen deliller kullanılarak verilen hüküm, Anayasanın 36 ıncı maddesinde gösterildiği biçimde ‘adil’ ise, bir delil hukuka aykırı bir yöntemle elde edilmiş olsa dahi kullanılabilmelidir” ( Nurullah Kunter, Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onaltıncı Baskı, Beta Yayınevi, 2007 yılı, s. 1080 ), “Hak ihlali kriterlerine yer vermeyen böyle bir değerlendirme, herhangi bir hakkın ihlal edilmediği her türlü basit şekli aykırılıkların da mutlak bozma sebebi sayılmasını gerektireceğinden uzun vadede son derece ağır sonuçların doğmasına yol açabilir. Burada her şekli aykırılık aynı zamanda hak ihlaline de yol açar gibi toptancı bir iddianın ileri sürülmesi mümkündür; ancak, böyle bir iddianın gerçeklerle alakası bulunmamaktadır. Gündüz yapılması gereken arama gece yapılmışsa, bundan başka hiçbir hukuka aykırılık söz konusu değilse, burada hangi hak ihlal edilmiştir? Hiçbir hak ihlal edilmemiştir. Sadece şekli bir aykırılık söz konusudur.” ( B.Ö., D. T., M. R. E., Ö. S., Y. F.S., E. A. N.ve Uygulamalı. Ceza Muhakemesi Hukuku, 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, 2010, s. 376 ) şeklinde görüş bildirmişlerdir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de P.G. ve J.H/Birleşik Krallık ve Khan/Birleşik Krallık davalarında, soyut şekilde hukuka aykırı delillerin dışlanmaması gerektiğine işaret etmiş, somut olay dikkate alındığında hukuka aykırı da olsa delilin kullanılmasının söz konusu olabileceğini, asıl önemle üzerinde durulması gereken hususun yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığı konusu olduğunu belirtmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiş olan koruma tedbirleri arasında yer alan telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin de ele alınması gerekmektedir.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, mevzuatımızda sadece 30.07.1999 tarih ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda belirli örgütlü suçlar için düzenlenmiş iken, özellikle çıkar amaçlı ve örgütlü suçlulukla daha etkin bir şekilde mücadele edilebilmesi noktasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun genel bir düzenlemeye ihtiyaç duyulması sonucunda 5271 sayılı CMK’nun 135 ve devamı maddeleri kaleme alınmıştır.
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbiri 5271 sayılı CMK’nun 135 ila 138. maddelerinde düzenlenmiş olup, 135. maddede iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi olmak üzere dört çeşit tedbire yer verilmiş, tedbirlerin yerine getirilme şartları ve usulü düzenlenmiş, verilecek kararların kapsamı ve uygulama süresine ilişkin olarak ayrıntılı düzenleme yapılmıştır. Kanunun 136. maddesinde, 135. maddede sayılan tedbirlerin uygulanmasına ilişkin olarak şüpheli veya sanığın müdafii için öngörülen istisnalar belirtilmiş, 137. maddede telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararlarının ne suretle icra edileceği, kayda alınan iletişim içeriklerinin yazıya dökülmesi, işlemlere son verilmesi ve iletişim içeriğine ilişkin kayıtların yok edilmesi ile ilgililere bilgi verilmesi hususları düzenlenmiş, 138. maddede ise tesadüfen elde edilen deliller konusu hükme bağlanmıştır.
Suç ve hüküm tarihi itibarıyla 5271 sayılı CMK’nun 135. maddesinin altıncı fıkrası; “Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a ) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti ( madde 79, 80 ),
2. Kasten öldürme ( madde 81, 82, 83 ),
3. İşkence ( madde 94, 95 ),
4. Cinsel saldırı ( birinci fıkra hariç, madde 102 ),
5. Çocukların cinsel istismarı ( madde 103 ),
6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ( madde 188 ),
7. Parada sahtecilik ( madde 197 ),
8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma ( iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220 ),
9. Fuhuş ( madde 227, fıkra 3 ) ( İlgili fıkra 5560 sayılı Kanunun 45. maddesi ile yürürlükten kaldırılıp, aynı kanunun 3. maddesi ile değiştirilen 5237 sayılı TCK’nun 80. maddesinin birinci fıkrasına eklenmiştir. )
10. İhaleye fesat karıştırma ( madde 235 ),
11. Rüşvet ( madde 252 ),
12. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama ( madde 282 ),
13. Silahlı örgüt ( madde 314 ) veya bu örgütlere silah sağlama ( madde 315 ),
14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk ( madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337 ) suçları.
b ) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı ( madde 12 ) suçları.
c ) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin ( 3 ) ve ( 4 ) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,
d ) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
e ) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar” şeklinde düzenlenmiş olup, fıkrada iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümlerin hangi suçlarda uygulanabileceği belirtilmiştir. Buna göre, dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirlerine sadece maddede sınırlı olarak sayılan suçlar yönüyle başvurulabilir iken, iletişimin tespiti tedbiri yönüyle ise bir suç sınırlaması bulunmayıp, şartların varlığı halinde tüm suçlar yönüyle bu tedbire başvurulması mümkündür.
Hükümden sonra 06.03.2014 tarih ve 28933 sayılı mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 6526 sayılı Kanunla CMK’nun 135. maddesinin 6. fıkrasının 8. bendi tümüyle yürürlükten kaldırılmış; böylece TCK’nun 220. maddesinde düzenlenen tüm suçlar için iletişimin dinlenmesi, tespiti ve kayda alınmasının yolu kapatılmıştır.
CMK’nun “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı 138. maddesinin ikinci fıkrası; “Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135’inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir” şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nun yürürlüğe girmesinden önce iletişimin denetlenmesi tedbirine 1412 sayılı CMUK’nda yer verilmemiş olup, bu tedbire ilk kez 30.07.1999 tarih ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda yer verilmiş olmakla birlikte, tesadüfen elde edilen delillerin kullanılması konusunda anılan kanunda da bir düzenleme bulunmadığından, 01.06.2005 tarihinden önce uygulanan iletişimin dinlenmesi tedbirleri sırasında tesadüfen elde edilen bulguların yargılamada delil olarak kullanılmasının hukuka aykırı olduğu Ceza Genel Kurulunun 13.06.2006 gün ve 122-162 ile 22.01.2008 gün ve 101-3 sayılı kararlarında da belirtilmiştir. Ancak 5271 sayılı CMK’nun 138. maddesinin ikinci fıkrası göz önünde bulundurulduğunda, 01.06.2005 tarihinden sonra uygulanacak olan iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat anılan kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilmesi halinde, tesadüfen elde edilen delil olarak adlandırılan bu delilin belirtilen suçun soruşturulması ve kovuşturulmasında kullanılması mümkündür.
Anılan kanunun 138. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile, iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda, bu delilin kullanılabileceğinin kabul edilmiş olması, tedbirin uygulanması sonucu elde edilen delillerin 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı olmak kaydıyla aynı soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olan suçlar yönüyle evleviyetle kullanılabileceğinin kabulünü gerektirmektedir. Aksi halde, özellikle örgütlü suçlulukla etkin bir şekilde mücadele amacıyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbirini düzenleyen kanun koyucunun amacına aykırı hareket edilmiş olmakla birlikte, örgütlü suçlulukla mücadelenin zorlaştırılması gibi bir sonuca neden olunması da söz konusu olacaktır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Tuncay Özkan/Türkiye kararında; “5/1. maddesi, Sözleşmeye taraf devletlerin organize suçlarla yeterli önlemler alınarak mücadele etmede güvenlik güçleri için büyük zorluklara sebep olabilecek bir biçimde şüphesiz uygulanmamalıdır” şeklindeki görüşüyle, kanuni düzenlemelerin özellikle örgütlü suçlarla mücadeleyi zorlaştıracak şekilde uygulanmaması gerektiğini önemle vurgulamıştır.
Kaldı ki 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birisi yönüyle uygulanan iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri sonucu elde edilen delillerin, fıkrada sayılan ve aynı soruşturma veya kovuşturmanın konusunu oluşturan bir diğer suç yönüyle kullanılmasını yasaklayan bir düzenlemeye telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin düzenlendiği maddelerde de yer verilmemiştir.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nun soruşturma tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan “Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi” başlıklı 250. maddesinin; “Türk Ceza Kanununda yer alan;
a ) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu,
b ) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c ) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ( 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç ),
Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür” şeklinde düzenlenmiş olan birinci fıkrası ile aynı kanunun “Soruşturma” başlıklı 251. maddesinin; “250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır” şeklinde düzenlenmiş olan birinci fıkrasının ilk cümlesi göz önünde bulundurulduğunda, özel yetkili Cumhuriyet Başsavcılıkları ancak örgüt faaliyeti kapsamında işlenen uyuşturucu madde ticareti suçlarına ilişkin soruşturmaları yapmakla yetkili ve görevlidir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğince 5271 sayılı CMK’nun soruşturma tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 250 ve 251. maddeleri uyarınca sanıklar hakkında örgütlü olarak uyuşturucu madde ticareti suçunun işlendiği şüphesiyle yapılan soruşturma ve Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, uyuşturucu madde ticareti suçundan 5271 sayılı CMK’nun 135. maddesi uyarınca alınan iletişim denetlenmesi tedbiri kararları üzerine hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş olan delillerin yerel mahkemece, sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan hükümlere esas alınması yanında, uyuşturucu madde suçunun suç işlemek amacıyla kurulmuş olan bir örgütün faaliyeti kapsamında işlenmesini cezayı artıran bir hal olarak düzenleyen 5237 sayılı TCK’nun 188. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanması ve aynı soruşturmanın konusunu oluşturan suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu yönüyle de hukuka uygun yöntemlerle elde edilen deliller olarak kabulü ile sanıklar hakkında kurulan hükümlere esas alınması usul ve kanuna uygun olup, Özel Dairenin 5271 sayılı CMK’nun 135/6. maddesi uyarınca hakim kararı ile uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları üzerine elde edilen delillerin 5237 sayılı TCK’nun 188/5 ve 220/1-2. maddeleri uyarınca kurulan hükümler yönüyle hukuka aykırı deliler olarak kabulü ile hükme esas alınamayacağı yönündeki bozma kararları yerinde değildir.
Uyuşturucu madde ticareti suçundan alınan iletişimin denetlenmesi kararları sonucu elde edilen delillerin 5271 sayılı CMK’nun suç ve hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 135. maddesinin altıncı fıkrasının ( a-8. ) bendi uyarınca, suç işlemek amacıyla örgüt kuran veya yönetenler hakkında kurulacak hükümlere esas alınması mümkün olup, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olanlar hakkında kurulacak hükümlere esas alınamayacağı ileri sürülebilir ise de, Ceza Genel Kurulunun 12.06.2007 gün ve 154-145 sayılı kararında da belirtildiği üzere, nitelik değiştirmesi mümkün bulunan suçlar yönünden de elde edilen delillerin hukuka uygun yöntemlerle elde edilen delil olarak kabulü ile hükme esas alınması mümkün olup, sanıkların suç işlemek amacıyla kurulan örgütün yöneticisi mi yoksa üyesi mi olduğu ancak yargılamanın sonunda belli olacağından, bu delillerin bir kısım sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak suçundan kurulan hükme esas alınmalarında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Zira, 5271 sayılı CMK’nun 135. maddesinin altıncı fıkrasının ( a-8. ) bendinde belirtilen iletişimin denetlenmesi tedbirinin 5237 sayılı TCK’nun 220. maddesinin ikinci ve yedinci fıkraları yönüyle uygulanmayacağına ilişkin düzenlemenin, yapılan soruşturmada şüphelilerin baştan itibaren suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olduklarının başka delillerle belirlendiği durumlar yönünden geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin sanık S. A. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve sanıklar V. A., Y. Y., M. Ç., H. Ç., S. Ç. ve O. Ç. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ile tüm sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti suçlarına ilişkin ( C ) ve ( D ) bentlerindeki bozma kararının kaldırılmasına, hükümlerin esasının incelenmesi amacıyla dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan A. Kınacı; “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ( AİHS )’nin 8. maddesine göre, ‘Her kişi özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılmasına resmî bir makamın müdahalesi demokratik bir toplumda millî güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suçların önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın ve başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması için zorunlu bulunduğu ölçüde ve kanunla düzenlenmesi koşuluyla olabilir.’
AİHS’nin başlangıç bölümü ile 53. maddesi hükümlerine göre; AİHS, insan haklarını ve temel özgürlükleri asgari ölçüde koruyan bir sözleşmedir. Zamanla koruma sınırlarının genişletilmesi amaçlanmıştır. AİHS’ye taraf olan devletler, iç hukuklarında insan haklarını ve temel özgürlükleri daha fazla koruyacak düzenlemeler yapabilirler veya bu konuda başka bir sözleşmeyi kabul edebilirler. AİHS’nin hiçbir hükmü, bu nitelikteki düzenlemelere aykırı düşecek şekilde yorumlanamaz. Başka bir anlatımla, AİHS’ye taraf olan devletlerin, iç hukuklarında veya kabul ettikleri başka bir sözleşmede yer alan insan haklarını ve temel özgürlükleri daha fazla koruyan hükümlerin, AİHS’ye aykırılığı ileri sürülemez
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 22. maddesinde ‘Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde karar kendiliğinden kalkar’ hükmü yer almaktadır.
Böylece, diğer bireysel hakların yanında, haberleşme özgürlüğü ve haberleşmenin gizliliği de temel bir insan hakkı olarak koruma altına alınmıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ( CMK’nın ) 135. maddesinin ilk dört fıkrasında, bir suç nedeniyle yapılan soruşturma kapsamında, şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitinin, dinlenmesinin ve kayda alınmasının ( haberleşmesinin gizliliğine müdahale edilebilmesinin ) koşulları ve biçimsel kuralları belirlenmiş; bu soruşturma tedbirinin hangi suçlar için uygulanabileceği sınırlı olarak sayılmıştır. Buna göre, şüphelinin telefonu ancak hâkim kararı ile ya da gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda Cumhuriyet savcısının yazılı kararı ile dinlenebilir. Dinlemeye Cumhuriyet savcısı karar vermiş ise, bu kararın derhal hâkimin onayına sunulması gerekir. Hâkim bu kararı onaylamadığı takdirde, telefon dinleme tedbiri derhal kaldırılır.
CMK’nın ‘Tesadüfen elde edilen deliller’ başlığını taşıyan 138. maddesinin ikinci fıkrasında ise, ‘Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir’ denilmiştir.
Gerekli koşullar bulunduğunda, bir şüphelinin telefonunun dinlenmesi için hâkim veya Cumhuriyet savcısından alınan karar, sadece o şüphelinin kararda belirtilen suçuyla ilgili olarak haberleşmesinin gizliliğine müdahale yetkisi verir. Kararda yer almayan suç için ayrıca hâkim veya Cumhuriyet savcısından karar alınmalıdır.
İletişimin dinlenmesi koruma tedbirine başvurulmasındaki asıl amaç, maddî delillere ulaşmada telefon konuşmalarından bir araç olarak yararlanmaktır. Konuşmalardan hareket edilerek, varsa maddî deliller elde edilmelidir. Demokratik ülkelerin benimsediği pozitif ceza muhakemesi hukukunda, serbest iradeye dayalı ikrar bile mahkûmiyet için yeterli delil sayılmamaktadır. Telefon konuşmaları, somut olay ve olgularla örtüşmedikçe ve bu kapsamda maddî bulgularla desteklenmedikçe, mahkûmiyet için yeterli delil olamaz.
Somut olayda, sanıkların sadece ‘uyuşturucu madde ticareti yapma’ suçu için telefonlarının dinlenmesine karar verilmiştir. TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen ‘örgüt kurma’ ve ‘örgütü yönetme’ suçları için verilmiş bir karar bulunmamaktadır. Kararda uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun ‘örgütlü’ olarak işlendiğinin belirtilmesi, ‘örgüt kurma’ ve ‘örgütü yönetme’ suçları için de dinleme kararı verildiği anlamına gelmez.
Telefon dinleme kararının verildiği tarih itibarıyla, CMK’nın 135. maddesinin 6. fıkrasının 8. bendine göre, TCK’nın 220. maddesinde tanımlanan suçlardan sadece ‘örgüt kurma’ ve ‘örgütü yönetme’ suçları için telefon dinleme kararı verilebilir; ‘örgüte üye olma’ ve ‘örgüte yardım etme’ suçlarından dolayı iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması mümkün değildir. Hükümden sonra 06.03.2014 tarih ve 28933 sayılı mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan 6526 sayılı Kanunla CMK’nın 135. maddesinin 6. fıkrasının 8. bendi tümüyle yürürlükten kaldırılmış; böylece TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen tüm suçlar için iletişimin dinlenmesi, tespiti ve kayda alınmasının yolu kapatılmıştır.
Sanıkların telefon konuşmalarının “örgüt kurma” ve ‘örgütü yönetme’ suçları yönünden ‘tesadüfen elde edilen delil’ olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir; çünkü bu konuşmalar soruşturması yapılan suçla ilgilidir. Tesadüfen elde edilen delil sayılsa bile yapılacak işlem, örgüt kurma suçuyla ilgili telefon konuşmalarına ilişkin ses kaydı ve çözüm tutanağını Cumhuriyet savcısına derhal bildirmekten ibarettir. Bu durumda Cumhuriyet savcısı, mevcut konuşmalara dayanarak belirtilen suçlardan dolayı soruşturma yapabilir. Soruşturma yaptığı takdirde, bu suçlar için ayrıca dinleme kararı almadıkça telefon konuşmaları delil olarak değerlendirilemez.
Örgüt kurma ve örgüte üye olma suçları yönünden telefon konuşmaları dışında hiçbir delil yoktur. Telefon konuşmaları ise bu suçlarda delil olarak kullanılamaz.
Öte yandan, olayda örgütün unsurları da bulunmamaktadır. Suç konusu uyuşturucu maddeyi ihraç etmek için iki kez boş araçlarla deneme yapılması, sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu devamlı olarak işlemeyi kararlaştırdıkları anlamına gelmez. Ayrıca, sanıklar arasında hiyerarşik bir ilişki de saptanmış değildir.
Sonuç olarak;
a ) Uyuşturucu madde ticareti yapma suçu için verilen telefon dinleme kararları üzerine tespit edilen telefon konuşmaları, TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen suçlarda delil olarak kullanılamaz.
b ) Sanık Serhan’ın ‘suç işlemek için örgüt kurma’, diğer sanıkların ‘suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma’ suçlarını işlediklerine ilişkin kuşkuyu aşan yeterli ve kesin delil yoktur.
c ) Ortada bir örgüt bulunmadığı için sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu ‘teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde’ işledikleri de kabul edilemeyeceğinden, belirtilen suçtan dolayı TCK’nın 188. maddesinin 5. fıkrası uyarınca cezalarının artırılması mümkün değildir” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi de; “itirazın reddi gerektiği” yönündeki benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- ) Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 31.01.2013 gün ve 22375 – 1077 sayılı bozma kararının sanık S. A. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve sanıklar V. A., Y. Y., M. Ç., H. Ç., S. Ç. ve O. Ç. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma ile tüm sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti suçlarına ilişkin ( C ) ve ( D ) bentlerinin KALDIRILMASINA,
3- ) Dosyanın, hükümlerin esasının incelenmesi amacıyla Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.05.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2017/1614 |
Karar | : 2021/11017 |
Tarih | : 01.11.2021 |
1)UYAP kayıtlarına göre aynı yargı çevresinde bulunan Tekirdağ 1 nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan hükümlü olması nedeniyle kendiliğinden duruşmaya gelme olanağı bulunmayan ve duruşmalardan bağışık tutulma talebinde bulunmayan sanığın, hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı son oturumda hazır bulundurulması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla CMK’un 196. maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,
Kabule göre;
2) Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “ 30.03.211, 12.04.2011, 17.04.2011” yerine sanık ayrımı yapılmaksızın “ 28.06.2011” olarak yazılması,
Kabule göre;
2) Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “ 30.03.211, 12.04.2011, 17.04.2011” yerine sanık ayrımı yapılmaksızın “ 28.06.2011” olarak yazılması,
3) Sanığın uyuşturucu madde sattığına ilişkin edinilen bilgiler üzerine, gizli soruşturmacıların 30.03.2011, 12.04.2011 ve 17.04.2011 tarihlerinde sanıktan esrar satın aldıkları; görevlilerin değişik tarihlerdeki satın alma işlemlerinin suç delillerini elde etmeye yönelik çalışmalar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, dolayısıyla alıcı görevlilere yapılan uyuşturucu madde satışlarının zincirleme suç kapsamında değerlendirilemeyeceği, böylece sanığın hareketlerinin bütünüyle 5237 sayılı TCK’nın 188/3. maddesinde açıklanan “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” ve “uyuşturucu maddeyi satışa arz etme” seçimlik hareketlerini oluşturduğu,
Ancak; dosya içerisinde fotokopi evrakı bulunan ve iddianameye konu edilmeyen 25.06.2011 tarihli suça ilişkin Çorlu İlçe Emniyet Müdürlüğünce tanzim edilen fezleke evrakının akıbetinin araştırılarak dava açılmış ve derdest ise birleştirme kararı verilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyasının getirtilerek bu dosya içine konması; sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilip, eylemlerin tek suç, iki ayrı suç ya da zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışılıp değerlendirildikten sonra, zincirleme suç oluşturduğunun kabul edilmesi durumunda; ağır sonuç doğuran suç esas alınarak belirlenecek cezanın, zincirleme suç nedeniyle TCK’nın 43. maddesi gereğince artırılması ve böylece bulunacak sonuç cezanın, kesinleşen hükümdeki sonuç cezadan “fazla olması halinde” aradaki fark kadar “ek cezaya hükmolunması”, aksi halde “ek ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2015/8804 |
Karar | : 2018/5686 |
Tarih | : 04.12.2018 |
Mahkeme : DENİZLİ 4. Ağır Ceza Mahkemesi
UYAP sistemi üzerinden yapılan sorgulamada ve dosyadaki mevcut belgelere göre, sanık hakkında 24/02/2012, 10/03/2012 ve 10/04/2012 tarihlerinde işlediği ileri sürülen ”uyuşturucu madde ticareti yapma” suçu nedeniyle 30/04/2013 tarihinde düzenlenen iddianame ile açılan kamu davası üzerine Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/118 esas sayılı dosyasında; “TCK’nın 43/1. maddesi kapsamında değerlendirme yapılabilmesi açısından Dairemizin 2015/8804 esas sırasına kayıtlı temyizen incelenen dava dosyasının dönüşünün beklenilmesine karar verildiği”, bu dosya yönünden ise sanığın 11.03.2012 tarihinde işlediği iddia olunan ”uyuşturucu madde ticareti yapma” suçu nedeniyle 13/03/2012 tarihinde iddianame düzenlendiği, dolayısıyla sanığın 24/02/2012 ve 10/03/2012 tarihli eylemlerinin hukuki kesintiyi oluşturan Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/69 esas dosyası kapsamında yer alan 13/03/2012 tarihli iddianameden önce olması karşısında, birleştirme kararı verilerek, tüm deliller birlikte değerlendirilip, eylemlerinin tek suç, üç ayrı suç ya da zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışılıp değerlendirildikten sonra sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 04.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve İlgili Dairelerin yerleşik ve istikrarlı kararları uyarınca Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak Suçundan bahsedebilmek için;
- Üye sayısının en üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
- Üyeler arasında gevşek de olsa bir hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı gevşek veya sıkı bir ilişki mevcut olmalıdır.
- Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için su. İşlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçları konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir.
- Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden kişilerin belli bir suçu işlemek amacıyla veya bir suç işlemek maksadıyla bir araya gelmeleri halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
- Amaçlanan suçları işlemeye elverişli , üye , araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir. Ceza yargısında, şüphenin sanıklar lehine yorumlanması, evrensel hukukun vazgeçilmez ve değişmez ilkesidir. CGK..2006/10-253, 2007/80, 03.04.2007
Amaç suç, örgütün plan ve program dahilinde esaslı olarak işlemeyi amaçladığı suçtur. Bu nedenle TCK Md 220 de zikredilen örgüt kurma ve yönetme suçu, amaç suçu işlemek için araç suçtur.
TCK Md 314/1 maddesindeki silahlı örgüt ile TCK Md 220 de zikredilen silahlı örgütü biri birinden ayırmak gereklidir. TCY nin 220/3 üncü maddesinde zikredilen silahlı Örgüt; Kanun’un suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla oluşturulan bir örgüt türü iken, 314/1 maddesindeki silahlı örgüt; Yasa’da yer alan her suçu değil, sadece TCK nın 302-316 maddelerinde sayılan suçları işlemek maksadıyla teşekkül ettirilmiş bir örgüttür. Bu bağlamda TCK Md 314/1 de belirtilen silahlı örgüt yapılanması ve nitelendirmesi Yasa’da sayılan suçların işlenmesine yönelik olarak sınırlıdır. TCK md 314 ve 220 hükümlerinin bir arada uygulanması mümkün değildir. Zira Md 314, TCK Md 220 e göre özel hüküm niteliğindedir. Bu sebeple sanıklar hakkında TCK Md 314/1 uygulanması halinde ayrıca Md 220/3 hükmünden ayrıca ceza tesis edilemez. TCK md 314 de belirtilen silahlı örgüt suçu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’n 3. Maddesi uyarınca aynı zamanda Terör Suçu Niteliğindedir. Bu bakımdan TCK md 314 değerlendirmesinde 3713 Sayılı Kanun Hükümleri de birlikte değerlendirilir.
TCK md 6/1-f, ; Silah deyiminden;
1. Ateşli silahlar,
2. Patlayıcı maddeler,
3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler anlaşılır demekle silah kavramını geniş turmuştur.
Ancak silahlı örgüt suçları vahim suçlardandır. Böyle bir örgütlü suç için, insan bedeni hariç, 6/1-f maddesinde belirtilen silahlardan tamamının silah olarak kabul edilmesi adil olmayacaktır. Bir başka deyişle silah kavramının geniş tutulması halinde, 220/3 ve 314/1 inci maddelerinde belirtilen suçları işlemek amacıyla kurulan veya yönetilen her örgütün silahlı örgüt olarak kabülü gerekecektir. Silahlı örgütlerde bahsedilen silah ve/veya silahların, örgüte ait veya örgüt tarafından kolaylıkla ulaşılabilecek ve eylemlerde kullanılabilecek olması gerekir. Örgüt mensuplarının kişisel ihtiyaçları sebebiyle bireysel silahları , örgüt silahı sayılmaz ve ruhsatsız ise 6136 Yasa uyarınca bu silahtan ayrıca sahibine ceza verilmesi gerekir. Ancak örgüt mensup ve üyelerine ait olan ruhsatlı veya ruhsatsız silahlar örgüt silahı gibi kullanılıyor ise ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlarda kullanıldıkları açıkça tespit edilebiliniyorsa, örgüt silahı gibi işlem görmesi gerekir. Örgütün silahlı olarak addedilmesi için üye mensupların veya yöneticilerin tamamının silahlı olmaları gerekmez; amaçsal suç ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen sair suçları işlemeye elverişli ve örgüt faaliyetlerinde kullanılmak amacıyla, örgüte ait silahların bazı örgüt mensuplarında mevcut olması yeterlidir. Ele geçirilen silahların örgüte ait oldukları ve örgüt faaliyetinde kullanılmak amacıyla bulundurulduğuna dair atılı suçtan mahkumiyete yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı somut delillerin varlığı şarttır. Örgütün silahlı olup olmadığı hususundaki takdir yetkisi Mahkemeye aittir. Hakim bu husustaki değerlendirmesini, ele geçirilen toplam silah sayısı ve türleri (Nitelikleri) – ele geçen silahların örgütün işlediği ve adli işlem yapılan suçlarda kullanılıp kullanılmadığı, örgüt hiyerarşik yapılanmasında kullanılıp kullanılmadıkları, kişisel ihtiyaçlara ve güvenlik endişelerine istinaden bulundurulup bulundurulmadıkları, gibi hususları birleştirilen diğer dosyalar ile tetkik ederek somut delillere atıfta bulunarak belirler.
Örgüte ait olduğu iddia edilen ve örgüt faaliyetlerinde kullanıldığı söylenen silahların amaç suçun işlenmesini kolaylaştırması, Elverişli olması=Gereklilik ve suçun işlenmesine katkıda bulunması gerekir. Örneğin Belgede Sahtecilik ve Para Basmak suçları amacıyla oluşturulan örgütteki kişilerin silahlı olması durumunda TCK Md 220/3 gereğince ceza arttırımına gidilmesi mümkün değildir. Zira silah ; sahtecilik suçlarının işlenmesine ilişkin elverişlilik bakımından önemli değildir. Uyuşturucu Madde Ticareti Yapmak suçu yönüyle Amaç bu suçun işlenmesi bakımından Tertip edilen Örgütün silah unsurunun gerekli olup olmadığı ve bu husustaki değerlendirmenin ayrıca elverişlilik bağlamında yapılması gerekir. Meran, Necati, Yeni TCK 2007, 1093-0-1094 sy. Örgütün silahlı sayılması için silahın örgütün amaçları doğrultusunda bulundurulması yeterlidir. Bunların somut olarak kullanılması ve görünecek şekilde taşınmasına gerek yoktur. Silahların örgüt amaçları ve faaliyetleri sebebiyle bulunduruldukları hususundaki takdir yetkisi hakime aiitir. 5.CD.19.12.2008, 2008/12516-11687, 1.CD 28.03.2013, 5543/2616, 8.CD.15.09.2011, 2011/452-2011/9515,
Değerlendirmelere göre Örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak amaç suç; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve kurulmuş olan örgüte üye olmak suçları ise araç suç niteliğindedir. 10. CD 27.06.2013,23156/6574
TCK Md 220/3 de belirtilen Örgütün Üyeliğini belirlemede kullanılacak kıstaslar, Organik Bağ Ölçütü (Canlılık), Örgüt Üyesi Olma Fiili ve/veya Filleri, Suç İşlenmesi Amacıyla Sürekli Birliktelik (Fiili Birleşme) ve Hiyerarşik Örgütlenme (Alt – Üst İlişkisi- Emir Komuta – Talimat Verme/Uyma – Talimat ve Emirlerin Sorgulanmaksızın Bağlayıcılığı ve Yerine Getirilmesi) , Eylemlerin Sürekliliği-Çeşitliliği ve Yoğunluğu, Organize Yapı, Belirsiz Suçları İşleme Kararlılığı, Tam Bir İş Birliği, Eylemli Paylaşım Anlayışı, Disiplinli Bir Şekilde Hareket etmek ve Örgütün Silahlı Olmasıdır. CGK . 03.04.2007/253-80
Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak Ani bir suç iken, Örgüte Üye Olmak ve Yönetmek Suçları temadi eden suçlardandır. Şüphelinin Yakalanma anı itibariyle Örgüt Üyeliği sona erer.
Örgüte üye olmak, örgütün amacını Bilerek ve İsteyerek sürekli birliktelik iradesiyle hiyerarşik yapı içerisine girmek suretiyle mümkün olmaktadır. Her ne kadar üyelik bakımından Örgütün ayrıca icazet vermesi şartının varlığını savunan yazarlara mukabil, hakim görüşe ve Yargıtay’a göre; üyenin, örgütün Suç Örgütü Olduğunu Bilmesi-Bilincinde olması ve bir Örgütün varlığından haberdar olması ve bu bilinçle hareket etmesi ayrıca kendisi ile birlikte daha en az iki kişinin de örgüt üyesi olduğundan haberdar olması ve bu haliyle katılma iradesi göstermesi yeterli görülmektedir. Yine Örgüte Yardım açısından da failin bir suç örgütünün varlığından haberdar olması, şüphelilerin hiyerarşi içerisinde bir örgüt yapılanmasıyla hareket ettiklerini bilmesi, örgütün kollektif amaçları ve faaliyetlerinden haberdar olarak, bilinçli bir şekilde yardımda bulunması gerekir. Tehdit ve baskı halindeki yardım ve kasıt (bilme unsuru) yokluğu halindeki yardım durumlarının, manevi unsur yokluğu nedeniyle, örgüte yardım niteliğinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Örgütle belirli bir süre eylemi ve birlikteliği olmayan failin üye olarak kabulü mümkün değildir.
Örgüt Kurmak ve Üyelik suçlarında korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suçun mağduru, öncelikle kamu güvenliği ve barışını sağlamakla yükümlü olan Devlet ve toplumu oluşturan bireyler olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç nedeniyle zarar gören kişi suçun mağduru olamamakta ve bu nedenle kamu davasına katılma hakkı olamamaktadır. Farklı görüşler olmakla birlikte hakim görüş ve uygulama bu şekildedir. 1 CD 2008/6080-2009/2875, 2006/7821-2007/6096, 2007/3941-2007/9452, 6.CD 2007/16713-2009/4317, 2009/2462-2009/8295, 8.CD 960-4720, 2007/2309-2008/11388, CGK 2012/6-1490,2013/59
Belirli bir amacı gerçekleştirmeye yönelmiş ve bu amaca uygun belirli bir büyüklüğe ulaşmış örgütlerin idaresini kolaylaştıran ve bu örgütleri ayakta tutup işbölümü , süreklilik, disiplin gibi olguların sağlayıcısı olan hiyerarşik ilişkinin; suç örgütlerinin büyüklükleri ile işlemeyi amaçladıkları suçlara ve bu suçların niteliklerine, kurucu ve yöneticileri ile üyelerinin ait oldukları gelir grupları, eğitim düzeyleri ve mesleki durumları gibi hallerinden kaynaklanan niteliklerine ve sayılarına, bunların birbirleriyle olan örgütsel ilişki dışındaki hemşehrilik , akrabalık ve mesleki beraberlik gibi diğer ilişkilerin biçim ve niteliklerine, faaliyetlerinin gizlilik içerisinde ve örtülü bir biçimde yürütülmesindeki zorunluluğa uygun olarak kurulup yürütüleceği ve örgüt adına suç işleyenler ve örgüte yardım edenler ile ilişkilerin de aynı esaslar üzerinde gerçekleştirileceği, bu kapsamda ; hiyerarşik ilişkinin merkezi, gevşek veya sıkı, menfaate , güce, korkuya veya başka bir sebebe dayalı, müstakil veya bir hiyerarşiye paralel olabileceği, bunun örgütün oluşumunu ve sürekliliği ile gizliliğinin sağlanmasını kolaylaştıracağı gözetilerek, dava konusu her örgüt bakımından yukarıdaki açıklanan esaslar üzerinden ayrı ayrı belirlenmesi yerine bazı genellemeler yapılmak suretiyle tüm suç örgütleri bakımından aynı şekilde değerlendirilmesinin isabetsiz sonuçlara götüreceği kabul edilmelidir. 9.CD 13.11.2012, 7495/12966
CMK Md 135 açıkça belirtildiği üzere Suç İşlemek Maksadıyla Örgüt Kurmak Suçlarından İletişimin Denetlenmesi Kararı alınabilmesi için Örgütün Silahlı olması gerekmektedir. Tesadüfen Elde edilen delillerin hukuka uygun olarak kabul edilebilmesi için, tesadüfen elde edilen ve işlendiği belirlenen soruşturma konusu dışındaki suçun CMK Md 135 açıkça sayılan katalog suçlardan birine yönelik olması gerekir. Örgüt Üyeliği ve Örgütsel suçlar temadi suçlar niteliğinde olduğundan, suça yönelik ayrıca bir iletişimin denetlenmesi kararı alınmadan, başka bir suçun soruşturulması sırasındaki elde edilen dinleme kayıtlarının Örgütsel Suçlarda da delil olarak kabulü mümkün değildir. Ancak TCK Md 188/5 te Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde Uyuşturucu Madde Ticareti Yapmak suçun nitelikli hali olarak düzenlendiğinden, YCGK nun güncel son kararı gereğince Uyuşturucu Madde Ticareti Suçundan alınan İletişimin Denetlenmesi Kararına istinaden elde edilen konuşma kayıtlarının TCK Md 220 ve 188/5 bağlamında kullanılması mümkündür ve hukuka uygun delil niteliğindedir. Her halükarda CMK 135 ilgili hükmü suç işlemek maksadıyla kurulan örgütlerin iletişiminin dinlenmesi açısından örgütün silahlı olma koşulunu aradığından, silahlı olmadığı tespit edilen örgütler açısından tape kayıtlarının delil olarak kullanılması mümkün değildir.
İstikrar kazanmış yargı kararlarında vurgulandığı ve öğretide de ifade edildiği üzere, ceza muhakemesinin amacı usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak belirlenmesidir. Maddi gerçeğe ulaşılmasında kullanılan araç delillerdir. Ceza Muhakemesi Kanununun “Delilleri takdir yetkisi” başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasındaki; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklindeki hükümle, ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi gerektiği açıkça belirtilmiş ve “delillerin serbestliği” ilkesine de vurgu yapılmıştır. Buna göre bütün deliller hukuka uygun olarak elde edilmeli ve değerlendirilmelidir.
Maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk kuralları içerisinde, şüpheli ve sanığın hakları korunarak araştırılmalıdır.
Öğretide; “Ceza muhakemesinde delilleri elde etmek amacıyla kullanılan soruşturma işlemlerinin ve yöntemlerinin çoğunluğuyla, koruma tedbirlerinin tamamı, kişilerin temel hak ve özgürlüğüne müdahaleyi gerektirir. Ceza muhakemesi toplumun suçun aydınlatılmasındaki menfaati ile bireylerin temel hak ve özgürlüklerine dokunulmasındaki çıkarının dengelenmesi esasına dayanır. Özellikle soruşturma aşamasında maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla delil elde edilmeye çalışılırken, insan onuru ve insan hakları ile hukukun ve ceza muhakemesinin temel ilkelerinden ödün verilemez” denilmektedir. (Murat Volkan Dülger, Ceza Muhakemesi Hukukunda Dışlama Kuralı ve Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi, Seçkin Yayınları, Ankara 2014, s. 38)
2313 Sy Yasa Madde 1 – Tıbbi afyon ile müstahzaratının ve morfin ve bütün milhlerinin ve morfinin uzvi hamızlarla veya küul cezriyle birleşmesinden mütehassıl bütün eterlerinin ve bunların milhlerinin ve koka yaprağı, ham kokain ve kokain ekgonin ve tropokokain ile bütün milhlerinin ve yüzde 0,20 gramdan fazla morfin ve milhlerini ve yüzde 0,10 gramdan fazla kokain ve milhlerini muhtevi bütün müstahzarların ve ökodal (Eugodal), dikodit (Dicodide) ve Dilodit (Diloudide), Asedikon (Acedicone) ve bunların terkibi kimyevisinde bulunan maddelerde bütün müstahzarlarının ithal, ihraç ve memleket içersindeki satışı Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin murakabesine tabidir.
T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2011/10-387 K. 2012/75
T. 6.3.2012 ”Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 107-136 Sayılı kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğretiyle uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğinin tespit edilememesidir.
İkinci kriter, bulundurulan yer ve bulunduruluş biçimidir; kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde,pantolonunun cebinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de, bulundurulan miktardır. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısıyla uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir…”
- ‘’T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU, E. 2011/10-387, K. 2012/75, T. 6.3.2012 • UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ( Sanığın Evinde Yapılan Aramada Ele Geçen Miktarın Kullanım Sınırı İçinde Kaldığı/Sanığın Maddeyi Sattığına İlişkin Kanıt Elde Edilemediği – Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi de Gözetilerek Eylemin Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurmak Olduğunun Gözetileceği )’’‘’…..dosyada sanığın uyuşturucu satışı yaptığına dair herhangi bir delil ve tanık bulunmadığı, savunmalarında tüm aşamalarda uyuşturucu satıcısı olmayıp kullanıcı olduğunu belirttiği, sanığın uyuşturucu satışı sırasında suçüstü bir şekilde de yakalanmadığı, bulunan uyuşturucunun bir yıllık kullanım sınırları içerisinde kalacak şekilde, 409 gr olduğu, Yargıtay içtihatları göz önünde bulundurulduğunda uyuşturucu miktarının kullanım miktarını da aşmadığının anlaşıldığı, olay yeri tutanağının incelenmesinde de satışa ilişkin herhangi bir görgüye dayalı bilgiden bahsedilmediği, dosyada sanığın uyuşturucu satışı suçunu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin yeterli delil elde edilemediği, ceza yargılamasında asıl olanın maddi hakikatin tüm çıplaklığı ile ortaya çıkarılması olduğu, savunmanın aksinin kati delillerle ispatlanamadığı, ‘’
- ‘’…Failin bulundurduğu uyuşturucuyu maddeyi başkasına satma ya da devir veya tedarik etme hususunda herhangi bir davranış içerisine girip girmediği, İkincisi de uyuşturucu uyarıcı maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanımı için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucu maddenin çok sayıda ve özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde bulunması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer veya yakınında hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirti olacaktır.” Yargıtay CGK., 26.06.2012 tarih, E. 2012/10-294, K. 2012/253
- Yargıtay’a göre : “CMK’nın 217/2. maddesi gereğince sanığa yüklenen uçun, hukuka uygun olarak elde edilmiş her türlü delille ispatının mümkün olduğu ceza yargılamasında, bir delilin reddedilmesi için CMK’nın 206/2. maddesinde sayılan durumların dışında delilin, akla, mantığa, bilimsel verilere, fizik kurallarına, herkesçe bilinen somut duruma, hayatın olağan akışı içinde gündelik yaşamdan edinilen karine niteliğindeki bilgilere aykırı olması ya da tanığın yalan söylediğinin ortaya çıkması gibi reddi için haklı, makul ve kabul edilebilir hukuki gerekçelerin gösterilmesi zorunlu”dur.‘’ Kanıtlara göre sanığın hazırlık soruşturması sırasında alınan ifadesinde suçu inkar etmesine rağmen gözaltında tutularak duruşmada maddi ve manevi baskıya dayalı olduğunu ileri sürdüğü, hiçbir yan kanıtla doğrulanmayan, aksine ölü muayene tutanağındaki fenni bulgularla esaslı çelişkiler içeren ikrarına dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulması, ceza hukukunun maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer kalmaksızın açığa çıkarılması ilkesine aykırıdır. İkrarın kabule değer olabilmesi için, özgür ve iradi olması koşuldur. Kaldı ki fenni kayıtlarla çelişen ve hiçbir yan kanıtla doğrulanmayan soyut ikrarın mahkûmiyet kararına dayanak yapılması kabul edilemez.” Yargıtay CGK., 02.12.1991 tarih, E. 1991/1-301, K. 1991/334
Sanığın Uyuşturucu Madde Ticaretinden cezalandırılabilmesi için ele geçirilen uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin 2313 sayılı Kanun kapsamında olması gerektiği gibi, maddelerin uyuşturucu kullanımına müsait olan gramajlarda da olması gerekir. Kullanıma elverişli miktarda olmayan uyuşturucu veya uyarıcı madde/maddelere istinaden cezalandırılma yoluna gidilmesi 2313 sy Yasa’nın 1. maddesi uyarınca mümkün değildir. Ele geçirilen maddelere ilişkin kriminal raporlarında maddelerin uyuşturucu maddelerden hangilerini ihtiva ettiği ve maddenin cinsinin belirtilmesi yanında ayrıca NET olarak ne miktarda madde elde edilebileceğine dair de değerlendirmenin yapılması zorunludur. Maddenin Salt uyuşturucu madde kapsamında olduğunu belirten ancak elde edilebilecek net uyuşturucu/uyarıcı madde miktarını göstermeyen kriminal raporlarına istinaden mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir. Zira maddelerin eser miktarda olup olmadıkları ve kullanıma elverişli oranlarda bulunup bulunmadıkları kriminal raporlarında belirtilen NET gramaj rakamlarına göre tayin edilmektedir. Eser miktarda olması nedeniyle bu yönde bir tespit yapılamamış kriminal raporlarında, ele geçirilen maddelerin eser miktarda oldukları ayrıca belirtilmeli, ifade edilmelidir. Bu hususta bir eksiklik mevcut olması halinde yeni kriminal raporları temin edilerek 2313 sy Yasa nın 1. maddesine göre değerlendirme yapmak üzere tereddütlerin giderilmesi gerekir.
- Y.10.CD, E: 2017/223, K: 2017/1542, Teb: 10 – 2016/251770, KT: 18/04/2017; ATK raporlarında suç konusu 41 gram ağırlığındaki maddenin eser miktarda eroin ve 6-MAM içerdiği belirtildiğinden, olayda TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrası bakımından işlenemez suçun söz konusu olduğu, belirtilen raporlar ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre, sanığın eyleminin TCK’nın 188. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması hukuka aykırıdır. “…Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunun 04.08.2008 ve 12.10.2015 tarihli raporlarında suç konusu 41 gram ağırlığındaki maddenin eser miktarda eroin ve 6-MAM içerdiği belirtildiğinden, olayda TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrası bakımından işlenemez suçun söz konusu olduğu, belirtilen raporlar ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre, sanığın eyleminin TCK’nın 188. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması,…BOZULMASINA, bozmanın, hakkındaki mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeyen diğer sanık A.Ş.’e CMUK’nın 325. maddesi gereğince SİRAYETİNE, 18/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E: 2008/12182, K: 2011/57420, Teb: 10 – 2006/322464, KT: 23.11.2011 : “… Suç: Uyuşturucu madde ticareti yapma Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi’nin 29.05.2006 tarihli raporunda, sanığın aracında ele geçen 2988,360 gram madde ile evindeki terazinin kefelerinde tespit edilen bulaşık durumdaki maddenin eser miktarda morfin, eroin, 6-MAM, kodein ve asetil kodein ihtiva ettiğinin belirtilmesi karşısında bu maddelerin karışım içindeki oranlarının 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde öngörülen oranların altında olması nedeniyle gerek suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 403 ve 404. maddelerinde gerekse sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 188 ve 191. maddelerinde düzenlenen suçların maddi konusunu oluşturmaya elverişli olmadığından ve işlenemez suç söz konusu olduğundan, bu suçların unsurlarının oluşmadığı; sözü edilen karışımlarda bulunduğu belirtilen diğer maddelerin ise uyuşturucu veya uyarıcı madde olmadığı gibi 2313 sayılı Kanun’un ek 1. maddesinin yollama yaptığı 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ekindeki tablolarda yer alan maddeler arasında bulunmaması nedeniyle, bu maddede düzenlenen suçun da oluşmayacağı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması, BOZULMASINA, 23.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E: 2008/3482, K: 2012/34, Teb: 10 – 2006/243829, KT: 09.01.2012: “…Suç: Uyuşturucu madde ticareti yapma…1-Sanığın sattığı kabul edilen ve Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 10.05.2004 tarihli raporunda, ele geçen toplam 172 gram madde içinde net 327 miligram olduğu tespit edilen morfin ve türevi maddelerin 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunun 1. maddesinde öngörülen oranların altında olması nedeniyle, 5237 sayılı TCK’nın 188. maddesinde düzenlenen suçun maddi konusunu oluşturmaya elverişli uyuşturucu madde bulunmadığı ve işlenemez suç söz konusu olduğundan atılı suçun oluşmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,. BOZULMASINA, 09.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E: 2007/5711, K: 2009/1177, Teb: 10 – 2009/23900, KT: 02.02.2009: “… Uyuşturucu madde analiz raporunda, ele geçirilen maddenin “çok miktarda tohum ile eser miktarda ufalanmış yaprakçıklardan oluşan 220 mgr kenevir bitkisi olup, miktar azlığı nedeniyle elde edilebilecek esrar miktarının saptanamadığının belirtilmiş olması karşısında; söz konusu madde miktarına göre, atılı suçun konusunu oluşturabilecek yeterliliğin, böylelikle suç konusunun bulanmaması nedeniyle, suçun işlenemez olmasından beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, mahkûmiyet kararı verilmesi,…BOZULMASINA, 02.02.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E: 2006/9234, K: 2007/8332, Teb: 10-06/105993, KT: 03/07/2007: “…Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan…Jandarma Genel Komutanlığı Bölge Kriminal Laboratuarları Şube Müdürlüğü’nün 09.12.2002 gün ve 3609 sayılı ekspertiz raporunda, suç konusu maddenin 2313 sayılı Kanun kapsamına giren uyuşturucu maddelerden olmadığının; Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 28.07.2003 tarih ve 1123 sayılı raporunda ise sanıkta ele geçirilen 1.885 gram maddenin içindeki uyuşturucunun, eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu, suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,…BOZULMASINA, 03/07/2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E:2009/2548, K:2010/3279, Teb:10-2009/23900, KT: 15.02.2010; “…Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık…Dosya incelendi. Sanık S.A. hakkındaki hükmün incelenmesi: 1-Olay ve yakalama tutanağına, tutanak düzenleyici tanıkların anlatımlarına ve savunmalara göre; sanığın olay günü uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm olan diğer sanık H.A.’dan kullanmak amacıyla uyuşturucu temin etmek için, önceden bildiği cep telefonu numarasından aradığında, bu sırada H.A.’ı yakalamış bulunan görevliler tarafından durumdan şüphelenilerek telefona cevap verildiği, sanığın H. ile görüştüğü düşüncesi ile uyuşturucu alımı ve randevu yerinin tespitine ilişkin konuşmayı gerçekte görevliyle yapmasının ardından, kararlaştırılan yere geldiğinde, güvenlik görevlilerince yakalandığı; suç konusu uyuşturucu maddeye daha önce görevliler tarafından el konulmuş olduğundan, sanığın zaten almasına olanak bulunmadığı, bu nedenle işlenemez suçun söz konusu olduğu ve buna bağlı olarak sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,….BOZULMASINA, 15.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
- Y.10.CD, E: 2016/3350, K: 2017/166, Teb: 10-2016/260889, KT: 23.01.2017: “… B) Sanıklar İ. ve S. hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi: Toplanan deliller ve dosya içeriğine göre; sanıklar İ. ve S.’ın uyuşturucu madde satın almak için diğer sanık A.’nin evine geldikleri, A. ile görüştükleri, evde uyuşturucu madde kalmadığı için alış-verişin gerçekleşmediği, A.’nin uyuşturucu madde bulmak üzere evden dışarı çıktığı, bu sırada kolluk görevlilerinin, bir başka soruşturma nedeniyle, A.’nin ikametine arama yapmak üzere geldiği, yaptıkları aramada evde uyuşturucu madde bulamadıkları, evde bekleyen diğer kişilerin uyuşturucu madde almaya geldiklerini ve A.’nin onlara uyuşturucu madde bulmak amacı ile evden dışarı çıktığını öğrenen kolluk görevlilerinin, gerekli tertibatı alarak Ali’nin eve gelmesini bekledikleri, A.’nin kısa süre sonra kendi anahtarı ile kapıyı açıp eve girdiği ve üzerinde suç konusu eroin ve hassas terazinin ele geçirildiği anlaşıldığından, kolluk görevlileri gelmeden önce suçun maddi konusu olan uyuşturucu madde evde olmadığı için sanıkların uyuşturucu madde almalarının fiilen mümkün olmadığı, kolluk görevlilerinin gelip sanıkları yakalaması ile sanıklar İ. ve S. bakımından eylemin kesintiye uğradığı, kolluk görevlilerinin gözetiminde iken görevlilerin A.’nin üzerinde ele geçirdiği uyuşturucu maddenin de bu sanıklar yönünden alış-verişe konu olması ve satın alınmasının mümkün olmaması nedeniyle, eylemleri işlenemez suç niteliğinde olduğundan, suçun yasal unsurlarının gerçekleşmediği gözetilmeksizin, sanıkların beraatleri yerine, mahkûmiyetlerine karar verilmesi, BOZULMASINA,…23.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi….”
- Y.10.CD, E: 2009/5954, K: 2011/4568, Teb: 10 – 2009/46379, KT: 24.05.2011: “… A- Sanık E. hakkındaki hükmün incelenmesi: Diğer sanıklar Ç. ve O.’nın suç konusu uyuşturucu maddeyle birlikte yakalanmalarından sonra, sanığın Ç.’i cep telefonundan aradığı, görevlilerin talimatı nedeniyle Ç.’in telefonu açmayıp sanığa “otobüsteyim, mesaj at” şeklinde mesaj gönderdiği, sanığın “yolda mısın, geliyor musun, seni Shell’den alayım mı” diyerek cevap mesajı gönderdiği, Ç.’in tekrar “10-15 dakika sonra orada ol” diyerek mesaj yazdığı, görevlilerce belirtilen akaryakıt istasyonunda tertibat alındığı ve oraya gelen sanığın yakalandığı; suç konusu uyuşturucu maddeye daha önce görevliler tarafından el konulmuş olması nedeniyle, sanığa satılmasına veya verilmesine olanak bulunmadığı, buna bağlı olarak olayda sanık yönünden işlenemez suçun söz konusu olduğu ve atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, BOZULMASINA, …24.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E: 2009/15018, K: 2010/10017, Teb: 10 – 2009/165882, KT: 29.04.2010: “… B- Sanık D.K. hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan kurulan hükmün incelenmesi: 1- 20.09.2008 tarihli yakalama ve zapt etme tutanağına ve sanık savunmasına göre; sanığın olay günü uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm olan diğer sanık SÜ’den kullanmak amacıyla uyuşturucu temin etmek için, cep telefonu numarasından aradığında, bu sırada S.Ü.’ü yakalamış bulunan görevliler tarafından telefona cevap verildiği, sanığın S.Ü. ile görüştüğü düşüncesi ile uyuşturucu alımı ve randevu yerinin tespitine ilişkin konuşmayı gerçekte görevliyle yapmasının ardından, kararlaştırılan yere geldiğinde, güvenlik görevlilerince yakalandığı; suç konusu uyuşturucu maddeye daha önce görevliler tarafından el konulmuş olduğundan, sanığın zaten almasına olanak bulunmadığı, bu nedenle işlenemez suçun söz konusu olduğu ve buna bağlı olarak sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,…BOZULMASINA, 29.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- Y.10.CD, E:2009/2548, K: 2010/3279, Teb: 10 – 2009/23900, KT: 15.02.2010 “…Sanık S.A. hakkındaki hükmün incelenmesi: 1- Olay ve yakalama tutanağına, tutanak düzenleyici tanıkların anlatımlarına ve savunmalara göre; sanığın olay günü uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm olan diğer sanık H.A.’dan kullanmak amacıyla uyuşturucu temin etmek için, önceden bildiği cep telefonu numarasından aradığında, bu sırada H.A.’ı yakalamış bulunan görevliler tarafından durumdan şüphelenilerek telefona cevap verildiği, sanığın H.A. ile görüştüğü düşüncesi ile uyuşturucu alımı ve randevu yerinin tespitine ilişkin konuşmayı gerçekte görevliyle yapmasının ardından, kararlaştırılan yere geldiğinde, güvenlik görevlilerince yakalandığı; suç konusu uyuşturucu maddeye daha önce görevliler tarafından el konulmuş olduğundan, sanığın zaten almasına olanak bulunmadığı, bu nedenle işlenemez suçun söz konusu olduğu ve buna bağlı olarak sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,…15.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
- “… dosyada yer alan sanığa ait adli sicil kaydındaki bilgilere ve Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden yapılan incelemeye göre; uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kaydı bulunan sanığın, geçmişte de uyuşmazlık konusu somut olayda olduğu gibi içinde otuz beş (35) paket esrar bulunan poşet ile yakalandığının ve söz konusu bu olaya ilişkin uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün Yargıtay Özel Dairesince düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleştiğinin anlaşılması karşısında; sanığın suç konusu yirmi beş paket hâlindeki uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla satın aldığına ilişkin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu gizlemeye ve bu suçun cezasından kurtulmaya yönelik savunmasına itibar edilemeyeceği, bu kapsamda TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen suçun kanuni tanımında yer alan seçimlik hareketlerden “bulunduran” ve “nakleden” fiillerini gerçekleştiren sanığın sabit olan eylemenin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.” Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2019/53 K. 2021/14 T. 02.02.2021
- “suç tarihinde sanık M.’in 06 DP 1804 plakalı araç ile uyuşturucu madde nakli yapacağı bilgisinin alınması üzerine durdurulan araçta, sanık M.’in eşi olan diğer sanık E.’nin üzerinden net 1,32 gram eroin, şoför koltuğunun altında 2 adet poşet içerisinde toplam net 8,79 gram eroin ve aracın ön konsol orta kısmında bulunan sigara küllüğü içerisinde net 0,14 gram eroin ele geçirildiği anlaşılmakla; uyuşturucu maddelerin edinilen bilgiyi doğrulayacak şekilde ele geçirilmesi, miktarı, farklı yerlerde ve ayrı ayrı paketler halinde olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, ticari amaçlı uyuşturucu madde bulundurduğu anlaşılan sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi…”. Yargıtay 10. CD, 20.01.2021, 3065/733
- “Olay tarihinde saat 16.15 sıralarında, İzmir 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 2014/1887 D. İş Nolu Arama ve El Koyma kararına istinaden sanığın ikametinde yapılan aramada 59 adet yeşil renkli, 18 adet sarı renkli olmak üzere toplam 77 adet ecstasy hap ve daralı ağırlığı 110 gr esrar ele geçirilmesi karşısında; suça konu uyuşturucu maddelerin miktarı, çeşitliliği, ele geçirildiği yer ve dosya içeriğine göre; sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi…”. Yargıtay 10. CD, 03.12.2019, 2913/7617
“Sanığın 20/10/2017 tarihinde hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan O. K. K.’a, 26/10/2017 tarihinde de hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan S. Ö.’e suç konusu metamfetamin maddelerini sattığı sabit ise de; üzerinde yapılan aramada ele geçirilen tek parça halinde 0,03 gramdan ibaret sentetik kannabinoidi ticari amaçla bulundurduğu konusunda her türlü şüpheden uzak kesin delil bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında TCK’nın 188/4-a maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini…”. Yargıtay 10. CD, 08/05/2019, 935/2557
- “21.01.2014 tarihinde saat 02.45 sıralarında Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince İncirlik park alanındaki uygulama noktasına gelen Van Erciş Seyahate ait otobüsün durdurulduğu, otobüste yapılan kontrollerde otuz beş numaralı koltukta yolculuk yapan sanığın yanındaki poşet ile birlikte otobüsten indirildiği, söz konusu poşete bakıldığında içinde esrar olduğunun görüldüğü, ardından görevlilerce yapılan üst yoklamasında sanığın pantolonunun arka cebinde sekiz adet hapın ele geçirildiği olayda; sanıkta iki farklı nitelikte uyuşturucu madde ele geçirilmesi, aylık gelirinin 1200 Lira olduğunu beyan eden sanığın neredeyse gelirinin yarısına yakın bir miktar olan 450 Liraya suç konusu uyuşturucu maddeleri alması, Gaziantep’ten Manavgata’a giden sanığın, içerisinde suç konusu esrarın ele geçirildiği poşet dışında herhangi bir kişisel eşyasının bulunmaması, bu hususun tanık E.’ın beyanı ve olay tutanağı içeriği ile doğrulanması, sanığın amfetamin etken maddesi içeren haplardan iki tanesini kullandığını beyan etmesine rağmen kanında ve idrarında yapılan incelemede esrar etken maddesinin tespit edilmesi birlikte değerlendirildiğinde; ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin sanık tarafından kullanma dışındaki bir amaçla nakledildiği, sanığın söz konusu uyuşturucu maddeleri kullanmak için Manavgat’a götürdüğüne ilişkin savunmasının kendisini suç ve cezadan kurtarmaya yönelik olduğu anlaşıldığından sanığın sabit görülen eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir”. Yargıtay CGK, 24.04.2018, 20-208/182
- “Aracında yapılan arama sonucu ele geçen kenevir bitkisi dışında, sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığı yolunda başka bir kanıtın elde edilememesi, uygulamada kabul edilen günlük kullanım miktarı dikkate alındığında, ekspertiz raporunda belirtilen üçyüzkırk gramlık uyuşturucu madde miktarının yıllık kişisel kullanım sınırları içerisinde bulunması, sanığın söz konusu uyuşturucu maddeyi satmak için değil kullanmak amacıyla bulundurduğu yönündeki aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmaktadır”. Yargıtay CGK, 26.06.2012, 10-294/253
“Sanığın üst aramasında, pantolonunun bel kısmında, kemer ile beli arasına sıkıştırılmış vaziyette üç adet streç film ile sarılı net ağırlığı 595 gram toz esrar ele geçirilmesi karşısında; suç konusu uyuşturucu maddenin kişisel kullanım miktarının üzerinde olması, bulundurulma şekli, ele geçiriliş biçimi, sanığın yakalandığı yer ve zaman ile Bingöl ili Genç ilçesi Yayla köyünde ikamet eden sanığın, Bingöl’den kullanmak için aldığını iddia ettiği esrar ile Diyarbakır ili Sur ilçesinde yakalanmış olması dikkate alındığında, sanığın bu maddeleri başkalarına verme amacı ile bulundurduğu açık olup, eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun niteliği yanlış değerlendirilerek kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hüküm kurulması…”. Yargıtay 10. CD, 26.02.2020, 4767/1384
- “18.11.2006 tarihinde polis ihbar hattına sanığın İstanbul’dan Tekirdağ ili Çorlu ilçesine 34 EE 128 plakalı araçla esrar ve eroin getireceğine dair ihbar yapılması üzerine araç durdurularak yapılan aramada sanığın iç çamaşırının içine gizlenmiş halde net ağırlığı 50 gr kokain ve sanığın evinde yapılan aramada televizyon üstünde bulunan süs eşyası içinde net ağırlığı 04. gr kokain ile cam şişe içinde amonyak ele geçirilmesi karşısında; sanığın üzerinde ele geçen suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı, bulundurulma şekli ve ele geçiriliş biçimi dikkate alındığında, sanığın bu maddeleri başkalarına satma amacı ile temin ettiğinin anlaşılması karşısında, eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun niteliği yanlış değerlendirilerek kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hüküm kurulması…”. Yargıtay 10. CD, 22.01.2020, 4190/517
- “03.09.2008 tarihli tutanak içeriği, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yer, net ağırlığı 1710 gram olan suça konu esrarın kişisel kullanım gereksiniminin çok üzerinde olmasına ve dosya kapsamına göre, sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suçun niteliği yanlış değerlendirilerek kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan hüküm kurulması…”. Yargıtay 10. CD, 13/11/2018, 4310/7960
- “Suç konusu uyuşturucu maddelerin sanığın ailesi ile birlikte ikamet ettiği evinde ele geçirilmesi, sanık ile birlikte evde kalan diğer kişilerce de kolaylıkla erişebilecek bir yer olan, girişe göre sağdan ikinci odadaki sobanın üzerinde bulunan minderlerden birisinin arasındaki poşette (22) fişek hâlinde bulunması, net toplam 5,81 gram ağırlığında olan esrarın miktarı itibarıyla kişisel kullanım sınırları içerisinde kalması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi veya paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri vb. materyallerin bulunmaması, sanığın söz konusu esrarı başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğine ilişkin dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir somut delilin elde edilememesi, tanık A.’nin sanığın uyuşturucu madde kullandığını ancak satmadığını beyan etmesi, sanığın da savunmalarında ele geçirilen uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla bulundurduğunu, olaydan bir gün önce ele geçirildiği şekilde satın aldığını savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin sanık tarafından kullanma dışındaki bir amaçla bulundurulduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksine, soyut istihbarat bilgisi dışında kuşkuyu aşan, kesin ve yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın sabit görülen eyleminin bir bütün hâlinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir”. Yargıtay CGK, 19.03.2019, 10-476/218
- “Sanıkların kiralamış oldukları araçla TEM Otoyolunda Akyazı’dan İstanbul istikametine doğru seyir halinde iken ihbar üzerine durdurularak araçta yapılan arama sonucunda ele geçen uyuşturucu madde dışında, sanıkların uyuşturucu maddeyi ticari amaçla naklettiği yolunda bir kanıtın elde edilememesi, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında belirtilen günlük gereksinim miktarı dikkate alındığında, bilirkişi raporunda belirtilen net 393,5 gram uyuşturucu madde miktarının iki kişinin kişisel kullanım sınırları içinde olması, sanıkların tüm aşamalarda araçta bulunan uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurdukları yönündeki aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmaktadır”. Yargıtay CGK, 16.10.2012, 10-325/1817
- “3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun’un 4/1. maddesinde “ham afyon, hazırlanmış afyon, tıbbi afyon ve müstahzarları Türk Ceza Kanununun uygulanmasında uyuşturucu maddelerden sayılır” denmiş olduğu dikkate alınarak; suç konusu maddenin ham afyon, hazırlanmış afyon veya tıbbi afyon olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu’ndan ek rapor alınması, sonucuna göre sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik rapora dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması”. Yargıtay 10 CD.nin 26.02.2007 tarihli, E.2006/6353, K.2007/2183 ,Aynı yönde bkz. Yargıtay 10. CD. nin 2005/3920 esas, 2005/8753 karar sayılı, 13.07.2005 tarihli; 2004/6989 esas, 2004/7800 karar sayılı, 29.06.2004 tarihli kararı
- “Jandarma Genel Komutanlığı Bölge Kriminal Laboratuarları Şube Müdürlüğü’nün 09.12.2002 gün ve 3609 sayılı ekspertiz raporunda, suç konusu maddenin 2313 sayılı Kanun kapsamına giren uyuşturucu maddelerden olmadığının; Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu’nun 28.07.2003 tarih ve 1123 sayılı raporunda ise sanıkta ele geçirilen 1.885 gram maddenin içindeki uyuşturucunun, eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu, suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması” Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2006/9234 esas, 2007/8332 karar
- Olay tutanağı, sanık savunmaları ve dosya kapsamından, sanık F.’nin ismini verdiği ancak kimliği belirlenemeyen İran uyruklu kişinin suçuna iştirak ederek, “uyuşturucu madde ithal etmek” ve sanık M. E. ile birlikte “uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçlarına ilişkin eylemleri gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, daha ağır cezayı gerektiren ve eylemine uyan “uyuşturucu madde ithal etmek” suçundan dolayı cezalandırılması gerekmekte” Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 28.06.2007 tarihli, 2007/6353 esas, 2007/8044 karar
- “Sanığın, hakkındaki beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşen diğer sanık Enver Bayram’ı kendisine uyuşturucu madde vermek için değil birlikte uyuşturucu kullanmak için işyerine çağırdığı, uyuşturucu madde devretme iradesinin bulunmadığı, böylece eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması” Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2007/11137 esas, 2007/12601 karar
‘‘ …maddesinin 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun ile 3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanunda, 1961 sayılı Tek Sözleşmesinin 1 ve 2 numaralı cetvellerinde ve anılan Kanunların verdiği yetki uyarınca çıkarılan Bakanlar Kurulu kararlarında yer almaması nedeniyle, uyuşturucu madde olarak anılması olanaklı değildir.’’ Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 2006/12466 esas, 2008/18045 karar
- a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması gerekmektedir.
- b) Üyeler arasında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
- c) Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
- d) Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir.
- e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir.
- “Sanığa ait araçta şüphe üzerine yapılan aramada, üzerinde uyuşturucu madde ele geçirilmeyen, hakkında uyuşturucu madde kullandığına ilişkin başka bir deli de bulunmayan ve uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan soruşturma yapıldığı sırada, uyuşturucu madde kullandığını söyleyerek kendi beyanı ile suçunu ortaya çıkaran sanık hakkında TCK.nın 192/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” (Yarg. 10. CD., 09.06.2009, 2009/308, 2009/11192).
- “Oturduğu evde uyuşturucu madde sattığına ilişkin ihbar üzerine yapılan aramada, evinde satmak için bulundurduğu çok sayıdaki paket içerisinde esrar ile boş poşetler bulunmasından sonra diğer sanık Güray’a da esrar verdiğini belirtmek suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu kabul etmekle birlikte, görevlilerce bilinmediği halde, ayrıca esrar kullandığını söyleyerek bu suçunu ortaya çıkaran sanık hakkında TCK.’nın 192/2. maddesi uyarınca cezaya hükmolunamayacağının gözetilmemesi” (Yarg. 10. CD., 01.07.2009, 2009/6680, 2009/12955)
- “Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hakkında soruşturma yapıldığı sırada, ele geçirilen esrardan bir paketçiğini olaydan önce kullandığını söyleyerek, görevlilerce bilinmediği aşamada kendi beyanı ile bu suçunu ortaya çıkaran sanık hakkında TCK.’nun 192/2. maddesi gereğince “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması” (Yarg. 10. CD., 11.01.2012, 1048/94).
- “Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan yakalanan sanığın görevlilerin bilgisi bulunmadığı aşamada ticaret suçundan ayrı olarak suç konusu eroinden kullandığını beyan ederek kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun ortaya çıkmasını sağladığı anlaşıldığından, TCK.’nın 192/2 ve CMK.223/4. maddeleri gereğince hakkında “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerekirken sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması” (Yarg. 10. CD., 23.11.2009, 5178/18287)
“Haklarında uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan soruşturma yapılırken, uyuşturucu madde kullandıklarını ikrar etmek suretiyle bu suçlarının ortaya çıkmasını sağlayan sanıklar hakkında TCK.’nın 192/2. Maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” (Yarg. 10. CD., 30.03.2010, 2009/20444, 2010/7232).
- “Hırsızlık suçundan soruşturma yapıldığı sırada, sanıkların uyuşturucu madde kullandıklarını söylemeleri üzerine yapılan tahlil sonucu idrarlarında uyuşturucu madde bulunduğu anlaşıldığından; görevlilerin bilgilerinin bulunmadığı aşamada kendi beyanları ile bu suçlarını ortaya çıkaran sanıklar hakkında TCK.’nın 192/2. maddesi gereğince “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunması” (Yarg. 10. CD., 12.01.2012, 17303/130).
- “Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan verilen hükmün incelenmesi: Sanığın eşi Sevtap’ın kolluktaki ifadesinde, sanıkla birlikte yaşadıkları ikamette yapılan aramada televizyon üzerinde bulunan net 0,35 gram esrarın eşine ait olduğunu ve arama yapılan gün de eşinin evde tanımadığı iki kişi ile birlikte esrar içtiğini söylemesinden sonra, kolluk makamının sanığın uyuşturucu kullandığından bilgisi olduğu aşamada esrar içicisi olduğunu söyleyen sanığın kendi beyanı ile suçunu ortaya çıkartması söz konusu olmadığından, hakkında TCK.’nun 192/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği şeklindeki tebliğnamedeki düşünce benimsenmemiştir” (Yarg. 10. CD., 23.01.2012, 4150/463)
- “Üzerine atılı suçu işlediğini, görevlilerce haber alınmadan önce, Bolu Emniyet Müdürlüğü B. Evler Polis Merkez Amirliği’nde müdafii huzurunda alınan 05.02.2006 tarihli ifadesinde ortaya çıkaran sanık hakkında 5237 sayılı TCK.’nun 192/2. maddesi gereğince cezaya hükmolunamayacağı gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi” (Yarg. 10. CD., 19.01.2012, 3085/345).
“Sanık Y.’in 11.03.2009 tarihinde kendisinde ele geçirilen eroin maddesini temin ettiği kişinin lakabını ve evini tarif etmesi üzerine yapılan araştırmalar sonucu Adana Emniyet Müdürlüğü’nün mahkemeye yazdığı 20.03.2009 ve 04.06.2009 tarihli cevabi yazılarda, sanığın beyanı üzerine yapılan araştırmada Aboş olarak tanınan şahsın A.D. olduğu ve gösterilen adreste ikamet ettiğinin belirlendiği, evine gidildiği ancak eşi tarafından A.D.’nin 2 gündür eve gelmediği beyanı üzerine evde arama yapılmaksızın geri dönüldüğü anlaşılmış olup, 19.03.2009 tarihinde yapılan ikinci ihbar üzerine ise A.’in evinde yapılan aramada uyuşturucu madde ele geçirilmiş olmasına göre; bu durumun etkin pişmanlık açısından sanığın aleyhine yorumlanamayacağı gözetilmeden, sanığın çelişkili beyanları gerekçe yapılarak TCK.’nın 192/2. maddesi ile cezadan indirim yapılmaması” (Yarg. 10. CD., 27.10.2010, 2010/967, 2010/231119)
- “İhbar ve arama tutanağı içeriği, sanık savunmaları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın evinde ele geçirilen net 126,503 gramdan ibaret esrarın kişisel kullanım sınırları içerisinde kaldığı dikkate alındığında, suça konu uyuşturucu maddeyi satmak amacıyla bulundurduğunu söyleyip, ikrarıyla suçunun ortaya çıkmasını sağladığı gözetilerek, sanık hakkında TCK.nun 192/3. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmaması” (Yarg. 10. CD., 27.3.2007, 2006/7977, 2007/3547).
“Sanık aşamalarda uyuşturucu maddeyi İstanbul’da soyadını, açık kimliğini ve adresini bilmediği “Vanlı Fahrettin’den aldığını bildirmiş ise de, açık kimliği ve adresi bilinmeyen, varlığı dahi belli olmayan bu kişi hakkındaki soruşturma sonucunun beklenmesine gerek bulunmadığından, bozma düşüncesinde iştirak edilmemiştir (Yarg. 10. CD., 10.10.2006, 2006/9262-2006/11348).
- “İncelenen dosya kapsamına göre; telefonla kurulan irtibat üzerine buluşma yerinde kolluk görevlilerine uyuşturucu nitelikli 50 adet hapı satmak isterken suçüstü yakalanan ve adli tahkikat için karakola götürülen sanığın, yapılan üst aramasında ele geçirilen siyah poşet içerisinde net 2 gram gelen toz esrarı kullanmak için bulundurduğunu beyan etmiş olması karşısında, kendi ikrarı ile bu suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım etmiş olduğu anlaşılmakla hakkında 192/3. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” (Yarg. 10. CD., 11.10.2006, 2006/9552, 2006/11431)
- “Y… F… mahallesi S… sokakta uyuşturucu madde ticareti yapıldığı yönündeki çok sayıda ihbar üzerine bu sokakta bulunan evlere ilişkin alınan arama kararına dayanılarak sanık Afife’nin evinde yapılan aramada 71 adet poşet içinde net 39,8 gram esrar maddesi ile 2 adet extacy hap ele geçirilmesinden sonra sanık Afife’nin, evinde bulunan uyuşturucu maddelerin kardeşi diğer sanık Ramazan’a ait olduğunu söyleyip, kalmış olduğu evi de göstererek bu sanığın yakalanmasını ve suçunun ortaya çıkmasını sağladığı; yine evinde ve üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçirilemeyen sanık Ramazan’ın, sanık Afife’nin evinde bulunan uyuşturucu maddelerin kendisine ait olduğunu söyleyerek, hakkında sanık Afife’nin soyut beyanı dışında delil bulunmadığı bir aşamada ikrarı ile kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet ettiği anlaşıldığından, her iki sanık hakkında TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” (Yarg. 10. CD., 23.3.2010, 2009/13382, 2010/6426)
- “Sanık M. D. hakkında, yasal koşulların bulunmadığı dikkate alınmaksızın, evinde ve samanlığında ele geçirilen uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu kabul ettiğinden bahisle, cezasında TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca indirim yapılması” (Yarg. 10. CD., 20.6.2011, 2010/39701, 2011/5058)
- “Hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin ihbar bulunan V. G.’in evine arama yapmak için giden kolluk görevlilerini görüp kaçan sanığın takip edilip yakalandığında, üzerinde basit bir arama sonucu ele geçirilebilecek olan uyuşturucu maddelerin bulunduğunu söylemesinin, TCK’nun 192/3. maddesinde belirtilen nitelikte hizmet ve yardım olarak değerlendirilemeyeceği gözetilmeden, sanık hakkında sözü edilen yasa maddesinin uygulanması” (Yarg. 10. CD., 24.2.2009, 2008/13169, 2009/2737)
“Sanığın üzerinde uyuşturucu madde ele geçmesinden sonra bakiye uyuşturucu maddenin yerini gösterip teslim etmesi, suçun niteliğini değiştirmeyeceği gibi, soruşturmayı kolaylaştırma olarak da kabul edilemeyeceği gözetilmeden 5237 sayılı TCK.’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır” (Yarg. 10. CD.’nin 01.05.2006, 2006/1084, 2006/6213).“Olay, yakalama, arama ve el koyma tutanağı, sanık savunması tüm dosya kapsamına göre; olay tarihinde suça konu uyuşturucu maddeyi muhbir şahsa satarken suçüstü yakalandığının anlaşılması karşısında, sanığın yakalanmasından sonra bir kısım uyuşturucu maddeyi depo içerisinde sakladığından bahisle yerini göstermesinin etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilemeyeceği dikkate alınmadan yazılı şekilde eksik ceza tayini” (Yarg. 10. CD., 09.02.2010, 2009/8474, 2010/2798)
- “Sanık Kadir’in evinde yapılan aramada ele geçen uyuşturucu maddenin, hakkında soruşturma yürütülmeyen sanık Mustafa’ya ait olduğunu söyleyerek adı geçenin suçunun ortaya çıkmasına yardım ettiği; sanık Mustafa’nın da sanık Kadir’in atfı cürüm niteliğindeki soyut beyanından başka delil bulunmadığı aşamada, uyuşturucunun kendisine ait olduğunu söyleyerek, ikrarıyla atılı suçun ortaya çıkmasına hizmet ve yardımda bulunduğu anlaşıldığından; sanıklar hakkında, TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” (Yarg. 10. CD., 23.3.2010, 2009/8987, 2010/6619)
- “Sanıklar Semih ve Mithat’ın seyir halinde bulundukları otomobilin şüphe nedeniyle görevlilerce durdurulması üzerine yapılan aramada aracın gizli bölmesinde uyuşturucu madde eroinin ele geçirilmesinden sonra, aracın kayıt maliki gözükmeyen Faysal Aşan’a ait olduğunu beyan ederek onun suçunun ortaya çıkmasına, sanık Faysal Aşan’ın ise kendiliğinden teslim olarak aracın sahibi olmak dışında aleyhine somut delil yokken suçu üstlenmiş olmasına göre, sanıkların TCK.nun 192/3. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanıp faydalanmayacaklarının karar yerinde tartışılmaması” (Yarg. 10. CD., 16.5.2007, 2007/4754, 2007/5845)
- “Sanığın rahatsızlanarak Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne giderek, minibüs durağında beklediği sırada tanımadığı bir kişinin kendisine uzattığı sigarayı içtiğini ve çarpıntı meydana geldiğini söylediği, yapılan tahlil sonucu idrarında esrar etken maddesi olan THC tespit edildiği anlaşıldığından; sanık hakkında TCK.’nun 192. maddesin 4. fıkrası gereğince “cezaya hükmolunmasına yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması” (Yarg. 10. CD., 29.03.2012, 21059/6789)
- “Sanığın rahatsızlanarak Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’ne giderek, çalıştığı okulda bulduğu sigarayı içtiğini ve çarpıntı meydana geldiğini söylediği, yapılan tahlil sonucu idrarında esrar etken maddesi olan THC tespit edildiği anlaşıldığından; sanık hakkında TCK.nın 192. maddesinin 4. fıkrası gereğince “cezaya hükmolunmasına yer olmadığına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, mahkumiyet hükmü kurulması” (Yarg. 10. CD., 28.03.2012, 168/6777).
- “Sanığın suç tarihinde Gaziantep İl Emniyet Müdürlüğü, Narkotik Şube Müdürlüğü’ne giderek uyuşturucu madde bağımlısı olduğunu, eroin maddesinden kurtulmak istediğini belirterek üzerinde bulunan eroin maddesini eritmekte kullanılan bir adet metal rakı kapağı ve bir adet kullanılmış olan enjektörü görevlilere verdiği, daha sonra evinde bulunan jelatin kağıda sarılı ekspertiz raporuna göre Net: 0,07 gram eroin maddesini de görevli polis memurlarına teslim etmesi karşısında sanık hakkında 5237 sayılı TCK.’nın 192/4. maddesi gereğince cezaya hükmolunamayacağı gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi” (Yar. 10. CD., 31.10.2011, 2610/56785)
- “Sanığın 18 yaşından küçük çocuğa uyuşturucu madde satmak için icrai hareketlere başladığı ve uyuşturucu madde satacağı sırada yakalandığı dikkate alındığında, bu haliyle sanığın eyleminin “biri TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasının 2. Cümlesinde düzenlenen uyuşturucu madde satmaya teşebbüs”, suçu, diğeri de tamamlanmış “satmak için uyuşturucu bulundurma” suçu olmak üzere iki ayrı suçu oluşturduğu TCK’nın 44. maddesi gereğince tamamlanmış satmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu için belirlenen sonu ceza ile 18 yaşından küçük çocuğa uyuşturucu madde satmaya teşebbüs suçundan yapılacak uygulama ile belirlenecek sonuç cezanın karşılaştırılması ve daha ağır sonuç doğuran suç esas alınarak hüküm kurulması gerekirken, belirtilen nitelikte somutlaştırma ve karşılaştırma yapılmadan “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan hüküm kurulması,” Yar. 10. CD., 10.03.2018 T., 2017/7917 E., 2018/2728 K
“Sanıkların diğer sanık Murat’a ait suç konusu uyuşturucu maddeleri İstanbul’dan Bulgaristan’a taşımak için anlaştıkları ve Alexander’a ait otomobile gizli bölme yaptırdıkları, ancak uyuşturucu maddeler henüz otomobile yüklenmeden önce görevliler tarafından ele geçirildiği anlaşıldığından; “uyuşturucu madde nakletme” suçlarının” teşebbüs” aşamasında kaldığının ve haklarında TCK’nın 35. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, Yar. 10. CD., 28.09.2011 T., 2011/9213 E., 2011/55314 K.
“Kabule göre, sanığın, suç konusu esrar maddesini satın almak için yanına gittiği Sercan ve Ersin’in bekleyin demesi üzerine beklediği esnada yine uyuşturucu madde almak amacı ile sivil kolluk görevlilerinin yanlarına geldiği ve uyuşturucu maddeyi vermek üzere oldukları esnada Ersin’in kolluk görevlilerini tanıması ve yanında bulunan bıçakla görevlilere saldırması üzerine uyuşturucu madde satıcılarının uyuşturucu madde ile yakalandıkları olayda, sanığın olay yerinde uyuşturucu madde alamadan yakalanması karşısında; eyleminin “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmaya teşebbüs” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,” Yar. 10. Ceza Dairesi, 30.12.2019 T., 2019/3353 E. , 2019/9373 K.
- “Uyuşturucu madde ticareti, ithali ve ihracına yönelik soruşturma kapsamında alınan iletişimin tespiti kararları uyarınca gerçekleştirilen telefon dinlemelerinde, sanık …’in “uyuşturucu madde ticareti yaptığına” dair bilgi edinilmesi, yurt dışına çıkmak için sınır kapısında sıra beklerken aracındaki uyuşturucu maddelerle yakalanan sanık …’ın soruşturma aşamasında müdafii huzurunda alınan savunmalarında, “Sanık …’in, kendisine 30.000-40.000 Euro karşılığında yurt dışına uyuşturucu madde götürmeyi teklif ettiğini, …’da buluştuklarında 2.000 TL para verdiğini, maddi sıkıntıları nedeniyle bu teklifi kabul ederek, aracını, uyuşturucu madde yüklenmesi için sanık …’e teslim ettiğini” beyan etmesi, hakkında CMK’nın 135. maddesi uyarınca iletişimin tespiti kararı bulunan sanık …’in, dosyada mevcut iletişimin tespit tutanaklarının içeriğinden, “suç konusu uyuşturucu maddelerin temini, saklanması, suçta kullanılacak aracın seçimi, araçtaki gizli bölmelere uyuşturucu maddelerin gizlenmesi ile uyuşturucu maddenin nakli ve ihracına teşebbüs” gibi eylemleri, haklarında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan mahkûmiyet kararı verilen diğer sanıklarla iştirak halinde işlediklerinin; olay tarihinde gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonda sanık …’ın aracında ve sanık …’in evinde yapılan aramalar sonucu ele geçirilen uyuşturucu maddelerle irtibatı olduğunun anlaşılması karşısında; sanık … hakkında, TCK’nın 44. maddesi gereğince, tamamlanmış nakletme suçundan uygulama yapılıp belirlenecek sonuç ile ihraca teşebbüs suçundan yapılan uygulama ile belirlenecek sonucun karşılaştırılması ve daha ağır sonuç doğuran suç esas alınarak mahkûmiyet hükmü kurulması gerekirken, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi. Yar. 20. CD. 2016/2267 E., 2016/5146 K., 13.10.2016 T.
- “İncelenen dosya içeriğine göre, Yalova Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan kardeşi Nurullah’ı ziyaret etmek için cezaevine geldiğini belirten sanık Yavuz’un beraberinde getirdiği eşyalar üzerinde jandarma görevlileri tarafından yapılan arama sonucunda, ayakkabı topuğunun iç kısmı oyulmak suretiyle oluşturulan bölümde net 3.016 gram esrar içeren hint keneviri bitkisinin ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin cezaevine uyuşturucu madde sokmaya kalkışmak ve uyuşturucu madde nakletmek suçlarını oluşturduğu dikkate alınarak, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 297/1. fıkrasının son cümlesi ile aynı Kanun’un 44. maddesi hükmü birlikte değerlendirilip, daha ağır cezayı içermesi nedeniyle uyuşturucu madde nakletmek suçundan dolayı TCK’nın 188/3. maddesi gereğince belirlenecek cezanın, aynı Kanun’un 297/1. maddesinin son cümlesi uyarınca 1/2 oranında artırılması gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde karar verilmesi.” Yar. 10. CD. 2007/96 E., 2007/13851 K. T. 23.11.2007
“Uyuşturucu madde ticareti suçundan tutuklanmasına karar verilen ve 60 gün tutuklu kalan davacı hakkında, ele geçen uyuşturucu madde miktarına göre eyleminin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturacağından bahisle 5237 sayılı TCK’nun 188/3. maddesi uyarınca, soruşturma aşamasında uyuşturucu madde kullandığını bildirmesi ve kanında esrar tespit edilmesi nedeniyle de kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan aynı kanunun 191. maddesi uyarınca iki ayrı kamu davası açılan ve yargılama sonucunda uyuşturucu madde ticareti suçundan beraatine hükmolunurken kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilen olayda; aynı eylem nedeniyle açılmış bir kamu davasında verilen iki ayrı karar söz konusu olmayıp, iki ayrı eylem nedeniyle açılmış iki ayrı kamu davası sonucunda verilen kararlar bulunduğundan; yargılandığı diğer suçunun tutuklamayı gerektirmeyen suç olması, yargılama sonunda tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilmesi, tutuklandığı suçtan beraat etmesi nedeniyle tazminat talep etme hakkını engellemeyecektir. Buna göre tutuklandığı uyuşturucu madde ticareti suçundan yapılan yargılama sonucunda beraatine karar verilen davacının tazminat talep etmeye hakkı bulunduğu ve 5271 sayılı CMK’nun 141. maddesi uyarınca tazminat isteme şartlarının mevcut olduğu kabul edilmelidir.” YCGK, 07.04.2015 T. 2013/515 E., 2015/89 K
“Somut olayda; polis imdat ihbar hattını arayan kimliği belirsiz bir şahsın, “Yenimahalle İlçesi, Şentepe son durak, taş fırın yanında 20 yaşlarında … isimli erkek şahsın eroin sattığı, üzerinde 40-50 paket civarında eroin bulunduğu ve bunları üzerinde mahrem yerlerine sakladığı, Amatem’de tedavi görüp çıkan kardeşinin bu şahıstan eroin aldığını söylediğinde haberi olduğu” yönünde yaptığı ihbarı üzerine, bahse konu yere gidilerek sanığın yapılan üst aramasında, kasık bölgesinde iç çamaşırı içinde suç konusu uyuşturucu maddeler ele geçirilmiştir. CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adli arama kararı” veya “yazılı adli arama emri” alınmadan, “Ankara 5.Sulh Ceza Mahkemesi’nin 29.01.2014 tarihli 2014/64 değişik iş sayılı önleme araması kararına” dayanılarak yapılan arama sonucu bulunan uyuşturucu madde hem “suçun maddi konusu” hem de “suçun delili” olup hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamayacağından, olayla ilgili adli arama kararı ya da yazılı adli arama emri olup olmadığının araştırılması, varsa aslı veya onaylı örneğinin getirtilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması.” Yar. 20. CD, 23.01.2020 T., 2017/5628 E. , 2020/861 K.
- ”Birecik Asayiş Büro Amirliği görevlilerince yapılan istihbari çalışmalar neticesinde; ‘Memo Neco’ isimli şahsın, 02.04.2015 günü saat 18.00 sıralarında Kalcaltı Caddesi üzerinde madde satacağı bilgisinin elde edildiği, ancak bu bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması nedeniyle doğruluğunun araştırılması için aynı gün sözkonusu Caddeye gidilerek tertibat alındığı, bu nedenle suç şüphesinin henüz Cumhuriyet Savcısına bildirilmediği ve soruşturma evresine başlanmadığı aşamada, görevlilerce çevrede gözlem yapıldığı sırada cadde üzerinde yürümekte olan sanığın görülerek yanına gidildiğinde, görevlileri fark eden sanığın kaçmaya başladığı, yapılan takip sırasında yere düşen sanığın yakalandığı ve yapılan üst yoklamasında 17 paket madde maddenin ele geçirildiği olayda, 2559 sayılı PVSK’nın Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça elkoymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre; istihbari bilgide madde madde satıldığı belirtilen caddede yürüyen sanığın durumundan şüphelendikleri, kimlik kontrolü için yanına gittikleri sanığın kaçmasının işlenmekte olan bir suçun varlığına ilişkin şüpheyi daha da arttırdığı ve bu makul sebep nedeniyle yakalandığı, sanığın üzerinde silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyayı bulundurabileceği değerlendirilerek, oluşan bu yeterli şüphe nedeniyle PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında yakalanan sanığın giysileri çıkartılmaksızın üzerinde elle yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, suç konusu madde maddelerin ele geçirildiği, bu durumda CMK’nın 2. maddesinin (j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımı yapılan ‘suçüstü’ halinin mevcut olduğu, somut emarelere dayanmayan ve sanığın kimlik bilgilerinin de bulunmadığı istihbari bilgi hakkında olay yerinde araştırma yapan görevlilerin, işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla ‘suçüstü’ hali ile karşılaşması nedeniyle CMK’nın 90/4. maddesi ile PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp madde maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet Savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan madde maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.” YCGK, 31.01.2017 T., 2016/20-1072 E., 2017/38 K
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2012/6914
K. 2012/16103
T. 1.11.2012
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Sanıkların Diğer Sanıklarda Ele Geçirilen Uyuşturucu Maddelerle İlgileri Bulunduğuna veya Diğer Sanıkların Suçlarına İştirak Ettiklerine İlişkin Somut Olay ve Olgularla Örtüşmeyen ve Maddi Bulgularla Desteklenmeyen Telefon Görüşmeleri Dışında Kuşku Sınırlarını Aşan Yeterli Delil Bulunmadığı – Beraat Yerine Mahkûmiyetlerine Karar Verilmesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
• SUÇA İŞTİRAK ( Sanıkların Diğer Sanıkların Suçlarına İştirak Ettiklerine İlişkin Somut Olay ve Olgularla Örtüşmeyen ve Maddi Bulgularla Desteklenmeyen Telefon Görüşmeleri Dışında Kuşku Sınırlarını Aşan Yeterli Delil Bulunmadığı/Sanıkların Beraatine Karar Verilmesi Gerektiği – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
• SUÇA TEŞEBBÜS ( Sanığın Suç Konusu Uyuşturucu Maddeyi Taşımak İçin Diğer Sanık İle Anlaştığı Taşıyacağı Araç İle Birlikte Uyuşturucu Maddenin Bulunduğu Otogara Gittiği Ancak Uyuşturucu Maddenin Kendisine Teslim Edilmeden Ele Geçirildiği – Sanığın Fiilinin Tamamlanmadığı ve Nakletme Suçunun Teşebbüs Aşamasında Kaldığı Dikkate Alınarak Cezasından İndirim Yapılması Gerektiği )
ÖZET : Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan üç sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde; kendilerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanıkların savunmalarının aksine, diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgileri bulunduğuna veya diğer sanıkların suçlarına iştirak ettiklerine ilişkin, somut olay ve olgularla örtüşmeyen ve maddi bulgularla desteklenmeyen telefon görüşmeleri dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanıkların beraati yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi yasaya aykırıdır. Öte yandan dosyadaki delillere göre, sanığın suç konusu uyuşturucu maddeyi taşımak için diğer sanık ile anlaştığı, taşıyacağı araç ile birlikte uyuşturucu maddenin bulunduğu otogara gittiği, ancak uyuşturucu maddenin kendisine teslim edilmeden ele geçirildiği anlaşıldığından; sanığın fiilinin tamamlanmadığı ve nakletme suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı dikkate alınarak, TCK`nın 35/2. maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır.
DAVA : Dosya, müdafilerinin isteği üzerine sanıklar İ., H., B. ve T. hakkında duruşmalı, yöntemine uygun olarak yapılan tebligata rağmen müdafii gelmeyen sanık N. ile diğer sanıklar hakkında duruşmasız olarak incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : A-23.05.2008 tarihinde işlenen uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar M. K., N. D., R. U. ve R. Ö. hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
Eroin ve 6 MAM`dan oluşan suç konusu toplam net 12693,467 gram uyuşturucu maddenin niteliği ile miktarına bağlı olarak, önem ve değeri ile oluşturduğu tehlikenin ağırlığı nedeniyle, TCK`nın 61/1 ve 3/1. maddeleri uyarınca temel hapis cezalarının alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden 6`şar yıl olarak tayin edilmesi, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile artırma ve indirme nedenleri tartışılarak yaptırımların eleştiri dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık M. ve müdafii, sanıklar N. ve R. müdafileri ile sanık R.`nin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin istem gibi ONANMASINA,
B-09.10.2008 tarihinde işlenen uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar M. K., İ. Y., B. K. ve T. K. hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile artırma ve indirme nedenleri tartışılarak yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık İ. müdafii, sanıklar M., B. , T. ve müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanıklar İ., B. ve T. müdafilerinin duruşmadaki sözlü savunmalarının reddiyle, hükümlerin istem gibi ONANMASINA, hükmolunan ceza miktarı ile tutuklu kaldıkları sürelere göre sanıklar İ., M. ve T. hakkındaki salıverme isteklerinin reddine,
C-09.10.2008 tarihinde işlenen uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanıklar N. E., H. E. ve N. G. hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:
Kendilerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanıkların savunmalarının aksine, diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgileri bulunduğuna veya diğer sanıkların suçlarına iştirak ettiklerine ilişkin, somut olay ve olgularla örtüşmeyen ve maddi bulgularla desteklenmeyen telefon görüşmeleri dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanıkların beraati yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanıklar müdafileri ile sanıklar N. ve N.`ın temyiz itirazları ile sanık H. müdafiinin duruşmadaki sözlü savunmaları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, bozma nedenine göre sanıkların SALIVERİLMELERİNE; başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadıkları takdirde serbest bırakılmalarının sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı`na yazı yazılmasına,
D-23.05.2008 tarihinde işlenen uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık A. C. hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
Dosyadaki delillere göre, sanığın suç konusu uyuşturucu maddeyi taşımak için sanık N. ile anlaştığı, taşıyacağı araç ile birlikte uyuşturucu maddenin bulunduğu otogara gittiği, ancak uyuşturucu maddenin kendisine teslim edilmeden ele geçirildiği anlaşıldığından; sanığın fiilinin tamamlanmadığı ve nakletme suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı dikkate alınarak, TCK`nın 35/2. maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan hükmün BOZULMASINA, 01.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2014/6555
K. 2014/13794
T. 22.12.2014
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : A-) Sanık … ve müdafiinin “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz taleplerinin incelenmesi: Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanığın … numaralı F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği 24.06.2013 havale tarihli dilekçesindeki “cezamın onanmasını arz ederim. ” şeklindeki beyanının temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olması, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nce alınan 27.07.2013 tarihli beyanında yer alan temyiz talebinin ise yasal süre içinde olmaması ve temyiz süresinin geçmesinden sonra vazgeçmeden dönülmesinin mümkün bulunmaması karşısında; sanık ve müdafiinin temyiz isteğinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE, oybirliğiyle,
B-) Sanıklar …,…, …ve … hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin sanık … yönünden “25.03.2011, 17.04.2011 ve 01.10.2011”, sanıklar …, … ve… yönünden ise “30.09.2011” olarak Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
a-) Suç konusu 58135,2 gram esrarın miktarına bağlı olarak önemi ve değeri ile oluşturduğu tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak, TCK’nın 3. maddesindeki orantılılık ilkesi ile 61. maddesindeki ölçütlere göre, sanıklar İlker Yasin, Nihat ve Hüdayi hakkındaki temel cezaların alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayin edilmesi,
b-) Sanık …’ın adli sicil kaydında yer alan ve tekerrür oluşturan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2001/41 esas ve 2002/80 karar sayılı ilamı ile verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasına dair mahkûmiyeti nedeniyle, hakkında TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile eleştiriler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanıkların müdafılerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, Başkan Vekili …’nın sanık … hakkındaki hükmün tekerrür yönünden bozulması gerektiğine dair karşı oyu ve oyçokluğuyla, diğer sanıklar hakkında oybirliğiyle,
C-) Sanıklar Cangir ve Servet hakkında “uyuşturucu madde ithal etme” suçundan kurulan hükümlerin incelenmesi:
Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanık …’in …Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği 24.06.2013 havale tarihli dilekçesindeki “cezamın onanmasını arz ederim.” şeklindeki beyanının temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olması nedeniyle, bu sanık yönünden hüküm resen incelenmiştir. Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin sanık … yönünden “30.03.2011 ve 30.09.2011”, sanık … yönünden ise “30.03.2011” olarak Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür. Sanık … hakkında Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan davaya esas olan fiilin “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” olması, Dairemizin 03.05.2012 tarihli bozma ilamından sonra bu davanın Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne aynı uyuşturucu maddenin sanık tarafından “ithal” edildiği iddiasıyla açılan dava ile birleştirilmesi ve birleştirme üzerine sanığın eyleminin bütünüyle “uyuşturucu madde ithal etme” suçunu oluşturduğu kabul edilerek bu suçtan mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması karşısında, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bozulan hükmündeki cezanın kazanılmış hak oluşturmadığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki sanık … hakkındaki hükmün bozulması gerektiğine dair (2) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak; Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 27.05.2013 tarih ve 1316 Sayılı raporunda suç konusu 530 adet tabletin % 0,146 oranında olmak üzere 0,11972 gram eroin içerdiğinin belirtilmesi karşısında; suç konusu tabletlerin birden fazlasının birlikte kullanılması halinde, kullanan kişide “uyuşturucu veya uyarıcı etki yapıp yapmayacağı” konusunda ek rapor alınması, sonucuna göre maddî konusunun suçun oluşmasına elverişli olup olmadığının ve buna bağlı olarak sanıkların hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2002/25911
K. 2002/21485
T. 17.6.2002
A- Sanık Abdulhalık Temel hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde:
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,
B- Sanık Tacdin Oğuzyer hakkındaki hükme ilişkin temyiz incelemesine gelince:
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak:
Yakalandıktan sonra, görevlilerce adları bilinmeyen diğer sanıkların isimlerini ve suçla ilgilerini açıklayarak bu sanıklarında yakalanıp, cezalandırılmalarını sağlamak suretiyle yardım ve hizmette bulunan sanık hakkında TCK’nın 405/2.maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık vekillerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozmanın mahiyetine göre haklarındaki hüküm temyize konu olmayan diğer sanıklar Aziz Tunuç ve Ali Seyhan’a sirayetine, 17.06.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ
E. 2003/6634
K. 2003/22296
T. 11.12.2003
KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak:
İstanbul Kriminal Polis Laboratuarının 05.11.1999 tarih ve KMY.1999/2172 sayılı raporunda sanık Turan Gökay’dan ele geçirilen 2679 gram maddenin kafein olduğunun ve eser miktarda eroin bulaşıkları ihtiva ettiğinin açıklanmış olması karşısında, bu miktar madde içindeki TCK.’nın 403-404. maddeleri kapsamındaki net uyuşturucu madde miktarının ne kadar olduğu ve net uyuşturucu madde miktarının eser miktarda veya bulaşık niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, bu miktar uyuşturucu maddenin kullanıma ya da devir suçunun işlenmesine elverişli olup olmadığı; keza sanıklar Mehmet Akgül ve Emine Karaeroğlu’ndan zapt edilen maddeler içindeki net uyuşturucu madde miktarı Adli Tıp Kurumundan sorularak sonucuna göre sanıklar hakkında hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık Mehmet Akgül ile sanık Turan Gökay vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 11.12.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2006/9234
K. 2007/8332
T. 3.7.2007
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMAK( Uyuşturucu Maddenin Kullanmaya ve Buna Bağlı Olarak Uyuşturucu Madde Temin Etme Suçuna Elverişli Olmadığı – Olayda İşlenemez Suç Söz Konusu Olduğu )
• İŞLENEMEZ SUÇ( Uyuşturucu Maddenin Kullanmaya ve Buna Bağlı Olarak Uyuşturucu Madde Temin Etme Suçuna Elverişli Olmadığı – Olayda İşlenemez Suç Söz Konusu Olduğu ) 5237/m.188/3
ÖZET :Anılan raporlara göre, suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suç söz konusu olduğu gözetilmelidir.
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık Semih hakkında ( Van Birinci Ağır Ceza Mahkemesi )’nce bozma üzerine yapılan yargılama sonunda, 03.02.2006 tarihinde, 2005/350 esas, 2006/19 karar sayı ile mahkumiyet kararı verildiği; hükmün sanık müdafii tarafından süresi içinde temyiz edildiği; Yargıtay C.Başsavcılığınca onama isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 04.07.2006 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bozmaya uyularak yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Jandarma Genel Komutanlığı Bölge Kriminal Laboratuarları Şube Müdürlüğü’nün 09.12.2002 gün ve 3609 sayılı ekspertiz raporunda, suç konusu maddenin 2313 sayılı Kanun kapsamına giren uyuşturucu maddelerden olmadığının; Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu’nun 28.07.2003 tarih ve 1123 sayılı raporunda ise sanıkta ele geçirilen 1.885 gram maddenin içindeki uyuşturucunun, eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu, suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün ( BOZULMASINA ), 03.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2010/16397
K. 2011/26837
T. 18.7.2011
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis laboratuvarları Dairesi Başkanlığı, …… Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 14.11.2006 tarih ve KMY-2006/1245 Sayılı raporunda, suç konusu 3109 gram maddenin, marmelat kıvamında, kahve renkli, kokuşmaya başlamış haşhaş bitkisi tohumu ezmesi olduğu, içinde eser miktarda afyon alkaloitlerinden morfin, kodein, papaverin ve tebain bulunduğu, haşhaş bitkisi tohumlarının ihmal edilebilecek miktar ve oranda adı geçen alkaloitleri içerebileceği; Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı, Kimyasal İhtisas Dairesi’nin 28.12.2006 tarih ve B031ATK 4060102/9240.61201.2362 /285/9772 Sayılı raporunda ise, kıvamlı ıslak haldeki açık kahve ve kahve renkli suç konusu 2764,100 gram maddenin 0,314 gram morfin ve 0,070 gram kodein ile çok az miktarda tebain, papaverin ve noskapin içerdiği belirtilmiş olup, bu iki rapor arasındaki farklılık nedeniyle;
b-) Daha sonra, 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesindeki oranlar da dikkate alınarak, sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile hüküm kurulması,
SONUÇ : 18.7.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. Ceza Dairesi
Esas No : 2020/9347
Karar No : 2022/5069
Tebliğname No : 10 – 2015/218345
TÜRK MİLLETİ ADINA VERİLEN
YARGITAY KARARI
İNCELENEN KARARLA
İLGİLİ BİLGİLER
Mahkeme : İSTANBUL 17. Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi-Numarası : 02.04.2015 – 2014/112 esas ve 2015/99 karar
Muhammed K’nın sevk ve idaresi altında bulunan ve sanık Esengül’ün de sağ ön yolcu koltuğunda oturduğu aracın bagaj kısmında önleme arama kararına istinaden yapılan aramada sarı renkli poşet içerisinde suça konu JWH-122, AM-2201 içeren ve MDMA’nin ele geçirildiği olayda; sanık Esengül’ün mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığı aşamada, sonradan döndüğü, müdafili kolluk ve savcılık aşamasındaki beyanları ile kendi suçunun ortaya çıkmasına yardım ettiği anlaşıldığından, hakkında TCK’nın 192/3. maddesindeki etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan uyuşturucu maddenin TCK’nın 54/4. maddesi yerine 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi….
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2014/6555
K. 2014/13794
T. 22.12.2014
DAVA : Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : A-) Sanık … ve müdafiinin “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz taleplerinin incelenmesi:
Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanığın … numaralı F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği 24.06.2013 havale tarihli dilekçesindeki “cezamın onanmasını arz ederim. ” şeklindeki beyanının temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olması, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nce alınan 27.07.2013 tarihli beyanında yer alan temyiz talebinin ise yasal süre içinde olmaması ve temyiz süresinin geçmesinden sonra vazgeçmeden dönülmesinin mümkün bulunmaması karşısında; sanık ve müdafiinin temyiz isteğinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE, oybirliğiyle,
B-) Sanıklar …,…, …ve … hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin sanık … yönünden “25.03.2011, 17.04.2011 ve 01.10.2011”, sanıklar …, … ve… yönünden ise “30.09.2011” olarak Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür.a-) Suç konusu 58135,2 gram esrarın miktarına bağlı olarak önemi ve değeri ile oluşturduğu tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak, TCK’nın 3. maddesindeki orantılılık ilkesi ile 61. maddesindeki ölçütlere göre, sanıklar İlker Yasin, Nihat ve Hüdayi hakkındaki temel cezaların alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayin edilmesi,b-) Sanık …’ın adli sicil kaydında yer alan ve tekerrür oluşturan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2001/41 esas ve 2002/80 karar sayılı ilamı ile verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasına dair mahkûmiyeti nedeniyle, hakkında TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile eleştiriler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanıkların müdafılerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, Başkan Vekili …’nın sanık … hakkındaki hükmün tekerrür yönünden bozulması gerektiğine dair karşı oyu ve oyçokluğuyla, diğer sanıklar hakkında oybirliğiyle,
C-) Sanıklar Cangir ve Servet hakkında “uyuşturucu madde ithal etme” suçundan kurulan hükümlerin incelenmesi:
Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanık …’in …Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği 24.06.2013 havale tarihli dilekçesindeki “cezamın onanmasını arz ederim.” şeklindeki beyanının temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olması nedeniyle, bu sanık yönünden hüküm resen incelenmiştir. Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin sanık … yönünden “30.03.2011 ve 30.09.2011”, sanık … yönünden ise “30.03.2011” olarak Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür. Sanık … hakkında Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan davaya esas olan fiilin “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” olması, Dairemizin 03.05.2012 tarihli bozma ilamından sonra bu davanın Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne aynı uyuşturucu maddenin sanık tarafından “ithal” edildiği iddiasıyla açılan dava ile birleştirilmesi ve birleştirme üzerine sanığın eyleminin bütünüyle “uyuşturucu madde ithal etme” suçunu oluşturduğu kabul edilerek bu suçtan mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması karşısında, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bozulan hükmündeki cezanın kazanılmış hak oluşturmadığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki sanık … hakkındaki hükmün bozulması gerektiğine dair (2) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak; Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 27.05.2013 tarih ve 1316 Sayılı raporunda suç konusu 530 adet tabletin % 0,146 oranında olmak üzere 0,11972 gram eroin içerdiğinin belirtilmesi karşısında; suç konusu tabletlerin birden fazlasının birlikte kullanılması halinde, kullanan kişide “uyuşturucu veya uyarıcı etki yapıp yapmayacağı” konusunda ek rapor alınması, sonucuna göre maddî konusunun suçun oluşmasına elverişli olup olmadığının ve buna bağlı olarak sanıkların hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık … ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, sanık … yönünden ise resen incelenen hükümlerin BOZULMASINA, Üye …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla, 22.12.2014 tarihinde karar verildi.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2017/7175
K. 2018/1220
T. 2.3.2018
DAVA :Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR :1-)Sanıklar …. ve …. hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilen dışındaki yaptırımların doğru olarak belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
02/02/2015 tarihli olay tutanağı içeriği ve dosya kapmasına göre; sanıklardan uyuşturucu madde satın alan ve tanık olarak dinlenen ….’ten ele geçirilen maddenin bonzai olarak tabir edilen İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarının 06.03.2015 tarihli raporunda sentetik kannabinoid olduğu belirtilen madde 04.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6638 Sayılı Kanun’un 11. maddesiyle TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendine eklendiğinden suç tarihi itibariyle TCK ‘nın 188/4. maddesi kapsamında kalan uyuşturucu maddelerden olmadığı gibi, uyuşturucu madde kullanıcısı ….’ta ele geçen eroin’in sanıklar tarafından temin edildiğine dair yeterli kanıt bulunmadığı anlaşılmakla, TCK’nın 188/4 – a maddesi uyarınca arttırım yapılarak sanıklar hakkında fazla cezaya hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan hükümlerin BOZULMASINA,
2-)Sanık … hakkındaki hükmün incelenmesi:
02.02.2015 tarihli olay tutanağı içeriği ve tutanağı düzenleyen ….’ın beyanına göre, ….’ün uyuşturucu maddeyi ….’dan aldığı, parayı ise ….’a verdiği anlaşılmakla; Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanığın ….’den elde edilen uyuşturucu madde ile ilgisi bulunduğuna veya bu uyuşturucu maddeleri temin ettiğine ilişkin, savunmasının aksine kuşku sınırlarını aşan mahkumiyetine yeterli ve kesin delil bulunmadığından, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
SONUÇ :Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre tutuklu sanık …’ın SALIVERİLMESİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına, 02.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2016/2488
K. 2017/3237
T. 22.5.2017
DAVA : Temyiz incelemesi, sanık müdafiinin duruşma talebinde bulunması ile duruşmalı yapılmıştır.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : 1-)Sanığın, kullanıcı …’a sattığı iddia edilen maddenin İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 27.01.2016 tarih ve İST-KİM-16-1847 numaralı uzmanlık raporunda “net ağırlığı 1.0 gr (daralı 2.2 gr) gelen açık yeşil renkli bitki parçalarının uyuşturucu ve uyarıcı maddeler kapsamında değerlendirilmeyen ancak suiistimali bulunan sentetik kannabinoidlerden AMB-CHMICA (methyl 2- ((1 – (cyclohexylmethyl) – indole – 3 carbonyl) amino) – 3 – methylbutanoate) etken maddesini içerdiği” tespit edilmişse de; söz konusu raporun varsa ele geçirilen madde ile birlikte Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’na gönderilerek söz konusu maddenin suç tarihi olan 19.01.2016 tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun Hükümlerine tabi uyuşturucu maddeler kapsamında olup olmadığı hususunda rapor alındıktan sonra sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi,
2-)Gerekçede TCK’nun 188. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinin uygulanmadığı belirtilmişse de, uygulama sırasında 4. fıkrasının (b) bendinin de gösterilmesi,
3-) 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
4-) İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suç konusu maddeden alınan şahit numunenin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5-) Suça konu uyuşturucu maddeler ile materyallerin müsaderesine karar verilirken 5271 Sayılı CMK’nın 232. maddesinin 6. fıkrasına aykırı olarak uygulanan kanun maddesindeki fıkraların gösterilmemesi,
SONUÇ :Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, tutuklu kalınan süre göz önüne alınarak sanık müdafiinin salıverilme taleplerinin reddine, 22.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
TEFHİM TUTANAĞI: 22.05.2017 tarihinde verilen bu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı…un katılımıyla ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık … müdafii Avukat …’nın yokluğunda 25.05.2017 tarihinde, açık olarak okundu.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2017/121
K. 2017/2919
T. 4.5.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Tekerrüre Esas Alınan Sulh Ceza Mahkemesi’nin İlamı İle Hükmedilen Hapis Cezasının İnfaz Edilmesinden İtibaren T.C.K.’nın 58/2-B Md. Aranan “3 Yıllık Süre” Dolduktan Sonra Temyize Konu Suçun İşlendiği Gözetilmeden Tekerrür Hükümlerinin Uygulanmasının İsabetsiz Olduğu )
• SOSYAL İNCELEME RAPORU ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma – Suç Tarihinde 12-15 Yaş Grubunda Olan Sanık Hakkında 5395 S. Kanun’un 35. Md. Uyarınca Bireysel Özelliklerini ve Sosyal Çevresini Gösteren Sosyal İnceleme Raporu Alınmamasının Bozma Nedeni Olduğu )
• TEKERRÜR ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Tekerrüre Esas Alınan Sulh Ceza Mahkemesi’nin İlamı İle Hükmedilen Hapis Cezasının İnfaz Edilmesinden İtibaren T.C.K.’nın 58/2-B Md. Aranan “3 Yıllık Süre” Dolduktan Sonra Temyize Konu Suçun İşlendiği Gözetilmeden Tekerrür Hükümlerinin Uygulanmasının Doğru Olmadığı )
• YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ ( Fiili İşlediği Sırada 12-15 Yaş Grubunda Bulunan Sanık Hakkında Fiilin Hukukî Anlam ve Sonuçlarını Algılama veya Davranışlarını Yönlendirme Yeteneğinin Yeterince Gelişip Gelişmediğinin Tespiti İçin Rapor Alınmadan Mahkûmiyet Hükmü Kurulmasının İsabetsizliği – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma )
ÖZET : Dava; uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir. Tekerrüre esas alınan Sulh Ceza Mahkemesi’nin ilamı ile hükmedilen hapis cezasının, infaz edilmesinden itibaren, TCK’nın 58/2-b maddesinde aranan “3 yıllık süre” dolduktan sonra temyize konu suçun işlendiği gözetilmeden, tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi isabetsizdir. Fiili işlediği sırada 12-15 yaş grubunda bulunan sanık hakkında TCK’nın 31. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğinin tespiti için rapor alınmadan mahkûmiyet hükmü kurulması doğru değildir. Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olan sanık hakkında, 5395 Sayılı Kanun’un 35. maddesi uyarınca bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren sosyal inceleme raporu alınmaması bozma nedenidir.
T.C.
YARGITAY
9. CEZA DAİRESİ
E. 2016/953
K. 2016/7707
T. 4.10.2016
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE İMAL VE TİCARETİ ( Sentetik Kannabinoidlerden ADB-FUBINACA Maddesini İhtiva Ettiği Anlaşılan Uyuşturucu Maddelerin Sanığa Ait Olduğunun Anlaşıldığı/Sanığın Eyleminin Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçunu Oluşturduğundan Bahisle Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesine Dair Karar Verildiğinin Gözetilmediği/Sanık Hakkında Uygulama İmkanı Bulunmayan TCK’nın 188/4-A. Maddesi Uyarınca Tayin Olunan Cezanın Arttırılmasının İsabetsiz Olduğu )
• ETKİN PİŞMANLIK ( Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçu – Suça Konu Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilmesinden Sonra Açık Kimlik Bilgisini ve Telefon Numarasını Verdiği Sanığın Suçunun Ortaya Çıkmasına Hizmet ve Yardım Eden Sanık Hakkında TCK’nın 192/3. Maddesindeki Etkin Pişmanlık Hükmünün Uygulanması Gerektiği )
ÖZET : Dava, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkindir.
Suça konu uyuşturucu maddelerin ele geçirilmesinden sonra, açık kimlik bilgisini ve telefon numarasını verdiği sanığın suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden sanık hakkında, TCK’nın 192/3. maddesindeki etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Sentetik kannabinoidlerden ADB-FUBINACA maddesini ihtiva ettiği anlaşılan uyuşturucu maddelerin sanığa ait olduğu sabit olmakla birlikte, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu, bu sebeple hakkında TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan soruşturma sonucu kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair karar verildiği gözetilmeden, sanık hakkında uygulama imkanı bulunmayan TCK’nın 188/4-a. maddesi uyarınca tayin olunan cezanın arttırılması isabetsizdir.
DAVA :Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR :Usulüne uygun tebligata rağmen sanık müdafiinin duruşmaya gelmediği ve geçerli bir mazeret de bildirmediği anlaşıldığından sanıklar hakkında duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
KARAR : 1-)Sanık hakkında kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;
Sanık hakkında yapılan yargılama sonunda yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-)Diğer sanıklar hakkında kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;
Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
a-) Suça konu uyuşturucu maddelerin ele geçirilmesinden sonra, açık kimlik bilgisini ve telefon numarasını verdiği sanığın suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden diğer sanık hakkında, TCK’nın 192/3. maddesindeki etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
b-) 09.05.2015 tarihli olayda ele geçen ve rapora göre sentetik kannabinoidlerden ADB-FUBINACA maddesini ihtiva ettiği anlaşılan uyuşturucu maddelerin sanığa ait olduğu sabit olmakla birlikte, sanığın eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu, bu sebeple hakkında TCK’nın 191. maddesi uyarınca yapılan soruşturma sonucu kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair karar verildiği gözetilmeden, sanık hakkında uygulama imkanı bulunmayan TCK’nın 188/4-a maddesi uyarınca tayin olunan cezanın arttırılması,
SONUÇ : Kanuna aykırı olduğundan, sanıklar müdafileri ile sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanık bakımından re’sen de temyize tabi olan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 04.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2017/378 |
Karar | : 2018/618 |
Tarih | : 06.12.2018 |
- UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ
- 5237 s. TCK
- 188
- 191
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2018/666
Karar : 2018/4343
Tarih : 22.05.2018
T.C.
YARGITAY
9. CEZA DAİRESİ
E. 2015/17490
K. 2016/2378
T. 10.3.2016
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU (Suça Konu Sentetik Kannabinoid Türevi Maddesinin Suç Tarihinden Sonra Yürürlüğe Giren 6638 Sayılı Kanunla 5237 S. TCK’nun Md. 4/a Bendi Kapsamına Alındığı Gözetilmeden Hatalı Uygulama Yapılmak Suretiyle 5237 S. TCK’nun Md. 7/2 Fıkrasına Aykırı Davranılmasının Hatalı Olduğu)
• LEHE KANUN UYGULAMASI (Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçuna Konu Sentetik Kannabinoid Türevi Maddesinin Suç Tarihinden Sonra Yürürlüğe Giren 6638 Sayılı Kanunla 5237 S. TCK’nun Md. 4/a Bendi Kapsamına Alındığı Gözetilerek Sonuca Gidilmesi Gerektiği)
• KANUN DEĞİŞİKLİĞİ (Sentetik Kannabinoid Türevi Maddesinin Suç Tarihinden Sonra Yürürlüğe Giren 6638 S. Kanunla 5237 S. TCK’nun Md. 4/a Bendi Kapsamına Alındığı – Anılan Husus Gözetilmeden 5237 S. TCK’nun Md. 7/2 Fıkrasına Aykırı Davranılmasının İsabetsiz Olduğu/Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma)
ÖZET : Suça konu sentetik kannabinoid türevi maddesinin, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6638 Sayılı Kanun’un 11. maddesiyle TCK’nın 4. maddesinin (a) bendi kapsamına alındığı gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılmak suretiyle TCK’nın 7. maddesinin 2. fıkrasına aykırı davranılması, hatalıdır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2013/8059 K. 2013/8200 T. 25.9.2013
“Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 9.1.2013 tarihli ekspertiz raporuna göre; ele geçirilen haplardan 694 adedinin uyuşturucu madde içermediği, 1 adet tabletin uyuşturucu maddelerden ana etken maddesini ve 171 adet tabletin de uyuşturucu maddelerden phenmetrazine etken maddesini eser miktarlarda ihtiva ettiğinin tespit edildiği,
Suç konusu maddelerden emanette kalanların ve Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı’nda bulunan numune maddenin. İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek;
a-)Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün ekspertiz raporunda belirtilen uyuşturucu maddeleri içerip içermediğinin belirlenmesi,
b-)İçeriyorsa miktarlarının saptanıp saptanamadığı,
c-) Mevcut halleriyle bu tabletlerin bir ya da birden fazla kullanılması halinde uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğurup doğurmadığı Konularında rapor alınması.
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile ve yetersiz rapora dayanılarak hüküm kurulması.”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2012/6585 K. 2012/13170 T. 10.7.2012
“1- Adana Kriminal Polis Laboratuvarı’nca düzenlenen 04.10.2011 tarih ve KMY. 2011/5931 sayılı raporda, suç konusu 0,5 gram maddenin eroin içerdiği, ancak miktarı az olduğundan miktarsal analiz yapılamadığı belirtilmiş olduğundan, suç konusu 0,5 gram madde içindeki eroinin miktarı veya oranı;
a)Belirlenmiş ise, eroin miktarı veya oranının ne olduğu,
b)Belirlenememiş ise, bunun incelenen madde miktarının azlığından mı yoksa içerdiği eroin miktarının azlığından mı kaynaklandığı
Konularında, aynı laboratuvardan ek rapor alınması,
2- Daha sonra, eroin miktarının ele geçen madde içindeki oranı ile 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesinde eroin (morfin ve milhleri)için öngörülen binde iki oranı karşılaştırılarak sanıkların hukukî durumunun saptanması gerekirken, eksik rapora dayanılarak hüküm kurulması.”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2010/30978 K. 2012/2008 T. 29.2.2012
“İ… Kriminal Polis Laboratuarının 02.04.2008 tarihli raporuna göre, sanığın evinde bulunan 140 adet tabletin “clonazepam” aktif maddesini içeren R… isimli ilaç olduğu, “clonazepam” isimli maddenin 5237 sayılı TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasında, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’da, 3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun’da, Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi’nin 1 ve 2 numaralı cetvellerinde, 2313 ve 3298 sayılı Kanunların verdiği yetki uyarınca çıkarılan Bakanlar Kurulu kararlarında sayılan uyuşturucu ve uyarıcı maddeler arasında yer almaması nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilmesine olanak bulunmadığı dikkate alınarak, İ… Kriminal Polis Laboratuarının 02.04.2008 tarihli raporunda “clonazepam” aktif maddesini içeren R… isimli ilaç olarak belirtilen tabletin, 5237 sayılı TCK’nın 188. maddesinin altıncı fıkrasında belirtildiği şekilde;
a) “Uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran” bir madde olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu’ndan rapor alınması,
b) Üretiminin resmi makamların iznine veya satışının yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olup olmadığının, Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nden sorulması,
Sonucuna göre eyleminin TCK’nın 188. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenen “uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran maddenin ticaretini yapma” suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışılarak, sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2008/9091 K. 2008/17424 T. 24.11.2008
“1-Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi Narkotik Şubesi ile 5. İhtisas Kurulu’nun dosya içinde mevcut 19.03.2007 ve 16.04.2007 tarihli raporlarında “Buprenorphine” içerdiği belirtilen suç konusu tabletlerin içerdiği kimyasal madde itibariyle uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğurup doğurmayacağı konusunda Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’ndan ek rapor alınması,
2- Suç konusu tabletlerin uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuracağı saptandığı takdirde; Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesi Narkotik Şubesi ve 5. İhtisas Kurulu’nun raporları ile dosya açma numune alma kapama ve iade tutanağının birer örnekleri de eklenmek suretiyle, Sağlık Bakanlığı İlaç Ve Eczacılık Genel Müdürlüğü’nden, sözü edilen tabletlerin veya içerdiği “Buprenorphine” isimli kimyasal maddenin üretiminin izne tabi bulunup bulunmadığının veya satışının yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olup olmadığının sorulması,
Sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tartışılıp belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması ”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 1992/5557 K. 1992/6015 T. 21.5.1992
“Kenevir bitkisinin sapçık ve yapraklarının kurutulup ufalanarak toz esrar haline getirilmesi teknik yöntemi gerektirmeyen basit bir işlem olduğu gibi maddenin kimyasal yapısında değişiklik de sağlamadığından esrar imal etme sayılamaz. Sanığın eyleminin uyuşturucu maddelerden esrarı arz etmek olduğu gözetilmeden TCK.nın 403. maddesinin 5. bendi yerine 1. bendi gereğince hüküm kurulması,”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2012/21741 K. 2013/4878 T. 30.05.2013
“Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi’nin 1. maddesinin 1-n bendinde yer alan, “İmal deyimi: İstihsal hariç, uyuşturucu madde elde edilmesini mümkün kılan bütün işlemleri ifade eder ve uyuşturucu maddelerin arıtılması ve diğer uyuşturucu maddelere dönüştürülmesi işlemlerini kapsar” şeklindeki uyuşturucu madde imal tanımı ile, sanıkların çalıştığı fabrikada elde edilen uyuşturucu madde içeren haplar, kimyasal maddeler, uyuşturucu maddenin imal edildiği iddia edilen yerde bulunan alet ve malzemeler nazara alınarak sanıklar tarafından uyuşturucu madde imal edilip edilmediği hususunda 14.04.1982 tarih ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 7. maddesi ile kurulmuş bulunan Adli Tıp Beşinci İhtisas Kurulu’ndan mütalaa alınarak, suç niteliğinin tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden ve bu konuda rapor alınmasına ilişkin 16.05.2010 tarihli ara kararı da yerine getirmeksizin yazılı şekilde uyuşturucu madde imal etmek suçundan hüküm kurulması”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2006/174 K. 2006/8891 T. 29.6.2006
“Dosya kapsamına göre; sanığın, İran’ın Bazergan şehrinde tanıştığı M. G. isimli şahsın, kendisinden para karşılığı suça konu uyuşturucu maddeyi Doğubeyazıt’a götürmesini istemesi üzerine, bu teklifi kabul ederek 10 paket halindeki suça konu esrarı vücuduna sararak Gürbulak Gümrük Kapısından yurda soktuğu ve burada bindiği minibüsle Doğubeyazıt’a gitmekte iken görevlilerce yapılan yol kontrolleri esnasında yakalandığının anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin, uyuşturucu madde ithal etmek suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek, uyuşturucu madde nakletmek suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2007/5799 K. 2008/17108 T. 19.11.2008
“Uyuşturucu madde ithal etme suçu, kural olarak, uyuşturucu maddenin ülke sınırından içeri sokulması ile tamamlanır. Ancak, suçun faili uyuşturucu maddeyi gizlemeden gümrük görevlilerine kendiliğinden bildirdiği takdirde, istisna olarak, failin ithal kastının bulunmadığı ve eyleminin uyuşturucu madde bulundurma ve nakletme suçunu oluşturduğu kabul edilir. Somut olayda, sanıkların suç konusu uyuşturucu maddeyi, yurt dışında otobüsün gizli bölmelerine yerleştirdikleri ve sanık Afrim yönetimindeki bu otobüsle Türkiye’ye girdikleri, giriş işlemlerinden sonra, şüphe üzerine otobüsün ay cihazından geçirildiği ve uyuşturucu maddelerin yerleştirildiği gizli bölmelerin belirlendiği, daha sonra bu bölmeler açılarak uyuşturucu maddenin ele geçirildiği; buna göre, sanıkların uyuşturucu maddeyi ithal kasıtları belirgin olduğundan, uyuşturucu madde ithal etme suçunun oluştuğu gözetilmeden, aramadan önce sanıkların beyana tabi tutulmadıkları gerekçesiyle, nakil amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 1982/5-271 K. 1982/315 T. 28.6.1982
“Türkiye’den Almanya’ya dönmekte olan sanığın, Yugoslavya Macaristan arasında Knejvo Sınır Kapısı’nda yapılan aramada Wolksvagen marka özel vasıtasını marka özel vasıtasının motor bölümünde bulunan takım çantası içinde 460 gr. toz ve 50 gr. plaka halindeki esrar yakalanmış…
Uyuşmazlık konusu olan husus, yurt dışında yapılan aramada arabasında 460 gr. toz ve 50 gr. plaka halinde esrar elde edilen sanığa TCK.nun 403/1 – 2. maddesinin mi, yoksa 404/2. maddesinin mi uygulanması gerektiği hususudur. Ceza Genel Kurulu’nun 1.3.1982 gün ve 17/76 sayılı kararında ayrıntılarıyla açıklandığı gibi: (“ithal veya “ihraç” edilen uyuşturucu madde miktarı çok az ise ve kişinin kendisi de uyuşturucu madde kullanıyor ve kişisel gereksinmeleri “ihtiyacı” için yeterli miktarı aşmıyorsa, uyuşturucu madde “ithal” veya “ihraç” suçu değil, bu maddeleri “kullanma için bulundurma” suçu oluşmuş olur. Roma Mahkemesi’nin 10 Kasım 1966 tarihli bir kararı da aynı mahiyettedir)…Objektif bir değerlendirişte: Esrar satışı ve ticareti yaptığı belirlenemeyen sanığın, suç konusu esrarı kendi ihtiyacında kullanmak üzere çalıştığı yere götürdüğünü kabulde zorunluluk bulunmaktadır.”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2012/19974 K. 2013/778 T. 24.1.2013
“Gine uyruklu olan sanığın, Mali’ye götürmek üzere Brezilya ülkesinden temin ettiği suç konusu kokaini hava yoluyla Brezilya’dan İstanbul’a getirdiği, sanığın uçaktan indikten sonra şüphe üzerine yakalandığı, sanığın savunmasında Sao Paulo’dan Casablanca’ya gitmek üzere yola çıktığını söylediği; İstanbul- Casablanca biletinin de mevcut olduğu anlaşıldığından; savunmasının aksine, suç konusu uyuşturucu maddeyi Türkiye’de bırakacağına veya başkasına vereceğine ilişkin delil bulunmadığı, transit geçiş niteliğindeki eyleminin ithal veya ihraç değil, uyuşturucu madde nakletme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, ithal suçundan hüküm kurulması …”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2013/13892 K. 2014/1688 T. 13.3.2014
“Olay tutanağı içeriği, suç konusu eroinin Ağrı il merkezinde durdurulan sanık yönetimindeki TIR’ın römorkunda ele geçirilmesi, römorktaki T.C. gümrük mühürünün bozulmamış olmasına karşın römorku çevreleyen halatın kesilmiş durumda olması, arama sırasında görevlilerin römorka bu kesik bölümü açarak girmiş olmaları ve sanığın savunması karşısında; eroinin römorka Türkiye’de konmuş olmasının da mümkün olduğu, sanığın bu TIR ile olaydan bir gün önce İran’dan Türkiye’ye giriş yapmış olmasının eroinin bu ülkeden Türkiye’ye getirildiğine kanıt oluşturmayacağı, suç konusu uyuşturucu maddenin ithal edildiğine ilişkin şüpheyi aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı; sanığın sabit olan fiilinin TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan “uyuşturucu madde nakletme” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, bu suç yerine “uyuşturucu madde ithal etme” suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2013/10-637 K. 2014/137 T. 25.3.2014
“Sanık D. görüşmelere konu maddelerin tamamının kokain olduğunu, ancak sadece kendi kullanımı için aldığını kabul etmiş ise de, telefon konuşmalarına göre yoğun bir biçimde uyarıcı madde satın aldığı, içme ve arkadaşlarına verme gayreti içinde bulunduğu anlaşılan sanığın iddia ettiği gibi, bu satın almalarının kişisel kullanma amacına yönelik olması halinde, sıklıkla yapılan telefon görüşmelerine konu madde miktarlarının az olması gerekecektir. Oysa uyuşturucu maddenin, “5+5”, “9+3”, “5+4”, “7+2” şeklinde hemen hemen her gün satın alınması kişisel kullanım amacıyla hareket ettiğine dair savunmalarını çürütmektedir. Diğer taraftan sanığın müdafii huzurunda savcılıkta verdiği ve sulh ceza mahkemesindeki sorgu ifadesinde de kabul ettiği beyanında, zaman zaman arkadaşlarının kendisini bayıltacak derecede ısrar etmeleri ve ricada bulunmaları sebebiyle de satıcıları aradığı, genelde ödemeyi kendisinin yaptığı, bazen onlardan da para veren olduğu şeklindeki anlatımı da sanığın fiilinin uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri başkalarına verme suçunu oluşturduğunu göstermektedir.
Bu nedenle, hakkında T.C.K.nun 188/3 maddesinden mahkumiyet hükmü kurulan sanık D. S.’nin, suçun kanuni tanımında yer alan seçimlik hareketlerden “uyuşturucu ya da uyarıcı maddeleri başkalarına verme” fiilini gerçekleştirdiği ve 5237 Sayılı T.C.K.nun 37/1. maddesi uyarınca fiili gerçekleştiren fail olarak sorumlu olduğundan”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2012/10-1256 K. 2013/142 T. 16.4.2013
“Her ne kadar sanık M. R. kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın aldığını, kimseye uyuşturucu madde satmadığını belirtmiş ise de, mahkeme kararı ile tespit edilen telefon görüşmelerinde sanık tarafından kullanılan “Dükkandayım beni mahcup etme”, “Alo ayrı ayrı yap ha” ve “Tamam düzgün şey olsun beni mahcup etme” vb. cümleleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu maddeyi kullanmak amacıyla değil, bilakis ihbarda belirtildiği üzere işletmekte olduğu iş yerinde başkalarına satmak amacıyla aldığı ve sattığı anlaşılmaktadır. Zira kendisi için uyuşturucu madde alan kişinin uyuşturucunun ayrı ayrı hazırlanmasını istemesi hayatın olağan akışına uygun olmayıp, ancak başkaları için uyuşturucu alan kişi farklı farklı şahıslara vermek amacıyla uyuşturucunun ayrı ayrı hazırlanmasını isteyecektir. Ayrıca sanık; “beni mahçup etme” diyerek, uyuşturucu maddeyi kendisi için değil de başkaları için aldığını, onlara karşı zor durumda kalmak istemediğini ortaya koymaktadır…
E. tüm aşamalarda kendisi tarafından yapıldığını kabul ettiği telefon görüşmelerinin kullanmak amacıyla aldığı uyuşturucu maddelere ilişkin olduğunu, kesinlikle satmaya yönelik olmadığını belirtmiş ise de, mahkeme kararıyla tespit edilen telefon görüşmelerinde sanığın kullandığı; “O yaramıyordu abe yarın gündüz saat 11 de abe ben sana yetiştiririm istiyorsan”, “Valla daha erken olursa ararım seni abe tamam”, “He dün değil evvelsi günkündendir”, “Abe valla bende senin için gelmişim Aksaraya adam yarım saattir yanımda oturmuş bende onu bekliyorum”, “Onları başka birinin yanından getirdim abe bu onun değil”, “Sen şeylerini tarttınmı yani tam çıktı değilmi”, “Madem ki öyle ee o şey kalsın biz bu akşam değil de yarın gidip alırız ondan başka yerden alırız tamam abi”, “Eğer diyorsan 2 de eksik onuda cebimden karşılarım” ve “O olmadı abi ben şimdi Kumkapıya gidecem eğer olmasa adam dedi sabah dedi, sabah erkenden size ayarlarım başkada yok abi” vb. cümleleri telefon görüşmelerinin uyuşturucu madde satışına yönelik olduğunu göstermektedir. Nitekim sanık M.’in evinde yapılan aramada 12 adet satışa hazır halde kokain maddesinin ele geçirilmiş olması da, sanık E.’in sanık M.’e başkalarına satmak amacıyla uyuşturucu madde sattığını doğrulamaktadır.”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2007/6700 K. 2007/7597 T. 19.6.2007
“Olayla ilgili tutanak içeriğine, sanığın savunmasına, tanık Ramazan’ın anlatımlarına, suç konusu 0,5 gramdan ibaret esrarın miktarı ile ele geçiriliş biçimine, dosyadaki diğer belge ve bilgilere göre; olay günü tanık Ramazan’ın, sahilde sigara içmekte olan sanığın yanına gelerek sigara istemesi üzerine sanığın “sigara yok, istersen sigaralık var” dediği, Ramazan’ın “ne demek o” diye sorması üzerine ise “esrar, istersen birlikte kullanalım” dediği; bunun üzerine Ramazan’ın durumu güvenlik görevlisine bildirdiği ve sanığın üzerindeki esrarla birlikte yakalandığı anlaşıldığından; sanığın, tanık Ramazan’a birlikte esrar kullanmayı önermesinin uyuşturucu madde satmak yada bedelsiz vermek olmayıp, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2011/8734 K. 2012/12799 T. 2.7.2012
“Olay tutanağı içeriğine, dosyadaki bilgi ve belgelere göre; sanık A. A.’in, diğer sanığın ithal suçuna iştirak etmeksizin yurt dışından getirilen ve açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen “S.’e” ait olan uyuşturucu maddeyi, “S.” adına teslim almak için diğer sanık N. ile buluştuktan sonra henüz teslim almadan yakalandığı, eyleminin “uyuşturucu madde ticareti yapmaya teşebbüs” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, ithal suçundan hüküm kurulması ,”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2012/10-1253 K. 2012/1769 T. 18.9.2012
“Suç tarihinde yapılan istihbari çalışma sonucunda, usulüne uygun olarak gerçekleştirilen aramalarda sanığın ev ve seralarında uyuşturucu madde ele geçirilmiş ise de, tanık H.E.’nin sonradan değişen kolluktaki beyanı ve istihbari bilgi dışında, sanığın uyuşturucu maddeyi sattığı yönünde başka herhangi bir kanıtın bulunmaması, el konulan uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanım sınırları içinde olması, uyuşturucunun evde rahatlıkla bulunabilecek bir yerde ele geçmesi, sanığın tüm aşamalarda istikrarlı olarak uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğunu savunması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir… Bu nedenle, sanığın sübuta eren eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kesin bir kanaat vermekten uzak kanıtlara dayanılarak, uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle, suç niteliğinin hatalı belirlenmesi ”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2013/10-558 K. 2013/436 T. 5.11.2013
“Hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan soruşturma yürütülen kişinin adını vermesi üzerine, sanığın yalnız olarak, yakınında okul, çocuk parkı, kafe ya da benzeri bir yer bulunmayan bir mahalde yakalanması, 12 paket halinde ve adını veren kişide ele geçirilen 1 paketin de dahil edilmesiyle toplam net miktarı 17.8 gram olan esrar ele geçmesi ve aşamalarda maddeleri satış için bulundurduğunu belirterek suçunu ikrar etmesi şeklinde gerçekleşen olayda, yerel mahkemece sanık hakkında temel hapis cezasının 8 yıl olarak belirlenmesinde; “suçun vasıf ve niteliği, işleniş biçimi, sanığın aynı eylemi işleme yönündeki kararlılığı ve kast yoğunluğuyla suçun neticeleri nazara alınarak” biçiminde gerekçe gösterildiği görülmektedir.
Sanığın bağlantılı olduğu uyuşturucunun net 17,8 gram esrar olması ve yakalandığı yer göz önüne alındığında, sanık hakkında temel ceza tayin edilirken dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle ve orantılılık ilkesine aykırı olarak yerel mahkemece orantısız şekilde alt sınırdan çok uzaklaşılması isabetsizdir.”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2007/13908 K. 2007/14345 T. 6.12.2007
“TCK’nun 188/3. maddesinde yazılı hürriyeti bağlayıcı cezanın üst haddinin 15 yıl olduğu, Türkiye genelinde zaman zaman tonlara varan uyuşturucu madde ele geçtiği ve yargılama konusu olduğu, bu durumlarda dahi azami 15 yıl hapis cezasına hükmedilebileceği, sanıkta ise 17709,9 gram esrar ele geçirildiği, emsal dosyalar gözetilerek sanığın cezasının tayini gerektiği gözetilmeden, salt yasadaki kelimelerin tekrarı ile suçun işleniş şekli, suça konu esrar maddesinin önem ve değerinin çokluğu, kastın yoğunluğu, sanığın amaç ve saikı, geçmişi, ceza adaletinin temin ve tesisi ile hak ve nesafet kuralları gözetilerek gerekçe yapılarak Türkiye genelindeki uygulamaya aykırı biçimde temel cezanın asgari haddin çok üzerinde tayin edilmesi”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2009/2548 K. 2010/3279 T. 15.2.2010
“1- Olay ve yakalama tutanağına, tutanak düzenleyici tanıkların anlatımlarına ve savunmalara göre; sanığın olay günü uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm olan diğer sanık Hacı A.’dan kullanmak amacıyla uyuşturucu temin etmek için, önceden bildiği cep telefonu numarasından aradığında, bu sırada Hacı A.’ı yakalamış bulunan görevliler tarafından durumdan şüphelenilerek telefona cevap verildiği, sanığın Hacı ile görüştüğü düşüncesi ile uyuşturucu alımı ve randevu yerinin tespitine ilişkin konuşmayı gerçekte görevliyle yapmasının ardından, kararlaştırılan yere geldiğinde, güvenlik görevlilerince yakalandığı; suç konusu uyuşturucu maddeye daha önce görevliler tarafından elkonulmuş olduğundan, sanığın zaten almasına olanak bulunmadığı, bu nedenle işlenemez suçun söz konusu olduğu ve buna bağlı olarak sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2006/9234 K. 2007/8332 T. 3.7.2007
“Jandarma Genel Komutanlığı Bölge Kriminal Laboratuarları Şube Müdürlüğü’nün 09.12.2002 gün ve 3609 sayılı ekspertiz raporunda, suç konusu maddenin 2313 sayılı Kanun kapsamına giren uyuşturucu maddelerden olmadığının; Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu’nun 28.07.2003 tarih ve 1123 sayılı raporunda ise sanıkta ele geçirilen 1.885 gram maddenin içindeki uyuşturucunun, eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu, suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması ”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2009/14906 K. 2010/6321 T. 22.3.2010
“İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın 17.09.2007 tarihli raporunda; afyon sakızı olduğu bildirilen suça konu maddenin morfin içerdiğinin belirtilmesine karşın; 3298 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 1. fıkrasında “ham afyon, hazırlanmış afyon, tıbbi afyon ve bunların müstahzarları Türk Ceza Kanunu’nun uygulanmasında uyuşturucu maddelerden sayılır” denilerek, afyonun başlı başına uyuşturucu madde olarak kabul edildiği, içerdiği morfinin dikkate alınamayacağı; öte yandan, 5237 sayılı TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasında sayılan uyuşturucu ve uyarıcı maddeler arasında afyon sakızının yer almadığı gözetilmeyerek, sanık hakkında TCK’nın 188/4. maddesinin uygulanması sonucu fazla cezaya hükmedilmesi,”
Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2006/11099 K. 2006/13819 T. 6.12.2006
“5237 sayılı TCK.nun 188/4. maddesinde de 765 sayılı TCK’ya benzer bir şekilde düzenleme yapılıp şiddet sebebi olarak uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya baz morfin olması halinde artırım yapılacağı belirtilmiş olmasına göre; dosya içerisinde mevcut İstanbul Kriminal Polis Laboratuar Müdürlüğünce düzenlenen 30.11.2001 tarih ve KMY-2001/3631 sayılı ekspertiz raporunda havluya emdirilmiş şekilde afyon alkoloidlerinden kodein ve morfin bulunduğunun belirtilmesi karşısında “afyon”un ayrıştırılması ile ortaya çıkan içerdiği maddelerin değil, kendisinin dikkate alınması gerekeceği, “afyon”un 5237 sayılı TCK.nun 188/4. maddesinde sayılan uyuşturucu veya uyarıcı maddelerden olmadığı dikkate alınarak; bu konuda İstanbul Adli Tıp Kurumu Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesinden suç konusu maddenin afyon olup olmadığı konusunda rapor alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve taktiri gerektiğinin gözetilmemesi”
Dünya Sağlık Örgütü uyuşturucu maddeyi, “sağlık için kullanılanlar dışında, yaşayan organizmada kullanıldığında, organizmanın bir ya da birden çok yetisini farklılaştırabilen herhangi bir madde” olarak tanımlamıştır.
Türkiye’nin taraf olduğu “Uyuşturucu Maddelere Dair 1961 Tek Sözleşmesi”nin 1. maddesinin 1. fıkrasının (n) bendinde uyuşturucu madde imali “İstihsal hariç, uyuşturucu madde elde edilmesini mümkün kılan bütün işlemleri ifade eder. Ve uyuşturucu maddelerin arıtılması ve diğer uyuşturucu maddelere dönüştürülmesi işlemlerini kapsar.” biçiminde tanımlanmıştır.
Bu tanıma göre, üç durumda uyuşturucu maddenin imal edildiği kabul edilmektedir:
1) Başlıbaşına uyuşturucu niteliği bulunmayan maddelerden, herhangi bir işlem sonunda uyuşturucu madde elde edilmesi
2) Bir uyuşturucu maddenin başka bir uyuşturucu maddeye dönüştürülmesi
3) Herhangi bir uyuşturucu maddenin damıtma, elektroliz ya da flotasyon gibi yöntemlerle, içindeki yabancı maddeler giderilerek veya ayrıştırılarak arıtılması (saflaştırılması). Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2006/14361 K. 2007/2674
- Adli Tıp 5. İhtisas Kurulunun 25.06.2007 ve 13.06.2007 tarihli raporlarına göre sanıkta ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddenin “tağşiş edilmiş afyon” olduğu, sanığın bahsedilen uyuşturucu maddeyi bir başka uyuşturucu veya uyarıcı maddeye dönüştürmediği ya da arıtmadığı, tersine katkı maddeleri ile etkisini azalttığı anlaşılmakla, sanığın eylemini “uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etme” olarak nitelendirilemeyeceği….Uyuşturucu Maddenin Etkilerinin Azaltılması Şeklindeki Eylem, İmal Etme Olarak Nitelendirilemez! Yargıtay 10. Ceza Dairesi E. 2010/31344 K. 2011/3680
- Tüketen-tüketilen norm ilişkisi kuralı gereğince, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal eden kişinin, arada hukuken geçerli bir kesinti olmaması koşuluyla, imal ettiği bu maddeleri satmak için bulundurmasının ya da satmasının, imal dışında ayrı bir suç oluşturmayacağı, imalle ilgili fiilin, bulundurma ve satma fiillerini içine alıp tüketeceği; sanığın, temin ettiği uyarıcı niteliğindeki amfetaminden, bu maddeyi içeren tabletleri imal ederek, “uyarıcı madde imal etme” suçunu işlediği ve imal ettiği yerde bu tabletlerin bulunduğu, sanık bu tabletlerden bir kısmını sattığını söylemiş ise de, imal ve satma arasında hukuken geçerli bir kesinti olmadığı için, ayrıca uyuşturucu madde satma suçunun oluşmadığı; sanığın fiilinin bütünüyle “uyarıcı madde imal etme” suçunu oluşturduğu ve sadece bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında ayrıca “uyarıcı madde satma” suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırılık teşkil eder. Yapılan Eylemin İmal Olup Olmadığının Tespiti İçin Adli Tıp Kurumundan Mütaala Alınması Gerekir. Teknik Bir Yöntem Gerektirmeyen Basit İşlemler İmal Etme Olarak Değerlendirilemez. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2011/10792 E. 2011/58701 K.—Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2007/15034 E. 2007/13545 K.—Yargıtay 10. Ceza Dairesi 1992/5557 E. 1992/6015 K
- Suç konusu uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ülke sınırlarından Türkiye’ye sokulmasıyla “ithal” suçunun tamamlanmış olacağı; sanığın Nijerya’dan uçakla getirdiği suç konusu 378.6 gram kokainin Atatürk Hava Limanı’nda ele geçirilmesi nedeniyle ithal suçunun tamamlandığı gözetilmeden, suç niteliği yanlış değerlendirilerek uyuşturucu madde nakletme suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirir. Uyuşturucu Maddenin Türkiye’ye Sokulmasıyla Suç Tamamlanmış Olur. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2012/388 E. 2013/155 K.
- Türkiye’den Almanya’ya dönmekte olan sanığın, Yugoslavya Macaristan arasında Knejvo Sınır Kapısı’nda yapılan aramada Wolksvagen marka özel vasıtasını marka özel vasıtasının motor bölümünde bulunan takım çantası içinde 460 gr. toz ve 50 gr. plaka halindeki esrar yakalanmıştır. Uyuşmazlık konusu olan husus, yurt dışında yapılan aramada arabasında 460 gr. toz ve 50 gr. plaka halinde esrar elde edilen sanığa 765 Sayılı TCK.nun 403/1 – 2. maddesinin mi, yoksa 404/2. maddesinin mi uygulanması gerektiği hususudur. Ceza Genel Kurulu’nun 1.3.1982 gün ve 17/76 sayılı kararında ayrıntılarıyla açıklandığı gibi: (ithal veya “ihraç” edilen uyuşturucu madde miktarı çok az ise ve kişinin kendisi de uyuşturucu madde kullanıyor ve kişisel gereksinmeleri “ihtiyacı” için yeterli miktarı aşmıyorsa, uyuşturucu madde “ithal” veya “ihraç” suçu değil, bu maddeleri “kullanma için bulundurma” suçu oluşmuş olur. Roma Mahkemesi’nin 10 Kasım 1966 tarihli bir kararı da aynı mahiyettedir) Objektif bir değerlendirişte: Esrar satışı ve ticareti yaptığı belirlenemeyen sanığın, suç konusu esrarı kendi ihtiyacında kullanmak üzere çalıştığı yere götürdüğünü kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Kendi İhtiyaçlarını Karşılamak Üzere Yurtiçine Uyuşturucu Sokan Kişinin Eylemi Bundan İbaretse, İthalden Değil Kullanma veya Bulundurmadan Hüküm Kurulması Gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1982/5-271 E. 1982/315 K.
- Olay tutanağı içeriği, suç konusu eroinin Ağrı il merkezinde durdurulan sanık yönetimindeki TIR’ın römorkunda ele geçirilmesi, römorktaki T.C. gümrük mühürünün bozulmamış olmasına karşın römorku çevreleyen halatın kesilmiş durumda olması, arama sırasında görevlilerin römorka bu kesik bölümü açarak girmiş olmaları ve sanığın savunması karşısında; eroinin römorka Türkiye’de konmuş olmasının da mümkün olduğu, sanığın bu TIR ile olaydan bir gün önce İran’dan Türkiye’ye giriş yapmış olmasının eroinin bu ülkeden Türkiye’ye getirildiğine kanıt oluşturmayacağı, suç konusu uyuşturucu maddenin ithal edildiğine ilişkin şüpheyi aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı; sanığın sabit olan fiilinin TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında tanımlanan “uyuşturucu madde nakletme” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, bu suç yerine “uyuşturucu madde ithal etme” suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması, Yargıtay 10.Ceza Dairesi 2013/13892 E. 2014/1688 K.
- Sanığın suç konusu uyuşturucu madde ile gümrük memuruna beyan aşamasından önce Atatürk Havalimanı dış hatlar gidiş katında bulunan XRay cihazından geçerken güvenlik kontrolü sırasında yakalanmış olması nedeniyle; uyuşturucu madde ihraç etme suçunun icra hareketinin başlamadığı ve bu suça teşebbüsün söz konusu olmadığı, sanığın eyleminin tamamlanmış uyuşturucu madde nakletme suçunu oluşturduğu gözetilmeden karar verilmesi hukuka aykırıdır. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2012/10248 E. 2013/3480 K.
- Sanık, uzun bir süredir yurt dışında işçi olarak çalışmaktadır. Bu süre zarfında eline geçen ve çalışmaya devam ettiği sürece geçecek olan para miktarı, özel arabasının oluşu ve aynı araba ile götürdüğü anlaşılan hediyelerin değeri gözönünde tutulduğunda; arabasında yakalanan esrarların yurt dışında satışından elde edilebilecek para miktarı çok düşük seviyede kalmaktadır. Bu miktar para için, kişiliği açıklanan sanığın “müebbet ağır hapis cezası” ile cezalandırılmasını gerektiren bir suç işlemeyi göze aldığını kabul etmek, olayları normal çerçevesi içinde değerlendiren bir düşünüş ve yorum tarzı sayılamaz. Esasen esrar ihtal veya ihracı yoluyla para kazanmayı düşünen sanıkların, araçlarına yaptırdıkları özel bölmelerde veya başka yerlerde külliyetli miktarda esrar naklettikleri veya “madde” gibi az miktarda satışından dahi büyük paralar kazanılan uyuşturucu maddeleri beraberinde götürmeyi tercih ettikleri bilinen bir gerçektir. Objektif bir değerlendirişte: Esrar satışı ve ticareti yaptığı belirlenemeyen sanığın, suç konusu esrarı kendi ihtiyacında kullanmak üzere çalıştığı yere götürdüğünü kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1982/271 E. 1982/315 K.
- Uyuşturucu madde satma suçu, uyuşturucu maddenin bir bedel karşılığında başkasına devredilmesini ifade eder. Uyuşturucu maddeyi satışa arzetme, henüz satış aşamasına gelmese de uyuşturucu maddenin satışı için bazı hazırlık hareketleri yapmayı ifade eder. Satma suçu teşebbüse elverişli bir suçtur, satma eyleminin tamamlanması için tarafların satım ve bedel konusunda anlaşması yeterli değildir, aynı zamanda uyuşturucu madde üzerindeki zilyetliğin başka bir deyişle fiili hakimiyetin alıcıya geçmesi gerekir. Satma eyleminin icrai hareketlerine başlanmış; ancak ortaya çıkan bir engel nedeniyle uyuşturucu madde alıcıya teslim edilememiş ise eylem teşebbüs aşamasında kalmıştır. Ancak; o aşamaya kadar işlenen fiil tamamlanmış “nakletme, bulundurma veya satışa arzetme” suçlarını oluşturacağından, fail bu suçların birinden sorumlu olur. Somut olayda; dosya kapsamı ve oluşa göre, araç içinde uyuşturucu madde ticareti yapılacağının ihbar edilmesi üzerine olay yerine intikal eden güvenlik güçlerince, sanık …’in, uyuşturucu madde kullanıcısı tanık K.T. ile aynı araç içinde yakalandığı, sanığın üzerinde 4 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, tanığın aşamalardaki beyanında uyuşturucu madde satın almak için aracıyla olay yerine gittiğini ve bu nedenle sanığın aracına bindiğini, ancak uyuşturucu madde alamadan yakalandığını belirttiği, sanığın uyuşturucu madde satma eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı, ancak; o aşamaya kadar sanığın “ticari amaçla uyuşturucu maddeyi bulundurma ve satışa arzetme” eylemlerinin tamamlanmış olduğu, bu nedenle seçimlik hareketli bir suç olan uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığının söylenemeyeceği, anlaşıldığından kanun yararına bozma istemi yerinde görülmemiş ve reddine karar vermek gerekmiştir. Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2020/12 E. , 2020/3621 K.
- Sanık … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde ” Üçüncü fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlemenin bulunduğu, 26/09/2015 tarihli fiziki takip tutanağına göre, tanık …’ın … plaka sayılı aracın arka sağ kapısından bindiği ve araç sürücüsü sanık …’dan uzanarak bir nesne aldığı ve sonrasında araçtan indiği anlaşılmakla; uyuşturucu madde satışının aracın içerisinde gerçekleşmiş olması ve aracın TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde belirtilen umumi veya umuma açık yerlerden olmaması karşısında, TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinin sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi, Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2018/3918 E. , 2019/1883 K.
- Uyuşturucu madde satmak amacıyla kararlaştırılan satış yerine otomobil ile, motorsiklet ile, bisiklet ile ya da yaya olarak gitmek arasında bir fark bulunmadığı, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre aracın menkul mal niteliğinde olduğu, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun 4/A maddesi kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığından içerisi görünen bölümdeki suç unsurlarına arama kararına gerek olmadan el konulabildiği, satış eyleminin de aracın dışarıdan bakıldığında görünen bölümünde gerçekleştirildiği, olayda aracın hareket edebilen bir uyuşturucu madde satış tezgahı olarak kullanıldığı, Yasanın amacının uyuşturucu madde alışverişinin gizli veya açık yapılması olmayıp uyuşturucu madde satıcılarının okul, yurt, hastane, kışla ve ibadethane gibi yerlerin çevresini mekan tutmalarını engellemek olduğu, satıcıların bu gibi yerlere araçları ile gelip araçlarını satış tezgahı olarak kullanarak bu kuralı bertaraf edemeyecekleri, Yasa koyucunun araç içinden yapılan uyuşturucu madde satışlarında daha az ceza vermeyi amaçlamadığı, aracını TCK’nın 188/4-b maddesinde belirtilen yerlerden birinin önüne çekip burada uyuşturucu madde satışı yapan bir satıcı ile araç dışındaki bir satıcı arasında fark olamayacağı, Kanunun kötü niyeti himaye etmeyeceği, araç içinde de olsa aracın bulunduğu yerin umumi veya umuma açık yerlerden olması şartıyla TCK’nın 188/4-b maddesinde belirtilen yerlerden birine iki yüz metreden yakın mesafe içinde olması halinde söz konusu madde uyarınca cezanın yarı oranında artırılması gerektiği gözetilmeden ilk derece mahkemesinin hükmünden TCK’nın 188//4-b maddesi uyarınca yapılan uygulamanın çıkarılması suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini, Yasaya aykırı, sanık ve müdafii ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğu…Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2019/968 E. ,2019/6846 K.
- Sanığın uyuşturucu madde sattığı yerin TCK’nın 188/4-b maddesinde belirtilen okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi ve umuma açık yerlerden olup olmadığına yönelik mahallinde keşif yapılarak uyuşturucu maddenin satıldığı yerin belirtilen yerlere olan yürüme mesafesinin tespitinden sonra TCK’nın 188/4-b maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, uydu aracılığıyla çekilen fotoğrafa göre kolluk görevlilerince düzenlenen tutanak içeriği esas alınarak, uyuşturucu maddenin satıldığı yerin Karatay Belediyesi Şehitler parkına 45 metre mesafede olduğu kabul edilerek sanık hakkında verilen cezanın yarı oranında artırılması bozmayı gerektirir. Salt Uydu Görüntüleri Çerçevesinde Tutulan Kolluk Tutanağı veya kolluk araştırma tutanağı Dikkate Alınarak, Uyuşturucu Satılan Yerin Kanunun Belirttiği Yerlerden Olduğunun Kabul Edilmesi Mümkün Değildir. Mesafe ölçümü ve tespiti kovuşturma aşamasında hakim katılımı ile keşif yapılarak belirlenir. Salt kolluğa yaptırılan araştırma raporu ile nitelikli hal uygulanamayacağı gibi bu işlem keşif olarak da nitelendirilemez. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/5690 E. , 2020/4540 K.
Somut olayda dava konusu suç uyuşturucu madde ticareti yapma suçu olduğu halde, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç olmadığı; zira CMK’nın 139. maddesinin 4. fıkrasına göre örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlarda gizli soruşturmacı görevlendirilemeyeceği; yine CMK’nın “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140. maddesindeki düzenlemeye göre, sanığın teknik araçlarla izlenmesine ilişkin bir karar bulunmadığı, gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak ve CMK’nın 140. maddesi uyarınca ayrıca bir karar alınmadan teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkemece suçun sübutu gizli soruşturmacı faaliyetleri ile teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen kayıtlara dayandırılmıştır. CMK’nın 217. maddesine göre sanığa atılı suç hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen delile dayanılarak sübuta gidilmesi mümkün değildir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/6769 E. , 2020/4683 K.
Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan CMK’nın 139. maddesine göre gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için işlenen suçun kanunda sayılan ve gizli soruşturmacı kullanılabilecek suçlardan olması, suçun işlendiği konusunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması, başka yolla delil elde etme imkanının bulunmaması, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir suç olması ve yetkili ve görevli mahkemece bir karar verilmesi gerekir. Somut olayda dava konusu suç uyuşturucu madde ticareti yapma suçu olduğu halde, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç olmadığı; zira CMK’nın 139. maddesinin 4. fıkrasına göre örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlarda gizli soruşturmacı görevlendirilemeyeceği; yine CMK’nın “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140. maddesindeki düzenlemeye göre, sanığın teknik araçlarla izlenmesine ilişkin bir karar bulunmadığı, gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak ve CMK’nın 140. maddesi uyarınca ayrıca bir karar alınmadan teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkemece suçun sübutu gizli soruşturmacı faaliyetleri ile teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen kayıtlara dayandırılmıştır. CMK’nın 217. maddesine göre sanığa atılı suç hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen delile dayanılarak sübuta gidilmesi mümkün değildir. Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/6769 E. , 2020/4683 K.
“Başak Mahallesi, 992. Sokak, No: 39 sayılı yerde bulunan ikametinde esrar saklayıp kanal civarında sattığı bilgisine ulaşılan sanık hakkında Adana 2. Sulh Ceza Mahkemesinden adli arama kararı alındığı, görevlilerce söz konusu ikamete gidildiğinde evin içerisinde sanığın ağabeyi olan tanık Ali ile iki bayan şahsın olduğunun görüldüğü, yapılan aramada evin girişe göre sağdan ikinci odasında bulunan sobanın üzerinde bulunan minderler kaldırılıp kontrol edildiğinde minderlerden birisi arasındaki poşette (22) paket kâğıda sarılmış rulo hâlinde uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda; Suç konusu uyuşturucu maddelerin sanığın ailesi ile birlikte ikamet ettiği evinde ele geçirilmesi, sanık ile birlikte evde kalan diğer kişilerce de kolaylıkla erişebilecek bir yer olan, girişe göre sağdan ikinci odadaki sobanın üzerinde bulunan minderlerden birisinin arasındaki poşette (22) fişek hâlinde bulunması, net toplam 5,81 gram ağırlığında olan esrarın miktarı itibarıyla kişisel kullanım sınırları içerisinde kalması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi veya paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri vb. materyallerin bulunmaması, sanığın söz konusu esrarı başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğine ilişkin dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir somut delilin elde edilememesi, tanık Ali’nin sanığın uyuşturucu madde kullandığını ancak satmadığını beyan etmesi, sanığın da savunmalarında ele geçirilen uyuşturucu maddeleri kullanmak amacıyla bulundurduğunu, olaydan bir gün önce ele geçirildiği şekilde satın aldığını savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin sanık tarafından kullanma dışındaki bir amaçla bulundurulduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksine, soyut istihbarat bilgisi dışında kuşkuyu aşan, kesin ve yeterli delil bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın sabit görülen eyleminin bir bütün hâlinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. “Yargıtay Ceza Genel Kurulu 19.03.2019 tarihli, 2017/476 E., 2019/218 K. Sayılı ilamı”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2014/10-453 K. 2014/387 T. 23.9.2014
“Suç konusu esrar alışverişlerinin yapıldığı evin, hakkındaki mahkûmiyet hükmü inceleme dışında bulunan sanık Y.’a ait olmasına karşın, fiziki takip sırasında evde sanık Ç. ile diğer sanık S.’nin bulunduğu, ailesiyle birlikte dışarıda bulunan Y.’ın evde olmadığı, olaylar sonrasında hakkında kullanma amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçundan soruşturma başlatılan V.’ın esrarı satan şahıs olarak sanık Ç.’i teşhis ettiği, fiziki takip sürecinin ilk bölümünde yakalanan üç kullanıcının da S.’yi teşhis ettikleri, bu beyan ve teşhislerin fiziki takip tutanağı ile olay ve yakalama tutanaklarıyla örtüştüğü, inceleme kapsamı dışında bulunan sanık S.’nin olay yerinden ayrılmasından sonra fiziki takibe de konu olacak şekilde iki kez daha esrar satışının yapıldığı, o esnada bahçede sadece sanık Çetin’in bulunduğunun fiziki takip tutanağı, olay ve yakalama tutanakları ile belirlendiği, görevlilerce de üzerinde siyah mont, beyaz tişört ve gri kumaş pantolon bulunan ve gelen kişilere uyuşturucu madde verdiği görülen şahsın kesintisiz takip sonucunda yakalanınca kimliğinin “Ç.Y.” olduğunun belirlendiği, sanığın ifadesinde belirttiği ve bir kullanıcının soy adı olarak hatırladığı “T.”‘nin S.’in soyadı olduğu, teşhis edemediğini aşamalarda bildirmiş olsa dahi bu kişinin diğer sanık S.’nin evden ayrılmasından sonra gelerek sanık Ç.’den uyuşturucu madde aldıktan sonra yakalandığı ve birbirlerini tanıdıklarının ifadelerle ortaya çıktığı anlaşıldığından, olay ve yakalama tutanakları, fiziki takip tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre; sanık Ç.Y.’ın bir suç işlemek kararının icrası kapsamında suç tarihinde değişik zamanlarda uyuşturucu madde kullanan sanıklar Velat ve S.’e bizzat, diğer kullanıcılar M.Y., E.T. ve S. K.’ya ise diğer sanık S.Y. ile birlikte esrar sattığının şüpheye yer vermeyecek şekilde sabit olduğu ve hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunduğu kabul edilmelidir.”
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2016/1781
K. 2017/1837
T. 11.5.2017
•UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ( Yaşı Küçüğe Yapılan Testin Sonucunun Negatif Çıkması ve İlgilide Uyuşturucu Madde Bulunmaması Karşısında Sanığın Yaşı Küçüğe Uyuşturucu Madde Sattığına Dair Şüpheden Uzak Delil Bulunmadığı – Yaşı Büyük Olana Uyuşturucu Madde Sattığının ise Sabit Olduğu Ancak Yaşı Küçüğe de MDMA İçerir Bir Adet Tablet Sattığının Bilindiği/Uyuşturucu Madde Verilen veya Satılan Kişinin Çocuk Olması Hâlinde Veren veya Satan Kişiye Verilecek Hapis Cezası On Beş Yıldan Az Olamaz Hükmünün Uygulanması Gerektiği )
• YAŞI KÜÇÜĞE UYUŞTURUCU MADDE SATILMASI ( Yapılan Testin Sonucunun Negatif Çıkması ve İlgilide Uyuşturucu Madde Bulunmaması Karşısında Şüpheden Uzak Delil Bulunmadığı – Yaşı Büyük Olana Uyuşturucu Madde Sattığının ise Sabit Olduğu Ancak Yaşı Küçüğe de MDMA İçerir Bir Adet Tablet Sattığının Bilindiği/Uyuşturucu Madde Verilen veya Satılan Kişinin Çocuk Olması Hâlinde Veren veya Satan Kişiye Verilecek Hapis Cezası On Beş Yıldan Az Olamaz Hükmünün Uygulanması Gerektiği )
• C. SAVCISININ ARAMAYA GECİKMESİ ( Sakınca Bulunması Sebebiyle Verdiği Yazılı Arama Kararı Gereği Sanık Tarafından Kullanılan Araçta Yapılan Aramada Suç Konusu 474 Adet Mdma İçeren Tabletin Ele Geçirildiği – Sabit Olan Bu Eylemin Diğer Eylemlerle Birlikte Zincirleme Suç Kapsamında Değerlendirilmesi Gerektiği )
• ZİNCİRLEME SUÇ ( C. Savcısının Gecikmesinde Sakınca Bulunması Sebebiyle Verdiği Yazılı Arama Kararı Gereği Sanık Tarafından Kullanılan Araçta Yapılan Aramada Suç Konusu 474 Adet Mdma İçeren Tabletin Ele Geçirildiği – Sabit Olan Bu Eylemin Diğer Eylemlerle Birlikte İlgili Hükümler Kapsamında Değerlendirilmesi Gerektiği ) 5237/m.43, 188/3-son
ÖZET : Yaşı küçüğe yapılan testin sonucunun negatif çıkması ve ilgilide uyuşturucu madde bulunmaması karşısında, sanığın yaşı küçüğe uyuşturucu madde sattığına dair, şüpheden uzak delil bulunmadığı, yaşı büyük olana uyuşturucu madde sattığının ise sabit olduğu, ancak yaşı küçüğe MDMA içerir bir adet tablet sattığının sabit olmasından dolayı sadece bu olay sebebiyle sanık hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.
Sanık tarafından kullanılan araçta, C. Savcısının gecikmesinde sakınca bulunması sebebiyle verdiği yazılı arama kararı gereği yapılan aramada suç konusu 474 adet MDMA içeren tabletin ele geçirilmesi karşısında sabit olan bu eylemin de diğer eylemlerle birlikte zincirleme suç kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
DAVA : 27.04.2014 tarihli eylemlerden, zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan,
b- ) Beraat: Sanık hakkında 24.03.2015 ve 20.06.2015 tarihli eylemlerden; sanık hakkında 27.04.2015 tarihli eylemden temyiz incelemesi, sanık müdafiinin istemi üzerine duruşmalı, diğer sanık hakkında duruşmasız olarak yapıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR :A- ) Sanık hakkında 27.04.2015 tarihli eylemden, sanık hakkında 24.03.2015 tarihli eylemden kurulan beraat hükümlerinin incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından; Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
B- ) Sanık hakkındaki mahkûmiyet ve 20.06.2015 tarihli eylemden dolayı kurulan beraat hükümlerinin incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, 26/03/2015 ve 27/04/2015 tarihli eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenlerin dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- ) 26.03.2015 tarihli eylemde, yaşı küçüğe yapılan testin sonucunun negatif çıkması ve ilgilide ele geçirilen uyuşturucu madde bulunmaması karşısında, sanığın yaşı küçüğe uyuşturucu madde sattığına dair, şüpheden uzak delil bulunmadığı, yaşı büyük olana uyuşturucu madde sattığının ise sabit olduğu, ancak; 27.04.2015 tarihinde yaşı küçüğe MDMA içerir bir adet tablet sattığının sabit olmasından dolayı sadece bu olay sebebiyle sanık hakkında TCK’nın 188/3- son maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- ) 20.06.2015 tarihli eylemden dolayı verilen beraat kararı ile ilgili olarak ise; sanık tarafından kullanılan araçta, Cumhuriyet savcısının gecikmesinde sakınca bulunması sebebiyle verdiği yazılı arama kararı gereği yapılan aramada suç konusu 474 adet MDMA içeren tabletin ele geçirilmesi karşısında sabit olan bu eylemin de 26/03/2015 ve 27/04/2015 tarihli eylemlerle birlikte TCK’nın 43. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiinin temyiz itirazları ile sanık müdafiinin duruşmadaki sözlü savunması bu sebeple yerinde olduğundan, re’sen de temyize tabi olan hükümlerin BOZULMASINA, tutuklama koşullarında değişiklik olmaması ve tutuklama tarihine göre sanık hakkındaki salıverilme isteğinin reddine, 11.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-761
K. 2018/305
T. 26.6.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU ( İstihbari Bilgi Hakkında Olay Yerinde Araştırma Yapan Görevlilerin “Suçüstü” Hali İle Karşılaşması Sebebiyle CMK’nın 90/4. Md. ve PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. Md. Verdiği Yetkiye Dayanarak Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğunun Gözetileceği )
• İSTİHBARİ BİLGİ HAKKINDA OLAY YERİNDE ARAŞTIRMA YAPAN GÖREVLİLERİN “SUÇÜSTÜ” HALİ İLE KARŞILAŞMASI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı/Suçun Delili Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu )
• HUKUKA UYGUN DELİL ( Suçüstü Hâlinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu/Hukuka Aykırı Bir Delilden Söz Edilemeyeceği – Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu )
•SUÇÜSTÜ ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Suçun Delilini Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu/PVSK’nın Ek 6. Md. Açıklayıcı Nitelikte Olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. Md. ( F ) Bendi Gereğince Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı )
5271/m.90/4
2559/m.4/a,13/1-a,Ek.4,Ek.6
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği/m.4,8/f
ÖZET : Dava, uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna dair olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
2559 Sayılı PVSK’nun Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, daha önceden hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapıldığı için tanınan sanığın davranışları, cadde üzerinde beklemekte olan tanığın yönetimindeki araca binmesi ve söz konusu aracın da hareket edip yakındaki bir sokağa girmesinden dolayı işlenmekte olan bir suçun varlığından şüphelendikleri, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında sürücü koltuğunda oturan tanığın elinde 20 TL olduğunun, sanığın da tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesinin işlenmekte olan bir suçun varlığına dair şüpheyi daha da arttığı, bu makul sebep sebebiyle görevlilerce sanık ile tanığın araçtan inmelerinin istendiği, sanık ile tanığın üzerinde ve söz konusu araçta silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşya bulunabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması sebebiyle PVSK’nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde, sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında açıkta ve görünür şekilde bulunan suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK’nun 2. maddesinin ( j ) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” hâlinin mevcut olduğu, görevi suçun işlenmesini önlemek ve kamu düzeni ile güvenliğini sağlamak olan kolluğun olay yerinde gerçekleştirdiği devriye görevi sırasında, sanık ve işlenen suçla ilgili önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle, CMK’nun 90/4. maddesiyle PVSK’nun 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nun Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f ) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır. Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii gerekmiştir.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2018/85
K. 2018/3243
T. 5.4.2018
• KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA ( Yapılan Üst Aramasında Uyuşturucu Maddenin Ele Geçirildiği/Usulüne Uygun Olarak Alınmış Adli ve Önleme Kararı Bulunmadığı – Yapılan Arama Hukuka Aykırı Olup Elde Edilen Delilin Hükme Esas Alınamayacağı/Sanığın Beraatine Karar Verileceği )
• ÜST ARAMASINDA UYUŞTURUCU MADDE ELE GEÇİRİLMESİ ( Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma/Usulüne Uygun Olarak Alınmış Adli ve Önleme Kararı Bulunmadan Yapılan Arama Hukuka Aykırı Olduğu – Elde Edilen Delil Hükme Esas Alınamayacağından Beraat Kararı Verilmesi Gerektiği )
• HUKUKA AYKIRI ARAMA İLE DELİL ELDE EDİLMESİ ( Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma – Usulüne Uygun Olarak Alınmış Adli ve Önleme Kararı Bulunmadan Yapılan Arama Hukuka Aykırı Olduğu/Elde Edilen Delilin Hükme Esas Alınamayacağı )
5237/m.191
5271/m.217
ÖZET : Dava, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna ilişkindir.
Sanığın durdurularak yapılan üst aramasında uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda usulüne uygun olarak alınmış adli ve önleme kararı bulunmadığı, bu şekilde yapılan aramanın hukuka aykırı olup elde edilen delilin hükme esas alınamayacağından sanığın beraatine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Adalet Bakanlığı’nın, 02/01/2018 tarihli yazısı ile kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık …’ün beraatine dair …’nin 29/06/2017 tarihli ve 2016/559 esas, 2017/592 Sayılı kararının kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 10/01/2018 tarihli yazı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : A- ) Konuyla …:
1- ) Sanığın 03/07/2015 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu sebebiyle yapılan soruşturma sonucunda kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği; ayrıca tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edildiği,
2- ) Ancak sanığın erteleme süresi zarfında tekrar kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği iddiası ile yeni bir soruşturma başlatılması üzerine kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kamu davası açıldığı,
3- ) Yapılan yargılama sonucunda, …’nin 29/06/2017 tarihli ve 2016/559 esas, 2017/592 Sayılı kararı ile “sanığın durdurularak yapılan üst aramasında söz konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda usulüne uygun olarak alınmış adli ve önleme arama kararı bulunmadığı, … sanığında aramasını gerçekleştirecek şüphenin neden ibaret olduğu açıklanmadığı bu şekilde yapılan aramanın hukuka aykırı olup bu şekilde elde edilen delilin hükme esas alınamayacağı” şeklindeki gerekçelere dayanılarak sanığın beraatine karar verildiği, hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
B- ) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “… Anadolu 26. Asliye Ceza Mahkemesince, sanığın durdurularak yapılan üst aramasında uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda usulüne uygun olarak alınmış adli ve önleme kararı bulunmadığı, bu şekilde yapılan aramanın hukuka aykırı olup elde edilen delilin hükme esas alınamayacağından sanığın beraatine karar verilmiş ise de,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18/10/2016 tarihli ve 2016/10-57 esas, 2016/374 Sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Özel Dairece, 5271 Sayılı CMK’nun 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adlî arama kararı” olup olmadığının araştırılması, varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirtilmesi, arama kararı yoksa, sanığın üzerinde arama yapılmasının hukuka aykırı olduğu, bu arama sonucu sanığın üzerinde bulunan uyuşturucu maddenin hem “suçun maddî konusu” hem de “suçun delili” olup hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olacağı ve hükme esas alınamayacağı belirtilerek eksik araştırmayla hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verilmiş ise de; olay günü kolluk görevlilerince Kiremithane Sağlık Ocağı önünde bazı şahıslarca uyuşturucu ve uyarıcı madde satışı yapıldığı, … isimli şahsın da esrar ve uyarıcı nitelikte hap sattığı, bu kişinin … ve … oğlu, 1990 doğumlu, Adıyaman nüfusuna kayıtlı … olduğu yönünde istihbari bilgiler elde edildiği ancak bu bilgileri destekleyen emarelerin bulunmaması sebebiyle doğruluğunun araştırılması ve adı geçenin gerçek kimliğinin belirlenmesi için belirtilen yere gidildiği, bu sebeple suç şüphesinin henüz Cumhuriyet savcısına bildirilmediği ve dolayısıyla soruşturma evresinin başlamadığı aşamada; olay yerinde eşkâle uyan sanığın görülmesi, sanığın üstünde bulundurduğu kağıda sarılı esrarı görevlilere kendiliğinden teslim etmesi üzerine yapılan kaba üst aramasında sol arka cebinde bir paket içerisinde 25 adet MDMA ve Amfetamin etken maddelerini içeren tabletin ele geçirilmesi, sanığın temadi eden satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma eylemini gerçekleştirdiği şüphesiyle yakalanması sebebiyle suçüstü halinin söz konusu olması ve CMK’nun 90/4, 2559 Sayılı PVSK’nun Ek 6 ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f ) bendindeki “suçüstü” halinde karar alınmadan arama yapılabileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; kolluk görevlilerinin işlenmekte olan bir suçla karşılaşması sebebiyle yetki ve sorumlulukları kapsamında derhal gerekli tedbirleri alarak basit bir kontrol ile sanığın sol arka cebinde bulunan uyarıcı nitelikteki 25 adet tableti ele geçirip el koymalarının hukuka uygun olduğu, bu durumda ayrıca arama kararı alınmasına gerek bulunmadığından hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.” şeklinde olduğu nazara alındığında, bahse konu olayda ele geçirilen delilin hukuka uygun olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, …’nin 29/06/2017 tarihli ve 2016/559 esas, 2017/592 Sayılı kararının bozulması istenmiştir.
C- ) Konunun Değerlendirilmesi:
Somut olayda, mahkemece dosya kapsamındaki delillerin değerlendirmesi sonucunda ulaşılan kanaate göre “beraat” kararı verildiğinin anlaşılması karşısında, mahkemenin takdiri ile delillerin değerlendirilmesine dair hususlar kanun yararına bozma olağanüstü kanun yoluna konu olamayacağından, kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
D- ) Karar :
SONUÇ : Açıklanan nedenlere göre, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmediğinden, …’nin 29/06/2017 tarihli ve 2016/559 esas, 2017/592 Sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 05.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2016/2925
K. 2017/4671
T. 12.10.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ( Makul Suç Şüphesi Halinde Karar Alınmadan Şahısların Üzerinin El İle Dıştan Kontrol Edilebileceğine Dair Düzenlemeler Birlikte Değerlendirildiğinde Sanığın “Hakkında Arama Kararı Bulunmayan Bir Aşamada Polisin Sorması Üzerine Üzerindeki Kokain Maddesini Çıkarıp Görevlilere Teslim Etmesi” Gerekçesiyle Koşulları Oluşmadığı Halde Sanık Hakkında Etkin Pişmanlık Hükmünün Uygulanması Suretiyle Eksik Ceza Tayininin Hatalı Olduğu )
• HAKKINDA ARAMA KARARI BULUNMAYAN BİR AŞAMADA POLİSİN SORMASI ÜZERİNE ÜZERİNDEKİ KOKAİN MADDESİNİ ÇIKARIP GÖREVLİLERE TESLİM ETME ( Makul Suç Şüphesi Halinde Karar Alınmadan Şahısların Üzerinin El İle Dıştan Kontrol Edilebileceğine Dair Düzenlemeler Birlikte Değerlendirildiğinde Koşulları Oluşmadığı Halde Sanık Hakkında Etkin Pişmanlık Hükmünün Uygulanması Suretiyle Eksik Ceza Tayininin İsabetsizliği )
• ETKİN PİŞMANLIK ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Makul Suç Şüphesi Halinde Karar Alınmadan Şahısların Üzerinin El İle Dıştan Kontrol Edilebileceğine Dair Düzenlemeler Birlikte Değerlendirildiğinde Sanığın “Hakkında Arama Kararı Bulunmayan Bir Aşamada Polisin Sorması Üzerine Üzerindeki Kokain Maddesini Çıkarıp Görevlilere Teslim Etmesi” Gerekçesiyle Koşulları Oluşmadığı Halde Sanık Hakkında Etkin Pişmanlık Hükmünün Uygulanması Suretiyle Eksik Ceza Tayininin Hatalı Olduğu ) 5237/m.192/3 5271/m.90/4 2559/m.4/A Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği/m.27
ÖZET : Makul suç şüphesi halinde karar alınmadan şahısların üzerinin el ile dıştan kontrol edilebileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; sanığın “hakkında arama kararı bulunmayan bir aşamada polisin sorması üzerine üzerindeki kokain maddesini çıkarıp görevlilere teslim etmesi” gerekçesiyle koşulları oluşmadığı halde sanık hakkında TCK. 192. maddesinin 3. fıkrasında öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, hatalıdır.
TÜRK MİLLETİ ADINA VERİLEN
YARGITAY KARARI
İNCELENEN KARARLA
İLGİLİ BİLGİLER :
Mahkeme : MUĞLA 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi-Numarası: 22/02/2008- 2007/46 esas ve 2008/42 karar
Sanıklar : 1)Ali A….
2)Halil A…..
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Suç Tarihi : 30/11/2006
Hüküm : Beraat
Temyiz Eden : Cumhuriyet savcısı
Tebliğnamedeki Düşünce: Bozma
Dosya İncelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanıklar hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan verilen beraat hükümlerinin temyiz incelemesinde:
Oluşa ve dosya içeriğine göre; olay günü haber elemanı olan tanıklar S……ve H…… tarafından sanıkların esrar satmak için müşteri aradıklarının bildirilmesi üzerine, kolluk görevlilerinin bilgisi dahilinde, tanık H……’ın, sanık Halil ile irtibata geçmesi sağlanarak, buluşma yerinin belirlendiği, aynı gün sanıkların yerleşim yeri olan buluşma yerine, önceden seri numaraları alınmış 1.000 TL ile giden tanıklar S… ve H…’ın, sanıklar ile yaptıkları uyuşturucu pazarlığı neticesinde 1.000 TL karşılığı 1 kg esrarı sanıklardan satın aldıkları, sanık Halil’in esrarı tanık S….’e verip, karşılığı olan parayı aldığı sırada, tanık H….’ın olay yeri yakınında bekleyen kolluk görevlilerine telefon ile haber vermesi üzerine, başlatılan operasyon ile sanık Halil’in kolluk kuvvetlerinden kaçarken yere düşürdüğü seri numaraları alınmış banknotlar ile 22/01/2007 tarihli ekspertiz raporuna göre 429 gram toz esrar elde edilebilen kenevir bitkisinin ele geçirildiği olayda; tutanak tanıklarının mahkeme huzurunda alınan birbirini destekler nitelikteki yeminli beyanları, soruşturma aşamasında düzenlenen kolluk tutanakları, tanıklar S…. ve H…..’ın aşamalardaki istikrarlı beyanları birlikte göz önüne alındığında; sanıkların “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunu işledikleri sabit olduğu halde, haklarında yazılı şekilde beraat kararı verilmesi Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyizi bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 07/07/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
ESAS NO: 2011/5104
KARAR NO: 2011/4583
KARAR TARİHİ.25.05.2011
Tebliğname No : 10 – 2011/68356
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık ……… hakkında …………….1. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucu, 03.11.2010 tarihinde 2010/257 esas ve 2010/341 karar sayı ile kurulan mahkûmiyet hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı?nın onama isteyen tebliğnamesi ile 09.03.2011 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Hükmedilen cezanın miktarına göre, 5320 sayılı Kanunun 8/1, 1412 sayılı CMUK’nın 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri uyarınca, sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğinin reddine karar verilerek, duruşmasız olarak inceleme yapılmıştır.
08.02.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunla, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 27. maddesi yürürlükten kaldırılmış; böylece, 08.02.2008 ve sonraki tarihlerde uyuşturucu ve uyarıcı madde suçlarıyla ilgili ihbarda bulunan kişiler hakkında, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 19. maddesinin 4. fıkrasında öngörülen ?Kaçakçılık olaylarını ihbar edenlerin kimlikleri, izinleri olmadıkça veya ihbarın niteliği haklarında suç oluşturmadıkça açıklanamaz. Bu kişiler hakkında tanıkların korunmasına ilişkin hükümler uygulanır? şeklindeki hükmün uygulanmasına olanak kalmamıştır.
24.11.2008 tarihinde somut olayla ilgili olarak ihbarda bulunan ve kimliği kolluk görevlilerince bilinen kişi hakkında 5607 sayılı Kanunun 19. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması mümkün değildir. Öte yandan 5271 sayılı CMK’nın 217. maddesinde, hâkimin kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabileceği belirtilmiştir.
Bu durumlar karşısında, muhbirin tanık olarak dinlenmesi, bu mümkün olmadığı takdirde, ihbar dikkate alınmaksızın diğer delillere göre sanığın suçunun niteliğinin belirlenmesi gerekirken; ?muhbir can güvenliğinin bulunmadığını ileri sürerek ifade vermek istemediğini belirttiğinden, tanık olarak dinlenmesinin mümkün olmadığı? şeklindeki gerekçeyle, dinlenmeyen muhbirin ihbarına da dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA; bozma nedeni ile tutuklu kaldığı süreye göre sanığın SALIVERİLMESİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde serbest bırakılmasının sağlanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına, 25.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
ESAS NO: 2011/5104
KARAR NO: 2011/4583
KARAR TARİHİ.25.05.2011
Tebliğname No : 10 – 2011/68356
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.10.2016 tarihli, 2016/10-57 E. ve 2016/374 K. sayılı kararına göre;
“Özel Dairece, 5271 sayılı CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde ‘adli arama kararı’ olup olmadığının araştırılması, varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirtilmesi, arama kararı yoksa, sanığın üzerinde arama yapılmasının hukuka aykırı olduğu, bu arama sonucu sanığın üzerinde bulunan uyuşturucu maddenin hem ‘suçun maddi konusu’ hem de ‘suçun delili’ olup hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olacağı ve hükme esas alınamayacağı belirtilerek eksik araştırmayla hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verilmiş ise de; olay günü kolluk görevlilerince Kiremithane Sağlık Ocağı önünde bazı şahıslarca uyuşturucu ve uyarıcı madde satışı yapıldığı, Y. isimli şahsın da esrar ve uyarıcı nitelikte hap sattığı, bu kişinin … nüfusuna kayıtlı … olduğu yönünde istihbari bilgiler elde edildiği, ancak bu bilgileri destekleyen emarelerin bulunmaması nedeniyle doğruluğunun araştırılması ve adı geçenin gerçek kimliğinin belirlenmesi için belirtilen yere gidildiği, bu nedenle suç şüphesinin henüz Cumhuriyet Savcısına bildirilmediği ve dolayısıyla soruşturma evresinin başlamadığı aşamada; olay yerinde eşkale uyan sanığın görülmesi, sanığın üstünde bulundurduğu kağıda sarılı esrarı görevlilere kendiliğinden teslim etmesi üzerine yapılan kaba üst aramasında sol arka cebinde bir paket içerisinde 25 adet MDMA ve Amfetamin etken maddelerini içeren tabletin ele geçirilmesi, sanığın temadi eden satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma eylemini gerçekleştirdiği şüphesiyle yakalanması nedeniyle suçüstü halinin söz konusu olması ve CMK’nın 90/4, 2559 sayılı PVSK’nın Ek-6 ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki ‘suçüstü’ halinde karar alınmadan arama yapılabileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; kolluk görevlilerinin işlenmekte olan bir suçla karşılaşması nedeniyle yetki ve sorumlulukları kapsamında derhal gerekli tedbirleri alarak basit bir kontrol ile sanığın sol arka cebinde bulunan uyarıcı nitelikteki 25 adet tableti ele geçirip elkoymalarının hukuka uygun olduğu, bu durumda ayrıca arama kararı alınmasına gerek bulunmadığından hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır”.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2017 tarihli, 2016/20-1063 E. ve 2017/7 K. sayılı kararına göre;
“Özel Dairece, sanığın üstünde arama yapılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 116 ve 119. maddelerine uygun bir arama kararı ya da yazılı emir olup olmadığının araştırılıp varsa temini ile dosyaya eklenmesi, aramaya ilişkin bir karar ya da yazılı emir bulunmaması halinde, yapılan arama ve bunun sonucu elde edilen delillerin hukuka aykırı olacağı ve hükme esas alınamayacağı belirtilerek, eksik araştırmayla hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verilmiş ise de; olay günü İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince uyuşturucu madde ticaretine yönelik olarak yapılan çalışmalarda, Bağcılar ilçesi Fatih Mahallesi Velioğlu Caddesi civarında uyuşturucu madde satıldığı bilgisinin elde edildiği, ancak bu bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması nedeniyle doğruluğunun araştırılması için görevlilerce sözkonusu Caddeye gidilerek tertibat alındığı, bu nedenle suç şüphesinin henüz Cumhuriyet Savcısına bildirilmediği ve dolayısıyla soruşturma evresinin başlamadığı aşamada çevrede gözlem yapıldığı sırada; cadde üzerinde tedirgin davranışlarda bulunan sanığın fark edilerek izlemeye alındığı, bir süre sonra sanığın yanına tanık …’in gelerek sanığa para verdiği, sanığın da cebinden çıkardığı bir şeyleri tanığa verdiğinin görülmesi üzerine, sanığın yanından ayrılan tanığın görevlilerce takip edilerek kısa bir süre sonra durdurulduğu, yapılan kaba üst aramasında; 3 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, tanığa uyuşturucu maddeyi kimden aldığı sorulduğunda; sanığın eşkal bilgileri ile giysilerini tarif ettiği, ardından cadde üzerindeki sanığın görevlilerce yakalandığı, yapılan kaba üst aramasında ise; eşofmanının sol omuz kısmına saklanmış halde 11 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, 2559 sayılı PVSK’nın ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça elkoymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerinin, istihbari bilgide uyuşturucu madde satıldığı belirtilen caddede araştırma yaptıkları sırada, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, tedirgin davranışları nedeniyle dikkat çeken sanığı suç işleyeceği ya da işlemekte olduğu şüphesine ve bu makul sebebe dayanarak takibe aldıkları, bir süre sonra izlenmekte olan sanığın yanına tanığın geldiği ve sanığın tanığa para karşılığında suç konusu uyuşturucu maddeleri verdiğinin görüldüğü, somut emarelere dayanmayan istihbari bilgi hakkında olay yerinde araştırma yapan ve bu kapsamda şüpheli davranışları nedeniyle sanığı ve tanığı izlemekte olan görevlilerin, sanığın tanığa uyuşturucu madde satmasıyla işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla ‘suçüstü’ hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan tanığı ve sanığı, CMK’nın 90. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nın 13. maddesinin I. fıkrasının (A) bendi ile ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, ardından bu maddelerin verdiği yetkiye dayanarak, kaçmalarını veya kendilerine ya da başkalarına zarar vermelerini engellemek ve yine işlenmiş olan suçun delilinin tespit edilmesi ve karartılmasını önlemek amacıyla derhal gerekli tedbirleri alarak, bu kapsamda tanığın ve sanığın kaba üst yoklamasını yapıp suç konusu uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet Savcısına bilgi vererek, aldıkları emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerine başladıkları, yine Ek 6. maddeyi açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır”.
Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 21.04.2016 tarihli, 2016/88 E. ve 2016/2338 K. sayılı kararına göre;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.11.2014 tarihli, 2013/9-610 E. ve 2014/512 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere;
5271 sayılı CMK’nın 2/e, 161 ve 2559 sayılı PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenen kolluğun derhal cumhuriyet savcısına olayı haber verip emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlaması gerekmekte olup, usulüne uygun adli arama emri veya kararı almadan delil elde etmek amacıyla yapılan arama işleminde usulüne uygun verilmiş bir arama kararı bulunmadığında arama açıkça hukuka aykırı olup, bu arama sonucunda elde edilen delillerin hükme esas alınması da mümkün değildir. Bu nedenle;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay günü sanığın da bulunduğu Cadde üzerinde uyuşturucu madde satıldığı bilgisi üzerine kolluk görevlilerince gözlem yapıldığı, tedirgin hareketlerde bulunması üzerine göz takibi yapılan sanığın, tanık Zeynel’den para aldığı ve bir şeyler verdiğinin görüldüğü, takip edilerek durdurulan Zeynel’in üst aramasında ve maddeyi satın aldığı kişi olarak beyan ettiği sanığın yapılan üst aramasında benzer uyuşturucu maddenin ele geçirilmesi karşısında;
Sanık hakkında suç şüphesi olduğu bu aşamada hakkında adli arama kararı alınması gerektiği nazara alınarak;
a- Sanığın üstünde arama yapılmasına ilişkin CMK’nın 116-119. maddelerine uygun bir arama kararı ya da yazılı emir olup olmadığının araştırılıp varsa temini ile dosyaya eklenmesi,
b) Aramaya ilişkin bir karar ya da yazılı emir bulunmaması halinde, yapılan arama ve bunun sonucu elde edilen deliller hukuka aykırı olup Anayasanın 38/6, CMK’nın 206/2-a, 217/2 ve 230/1-b maddelerine göre hükme esas alınamayacağı,
Hususları da dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması…”
Bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 31.01.2017 tarihli, 2016/20-1072 E. ve 2017/38 K. sayılı kararına göre;
“Birecik Asayiş Büro Amirliği görevlilerince yapılan istihbari çalışmalar neticesinde; ‘Memo Neco’ isimli şahsın, 02.04.2015 günü saat 18.00 sıralarında Kalcaltı Caddesi üzerinde eroin satacağı bilgisinin elde edildiği, ancak bu bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması nedeniyle doğruluğunun araştırılması için aynı gün sözkonusu Caddeye gidilerek tertibat alındığı, bu nedenle suç şüphesinin henüz Cumhuriyet Savcısına bildirilmediği ve soruşturma evresine başlanmadığı aşamada, görevlilerce çevrede gözlem yapıldığı sırada cadde üzerinde yürümekte olan sanığın görülerek yanına gidildiğinde, görevlileri fark eden sanığın kaçmaya başladığı, yapılan takip sırasında yere düşen sanığın yakalandığı ve yapılan üst yoklamasında 17 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, 2559 sayılı PVSK’nın Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre; istihbari bilgide uyuşturucu madde satıldığı belirtilen caddede yürüyen sanığın durumundan şüphelendikleri, kimlik kontrolü için yanına gittikleri sanığın kaçmasının işlenmekte olan bir suçun varlığına ilişkin şüpheyi daha da arttırdığı ve bu makul sebep nedeniyle yakalandığı, sanığın üzerinde silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyayı bulundurabileceği değerlendirilerek, oluşan bu yeterli şüphe nedeniyle PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında yakalanan sanığın giysileri çıkartılmaksızın üzerinde elle yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, bu durumda CMK’nın 2. maddesinin (j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımı yapılan ‘suçüstü’ halinin mevcut olduğu, somut emarelere dayanmayan ve sanığın kimlik bilgilerinin de bulunmadığı istihbari bilgi hakkında olay yerinde araştırma yapan görevlilerin, işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla ‘suçüstü’ hali ile karşılaşması nedeniyle CMK’nın 90/4. maddesi ile PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet Savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır
Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 04.04.2016 tarihli, 2016/47 E. ve 2016/1853 K. sayılı kararına göre;
“2559 sayılı PVSK’nın 9. maddesine göre ‘önleme araması’, suç işlenmesinin veya bir tehlikenin önlenmesi için yapılan aramadır. Önleme aramasının muhatapları suç şüphesi altında olmayan kişilerdir.
CMK’nın 116 ve 119. maddelerine göre ‘adli arama’ ise, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için yapılan aramadır. Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa, önleme araması değil ancak adli arama yapılabilir.
Oluş ve dosya kapsamına göre, açık kimlik bilgileri bilinmeyen ve uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair istihbari bilgi bulunan sanık hakkında, herhangi bir adli veya önleme arama kararı veya arama emri alınıp alınmadığı araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin düşünülmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması…”
Bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 14.03.2017 tarihli, 2016/20-361 E. ve 2017/139 K. sayılı kararına göre;
“17.12.2013 tarihinde saat 16.30 sıralarında haber merkezinden, … Caddesi ile … Caddesi’nin kesiştiği yerde, siyah ceketli ve bereli iki erkek şahsın bir bayanın çantasını kapkaç yöntemi ile çalarak kaçtığının anons edilmesi üzerine; şahısların yakalanmaları için kaçış istikametlerinde araştırmalara başlanıldığı, … Caddesi üzerinde ekip otosunu gören sanık ile yanında bulunan ve kimliği tespit edilemeyen şahsın kaçmaya başladıkları, sanığın bir inşaata girdiğinin görülmesi üzerine sözkonusu yere girilerek hırsızlık ve uyuşturucu madde bulundurma suçlarından tanınan sanığın yakalandığı, sanığın üzerinde yoklama suretiyle yapılan kontrolde sweatshirtinde ve montunun cebinde uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda, 2559 sayılı PVSK’nın Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça elkoymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, kapkaç sureti ile hırsızlık olayının, açık kimlikleri belli olmayan faillerini yakalamak için araştırma yaptıkları sırada, bildirilen eşkale uygun kıyafet giyen sanık ile yanında bulunan şahsı gördükleri, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları görünüşte haklılık yaratan bu izlenime göre; işlendiğinden şüphe duyulan hırsızlık eyleminin pek az önce sanık ve yanında bulunan şahıs tarafından gerçekleştirildiği değerlendirerek, oluşan bu makul sebep nedeniyle yanlarına yaklaştıklarında, sanık ile yanında bulunan şahsın kaçmaya başlamalarının işlenmekte olan bir suçun varlığına ilişkin şüpheyi daha da arttırdığı, sanığın üzerinde silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyayı bulundurabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması üzerine PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, giysileri çıkartılmaksızın elle yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK’nın 2. maddesinin (j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımı yapılan ‘suçüstü’ halinin mevcut olduğu, kolluğun başka bir suç nedeniyle olay yerinde araştırma yaptığı sırada, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla ‘suçüstü’ hali ile karşılaşması nedeniyle, CMK’nın 90/4. maddesi ile PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet Savcısına bilgi verdiği, müteakiben alınan emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır”.
Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 26.11.2015 tarihli, 2015/15495 E. ve 2015/4842 K. sayılı kararına göre;
“Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın, kolluk görevlilerini görünce kaçması ve takip edilerek yakalanması sonucu üzerinde yapılan aramada, 18 adet M… etken maddesi içeren tablet ile 14 paket halinde, 14.7 gram ağırlığında toz esrarın ele geçirildiği olayda; olay yeri ve tarihini kapsayacak nitelikte önleme araması kararı bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizdir”.
- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin, 2012/13183 E. , 2012/18005 K. sayılı kararı; “Sanık Osman’ın 25/03/2010 ve 18/04/2010 tarihli suçlarını aynı suç işleme kararının icrası kapsamında işlediğinin anlaşılması, ilgili iddianamelerin 18/04/2010 tarihli suçun işlenmesinden sonra düzenlenmiş olması nedeniyle, suçlar arasında hukukî kesinti bulunmadığı, zincirleme suç durumunun oluştuğu dikkate alınarak; TCK’nın 43. maddesinin birinci fıkrası gereği sanık hakkında bir cezaya hükmolunması ve aynı fıkra uyarınca cezanın arttırılması gerektiğinin gözetilmemesi”
- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 2017/184 E. , 2018/251 K. , 29/05/2018 tarihli kararı; “ Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla da herhangi bir isabetsizlik bulunmayıp, sanığın alıcı konumundaki görevlilere esrar verme eylemleri ile 27.05.2014 tarihindeki uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi arasında fiili kesinti oluşturabilecek ve makul sayılamayacak şekilde 5 ay 22 günlük uzunca bir zaman aralığının bulunması”
- Yargıtay 20. Ceza Dairesinin, 2015/8822 E. , 2017/7023 K. , 14./12/2017 tarihli kararı; “Bu sebeplerle gizli soruşturmacı tarafından aynı faillerden birden çok kez uyuşturucu madde satın alınmasının ayrıca suç oluşturmayacağı ve gerçek anlamda bir alım-satım söz konusu olmadığından sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerini düzenleyen TCK’nın 43. maddesinin uygulama koşulları oluşmamıştır. Ayrıca sanıkların, gizli soruşturmacıları satıcı ile buluşturarak uyuşturucu madde alışverişinin gerçekleşmesine yardımcı oldukları ve haklarında TCK’nın 39. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 188/3. maddesi; diğer sanıklar hakkında ise TCK’nın 188/3, 39/2-c maddeleri yerine, yazılı şekilde TCK’nın 188/3, 43/1. maddeleri uyarınca hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi isabetsizdir.”
- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin, 2011/10792 E., 2011/58701 K. Sayılı, 15/12/2011 tarihli kararı; “Tüketen-tüketilen norm ilişkisi kuralı gereğince, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal eden kişinin, arada hukuken geçerli bir kesinti olmaması koşuluyla, imal ettiği bu maddeleri satmak için bulundurmasının ya da satmasının, imal dışında ayrı bir suç oluşturmayacağı, imalle ilgili fiilin, bulundurma ve satma fiillerini içine alıp tüketeceği; sanığın, temin ettiği uyarıcı niteliğindeki amfetaminden, bu maddeyi içeren tabletleri imal ederek, ‘uyarıcı madde imal etme’ suçunu işlediği ve imal ettiği yerde bu tabletlerin bulunduğu, sanık bu tabletlerden bir kısmını sattığını söylemiş ise de, imal ve satma arasında hukuken geçerli bir kesinti olmadığı için, ayrıca uyuşturucu madde satma suçunun oluşmadığı; sanığın fiilinin bütünüyle ‘uyarıcı madde imal etme’ suçunu oluşturduğu ve sadece bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında ayrıca ‘uyarıcı madde satma’ suçundan da mahkûmiyet hükmü kurulması”
- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin, 2011/26379 E. , 2012/8893 K. , 07/05/2012 tarihli kararı; “Tüketen-tüketilen norm ilişkisi kuralı gereğince, uyuşturucu veya uyarıcı madde ithal eden kişinin, arada hukuken geçerli bir kesinti olmaması koşuluyla, ithal ettiği bu maddeleri satmak için bulundurmasının ya da satmasının, ithal dışında ayrı bir suç oluşturmayacağı, ithalle ilgili fiilin, bulundurma ve satma fiillerini içine alıp tüketeceği; sanığın, olay tarihinden bir gün önce İran’dan İstanbul’a geldiği, yakalandığında midesinde 8 paketçik halinde eroin bulunduğunun tesbit edildiği, bu şekilde “uyuşturucu madde ithal etme” suçunu işlediği, sanığın bu eroinin bir kısmını sattığı anlaşılmış ise de, ithal ve satma arasında hukuken geçerli bir kesinti olmadığı için, ayrıca uyuşturucu madde satma suçunun oluşmadığı; sanığın fiilinin bütünüyle “uyuşturucu madde ithal etme” suçunu oluşturduğu ve sadece bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında her iki suçtan mahkûmiyet hükmü kurulması”
- Yargıtay 10. Ceza Dairesi, 2011/2934 E. , 2011/10923 K. sayılı, 03/04/2011 tarihli kararı; “İncelenen dosya kapsamından, değerlendirilen olayın özelliğine göre; suç tarihinden 4 ay önce İstanbul’a gelen sanığın beyanı ve pasaport kayıtlarına göre, iki kez İran’a gidip orada jelatine sarılı haldeki eroini yutarak midesinde İstanbul’a getirdiği, suça konu uyuşturucu maddeyi hakkındaki hüküm temyiz edilmeden diğer sanık ağabeyi M.’ninevinde istifra ederek çıkardıktan sonra ambalajlayıp paketler haline getirerek satmayı amaçlayıp; müşteri aradığı; bu şekilde satışa arz etmek hareketlerine başlamak suretiyle kastını yenilediği, X muhbirin ihbarı üzerine Galata köprüsünde 1,4 gram eroini sattıktan sonra yakalandığı ve kaldığı evde yapılan aramada kendisine ait çantada satışa hazır halde 28 paket hâlinde eroinin bulunduğu, böylelikle sanığın ithalden sonra eyleminin kesintiye uğradığı, hareketlerin satma suçuna yönelik olarak tezahür edip satış için müşteriler aramak suretiyle ithal amacının dışında yeni bir kasıtla bir miktar eroini satıp diğerlerinin de satışa hazır vaziyette bulundurulduğu sabit olduğundan, sanığın uyuşturucu madde ithal ve satma eylemi ayrı ayrı değerlendirilmek yerine TCK’nın 79. maddesine dayanılarak tek ceza verilmesi”
- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, 2015/8122 E. , 2015/8033 K. , 15/12/2015 tarihli kararı; “2313 sayılı Kanunun 23. maddesinin 5. fıkrasının son cümlesinde “Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadar ki süreç anlaşılır.” hükmü mevcut olup; hasat zamanına kadar geçen süredeki fiili, kenevir ekme suçunu; hasat yaparak ticari maksatla uyuşturucu madde elde etme fiili ise TCK’nın 188/3 maddesinde düzenlenen uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturacak ve oluşan her iki suçtan da ayrı ayrı sanığın cezalandırılması gerekecektir. Somut olayda; ihbar üzerine sanığın evinde yapılan aramada net 7890 gram esrar ile evinin bahçesinde ekili halde 2766 kök kenevir bitkisinin ele geçirildiği ve sanık hakkında “kenevir ekme” ve “kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” suçlarından kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında, sanıkta ele geçirilen uyuşturucu maddenin miktarı, sanığın savunmaları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemlerinin “kenevir ekme” ve “uyuşturucu madde ticareti yapma “ suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, sadece kenevir ekme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması”
- Yargıtay 20. Ceza Dairesinin, 2015/9296 E. , 2016/2050 K. , 13/04/2016 tarihli kararı; “Sanığın, olayda ele geçirilen esrarı, yetiştirdiği kenevirlerden elde ettiğine ilişkin beyanının, “suçla ilgili kişi veya kişileri gizleme” ya da “daha az ceza alacağını sanma” gibi bir amaca dayanmış olabileceği; keneviri ektiğini belirttiği yerde herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, kenevir kökü veya hasat artığı gibi maddî bulgu elde edilmediği ve aradan geçen zaman nedeniyle elde edilmesinin de mümkün olmayacağı; bu durumlar karşısında, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin, soyut beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine mahkûmiyet hükmü kurulması,”
Ceza Genel Kurulu 2015/1234 E. , 2016/183 K.
“İçtihat Metni”
Yargıtay Dairesi : 20. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık …’ın TCK’nun 188/3, 43/1, 52/2, 53/1, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis ve 120 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadere ve mahsuba ilişkin, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.09.2014 gün ve 45-58 sayılı hükmün, sanık … ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 20. Ceza Dairesince 01.07.2015 gün ve 182-2838 sayı ile oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiş;
Daire Üyeleri … ve M. Meşe, “Devletin temel görevlerinden biri de ‘suç işlenmesini önlemektir’ kolluk görevlilerinin daha fazla ceza almasını sağlamak için şüphelinin suç işlemeye devam etmesine fırsat vermesi kabul edilecek bir uygulama değildir, aksi halde Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ‘Hukuk Devleti’ ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ‘adil yargılanma hakkı’ ihlal edilmiş olur. Kolluğun görevi suçu ve faili belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmektir. Yapılan ihbar üzerine aynı bölgede (Kağıthane) daha önce de uyuşturucu madde sattığına ilişkin kaydı bulunduğu anlaşılan, açık kimlik ve adresi bilinen Şahin hakkında suçun ortaya çıkarılması için yapılan dinleme ve fiziki takip sonunda, 25.02.2014 tarihinde (… isimli şahsa) uyuşturucu madde satma suçu belirlenmiş, suç delilleri elde edilmiştir. Şahin’in 25.02.2014 tarihinde yakalanmaması için hiçbir sebep yoktur. 27.02.2014 tarihinde ve 28.02.2014 tarihindeki eylemlere ilişkin tespit ile ilk 25.02.2014 tarihindeki tespitlerde bir fark yoktur. Sanık 25.02.2014 tarihinde yakalansa yine aracında ve evinde arama yapılacaktır. Sanığın ikinci ve üçüncü kez aynı suçu işlemesine fırsat verilmeden yakalanması gerekir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle; 25.02.2014 tarihinde uyuşturucu madde sattığı tespiti yapılan, yakalanması ve yeni eylemlerine devam etme fırsatı verilmemesi mümkün olan sanık … hakkında TCK’nun 43. maddesinin uygulanmasının yasaya aykırı olması nedeniyle, hükmün bozulması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 12.10.2015 gün ve 385238 sayı ile;
“Devletin temel görevlerinden biri de ‘suç işlenmesini önlemektir.’ Kolluk görevlisinin suçun işlendiğini tespit etmesi ve şüpheliyi yakalama olanağı bulunması halinde onu yakalayıp yargı önüne çıkarması gerekir. Şüphelinin daha fazla ceza alması için suç işlemesine fırsat verilmesi kabul edilemez. Aksi halde gerek Anayasanın 2. maddesinde yer alan ‘hukuk devleti’ ilkesi gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde öngörülen ‘adil yargılanma hakkı’ ihlal edilmiş olur, kolluğun görevi suçu ve faili belirlemek suçla ilgili delilleri elde etmektir.
Somut olayda; sanık …’in 25.02.2014 tarihinde uyuşturucu satacağının tespit edilmesi üzerine yapılan fiziki takipte … isimli şahsa 1,2 gram bonzai verdiği görülmüş, alışveriş bittikten sonra … suça konu uyuşturucu madde ile yakalanmış fakat sanığın yakalanma olanağı bulunmasına rağmen hiç bir gerekçe gösterilmeden yakalanmamıştır. Bu olaydan iki gün sonra 27.02.2014 tarihinde yine sanığın uyuşturucu madde satacağı yönünde bilgiler elde edilmesi üzerine fiziki takibe alınmış, fiziki takip sırasında Ömer isimli şahsa uyuşturucu madde sattığı görülmüş, Ömer suça konu bonzai cinsi uyuşturucu madde ile yakalanmasına rağmen sanık yakalanmadığı gibi bu konuda çalışma da yapılmamıştır.28.02.2014 günü yani bir gün sonra ise, aracında bekleyen Şahin’in yanına gelen Umut isimli şahsa uyuşturucu madde verdiğinin görülmesi üzerine Şahin yakalanmış ve aracında 7,2 gram, evinde ise 102 gram bonzai yakalanmıştır. Yukarıda arzedildiği üzere; 25.02.2014 tarihinde uyuşturucu madde sattığı tespit edilen ve suç delilleri elde edilen sanığın yakalanması gerekirken, hiçbir neden yokken yakalanmaması sonucu daha sonra yeni suç işlemesine fırsat verilmesi yasal olmadığından ve bu nedenle sanığın ilk eyleminden sonraki eylemleri suç oluşturmayacağından zincirleme suç hükümleri uygulanarak sanığa fazla ceza verilmesinin yerinde olmadığı…” görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur. CMK’nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 24.11.2015 gün, 15649-4797 sayı ve oyçokluğuyla, itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan beraat hükmü temyiz edilmeksizin, sanık … hakkında ise aynı suçtan verilen mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır. Sanığın uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tespitine ilişkindir. İncelenen dosya kapsamından;17.02.2014 günü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne gelen bir şahsın 0(537) 052 … numaralı telefonu kullanan sanık …’ın kiralık araç kullanarak uyuşturucu madde satışı yaptığına dair ihbarda bulunması üzerine; kolluk görevlilerince düzenlenen 18.02.2014 tarihli tutanakta, ihbarda belirtilen şahsın Kağıthane ilçesinde uyuşturucu madde ticareti suçundan kayıtları bulunan sanık … olduğunun tespit edildiği, telefonunun değişik gün ve saatlerde kendisini uyuşturucu madde kullanıcısı olarak tanıtan polis tarafından arandığı, uyuşturucu madde satın almak istendiğinde, sanığın kendilerini tanımadığını, uyuşturucu madde alışverişine girmek istemediğini beyan ettiği, sanığın kullandığı telefon numarasına ilişkin olarak hakkında Sulh Ceza Mahkemesince 21.02.2014 tarihinde iletişimin tespiti kararı verildiği, yapılan iletişimin tespitinden 25.02.2014 günü saat 19.05 sıralarında sanığın uyuşturucu madde satmak amacıyla tanık … ile buluşacağının anlaşılması nedeniyle fiziki takibe başlandığı, saat 19.07 sıralarında anlaştıkları yerde bekleyen …’in sanığın geldiği araca bindiği ve sanığın 50 Lira karşılığında uyuşturucu madde verdiği, …’in sanığın aracından inip kendi aracına bindiği, fiziki takibe son verildiği, polis ekibince …’in saat 19.15 sıralarında aracının durdurulduğu, üzerindeki 1,2 gram bonzai tabir edilen uyuşturucu maddeyi teslim ettiği, 27.02.2014 tarihinde saat 14.10 da sanığa, incelemeye konu olmayan sanık …’un mesaj gönderdiği, aynı gün sanığın saat 16.44 sıralarında kimliği bilinmeyen şahsa uyuşturucu satacağının öğrenilmesi üzerine, buluşacakları adresin önünde bekleyen tanık Ömer Aslan’ın yanına sanığın aracıyla geldiği, Ömer’in sanığın yönetimindeki araca bindiği, sanıktan 10 Lira karşılığında uyuşturucu madde aldığı, Ömer’in araçtan inerek yaya olarak oradan ayrılması sırasında fiziki takibe son verildiği, saat 17.25 sıralarında ise Ömer’in polis ekibince durdurulduğu, cebinden çıkardığı 0,9 gram bonzai tabir edilen uyuşturucu maddeyi teslim ettiği, ertesi gün Fatih ile yaptığı telefon görüşmelerinden sanığın uyuşturucu madde satacağının öğrenilmesi üzerine yapılan fiziki takipte sanık tarafından kullanılan aracın ön sağ yolcu koltuğuna Fatih’in, arka koltuğa tanık Umut Ataoğlu’nun, şoför koltuğuna ise sanığın oturduğu, Umut’un sanığa 10 Lira verdiği, karşılığında Fatih’in Umut’a uyuşturucu madde verdiği, Umut’un araçtan indiği, sanığın hareket edeceği sırada durdurulduğu, Umut’un cebinden 0,2 gram, sanığın aracında paspasın üzerinde görünür bir halde kağıda sarılı 7,2 gram bonzai tabir edilen uyuşturucu madde bulunduğu, yakalama sonrası sanığın evinde yapılan aramada 102 gram bonzai tabir edilen uyuşturucu madde ile yatağın üzerinde madde ve madde bulaşıkları bulunan hassas terazinin ele geçirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık … kollukta; sanıkla yaptıkları telefon görüşmesi sonrası belirledikleri yerde buluşarak sanıktan 50 Lira karşılığında uyuşturucu madde satın aldığını, mahkemede ise; sanığı telefon ile arayarak uyuşturucu madde istediğini, sanığın ise kullandığı uyuşturucu maddeden kendisine verebileceğini söylemesi üzerine bir araya geldiklerini, sanığın kendisine karşılığında para almadan bir miktar uyuşturucu madde verdiğini ifade etmiş, Tanık Ömer Aslan yakalama sonrası kollukta; uyuşturucu maddeyi tanımadığı bir şahıstan satın aldığını, ertesi gün kollukta ise; iletişim tespiti tutanağındaki görüşmede sanık ile uyuşturucu madde satın alacağı yeri kararlaştırdıklarını, buluşarak 10 Lira karşılığında “cigaralık” diye tabir edilen bonzai maddesini sanıktan satın aldığını, sanıktan daha önce de bir iki kez uyuşturucu madde satın aldığını, mahkemede; sanığı mahalleden tanıdığını, aralarında dükkan açma meselesi olduğunu, bu nedenle telefon ile görüşüp buluşarak dükkan meselesini konuştuklarını, yanından ayrılırken sanığın bir içimlik madde verdiğini, karşılığında para vermediğini, emniyette sanığa 10 Lira verdiğini söylemediğini beyan etmiş, Tanık Umut Ataoğlu kollukta; olay gününden yaklaşık dört ay önce kendisinden bonzai satın aldığı sanığı cep telefonu ile arayarak, bonzai satın almak istediğini söylediğini, sanık ile kararlaştırdıkları yere gittiğinde beklemekte olan aracın arka koltuğuna geçtiğini, sonra da sanığın şoför koltuğuna oturduğunu, sanığa maddenin karşılığı olan 10 Lirayı verdiğini, aracın ön sağ koltuğunda oturan şahsın da kendisine gazete kağıdına sarılı paketi verdiğini, sanıktan üç ay öncesine kadar sürekli bonzai satın aldığını, aracın içinde uyuşturucu madde alışverişi yaptıklarını, mahkemede ise; sanığın verdiği uyuşturucu madde karşılığında 10 Lirayı sanığa verdiğini, aracın içindeki Fatih’in telefon ile uğraştığını, konuşmadıklarını dile getirmiş, hakkındaki mahkûmiyet hükmü onanarak kesinleşen incelemeye konu olmayan sanık …; sanık ile yakalandıkları otomobilde ele geçen bonzainin kendilerine ait olduğunu, 100 Lira karşılığında içmek için satın aldıklarını, sanığı buluşmak için sıkıştırdığını, sanık ile Umut arasındaki telefon görüşmesine şahit olmadığını, sanıkla araba ile dolaşırken kafasının güzel olduğunu, yakalandıkları yerde sanığın araçtan inerek uyuşturucu madde içmeye gittiğini, araçta beklerken sanık ve bir şahsın araca bindiğini, kendisinin telefon ile oynadığını, herhangi bir alışverişe şahit olmadığını, kısa bir görüşmeden sonra araçtan indiğini, olayı tam hatırlayamadığını, bu konudaki alışverişle alakasının olmadığını anlatmış, sorguda; tanımadıkları bir şahıstan para ile aldıkları uyuşturucuyu içerken Umut’un gelerek araca bindiğini, sanığın ona madde ikram ettiğini, birlikte madde içtiklerini, kendisinin madde satmadığını, sanığın da satıp satmadığını bilmediğini söylemiş, Sanık … kollukta, bahçesinde bulunan 102 gram bonzai ile ilgisinin olmadığını, Fatih ile yakalandıkları otomobilde bulunan maddeyi 100 Lira karşılığında satın aldıklarını, Fatih’in gönderdiği mesajda normal arkadaşlarını beklediğini kastettiğini, Fatih’e, Fikri’nin 40 Lira borcu bulunduğunu, bu parayı alıp verme konusunda görüşme yaptıklarını, Fatih’e “bayağı şey var” derken “elinde güzel uyuşturucu madde var” anlamında söylediğini, Fatih’in “acil gel” derken krizinin tuttuğunu anladığını, bu nedenle Fatih ile buluştuklarını, …’in kendisine “Gültepe’den uyuşturucu madde satın alabilir miyiz” dediğini, kendisinin gidemeyeceğini söylediğini, … ile uyuşturucu madde alışverişinde bulunmadığını, …’de bulunan uyuşturucu madde ile alakasının olmadığını, Ömer ile normal bir sohbet için buluştuklarını, elinde içeceği kadar uyuşturucu madde bulunduğunu, samimi oldukları ve eşinin görmesini istemediği için Ömer’e para almadan elindekini verdiğini, Ömer’e maddeyi korktuğu için verdiğini, aksi halde kendilerini darp ettiğini, Umut ile uzun zamandır görüşmedikleri için buluştuğunu, Fatih ile kova yapma yoluyla uyuşturucu madde içtikleri sırada Umut’un geldiğini, 3 aydır Adana’da olduğunu, madde bağımlılığını bırakmak için gittiğini, içmek için uyuşturucu madde istediğini, “Yahya Kemal semtinde alabilir miyiz” dediğini, kendisinin de “biz aldık içiyoruz” dediğini, Umut’un “birazdan yola çıkacağım, bana az bir şey verin, yolda içeyim” demesi üzerine Fatih’in Umut’a bir miktar uyuşturucu madde verdiğini, karşılığında para alışverişi olmadığını, bahçede bulunan bonzainin kendisine ait olmadığını, sorguda; Fatih ile uyuşturucu içerken Umut’un geldiğini, birlikte madde içtiklerini, uyuşturucu madde satmadığını, Ömer Aslan’ın elindeki içeceği maddeyi zorla aldığını, mahkemede; uyuşturucu kullandığını, ancak satmadığını, eşiyle aralarındaki boşanma davası nedeniyle hakkında uzaklaştırma kararı bulunduğunu, bu nedenle evinin bahçesindeki uyuşturucu maddenin kendisine ait olmadığını, binada oturanların bahçeyi kullandığını, Fatih ile uyuşturucu madde içmek için görüşme yaptıklarını, …’ı mahalleden tanıdığını, değnekçilik denen otopark işi yaptıklarını, bu nedenle telefon ile görüştüklerini, Ömer ile görüştüklerinde eşinin de arabada olduğunu, eşinin uyuşturucu işine karşı olması nedeniyle uyuşturucu madde satmasının söz konusu olmadığını, … ile arabada uyuşturucu içtiklerini, Umut’un ise Fatih ile birlikte uyuşturucu içerlerken arabasına bindiğini, o sırada polisin geldiğini, Fatih’in Umut’a uyuşturucu madde vermediğini, Umut’un ellerindeki maddeyi aldığını, polisin içmeden geldiğini savunmuştur.5237 sayılı Türk Ceza Kanununa hakim olan ilke gerçek içtimadır. Bunun sonucu olarak, “kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza” söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; “Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına 5237 sayılı TCK’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Zincirleme suç, 765 sayılı Kanunun 80. maddesinde; “Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı TCK’nun 43. maddesinin ilk fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde zincirleme suç hükümlerine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, … ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz” düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
TCK’nun 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
43/1. maddenin düzenlemesinden anlaşılacağı üzere zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli miktarda arttırılmaktadır. Kolluk görevlilerinin suç öncesi ve suç sonrası olmak üzere iki görevi vardır. Bu kapsamda kolluk görevlilerinin öncelikli görevi toplumun emniyeti ve düzeni bakımından mevcut bulunan tehlikeleri uzaklaştırmak amacıyla suç işlenmesinin önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması olup suç işlenmesinden sonra ise işlenmiş olan suçun tespit edilerek, bu konudaki delillerin toplanması ve suç işlediği belirlenen kişinin başka bir suç işlemeye yönlendirilmeden yakalanıp adalet önüne çıkarılmasıdır. Şüphelinin ceza sorumluluğunu arttıracak şekilde davranışlarda bulunmaları halinde ise gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. maddesinde düzenlenen “hukuk devleti” ilkesi, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde hüküm altına alınan “adil yargılanma” hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Ancak adli kolluk görevlilerince işlenmiş olan suçun ve şüphelinin tespit edilmesinden sonra olayın özelliğine göre şüphelinin suç ortağı ya da ortaklarının olup olmadığı, suçun suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediği, başka bir yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını tespit etmek gibi nedenlerle yakalanmayarak, suça yönlendirilmeden makul bir süre takibine devam edilmesi mümkündür. Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 28.04.2015 gün ve 848-136 sayılı kararı ile birçok kararında da belirtildiği üzere, adli kolluk görevlilerince şüphelinin suç ortağı ya da ortaklarının olup olmadığı veya başka bir yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını tespit etmek gibi nedenlerle, ilk alımdan sonra yakalanmayarak görevlilerce birden fazla alım yapılması durumunda adli kolluk görevlilerinin amaçları, uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak değil, şüphelinin bulunduğu mahalde uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapan kişileri tespit ederek, bu suça ilişkin delilleri toplamak olup, şüpheliden aldıkları uyuşturucu maddeyi devralma ve mal edinme iradeleri bulunmadığından, gerçek bir alım satım sözkonusu olmayıp, gerçekleştirilen eylemin şüphelinin suçunu delillendirme işlemi olduğu, tek bir alım olayı ile şüphelinin satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ve suçunun delilleri ortaya çıktığında, şüphelinin sonraki alımlara konu uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi önceki alımlardan sonra temin ettiğine ilişkin delil bulunmadığı ahvalde, satmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmanın temadi ettiği kabul edilip, hareketin en ağırına göre ceza verilecek, birden fazla alım olduğundan bahisle TCK’nun 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır. İletişimin tespiti veya fiziki takip sırasında şüphelinin uyuşturucu veya uyarıcı madde satışı yaptığı tespit edilmesine rağmen diğer suç ortaklarının ortaya çıkarılması ya da varsa başkaca uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ele geçirilmesi amacıyla kolluk görevlilerince yakalanmayarak beklenmesi safhasında, şüphelinin gerçek uyuşturucu veya uyarıcı madde satışına devam etmesi ve bu eylemlerinin delillendirilmiş olması halinde ise hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık …’ın uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin olarak 21.02.2014 tarihinde verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı kapsamında dinlenmeye başlanmasından sonra, 25.02.2014 tarihinde …, 27.02.2014 tarihinde Ömer Aslan isimli şahıslara tek başına uyuşturucu madde satışı yaptığı, 28.02.2014 tarihinde ise Umut Ataoğlu isimli şahsa hakkındaki mahkumiyet hükmü kesinleşen … ile birlikte uyuşturucu madde satışı yaparken yakalandığı olayda; süreç içerisinde kolluk görevlilerince sanığın suç ortağı veya ortaklarının olup olmadığı veya başka bir yerde gizlediği uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunup bulunmadığını tespit etmek gibi nedenlerle sanığın ilk satıştan sonra yakalanmayıp takibine devam edilmesi, bu sürede sanığın birden fazla gerçek uyuşturucu madde satışı yapması, takip sonucunda da suç ortağı olan ve hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen …’un tespit edilmesi ve kolluk görevlilerinin sanığı suç işlemeye yönlendirmeye yönelik bir davranışlarının bulunmaması karşısında, sanık hakkında TCK’nun 43. maddesi gereğince zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, sanık hakkında TCK’nun 43. maddesinin uygulanmasına ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; “Sanık … hakkında TCK’nun 43. maddesinin uygulanmasının yasaya aykırı olması nedeniyle, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.04.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2015/10473
K. 2018/1323
T. 12.3.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Tekerrüre Esas Alınan Hırsızlık Suçunun Uzlaştırma Kapsamına Alındığı – Uzlaştırma İşlemleri Yerine Getirildikten Sonra Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Yeniden Değerlendirilip Hakkında Bahsedilen İlamın Esas Alınıp Alınmayacağı Hususunda Değerlendirme Yapılmasında Zorunluluk Bulunduğu )
• HAK YOKSUNLUĞU ( Sanığın Kendi Alt Soyu Dışındaki Kişilerle İlgili Öngörülen Velayet Hakkı İle Vesayet veya Kayyımlığa Ait Bir Hizmette Bulunma Yetkisinden Yoksun Bırakılmasının Hapis Cezasının İnfazı Tamamlanıncaya Kadar Devam Edeceğinin Gözetilmesi Gerektiği – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
• LEHE KANUN UYGULAMASI ( Suçun İşlendiği Zaman Yürürlükte Bulunan Kanun İle Sonradan Yürürlüğe Giren Kanunların Hükümleri Farklı İse Failin Lehine Olan Kanun Uygulanacağı Gözetilerek Uzlaştırma İşlemleri Yerine Getirildikten Sonra Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Yeniden Değerlendirilmesi Gerektiği )
• ZİNCİRLEME SUÇ ( Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurmak Suçunun Şüphelilerine Net Eroin Satması Şeklindeki Eyleminin Sabit İse de Diğer Suç Tarihi ve Eylem Belirtilmeden Sanık Hakkında Değişik Zamanlarda Birden Fazla Suçu İşlediği Gerekçesiyle Zincirleme Suç Hükümleri Uyarınca Cezasında Artırım Yapılmasının Hatalı Olduğu )
• MÜSADERE ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğünce Suç Konusu Maddelerden Alınan Tanık Numunelerin Müsaderesine Karar Verilmesi Gerektiği )
ÖZET : Polis kriminal laboratuvarı müdürlüğünce suç konusu maddelerden alınan tanık numunelerin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, hatalıdır. TCK’nın 53. maddesi uygulanırken, TCK’nın 53. maddesinin ( 3. ) fıkrası uyarınca 53/1-c madde ve bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi altsoyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, sanığın kendi alt soyu dışındaki kişilerle ilgili, bu maddenin 1. fıkrasının ( c ) bendinde öngörülen “velayet hakkı ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunma yetkisi”nden yoksun bırakılmasının hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden, yoksunluğun tümü için koşullu salıverilmeye kadar sürmesine karar verilmesi isabetsizdir. Sanık hakkında tekerrüre esas alınan mahkumiyetin, TCK’nın 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna dair olması ve hükümden sonra yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek 6763 Sayılı Kanun’un 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usulü göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilip hakkında bahsedilen ilamın esas alınarak TCK’nın 58. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Sanığın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunun şüphelilerine net 100 mg eroin satması şeklindeki eyleminin sabit ise de; diğer suç tarihi ve eylem belirtilmeden sanık hakkında değişik zamanlarda birden fazla suçu işlediği gerekçesiyle TCK’nın 43. maddesi uyarınca temel cezasında artırım yapılması suretiyle Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile 5271 Sayılı CMK’nın 34 ve 230. maddelerine aykırı olarak karar verilmesi, doğru değildir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/9-175
K. 2018/192
T. 24.4.2018
DAVA :Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık …’ın TCK’nun 188/3, 188/4-a, 62, 52/2, 53, 54 ve 63. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis ve 120 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba dair Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 12.04.2016 tarihli ve 344-144 Sayılı hükmün, sanık müdafi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.10.2016 tarih ve 1204-7758 sayı ile; “…Uygulama maddesinin olarak TCK’nın 188. maddesinin 4. fıkrasının “b” bendi yerine, “a” bendi olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım hatası olarak kabul edilmiştir” açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 21.12.2016 tarih ve 393278 sayı ile;
“02.07.2015 tarihinde, sanık idaresindeki 34 S 5368 plakalı araçta vites kolunun yanındaki sakız kutusunun içinde, 1 gram metamfetamin maddesi ele geçirilmiştir. Sanık ele irilen uyuşturucu maddeyi kullandığını belirtmiştir.
Sanık ve amcası …’ın işlettiği kafede yapılan 06.07.2015 tarihli aramada ise, sanığın oturduğu yerin yan tarafındaki sakız kutusu içerisinde, ekspertiz raporuna göre net 6.75 gram metamfetamin bulunmuştur. Sanık maddenin kendisine ait olmadığını belirtmiştir. Sanık … ise maddenin sanık …’e ait olduğunu, maddeyi Söke’den birlikte kullanmak için aldıklarını, sanık … ile birlikte ücretini ödediklerini, kendi hissesinin evde yakalandığını beyan etmiştir. 06.07.2015 günü sanık … üzerinde uyuşturucu madde ele geçirilmemiştir.
Tüm dosya kapsamına göre;
Mahkûm olan diğer sanık … hakkında uyuşturucu madde sattığı yönünde ihbar alınmıştır. Mahkemeden sanık … hakkında iletişimin tespiti ve teknik izleme kararları alınmış, sonrasında sanık …’ın eylemleri sebebiyle ara yakalamalar yapılmıştır.
Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair zabıtaya ulaşmış bilgi yoktur. İletişimin tespitine yönelik tutanak bulunmamaktadır. Dosyada mevcut uyuşturucu madde satın alan kişilerin, sanık …’a yönelik aleyhte beyanları yoktur. Sadece sanık …, kafede ele geçen uyuşturucu maddenin, sanık …’e ait olduğunu belirtmekte, sanık …’in kullanmak için bulundurduğunu söylemektedir.
06.07.2015 tarihinde kafede ele geçen uyuşturucu madde ile sanık …’in irtibatı belirlenememiştir. Bu konuda sanık …’in savunmasının aksine, sanık …’ın beyanı dışında, cezalandırılmaya yeter derecede, somut, kesin ve inandırıcı delil bulunmamaktadır. Ayrıca sanık …’in sanık …’ın uyuşturucu madde ticareti yapma eylemine iştiraki yoktur.
Ancak, iddianamede gösterilen, 02.07.2015 tarihinde ele geçen uyuşturucu madde, sanık …’in idaresindeki araçta ve sanığın yanında bulunmuştur. Sanık maddenin kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Yapılan analizde de, sanık …’in uyuşturucu madde kullandığı anlaşılmıştır. Bu sebeple 02.07.2015 tarihinde ele geçirilen maddeyi sanık …’in kullanmak için bulundurduğu sabittir.
Belirtilen izahlar karşısında; 06.07.2015 tarihinde ele geçen madde ile irtibatı belirlenmeyen, buna karşın 02.07.2015 tarihinde ele geçirilen maddeyi bulunduran sanık … hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 Sayılı TCK’nun 191/8-a maddesi uyarınca, bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için hükmün bozulması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 26.01.2017 tarih ve 2268-141 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
KARAR :Sanıklar … ve … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-) Yerel mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmüne dair gerekçenin 02.07.2015 ve 06.07.2015 tarihli olayları kapsayıp kapsamadığının, mevcut gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının,
2-) Gerekçenin yeterli olduğu sonucuna ulaşılırsa, sanığın 06.07.2015 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığının,
3-) Sanığın eyleminin sabit olduğunun kabulü hâlinde, sanık hakkında TCK’nun 188. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları uyarınca belirlenen “7 gün” adli para cezasından aynı Kanunun 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılırken adli para cezasının “5 gün” yerine “6 gün” ve buna bağlı olarak da sonuç adli para cezasının “100 TL” yerine “120 TL” olarak tayin edilmesinin yerinde olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1-) Yerel mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmüne dair gerekçenin 02.07.2015 ve 06.07.2015 tarihli olayları kapsayıp kapsamadığı, mevcut gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığı;
Uyuşmazlık konusunun esasına geçilmeden önce bir kısım Genel Kurul Üyeleri tarafından, sanık … hakkında 02.07.2015 tarihli eyleme dair uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılmış bir dava bulunup bulunmadığının ileri sürülmesi üzerine bu hususun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmiştir.
Aydın Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık … hakkında; “….İletişim tespiti tutanaklarında belirtildiği gibi şüpheli … isimli kişi … adına telefonu kullanan x kişi tarafından aranarak Didim ilçesine fazla para ile gelmesini istemesi üzerine Aydın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüz ve Söke KOM Grup Amirliği görevlilerimiz ile birlikte ‘Didim istikametinden Söke istika metine gelmekte olan 34 S 5368 plakalı araçta bulundukları değerlendirilerek’ bahse konu araçta bulunan şahısları kontrol etmek amacı ile Söke çıkışında bulunan Kipa kavşağında yeteri kadar ekip ile uygulama noktası oluşturulmuş, bahse konu araç 02/07/2015 günü saat 19.40 sıralarında uygulama noktasına geldiğinde usule uygun olarak durdurulmuş, aracın ön plakası takılı olmadığı görülmüş, araçta bulunan şahısların 177… TC. Kimlik Numaralı … ve 177… TC. Kimlik Numaralı … isimli şahıslar olduğu tespit edilmiş, şahısların tedirgin davranışlar sergilemeleri araçta ve üzerlerinde suç unsuru olabileceği şüphesi ile araç ve şahıslar üzerinde arama yapmadan Bölge Trafik ve Denetleme Amirliğinin bahçesine getirilmiş, konu hakkında bilgi aktarılan günün nöbetçi C. Savcısının yazılı emri ile kişi ve araçların üzerinde arama yapılmış, arama neticesinde;
34 … plaka sayılı aracın vites kolu yanında bulunan mavi renkli ….metal sakız kutusu içerisinde 1 gram METAMFETAMİN (kristal) sentetik uyuşturucu madde ele geçirilmiş. her iki şahısta ilk etapta araçta çıkan uyuşturucu maddenin kendilerine ait olmadığını beyan etmişler ancak … isimli kişi bir süre sonra yakalanan uyuşturucu maddenin kedisine ait olduğunu beyan etmiş, şahıslara yakalama işlemi uygulanmış, araçta ve şahısların üzerinde başkacada suç ve suç unsuruna rastlanmamıştır.
Şahısların Söke devlet Hastanesinde aldırılan idrar örneklerinde … isimli şahsın (Metamfetamin-Ecstasy+
Şüpheli … ve … isimli şahıslar hakkında Uyuşturucu Madde Bulundurmak ve Kullanmak suçundan düzenlenen tahkikat evrakı Söke Cumhuriyet. Başsavcılığının 03.07.2015 tarih ve 2015/3075 soruşturma numarasına kayden ikmalen gönderilmiştir.
İletişim tespiti tutanaklarında yapılan görüşmeler neticesinde, şüpheli … isimli kişi … adına telefonu kullanan x kişi tarafından aranarak Didim ilçesine fazla para ile gelmesini istemesi üzerine Aydın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüz ve Söke KOM Grup Amirliği görevlilerimiz ile birlikte ‘Didim istikametinden Söke istikametine gelmekte olan 34 … plakalı araçta bulundukları değerlendirilerek’ bahse konu araçta bulunan şahısları kontrol etmek amacı ile Söke çıkışında bulunan Kipa kavşağında yeteri kadar ekip ile uygulama noktası oluşturulmuş, bahse konu araç 02/07/2015 günü saat 19.40 sıralarında uygulama noktasına geldiğinde usule uygun olarak durdurulmuş, aracın ön plakası takılı olmadığı görülmüş, araçta bulunan şahısların 177… TC. Kimlik Numaralı … ve 177… TC. Kimlik Numaralı … isimli şahıslar olduğu tespit edilmiş, şahısların tedirgin davranışlar sergilemeleri araçta ve üzerlerinde suç unsuru olabileceği şüphesi ile araç ve şahıslar üzerinde arama yapmadan Bölge Trafik ve Denetleme Amirliğinin bahçesine getirilmiş, konu hakkında bilgi aktarılan günün nöbetçi C. Savcısının yazılı emri ile kişi ve araçların üzerinde arama yapılmış, arama neticesinde;
34 … plaka sayılı aracın vites kolu yanında bulunan mavi renkli ….metal sakız kutusu içerisinde 1 gram METAMFETAMİN (kristal) sentetik uyuşturucu madde ele geçirilmiş. her iki şahısta ilk etapta araçta çıkan uyuşturucu maddenin kendilerine ait olmadığını beyan etmişler ancak … isimli kişi bir süre sonra yakalanan uyuşturucu maddenin kedisine ait olduğunu beyan etmiş, şahıslara yakalama işlemi uygulanmış, araçta ve şahısların üzerinde başkacada suç ve suç unsuruna rastlanmamış
Yapılan arama işlemlerinin akabinde nöbetçi Cumhuriyet Savcısına tekrar bilgi verilmiş ve ‘Ele geçirilen uyuşturucu maddeye el konulmasını, şahısların uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığının tespiti için idrar örneklerinin aldırılması için talep yazısının yazılmasını, idrar örneği alma ve el koyma işlemlerinin mahkemece onanması için onama talep yazısının yazılması, el konulan uyuşturucu maddelerinin kriminal raporunun aldırılması, … ve … isimli şahıslar hakkında tek dosya halinde Uyuşturucu madde bulundurmak ve kullanmak suçundan işlem yapılmasını, şahısların tamamlanan işlemlerinin ardından salıverilmeleri, düzenlenecek olan tahkikat evraklarının ikmalen gönderilmesi’ talimatı alınmıştır.
Şahısların Söke devlet Hastanesinde aldırılan idrar örneklerinde … isimli şahsın (Metamfetamin-Ecstasy+
… ve … isimli şahıslar hakkında Uyuşturucu Madde Bulundurmak ve Kullanmak suçundan düzenlenen tahkikat evrakı ikmalen Söke Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
OLAYIN DEĞERLENDİRMESİ
Yukarıda yazılı bulunan olay öncesini içeren iletişim tespit tutanakları, bu iletişim tespit tutanaklarında belirtilen … isimli kişi adına kayıtlı telefonu kullanan X şahsın şüpheli … isimli şahsı aradığı ve Didim ilçesine çağırdığı ve ‘Abi gece geç sen fazla parayla gel yanında’ gibi ifadeler kullandığı, şahsın şifreli konuşarak fazla miktarda uyuşturucu talep etmiş olabileceği, çünkü yapılan yakalamada şahsın Didim ilçesi dönüşü yapılan üst aramasında 4020 TL ve 130 Euro para çıktığı ve bu parayı Didim ilçesinde satmış olabileceği uyuşturucu maddeler
1-) … isimli şahsın Ortaklar Mahallesi … Germencik/Aydın sayılı yerde bulunan ikametinde yapılan aramada: yatak odasında bulunan siyah bilgisayar çantasının içerisinde 12,85 gr. Metamfetamin maddesi, yine … isimli şahsa ait Ortaklar Mahallesinde isimsiz Playstation işyerinde yapılan aramada: işyerinde … isimli kişi ile birlikte bulunan … isimli şahsın yanında ….sakız kutusu içerisinde 13,75 gr. Metamfetamin, … isimli şahsın ayak ucunda 0,05 gr. Metamfetamin, yaşı küçük çocuk … isimli şahsın üzerinde ise; 0,85 gr metamfetamin olmak üzere toplam 27,50 gr metamfetamin maddesi ele geçirilerek el konulmuş, ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve …, … ile … isimli şahısların alınan idrar tahlil sonucu POZİTİF çıkmış olup, …, … ile … isimli şahısların alınan idrar tahlil işlemi ve ele geçirilen uyuşturucu maddeler ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılığımızca hakim onayı talebi yapılmıştır.
… isimli şahsın ikametinde yapılan aramada ele geçirilen siyah bilgisayar çantasının içerisinde 12,85 gr. Metamfetamin maddesi, yine … isimli şahsa ait Ortaklar mahallesinde isimsiz Playstation işyerinde yapılan aramada: işyerinde … isimli kişi ile birlikte bulunan … isimli şahsın yanında ….sakız kutusu içerisinde 13,75 gr. Metamfetamin, … isimli şahsın ayak ucunda 0,05 gr. Metamfetamin, yaşı küçük çocuk … isimli şahsın üzerinde ise; 0,85 gr metamfetamin olmak üzere toplam 27,50 gr metamfetamin maddesi Ekspertiz Raporu alınmak üzere İzmir Kriminal Polis Laboratuvarına gönderilmiş, İzmir Kriminal Polis laboratuvarının14/07/2015 tarihli raporuna göre bu maddenin metamfetamin etken maddesini içeren uyuşturucu madde olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Projeli çalışma kapsamında bilgi sahibi …, …, … isimli şahısların ifadeleri doğrultusunda ve iletişimin dinlenmesi tutanakları ile fiziki takip tutanaklarından da anlaşılacağı üzere şüpheli …’ın alışkanlık haline getirerek uyuşturucu madde ticareti yaptığı ve ciddi menfaat temin ettiği değerlendirilmekte olup, uyuşturucu madde kullanıcıları tarafından 1 kullanımlık metamfetamin (Kristal) maddesinin ortalama 0,05 gr geldiği göz önüne alındığında 06.07.2015 günü …’ın ikametinde ele geçirilen 12,85 gr metamfetamin maddesinden ortalama 257 adet kullanımlık uyuşturucu madde elde edilebileceği, piyasa değeri olarak ise 12.850 TL civarında olduğu, işyerinde birlikte olduğu … isimli şahıstan ele geçirilen 13,75 gr metamfetamin maddesinden ortalama 275 adet kullanımlık uyuşturucu madde elde edilebileceği ve piyasa değeri olarak 13.750 TL civarında olduğu değerlendirildiğinden şahısların uyuşturucu madde ticareti suçunu işledikleri anlaşılmıştır.
Şüpheli …’ın 1 numaralı olayda …’a 0.90 gr metamfetamin maddesini sattığı yukarda açıklanan tape kayıtları, fiziki takip dosyaları ile sabit olmuştur. Ayrıca bu maddeyi 5237 Sayılı TCK’nın 188/4-b maddesinde belirtilen ibadethane sayılan Ortaklar Camiisine 122 metre mesafede bulunan Yıldız Playstation isimli işyerinde sattığı tespit edilmiştir. Yine şüpheli …’ın 2 numaralı olayda izah edildiği üzere … isimli şahsa çocuk yaşta bulunan …’yı aracı sıfatıyla kullanarak 0.15 gr. Metamfetamin uyuşturucu
06/07/2015 günü şüphelilerin kullanmış olduğu İlçemiz Ortaklar Mahallesi İstasyon Sokak No:9 Sayılı yerdeki Playstation isimli işyerinde şüpheli …’ın oturduğu yerin yan tarafında üzerinde 45 ….Xylit yazısı bulunan sakız kutusu bulunmuş. Sakız kutusunun içerisinde yapılan kontrolde yaklaşık yaklaşık 13.75 gram metamfetamin maddesi ele geçirilmiştir. Şüpheli …’dan yakalanan uyuşturucu maddesinin miktarı, … ile birlikte karışmış olduğu ara yakalamalar birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin camiye 122 metre uzaklıkta bulunan işyerinde uyuşturucu ticareti yaptığı tespit edilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgeler toplanan delillere göre, şüphelilerin irade birliği eylem paylaşımı içerisinde suç işleme kararında birlik olacak şekilde uyuşturucu madde ticareti yaptıkları, para karşılığında metamfetamin kristal uyuşturucu maddeleri sattıkları anlaşılmakla” açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nun 188/3-2. cümle, 188/4-b, 53, 54 ve 63. maddelerinin sevk maddeleri olarak gösterildiği,
Sanık … ve inceleme dışı sanık … hakkında Söke Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan soruşturma başlatıldığı, yürütülen soruşturma neticesinde, inceleme dışı sanık … hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, sanık … hakkında ise yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Germencik Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Belirtilen kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nun 225. maddesi uyarınca da; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça dair fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK’nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK’nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkan sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına dair nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun istikrar bulan ve süregelen birçok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanık … ve inceleme dışı sanık … hakkında birlikte işlettikleri iş yerinde 06.07.2015 tarihinde yapılan aramada sakız kutusu içinde ele geçirilen uyuşturucu madde ile 02.07.2015 tarihinde adı geçenlerin içinde bulundukları araçta ele geçirilen uyuşturucu maddenin ticari amaçla bulundurulduğu iddiasına dair Aydın Cumhuriyet Başsavcılığının 19.08.2015 tarihli iddianamesinde; suç isminin uyuşturucu ticareti yapma, sevk maddelerinin ise sanık … ile inceleme dışı sanık … yönünden bir kez uygulanmak üzere TCK’nun 188/3-2. cümle ve 188/4-b maddeleri şeklinde gösterildiği, anlatımda 06.07.2015 tarihinde sakız kutusu içerisinde ele geçirilen uyuşturucu madde bakımından her iki sanığın eylemlerinin açıkça tarif edildiği, bununla birlikte 02.07.2015 tarihinde araç içerisinde ele geçirilen uyuşturucu madde bakımından yalnızca inceleme dışı sanık … hakkında isnatta bulunulup sanık …’in eylemi hakkında açıkça bir tarif yapılmadığından, inceleme dışı sanık …’ın eylemi açıklanırken kullanılan ifadelerde sanık …’den söz edilmesinin adı geçen sanık hakkında ayrıca uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kamu davası açıldığı anlamına gelmeyeceği, kaldı ki sanık … hakkında 02.07.2015 tarihli eyleme dair olarak soruşturma evresinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayırma kararı verildiği, yerel mahkemece de isabetli şekilde sanık hakkında sadece kamu davası açılan 06.07.2015 tarihli eyleme dair hüküm kurulduğu, bu bağlamda sanık hakkında 02.07.2015 tarihli olay bakımından uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılan bir dava bulunmadığı kabul edilmelidir.
Sanık hakkında 02.07.2015 tarihli eylemden dolayı açılmış bir dava bulunmadığı sonucuna ulaşılması nedeniyle, gerekçenin 06.07.2015 tarihli eylemi kapsayıp kapsamadığı ve mevcut gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının değerlendirilmesinde;
Yerel mahkemece “…Sanık … her ne kadar suçlamaları kabul etmemiş ise de; 06.07.2015 tarihli playstation adlı cafede yapılan aramada sanık …’in oturduğu yerin yan tarafında üzerinde 45 ….yazısı bulunan sakız kutusu içerisinde 13,75 gram metamfetamin maddesinin ele geçirilmiş olup, bu maddeden ortalama 275 kullanımlık uyuşturucu madde elde edilebileceği ve piyasa değerinin de 13,750 TL civarında olduğu değerlendirilmekle, sanık … ticari maksatla uyuşturucu
Sanığın uyuşturucu maddeyi satışa arz ettiği yerin ibadethane olan camiye 122 metre mesafede olması sebebiyle sanığa verilen ceza TCK 188/4-a maddesi gereğince arttırılmıştır.
Sanık … her ne kadar suçlamaları kabul etmemiş ise de; 06.07.2015 tarihli iş yeri araç arama, el koyma ve yakalama tutanağı içeriği, sanık …’ın sanık …’in amcası olması gözetilerek, sanıklar … ve …’ın birlikte playstation isimli iş yerinde uyuşturucu ticareti yaptıkları kanaatine varılmakla aşağıdaki vicdani hüküm kurulmuştur” şeklindeki gerekçeyle sanık … hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için hükmün gerekçesinin içereceği hususlar üzerinde durulmalıdır.
T.C. Anayasasının “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” şeklinde düzenlenmiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir”,
“Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinde de;
“(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a-) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b-) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c-) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 vd. maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d-) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara dair istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir”,
“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlıklı 232. maddesinde ise;
“(1) Hükmün başına, ‘Türk Milleti adına’ verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a-) Hükmü veren mahkemenin adı,
b-) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c-) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d-) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir”,
Hükümlerine yer verilmiştir.
Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra tarafların, muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir. (AYM, B.N: 2013/7800, 18.6.2014, & 31; AİHM, Hadjianastassıou/Yunanistan Kararı, 16.12.1993, & 33)
Mahkemelerin davanın taraflarınca ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmaları yeterli olmayıp, iddia ve savunmalara verilen cevapların dayanaksız olmaması, mantıklı ve tutarlı olması da gerekir. (AYM; B.N: 2013/7970, 10.06.2015, & 41). Böylece davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymaları da sağlanacaktır. (AYM; B.N: 2012/1034, 20/3/2014, & 34).
Bu bağlamda, Anayasanın 141 ile 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç, bir başka anlatımla “hüküm” bölümlerinden oluşmalıdır. Başlık bölümünde; hükmü veren mahkemenin, mahkeme başkanı ve üyelerin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekillerinin ve yasal temsilcilerinin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği ile varsa müdafiinin adı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında ya da tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, “sorun” bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüş ve düşünceler ortaya konulmalı, “gerekçe” kısmında; dosyada mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra hükme esas alınan ve reddedilen bütün deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmalı, ulaşılan kanaatin açıklanması sırasında çelişkiye mahal vermeyecek şekilde hukuki nitelendirme yapılarak sonuç kısmında açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, “sonuç” ya da “hüküm” bölümünde ise, CMK’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanunun 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı kanunun 53 vd. maddelerine göre mahkûmiyet yerine veya müeyyidenin yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezası veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara dair taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yollarına müracaat mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercii hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Öte yandan, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 1412 Sayılı CMUK’nun 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/7 ve 5271 Sayılı CMK’nun 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hallerinden birini oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine dair hükmün gerekçesinde, yerel mahkemece öncelikle iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ayrıntılı olarak gösterilmiş, “deliller” bölümünde 06.07.2015 tarihli olay tutanağına, sanıkların savunmalarına ve tanık ifadelerine yer verildikten sonra ekspertiz raporuna değinilmiş, “gerekçe” olarak belirtilen bölümde; ortaya konulan deliller tartışılıp sanık ile irtibatlandırılarak kabul edilen oluşa göre suç nitelendirilmesi, cezanın belirlenmesi ile uygulamaya dair takdir ve dayanaklarına yer verilmiş olduğundan, hükmün Anayasa’nın 141 ve 5271 Sayılı CMK’nun 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içerdiği ve 06.07.2015 tarihli olayı kapsadığı kabul edilmelidir.
2-) Sanığın 06.07.2015 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığına gelince;
İncelenen dosya kapsamından;
06.05.2015 tarihli rapora göre; Aydın Narkotik Büro Amirliği görevlilerinin kimlik bilgileri saklı tutulan muhbir ile yaptıkları görüşmede, inceleme dışı sanık …’ın Doğu illerinden temin edeceği metamfetamin adlı uyuşturucu maddeyi Kuşadası ve Aydın’da dağıtacağı bilgisinin elde edildiği, bunun üzerine adı geçen hakkında yapılan araştırmada inceleme dışı sanığın kısa bir süre önce İstanbul’a gidip buradan temin ettiği metamfetamini torbacılara dağıttığı bilgisine ulaşıldığı, irtibatlı olduğu kişilerin tespiti ve uyuşturucu maddelerin ele geçirilmesi amacıyla inceleme dışı sanığın kullandığı GSM hatları tespit edilerek hakkında CMK’nun 135. maddesi gereğince iletişim tespit kararı alınıp teknik takibe başlandığı,
06.07.2015 tarihli iş yeri ve ev arama tutanağına göre; inceleme dışı sanık …’ın ikâmetinde ve sanık … ile birlikte işlettiği kafede arama yapılabilmesi için 06.07.2015 tarihinde Germencik Cumhuriyet Başsavcılığından yazılı arama emri alındığı, ev ve iş yerinde yapılacak arama işlemleri için iki ayrı ekip görevlendirildiği, aynı gün saat 16.30 sıralarında görevlilerce sanık … ile inceleme dışı sanık …’ın birlikte işlettikleri kafeye gidildiği, yapılan kimlik kontrolü neticesinde iş yerinde inceleme dışı sanık … ve sanık … ile hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrı soruşturma yapılan tanıklar … ve …’un bulunduğunun tespit edildiği, sanık … ile inceleme dışı sanık …’ın üst aramalarında herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, görevlilerce sanık …’in oturduğu yerin yan tarafında üzerinde “45 VIVIDENT” yazısı bulunan sakız kutusunun görüldüğü, alınıp kontrol edildiğinde içinde uyuşturucu madde bulunduğunun anlaşıldığı, üst aramasında herhangi bir suç unsuruna rastlanılmayan tanık …’in ayağının ucunda alüminyum folyoya sarılı bir adet uyuşturucu maddenin, tanık …’ın üst aramasında ise sigara paketinin içinde alüminyum folyoya sarılı bir adet uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, tanık …’a üzerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeyi kimden aldığı sorulduğunda, 100 TL karşılığında inceleme dışı sanık …’dan satın aldığını beyan ettiği, aynı gün saat 16.45 sıralarında inceleme dışı sanık …’ın evinde adı geçenin yokluğunda yapılan aramada ise; yatak odasında bulunan siyah renkli bilgisayar çantasının içindeki şeffaf poşette uyuşturucu maddenin ele geçirildiği,
İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 14.07.2015 tarihli rapora göre; iş yerinde sakız kutusunun içinde ele geçirilen maddenin net 6,6 gram, inceleme dışı sanık …’ın evinde ele geçirilen maddenin net 6 gram, tanıklar … ve …’dan ele geçirilen maddelerin ise toplam net 0,4164 gram metamfetamin olduğu,
Aydın Devlet Hastanesinin 06.07.2015 tarihli raporuna göre; sanık … ile tanık …’ın idrarlarında metamfetamin, inceleme dışı sanık … ile tanık …’in idrarında metamfetamin, amfetamin ve THC etken maddelerinin tespit edildiği,
İletişimin tespiti tutanaklarına göre; sanık …’e ait herhangi bir görüşmenin bulunmadığı, tüm görüşmelerin inceleme dışı sanık … tarafından gerçekleştirildiği, bu görüşmelerde ise sanık …’in adının geçmediği,
Haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunda ayrı soruşturma yapılan tanıklar …, …, … ve …’ın sanık … ile ilgili bir anlatımlarının bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Tanık …; uyuşturucu madde kullandığını, 06.07.2015 tarihinde hayırlı olsun demek için inceleme dışı sanık …’ın yeni açtığı iş yerine gittiğini, bir süre sonra içeriye polislerin girmesi üzerine üç gündür üstünde taşımakta olduğu uyuşturucu maddeyi yere attığını, söz konusu maddeyi açık kimlik bilgilerini bilmediği Murat adlı bir şahıstan aldığını, inceleme dışı sanık …’ın uyuşturucu madde sattığını duyduğunu ancak sanık …’in uyuşturucu madde sattığını duymadığını, her iki sanıktan da uyuşturucu madde satın almadığını, polisler kafeye gelmeden önce kendisinin çay içtiğini, arka tarafında bulunan sanık …’in ise oyun oynadığını, görevliler kafeye girdikleri sırada çıkan sesten yere bir şey atıldığını fark ettiğini, ardından polislerin yaptığı arama sonucu atılan şeyin sakız kutusu olduğunu anladığını, içinde uyuşturucu madde bulunan bu kutuyu kimin attığını görmediğini, söz konusu uyuşturucu maddenin kime ait olduğunu bilmediğini,
Tanık … savcılıktaki ilk ifadesinde; 06.07.2015 tarihinde Yıldız Playstation adlı iş yerine gittiğini, sanık … ile oyun oynadıkları sırada polislerin geldiğini, bu esnada inceleme dışı sanık …’ın ana makinenin başında bulunduğunu, görevlilerce yapılan aramada sonucu üzerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeyi inceleme dışı sanık …’dan 05.07.2015 tarihinde 100 TL karşılığında satın aldığını, adı geçenden daha öncede uyuşturucu madde aldığını, savcılıkta ikinci ifadesinde farklı olarak; sabah saatlerinde vermiş olduğu ifadesinin doğru olmadığını, üst aramasında ele geçirilen uyuşturucu maddeyi Kuşadası’nda açık kimlik bilgilerini bilmediği bir kişiden satın aldığını,
Mahkemede ise; sanık … ile inceleme dışı sanık …’ın uyuşturucu madde ticareti yapıp yapmadıklarını bilmediğini, inceleme dışı sanık …’dan hiçbir zaman uyuşturucu madde satın almadığını,
İnceleme dışı sanık … kollukta; Yıldız Playstation adlı iş yerini yeğeni olan sanık … ile birlikte işlettiğini, uzun yıllar uyuşturucu madde kullandığını ancak daha sonra bıraktığını, son zamanlarda ailevi sebeplerden dolayı tekrar metamfetamin kullanmaya başladığını, sanık … ile birlikte işlettikleri iş yerinde 06.07.2015 tarihinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ile bir ilgisinin bulunmadığını, iş yerine polisler geldiğinde sanık … ile tanık …’ın oyun oynadığını, sanık …’in yanında bulunan sakız kutusunun içindeki uyuşturucu maddenin sanık …’e ait olduğunu, söz konusu uyuşturucu maddeyi sanık … ile birlikte açık kimlik bilgilerini bilmediği Cezmi adlı kişiden kullanmak amacıyla 04.07.2015 tarihinde 600 TL karşılığında ortaklaşa satın aldıklarını, satın almış oldukları bu uyuşturucu maddeyi ikiye böldüklerini, evinde yapılan aramada ele geçirilen uyuşturucunun kendi payına düşen, iş yerinde sakız kutusu içinde ele geçirilenin maddenin ise sanık …’in payına düşen kısım olduğunu,
Sorguda farklı olarak; uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, yapılan arama sonucu evinde poşette ve iş yerinde sakız kutusunda ele geçirilen uyuşturucumaddelerin kendisine ait olduğunu, uyuşturucu maddeyi kullanmak için satın aldığını, mahkemede ise; sanık … ile birlikte işlettiği iş yerinde kesinlikle uyuşturucu madde satmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … savcılıkta ve sorguda; Yıldız Playstation adlı iş yerini inceleme dışı sanık … ile birlikte işlettiklerini, 06.07.2015 tarihinde tanık … ile birlikte iş yerinde oyun oynadıkları sırada polislerin geldiğini, bulunduğu yerin yakınında yerde bulunan sakız kutusunun kendisine ait olmadığını, söz kutuyu kendisinin atmadığını, uyuşturucu madde kullandığını ancak kesinlikle ticaretini yapmadığını, mahkemede ise; iş yerinde sakız kutusunun içinde ele geçen uyuşturucunun ise kendisine ait olmadığını, söz konusu uyuşturucu maddeyi alabilecek ekonomik gücünün bulunmadığını, sanık … ile birlikte işlettikleri iş yerinde uyuşturucu madde satıldığına dair bir bilgisinin bulunmadığını savunmuştur.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, davaya konu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık … ile inceleme dışı sanık …’ın birlikte işlettikleri iş yerinde yapılan aramada sanık …’in oturduğu yerin yan tarafında bulunan sakız kutusu içerisinde uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda; inceleme dışı sanık …’ın sorguda suç konusu uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu ikrar etmesi, tanıklar …, …, …, …, … ve …’ın ele geçirilen uyuşturucu maddeyle ilgili sanık … hakkında herhangi bir beyanda bulunmadıkları gibi tanık …’ın, üzerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeyi inceleme dışı sanık …’dan aldığını söylemesi, sanık …’in, hakkında iletişimin tespiti kararı verilen inceleme dışı sanık … ile herhangi bir görüşmesinin bulunmaması ve inceleme dışı sanık …’a ait iletişim tespit tutanakları içeriklerinde de sanık …’den bahsedilmemesi ile atılı suçlamayı kabul etmeyen sanık …’in üzerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilmemesi birlikte değerlendirildiğinde; inceleme dışı sanık …’ın sonradan döndüğü kolluk beyanı dışında sanık …’in atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve yeterli delil bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; “itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Sanık …’a atılı suçun sabit olmadığının kabul edilmesi karşısında, bu aşamada, sanık hakkında TCK’nun 188. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları uyarınca belirlenen “7 gün” adli para cezasından aynı Kanunun 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapılırken adli para cezasının “5 gün” yerine “6 gün” ve buna bağlı olarak da sonuç adli para cezasının “100 TL” yerine “120 TL” olarak tayin edilmesinin yerinde olup olmadığına dair uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a-) Sanık … hakkında 02.07.2015 tarihli eyleme dair uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılmış bir dava bulunup bulunmadığına ve yerel mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmüne dair gerekçenin 06.07.2015 tarihli olayları kapsayıp kapsamadığına dair uyuşmazlıklar bakımından REDDİNE,
b-) Sanığın 06.07.2015 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığına dair uyuşmazlık yönünden KABULÜNE,
2-) Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 06.10.2016 tarihli ve 1204-7758 Sayılı onama kararının sanık … bakımından KALDIRILMASINA,
3-) Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 12.04.2016 gün ve 344-144 Sayılı sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık …’ın atılı suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, sanık … hakkındaki cezanın infazına başlanmış ise İNFAZIN DURDURULMASINA, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü değilse DERHAL SERBEST BIRAKILMASI için YAZI YAZILMASINA,
4-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, sanık … hakkında 02.07.2015 tarihli eyleme dair uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan açılmış bir dava bulunup bulunmadığına ve yerel mahkemece kurulan mahkûmiyet hükmüne dair gerekçenin 06.07.2015 tarihli olayları kapsayıp kapsamadığına dair uyuşmazlıklar bakımından 24.04.2018 tarihinde yapılan birinci müzakerede oybirliğiyle, sanığın 06.07.2015 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun sabit olup olmadığına dair uyuşmazlık yönünden 27.03.2018 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 24.04.2018 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2015/136
K. 2015/4675
T. 16.11.2015
DAVA : Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenin dışındaki yaptırımların doğru olarak belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- …Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suça konu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Suç tarihinin gerekçeli karar başlığına ”08.10.2014, 09.10.2014, 21.10.2014, 04.11.2014” yerine ”04.11.2014” olarak yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu durumların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
1- Hüküm fıkrasının müsadereye ilişkin bölümüne “… bez torbanın” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve ….Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce alınan şahit numunenin” ibaresinin eklenmesi,
2- Suç tarihinin gerekçeli karar başlığına “08.10.2014, 09.10.2014, 21.10.2014, 04.11.2014” olarak yazılması,
SONUÇ : Suretiyle, hükmün üye Ender Şener’in karşı oyu ve oyçokluğuyla DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Sanık hakkındaki hükümle ilgili olay – iddia – uygulama
Gebze Emniyet Müdürlüğü görevlilerince uyuşturucu madde ticareti yaptığı bilgisi alınan yakalanmamak için sıksık telefon değiştiren ve büyük miktarda uyuşturucu madde taşımaktan kaçınan, torbacı tabir edilen uyuşturucu/uyarıcı madde satıcısı olduğu tespit edilen B.. D.. hakkında başka surette delil elde edilememesi nedeniyle Gebze 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2014 tarih ve 2014/580 Değişik iş sayılı kararı ile CMK’nın 135. maddesi uyarınca iletişiminin tespiti, dinlenmesi, kayda alınmasına ilişkin karar verildiği, bu karara dayanılarak tedbirin uygulanmasına geçildiği, iletişiminin dinlenilmesinden sanığın uyuşturucu/uyarıcı madde satacağı kişilerle buluşma yapacağı yerler tespit edilerek tertibat alınıp izlemeye başlandığı anlaşılmakla; sanığın 08.10.2014 tarihinde saat 22.45 sıralarında haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan soruşturmaları ayrılan Y.. K..’ya 1 adet MDMA içerir hap, 09.10.2014 tarihinde 18.50 sıralarında S.. S..’a 2 adet … içerir hap, 21.10.2014 tarihinde 15.30 sıralarında E.. D..’e 1 adet… içerir hap sattığı, iletişim dinlenmesi, fiziki takip tutanakları, satın alan kişilerin beyanları, satın aldıkları maddeler ile belirlenmiş, uyarıcı maddeleri alan kişiler yönünden TCK’nın 191. maddesi uyarınca işlem yapıldığı anlaşılmıştır. Bu belirlemelerden sonra da tedbire devam edilmiş 04.11.2014 tarihinde … mahallesi…Caddesi üzerinde sanık yakalanmış üzerinde montunun kolu içinde 2 adet şeffaf poşetlerde … adet … içerir hap ele geçirilmiş, evinde yapılan aramada yine .. adet … içerir uyarıcı nitelikte haplar elde edilmiştir.
Soruşturmanın başlangıcından sonlandırılıncaya kadar geçen süreçte uyuşturucu/uyarıcı madde ticareti yapan kişi ya da kişilere ilişkin başkaca bir tespit bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sanık B.. D.. hakkında “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan dava açılmış ve TCK’nın 188/3 ile 43. maddesi uyarınca cezalandırılması istenmiştir.
Mahkemece TCK’nın 188/3 ve 43. maddeleri uygulanmak suretiyle sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir
Daire Çoğunluğunun Görüşü:
Sanık müdafii tarafından temyiz edilen hüküm Daire çoğunluğunca düzeltilerek onanmıştır.
Karşı Oy Gerekçesi:
Devletin temel görevlerinden biri de “suç işlenmesini önlemektir” kolluk görevlilerinin daha fazla ceza almasını sağlamak için şüphelinin suç işlemeye devam etmesine fırsat vermesi kabul edilecek bir uygulama değildir. Aksi halde Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan “adil yargılanma hakkı” ihlal edilmiş olur. Kolluğun görevi suçu ve faili belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmektir.
Tüm dosya kapsamına bakıldığında kolluk görevlileri, sanık Bilgin hakkındaki 26.09.2014 tarihli iletişimin dinlenmesi kararından itibaren yaptığı dinlemeden sanığın 08.10.2014 tarihli eylemini tespit etmiş, bu ilk eyleme kadar başka kişilerin onun suçuna iştirak ettiğine ilişkin bir tespit ve bulguya ulaşamamış devamında da satın alanların dışında soruşturulacak bir kişiyi de tespit edememiştir. Aslında soruşturmanın başında da dinleme kararı sadece bu kişi için istenmiştir, yani ortada uyuşturucu/uyarıcı madde satışı yapan başka kişi de yoktur.
Sanık B.08/10/2014 tarih ve saat 22.45 de uyuşturucu madde satma suçu belirlenmiş, suç delilleri elde edilmiştir. Yakalanmaması için sebep yoktur, satın alan ve satın aldığı uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. iletişim çözüm tutanakları, satın alan kişinin beyanı ve satın aldığı uyarıcı madde mevcuttur.
Konutunda ve diğer yerlerinde arama kararı alınarak hemen arama yapılması, uyuşturucu satın alan kişiye teşhis ettirilmesi mümkün olup, bu işlemler yapılmamış, yakalanması ve ev araması yapılması için 04.11.2014 tarihine kadar beklenilmiş, bu arada sanığın 09.10.2014, 21.10.2014 tarihli suçları işlemesine fırsat verilmiş bu da yetmemiş yakalanması için hiçbir sebep olmadığı halde 04.11.2014 tarihine kadar beklenilerek sanığın birden çok aynı suçu işlemesine adeta fırsat verilmiştir.
Soruşturma delil toplama suç ve failini belirleme işlemidir, keyfi bir şekilde yürütülemez.
Yürütülmüşse de doğan ağır hukuki sonuçlardan sanık sorumlu tutulamaz.
Açıklanan tüm bu nedenlerle yakalanması ve yeni eylemlere devam etme fırsatı verilmemesi mümkün olan sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanmasının yasaya aykırı olması nedeniyle hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan çoğunluğun düzeltilerek onama görüşüne katılmıyorum.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2011/10-159
K. 2011/202
T. 4.10.2011
- UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU ( Geçmişte Aynı Suçtan Sabıkası Olan Sanığın Bu Suçu da İşlediği Şeklindeki Dosya İçeriğindeki Kanıtlarla Desteklenmeyen Değerlendirmenin Suçsuzluk Karinesine Aykırı Olduğu – Gerçekleşme Şekli Kuşkulu ve Tam Olarak Aydınlatılamamış Olay ve İddialar Sanığın Aleyhine Yorumlanarak Mahkûmiyet Hükmü Kurulamayacağı )
• MASUMİYET KARİNESİ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Geçmişte Aynı Suçtan Sabıkası Olan Sanığın Bu Suçu da İşlediği Şeklindeki Dosya İçeriğindeki Kanıtlarla Desteklenmeyen Değerlendirmenin Suçsuzluk Karinesine Aykırı Olduğu )
• ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Gerçekleşme Şekli Kuşkulu ve Tam Olarak Aydınlatılamamış Olay ve İddialar Sanığın Aleyhine Yorumlanarak Mahkûmiyet Hükmü Kurulamayacağı )
• KESİN VE İNANDIRICI DELİL ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Geçmişte Aynı Suçtan Sabıkası Olan Sanığın Bu Suçu da İşlediği Şeklindeki Dosya İçeriğindeki Kanıtlarla Desteklenmeyen Değerlendirmenin Suçsuzluk Karinesine Aykırı Olduğu )
5237/m.188/3
ÖZET : Uyuşmazlık, sanığın üzerine atılı suçun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın cezalandırılması bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair kuşkunun, sanığın yararına değerlendirilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Sanığın üzerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde bulunmadığı, üzerine atılı suçu işlediği hususu her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamıştır. Geçmişte uyuşturucu madde ticareti suçundan sabıkası olan sanığın bu suçu da işlediği şeklindeki dosya içeriğindeki kanıtlarla desteklenmeyen değerlendirme, suçsuzluk karinesine de aykırıdır. Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması yerinde değildir.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2014/2719
K. 2017/4533
T. 9.10.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Kendisine Ait Olup Sürücülüğünü Yaptığı Aracın Bagajında Uyuşturucu Madde Ele Geçirilen Sanığın Savunmasının Aksine Diğer Sanık İle Şehre Gitme Hususunda Anlaştıklarının Olay Öncesi Yaptıkları Telefon Konuşmaları İle Tespit Edildiği – Sanığın Atılı Suçu Diğer Sanık İle İştirak Halinde İşlediği )
• İLETİŞİM TESPİT TUTANAKLARI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanıklara Ait Telefonlar İle Görüşme Yapan Sanığa İletişim Tespit Tutanakları Duruşmada Okunarak Diyeceklerinin Sorulacağı/İletişim Tespit Tutanaklarını Kabul Etmediği Takdirde Görüşmelere Dair Ses Kayıtları Dinletilerek Kendi Sesi Olup Olmadığının Sorulacağı )
• SUÇA İŞTİRAK ( Kendisine Ait Olup Sürücülüğünü Yaptığı Aracın Bagajında Uyuşturucu Madde Ele Geçirilen Sanığın Savunmasının Aksine Diğer Sanık İle Şehre Gitme Hususunda Anlaştıklarının Olay Öncesi Yaptıkları Telefon Konuşmaları İle Tespit Edildiği – Sanığın Atılı Suçu Diğer Sanık İle İştirak Halinde İşlediği/Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
• SES ANALİZİ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanığın Sesin Kendisine Ait Olmadığını Belirtmesi Halinde Sanıktan Alınacak Ses Örnekleri İle Telefon Konuşmalarına Dair Ses Kayıtlarının Aynı Kişiye Ait Olup Olmadığı Konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi veya Uzman Bir Kurum ya da Kuruluştan Rapor Alınacağı )
5271/m.135
ÖZET :Dava; uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir. Kendisine ait olup sürücülüğünü yaptığı aracın bagajında uyuşturucu madde ele geçirilen sanığın savunmasının aksine diğer sanık ile şehre gitme hususunda anlaştıklarının olay öncesi yaptıkları telefon konuşmaları ile tespit edilmesi karşısında atılı suçu diğer sanık ile iştirak halinde işlediği anlaşılan sanığın mahkûmiyeti yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle beraat kararı verilmesi yasaya aykırıdır. Sanıklara ait telefonlar ile görüşme yapan sanığa, iletişim tespit tutanakları duruşmada okunarak diyeceklerinin sorulması, iletişim tespit tutanaklarını kabul etmediği takdirde görüşmelere dair ses kayıtları dinletilerek kendi sesi olup olmadığının sorulması, sesin kendisine ait olmadığını belirtmesi halinde ise sanıktan alınacak ses örnekleri ile telefon konuşmalarına dair ses kayıtlarının aynı kişiye ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi veya uzman bir kurum ya da kuruluştan rapor alınması tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerekir.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2017/5681
K. 2018/1550
T. 21.3.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Sanığın Net Ağırlığı 213,6 Gram Olan Esrarı Naklederken Yakalandığı Sonra İse Diğer Sanıklara 95 Adet MDMA İçeren Tableti Temin Ettiğinin İletişim Tespit ve Olay Yakalama Tutanakları İle Sabit Olduğu – Sanık Hakkında Zincirleme Suç Sebebiyle T.C.K.’nın 43. Md. Uygulanması Gerektiği )
• İLETİŞİMİN TESPİTİ TUTANAKLARI ( Sanıklara Okunup Diyeceklerinin Sorulması Sanıkların Kayıtlardaki Konuşmaların Kendilerine Ait Olmadıklarını Söylemeleri Halinde Ses Örnekleri Alınarak Konuşmaların Sanıklara Ait Olup Olmadığı Konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya Uzman Bir Kurum ya da Kuruluşa Ses Analizi Yaptırılarak Rapor Alınacağı – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
• ZİNCİRLEME SUÇ ( Sanığın Net Ağırlığı 213,6 Gram Olan Esrarı Naklederken Yakalandığı Sonra İse Diğer Sanıklara 95 Adet MDMA İçeren Tableti Temin Ettiğinin İletişim Tespit ve Olay Yakalama Tutanakları İle Sabit Olduğu – Sanık Hakkında Zincirleme Suç Sebebiyle T.C.K.’nın 43. Md. Uygulanacağı/Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
• SES ANALİZİ YAPTIRMA ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma – Sanıklar Hakkındaki Elde Edilen İletişim Tespit Çözüm Tutanaklarının Sanıklara Okunup Diyeceklerinin Sorulacağı/Sanıkların Kayıtlardaki Konuşmaların Kendilerine Ait Olmadıklarını Söylemeleri Halinde Konuşmaların Sanıklara Ait Olup Olmadığı Konusunda Ses Analizi Yaptırılacağı )
5237/m.43
ÖZET : Dava; uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir. Sanığın net ağırlığı 213,6 gram olan esrarı naklederken yakalandığının, sonra ise diğer sanıklara 95 adet MDMA içeren tableti temin ettiğinin, iletişim tespit ve olay yakalama tutanakları ile dosya içerisindeki diğer belge ve bilgiler ile sabit olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında zincirleme suç sebebiyle TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizdir. Sanıkların yakalanmasına dair olay tutanağı ile adı geçende ele geçen suça konu madde ile ilgili ekspertiz raporunun denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi isabetsizdir. Sanıkların yakalanmalarına dair olay tutanakları, arama kararları, adı geçenlerde ele geçen suça konu maddeler ile ilgili ekspertiz raporlarının, kolluk ve Cumhuriyet savcılığında alınan ifadelerinin denetime olanak verecek şekilde getirtilmelidir. Sanıklar hakkındaki iletişimin tespiti ve dinlenmesi tedbiri kapsamında elde edilen iletişim tespit çözüm tutanaklarının sanıklara okunup diyeceklerinin sorulması, sanıkların kayıtlardaki konuşmaların kendilerine ait olmadıklarını söylemeleri halinde ses örnekleri alınarak, konuşmaların sanıklara ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması, ses kayıtlarının sanığa ait olduğunun saptanması halinde, telefon konuşmalarının somut olayla ve gerçekleşen olgularla birlikte ayrı ayrı irdelenip değerlendirilmesi gerekir.
DAVA :Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
KARAR : A- )Sanıklar …. ve …. hakkında göreve dair sırrın açıklanması suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların incelenmesinde:
Sanıklar hakkında 5271 Sayılı CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, aynı maddenin 12. fıkrasına göre temyizi mümkün olmayıp, itiraza tabi olması nedeniyle, cumhuriyet savcısının bu konudaki temyiz istemi itiraz olarak kabul edilerek, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE,
B- )Sanıklar …., …. ve …. hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararlarının incelenmesinde:
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.03.2012 tarihli ve 2011/785-2012/101 Sayılı kararında açıklandığı üzere; “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma” suçundan dolayı, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair kararın, sözü edilen fıkraya 6217 Sayılı Kanunla eklenen cümlenin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden önce ya da sonra verilip verilmediğine bakılmaksızın, temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, bu suçla ilgili olarak kararın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,
C- )Sanık … hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen düşme hükmü ile sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
D- ) Sanıklar …., … ve …. hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan; sanıklar ….,…., …., …, …., …., …., …., …., …., …., …, …, …., …., …., …., …. ve …. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından, Cumhuriyet savcısı, sanıklar …., …., …., …, …., …., …, …., …., …, …., …. ve …. müdafileri ile sanıklar …, …., …., …, …., …. ve ….’ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
E- )Sanıklar … ve …. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanık … yönünden; “07/02/2008”, sanık … yönünden; “25/04/2008” olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın suç tarihlerinin “16.05.2008 ve Öncesi” olarak yazılması, mahallince düzeltilmesi mümkün maddi yazım hatası olarak görülmüştür.
TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların eleştiri dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; Cumhuriyet savcısı ile sanıklar … ve ….’un yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
F- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- )Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanık yönünden; “26/01/2008, 11/05/2008”, olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın suç tarihlerinin “16.05.2008 ve Öncesi ” olarak yanlış yazılması,
2- )Sanığın 26/01/2008 tarihinde net ağırlığı 213,6 gram olan esrarı naklederken yakalandığının, 11/05/2008 tarihinde ise diğer sanıklar … ve ….’a 95 adet MDMA içeren tableti temin ettiğinin, iletişim tespit ve olay yakalama tutanakları ile dosya içerisindeki diğer belge ve bilgiler ile sabit olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında zincirleme suç sebebiyle TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
3- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması sebebiyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA;
G- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, 26/01/2008 tarihli eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- )Sanığın, 26/01/2008 tarihli eyleminin dışında; 17/01/2008 tarihinde …. ve ….’e, 22/04/2008 tarihinde Ş. M. uyuşturucu madde sattığının da iddia ve kabul edilmesi karşısında, sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla işleyip işlemediği ve hakkında zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, …. ve ….’de ele geçirilen suç konusu uyuşturucu madde ile ilgili ekspertiz raporu, olay tutanağı ve arama kararı ile ….’da ele geçirilen suç konusu uyuşturucu madde ile ilgili ekspertiz raporunun, varsa aslı veya onaylı örnekleri getirtilerek dosyaya konulması, yoksa uyuşturucu maddeye dair ekspertiz raporu alınması ve gerektiğinde …., …. ve ….’in mahkemece bizzat dinlenerek, sanığın 17/01/2008, 26/01/2008 ve 22/04/2008 tarihli eylemlerine dair tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinden sonra sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2- )Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanık … yönünden; “17/01/2008, 26/01/2008, 22/04/2008”, olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın suç tarihlerinin “16.05.2008 ve Öncesi ” olarak yanlış yazılması,
3- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması sebebiyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
H- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- )Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanık yönünden; “14/01/2008, 26/01/2008, 08/03/2008, 16/05/2008”, olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın suç tarihlerinin “16.05.2008 ve Öncesi” olarak yanlış yazılması,
2- )Sanığın 26/01/2008 ve 08/03/2008 tarihli eylemlerinin iletişim tespit ve olay yakalama tutanakları ile dosya içerisindeki diğer belge ve bilgiler ile sabit olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında zincirleme suç sebebiyle TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
3- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması sebebiyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA;
I- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, 21/04/2008 tarihli eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- )Sanığın 21/04/2008 tarihli eyleminin dışında, 05/03/2008 tarihinde sanıkta uyuşturucu madde ele geçirildiği ve 20/04/2008 tarihinde ….’e uyuşturucu madde sattığının da iddia ve kabul edilmesi karşısında; sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla işleyip işlemediği ve hakkında zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, ….’de uyuşturucu maddenin ele geçirilmediği anlaşıldığından ….’in uyuşturucu madde kullandığının teknik yöntemlerle tespitini içeren raporun bu olaya dair olay tutanağının; 05/03/2008 tarihli olay tutanağı ile bu olay kapsamında ele geçirilen uyuşturucu maddeye dair ekspertiz raporunun varsa aslı veya onaylı örnekleri getirtilerek dosyaya konulması, yoksa uyuşturucu maddeye dair ekspertiz raporu alınması ve gerektiğinde ….’in mahkemece bizzat dinlenerek, sanığın 05/03/2008, 20/04/2008 ve 21/04/2008 tarihli eylemlerine dair tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinden sonra sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2- )Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanık … yönünden; “17/01/2008, 26/01/2008, 22/04/2008”, olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın suç tarihlerinin “16.05.2008 ve Öncesi ” olarak yanlış yazılması,
3- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması sebebiyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
İ )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, 26/01/2008 tarihli eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile aşağıda belirtilenler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- )Sanığın 26/01/2008 tarihli eyleminin dışında, 31/01/2008 tarihinde sanıkta uyuşturucu madde ele geçirildiğinin de iddia ve kabul edilmesi karşısında; sanığın uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu, bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla işleyip işlemediği ve hakkında zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, 31/01/2008 tarihli olay tutanağı ile bu olay kapsamında ele geçirilen uyuşturucu maddeye dair ekspertiz raporunun varsa aslı veya onaylı örnekleri getirtilerek dosyaya konulması, yoksa uyuşturucu maddeye dair ekspertiz raporu alınması, sanığın 26/01/2008 ve 31/01/2008 tarihli eylemlerine dair tüm delillerin birlikte değerlendirilmesinden sonra sonucuna göre sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması,
2- )Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanık … yönünden; “26/01/2008 ve 31/01/2008”, olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın suç tarihlerinin “16.05.2008 ve Öncesi ” olarak yanlış yazılması,
3- )Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması sebebiyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
J- )Sanıklar …, …., …., …., …, …. ve …. hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;
1- )Sanık … ile ilgili olarak; 02/01/2008 tarihinde ….’un yakalanmasına dair olay tutanağı ile adı geçende ele geçen suça konu madde ile ilgili ekspertiz raporunun denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi,
2- )Sanık … ile ilgili olarak; 05/03/2008 tarihinde sanıklar …., …. ve temyiz dışı sanık …’ın yakalanmasına dair olay tutanağı ve arama kararı ile adı geçenlerde ele geçen suça konu madde ile ilgili ekspertiz raporunun denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi,
3- )Sanıklar …, …., … ve ….’un evlerinde ve iş yerlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddelere dair ekspertiz raporlarının denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi,
4- )Sanık … ile ilgili olarak; 31/03/2008 tarihinde …., …. ve …. ile 19/03/2008 tarihinde …., …., …. ve ….’un yakalanmalarına dair olay tutanakları, arama kararları, adı geçenlerde ele geçen suça konu maddeler ile ilgili ekspertiz raporlarının, kolluk ve Cumhuriyet savcılığında alınan ifadelerinin denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi ve …., …., …., …., …., …. ve ….’un mahkemeye çağrılarak tanık olarak dinlenilmeleri,
Sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı, sanıklar …, …., …. ve …. müdafileri ile sanıklar …., …., … ve ….’un temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA,
K- )Sanık … ve …. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet ve sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde;
1- )Sanıklar hakkındaki iletişimin tespiti ve dinlenmesi tedbiri kapsamında elde edilen iletişim tespit çözüm tutanaklarının sanıklara okunup diyeceklerinin sorulması, sanıkların kayıtlardaki konuşmaların kendilerine ait olmadıklarını söylemeleri halinde ses örnekleri alınarak, konuşmaların sanıklara ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması, ses kayıtlarının sanığa ait olduğunun saptanması halinde, telefon konuşmalarının somut olayla ve gerçekleşen olgularla birlikte ayrı ayrı irdelenip değerlendirilmesi,
2- )Sanık … ile ilgili olarak; sanığın ikametinde yapılan aramada elde edilen suça konu uyuşturucu madde ilgili ekspertiz raporunun denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi,
3- )Sanık … ile ilgili olarak; 02/01/2008 tarihinde Kemal Karakuş’un yakalanmasına dair olay tutanağı ile adı geçende ele geçen suça konu madde ile ilgili ekspertiz raporunun denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi,
4- )Sanık … ile ilgili olarak; 19/03/2008 tarihinde …., …., …. ve ….’un yakalanmalarına dair olay tutanakları, arama kararları, adı geçenlerde ele geçen suça konu maddeler ile ilgili ekspertiz raporlarının, kolluk ve Cumhuriyet savcılığında alınan ifadelerinin denetime olanak verecek şekilde getirtilmesi, …., …., …. ve ….’un mahkemeye çağrılarak tanık olarak dinlenilmeleri,
Sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanıkla …. ve …. müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA,
L- )Sanık … hakkındaki suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan beraat ve uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde;
Hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS’ten alınarak dosyasına konulan nüfus kayıt örneğinde; sanığın 03/12/2014 tarihinde öldüğünün belirtilmesi karşısında, sanığın ölüp ölmediğinin mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 Sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının ve sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA,
M- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde;
Kendisinde uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanığın savunmasının aksine, atılı suçu işlediğine, diğer sanıklarda ele geçirilen uyuşturucu maddeler ile ilgisi olduğuna ve diğer sanıkların eylemlerine iştirak ettiğine ilişkin, mahkemenin uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair delil kabul ettiği ancak somut olayla örtüşmeyen 10/01/2008 ve 06/02/2008 tarihli iletişimin tespiti kayıtları dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
N- )Sanıklar …. ve …. hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte yardım etme suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde:
Sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte yardım etme suçundan kamu davası açıldığı ancak sanıkların eylemlerinin göreve dair sırrın açıklanması suçunu oluşturması durumunda göreve dair sırrın açıklanması suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi gerekirken, tek olan eylemin ikiye bölünerek suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte yardım etme suçundan beraat, göreve dair sırrın açıklanması suçundan ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi,
SONUÇ :Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, 21.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2006/9234
K. 2007/8332
T. 3.7.2007
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMAK ( Uyuşturucu Maddenin Kullanmaya ve Buna Bağlı Olarak Uyuşturucu Madde Temin Etme Suçuna Elverişli Olmadığı – Olayda İşlenemez Suç Söz Konusu Olduğu )
• İŞLENEMEZ SUÇ ( Uyuşturucu Maddenin Kullanmaya ve Buna Bağlı Olarak Uyuşturucu Madde Temin Etme Suçuna Elverişli Olmadığı – Olayda İşlenemez Suç Söz Konusu Olduğu )
ÖZET : Anılan raporlara göre, suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suç söz konusu olduğu gözetilmelidir.
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık Semih hakkında ( Van Birinci Ağır Ceza Mahkemesi )’nce bozma üzerine yapılan yargılama sonunda, 03.02.2006 tarihinde, 2005/350 esas, 2006/19 karar sayı ile mahkumiyet kararı verildiği; hükmün sanık müdafii tarafından süresi içinde temyiz edildiği; Yargıtay C.Başsavcılığı’nca onama isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 04.07.2006 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bozmaya uyularak yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde tartışılan delillere ve dosya içeriğine uygun gerekçeye göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Jandarma Genel Komutanlığı Bölge Kriminal Laboratuarları Şube Müdürlüğü’nün 09.12.2002 gün ve 3609 sayılı ekspertiz raporunda, suçkonusu maddenin 2313 sayılı Kanun kapsamına giren uyuşturucu maddelerden olmadığının; Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu’nun 28.07.2003 tarih ve 1123 sayılı raporunda ise sanıkta ele geçirilen 1.885 gram maddenin içindeki uyuşturucunun, eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu, suçun unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün ( BOZULMASINA ), 03.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2009/2548
K. 2010/3279
T. 15.2.2010
• KULLANMAK İÇİN UYUŞTURUCU BULUNDURMAK (Sanığın Yakalanan Satıcıdan Temin Etmek İçin Aradığında Güvenlik Görevlileri Tarafından Cevap ve Randevu Verilmesi – Maddeye Elkonulmuş Olduğundan Almasına Olanak Bulunmadığı/İşlenemez Suçun Söz Konusu Olduğu/Beraat Hükmü Kurulacağı)
• UYUŞTURUCU MADDE ALMAK İÇİN ARANAN KİŞİNİN YAKALANMIŞ OLDUĞU (Sanığa Güvenlik Görevlileri Tarafından Cevap ve Randevu Verilmesi – Maddeye Elkonulmuş Olduğundan Almasına Olanak Bulunmadığı/İşlenemez Suçun Söz Konusu Olduğu/Beraat Kararı Verilmesi Gerektiği)
• İŞLENEMEZ SUÇ (Sanığın Yakalanan Satıcıyı Uyuşturucu Madde Temin Etmek İçin Aradığında Güvenlik Görevlileri Tarafından Cevap ve Randevu Verilmesi – Maddeye Elkonulmuş Olduğundan Almasına Olanak Bulunmadığı/İşlenemez Suçun Söz Konusu Olduğu/Mahkumiyet Kararı Verilemeyeceği)
ÖZET : Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanığın olay günü uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm olan diğer sanıktan kullanmak amacıyla uyuşturucu temin etmek için, önceden bildiği cep telefonu numarasından aradığında, bu sırada sanığı yakalamış bulunan görevliler tarafından durumdan şüphelenilerek telefona cevap verildiği, sanığın diğer sanık ile görüştüğü düşüncesi ile uyuşturucu alımı ve randevu yerinin tespitine ilişkin konuşmayı gerçekte görevliyle yapmasının ardından, kararlaştırılan yere geldiğinde, güvenlik görevlilerince yakalandığı; suç konusu uyuştu
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık Hacı A. ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan sanık Süleyman Aç. hakkında ÜSKÜDAR 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda, 25.06.2008 tarihinde 2007/262 esas ve 2008/190 karar sayı ile verilen mahkûmiyet hükmünün sanık Hacı müdafii ve sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca sanık Hacı A. yönünden onama, sanık Süleyman Aç. için bozma isteğiyle tebliğname ekinde 26.02.2009 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : A) Sanık Hacı A. hakkındaki hükmün incelenmesi:
5271 sayılı CMK’nın 232/2-c maddesi gereğince, gerekçeli karar başlığında, suçun işlendiği yer ve zaman dilimi gösterilmemiş ise de, bu hususun mahkemesince hükme eklenmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;
Ancak;
1- Adli para cezasının; 5083 sayılı Kanun’un 1.maddesi ile hükümden sonra 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulunun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 sayılı kararının 1.maddesi uyarınca Türk Lirası (TL) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
2- TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrası uygulanırken, sanığın bu hakları kullanmaktan yoksunluğunun; (3) numaralı fıkra gereğince kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, (2) numaralı fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, bu durumların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
1) YTL olarak hükmolunan sonuç adli para cezasının TL’ye dönüştürülmesi,
2) TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının 1. cümlesinin uygulanmasına“ ibaresinin yazılması
Suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B) Sanık Süleyman Aç. hakkındaki hükmün incelenmesi:
1- Olay ve yakalama tutanağına, tutanak düzenleyici tanıkların anlatımlarına ve savunmalara göre; sanığın olay günü uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkûm olan diğer sanık Hacı A.’dan kullanmak amacıyla uyuşturucu temin etmek için, önceden bildiği cep telefonu numarasından aradığında, bu sırada Hacı A.’ı yakalamış bulunan görevliler tarafından durumdan şüphelenilerek telefona cevap verildiği, sanığın Hacı ile görüştüğü düşüncesi ile uyuşturucu alımı ve randevu yerinin tespitine ilişkin konuşmayı gerçekte görevliyle yapmasının ardından, kararlaştırılan yere geldiğinde, güvenlik görevlilerince yakalandığı; suç konusu uyuştu
2- Kabule göre; Hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesi uyarınca, uyuşturucu madde kullanmamış olan sanık hakkında, hapis cezasına hükmedilmeden, bu maddenin ikinci fıkrası uyarınca sadece denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, hapis cezası ile denetimli serbestlik tedbirinin birlikte uygulanması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 15.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2009/5954
K. 2011/4568
T. 24.5.2011
DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : A-) Sanık E. hakkındaki hükmün incelenmesi:
Diğer sanıklar Ç. ve O.’nun suç konusu uyuşturucu ma
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,
B-) Sanıklar Ç. ve O. hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Kabul edilen suç niteliğine göre, sanıklar hakkında para cezasına hükmolunmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanıkların suç konusu 192, 4 gramdan ibaret esrarı satacaklarına veya başkasına vereceklerine ilişkin, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı biçimde hüküm kurulması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanıkların müdafileri ve sanık O.’in temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.5.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2014/6555
K. 2014/13794
T. 22.12.2014
DAVA : Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : A-) Sanık … ve müdafiinin “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz taleplerinin incelenmesi:
Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanığın … numaralı F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği 24.06.2013 havale tarihli dilekçesindeki “cezamın onanmasını arz ederim. ” şeklindeki beyanının temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olması, Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nce alınan 27.07.2013 tarihli beyanında yer alan temyiz talebinin ise yasal süre içinde olmaması ve temyiz süresinin geçmesinden sonra vazgeçmeden dönülmesinin mümkün bulunmaması karşısında; sanık ve müdafiinin temyiz isteğinin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE, oybirliğiyle,
B-) Sanıklar …,…, …ve … hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin sanık … yönünden “25.03.2011, 17.04.2011 ve 01.10.2011”, sanıklar …, … ve… yönünden ise “30.09.2011” olarak Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
a-) Suç konusu 58135,2 gram esrarın miktarına bağlı olarak önemi ve değeri ile oluşturduğu tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak, TCK’nın 3. maddesindeki orantılılık ilkesi ile 61. maddesindeki ölçütlere göre, sanıklar İlker Yasin, Nihat ve Hüdayi hakkındaki temel cezaların alt sınır daha fazla aşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayin edilmesi,
b-) Sanık …’ın adli sicil kaydında yer alan ve tekerrür oluşturan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2001/41 esas ve 2002/80 karar sayılı ilamı ile verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasına dair mahkûmiyeti nedeniyle, hakkında TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Karşı temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile eleştiriler dışında yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanıkların müdafılerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA, Başkan Vekili …’nın sanık … hakkındaki hükmün tekerrür yönünden bozulması gerektiğine dair karşı oyu ve oyçokluğuyla, diğer sanıklar hakkında oybirliğiyle,
C-) Sanıklar Cangir ve Servet hakkında “uyuşturucu madde ithal etme” suçundan kurulan hükümlerin incelenmesi:
Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanık …’in …Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla gönderdiği 24.06.2013 havale tarihli dilekçesindeki “cezamın onanmasını arz ederim.” şeklindeki beyanının temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olması nedeniyle, bu sanık yönünden hüküm resen incelenmiştir.
Gerekçeli karar başlığındaki suç tarihinin sanık … yönünden “30.03.2011 ve 30.09.2011”, sanık … yönünden ise “30.03.2011” olarak Mahkeme tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Sanık … hakkında Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılan davaya esas olan fiilin “satmak için uyuşturucu madde bulundurma” olması, Dairemizin 03.05.2012 tarihli bozma ilamından sonra bu davanın Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne aynı uyuşturucu maddenin sanık tarafından “ithal” edildiği iddiasıyla açılan dava ile birleştirilmesi ve birleştirme üzerine sanığın eyleminin bütünüyle “uyuşturucu madde ithal etme” suçunu oluşturduğu kabul edilerek bu suçtan mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması karşısında, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bozulan hükmündeki cezanın kazanılmış hak oluşturmadığı anlaşıldığından, tebliğnamedeki sanık … hakkındaki hükmün bozulması gerektiğine dair (2) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 27.05.2013 tarih ve 1316 Sayılı raporunda suç konusu 530 adet tabletin % 0,146 oranında olmak üzere 0,11972 gram eroin içerdiğinin belirtilmesi karşısında; suç konusu tabletlerin birden fazlasının birlikte kullanılması halinde, kullanan kişide
“uyuşturucu veya uyarıcı etki yapıp yapmayacağı” konusunda ek rapor alınması, sonucuna göre maddî konusunun suçun oluşmasına elverişli olup olmadığının ve buna bağlı olarak sanıkların hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık … ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan, sanık … yönünden ise resen incelenen hükümlerin BOZULMASINA, Üye …’ın karşı oyu ve oyçokluğuyla, 22.12.2014 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY GEREKÇESİ
Sanıklar … ve … hakkında verilen mahkûmiyet kararının onanması gerektiğini düşünüyor ve çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.
530 adet …amblemli tabletin ithal edilmesi eylemi sabit olup, bu hususta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemenin uyuşturucu madde ithal etme suçundan verdiği daha önceki 12.08.2011 tarihli mahkûmiyet kararını temyizen inceleyen Dairemiz, 03.05.2012 tarih ve 2011/8703 esas, 2012/8703 karar sayılı ilamıyla “Tabletlerin içeriğinde bulunan eroin oranının, 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkındaki Kanunun 1. maddesinde morfin ve milhleri için belirlenen binde 2 oranından fazla olup olmadığı konusunda rapor alınması” gerektiğinden bahisle bozma kararı vermiştir.
Uyma kararı veren Mahkemece aldırılan, …Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 17.05.2013 tarihli ve Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 27.05.2013 tarihli raporlarında;
a-) 2313 Sayılı Kanun’un 1. maddesinde, morfin ve milhlerini binde 2’den fazla içeren müstahzarlardan (tıbbi kullanımı olan ilaçlardan) bahsedildiği, eroinin ise herhangi bir tıbbi kullanımı olmadığı, bu sebeple eroinin bu yasa maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği,
b-) Eroin, tabip tarafından düzenlenen reçete ile verilmesi gereken ilaçlar listesinde bulunmaması nedeniyle, suç konusu tabletlerin içeriğinde bulunan eroinin TCK’nın 188/6. maddesi kapsamında olmadığı, TCK’nın 188/4. maddesinde öngörülen uyuşturucu
Mahkemece yeniden 19.06.2013 tarihli mahkûmiyet kararı verilmesi üzerine, Daire çoğunluğu tarafından, “binde 2 oranından az eroin içeren bu tabletlerin kullanımının “uyuşturucu veya uyarıcı etki yapıp yapmayacağının belirlenmesi gerektiği” gerekçesiyle 2. kez bozma kararı verilmiş olup, bu bozma kararına aşağıda açıkladığım sebeplerle katılmıyorum.
Daire çoğunluğu ile aramızda oluşan ihtilafın konusu, “2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkındaki Kanun’un 1. maddesinde öngörülen “binde 2” oranının 5237 Sayılı TCK’nın 188. (765 Sayılı TCK’nın 403.) maddesinde düzenlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarında uygulanıp uygulanmayacağına ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle, 2313 Sayılı Kanun’un düzenlenme amacı, tarihsel süreçteki uygulanma alanı ve TCK. ile birlikte değerlendirilmesi gereklidir. Daha sonra, bozma kararında araştırılması istenen konuda dosyada mevcut raporlardaki açıklamaların yeterli olduğu üzerinde durulup, ayrıca bu raporların düzenlenmesi sırasında temel ve esas alınan “eroinin özelliklerinin” irdelenmesi faydalı olacaktır.
1-) 2313 SAYILI KANUN: 12.06.1933 tarihinde kabul edilen ve 24.06.1933 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi şöyledir; “… yüzde 0,20 gramdan fazla morfin ve milhlerini muhtevi müstahzarlarının ithal, ihraç ve memleket içerisindeki satışı, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaletinin (Sağlık Bakanlığının) murakebesine tabidir.” (Müstahzar: “ambalajlı hazır ilaç”, uygulamadaki karşılığı ise “ilaç”, M.E.B. Örnekleri ile Türkçe Sözlük)
Bu kanunun amacı, o tarihe kadar Devletin kontrolüne tabi olmayan ancak yasal olarak gerçekleştirilen uyuşturucu madde ithal veya ihracında (örneğin ilaç fabrikalarının ihtiyaç duyduğu uyuşturucu maddeyi ithal etmeleri veya imal ettikleri uyuşturucu maddeyi ihraç etmeleri gibi) uygulamada görülen aksaklıkları ve sakıncaları gidermek amacıyla Devletin kontrolü altına almaktadır. (2313 Sayılı Kanun’un hükümet gerekçesi: 1926 tarihli Eczaneler ve Ecza Depoları Kanunlarıyla memleket dahilinde uyuşturucu
Sözü edilen Kanun’un 1. maddesinde öngörülen binde 2 oranı müstahzarlar (ilaçlar) ve bunu yasal olarak yapanlar için öngörülmüş olup, yargılama konusu olayda ele geçirilen maddenin (eroin) müstahzar (ilaç) olmadığı Adli Tıp Kurumu raporuyla tespit edildiği gibi, sanıkların bu konuda ruhsatı olduğu iddia konusu bile olmamıştır. Dolayısıyla suç konusu olayda, 2313 Sayılı Kanun’un 1. maddesinin uygulanma yeri yoktur.
2313 Sayılı Kanun’un, 765 ve 5237 Sayılı TCK’ları ile birlikte değerlendirilmesine gelince;
a-) 765 Sayılı TCK.’nu yürürlüğe girdiği 13.03.1926 tarihinden itibaren uyuşturucu maddeler açısından “sayma” sistemini benimsemiş, uyuşturucu madde ithal etme suçunu düzenleyen 403. maddesinde hangi tür uyuşturucu maddelerin yaptırım altına alındığı belirtilmiş, 20.06.1933 tarihinde yürürlüğe giren 2275 Sayılı Kanun ile bu maddeye “Yüzde 1,20 gramdan fazla morfin ve milhlerini muhtevi müstahzarlar” da bu madde kapsamına alınmış iken, 15.08.1941 tarihinde yürürlüğe giren 4055 Sayılı Kanun ile “sayma” sisteminden vazgeçilerek 403. madde tamamen değiştirilip “uyuşturucu maddeler” ibaresi getirilmiştir. Bu tarihte yürürlükte bulunan 2313 Sayılı Kanun’un 1. maddesine, 403. maddenin ne metninde ne de gerekçede atıfta bulunulmamıştır.
b-) 5237 Sayılı TCK’nın uyuşturucu madde ithal etme suçunun düzenlendiği 188/1. maddesinde, uyuşturucu maddenin “ruhsatsız” veya “ruhsata aykırı” olarak ithal edilmesi yeterli görülmüş, içerisindeki uyuşturucu madde miktarı konusunda bir oran öngörülmediği gibi bu konuda herhangi bir Kanuna (2313 Sayılı Kanun gibi) atıfta da bulunulmamıştır.
Ancak, suç konusu maddenin içindeki uyuşturucu madde “eser” miktarda (Eser miktar: “belirsiz miktarda, çok az ölçüde, kimyasal hesaplamalarda veya kimyasal madde karışım açıklamalarında önemsenmeyecek derecede az miktar”, Uludağ Sözlük) yani, ölçülemeyecek kadar az miktarda ise; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin (veya somut olaydaki gibi ithal) etme suçuna elverişli olmadığı ve işlenemez suç söz konusu olduğundan beraat kararı verilmesi gerektiği, Dairemizin yıllardan beri devam eden uygulamalarıyla içtihat edilmiştir. (… suç konusu maddenin içindeki uyuşturucunun eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu ve suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmesi gerekir. 10.CD, 03.07.2007-9234/8332)
Somut olayda ise, ele geçirilen madde içindeki eroinin eser miktarda olmadığı yani, işlenemez suçun söz konusu olmadığı uzman bilirkişi raporlarıyla sabittir.
2-) RAPORLAR, YETERLİDİR. Anılan raporlarda, eroinin tıbbi kullanımının olmaması sebebiyle 2313 Sayılı Kanun kapsamına girmediği, bu sebeple “binde 2” oranının uygulanamayacağı ve tabletin içinde binde 2’den az ( % 0,14 gram ) olsa bile eroin bulunduğuna dikkat çekilerek, uyuşturucu
3-) EROİN, BAĞIMLILIK YAPAR. Eroinin özellikleri ve tanıtımına dair kaleme alınmış yazılardan aktarım yapmak yararlı olacaktır.
“1898 yılında bulunan ve morfinden 10 kez daha fazla ağrı dindirme özelliği olan eroin, alışkanlık yapmadığı sanıldığı için, o dönemde tıp dünyasına bir armağan olarak kabul edilmiş; serbest olarak imali ve satışı başlamıştır. Ancak, kullananlarda şiddetli bağımlılık yaptığı ve ölüme neden olduğu görülmüş; bulunuşundan 7-8 yıl sonra, morfinden çok daha kuvvetli bir zehir olduğu anlaşılınca, ilaç olarak kullanımı yasaklanmıştır… Bir kez kullananda bile alışkanlık meydana gelebilir… İlk alınmasından itibaren 15-20 gün içinde balayı devresi yaratır. Sonra, alınan miktar çoğalır ve tutku haline gelir. Tutku oluştuktan sonra geriye dönüş olmaz. Tedavi edilerek taburcu olan hastalar bile genellikle eroin kullanmaya tekrar başlarlar… Eroin alışkanlığı, çok kısa süre içinde insanı ölüme götürür.” (Güngör, Kınacı, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerle İlgili Suçlar, s.52)
“Alındıktan çok kısa sürede etkisini göstermeye başlayan eroinin etkisi 4-5 saat kadar sürebiliyor. Son kullanımı takip eden 6-8 saat içinde, yoksunluk krizi gelişir. Bağımlılık potansiyeli de çok yüksek olan eroin sık kullanım gerektirdiğinden toleransı da bir hayli hızlı gelişen bir maddedir. Buradan çıkan sonuçta ne yazık ki kısa dönemde yüksek dozlara ulaşmak ve uyuşturucu batağına gömülmektir. Eroin uyuşturucu madde bağımlıları arasında bile korkulan bir maddedir. Asıl korkunç olan ise, tamiri çok güç olan beyinde yarattığı yıkımlardır. Kullanıcılar içinde bu tip insanlar “canki” olarak adlandırılır ve bu insanların yaşam hedefi uyuşturucu sağlamak haline gelmiştir.” (Haliç Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı, Yrd.Doç.Dr. Adnan Çoban, Eroin)
“Bir morfin türevi olarak üretilen eroin, morfinden altı kez daha hızla beyne geçebilmesi ve bazı kimyasal özelliklerinden dolayı en güçlü bağımlılık yapıcı madde olarak biliniyor. Diğer bağımlılık yapıcı maddelerle, haz, bağımlılık potansiyeli ve fiziksel bağımlılığı oluşturucu güçlerine göre kıyaslandığında, eroin, kokaine göre %30, alkole göre %50, esrara göre %100, LSD ve ekstaziye göre ise neredeyse 3 kat daha yüksek puan alıyor. “Bir kez kullanan bağımlı olur” inancı, kişiden kişiye göre değişmekle birlikte 4-5 kullanımdan sonra eroine karşı aşırı arzunun, aynı düzeydeki hazzı elde edebilmek için daha yüksek miktarda madde kullanma ihtiyacının ortaya çıktığı da bir gerçek… İlk 10-15 dakika içinde vücuda yayılan orgazm benzeri bir rahatlama hissinin ardından 4-6 saat kadar keyifli bir yükselme (high) dönemi geliyor. Eroinin kesilmesinden sonra ağrısızlığa alışmış beynin aşırı duyarlanması ile yoksunluk denen bir kriz ortaya çıkıyor ki, vücuttaki tüylerin her birinin sanki birer ok gibi vücuda saplanırcasına ağrı yaptığı, ağzın burnun şişmesi sebebiyle rahat bir nefes alınamadığı, bu döneme katlanmamak için dahi eroine devam edilebiliyor. Bir kez bağımlı olunduktan sonra, bırakmak isteyip bırakamama, tekrar başlama ve daha yüksek dozlarda kullanmaya devam etme sürecine giriliyor. Bir süre sonra ise, yüksek haz almaya çalışmak ile buna mecbur olmaktan kaynaklanan kendine yönelik öfke, ölümcül dozu vurarak doruklardan aşağı yuvarlanmaya ve ölümün kollarına kendini bırakmaya kadar gider.” (Özgür Öztürk, Hazzın doruklarından ölümün soğukluğuna: Eroin)
Böylece, eroinin diğer uyuşturucu maddelerden farklı olarak ikinci kullanımdan sonra bağımlılık yaptığı ve yüzde bir ihtimalle bile tedavi olanağının da bulunmadığı bilimsel bir gerçektir. Eroinin, hayatı felç eden ve sonrasında ölüme götüren bir uyuşturucu olduğu herkesin malumudur.
530 adet tabletin içeriğinde bulunan eroinin, bu kadar sayıdaki insanların kullanmaları için ortam hazırlandığı ve bağımlılık kazanan kişilerin, bu tabletlerin daha fazlasını kullanmaya müptela olacağı gözden uzak tutulmamalıdır. Diğer deyişle, bağımlılık kazandıran bu tabletlere rağbetin artacağı ve kişiyi daha fazla eroin kullanımına yönelteceğini söylemek kehanet sayılmaz. Dosyada mevcut anılan raporlarda bu tabletlerin uyuşturucu maddeler
4-) TEK TABLET, almak veya satmak suç olmaktan çıkacak mıdır? sorusunun da cevaplanması gerekir. Yukarıda açıklamalara göre, eroinin kimyasal yapısı itibariyle diğer uyuşturuculardan farklı olarak bağımlılık kazandırdığı dikkate alındığında, tek tabletin içeriğinde bulunan eroin oranı binde 2’den az olsa bile uyuşturucu etkisi yapacağı sonucu çıkmaktadır.
Daire çoğunluğu tarafından, tek tablette binde 2’den az ( % 0,14 gram ) eroin bulunması sebebiyle etkili olmadığı, birden fazla tabletin kullanılmasının etkili olabileceği düşüncesiyle bozma kararı verilmiş ise de, somut olayda binde 2 oranının uygulanmayacağı raporlar ile sabittir. Bozma kararında yer alan, ”Bu tabletlerin birden fazla kullanılmasının etki edip etmeyeceği” ve “suçun maddi konusu (tablet) suçun oluşmasına elverişli olup olmadığı” ibareleri, eylemin masumiyetini çağrıştırmaktadır. Sanki, “Bir tablet kullanımı etki etmez, fakat birden fazlası etki eder mi ?” gibi bir seslendiriliş vardır. Halbuki, uzmanların düzenledikleri anılan raporlarda, “bir tablet kullanılırsa etki etmez” şeklinde bir tespit de bulunmamaktadır.
Bir tablet kullanılırsa etki etmeyeceği, bir kaçının kullanılması halinde etki edeceğinin belirtilmesi halinde; bu tabletlerin birden fazla satılacağına dair delil bulunmadığından dolayı eylemin suç oluşturmayacağı savının ileri sürülmesi olasılığı vardır. Böyle bile olsa, 530 adet tablet bulunduran kişinin kullanıcılara birden fazla sayıda sattığı olgusu dikkate alındığında, savunmaya itibar edilmeyip mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
SONUÇ İTİBARİYLE; bozmadan sonra aynı mahiyette bir bozma daha yapılmasına katılmıyorum. Çünkü, suç konusu tabletlerin içinde bulunan EROİNİN kimyasal ve fiziksel özelliklerinden kaynaklanan bir vehamet sebebiyle somut olayda 2313 Sayılı Yasada yer alan binde 2 oranı aranmayacağı mevcut raporlar ile sabit olmuştur. Ayrıca, çok az doz ile başlansa bile gittikçe fazla, sonra daha fazla, devamında çok daha fazla doz arzusunu doğuran eroinin niteliği itibariyle tek tablet bile uyuşturucu veya uyarıcı etki yapacağından suçun oluşmasına elverişlidir.
Açıkladığım bu nedenlerle, sanıklar hakkındaki mahkûmiyet kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum. 22.12.2014
KARŞI OY GEREKÇESİ
(Sanık … hakkında)
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.04.2007 tarih ve 2007/71-98 Sayılı kararına yazdığım karşı oy gerekçemde belirttiğim nedenlerle;
Tekerrür, 5237 Sayılı TCK’nın birinci kitabının, üçüncü kısmının, ikinci bölümünde yer alan “güvenlik tedbirleri” başlığı altındaki 58. maddesinde düzenlenmiş; aynı Kanunun 7. maddesinde ise bir “infaz rejimi” olduğu belirtilmiştir.
Cezayı etkileyen bir neden olarak kabul edilmediğinden, gerek 1412 Sayılı CMUK’nın halen yürürlükte olan 326. maddesinin son fıkrasında, gerekse 5271 Sayılı CMK’nın 307. maddesinin (4) numaralı fıkrasında öngörülen “hükmün sanık lehine temyizi üzerine bozulmasından sonra yeniden verilen hükmün, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz” biçimindeki kuralın kapsamı dışında kalmaktadır. Başka bir anlatımla, 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanmaması ya da uygulanması ile ilgili hata yapılması durumunda, temyizin sanık lehine olup olmadığına bakılmaksızın hükmün bozulması gerekir.
Somut olayla ilgili olarak, tekerrür oluşturan mahkûmiyeti sebebiyle sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 58. maddesinin 6 ve 7. fıkralarının uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenle, sanık … hakkındaki hükmün bozulması gerektiği kanısını taşıdığımdan, çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 22.12.2014
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2017/4155
K. 2017/6865
T. 6.12.2017
DAVA : Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
KARAR : A-) Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti suçuna yönelik yapılan temyiz incelemesinde:
Kullanmak için uyuşturucu/uyarıcı madde bulundurma ya da kullanma dışında bir amaçla uyuşturucu/uyarıcı madde (temin veya ticareti yapma) bulundurma suçlarının oluşumunda, madde miktarının kural olarak bir önemi yoktur. 0,1 gr uyuşturucu/uyarıcı madde, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturabileceği gibi ticari amaçla bulundurma suçunu da oluşturabilir.
Kısaca madde miktarı bulundurma amacının belirlenmesinde yardımcı olabilir ancak tek bir ölçüt olamaz.
Uyuşturucu/uyarıcı maddenin kişisel kullanıma yetecek miktarda olması halinde başkaca delil yoksa amacın kullanmak için bulundurma olduğu kabul edilebilirse de maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak miktar ölçütü dışında somut olayın özelliklerine göre de değerlendirme yapılmalıdır.
Bu değerlendirmede miktar dışında;
a-)Sanığın hareketleri (müşteri arama, pazarlık yapma, numune gösterme ve benzeri)
b-)Uyuşturucu/uyarıcı maddelerin ele geçiriliş ve bulundurma şekli ile çeşitlilik, (çok sayıda küçük miktarlı poşetçikler, madde bulaşıklı hassas terazi; esrar, eroin, kokain, MDMA, sentetik kannabinoid gibi maddelerin bir arada bulundurulması)
c-)Uyuşturucu/uyarıcı maddelerin bulunduğu yer, zaman ve belirlenecek zaman dilimi içinde içinde sanık tarafından kullanılabilecek madde miktarı,
d-)Sanığın uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığı,
e-)Sanığın sosyal ve ekonomik durumu geçimini ne ile sağladığı, geliri gibi olgular da değerlendirilmelidir.
Somut olayda; 24.08.2009 tarihinde Konya’dan Uşak’a giden otobüste Akşehir’de yapılan aramada, sanıkların kendilerine ait çanta içerisinde toplam net 852,6 gram esrar ile yakalandıkları; otobüsün bagajında başkaca bir eşyalarının bulunmadığı; savunmalarında;
esrarı Konya’da bir şahıstan 1000 TL’ye aldıklarını, Konya’ya sebze almak için gittiklerini, sanıklardan …’ın manav olup aylık gelirinin 700 TL olduğunu, sanık …’in ise aylık gelirinin 400 TL olduğunu beyan ettikleri; sanıkların gelirlerinin çok üzerinde bir para ile satın aldıkları uyuşturucu maddeyi yanlarında bulundurmalarına rağmen, esrardan başka bir eşyaları bulunmadığı sabit olması karşısında net 852,6 gr. gelen ve bir yıllık ihtiyaçları sayılacak esrarı yanlarında bulundurup nakletmelerine dair eylemlerinin, gerekçe de belirtilen şekilde “kişi başına 426,3 grama tekabül ettiği ve bu miktarın sanıkların bir yıllık tüketim miktarını aşar mahiyette olmadığı” denilmek suretiyle başkaca hiçbir ölçüt değerlendirilmeden, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın TCK’nın 54/4.maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek TCK’nın 54/1.maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
Sanıklar hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde:
Sanıklar hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanıkların bu suçu diğer davaya konu olan suç sebebiyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;
a-) Sanıklar hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanıklar bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç sebebiyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanıklar hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesiyle 5320 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,
b-) Sanıklar bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”
Karar verilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 06.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-761
K. 2018/305
T. 26.6.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU ( İstihbari Bilgi Hakkında Olay Yerinde Araştırma Yapan Görevlilerin “Suçüstü” Hali İle Karşılaşması Sebebiyle CMK’nın 90/4. Md. ve PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. Md. Verdiği Yetkiye Dayanarak Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğunun Gözetileceği )
• İSTİHBARİ BİLGİ HAKKINDA OLAY YERİNDE ARAŞTIRMA YAPAN GÖREVLİLERİN “SUÇÜSTÜ” HALİ İLE KARŞILAŞMASI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı/Suçun Delili Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu )
• HUKUKA UYGUN DELİL ( Suçüstü Hâlinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu/Hukuka Aykırı Bir Delilden Söz Edilemeyeceği – Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu )
• SUÇÜSTÜ ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Suçun Delilini Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu/PVSK’nın Ek 6. Md. Açıklayıcı Nitelikte Olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. Md. ( F ) Bendi Gereğince Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı )
5271/m.90/4
2559/m.4/a,13/1-a,Ek.4,Ek.6
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği/m.4,8/f
ÖZET : Dava, uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna dair olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
2559 Sayılı PVSK’nun Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, daha önceden hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapıldığı için tanınan sanığın davranışları, cadde üzerinde beklemekte olan tanığın yönetimindeki araca binmesi ve söz konusu aracın da hareket edip yakındaki bir sokağa girmesinden dolayı işlenmekte olan bir suçun varlığından şüphelendikleri, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında sürücü koltuğunda oturan tanığın elinde 20 TL olduğunun, sanığın da tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesinin işlenmekte olan bir suçun varlığına dair şüpheyi daha da arttığı, bu makul sebep sebebiyle görevlilerce sanık ile tanığın araçtan inmelerinin istendiği, sanık ile tanığın üzerinde ve söz konusu araçta silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşya bulunabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması sebebiyle PVSK’nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde, sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında açıkta ve görünür şekilde bulunan suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK’nun 2. maddesinin ( j ) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” hâlinin mevcut olduğu, görevi suçun işlenmesini önlemek ve kamu düzeni ile güvenliğini sağlamak olan kolluğun olay yerinde gerçekleştirdiği devriye görevi sırasında, sanık ve işlenen suçla ilgili önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle, CMK’nun 90/4. maddesiyle PVSK’nun 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nun Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f ) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır. Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii gerekmiştir.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2018/1009
K. 2018/5684
T. 11.7.2018
DAVA : Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
KARAR : Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri düzenlenmiş ve sanık hakkında tekerrüre esas alınan Kütahya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/684 esas, 2015/481 karar sayılı ilamına konu hakaret suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği ve aşağıda belirtilen dışında istinaf isteminin esastan reddine dair karar hukuka uygun bulunduğundan, sanık ve müdafiinin bölge adliye mahkemesi kararına yönelik diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Ele geçirilen uyuşturucu maddelerin sentetik kannabinoid grubunda yer alması ve 24.09.2016 tarihli olayda uyuşturucu madde alışverişinin camiye 125 metre ve okula 130 metre mesafede gerçekleşmesi karşısında sanığın cezasından TCK’nın 188/4. maddesi uyarınca arttırım yapılırken maddenin (a) ve (b) bendinin gösterilmemiş olması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, CMK’nın 302. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden yargılama yapılmaksızın aynı Kanun’un 303. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükmün ikinci fıkrasında “188/4” ibaresinin “188/4-a,b” şeklinde değiştirilmesi, suretiyle TEMYİZ İSTEMİNİN DÜZELTİLEREK ESASTAN REDDİ ile HÜKMÜN ONANMASINA, 11/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/20-184
K. 2018/251
T. 29.5.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ( Sanığın Alıcı Konumundaki Görevlilere Esrar Verme Eylemleri İle 27.05.2014 Tarihindeki Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Eylemi Arasında Fiili Kesinti Oluşturabilecek ve Makul Sayılamayacak Şekilde 5 Ay 22 Günlük Uzunca Bir Zaman Aralığının Bulunması – Suçları Ortak Bir Zemine Taşıyan Subjektif Bir Bağdan Söz Edilemeyeceği/Eylemler Arasında Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanma Şartlarının Bulunmadığı )
• SUÇLAR ARASINDA SUBJEKTİF BAĞ OLMASI ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Sanığın Tek Suç Oluşturan Alıcı Konumundaki Görevlilere Uyuşturucu Madde Verme Eylemleri İle 27.05.2014 Tarihli Uyuşturucu Madde Satma Eylemi Arasında Kastı da İçine Alıp Ondan Önce Gelen Bir Suç İşleme Kararından Diğer Bir Deyişle Suçları Ortak Bir Zemine Taşıyan Subjektif Bir Bağdan Söz Edilemeyeceği Sanığın 27.05.2014 Tarihli Olayda Yenilenmiş Bir Suç İşleme Kararı İle Hareket Ettiği/Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanamayacağı )
• ZİNCİRLEME SUÇ ( Alıcı Konumundaki Görevlilere Uyuşturucu Madde Verme Şeklinde Gerçekleştirilen İlk Suç İle 27.05.2014 Tarihli İkinci Suçun Farklı Yerlerde İşlenmesi Sanığın Alıcı Konumundaki Görevlilere Verdiği Uyuşturucu Maddeler İle 27.05.2014 Tarihinde Ele Geçirilen Uyuşturucu Maddelerden Bir Kısmının Farklı Nitelikte Olması Nedeniyle Suçları Ortak Bir Zemine Taşıyan Subjektif Bir Bağdan Söz Edilemeyeceği/Eylemler Arasında Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanma Şartlarının Bulunmadığı )
5237/m.43,188
ÖZET : Uyuşmazlık; tek suç olduğu kabul edilen ve bu hususta Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık bulunmayan 01.12.2013, 03.12.2013 ve 05.12.2013 tarihlerinde sanığın alıcı konumundaki kolluk görevlilerine uyuşturucu madde verme eylemleri ile 27.05.2014 tarihindeki uyuşturucu madde satma eyleminin, iki ayrı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu yoksa zincirleme şeklinde uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir. Sanığın, 01.12.2013 tarihinde alıcı konumundaki görevlileri inceleme dışı sanığın yanına götürüp adı geçen sanıktan aldığı bir paket esrarı görevlilere teslim ettiği, 03.12.2013 tarihinde alıcı konumundaki görevlilerin gelmesinden sonra Burak isimli şahsı yanına çağırıp birlikte görevlilere bir paket esrar verdikleri, 05.12.2013 tarihinde yine aynı şekilde alıcı konumundaki görevlilerin gelmesinden sonra Burak isimli şahsı yanına çağırıp adı geçenden aldığı bir paket esrarı görevlilere teslim ettiği, söz konusu tarihlerdeki olaylarda alıcı konumundaki görevliler ile sanık arasında gerçek anlamda alım satım söz konusu olmaması sebebiyle bu eylemlerinin tek suç oluşturduğu, 27.05.2014 tarihinde de 20 Lira karşılığında tanığa “5-Fluoro-PB-22” adlı sentetik uyuşturucu madde ile esrar sattığı, aynı tarihte üzerinde ele geçirilen beş paket esrarı, iki paket “5-Fluoro-PB-22” adlı sentetik uyuşturucu maddeyi ve dört adet MDMA etken maddesi içeren tabletleri satmak amacıyla bulundurduğu konusunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla da herhangi bir isabetsizlik bulunmayıp, sanığın alıcı konumundaki görevlilere esrar verme eylemleri ile 27.05.2014 tarihindeki uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi arasında fiili kesinti oluşturabilecek ve makul sayılamayacak şekilde 5 ay 22 günlük uzunca bir zaman aralığının bulunması, alıcı konumundaki görevlilere uyuşturucu madde verme şeklinde gerçekleştirilen ilk suç ile 27.05.2014 tarihli ikinci suçun farklı yerlerde işlenmesi, sanığın alıcı konumundaki görevlilere verdiği uyuşturucu maddeler ile 27.05.2014 tarihinde ele geçirilen uyuşturucu maddelerden bir kısmının farklı nitelikte olması, gerek sanık gerekse inceleme dışı sanıkların beyanlarından, sanığın 27.05.2014 tarihinde ele geçirilen uyuşturucu maddeleri alıcı konumundaki görevlilere esrar verdikten sonra temin ettiğinin ve dolayısıyla ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddelerin aynı bütünün parçaları olmadıklarının anlaşılması, 01.12.2013, 03.12.2013 ve 05.12.2013 tarihlerinde alıcı konumundaki görevlilere esrar verilmesi eylemlerine aracılık edip üzerinde uyuşturucu madde bulundurmayan sanığın, 27.05.2014 tarihli olayda eylem tarzını değiştirip, suç konusu uyuşturucu maddeleri üzerinde taşıyarak sokakta satması birlikte değerlendirildiğinde; sanığın tek suç oluşturan 01.12.2013, 03.12.2013 ve 05.12.2013 tarihinde alıcı konumundaki görevlilere uyuşturucu madde verme eylemleri ile 27.05.2014 tarihli uyuşturucu madde satma eylemi arasında kastı da içine alıp ondan önce gelen bir suç işleme kararından, diğer bir deyişle suçları ortak bir zemine taşıyan subjektif bir bağdan söz edilemeyeceği, sanığın 27.05.2014 tarihli olayda yenilenmiş bir suç işleme kararı ile hareket ettiği, alıcı konumundaki görevlilere uyuşturucu madde verme eylemleri ile 27.05.2014 tarihli eylemler arasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığı ve sanığın söz konusu eylemleri sebebiyle ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-1063
K. 2017/7
T. 17.1.2017
• SUÇÜSTÜ HALİ ( Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu
• İSTİHBARİ BİLGİ ÜZERİNE GİDİLEN OLAY YERİNDE ÜST ARAMASINDA UYUŞTURUCU MADDE ELE GEÇİRME ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu
• ÜST ARAMASI ( İstihbari Bilgi Üzerine Gidilen Olay Yerinde Üst Aramasında Uyuşturucu Madde Ele Geçirme – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı/Uyuşturucu
5271/m.116,119
2559/m.13,Ek.4
ÖZET : Uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna dair olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığı, bu bağlamda eksik araştırma sonucu hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir. Özel Dairece, sanığın üstünde arama yapılmasına dair 5271 Sayılı CMK’nun 116 ve 119. maddelerine uygun bir arama kararı ya da yazılı emir olup olmadığının araştırılıp varsa temini ile dosyaya eklenmesi, aramaya dair bir karar ya da yazılı emir bulunmaması halinde, yapılan arama ve bunun sonucu elde edilen delillerin hukuka aykırı olacağı ve hükme esas alınamayacağı belirtilerek, eksik araştırmayla hüküm kurulduğundan bahisle bozma kararı verilmiş ise de; Olay günü İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince uyuşturucu madde ticaretine yönelik olarak yapılan çalışmalarda uyuşturucu madde satıldığı bilgisinin elde edildiği, ancak bu bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması sebebiyle doğruluğunun araştırılması için görevlilerce söz konusu caddeye gidilerek tertibat alındığı, bu sebeple suç şüphesinin henüz Cumhuriyet savcısına bildirilmediği ve dolayısıyla soruşturma evresinin başlamadığı aşamada çevrede gözlem yapıldığı sırada; cadde üzerinde tedirgin davranışlarda bulunan sanığın fark edilerek izlemeye alındığı, bir süre sonra sanığın yanına tanığın gelerek sanığa para verdiği, sanığın da cebinden çıkardığı bir şeyleri tanığa verdiğinin görülmesi üzerine, sanığın yanından ayrılan tanığın görevlilerce takip edilerek kısa bir süre sonra durdurulduğu, yapılan kaba üst aramasında; 3 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, tanığa uyuşturucu maddeyi kimden aldığı sorulduğunda; sanığın eşkâl bilgileri ile giysilerini tarif ettiği, ardından cadde üzerindeki sanığın görevlilerce yakalandığı, yapılan kaba üst aramasında ise; eşofmanının sol omuz kısmına saklanmış halde 11 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, 2559 Sayılı PVSK’nun ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerinin, istihbari bilgide uyuşturucu madde satıldığı belirtilen caddede araştırma yaptıkları sırada, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, tedirgin davranışları sebebiyle dikkat çeken sanığı suç işleyeceği ya da işlemekte olduğu şüphesine ve bu makul sebebe dayanarak takibe aldıkları, bir süre sonra izlenmekte olan sanığın yanına tanığın geldiği ve sanığın tanığa para karşılığında suç konusu uyuşturucu maddeleri verdiğinin görüldüğü, somut emarelere dayanmayan istihbari bilgi hakkında olay yerinde araştırma yapan ve bu kapsamda şüpheli davranışları sebebiyle sanığı ve tanığı izlemekte olan görevlilerin, sanığın tanığa uyuşturucu madde satmasıyla işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan tanığı ve sanığı, CMK’nun 90. maddesinin 1. fıkrasının ( a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nun 13. maddesinin I. fıkrasının ( A) bendi ile ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, ardından bu maddelerin verdiği yetkiye dayanarak, kaçmalarını veya kendilerine ya da başkalarına zarar vermelerini engellemek ve yine işlenmiş olan suçun delilinin tespit edilmesi ve karartılmasını önlemek amacıyla derhal gerekli tedbirleri alarak, bu kapsamda tanığın ve sanığın kaba üst yoklamasını yapıp suç konusu uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi vererek, aldıkları emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerine başladıkları, yine ek 6. maddeyi açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2015/3749 |
Karar | : 2015/31777 |
Tarih | : 15.06.2015 |
- GÖREV
- UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE MİKTARININ HESAPLANMASI
ÖZET
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2010/32243
K. 2014/198
T. 10.1.2014
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA (Sanığın Üzerinde Günlük Kullanılacak Eroin Miktarı Yaklaşık 60 Miligram Olduğu Halde Yaklaşık 83 Miligram Eroin Bulunduğu – Belirlenen Zaman Dilimine Göre Ele Geçen Eroinin Kişisel İhtiyaç Miktarının Çok Üzerinde Olduğundan Eylemin “Satmak Amacıyla Uyuşturucu Madde Bulundurma ” Suçunu Oluşturacağı)
• GÜNLÜK KULLANIMI AŞACAK MİKTARDA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMA (Hasta Ziyareti İçin Bulunduğu Şehre Geldiğini Söyleyen Sanığın Üzerinde Günlük Kullanılacak Eroin Miktarı Yaklaşık 60 Miligram Olduğu Halde Yaklaşık 83 Miligram Eroin Bulunduğu – Belirlenen Zaman Dilimine Göre Ele Geçen Eroinin Kişisel İhtiyaç Miktarının Çok Üzerinde Olduğu/Eylemin “Satmak Amacıyla Uyuşturucu Madde Bulundurma” Suçunu Oluşturduğu)
• KİŞİSEL İHTİYAÇ MİKTARI (Hasta Ziyareti İçin Bulunduğu Şehre Geldiğini Söyleyen Sanığın Üzerinde Günlük Kullanılacak Eroin Miktarı Yaklaşık 60 Miligram Olduğu Halde Yaklaşık 83 Miligram Eroin Bulunduğu/Eylemin “Satmak Amacıyla Uyuşturucu Madde Bulundurma” Suçunu Oluşturacağı)
• TEK OLAN FİİLİN NİTELİK YÖNÜNDEN İKİYE AYRILAMAMASI (Sanığın Üzerinde Günlük Kullanılacak Eroin Miktarı Yaklaşık 60 Miligram Olduğu Halde Yaklaşık 83 Miligram Eroin Bulunduğu/Eyleminin “Satmak Amacıyla Uyuşturucu Madde Bulundurma” Suçunu Oluşturduğu – “Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçundan Sanığın Beraatine ve Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçundan İse Suç Duyurusunda Bulunulmasına” Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu)
ÖZET : Hasta ziyareti için bulunduğu şehre geldiğini söyleyen sanığın üzerinde; günlük kullanılacak eroin miktarı yaklaşık 60 miligram olduğu halde yaklaşık 83 miligram eroin bulunması ve belirlenen zaman dilimine göre ele geçen eroinin kişisel ihtiyaç miktarının çok üzerinde olması karşısında; eylemin “Satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma ” suçunu oluşturduğu, tek olan fiilin nitelik yönünden ikiye ayrılamayacağı gözetilmelidir.
DAVA : Dosya incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : A- Sanık Mehmet hakkındaki beraat hükmünün incelenmesi:
Dosyadaki delillere, gösterilen gerekçe ile oluşan vicdani kanıya göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
B- Sanık Muhsin hakkındaki beraat hükmünün incelenmesi:
Mersin’de oturan suç konusu net 5 gram eroini Mersin’den temin ederek yönetimindeki otomobille Adana’ya gelen sanığın, parkta oturduğu sırada yanına gelen diğer sanık Mehmet’e sigara paketi içerisindeki eroini gösterip cebine koyması üzerine görevliler tarafından yakalanması; sanığın Adana’ya hasta ziyareti için geldiğini söylemesi; günlük kullanılacak eroin miktarının yaklaşık 60 miligram ve suç konusu eroinin yaklaşık 83 günlük ihtiyacı karşılayacak miktarda bulunması; somut olayda belirlenen zaman dilimine göre bu eroinin kişisel ihtiyaç miktarının çok üzerinde olması karşısında; sanığın eyleminin “Satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, bu suçtan mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken tek olan fiil nitelik yönünden ikiye ayrılarak “uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanığın beraatine ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ise sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasına” karar verilerek hükmün karıştırılması,
SONUÇ : Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 10.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2014/10-7 |
Karar | : 2014/322 |
Tarih | : 10.06.2014 |
- UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ
- UYUŞTURUCU KULLANIMI VE SATMA AYIRIMI
ÖZET
Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık Fırat’ın beraatine ilişkin, Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 31.05.2007 gün ve 84-138 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 15.10.2012 gün ve 11616-15291 sayı ile;
“Olay tutanağı, sanık savunması ve dosya kapsamına göre, montunun cebinden 9 paket halinde kağıda sarılı halde esrar elde edilen sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında yazılı gerekçe ile beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.02.2013 gün ve 385-109 sayı ile;
“Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti ile cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış, sanık savunmasında atılı suçu işlemediğini, uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, uyuşturucu madde kullandığını belirtmiştir.
Mahkememizin 31.05.2007 tarih ve 2007/138 karar numaralı ilamı ile sanığın savunmasına itibar edilerek uyuşturucu madde ticareti suçundan dolayı beraat kararı verilmiş, uyuşturucu madde kullanmak suçundan dolayı da Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.
Dosya içerisinde sanığın savunmasının aksine maddi bir delil bulunmamaktadır. Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair önceden yapılmış bir ihbar, Narkotik görevlilerce yapılmış teknik takip ya da fiziki takip bulunmamaktadır. Sanık Asayiş görevlilerince yakalanmış, bilahare Narkotik görevlilerine teslim edilmiştir. Evinde yapılan aramada uyuşturucu madde ele geçmemiştir.
Ceza hukukunun temel amacı maddi gerçeği hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması soyut iddiadan öte maddi ve denetlenebilir delillerle desteklenmelidir.
Dosya kapsamında yukarıda belirtildiği üzere sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarıyla da belirlenen kriterler çerçevesinde maddi bir delil bulunmamaktadır. Bu itibarla sanığın savunmasına itibar etmek gerekmiştir.
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi ceza hukukunun temel ilkelerinden birisidir. Sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair şüpheden uzak kesin ve inandırıcı maddi bir delil elde edilemediğinden beraatine karar verilerek mahkememizin 31.05.2007 tarih ve 2007/84-138 esas karar sayılı ilamıyla kurulan hükümde direnilmesine karar vermek gerekmiştir” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 02.01.2014 gün ve 111909 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat olunan uyuşturucu madde ticareti suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
18.03.2007 tarihinde düzenlenen tutanağa göre; görevli polislerin asayiş ekibi olarak ring görevi ifa ettikleri sırada, Sinanpaşa Mahallesi köylü garajında daha önceden uyuşturucu madde bulundurmak ve kullanmaktan kaydı bulunan sanığı gördükleri, yapılan üst yoklamasında montunun altında kabarıklık görüldüğü ve ne olduğu sorulduğunda sanığın cebinden çıkarıp polislere vermiş olduğu poşette dokuz adet beyaz kağıtlara sarılı içinde esrar maddesi bulunan paketler görülerek muhafaza altına alındığı,
Adana Kriminal Polis Laboratuvarının 09.04.2007 gün ve 1225 sayılı raporuna göre; ele geçen 27 gram kenevir bitki parçalarından 9,5 gram esrar elde edilebileceğinin tespit edildiği,
Sanığın incelemeye konu eylemden yaklaşık 6 ay kadar önce de üzerinde beş ayrı kağıt parçasına sarılmış, brüt 7, net 2.5 gram esrarla yakalandığı,
İncelemeye konu uyuşturucu ticareti suçundan açılan davada, yerel mahkemenin tensip tutanağıyla sanık hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu bulundurma suçundan suç duyurusunda bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; üzerinde yakalanan esrar maddesinin kendisine ait olduğunu, haftada bir esrar kullandığını, olay günü tanımadığı kişilerden esrar aldığını, eve giderken polislerin yakaladığını beyan etmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.
Aynı Kanunun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” başlıklı 191/1. maddesi ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.
Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 gün ve 107-136 ile 06.03.2012 gün ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.
Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.
İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya işyerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.
Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları gözönüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Emniyet görevlilerince daha önce hakkında uyuşturucu bulundurmaktan işlem yapıldığı için bilinen ve tanınan sanığın, olay tarihinde uyuşturucu maddeyi kolaylıkla satabileceği köylü garajında yakalanması, yapılan üst aramasında montunun cebinde satışa hazır dokuz ayrı pakete sarılı esrar maddesinin bulunması, sanığın yaklaşık altı ay önce de yakalandığı yerin yakınlarında benzer şekilde satışa hazır beş ayrı pakete sarılı esrar maddesiyle yakalanmış olması göz önüne alındığında, ele geçen net olarak 9,5 gram esrar elde edilebilecek toplam 27 gram uyuşturucu maddeyi uyuşturucu madde ticareti yapma amacıyla bulundurduğu kabul olunmalıdır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve dokuz Genel Kurul üyesi ise; “Sanık tüm aşamalarda içmek için kimliğini bilmediği kişilerden aldığı esrarla eve giderken yakalandığını savunmuş, savunması doğrultusunda esrar kullanmadan hüküm giymiştir. Bu durumda ayrıca uyuşturucu madde ticaretinden de sanık aleyhine hüküm kurmak hak ve nesafet kurallarına uygun olmadığından, sanık savunmasına ve yakalanma yerine, şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre isabetli olan yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.02.2013 gün ve 385-109 sayılı direnme hükmünün, sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.06.2014 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2014/5150 |
Karar | : 2015/31354 |
Tarih | : 07.05.2015 |
- UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE SATMA
ÖZET
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Sanıklar Şaban ve Mehmet Erdem hakkındaki hükümlerin incelenmesi:
1- Suç tarihinin gerekçeli karar başlığında sanık Şaban hakkında “06.10.2011 ve 31.12.2011”, sanık Mehmet Erdem hakkında ise “06.10.2011” yerine her iki sanık için “31.12.2011 ve öncesi” olarak gösterilmesi,
2- 06.10.2011 tarihli olayda sanık Mehmet Erdem tarafından sanık Şaban’a getirildiği kabul edilen maddeyle ilgili Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’nca düzenlenen 02.11.2011 tarihli raporda 2,8 gram ağırlığındaki maddenin kokain ile katkı maddelerinden Lidokain ve Fenasetin içerdiğinin, ancak madde miktarı az olduğundan miktarsal analiz yapılamadığının belirtilmesi karşısında;
a) Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’nın raporu ile bu maddeden alınan şahit numunenin daha geniş laboratuvar olanaklarına sahip olan Adli Tıp Kurumu Kimyasal Tahliller İhtisas Dairesi’ne gönderilerek, içerdiği kokain ve türevi maddelerin net miktarları veya yüzdesi konusunda rapor alınması,
b) Daha sonra, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1. maddesindeki oranlar da dikkate alınarak, sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi
Gerekirken, yetersiz rapora dayanılarak hüküm kurulması,
3- Kabule göre, sanık Şaban hakkında;
a) Sorumlu tutulduğu 06.10.2011 tarihinde Mehmet Erdem’de ele geçirilen ve içerdiği net kokain miktarı belirlenmemiş olan toplam 2,8 gram madde ile 31.12.2011 tarihinde diğer sanık Orhan’da ve 03.01.2012 tarihinde kendi işyerinde ele geçirilen toplam 6,893 gram kokain nedeniyle TCK’nın 3. maddesindeki orantılılık ilkesi ve 61. maddesindeki ölçütlere aykırı olarak, 5 yıl olan alt sınır çok aşılarak temel hapis cezasının 10 yıl olarak fazla belirlenmesi,
b) Belirtilen suçları, bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlemesi nedeniyle zincirleme suçla ilgili TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
c) Başka kişinin suçunun ortaya çıkması konusunda etkin bir yardımının bulunmadığı, diğer sanıklar Mehmet Erdem ve Orhan’da ele geçirilen kokainin kendisine ait olduğunun telefon konuşmalarıyla belirlendiği gözetilmeden, koşulları oluşmadığı halde, etkin pişmanlıkla ilgili TCK’nın 192. maddesinin 3. fıkrasının uygulanması,
Yasaya aykırı, sanıkların müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, CMUK’nın 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına,
B) Sanık Orhan hakkındaki hükmün incelenmesi:
1- Suç tarihlerinin gerekçeli karar başlığında “18.12.2011 ve 31.12.2011” yerine “31.12.2011 ve öncesi” olarak gösterilmesi,
2- 18.12.2011 tarihinde diğer sanık Birol Tuncer’de ele geçirilen ve sanığın sorumlu tutulduğu uyuşturucu maddeyle ilgili arama kararının aslı veya onaylı örneğinin getirtilmesi, adli aramayı gerektiren olayda önleme araması kararına dayanılarak arama yapılmış ise aramanın hukuka aykırı olduğu dikkate alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
4- Kabule göre;
a) Sanığın 18.11.2011 ve 31.12.2011 tarihli olaylarla ilgili suçları bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlemesi nedeniyle, zincirleme suça ilişkin TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
b) Sanığın sorumlu olduğu 3,12 gram esrar ile 5,673 gram kokainin miktarına bağlı olarak önemi ve değeri ile oluşturduğu tehlikenin ağırlığına göre, TCK’nın 3. maddesindeki “orantılılık” ilkesi ile 61. maddesindeki “ölçütlere” aykırı olarak, sanık hakkında temel hapis cezasının 5 yıl olan alt sınırı çok aşılarak 8 yıl olarak fazla belirlenmesi,
Sanığın üzerinde yapılan aramada suça konu maddenin yakalandığı hususunda bir kuşku bulunmamaktadır. Polis Kriminal Raporunda, net bir gram ağırlığındaki bu maddenin uyuşturuculardan esrar yapımına elverişli dişi hint keneviri bitki parçası olduğu bildirilmiştir. Ancak aynı raporda, bu maddenin nemli, tohumlu, çürümeye yüz tutmuş durumdaki bir gramdan ibaret bitki parçası olduğunun ayrıca belirtilmiş olması karşısında bu maddenin toplam ağırlığı da nazara alındığında kullanmaya elverişli uyuşturucu madde elde edilip edilmeyeceği anlaşılamamaktadır. O halde Ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin araştırılarak saptanması esası da gözetilerek, öncelikle ele geçen maddenin kullanılmaya elverişli uyuşturucu madde içerip içermediği, içeriyorsa madde miktarının ne kadar olduğunun saptanması için, ilk ekspertiz raporunu düzenleyen KPL den ve gerekmesi halinde Adli Tıp Kurumundan yeniden rapor alınmak suretiyle soruşturmanın genişletilmesi, sonucuna göre de sanığın hukuki durumunun tayini gerekmektedir. Bu nedenle öncelikle açıklanan bu değişik gerekçeyle Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir. CGK.26.10.1999,10/239-239
Sanığın kabul edilen ve Adli Tıp Kurumu 5.İhtisas Kurulunun 10.05.2004 tarihli raporunda, ele geçen toplam 172 gram madde içinde net 327 miligram olduğu tespit edilen morfin ve türevi maddelerin 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’un 1.maddesindeki öngörülen miktarların altında olması nedeniyle,5237 sayılı TCK ‘nın 188.maddesinde düzenlenen suçun maddi konusunu oluşturmaya elverişli uyuşturucu madde bulunmadığı ve işlenemez suç söz konusu olduğundan atılı suçun oluşmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması 10.CD.09.01.2012,2008/3482 E.2012/34 K.
Adana Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğünün 01.02.2013 tarihli ekspertiz raporuna göre, ele geçirilen maddelerin uyuşturucu maddelerden eser miktarda eroin ihtiva ettiklerinin tespit edildiği,
Suç konusu maddelerden emanette kalanların ve Adana KPL de bulunan numune maddelerin, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilerek;
A- Adana KPL nin ekspertiz raporunda belirtilen uyuşturucu maddelerin eroin içerip içermediğinin belirlenmesi,
B- İçeriyorsa miktarının saptanıp saptanmadığı,
C- Mevcut halleriyle bu maddelerin bir ya da birden fazla kullanılması halinde uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğurup doğurmadığı,
D- Toplam madde içindeki eroin oranının 2313 sayılı Yasa’nın 1. Maddesindeki belirtilen ‘ morfin ve milhleri’ (morfin ve tuzları) için belirlenen binde 2 oranından fazla olup olmadığı,
Konularında rapor alınması, sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz rapora dayanılarak hüküm kurulması 10.CD.16.01.2014,2013/12144 E., 2014/356 K
- Sanığın arama sonucunda ele geçirilen uyuşturucu maddeyi arkadaşlarıyla birlikte içmekten ibaret eyleminin ‘kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma’ suçunu oluşturduğu ve sanığın uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yaptığına ilişkin kuşkuyu aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, uyuşturucu madde ticaretinden mahkumiyet hükmü kurulması- Sanık ile müştekinin aralarında arkadaşlık ilişkisinin bulunduğu, sanığın olay günü müşteki ile birlikte yanında getirmiş olduğu esrarlı sigarayı içtikleri, aynı sigarayı birlikte içmeleri nedeniyle temin etme kastının bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma yerine, uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan mahkumiyet hükmü kurulması. 10.CD.28.11.2014,2014/7103-13152,… 10.CD.11.10.2013,2012/13522 E.2013/8959 K.
- Kesin bir ölçüt olmamakla birlikte yapılan araştırmalara göre ortalama olarak bir kişinin kullanabileceği bir dozluk esrar miktarının 0.5 gr (500 miligram) ve günlük doz sayısının 4-6 olduğu, bir dozluk eroin miktarının ise 10 miligram ve günlük doz sayısının 4-6 olduğu, buna göre ortalama bir insanın bir günde kullanabileceği esrar miktarının 3 gram (3 bin miligram) , eroin miktarının ise 60 miligram olduğu kabul edilmektedir.10.CD.13.06.2016,2043-1837
- Sanık hakkında soyut bir ihbar olması cezalandırılması için yeterli değildir. Her ne kadar ihbara konu edilen esrar maddesi sanıklardan M.R.nin evininin 20 metre yakınında ele geçirilmiş ise de; Sanık Mnin evinde, Sanık N’nin aracında ve her iki sanığın üzerlerinde yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmamış olup, ele geçen uyuşturucu maddenin de sanıklara ait olduğunu gösterir somut bilgiler içermeyen ve kim tarafından da yapıldığı belirli olmayan ihbar dışında, sanıkların yüklenen suçu işlediklerine ilişkin savunmalarının aksine her türlü şüpheden uzak somut bir delik bulunmadığı gözetildiğinde, sanıkların atılı suçu işlediği hususu şüphe boyutunda kalmaktadır. Mahkumiyet hükmü kurulması için suçun her türlü şüpheden uzak bir şekilde sabit olması gerekmekte olup, aksi durumda evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, sanıkların beraatine hükmolunmalıdır. Muhbirin kolluk birimlerine verdiği bilgi delil değil; delil başlangıcıdır.- Öte yandan 5271 sayılı CMK’nın 217.maddesinde, hakimin kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabileceği belirtilmiştir. Bu durumlar karşısında, muhbirin tanık olarak dinlenmesi, bu mümkün olmadığı takdirde, ihbar dikkate alınmaksızın diğer delillere göre sanığın suçunun niteliğinin belirlenmesi gerekirken; ”Muhbir can güvenliğinin bulunmadığını ileri sürerek ifade vermek istemediğini belirttiğinden, tanık olarak dinlenmesinin mümkün olmadığı” şeklindeki gerekçe ile, dinlenmeyen muhbirin ihbarına da dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması. YCGK.10.03.2015,2014/10-613 E.2015/35 K, 10.CD. 25.05.2011, 2011/5104-4583
- Telefon görüşmelerinin sanığa ait olduğunun belirlenmesi halinde, hükmün gerekçe bölümünde; sanığın hangi tarihte, kiminle ve ne şekilde telefon görüşmesi yaptığı ve bu konuşmaların nasıl yorumlandığı açıklanarak gerçekleşen somut olay ve olgularla bağlantısının gösterilmesi, sanığın lehindeki ve aleyhindeki delillerin, bunlardan hükme esas alınanlar ile reddedilenlerin gösterilmesi, hangi delile hangi nedenlerle üstünlük tanındığının belirtilmesi, daha sonra tüm delillerin ayrı ayrı tartışılarak değerlendirilmesi, ulaşılan kanıya göre sanığın sabit kabul edilen fiilleri açıklanarak bunun nitelendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun saptanması gerekir.10.CD.13.01.2014, 2004/16041 E.2014/222 K.
- Sanığın evinde yapılan arama sonucunda ele geçen uyuşturucu madde ve diğer sanığın soyut beyanı dışında, uyuşturucu maddeyi sattığı yolunda başka herhangi bir kanıtın bulunmaması, sanıkta yakalanan uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanım sınırları içerisinde olması, uyuşturucunun evde özensiz bir şekilde ele geçmesi, sanığın tüm aşamalarda istikrarlı olarak evinde yakalanan uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğunu beyan etmesi gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmakta ve subuta ermemektedir. Kaldı ki dosya içerisinde yer alan adli sicil kaydına göre, inceleme dışı olan ihbarcı beyanda bulunan sanık Abdülmetin….daha önceden de benzer suçtan yargılanmış, başka birisinden uyuşturucu madde satın aldığını savunarak, bu yolla TCY’nin 192/3.maddesinden yararlanma olanağını elde etmiştir.CGK.7.2.2012, 2011/10-41-2012/26
- Her sanık hakkındaki deliller ayrı ayrı tartışılıp değerlendirilerek hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirlenmesi, bu kapsamda hangi sanığın hangi tarihte kiminle ne şekilde telefon konuşması yaptığı ve konuşmaların nasıl yorumlandığının hüküm gerekçesinde açıklanması; fiziki izlemelerden hangi sanığın hangi tarihte kimle ve nerede buluştuğunun, buluşma sırasında hangi davranışlarda bulunduğunun, buluşma be davranışların nasıl yorumlandığının belirtilmesi, her sanık yönünden konuşma, buluşma ve davranışların gerçekleşen somut olay ve olgularla bağlantısının gösterilmesi; ulaşılan kanıya göre her sanığın sabit kabul edilen fiilinin ne olduğunun ve fiilinin nasıl nitelendirildiğinin açıklanması, sonucuna göre sanıkların hukuksal durumlarının saptanması gerektiği gözetilmeden, kolluk görevlilerinin olay tutanağında yer alan yorumları kısmen tekrarlanarak , yetersiz ve soyut gerekçe ile hüküm kurulması 10.CD.07.07.2011, 2011/3501-13135
- Olay yakalama ve el koyma tutanağı, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçiriliş biçimi ve tüm dosya kapsamına göre, yol kontrolünde önleme araması kararına dayanılarak çantasında yapılan aramada 392 gr esrar ele geçirilen sanığın, uyuşturucu maddeyi kullanmak amacıyla bulundurduğunu söylediği, idrar ve kan testinde esrar bulunduğu ve ele geçen madde miktarının kullanma sınırı içinde kaldığı anlaşıldığından; savunmasının aksine, uyuşturucu maddeyi başkası için temin ettiğine ve ticaret için bulundurduğuna ilişkin, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, bu durumda sanığın fiilinin bütünüyle kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilerek, sanık hakkında aynı eylem sebebiyle kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yürütülen soruşturma veya açılan davanın sonucunun araştırılması, derdest ise bu dava ile birleştirilmesi, sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi.10.CD.26.01.2010, 2009/7340 E.2010/1355 K.
- Telefon dinlemelerine ilişkin hakim kararının aslı veya onaylı örneğinin getirilmesi, telefon konuşmalarına ilişkin çözüm tutanaklarının sanığa okunarak konuşma tutanaklarının kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylediğinde ses kayıtlarının dinlettirilmesi, sanık seslerin de kendisine ait olmadığını söylediğinde ses incelemesi yaptırılarak telefon konuşmalarının sanığa ait olup olmadığının saptanması sonuca göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın suçunun niteliğinin belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması.10.CD.21.03.2012,2009/4726 E.2012/6492 K.
- Suç konusu maddenin içindeki uyuşturucu madde “eser” miktarda (Eser miktar: “belirsiz miktarda, çok az ölçüde, kimyasal hesaplamalarda veya kimyasal madde karışım açıklamalarında önemsenmeyecek derecede az miktar”, Uludağ Sözlük) yani, ölçülemeyecek kadar az miktarda ise; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin (veya somut olaydaki gibi ithal) etme suçuna elverişli olmadığı ve işlenemez suç söz konusu olduğundan beraat kararı verilmesi gerektiği, Dairemizin yıllardan beri devam eden uygulamalarıyla içtihat edilmiştir. (… suç konusu maddenin içindeki uyuşturucunun eser miktarda olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin kullanmaya ve buna bağlı olarak uyuşturucu madde temin etme suçuna elverişli olmadığından, olayda işlenemez suçun söz konusu olduğu ve suçun unsurları oluşmadığından beraat kararı verilmesi gerekir. 10.CD, 03.07.2007-9234/8332)
- Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu’nun 27.05.2013 tarih ve 1316 sayılı raporunda suç konusu 530 adet tabletin % 0,146 oranında olmak üzere 0,11972 gram eroin içerdiğinin belirtilmesi karşısında; suç konusu tabletlerin birden fazlasının birlikte kullanılması halinde, kullanan kişide “uyuşturucu veya uyarıcı etki yapıp yapmayacağı” konusunda ek rapor alınması, sonucuna göre maddî konusunun suçun oluşmasına elverişli olup olmadığının ve buna bağlı olarak sanıkların hukukî durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması, T.C. YARGITAY ONUNCU CEZA DAİRESİ Esas : 2014/6555 Karar : 2014/13794 Tarih : 22.12.2014
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2015/13256
K. 2017/673
T. 25.1.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Sanığın İletişimin Tespitinde Kullanılan Telefonun ve Konuşmalardaki Seslerin Kendisine Ait Olmadığını Beyan Etmesi – Mahkemece Sanığa Ait Ses Örneklerinin Alınması ve Ses Kayıtlarının Sanığa Ait Olup Olmadığı Konusunda Ses Analizi Yaptırılarak Rapor Alınması Gerektiği )
• KAYIT MALİKİNİN HAKLARI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu/Müsadere – Mahkemece Müsadere Edilecek Eşya Üzerinde Hakkı Olan Kimselerin Duruşmaya Çağrılması ve Kayıt Malikine İddianame Örneği İle Duruşma Tarihinin ve Verilen Kararın Tebliğ Edilmesi Gerektiği )
• SES ANALİZİ YAPTIRMA ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanığın İletişimin Tespitinde Kullanılan Telefonun ve Konuşmalardaki Seslerin Kendisine Ait Olmadığını Beyan Etmesi/Mahkemece Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya Uzman Bir Kurum ya da Kuruluşa Ses Analizi Yaptırılacağı )
• TELEFON GÖRÜŞMELERİNİN HÜKME ESAS ALINMASI ( Mahkemece Hangi Tarihte Kiminle Ne Şekilde Telefon Konuşması Yaptıklarının Belirtilmesi Her Konuşmanın Gerçekleşen Somut Olay ve Olgularla Bağlantısı Varsa Gösterilmesi Gerektiği – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
5271/m.257
ÖZET : Dava; uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir. Sanığın iletişimin tespitinde kullanılan telefonun ve konuşmalardaki seslerin kendisine ait olmadığını beyan etmesi ve bu telefon görüşmelerinin hükme esas alındığının anlaşılması karşısında, sanığa ait ses örneklerinin alınması ve ses kayıtlarının sanığa ait olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne veya uzman bir kurum ya da kuruluşa ses analizi yaptırılarak rapor alınması, ses kayıtlarının sanığa ait olduğu belirlendiği takdirde her konuşmanın gerçekleşen somut olay ve olaylarla bağlantısı varsa açıklanıp gösterilerek ulaşılan kanıya göre sanığın fiili sabit olup olmadığı sabit ise ne olduğu açıklanıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sanığın hukukî durumunun belirlenmesi gerekir. Somut olayda, sanığın diğer sanıklarla yaptığı telefon görüşmelerinin hükme esas alınmış olması karşısında; hangi tarihte kiminle ne şekilde telefon konuşması yaptıklarının belirtilmesi, her konuşmanın gerçekleşen somut olay ve olgularla bağlantısı varsa gösterilmesi, ulaşılan kanıya göre sanığın fiilinin sabit olup olmadığı ve sabit ise ne olduğu açıklanıp nitelendirilmesi, sonucuna göre hukukî durumunun saptanması gerektiği gözetilmelidir. Aracın suç tarihinde ve halen kim adına kayıtlı olduğunun ilgili Trafik Tescil Şube Müdürlüğünden sorularak tespit edilmesi, Aracın sanık dışında biri adına kayıtlı olduğunun belirlenmesi halinde, CMK’nın 257. maddesinde, müsadere edilecek eşya üzerinde hakkı olan kimselerin duruşmaya çağrılması ve bunların sanığın sahip olduğu hakları kullanabileceği öngörüldüğünden, kayıt malikine iddianame örneği ile duruşma tarihinin ve verilen kararın tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden, aracın müsaderesine karar verilmesi bozma nedenidir.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2015/9722
K. 2017/3733
T. 12.6.2017
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMA VEYA SAĞLAMA SUÇU ( Uyuşturucu Maddeyi Sanığın Temin Ettiğine Dair Telefon Görüşmeleri Dışında Savunmasının Aksine Kuşku Sınırlarını Aşan Kesin ve Yeterli Delil Bulunmadığı – Sanığın Atılı Suçtan Beraati Yerine Mahkûmiyetine Karar Verilmesinin İsabetsizliği )
• TELEFON GÖRÜŞMELERİ DIŞINDA DELİL BULUNMADIĞI ( Uyuşturucu Maddeyi Sanığın Temin Ettiğine Dair – Savunmanın Aksine Kuşku Sınırlarını Aşan Kesin ve Yeterli Delil Bulunmadığı Gözetilerek Beraat Kararı Verileceği/Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama Suçu )
• ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANACAĞI ( Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama Suçu – Uyuşturucu Maddeyi Sanığın Temin Ettiğine Dair Telefon Görüşmeleri Dışında Savunmasının Aksine Kuşku Sınırlarını Aşan Kesin ve Yeterli Delil Bulunmadığı/Mahkumiyet Kararının Bozulması Gerektiği )
5237/m.188
ÖZET : Dava; uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçuna ilişkindir. Fiziki takip tutanağı, olay tutanağı ve tüm dosya kapsamından uyuşturucu maddeyi sanığın temin ettiğine dair telefon görüşmeleri dışında savunmasının aksine kuşku sınırlarını aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı gözetilmeden, sanığın atılı suçtan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizdir.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/9-471
K. 2017/479
T. 14.11.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMAK ( Seçimlik Hareketli Suçlardan Olduğu – Suçun Oluşması İçin Uyuşturucu veya Uyarıcıyı Satmak Satışa Arz Etmek Başkalarına Vermek Sevk Etmek Nakletmek Depolamak Satın Almak Kabul Etmek ve Bulundurmak Hareketlerinden Birinin Gerçekleşmesinin Yeterli Olduğu )
• EROİN KOKAİN MORFİN SENTETİK KANNABİNOİD VE TÜREVLERİ VEYA BAZMORFİN ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçunun Nitelikli Unsurunu Oluşturduğu Verilecek Cezanın Ağırlaştırılması Gereği – Uyuşturucu Madde Nakil ve Sevkinin Birbirinden Farklı Eylemler Olduğu Failin Naklettiği Eşyanın Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Olduğunu Bilmesinin Suçun Oluşması İçin Yeterli Olduğu )
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇUNUN ÜÇ VEYA DAHA FAZLA KİŞİ TARAFINDAN BİRLİKTE İŞLENMESİ ( Suçun İcra Hareketlerinin Müşterek Fail Olarak Sorumluluğu Gerektirecek Şekilde Birlikte Gerçekleştirmiş Olması Gereği – Suça Azmettirenlerin Şeriklerin veya Yardım Edenlerin Suçu İşleyenlerin Sayısına Dahil Olmadığı )
5237/m.188
ÖZET : Suçun hareket unsuru, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi ruhsatsız ve ruhsata aykırı olarak ülke içerisinde satmak, satışa arz etmek, başkalarına vermek, sevk etmek, nakletmek, depolamak, satın almak, kabul etmek ve bulundurmaktadır. Bu suç, seçimlik hareketli suçlardandır. Suçun oluşması için bu seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleşmesi yeterlidir.
Uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması, üçüncü fıkrada tanımlanan suçun konu bakımından nitelikli unsurunu oluşturmakta ve verilecek cezanın artırılmasını gerektirmektedir.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde nakletme ve sevk etme birbirinden farklıdır. Nakledenin, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin maliki veya zilyedi olması zorunlu değildir. Nakleden, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi bizzat veya adamları aracılığı ile götüren kişidir. Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin nakledilmesi bedel karşılığı olabileceği gibi bedelsiz de olabilir. Failin naklettiği eşyanın uyuşturucu veya uyarıcı madde olduğunu bilmesi suçun oluşumu için yeterlidir.
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek cezanın yarı oranında artırılacağı öngörülmüştür. Bu nitelikli hâlin uygulanması için üç veya daha fazla kişinin suçun icra hareketlerini müşterek fail olarak sorumluluğu gerektirecek şekilde birlikte gerçekleştirmiş olmaları gerekir. Şerikler, yani suça azmettiren veya yardım edenler bu sayıya dahil değildir.
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2017/118
K. 2018/2637
T. 4.6.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Sanığın Üzerinde Ele Geçirilen Uyuşturucu
• ZİNCİRLEME SUÇ ( Sanığın Uyuşturucu Madde Ticareti Yaptığına Dair İkinci Bir Eylemi Tesbit Edilemediği Bu Sebeple Tek Olan Eyleminin Bir Suç Oluşturduğu Gözetilmeden Sanık Hakkında Zincirleme Suç Hükümleri Uygulanarak Artırım Yapılması Suretiyle Fazla Ceza Tayininin Hatalı Olduğu )
• DELİL YETERSİZLİĞİ ( Aramada Sanığın Üzerinde Ele Geçirilen Uyuşturucu
5237/m.43
ÖZET : Dosyadaki bilgi ve belgelere göre sanıktan 207 adet MDMA ihtiva eden hap ele geçirildiği eylemi sabit ise de; sanığın diğer sanığa teslim etmek üzere naklettiği 100 adet MDMA ihtiva eden hapın ele geçirildiği olayda, sanığın, diğer sanığı suça konu hapları alması konusunda yönlendirip azmettirdiğine dair farklı anlamlar taşıyabilecek telefon
DAVA : Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : Sanıklar … ve….. ile arkadaşları hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan Dairemizin 2015/10883 sırasına kayıtlı Yalova Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/200 esas ve 2012/135 karar sayılı dosyası, bağlantı sebebiyle birlikte incelenmiştir.
A- )Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen kararın incelenmesinde :
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçundan dolayı, 5237 Sayılı TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” veya “tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair kararlar, sözü edilen fıkraya 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 Sayılı Kanun’un 20. maddesiyle eklenen son cümleye göre, durma kararı niteliğinde olup itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,
B- )Sanıklar …, …,…., …, …, … ve … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesinde:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından; Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
C- )Sanıklar …, …, … ve … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükümlerin incelenmesinde:
TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanıklar müdafileri ile sanıklar … ve …’nın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
D- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükmün incelenmesinde:
Sanık hakkında 16.05.2011 tarihli iddianamede “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan açılan kamu davası ile ilgili zamanaşımı süresince bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre 30.03.2011 tarihinde sanıktan 207 adet MDMA ihtiva eden hap ele geçirildiği eylemi sabit ise de; 28.03.2011 tarihinde sanık …’in diğer sanık …’a teslim etmek üzere naklettiği 100 adet MDMA ihtiva eden hapın ele geçirildiği olayda, sanığın, diğer sanık …’ı suça konu hapları alması konusunda yönlendirip azmettirdiğine dair farklı anlamlar taşıyabilecek telefon görüşmele
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
E- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükmün incelenmesinde:
Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık hakkında 07.04.2011 tarihli suçtan dolayı 16.08.2011 tarihli iddianame ile temyiz konusu davanın açıldığı, UYAP ve dosya içeriğinden ulaşılan bilgilere göre ise, 07.04.2011 tarihli suç dışında 08.04.2011 ve 31.05.2011 tarihli başka suçlar sebebiyle Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 19.08.2011 tarihli iddianamesi ile sanık hakkında dava açılması sonucu Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.04.2012 tarihli, 2012/154 esas ve 2012/148 karar sayılı ilamı ile bu dosyanın temyize konu Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2011/103 esas sayılı dosyası ile birleştirildiği, sanığın bu eylemleri arasında hukuki kesintinin oluşmadığı belirlenerek, temyize konu dosya ve birleşen dosyanın birlikte yapılan incelemesinde: 08.04.2011 ve 31.05.2011 tarihli olaylarda ele geçen suça konu maddelerin analizine dair ekspertiz raporlarının dosya arasında bulunmadığı anlaşılmakla, 08.04.2011 ve 31.05.2011 tarihli olaylarda ele geçen suça konu maddelerin analizine dair ekspertiz raporlarının aslı veya onaylı örneklerinin temyiz denetimine olanak verecek şekilde dosya içerisine konması, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sanığın eylemlerinin tek suç, iki ayrı suç ya da zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışıldıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği düşünülmeden eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,
F- )Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükmün incelenmesinde:
Kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanığın savunmasının aksine, 07.04.2011 tarihli aramada sanık …’nın üzerinde ele geçirilen uyuşturucu
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 04.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/9-1166
K. 2018/514
T. 8.11.2018
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Kolluk Görevlilerinin P.V.S.K.’nın 4/A Md. Verdiği Yetkiye İstinaden Aracın Dışarıdan Bakıldığında İçerisi Görünen Kısımları Kontrol Ettiklerinde Aracın Küllük Kısmında Açıkta ve Gözle Görülür Şekilde Uyuşturucu Maddelerin Bir Kısmını Ele Geçirdikleri – Suç Delillerinin Elde Edilmesinde Hukuka Aykırılık Bulunmadığı )
• HUKUKA UYGUN DELİL ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Aracın Gözle Görülür Kısmında Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirildiği/Uyuşturucu Maddeler
• SUÇÜSTÜ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma – İndikleri Araç İçerisinde Görünür Şekilde Uyuşturucu Madde Bulunan Sanıkların Araçtan İnmeleri Sonrasında Uyuşturucu
• ARACIN GÖZLE GÖRÜLÜR KISMINDA UYUŞTURUCU MADDELERİN ELE GEÇİRİLMESİ ( Uyuşturucu Maddelere El Konulmasının “Gizlenmiş Bir Şeyi Bulmaya Çalışma ve Araştırma” Anlamlarına Gelen Arama İşlemi Olarak Değerlendirilemeyeceği – Uyuşturucu ve Uyarıcı Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu/Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu )
ÖZET : Uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak ara sokağa giren sanıklar ile araçta bulunduğu görülen şahısları durdurma ve bahsi geçen şahıslara müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, kolluk görevlilerinin PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye istinaden alınması gereken tedbirler kapsamında aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol ettiklerinde, aracın küllük kısmında açıkta ve gözle görülür şekilde suç konusu uyuşturucu maddelerin bir kısmını ele geçirdikleri, görevlilerce araçta bulunan uyuşturucu maddeye bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamlarına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, bazı adresler önünde durup binalara girerek kısa bir süre sonra çıktıkları görülen sanıklara ve yine sanıkların araç ile önünde durdukları binadan çıkarak, araca binip kısa bir süre sonra indikleri görülen şahıslara dair tespitler nedeniyle takibine devam edilen ve indikleri araç içerisinde görünür şekilde uyuşturucu madde bulunduğu görülen sanıkların araçtan inmeleri sonrasında görevlilere bakıp kendi aralarında konuşarak ara sokağa girmeleri nedeniyle satışa arz edildiğinden şüphelenilen uyuşturucu
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/9-266
K. 2018/561
T. 22.11.2018
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık …’in TCK’nın 188/3-4, 43/1, 62, 52, 53 ve 63. maddeleri gereğince 15 yıl 7 ay 15 gün hapis ve 120 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.09.2015 tarihli ve 101-268 Sayılı resen de temyize tabi olan hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 19.01.2016 tarih ve 17107-195 sayı ile;
“Hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan ayrıca soruşturma yürütülen sanığın savunmasının aksine, tanıklar … ve …’ta ele geçen uyuşturucu maddelerle ilgisi olduğuna dair, bu tanıkların sonradan döndükleri soyut beyanları dışında, uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin kuşku sınırlarını aşan, mahkumiyetine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 05.05.2016 tarih ve 93-223 sayı ile;
“…Mahkememiz kararı yukarıda belirtilen gerekçelerle ilgili Yargıtay Ceza Dairesi tarafından bozulmuş ise de, bozma ilamı dosya kapsamı ile uyumlu gözükmemektedir. Zira bozma ilamında sadece uyuşturucu madde bulundurmak suçundan haklarında ayrı soruşturma yürütülen tanıklar … ve …’ta ele geçirilen uyuşturucu maddelerle sanığın ilgisi olduğuna dair sonradan dönülen soyut beyan dışında mahkumiyete yeter delil olmadığı bildirilmiş ise de, bu gerekçe dosya kapsamı ile uyumlu değildir. Şöyle ki, 29.12.2014 tarihinde yakalanan …’ın üzerinde 10 paket eroin maddesi ele geçirildiği, yine 04.01.2015 tarihinde yakalanan …’ın üzerinde 0,9 gram eroin maddesinin ele geçirildiği ve bu iki şahsın söz konusu uyuşturucuları sanıktan satın aldıklarını soruşturma aşamasında beyan ettikleri sabit olduğu gibi yine 04.01.2015 günü … isimli şahsın içerisinde bulunduğu 42 … .. plaka sayılı araçta sanık …’in bulunduğu ve yapılan üst aramasında pantolon sağ iç çakmak cebinde brüt 1,5-2 gram gelen eroin maddesinin ele geçirildiği, dosya içerisinde bulunan ve emniyet tarafından düzenlenen 04.01.2015 tarihli tutanak içeriğinden anlaşılmaktadır. Ayrıca dosyaya celp edilen Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’