5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda SUÇA İŞTİRAK ( Faiilik Kavramı – Yardım Etme ve Azmettirme ) Madde; 37,38,39,40.
20 Mayıs 2016Banka ve Diğer Kredi Kurumlarının Aracı Kılınması Suretiyle Dolandırıcılık Suçu ( TCK Md. 158/1-f )
23 Mayıs 2016BASİT DOLANDIRICILIK SUÇU
TCK 157
2.1. Uygulamada Sıkça Rastlanılan Basit Dolandırıcılık Halleri
2.1.1. Bul Karayı Al Parayı Oyunu
Söz konusu oyunda, sanık veya sanıkla birlikte yanındaki kişiler eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek, mağdurun yanlarına yaklaşmalarını sağlayarak mağduru oyuna dahil etmektedirler. Bu şekilde, birtakım hileler yapılarak mağdurdan haksız menfaat temin edilir. Bu oyunda mağdurun kazanma imkanı yoktur. Bu nitelikteki dosyalarda, birden fazla sanık bulunması halinde, bu kişiler arasında eylem ve fikir birliği bulunup bulunmadığı ispat edilmeli, hangi sanığın ne şekilde suça iştirak ettiği kesin olarak belirlenmelidir. Bu aşamada, eylemin, TCK’nın 37. veya 39. madde kapsamında kalıp kalmadığı her olaya göre değişebilecektir.
Bu eylemle ilgili bazı kararları örnek olarak aktaracak olursak;
-Bul karayı al parayı oyunu oyununda, oyunu oynayan kişinin kazanma ihtimali yoktur.
Olay günü dolaşmakta olan mağdurun yanına gelen sanıkların, “bul karayı al parayı” tabir edilen oyun ve çevresinde oyundan kazanıyor rolü yapan elemanlarının yardımıyla söz konusu oyunun gerçekten kazanılabileceğine yönelik sergiledikleri hileli davranışlarla mağduru kandırdıktan sonra, oynatanın istemediği takdirde oyuncunun kazanma ihtimali bulunmayan üç kağıt oyununu mağdura oynatıp, sonrasında kaybettiğinden bahisle katılanın 100 TL parasını alarak haksız menfaat temin ettiklerinin iddia edildiği olayda; oluşa, sanığın savunmalarına, mağdurun beyanlarına, teşhis tutanaklarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanıkların, bu şekilde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 03/11/2014 Tarih ve 2014/18627 Esas, 2014/17860 Karar sayılı karar)
-Bu oyunda sanık, başka faillerle birlikte hareket eder ve o kişiler de oyun oynuyormuş izlenimi verilerek müşteki kandırılır.
Sokak üzerinde kimliği tespit edilemeyen arkadaşlarıyla birlikte “üç kağıt” diye tabir edilen oyun düzeni kuran sanığın, merakı üzerine yanına gelen şikayetçiye, “senin yerine oynuyorum” dediği ve iskambil kağıdını göstererek 150 TL kazandığını söylediği, ikinci kez de aynı oyunu oynayan sanığın şikayetçiye “150 TL daha kazandın” dediği, şikayetçinin kazandığı parayı istemesi üzerine sanığın, yanında kazandığı kadar para olup olmadığını sorduğu, şikayetçinin de cebindeki 600 Euroyu göstermesi üzerine, sanığın bu parayı alıp uzaklaştığı sabit olmakla, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
-Şikayetçinin, Fuar çıkışında bulunan köprü üstünde yürürken üç kağıt ya da bul karayı al parayı denilen oyunu oynatan sanığı gördüğü, oynayanların kendisini yanlarına çağırdığı, bir müddet oyunu oynayanları izlemeye başladığı, daha sonra sanığın paran var mı diye sorduğu, şikayetçinin var demesi üzerine sanığın “paranı çıkar” diyerek, elinde bulunan kartonun üzerindeki 3 adet kapalı iskambil kağıdından birini gösterdiği, sanığın ısrarlı davranarak şikayetçinin cebinden çıkardığı 20.00 TL’yi bileğinden tutup kağıdın üzerine koyduğu esnada kolluk güçlerinin olaya müdahale ettiği, bu şekilde sanığın yapmış olduğu hileli davranışlar ile kazanma şansı olmayan şikayetçide kazanacağına dair inanç oluşturup kandırarak dolandırmaya teşebbüs ettiği, sanığın ikrarı, şikayetçi ve tanık beyanları ile tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, mahkemenin kabul ve uygulamasında isabetsizlik görülmemiştir.(Yargıtay 15. CD, 08/07/2014 Tarih ve 2012/20826 Esas, 2014/13689 Karar sayılı karar)
-Şikayetçinin, D. ili garaj civarında üç kağıt tabir edilen oyunu oynatan sanık X ile temyiz incelemesi dışındaki sanık Y’yi gördüğü ve yanlarına gittiği, sanık X1n şikayetçiye “Senin üzerinde para var mı? Ben oyun oynanan kâğıtları kırdım, istersen senin için oynarım.” demesi üzerine, şikayetçinin 50 TL’yi oyunu oynatan X’e verdiği, X’în şikayetçiye oyunu kazanması halinde 100 TL vereceğini söylediği, şikayetçinin oyunu kaybetmesi üzerine sanıkların ısrarı sonucu 30 TL daha koyduğu ve bu parayı da kaybettiği anlaşılmakla; sanığın bu şekilde hileli hareketlerle şikayetçiyi aldatmak suretiyle haksız menfaat temin etmesi şeklindeki eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 29/04/2014 Tarih ve 2012/16344 Esas, 2014/8395 Karar sayılı karar)
2.1.2. Araç Satın Alan Sanığın, Deneme Sürüşü veya Başka Bahanelerle Aldığı Aracı Geri Getirmemesi
Sanık, aracı satın alma bahanesiyle mağdurun araç sattığı işyerine ya da mağdurun aracı sattığı yere gelir, aracı kontrol amaçlı baktıracağını söyleyerek alıp mağdurun yanından ayrılır, kendisi ile gelen mağdurun işçisi ya da mağduru bir şekilde kandırarak araçla birlikte ortadan kaybolur. Burada araç hile ile alındığı için eylem dolandırıcılık kapsamında kalacaktır.
-Sanığın, katılanın İşlettiği oto galeriye gelerek, bir araç satın almak istediğini söylediği ve … plaka sayılı araç için pazarlık yapıldığı, tarafların 1.8,000 li ‘ye anlaştıkları, sanığın aracı sanayide gösterdikten sonra alabileceğini söylediği, katılanların bunu kabul ederek sanığın yanına kendi elemanını verip araçla birlikte sanayiye gönderdiği, sanığın sanayiye ulaşmasından sonra, yanındaki kişinin kısa bir süre araçtan inmesini fırsat bilerek aracı çalıştırıp olay yerinden uzaklaştığı ve A iline kaçtığı, belli bir süre sonra A ilinde polisler tarafından yakalandığı, katılan ve tanık tarafından teşhis edilen sanığın suçlamaları tebcil ettiği, böylece sanığın hileli hareketler kullanarak kendi lehine haksız menfaat temin olayda dolandırıcılık suçunun işlendiğine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır. (Yargıtay 15. CD, 15/01/2013 Tarih ve 2011/18060 Esas, 2013/238 Karar sayılı karar)
-Sanık, deneme sürüşü yapmak için aracı hileyle alıp getirmediği takdirde dolandırıcılık suçu oluşur.
Müştekinin kendisine ait aracını satmak üzere araba pazarına götürdüğü ve sanığın alıcı olması üzerine kimliğini ibraz ederek müştekiye gerekli güveni sağlayarak araç deneme sürüşü yapmak için alıp bir daha geri getirmediği şeklinde gerçekleşen eylemde sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğine dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 25/04/2012 Tarih ve 2011/12707 Esas, 2012/35688 Karar sayılı karar)
-Sanık, çoğu zaman gazetedeki araç satış ilanlarını takip ederek müştekiye ulaşır.
-Müştekilerin, … plakalı … marka aracı satmak amacıyla .. Gazetesine ilan verdikleri, sanıklardan X’in Almanya’da çocuklarının olduğu ve güzel bir araç almak istediği, ancak hasat dönemi olması nedeniyle çıkamadığını, aracın A. Köyüne getirilmesini, araan devri için de adına süreli vekaletname düzenlettirmelerini, parayı peşin vereceğini söylediği, müştekilerin de inanarak, sanık X. adına vekaletname düzenlettirdikleri ve müşteki M’nin suça konu aracı A Köyüne getirdiği, sanık X. ile diğer sanıkların kendilerini karşıladıkları, sanık X ile suça sürüklenen çocuk Y’nin, suça konu aracı deneme sürüşü yapmak amacıyla alarak olay mahallinden ayrıldıkları, aracın torpido gözündeki vekaletnameyi bulup alarak, I. ilinde aracı sanık X’in damadı olan Y’ye sattığı, müştekinin şüphelenerek sorması üzerine de önce bankadan para çekmek istediklerini ancak işlerinin uzadığını, daha sonra da aracın arıza yaptığını söyledikleri, müştekinin ise dolandırıldığını anlayıp, şikayetçi olduğu anlaşılmakla; sanıkların eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 23/10/2014 Tarih ve 2013/1673 Esas, 2014/17092 Karar sayılı karar)
-Sanık, deneme sürüşünün yanısıra, aracı kendi hakimiyetine almak için birtakım hileler uydurarak aracı müştekiden teslim alır.
-Katılanın, B ilçesi otomobil pazarında satılığa çıkardığı … plakalı aracı satın almak isteyen sanığın, katılan ile pazarlık yaparak söz konusu aracı kendisinin söylediği bir fiyata satın alma hususunda anlaştığı, E ilçesine geleceğini ve aracı satın alacağını söyleyen sanığın, aynı gün katılanın çalıştığı taksi durağına gelerek aracın deneme sürüşünü yapmak istediğini belirttiği ve deneme sürüşünü yaptıktan sonra aracı eşine gösterip geri getireceğine dair yalan söyleyerek bu duruma inanan katılandan aracı teslim alıp götürdüğü ve bir daha geri getirmeyerek üzerine atılı olan nitelikli hırsızlık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, oluşa, sanığın savunmalarına, katılanın iddialarına, tanıkların anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın, bu şekilde gerçekleştirdiği sabit görülen eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 10/11/2014 Tarih ve 2013/2658 Esas, 2014/18388 Karar sayılı karar)
-Araç hile kullanılmadan çalınmışsa suç hırsızlık olacaktır.
Sanığın, gazete ilanı üzerine aracını satmak isteyen şikayetçi ile işyerine gelerek buluştuğu, para vermek ve deneme sürüşü yapmak bahanesi ile birlikte Bakırköy’e gittikleri, burada bir kafede oturdukları, bu sırada müştekinin masadan kalkması üzerine masanın üzerinde bulunan anahtarı alıp aracı götürdüğü, bir süre kullanıp terk ettiği şeklindeki eyleminin hırsızlık suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 21/01/2013 Tarih ve 2011/18373 Esas, 2013/805 Karar sayılı karar)
-Araç satın alınmadan, sadece oto kiralamadan kiralanıp geri getirilmediği takdirde, eylem dolandırıcılık değil TCK’nm 155/1. maddesi kapsamında güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.
Sanığın, suç tarihinde … plakalı otomobili oto kiralama işi ile uğraşan katılandan 27/04/2007 günü bir haftalığına kiraladığı halde geri getirmediği olayda, eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 19/02/2015 Tarih ve 2013/8353 Esas, 2015/21083 Karar sayılı karar)
-Sanığın, katılanın işletmeciliğini yaptığı oto kiralama şirketine müracaat ederek 7.5.2009 tarihinden 9.5.2009 tarihine kadar kullanmak üzere 180 TL karşılığında … plaka sayılı aracı kiraladığı, ancak kira süresi bittiği halde suça konu aracı getirip teslim etmediği, bilahare katılanın şikayetçi olması nedeniyle 5.8.2009 tarihinde söz konusu aracı kolluk güçlerine teslim ettiğinin iddia edildiği olayda, suça konu aracın sanığa yerine getirmiş olduğu meslek veya hizmet dolayısıyla verilmediği cihetle, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun yasal unsurlannın gerçekleşmediği, bu nedenle sanığın eyleminin TCK’nın 155/1. maddesine uyan güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyete hükmolunması, (Yargıtay 15. CD, 26/06/2014 Tarih ve 2012/19771 Esas, 2014/13002 Karar sayılı karar)
-Sanık kiraladığı aracı, sanki kendisininmiş gibi hile yaparak başkasına sattığı takdirde, gerçek içtima hükümleri çerçevesinde, oto kiralamacı mağdura karşı TCK’nm 155/1. maddesindeki güveni kötüye kullanma suçu oluşacak, aracı kendisininmiş gibi göstererek satıp parasını aldığı kişiye karşı da kural olarak, TCK’nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçu oluşacak, sahte ruhsat oluşturulmak suretiyle araç satılırsa, eylem TCK 158/1-d suçunu oluşturacaktır. Burada sonuç itibariyle birden fazla eylem olduğu için fikri içtima hükümleri uygulanmayacaktır.
TCK’nın 158/1-g maddesinde, basın ve yayım yoluyla nitelikli dolandırıcılık suçu düzenlenmiştir, hangi durumlarda bu nitelikli halin oluşacağı, ilgili madde ile ilgili bölümde ayrıca açıklanmıştır. Sanığın gazeteye ilan vererek dolandırıcılık yaptığı her olayda nitelikli halin uygulanması söz konusu olmayacak, bu nitelikli halin uygulanması için bazı şartlar aranacaktır.
-Sanığın müşteki N.G’ye ait .. isimli oto kiralama işyerine gelerek sahte nüfus cüzdanı ile kiraladığı aracı gününde teslim etmeyerek gazete ilanı verip satışa çıkardığı, satış ilanını gören bir kişinin, müştekiyi araması üzerine, olaydan haberdar olan müştekinin, arkadaşı olan F.Ç. isimli kişiyi sanıkla araç satışında pazarlık yapmak üzere gönderdiği, aracın bu kişiye satılmaya çalışılması sırasında, daha önce haber verilen kolluğun olay yerine gelmesi nedeniyle araç tesliminin gerçekleşmediği, icra hareketlerinin yarıda kaldığı olayda, mahkemenin dolandırıcılığa teşebbüs suçunun oluştuğuna yönelik kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 03/05/2012 Tarih ve 2011/12833 Esas, 2012/36270 Karar sayılı karar)
2.1.3. Aracın Noterde Devrinin Yapılması Sırasında, Paranın Hileyle Mağdura Verilmemesi
-Bu nitelikteki olaylarda, sanık, müştekinin aracını almak için pazarlık yapmaya başlar, parasının bankada olduğunu vs. söyleyerek aracın devrini aldıktan sonra hileli hareketlerine devam ederek, müştekiyi atlatıp parayı vermeden ortadan kaybolur, çoğu zaman aynı gün veya ertesi gün, aracın başkasına devredilmiş olduğu görülür. Bu eylemde, Noter bir kamu kumu olarak kabul edilmediği için, başka şartlar yoksa TCK’nın 158/1-d maddesi yerine TCK 157/1 maddesi uygulanır.
Müştekilerin aşamalarda değişmeyen ve olayın oluşuna uygun bulunan anlatımlarında, müşteki A’nın suça konu minibüsünü satmak amacıyla gazeteye ilan verdiği, sanığın araca müşteri olduğunu söylediği ve fiyatta anlaştıkları, sanığın X isimli arkadaşı ile satış günü notere geldikleri ve aracın devir işlemlerinin yapılmakta olduğu sırada, paranın sanığın eşi tarafından bankadan çekilmekte olduğunu, devir işlemlerinin yapılmasını bu arada paranın geleceğini söyleyerek müştekileri kandırdıkları, noterdeki satış işlemi sonrasında ise paranın gelmemesi nedeniyle müştekilerle tartıştıkları, sanığın müştekiyi dosyada mevcut doktor raporuna göre burun kemiğini kıracak şekilde döverek yaraladığı, sanığın olay tarihinden dört gün sonra suça konu aracı bir başkasına sattığı, sanığın olay tarihinden kısa süre sonra alınan ifadesinde aracı kaça satın aldığını ve kimden satın aldığını hatırlamamasının da hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı sanığın baytarı beri dolandırıcılık kastı İle hareket ettiği ve dolandırıcılık suçunu işlediği göz önünde bulundurulmadan taraflar arasındaki İhtilafın hukuki nitelikte bulunduğu belirtilerek beraat kararı verilmesi, (Yargıtay 15. CD, 06/02/2012 Tarih ve 2011/ 201 l/ı 1236 Esas 2012/7024 Karar sayılı karar)
2.1.4. Yardım Yapma Bahanesiyle Dolandırma
Yargıtay, kişilere karşı yapılan hilelerde, çok bariz olmadığı sürece mağduru kandıran bütün hileleri dolandırıcılık açısından yeterli görmektedir. Söz konusu olayda mağdur kandırılmışsa, suçun sabit olduğunu kabul etmek gerekecektir. Yardım yapma bahanesiyle yapılan dolandırıcılıklarda, mağdurun, Devlete olan inancı kötüye kullanılarak suç islenmekte, kişilerin, bir anlamda zaafları istismar edilmektedir.
-Sanığın kendisini belediye görevlisi olarak tanıtarak, dışarıda gördüğü ve daha önce tanımadığı katılana, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorduğu, katılanın ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine, sanığın katılanla birlikte eve gittiği, sanığın, yardım verebilmek için bankadan para aldığın deftere bakayım dediği, katılanın, kartla para aldığını belirtmesi üzerine sanığın, parayı getir numaralarını yazayım dediği, katılanın, küçük bîr defter arasında parayı getirip sanığa verdiği, katılanın, sanığa güvenerek bîr işi için başka bir odaya geçtiği sırada, sanığın, ben parayı buraya bırakıyorum, az sonra yardım paketini alıp geleceğim dediği, sanığın oradan uzaklaşmasından sonra, katılanın, sanığın parayı bıraktım dediği yere geldiği; fakat parayı, burada bulamadığı, giden sanığın da geriye dönmediği olayda dolandırıcılık suçunun oluştuğuna dair kabulde bir isabetsizlik bulunmamıştır. (Yargıtay 15. CD, 19/03/2012 Tarih ve 2011/11816 Esas, 2012/32070 Karar sayılı karar)
2.1.5. Hileyle Telefonun Alınıp Verilmemesi
Telefon veya başka bir eşya, mağdurun elinden hileyle alınırsa, zilyetliğin tesliminden önce bir senaryo uydurulur ve bu senaryo çerçevesinde eşya alınırsa, eylem, dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır, fakat sanık, kısa bir konuşma yapma amacıyla telefonu alıp olay yerinden uzaklaşırsa eylem TCK’nın 141. maddesi kapsamında hırsızlık suçunu oluşturacaktır.
Sanığın, bir eşyayı mağdurdan emaneten alıp iade etmemesi eylemi TCK’nm 155/1. maddesi kapsamında güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacakken bir hizmet ilişkisi kapsamında alman mal iade edilmezse bu kez, TCK’nm 155/2. maddesi kapsamında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.
-Sanığın olay günü müştekinin çalıştığı işyerine gelerek patronun yakını ve A. şirketi sahibi olarak kendisini tanıttıktan sonra şarjının bittiğim söyleyip numara almak için cep telefonunu istediği, müşteki telefonu verip arkasını dönerek masasına yönelince oradan uzaklaşması suretiyle gerçekleşen eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 18/06/2012 Tarih ve 2011/14431 Esas, 2012/39358 Karar sayılı karar)
-Sanığın yolculuk esnasında tanışıp arkadaş oldukları mağdur ile iki üç gün sonra E iline gittiğinde buluştukları, mağdurun sanığı öğrenci evine götürüp misafir ettiği, sanığın mağdura patronunun çinicilik işi yaptığını, E ilinde çinicilik dükkanı açacağını söylediği, sanık ite mağdur birlikte E otogarına 14.12.2006 günü saat 17.00 sıralarında geldiklerinde sanığın mağdurun cep telefonunu hattı ile birlikte kullanmak için aldığı, daha sonra telefonla görüşeceği kişinin arabayla kendilerini almaya geleceğini söyleyip, benzin almak içinde 35 TL para alıp ortadan kaybolduğu şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde tanımlanan dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğundan bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 18/06/2012 Tarih ve 2013/32151 Esas, 2015/1320 Karar sayılı karar)
-Müştekinin, cep telefonunu satmak için internette ilan verdiği, sanığın satın almak için talip olduğu ve B. Garında buluştukları, sanığın rent a cardan kiraladığı araç ile müştekiyi araca aldığı, M. semtine varınca müştekiye sen araçta bekle ben cep telefonunu yakınıma gösterip geleceğim diye cep telefonunu alıp ayrıldığı olayda, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 157/1 maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 13/01/2015 Tarih ve 2014/23892 Esas, 2015/171 Karar sayılı karar)
-Sanığın, katılan ve eşinin işlettiği telefon bayiine gelerek kullanmış olduğu cep telefonuna 100 kontör yüklettiği, akabinde kontör parasını ödemek için cebinden 50 TL çıkarıp tanık H’ye uzattığı, ancak “dur ben sana 4 TL bozuk para vereyim” diyerek uzattığı 50 TL’yi geri çektiği, daha sonra sanığın 50 TL parayı vermek için katılan M’nin yanına doğru gittiği, buradan 4 TL bozuk parayı tanık H’ye uzatarak 50 TL parayı katılana vermeden tanık H’nin yanına tekrar gelip para üstünü istediği, tanık H’nin de 40 TL para üstünü sanığa verdiği, bilahare sanığın cep telefonunu ve para üstü olan 40 TL’yi alarak iş yerinden ayrıldığı, bu şekilde sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin ederek üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın, baştan beri dolandıncılık kastıyla hareket ederek katılana para vermeden suça konu kontörleri ve para üstünü alıp haksız menfaat temin etme düşüncesinde olduğu, bu nedenle hırsızlık suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı, eylemin bu haliyle TCK’nın 157/1. maddesinde öngörülen dolandıncılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 15/01/2015 Tarih ve 2013/17298 Esas, 2015/538 Karar sayılı karar)
-Sanığın, daha önceden müşteri olarak gittiği lokantada çalışan mağdurun yanına gittiği, akabinde çocuğunun ameliyat olacağını, bir yeri araması gerektiğini söyleyerek mağdurdan cep telefonunu istediği, mağdurun da sanığa inanarak suça konu cep telefonunu konuşup geri iade etmesi için sanığa verdiği, ancak sanığın söz konusu cep telefonunu mağdura geri vermeden olay mahallinden ayrılarak gittiği, daha sonra suça konu telefonu başka birine sattığı, bu şekilde sanığın üzerine atılı hırsızlık suçunu İşlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın, baştan beri dolandırıcılık kastıyla hareket edip müştekinin cep telefonunu alarak haksız menfaat temin etme düşüncesinde olduğu, bu nedenle hırsızlık suçunun unsurlan itibariyle oluşmadığı, eylemin bu haliyle TCK’nın 157/1. maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 15/01/2015 Tarih ve 2013/17296 Esas, 2015/552 Karar sayılı karar)
-Sanığın suç tarihinde şikayetçiden görüşme yapmak üzere istediği cep telefonunu aldıktan sonra olay yerinden uzaklaşarak gittiği ve daha sonra da cep telefonunu şikayetçiye iade etmediğinin iddia ve kabul olunması karşısında, zilyetliğin sanığa devredilmemiş olması nedeniyle, eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının tayininde yanılgıya düşülmesi sonucu dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,(Yargıtay 15. CD, 05/03/2014 Tarih ve 2012/10179 Esas, 2014/4003 Karar sayılı karar)
-Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak, hırsızlık suçunun temel şeklidir. Taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Sanığın, arkadaşı olan şikayetçiden, kız arkadaşını aramak için bir süreliğine kullanıp iade etmek üzere aldığı cep telefonunu bir başkasına sattığının iddia edildiği olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12/06/2012 tarih ve 2011/15-440 Esas, 2012/229 Karar sayılı ilamı gereğince, eylemin TCK’nın 141/1. maddesinde öngörülen hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması, (Yargıtay 15. CD, 10/12/2014 Tarih ve 2013/4371 Esas, 2014/20960 Karar sayılı karar)
-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.06.2012 gün ve 2011/15-440 2012/225 sayılı kararı da nazara alındığında; sanığın, şikayetçinin kız arkadaşını aramak için cep telefonunu istediği, konuşması bittikten sonra yakındaki parka doğru giderek oradan uzaklaştığı 14/11/2006 tarihli kolluk ifadesinde de paraya ihtiyacı olduğundan suça konu telefonu tanımadığı birine sattığını beyan ettiği eyleminde, şikayetçinin geçici de olsa zilyetliği devir iradesinin olmadığı, fiili hakimiyetin kaybı sonucu oluşan zilyetlik ile de hırsızlık suçunun oluşacağına yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 03/12/2014 Tarih ve 2014/20185 Esas, 2014/20240 Karar sayılı karar)
-Sanığın katılandan kısa süreliğine kullanıp iade etmek üzere aldığı cep telefonunu iade etmeyerek, olay yerinden ayrıldığının iddia ve kabul olunması karşısında, sanığın eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu, gözetilmeden oluşa uygun düşmeyen gerekçeyle eylemin güveni kötüye kullanma olarak kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 19/01/2015 Tarih ve 2014/23756 Esas, 2015/569 Karar sayılı karar)
2.1.6. Sahte Altın ve Heykelin Gerçek Diye Verilmesi Suretiyle Haksız Menfaat Temin Edilmesi
Bu eylemlerde, sanık, ya sahte altını kuyumcuya satıp haksız menfaat temin etmektedir ya da mağdura, elinde satılmaya hazır altın olduğunu söyleyip mağdurun da numune olarak gösterilen gerçek altını görünce sanığa inanıp paranın tamamını sanığa verdiği olaylardır.
-Katilarım, tanık B. aracılığı ile sanıkla tanıştığı, sanığın, katılana, numune olarak gerçek bir altın vererek kendisinde üç bin adet altın olduğunu, aslında tanesi 220 TL olan altınların tamamını fiyatının altında 80.000 TL’ye satabileceğini söylediği, katılanın da bu teklifi kabul ettiği, sanığın, kimliği meçhul bir kişiyle birlikte katılan ve tanıkla buluştuğu, birilerini arıyormuş gibi yaparak içinde sahte altın olan kavanozu katılana verdiği, katılanın parayı teslim alarak ağzı kapalı olan sahte altınları teslim aldığı, daha sonra yapılan incelemede, söz konusu altınların sahte olduğunun belirlendiği, bir daha da sanığa ulaşılamadığı, böylece sanığın hileli hareketlerle katılan aleyhine haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları, teşhis ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır. (Yargıtay 15. CD, 12/01/2015 Tarih ve 2013/6795 Esas, 2015/24 Karar sayılı karar)
-Sanık X’in temyiz dışı sanık Y’nin İstanbul Beyazıt semtinde bulunan L. Kuyumculuk adlı işyerinde çalıştığı, diğer sanık Z’ye piyasaya sürülmek üzere sahte altın takılar verdiği, sanık Cin de 29.04.2009 günü A. Kuyumculuk adlı işyerini işleten mağdur H’ye 7 adet sahte çeyrek ziynet eşyasını 1.100 TL karşılığında sattığı, A… Kuyumculuk isimli işyerini işleten mağdur A’ya yedi adet sahte çeyrek ziynet eşyasını 1.065 TL karşılığında sattığı, müşteki A’nın işlettiği Y. Kuyumculuk isimli işyerine giderek müşteki A/ye çeyrek altın diyerek 7 adet sahte çeyrek ziynet eşyasını 1.100 TL karşılığında satmak istediği sırada müştekinin polis çağırması üzerine yakalandığının anlaşıldığı olayda, sanık X’in mağdurlar H. ve A/ya karşı eyleminin dolandırıcılık, müşteki A’şa karşı eyleminin ise dolandırıcılığa teşebbüs suçlarını oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş, sanık Y’nin eyleminin de sanık X’in gerçekleştirdiği dolandırıcılık eylemlerine doğrudan doğruya iştirak etme olduğu gözetilmeden yardım ettiğinden bahisle eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. (Yargıtay 15. CD, 14/01/2015 Tarih ve 2013/6635 Esas, 2015/392 Karar sayılı karar)
2.1.7. İş Bulma Vaadiyle Dolandırıcılık
Sanık, mağdur ya da mağdurlara iş bulabileceğini vadederek onlardan haksız menfaat temin etmektedir. Sanık, bazen hilesini daha da güçlendirmek için mağdurdan iş başvurusu için bazı belgeler ister, bazen de kendisini, işe almada yetkili biri olarak tanıtır. Sanığa haksız menfaatin banka yoluyla gönderilmesi durumunda, banka sadece ödeme aracı olduğundan, TCK’nın 158/1-f, son maddesi kapsamında bankanın aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçu yerine basit dolandırıcılık suçu oluşacaktır.
Sanık, bu dolandırıcılığı gerçekleştirirken bir kamu kurumunu maddi varlığını kullanarak suçu işlerse, bu durumda eylem, TCK’nın 158/1-d maddesi kapsamında kalır, örneğin, sanık, bir kamu kurumunda görevli olduğuna dair, o kurumun belgesini sahte olarak düzenler ve mağduru bu belgeyle kandırırsa nitelikli dolandırıcılık suçu oluşacaktır.
Sanık, o anda karşısındaki birden fazla kişiye, aynı sözleri söyleyerek kandırıp haksız menfaat temin ederse; TCK’nın 43/2. maddesi kapsamında zincirleme dolandırıcılık suçu oluşacaktır, bu durumda, mağdurlar tarafından değişik tarihlerde haksız menfaatin sanığa verilmesinin bir önemi yoktur. Önemli olan sanığm hileli hareketleri aynı anda bütün mağdurlara karşı yapıp yapmadığıdır.
Sanığın, bir mağdura iş vaadinde bulunup haksız menfaat temin etmesinden sonra, o mağdurun gidip arkadaşına söyleyerek, o arkadaşının işe girmesini sağlamak için ondan aldığı parayı sanığa verirse, bu üçüncü kişi hiçbir şekilde sanıkla muhatap olmazsa, sanığın bu üçüncü kişiye karşı hileli bir hareketi bulunmadığından bu kişiye yönelik eylem, ayrı bir dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır.
Sanığın, mağdurlarla ayn zamanlarda muhatap olarak ayrı ayrı haksız menfaat temin etmesi halinde, mağdur sayısınca dolandırıcılık suçu oluşacaktır.
Sanık, kendisinin önemli bir mevkide olduğunu belirttiği veya kendisinin açık bir şekilde bir makamda olduğunu söyleyerek iş bulma vaadiyle haksız menfaat temin etmesi halinde eylem, TCK’nın 157/1. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Buna rağmen, adını ya da makamını söylediği kamu görevlisini iyi tanıdığını söyleyerek iş bulma vaadiyle mağduru kandırırsa, eylem, TCK’nın 158/2. maddesi kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturur. Örneğin, sanık, kendisinin kaymakam olduğunu, ya da X yeri kaymakamı olduğunu söylemesi halinde veya bakanlıkta tanıdığı olduğunu söyleyerek haksız menfaat temin etmesi eylemi, basit dolandırıcılıktır. Fakat X yeri kaymakamını tanıdığını, X bakanım veya X yerindeki Y genel müdürünü tanıdığını söylerse eylem, TCK 158/2 maddesi kapsamında kalır. TCK 158/2 maddesi açısından, sanığın kendisinin önemli biri olduğunu değil önemli mevkide olan başka birini tanıdığını belirterek haksız menfaat temin etmeli ve bu başka birinin de ya açıkça adım söylemeli ya da makamını açıkça belirtmelidir. Örneğin Yargıtay’da tanıdığı daire başkanları olduğunu söylese, eylem, TCK 157/1 kapsamındadır, çünkü, bu kurumda, birden fazla daire başkanı vardır, eğer X dairesi başkanını tanıdığım söylerse, eylem TCK 158/2 maddesi kapsamında kalacaktır. Bu husustaki ayrıntılı açıklamaları ve ilgili kararları aşağıda ilgili bölümlerde aktaracağız.
Sanık, aynı mağdurdan, önce belli bir miktar haksız menfaat temin ettikten sonra aynı suç işleme kararıyla yine haksız menfaat temin ederse, bu durumda, TCK’nın 43/1, maddesi kapsamında zincirleme dolandırıcılık suçu oluşacaktır, fakat sanık baştan belirlediği parayı taksitler halinde mağdurdan alırsa, bu durumda tek bir suç işlenmiş olacaktır. Örneğin, sanık, para miktarım baştan belirlemeden, müştekiden, önce 100 TL, sonra 50 TL, sonra 200 TL isterse zincirleme suç oluşur. Eğer sanık, para miktarını 1.000 TL olarak baştan belirleyip, mağdurdan bu parayı taksit taksit alırsa, sanığa tek bir suçtan ceza verilecek, zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır.
Sanık, mağdur ve tanıkların ifadesi alınırken, özellikle bu tür eylemlerde, zincirleme suç, tek suç veya ayn suç oluşup oluşmadığının belirlenmesi açısından gerekli detay sorular sorulmalı, buna ilişkin kayıtlar getirtilmeli, TCK’nın 43. maddesi iddianamede gösterilmemiş ise, sanık ya da müdafiine ek savunma hakkı tanınmalıdır.
5237 sayılı TCK’nın aksine, mülga 765 sayılı TCK’da, iş bulma vaadiyle dolandırıcılık eylemi, nitelikli bir dolandırıcılık olarak kabul edilmekteydi.
Örnek olaylara bakacak olursak;
-Sanığın katılana fC Genel Müdürlüğü’nde tanıdıkları olduğunu, X Adliyesi’nde akrabasının hakim sava olarak çalıştığını söyleyerek iş bulma konusunda yardımcı olabileceği yönünde güven telkin edip karşılığında 3.000 TL para aldığı, aradan zaman geçmesine karşın katliam işe yerleştirmediği gibi aldığı parayı da iade etmeyerek katliam dolandırdığı iddia olunan somut olayda; tarafsızlığı konusunda şüphe bulunmayan tanık H. beyanında, sanığın K. Genel Müdürlüğü’nde ve X Adliyesi’nde tanıdıklarının olduğunu söylediğini beyan etmesi karşısında sanığın eyleminin 157/1. madde kapsamında kalan dolandırıcılık suçunu oluşturduğu yönünde mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 08/07/2014 Tarih ve 2012/20837 Esas, 2014/13708 Karar sayılı karar)
-Sanığın, katılana çalışmadığı halde X Teşkilatında çalıştığını, kendisini kamu kuramlarında işe koyacağını söyleyerek aldatıp iş bulma vaadiyle katılandan toplam 4.000 TL para almak suretiyle basit dolandırıcılık suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 26/11/2014 Tarih ve 2013/3594 Esas, 2014/19761 Karar sayılı karar)
-Sanığın, iş bulmak amacıyla H. ilinden A. iline gelen şikayetçilerle yol sorma bahanesiyle tanıştığı, konuştukları esnada şikayetçilere otelde çalışmak isteyip istemediklerini sorduğu, şikayetçilerin kabul etmesi üzerine sağlık raporu alınması gerektiğini söyleyerek, şikayetçilere ait nüfus cüzdanları ile 110 TL şikayetçi İ’ye, 65 TL şikayetçi İ’ye ait olmak üzere toplam 175 TL parayı alarak hastane işlerini halletmek üzere uzaklaştığı, şikayetçilerin hastaneye gittiklerinde pazar günü sağlık raporu verilmediğini öğrendikleri, bu suretle sanığın iki şikayetçiye yönelik olarak dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; şikayetçi beyanları, sanık ikrarı ve tüm dosya kapsamına göre, sanık hakkında iki şikayetçiye yönelik olarak zincirleme nitelikte dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 05/11/2014 Tarih ve 2013/2392 Esas, 2014/18131 Karar sayılı karar)
-Şikayetçinin iş bulmak için A. iline geldiği, otogarda sanıkla karşılaştığı, şikayetçinin sanığa çalışmak için geldiğini söylemesi üzerine, sanığın bir otelde kendisine iş bulabileceğini, bunun için sağlık raporu alınması gerektiğini söylediği, şikayetçinin parası olmaması nedeniyle cep telefonunu satarak 150 TL’yi sanığa verdiği, sanığın katliam Devlet hastanesine götürdüğü, rapor işlemleri yapacağını söyleyip katılanın yanından ayrılan sanığın ortadan kaybolduğu olayda, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 01/04/2014 Tarih ve 2012/14716 Esas, 2014/6103 Karar sayılı karar)
-Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağına ilişkin 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinde yer alan düzenleme ve haksız menfaatin baştan belirlenmediği ve değişik tarihlerde aynı kast altında menfaat talep edilmesi halinde TCK’nın 43. maddesinin uygulanacağı; baştan belirlenen haksız menfaatin değişik fasılalarla katılanlardan istenmesi halinde, zincirleme suç koşullarının oluşmayacağı, sanıkların müştekileri ayrı ayrı ortamlarda aldatması halinde suç çokluğunun söz konusu olacağı nazara alınarak; birbirlerini önceden tanıyan şikayetçilerin dosyadaki ifadelerinden sanığın şikayetçileri aynı anda mı yoksa değişik zamanlarda mı kandırarak para aldığını açık ve net bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, şikayetçilerin yeniden beyanlarına başvurularak, sanığın kendilerine yönelik hileli hareketleri ve menfaat teminini aynı anda yapıp yapmadıklarının açıklattırılması ve sanık ile şikayetçiler arasında işe alınma karşılığında verilecek olan paranın baştan ne kadar belirlendiği, baştaki anlaşma kapsamında verilip verilmediği hususlarının kesin olarak tespit edilmesinden sonra sanığın hukuki durumunu tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 14/10/2014 Tarih ve 2013/1352 Esas, 2014/16311 Karar sayılı karar)
-Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağına ilişkin 5237 sayılı TCK’nın 43/2. maddesinde yer alan düzenleme ve haksız menfaatin baştan belirlenmediği ve değişik tarihlerde aynı kast altında menfaat talep edilmesi halinde TCK’nın 43. maddesinin uygulanacağı; baştan belirlenen haksız menfaatin değişik fasılalarla katılanlardan istenmesi halinde, zincirleme suç koşullarının oluşmayacağı, sanıkların müştekileri ayrı ayrı ortamlarda aldatması halinde suç çokluğunun söz konusu olacağı nazara alınarak; birbirlerini önceden tanıyan katılanların dosyadaki ifadelerinden sanıkların katılanları aynı anda mı yoksa değişik zamanlarda mı kandırarak para aldıklarının açık ve net bir şekilde anlaşılamaması nedeniyle, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespiti bakımından, katılanların yeniden beyanlarına başvurularak, sanıkların kendilerine yönelik hileli hareketleri ve menfaat teminini aynı anda yapıp yapmadıklarının açıklattırılması ve sanıklar ile katılanlar arasında işe alınma karşılığında verilecek olan paranın baştan ne kadar belirlendiği, katılanlar tarafından peyder pey verilen paraların, baştaki anlaşma kapsamında verilip verilmediği hususlarının kesin olarak tespit edilmesinden sonra sanıkların hukuki durumlarının tayın ve takdirinin gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 14/10/2014 Tarih ve 2014/11962 Esas, 2014/14500 Karar sayılı karar)
2.1.8. Evlenme Vaadiyle Kandırıp Menfaat Temin Etme
Bu nitelikteki dosyalarda; sanık, mağdurla evleneceğini vadedip ondan haksız menfaat temin ettikten sonra ortadan kaybolmaktadır. Bu durumda, gerçekte mağdurla evlenen ama çok kısa bir süre içinde değişik nedenlerle ayrılan kişileri ayrı bir noktada değerlendirmek gerekir, burada sanığın kastına bakılmalıdır, sanık gerçekte evlenme amacı mı taşıyor yoksa mağduru dolandırma amacıyla mı hareket ediyor hususu araştırılmalıdır. Sanık, mağdurla evlenme amacıyla bir araya gelip, daha sonra mağdurla anlaşamadığı için evden ayrılırsa, bu durumda suçun unsurları oluşmayacağından beraat kararı verilmesi gerekecektir.
-Sanık ile müştekinin olaydan bir süre önce .. ilinde tesadüfen karşılaştıkları, konuşmaya başladıkları, sanığın müştekiye kendini emekli imam olarak bildirdiği, müştekiye evli olup olmadığını sorduğu, müştekinin eşinin iki yıl önce öldüğünü söylemesi üzerine bekar olan baldızının bulunduğunu, onunla evlenmesinin mümkün olduğunu söylediği, müştekinin de sanığa inandığı ve teklifini kabul ettiği, ertesi gün görüşmelerinde sanığın müştekiye K. Ilçesi’ne gelmesi gerektiğini bildirdiği, müştekinin de daha sonra İstanbul’dan K. Ilçesi’ne geldiği, sabah sanığın müştekiyi otogarda karşıladığı, birlikte şehir merkezine geldikleri, burada bir parkta oturdukları, sanığın tatlı siparişi verdiğini söyleyerek müştekiden para talep ettiği, müştekinin de 700 TL para ile 100 Euroyu sanığa verdiği, sanığın aldığı parayı cebine koyduğu, daha sonra evleneceği kadın ile tatlıyı alıp getireceğini söyleyerek sanığın yanından ayrılıp yürümeye başladığı ancak bir süre sonra sanığın aynı olaylar nedeniyle ihbarını alan polisler tarafından yakalandığı, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanık ve müşteki beyanları ile tüm dosya kapsamına göre, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiği anlaşılmakla hakkında verilen mahkumiyet kararında bir isabetsizlik görülmemiş tir. (Yargıtay 15. CD, 09/06/2014 Tarih ve 2012/18747 Esas, 2014/11382 Karar sayılı karar)
2.1.9. Kendisini Kamu Görevlisi Gibi Tanıtarak Menfaat Temin Etme
Somut olayda; sanığın katılanlardan E. ile kendisini eski… Başkanı Ö.İ’nin yeğeni olduğunu, kendisinin de .. Müsteşarlığında eksper olup çevresinin geniş olmakla, kendilerini sözleşmeli eleman olarak işe ayırabileceğini söyleyerek para alması, daha sonrada Erman’dan olayı duyan diğer katılanlardan R. A., M. A. ve İ. K. ile aynı şekilde görüşerek iş bulacağı vaadiyle menfaat sağladığı, bu kişiler dışındaki katılanların ise Erman ile görüşüp onun tarafından sanığın iş bulduğuna dair beyanına göre E’ye evrak ve paraları vermeleri, sanığın bu kişilerden bazılarıyla telefonla görüşmesi şeklinde gerçekleştiği iddia edilen olayda,
Dosya içeriğine katılanların anlatımları ve sanık savunmasına göre, sanığın katmanlardan E. İ., R. A., M. A. ve İ. K. ile doğrudan görüşüp, kendisinin eski… Başkanı Ö.İ’nin yeğeni olup kendilerini işe yerleştireceği vaadiyle para alması yanında, diğer katılanların da sanığın iş bulacağını duyarak sanıkla ve katılan E. ile temas kurmak suretiyle görüşerek işe girebilmek için sanığa evrak ve para vermelerinde, sanığın Ö.İ’den zaten eski … başkanı diye söz etmesi yanında, bu kişinin … başkanlığının 2002 ve öncesine ait olup suç tarihinin de 2011 sonrası olması karşısında, suç tarihi itibariyle Ö.İ’nin kamu görevlisi olmadığı, sanığın da görevde bulunan kişi adı kullanarak iş bulma vaadinde bulunmadığı hususunun sabit olduğunun anlaşılması karşısında, sanığın oluşu kabul edilen eylemlerinde TCK’nın 158/2 maddesinin unsurları itibariyle oluşmadığı, tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye bu kısım itibariyle iştirak edilmemiş olup, sanığın tüm katılanlara karşı eyleminin basit dolandırıcılık suçu vasfında bulunduğunun gözetilmemesi suretiyle yazılı şekilde TCK’nın 158/2 maddesi uyarınca hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 10/03/2014 Tarih ve 2014/2940 Esas, 2014/4313 Karar sayılı karar)
2.1.10. Kontör Dolandırıcılığı
-Sanık, mağduru etkileyebilmek için, müştekiye, bilgilerinin terör örgütünün eline geçtiğini, kendilerinin polis, hakim ya da savcı olduğunu tanıtarak haksız menfaat temin etmektedirler.
Bu nitelikteki olaylarda, sanığın telefon görüşmesini yaptığı cihazın kim tarafından kullanıldığı büyük önem taşımaktadır. Telefon cihazının kimliği (IMEI numarası) şikâyetçi beyanı, cihazın kullanıldığı hattın kullanımını gösteren iletişim kayıtları, cihazın fatura veya garanti belgesi ile belirlenmektedir. Şikayetçi, çalındığını beyan ettiği cihazın IMEI numarasını bilmiyorsa, olay tarihine kadar cihazı hangi sim kartla kullanıyorsa o numaraya göre araştırma yapılarak öncelikle cihazın IMEI numarası saptanmakta, olay sonrasında cihaza hangi SİM kartların takıldığının, abonelerin kimlik ve adreslerinin ikinci bir yazıyla ayrı ayrı şebekelerden sorulmaktadır. Bu araştırmaları yaptırmak için, GSM hattı veya cihazın IMEI numarasından her hangi birisinin mutlaka bilinmesi gerekmektedir. Telefon cihazlarının IMEI numaralan mağdurun ibraz ettiği belgelere, mağdurun beyanına veya mağdurun kullandığı hattın araştırılmasına göre saptanmaktadır. Buna rağmen uygulamada, cihazın IMEI numarasının belirlenmediği de görülmektedir.
Hangi suça ilişkin olursa olsun, sanığa ait telefondan kimlerle ve ne zaman görüştüğüne dair tespit mümkündür. İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması ile ilgili CMK’nm 135. maddesindeki sınırlamalar, iletişimin tespiti için geçerli değildir.
… yılı içinde emekli olan … Üniversitesi … Fakültesi eski hocalarından katılanın … tarihinde sabah saat 08.00 sıralarında adına kayıtlı … numaralı telefon hattından bir erkek şahıs tarafından arandığı, bu şahsın kendisini başkomiser olarak tanıtarak “sizin adınıza terör örgütü PKK yeşil pasaport çıkartmış, sizin Kuzey Irak’a gidip çıktığınız tespit edildi, bu olaylarla … C. savcısı X ilgileniyor, şimdi ona aktarıyorum” dediği ve telefonu başka şahsa verdiği, kendisini başsavcı olarak tanıtan diğer şahıs da katılana “cep telefonu numaranızın ikizi yapılmış, sizin adınıza çok miktarda tıbbi malzeme Kuzey Irak’a çıkarılmış, siz de birkaç kez giriş çıkış yapmışsınız, bu soruşturma ile ben ilgileniyorum, bunu yaparken teknik takip yapılacak, bunun için kontör göndermeniz gerekir, bu işi gizli tutun aksi halde … davası ile ilişkilendirilecek” kendisini başsavcı olarak tanıtan kişinin bu işi halletmek için D. iline gideceğini söylediği, katılandan ayrıca telefonu sürekli açık tutulmasını istediği, bu şahısların konuşmalarından etkilenen katılanın panik halinde kontör almak için D. ilçesinden çıkıp 8 km uzaklıktaki Ç. Beldesine giderek X şirketine ait… toplam 3.344 TL tutarında hazır kart alarak şifrelerini telefonda konuşan kişiye bildirdiği, ayrıca telefondaki şahsın birden fazla telefon numarası yazdırıp bunlara da 500 lük kontör aktarılmasını istediği, ertesi günü bu şahsın tekrar arayarak D. ilinde olduğunu, D. ilinde bazı şahısların yakalandığını ve bazı isimler bildirdiklerini, bilgisayarlarda da adına çeşitli bankalarda hesaplar açıldığını ve bu hesaplara büyük ölçüde döviz transferi yapıldığını, bunları takip ettiklerini belirtip ondan yeniden kontör yüklemesi gerektiğini ayrıca varsa banka hesap numarasını sorduğu, katılanın da K. ilçesi X Bankası … şubesinde 50.000 TL hesabı olduğunu söylemesi üzerine paranın güvenliği açısından buradan çekilip emniyetli bir hesaba aktarılması gerektiğini soruşturma ile ilgili olmak üzere kendisinin de İ. iline geleceğini söylediği, bunun üzerine katılan pazartesi günü adı geçen bankaya giderek hesabındaki 50.000 TL yi çektiği, bu arada katliam tekrar arayan şahsın ” bu parayı yem olarak kullanacağız parayı M. yerinde İ. Spor Merkezi yakınındaki parkta çalılıkların arasına bırak bu arada arkana bakma ” dediği, bunun üzerine katılanın söz konusu yerdeki parka yöneldiği arkasına da bakmadan istenilen yere çalılıkların arasına 50.000 TL bırakıp ayrıldığı, paranın buradan alındığı, ertesi günü katılan tekrara aranıp kontöre ihtiyaçları olduğu, Z şirketi hattının iptal edilmesi gerektiği söylendiği, Z şirketi hattı ile ilgili telefon kartı ve bu kartın takılı olduğu telefonunu denize atan katılanın, başına gelen bu durumu eşi tanık A.O.’ya anlattığı, tanığın yaptığı şahsi araştırma sonucunda .. Adliye’sinde A.Ç. isimli bir savcının bulunmadığını öğrenince eşinin dolandırıldığını düşünerek durumu emniyet müdürlüğünü ihbar ettiği, şahısların katliam tekrar arayıp para talebinde bulundukları, bunun üzerine katliam ile irtibatı kesmeyen polis memurları katliam şahısların istediği parayı hazır etme ve isteklere yere bırakma nasıl davranacağı konusunda bilgilendirdikleri, bunun üzerine katılan tarafından hazırlanan zarf .. yakınında daha önceden istendiği şekilde çalının arkasına bırakıldığı, katılanın ayrılmasından kısa bir süre sonra zarfın bulunduğu yere gelen sanık F.K. bu zarfı aldığı sırada polis memurları tarafından yakalandığı olayda; sanık F.K/nin eyleminin zincirleme şekilde dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna, diğer sanık A.B.’nin ise atılı suçu işlediğine dair savunmasının aksine inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığından beraatine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 09/12/2014 Tarih ve 2013/5122 Esas, 2014/20678 Karar sayılı karar).
-Sanıkların katliam arayarak kendilerini polis olarak tanıttıktan sonra, katılana arkadaki telsiz sesleri fonu eşliğinde bazı şahısların kimlik bilgilerini ele geçirdiklerini, yurt dışında şirketler kurmak suretiyle kendisini borçlandırdıklarını, bu şahısları yakalamak için operasyon başlattıklarını, bankada bulunan parayı hiç kimse ile konuşmadan çekerek verdikleri hesap numarasına yatırmasını söylemeleri üzerine katılanların B. ilçesine giderek bankadan parasını çektiği, bu sırada katılanın eşiyle yaptığı konferans görüşmesinde evde polislerin arama yaptıklarını eşinin kendisine bildirmesi üzerine sanıklara daha fazla inanan katılanın S. il merkezine giderek sanıkların yönlendirmesiyle vermiş oldukları hesap numaralarına para yatırmaya başladığı, bu kapsamda sanık A.F/nin, x bankasındaki hesabına 10.000 TL, Y bankasındaki hesabına ise 15.000 TL yatırdığı; 15.015 lirayı ise, sanık Y.Ö/nün Z bankasındaki hesabına gönderdiği, ayrıca 1.400 TL tutarındaki telefon kontörünü sanıkların bildirdiği çeşitli telefonlara yüklediği, sanık A.F/nin 25.000 TL’yi bankadan çekebilmesine karşın, sanık Y.Ö/nün hesabına yatırılan paranın bloke edilmesi nedeniyle çekilemediği, sanık A.nın katılan tarafından yatırılan parayı … ilindeki iki farklı bankadan çektiğini kabul ettiği anlaşıldığından, sanıkların eylemlerinin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 02/06/2014 Tarih ve 2014/9722 Esas, 2014/10874 Karar sayılı karar)
-Kontör dolandırıcılığında, hattın kim tarafından kullanıldığı, olayda örgütsel bir ilişki bulunup bulunmadığı, hattı fiili olarak kullanan kişi ile hattın resmi sahibi arasında irtibat bulunup bulunmadığı hususları önem taşımaktadır.
Somut olayda; … ilçesinde oturan sanığın, … günü saat 11.50 sıralarında, katılan M.T/yi … numaralı telefondan arayarak, kendisini savcı M.O olarak tanıttıktan sonra, adına açılmış kartlar bulunduğunu, bu kartlarla terör örgütünün işlem yaptığını, bunları yakalayabilmek için bazı telefon numaralarına para yatırması gerektiğini söylemesi üzerine katılanın, kartsız işlemlerle sanığın belirttiği çok sayıdaki GSM hattına 9.500,00 TL civarında para yüklediği, dolandırıldığını anlayınca da, şikayette bulunmak ve zaman kazanmak amacıyla eşi olan tanık K.T. ile sanığın telefonla konuşmasını sağladığı, bu süreçte sanığın tanığı değişik hatlardan arayarak tanığa açık hat kullandığını, bu hatların güvenilir olduğunu, bir şey olduğunda hattı kendisinin kullanmadığını belirttiği takdirde işten kurtulabileceğini söylediği, bu şekilde yaşanan telefon trafiğinin ardından tanık ile sanığın … tarihinde A. ilinde buluşmaya karar verdiklerinden aynı gün saat 21.50’de … havaalanında güvenlik görevlilerince yakalandığı, ancak sanığın … ilçesinde olduğu sırada, … günü öğlen saatlerinde A ilinde oturan katılan Î.G/nin kullanmakta olduğu … numaralı telefonu, … no’lu GSM hattından arayarak kendisini … karakolundan polis memuru M.Ç olarak tanıttıktan sonra adına 3 adet telefon hattı çıkartıldığını, bunları ve kimlik bilgilerini kullanarak insanların dolandırıldığını, bu kişileri takip edip, operasyon yaptıklarını, bankaya giderek ATM’den kontör göndermesi gerektiğini söylediği, katılanın buna inanmaması üzerine kendisini savcı M.Y. olarak tanıtan birisine telefonu aktardığı, bu yüzden endişeye kapılan ancak söyleneni ATM başında yapmakta tereddüt eden İ.Ö/nün emniyette görevli bir arkadaşını araması üzerine dolandırılmaya çalışıldığını öğrenip işlem yapmayarak şikayette bulunduğu, yine aynı gün saat 14:00 sıralarında sanığın bu kez … numaralı hat ile … Merkez Komutanlığında çalışan katılan S.Ö/nün kullandığı cep telefonunu arayarak kendisini 1 İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru olarak tanıttıktan sonra, katılana kullandığı telefonun başka biri adına kayıtlı olduğunu,… bankası hesabından terör örgütüne para havalesi yapıldığını, takibe alınmış olduğunu, bu nedenle … bankasından havale işlemleri yapıp karakola gelmesini söylediği, buna inanan katılanın hatırlayamadığı GSM hattına … Bankası … şubesi ATM’sinden kartsız işlemle 1.575,00 TL gönderdiği, daha sonra şüphelenerek … karakoluna gittiğinde M.Ç. isminde bir polis memurunun olmadığını anlayarak şikayetçi olduğu, sanığın yakalandığı sırada üzerinde çıkan telefonların IMEI numaralarının HTS incelemelerinde, gerek katılanlar S. ve B. ile konuşmuş olduğu, gerekse de tanık K. ile … tarihinde görüştüğü … numaralı hattı kullanmış olduğunun tespit edildiği, tanık ile katılanların ifadelerinde, telefonda konuştukları kişinin sesinin sanığın sesiyle birebir örtüştüğünü belirttikleri anlaşıldığından, sanığın katılanlardan M. ve S/ye yönelik eylemlerinin dolandırıcılık, B.’ye karşı ise dolandırıcılığa teşebbüs suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 05/05/2014 Tarih ve 2014/8936 Esas, 2014/8767 Karar sayılı karar)
-Kendisini polis olarak tanıtıp değişik bahanelerle kontör istenmesi eylemi, diğer koşullar bulunmuyor ise, TCK 157/1 maddesi kapsamındadır.
Sanık C.G.’nin, adına kayıtlı olan … numaralı telefon ile mağdur S.G.’nin kullanmakta olduğu … nolu telefonu arayarak kendisini … Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olarak tanıttıktan sonra mağdurun kullanmakta olduğu telefonla eşine uygunsuz mesajlar çekildiğini soruşturma yürüttüklerini internetten çekilen mesajı tespit edebilmek için sonradan bedeli emniyetten ödenmek kaydıyla toplam 36 adet, her biri 250’lik olmak üzere kontör istediği, mağdurun bu kontörleri gönderdiği, 8 adet daha istediğinde mağdurun durumu polise bildirdiği, sanık C/nin bu şekilde üzerine atılı dolandırıcılık suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 11/06/2014 Tarih ve 2012/17758 Esas, 2014/11673 Karar sayılı karar)
-Kontör dolandırıcılığında, telefon numarasının kim adına kayıtlı olduğu, filen numaranın kimin tarafından kullanıldığı, abonelik sözleşmesindeki imzanın kime ait olduğu önemlidir.
Katılanın, sanığa ait olduğu tespit edilen … numaralı hattan arandığı, kullandığı telefon ile üst düzey komutanların aranarak ve SMS gönderilerek hakaret edildiğinin söylendiği, arkadan gelen telsiz sesleri ve polis konuşmaları ile güven telkin edilip, faillerin yakalanması için kontör istendiği, katılanın toplamda 26 adet 250 kontör ve 5 adet de 100 kontör şifresini sanığa verdiğinin iddia edildiği somut olayda; sanığın, kendisinden habersiz olarak adına hat çıkartılıp kullanıldığını savunmasına karşın, sanığa ait abone sözleşmesinin aslı getirtilip imza ve yazılar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp, bu hatta ilişkin iletişimin tespiti kayıtlarından bu numara ile görüşen şahıslar tespit edilip fiilen suça konu numarayı kimin kullandığı, baz istasyonu bilgilerine göre de sanığın adresinin bulunduğu yerden sinyal verilip verilmediği araştırılmadan sadece sanığın savunmasına itibar edilerek yazılı şekilde beraat hükmü kurulması, (Yargıtay 15. CD, 25/12/2014 Tarih ve 2013/6434 Esas, 2014/22194 Karar sayılı karar).
2.1.11 Aracın Kilometresini Düşürmek Suretiyle Dolandırıcılık
-Sanığın, müştekiye sattığı aracın kilometresini indirmek suretiyle haksız menfaat temin etmesinde dolandırıcılık suçu oluşur.
Katılanların galericilik yapan sanıktan 1.5.300 TL bedel karşılığında araç satın aldığı, aracın alındıktan sonra yapılan kontrolünde 72.000 kilometrede olduğunun anlaşıldığı, şikayetçinin bir arızası nedeniyle aracı servise götürdüğü, burada yapılan kontrolde aracın 100,000 kilometrede olduğu, bakımının 2008 yılında yapıldığının anlaşıldığı, sanığın aracın kilometresini değiştirmek suretiyle kendisine haksız yarar sağladığı ve bu eylemiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanığın aracın kilometresinde oynama yaparak hile yaptığı, bu şekilde katılanın denetim imkanını ortadan kaldırdığı, özel bir bakım sayesinde durumun farkedildiği dikkate alınarak, dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile sanığın TCK’nın 157/1 maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, (Yargıtay 15. CD, 10/09/2014 Tarih ve 2013/3449 Esas, 2014/14378 Karar sayılı karar)
-Sanık S.’nin, kendisine ait 2006 model … marka ve yaklaşık 160.000 km’deki aracını, göstergesinde oynama yaparak 84.478 km’ye indirdikten sonra değerinin üzerinde 14.500 TL’ye … tarihli noter satış sözleşmesiyle katılan S/ye sattığı, katılanın aracı almadan önce A. ilinde özel bir serviste test ettirdiğinde kilometresinin normal göründüğü, bunun üzerine aracı satın aldığı, katılanın sonradan aracı Ç. ilinde bulunan … servisine incelettirdiğinde aracın 19.01.2009 tarihi itibariyle 150.380 km’de olduğunun anlaşıldığı, böylece sanığın basit bir incelemeyle anlaşılamayacak ve ancak teknik inceleme sonucu tespiti mümkün olacak şekilde yüksek olan kilometre göstergesini teknik müdahale ile düşürterek aracını gerçek değerinin üzerinde sattığı sabit olmakla dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 03/07/2014 Tarih ve 2012/21255 Esas, 2014/13286 Karar sayılı karar)
-Kilometresi indirilmiş aracın internet aracılığı ile satışa çıkarılması halinde, TCK’nın 158/1-f maddesinin tartışılması gerekir, eğer ilandan sonra sanıkla mağdur bir şekilde yüz yüze gelmişler ise eylem yine TCK 157/1 kapsamında kalacaktır.
Sanıkların hasarlı ve çok sayıda bakım gören aracı, kilometresinde de oynama yapmak suretiyle hileli hareketlerle katılana sattıklarının iddia edildiği somut olayda; katılanın ifadesinde suça konu aracı www.araba.com adresinden görerek beğendiğini, ancak belirtilen özellikleri taşımadığını aldıktan sonra yaptırdığı kontrolde anladığını beyan etmesi karşısında; suça konu araca ilişkin ilan incelenerek, niteliğine göre eylemin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-f maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesi’ne ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 30/01/2014 Tarih ve 2012/10091 Esas, 2014/1536 Karar sayılı karar).
Sanığın aracını satmak için internet ortamında ilan verdiği, aracın 84,500 kilometrede ve kazasız olduğunu ifade ettiği, bunu gören katılanın aracı almak için sanıkla görüştüğü, 19.750 TL bedelle alma konusunda anlaştıkları, … tarihinde noter satışı yapılarak katılanın aracı aldığı, katılanın 04/02/2008 tarihinde aracı muayene için servise götürdüğünde, önceden iki kez kaza yapmış ve kilometresinin de 25/06/2006 tarihli servis kaydına göre 94.000 olup, sanığın kilometreyi düşürüp kazayı gizleyerek katılanı dolandırdığının iddia edildiği olayda, sanığın katılan tarafından aracı satın alırken kontrol etmesine engel olmayıp atılı suçun unsuru olan hilenin bulunmadığı, bu nedenle dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmadığından sanığın beraatine dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir, (Yargıtay 15. CD, 03/03/2014 Tarih ve 2012/17771 Esas, 2014/3761 Karar sayılı karar)
2.1.12. Hasarlı Aracın Mağdura Hasarsız Diyerek Satılması
-Sanık, hasarlı aracı hasarsız diyerek müştekiye satmış ise, olayın durumu ve yapılan hileye göre, eylemin hukuki ihtilaf kapsamında kalıp kalmadığı tartışılmalıdır.
Katılanın, sanığın ortağı ve aynı zamanda yetkili temsilcisi olduğu Ü. Otomotiv adlı şirketten sıfır kilometre olarak bir araç satın aldığı, bu aracı yaklaşık iki yıl kadar kullandıktan sonra satışa çıkardığı, söz konusu araca müşteri çıkması üzerine … yetkili servisi olan İ. A.Ş. İsimli servise götürdüğü, burada yapılan kontrol sonucu araçta vuruk izleri olduğu ve birçok yerinin boyalı olduğunun tespit edilerek tutanağa bağlandığı, sanığın yetkilisi olduğu Ü. Otomotiv A.Ş’den temin edilen kayıtlara göre aracın satışından sonra da rutin bakım ve muayenelerinin Ü. Otomotive ait serviste yapıldığı, bu şekilde sanığın müşterisi olan katılana esasen hasarlı olan ve bu halde iken bakım ve boyaması yapılan aracı yeni” 0 ” kilometre araç olarak yetkilisi olduğu şirket adına pazarlayıp satarak menfaat temin ettiğinin iddia edildiği olayda, sanığın doğrudan katılana yönelik hileli bir davranışının bulunmadığı, katılanın basit bir inceleme ile araç üzerindeki değişikliği tespit ettirebileceği ve bu haliyle hilenin yoğun ve ustaca olmadığı, katılanın iradesini fesada uğratacak nitelikte bulunmadığı, katılanın denetleme olanağını ortadan kaldırmadığı, diğer taraftan katılanın söz konusu aracı yaklaşık iki yıl süreyle kullanmış olduğu göz önüne alındığında bu süre zarfında kaza yapma ve herhangi bir serviste tamir ettirip aracı boyatma ihtimalinin de mevcut olduğu, tüm bu nedenlerle dolandırıcılık suçunun unsurlannın oluşmadığı, somut olayda tüketici mahkemelerinde halli gereken ayıplı bir malın satılması ihtilafının bulunduğu, katılanın hukuk mahkemelerinde her zaman dava açıp ispatlaması halinde zararım tazmin ettirme ihtimalinin bulunduğu gerekçelerine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 16/01/2014 Tarih ve 2012/10599 Esas, 2014/479 Karar sayılı karar)
2.1.13. Kapıdan Satış Suretiyle Dolandırıcılık
-Kapıdan satış yapan sanık hileli hareketler yapar, mağdura hediye vs çıkacağını söyler veya değerli bir ürünü fahiş bir fiyata satar ise, bu durumda dolandırıcılık suçu oluşur, eğer bir şirketin faaliyeti çerçevesinde suç işlenmişse eylemin TCK’nın 158/1-h maddesi kapsamında kalacağı gözetilmelidir.
Sanığın, kapıdan satış işi yapan D. Limited Şirketi isimli bir şirketinin bulunduğu, sa-nagm işyerinde çalışan temyiz dışı D.ln, sanığın talimatıyla, seksen iki yaşında olan mağdurun evine gelerek, kapıdan satış elemanı olduğunu, yakında yeni bir işyeri açtıklarını, yapılan hediye çekilişinde mağdura hediye çıktığını, hediyenin alınması için de bir alışveriş yapılması gerektiğini belirterek gerçekte 100 TL değerindeki elektrikli süpürgeyi mağdura 825 Tl/ye verdiği, yanında hediye olarak verdiği mini fırının da aslında 30 TL değerinde okluğu, mağdurun sözleşmeyi imzaladıktan sonra fiyatı öğrendiği, gelen elemanın, bir hafta sonra garantiyi getireceklerini, bu süre içinde kutuyu açmamalarını, kutunun içinde … marka halı yıkama makinesinin bulunduğunu, ayda sadece 20 TL taksit ödeneceğini söylediği, buna inanan mağdur ve eşinin kutuyu açmadıklan, mağdurun, D/ye 20 TL peşin para verdiği, bir süre sonra kutuyu atıklarında, içinde değersiz bir eşyanın bulunduğu ve söz konusu eşyanın belirtilen özelliklere haiz olmadığının görüldüğü, bir süre sonra da sanığın mağdurun evine gelerek ayda 100 TL ödeme yapılmasını, aksi halde icraya vereceklerini söylediği, böylece sanığın, temyiz dışı Dilekle birlikte eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek, hediye çekilişi bahanesiyle mağduru kandırıp, onun okuma yazma bilmemesi ve yaşlı olmasından da yararlanarak, getirdikleri ürün hakkında yanlış bilgiler verip kutuyu açmamalannı söyledikleri, 20 TL parasını aldıktan sonra da aylık 100 TL para isteyerek haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçuna iştirak ettiğinin iddia edildiği olayda, sanık, mağdur ve tanık beyanlan ile tüm dosya kapsamına göre, suçun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır. (Yargıtay 15. CD, 02/07/2014 Tarih ve 2012/20977 Esas, 2014/13122 Karar sayılı karar)
– Sanık M/nin katılana daha önceden kapıdan satış yaptığı tansiyon aletinin taksitlerini düzenli ödediği bahanesiyle, satış elemanı olarak çalıştığı iş yerinin sahibi olan sanık B. ile katılanı tanıştırdığı, sanık B/nin beyaz eşya satışıyla ilgili iş yerinin bulunduğunu, halen bir kampanyalannın bulunduğunu, 790 TL vergi ödediği takdirde bir adet çamaşır makinesi, bir adet televizyon ve bir adet halı yıkama makinesi alabileceğini söylediği, katılanın da kabul ettiği, katılana sözleşme ve 780 TL değerinde senet imzalattıktan sonra, hediye olduğunu söyledikleri bir adet su ısıtıcısı ve bir adet… marka elektrik süpürgesi verdikleri, katılanın bir süre beklemesine ve taksitlerinin bir kısmını ödemiş olmasına rağmen kendisine vaat edilen eşyaların teslim edilmemiş olması nedeniyle sanık B/ye ait iş yerine gittiği, sanıkların geçmiş tarihli düzenlenmiş sözleşmeleri katılana verdikleri, sözleşmede sanık M/nin imzasının bulunduğu, sözleşmede bir adet … marka elektrik süpürgesinin 390 TL’ye satıldığının belirtildiği, oysa bunun gerçek değerinin 90 TL olduğu, diğer sözleşmede bir adet ketılın değerinin 390 TL olduğunun belirtildiği, gerçek değerinin 50 TL olduğu, sanıkların sadece vergisini ödeyerek çamaşır makinesi, televizyon ve halı yıkama makinesi vereceklerini söyleyerek katılandan 780 TL değerinde senet aldıklan ve vadettikleri eşya yerine katılanın istemediği hediye olarak verdiklerini söyledikleri 140 TL değerindeki su ısıtıcısı ve el süpürgesi verdikleri olayda, dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 01/04/2014 Tarih ve 2012/14731 Esas, 2014/6107 Karar sayılı karar)
-Suç tarihleri itibariyle kapıdan satış yetkileri iptal edilen K. Limited Şirketi’nde pazarlamacı olarak çalışan sanığın, katılanların ikametlerine farklı tarihlerde giderek çekilişle ev eşyası vereceklerini söyleyerek bir zarf çektirdiği, her birine koltuk takımı, fırın ve buzdolabı gibi nispeten daha pahalı olan hediyeler kazandıklarını söyleyerek, şimdilik kaydıyla tencere seti ve mini fırın gibi ürünler teslim ederek güven oluşturdukları, akabinde katmanlardan bir miktar nakit para alıp, taksitli satış sözleşmesi ve bono imzalattıktan sonra, herhangi bir fatura ya da sözleşme örneği vermeksizin, şirketin posta çeki hesabının yazılı olduğu kağıt parçası verdikten sonra ücreti bu hesaba yatırmaları gerektiğini, şimdilik kaydıyla verdikleri ürünleri açmadan yeni açılacak mağazaya getirdiklerinde kendilerine çekilişle kazandıkları asıl ürünün teslim edileceğini söyleyerek hileli hareketlerle haksız menfaat temin ettiğinin anlaşılması karşısında, sanığın her bir katılana yönelik eylemi nedeniyle ayrı ayrı dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine dair kabulde isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 06/03/2014 Tarih ve 2012/9534 Esas, 2014/4151 Karar sayılı karar)
-Sanıkların, … tarihinde katılan A.S/nin ikamet ettiği M. köyüne … plakalı araç ile geldikleri, kendilerini katılana B. ilçe merkezinde faaliyet gösteren K. mobilyada çalışan elamanlar olarak tanıttıkları, kapıdan satış yaptıklarını söyledikleri, katılana kampanyaları olduğunu belirterek 5-6 adet zarf içerisinden çekiliş yaptırdıkları, katılana 36 parça yemek takımı kazandığını söyledikleri, bilahare katılan’a başka kampanyalarının da olduğunu söyleyerek kendisine bir adet buzdolabı, 1 adet derin dondurucu, 1 adet bulaşık makinası ve 2 adet kanepe teslim edeceklerini vaadederek katılandan 1.500,00 TL para istedikleri, katilarım sanıklara 1.250,00 TL para verdiği, ancak sanıklann katılana vaadettikleri eşyalan teslim etmedikleri, sanıklann bu şekilde hileli söz ve davranışlarla ikna ettikleri katılandan haksız menfaat elde ettikleri anlaşılmakla, üzerilerine atılı suçun sübut bulduğuna dair kabul ve uygulamada bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 11/02/2014 Tarih ve 2012/8471 Esas, 2014/2379 Karar sayılı karar)
-Sanık, ürünü piyasa fiyatına göre fahiş bir fiyata satmış ise dolandırıcılık kastının var olduğu kabul edilmelidir.
Sanığın, çalıştığı pazarlama şirketinin temsilcisi olarak eşi ile birlikte yaşayan katılana masaj aleti ile zayıflama kemeri verip ücretin 50.00 TL’sini peşin aldığı, kalan 310 TL’nin de on taksit halinde ödeneceğine dair 22/04/2009 tarihli kapıdan satış sözleşmesini imzalattığı, kalan taksitlerin ödenmemesi üzerine; şirketin, 23/08/2009 tarihli icra takibi öncesi son ödeme uyarısı gönderdiği iddia edilen somut olayda; katılanın eşi olan F.C. İle sanığın yanında bulunduğu iddia edilen bayanın açık kimlik ve adres bilgileri tespit edilerek tanık sıfatıyla duruşmaya çağrılmaları suretiyle bilgi ve görgülerinin sorulması, satış sözleşmesine konu masaj aleti ve zayıflama kemerinin rayiç bedel üzerinden satılıp satılmadığının anlaşılması açısından sözleşmenin yapıldığı tarihteki piyasa değerlerinin araştırılıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi, (Yargıtay 15. CD, 30/04/2014 Tarih ve 2012/16354 Esas, 2014/8544 Karar sayılı karar)
Kapıdan satış yapan sanık herhangi bir hile kullanmadan normal ticari bir faaliyet yürütmüş ise, dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır.
Sanığın, suç tarihinde katılanın ikamet ettiği köye pazarlamacı olarak geldiği, akabinde katılana tombala çektirerek fırın çıktığını, ancak fırını alabilmesi için kendisinden eşya alması gerektiğini söyleyerek katılana bir adet süpürge ve televizyon sattığı, bunun karşılığında katılana 450 TLTık senet imzalattırıp fırın ile elektrik süpürgesini verdiği, televizyonu ise İstanbul’a gittiğinde göndereceğini belirttiği, ancak göndermediği, daha sonra katılana telefon açarak taksitleri göndermesini aksi halde kendisini icraya vereceğini söylediği, bu şekilde sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin ederek dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın katılana kendisinin mal satmadığını beyan etmesi ve kendilerinin üretici firma olduklarını ve kapıdan satış yapmadıklarını savunması karşısında ve tüm dosya kapsamıyla oluşan ilişkinin ticari ilişki mahiyetinde olduğu, eylemde dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 11/09/2014 Tarih ve 2013/2669 Esas, 2014/14497 Karar sayılı karar)
-Kapıdan satışta, sanığın dolandırıcılık kastının olup olmadığını; sözleşme şartları, malın piyasa fiyatı veya belgelerin gerçek olup olmadığına bakarak belirlemek mümkündür.
Merkezi i ilinde bulunan N. Limited Şirketinin M. ili Şubesinin yetkilileri olan sanıkların, kapıdan satış yöntemiyle şirketin ürettiği eğitim setlerini pazarladıkları, şirketin pazarlama elemanı olan sanık Ö.Y/nin katılanın evine gelerek 1 bakanlığı bünyesinde eğitim seti sattıklarını ve ayrıca şirkete ait dershanede ücretsiz olarak özel eğitim verdiklerini söyleyerek katılana eğitim setini sattığı, 06/01/2009 tarihli satış sözleşmesi ile 790 TL fiyata eğitim setini satın alan katılanın sonrasında yaptığı araştırma neticesinde; çocuklara herhangi bir özel eğitimin verilmediğini tespit etmesi üzerine şirket yetkililerinden parasının iadesini istediği; ancak sözleşmeye göre yedi günlük iade süresini geçirdiği gerekçesiyle parasının iade edilmeyerek haksız menfaat temin edildiğinin iddia edildiği olayda;
Oluşa, sanıkların savunmalarına, katılanın aşamalardaki beyanlarına, tanık anlatımlarına ve tüm dosya kapsamına göre; katılan ile N. Limited Şirketi arasında imzalanan … tarihli satış sözleşmesinin içeriği incelendiğinde; şartların açıkça yazılı olduğu, sözleşmede cayma hakkının büyük puntolarla belirtilerek ödeme şartları, vade ve miktarlarının açıkça gösterildiği, sözleşme içeriğinde; dershanede veya başka bir yerde özel olarak herhangi bir eğitim verileceğine dair bir açıklamanın bulunmadığı gibi, sanıkların aşamalarda verdikleri ifadelerinde; eğitim setinin dışında ayrıca özel ders verileceğine ilişkin bir vaatte bulunmadıklarını, sadece eğitim CD lerin kullanımı hususunda özel olarak destek verdiklerini savundukları ve ayrıca sanıkların ibraz ettikleri iade makbuzlarına göre de; cayma hakkını kullanan veya maddi imkansızlık nedeniyle ödemeyi yapamayan birçok kişinin parasının iade edildiği dikkate alındığında, sanıkların, dolandırıcılık suçunu oluşturabilecek nitelikte hileli hareketler sergilediklerine ilişkin somut ve kesin bir delil elde edilemediği, kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan Kanun’un suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı; ve hiç kimse, işlendiği zaman ulusal veya uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu bulunamayacağına ilişkin temel ilkeler dikkate alındığında; uyuşmazlığın hukuki nitelikte olduğu ve dolandırıcılık suçunun oluşmadığına yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. CD, 10/03/2014 Tarih ve 2012/19497 Esas, 2014/4325 Karar sayılı karar)
-Sanığın, bir şirkette kapıdan satış elamanı olarak çalışırken mağdurun evine gelerek, aslında 4.750 TL değerinde olan R. marka temizlik robotunu 8.000 TL’ye satmak istediği, ayrıca mağdurun eski robotu kendilerine vermesi halinde 2.000 TL indirim yapılabileceğini belirttikten sonra mağdurun satış sözleşmesi ve banka kredi sözleşmesini imzalayarak ürünü teslim aldığı, yaklaşık bir ay sonra mağdurun ürünü almaktan vazgeçtiği, bu konuda, sözleşmenin bir suretinin kendisine verilmemesi nedeniyle cayma hakkını kullanamadığını belirterek ilgili hukuk mahkemesine dava açtığı, ayrıca satış sözleşmesi yanında imzalanan kredi sözleşmesinin kendisinin yanıltılarak imzalatıldığını, bu şekilde yapılan sözleşmeyle, bankaya borçlandırılarak, bankanın icra takibine maruz kaldığını iddia ederek şikayetçi olduğu, böylece sanığın hileli hareketlerle haksız menfaat temin etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda, sanığın, hile teşkil eden bir eyleminin bulunmadığı, sözleşmelerin mağdur tarafından bilerek ve istenerek imzalandığı ve eylemin, sanıkla mağdur arasında hukuki ihtilaf mahiyetinde bulunduğu, bu nedenlerle suçun yasal unsurlarının oluşmadığı dikkate alınarak, bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır. (Yargıtay 15. CD, 08/09/2014 Tarih ve 2013/3031 Esas, 2014/14014 Karar sayılı karar)
-Kapıdan satış yapan sanık, bir şirketin faaliyeti çerçevesinde hareket ederek haksız menfaat temin etmiş ise, eylem, TCK 158/1-h maddesi kapsamında kalacaktır.
Sanıkların temyiz talebinde bulunmayan Me., Mü. ve D.İ. ile birlikte Y. Firmasında görevli olup kapıdan satış işi ile uğraştıkları, sanıkların mağdurların bulunduğu köye giderek … isimli televizyon kanalından geldiklerini, A. ilçesi ve … ilinde mağaza açacaklarını belirterek mağdurlan veya yakınlarını işe alacaklarını, çekiliş sonucu mağazadan hediye ürün verdiklerini belirtip, çekiliş yapmak yöntemiyle önce hediye verdikleri ve hediyeye sahip olabilmek için bir ürün almaları gerektiğini söyleyip senet imzalattıkları, kapıdan satış sözleşmesine aykırı davranarak mağdurlara herhangi bir belge vermemek suretiyle cayma haklarını ellerinden aldıkları, çekilişte çıktığını söyledikleri bir kısın hediyeleri de teslim etmedikleri olayda; sanık Ş.’nin pazarlama işi yapmadığını, mal teslim ettiğini, pazarlama işini C., D. ve Mü/nün yaptığını, müşterilerle görüşmediğini savunması, tanık K/nin eve gittiğinde müdür olduğu söylenen C. isimli kişi ile mal taşıyan Şükrü isimli şahsı gördüğünü beyan etmesi, sanıkların Y. isimli bir işletmede çalıştıklarının kabul edilmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti için Y. isimli şirketin ticaret siciline kayıtlı olup olmadığı, şirket yetkilisinin kim olduğu, sanıkların anılan şirkette çalışıp çalışmadıkları, sanıkların şirketteki yetki ve sorumlulukları tespit edilip sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, (Yargıtay 15. CD, 15/12/2014 Tarih ve 2013/5154 Esas, 2014/21227 Karar sayılı karar).
2.1.14. Kartopu Sözleşmeleri Yapmak Suretiyle Haksız Menfaat Temin Etme
Kartopu sözleşmesi adı verilen, piramitsel bir yapılanma içerisinde piramidin tepesinde yer alan kişilerin menfaat sağladıkları olayda, dolan dincilik suçunun oluşup oluşmayacağı üzerinde durulmalıdır, bu sistemde, katılanlar belli bir miktar para ödemekte ve bu miktarlar toplandığında çok yüksek meblağlara ulaşmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Genel Kurulu 24.11.1998 tarih ve ve 280/359 E. K. sayılı kararında, sanığın, bir sistem kurup, para toplamak ve organizasyonda görev alacak kişileri saptadığı, kurucu olarak kendisine T. ve Türkiye Direktörü payesini verdiği, lüks yerlerde yemekli ve müzikli toplantılar düzenlediği, toplantıya katılanlann kendi araçlarıyla toplantıya katılmaları ve toplantıdan hemen sonra yine araçlarıyla kimse ile görüşmeden ayrılmalarının sağlandığı, yapılan konuşmalarla 26 ülkede organize oldukları, iflas etmelerinin söz konusu olmayacağı şeklinde telkinde bulunulduğu, üyelere gizlilik anlaşması imzalatıldığı, kabul başvurusunda uluslararası bir yapılandırma içinde olduklarım gösterecek T. başlığım kullandıkları, gizlilik anlaşması ile organizasyon hakkında kişilerin birbirlerini bilgilendirmeleri engellenip, konuşulanların gizli kalmasının sağlandığı, konuşmacılara çeşitli matematiksel tablolar ve işlemlerle üye olduklarında çok para kazanacakları yönünde telkin ve açıklamalarda bulunulduğu, kendi servetlerinden örnekler verilerek bu sistemin çok kazançlı bir sistem olduğu düşüncesinin katılanların zihninde oluşturulduğu, üye olmaya karar verenlere hemen form imzalatılarak alkışlarla, t…lı olduğu belirtilerek tebrik edildiği ve kendisine lider unvanı verildiği, tahsil edilen paralarm T., Direktör, sistem müdürü, sistem müdür yardımcısı, sistem danışmanı, sistem yöneticisi, lider ve data arasında paylaştınldığı, bu şekilde katılımcının inceleme ve araştırma eğiliminin etkisiz hale getirildiği, bu organizasyon içinde sanık H’nin, T..n ve Direktör, sanık F’nin, İstanbul sistem müdürü, A.H/nin İ. ili sistem müdürü, S/nin sistem müdür yardımcısı, L., R. ve T/nin data adına toplantılara katılıp, bu kuruluş adma faaliyet yürüttükleri, üye kayıtlarını tuttuklan ve kuryelik yaptıkları, bu sanıkların eylem birliği içerisinde^ hile ve desiselerle mağdurların fikri faaliyetlerini etkiledikleri, onlarda psikolojik bir körlük yarattıkları, matematiksel işlem ve tablolarla üyelerde hatalı bir inanç meydana getirdikleri, çok para kazanılacağı vaadi, yüksek volümlü müzik, devamlı alkışlarla katılımcıların sağlıklı düşünme yeteneğinin ortadan kaldırıldığı, oluşan hatalı inanç ve kanaatin devamının sağlandığı, belirtilen sanıkların toplantıya katılmalarından üye olunmasına kadar ki zaman içerisinde ustaca hazırlanmış mizansen ve yalanlarla mağdurları kandırdıkları, kullanılan hile ve desisenin mağdurlarm bulundukları sübjektif durum nazara almdığmda kandırıcı nitelikte olduğu, sanıkların gerçek durumu açıklamadıkları, zira sistem gereği zincirin halkaları genişledikçe üye temin etmenin zorlaşacağı, belli bir müddet sonra üye temininin imkansız hale geleceği ve sistemin bu aşamada çökeceği, son üye olanların bu işleyiş içerisinde para kazanımı olanağının bulunmadığı, bu durumun bilinçli olarak gizlendiği, bu eylemler nedeniyle mağdurlar zarara uğratılarak sanıkların haksız kazanç elde ettikleri, bir kısım mağdurlarm başlangıçta ödedikleri katılım bedelini daha sonra kendilerinin de üye bulmak suretiyle zararlarının giderilmiş olmasının sanıklar açısından oluşan suçu ortadan kaldırmayacağı, bu şekilde sanıkların eylemlerinin hukuki boyuttan çıkıp cezai sorumluluğu gerektiren dolandırıcılık suçu niteliğini aldığı anlaşılmıştır.” denilerek dolandırıcılık suçunun oluştuğu kabul edilmiştir. Ancak, yönetici kadrosunda bulunmayan, bir unvan almamış olan, sisteme sonradan girip Ceza Genel Kurulu kararmda açıklanan hileli hareketlere katılmayıp, sisteme üye olunmasını söyleyip bu kişilerin şirketle sözleşme imzalamalarını öneren ve bu suretle yeni üyelerin aidatından pay alan üyelerin eylemleri dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır. Bu kişiler kandırıcı hareketlerde bulunmamışlar, sistemi anlattıkları kişiler kuruluşa başvurup oradan gerekli bilgileri aldıktan sonra kendi iradeleri ile sözleşme imzalamışlardır. Yeni üyeyi kuruluşa gönderen eski üyenin hareketlerinin aldatma niteliğine sahip olduğu kabul edilemez.
YARGITAY 15. Ceza Dairesi
Esas: 2012/18721
Karar: 2014/11459
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Ticarî faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin, güvenilirliğini sağlamak amacıyla, bu suçun, tacir (kişisel olarak ticaretle uğraşan kimseler) veya şirket yöneticisi olan yada şirket adına hareket eden kişilerin ticarî faaliyetleri sırasında işlenmesi, TCK’nın 158/1-h bendinde nitelikli hâl kabul edilmiştir. Bu kavramlar Türk Ticaret Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenecektir. Türk Ticaret Kanunu’nun 14. maddesinde; Tacir, kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır. “denilmektedir. Ticaret şirketleri,aynı yasanın 124. maddesinde, Ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerden ibarettir. Bu Kanunda, kollektif ile komandit şirket şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketi sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu suçun faili tacir veya şirket yöneticisi yada şirket adına hareket eden kişi yada kooperatif yöneticisi olabilir.
E… İnşaat Mobilya Limited Şirketi’nin yetkilisi olan sanığın, adı belirtilen şirketin yapımını üstlendiği E… Toplu Konut Bölgesi 46512 ada 1 numaralı parsel üzerindeki 2 E 12. Blok 3 numaralı daireyi 31/03/2005 tarihinde Ankara 13. Noterliğinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesiyle katılan K…’e satmasına rağmen, aynı bağımsız bölümü 08.01.2007 tarihinde düzenlediği satış sözleşmesi ile katılan M…’a ikinci defa satarak parasını da peşin olarak aldığı, aynı yerde bulunan 4 H 7. Blok 6 numaralı daireyi 09/02/2005 tarihinde Ankara 13.Noterliğinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesiyle katılan T…’a satmasına rağmen aynı bağımsız bölümü 30.05.2007 tarihinde düzenlediği satış sözleşmesi ile katılan M…’a ikinci defa satarak parasını peşin olarak aldığı, aynı yerde bulunan 4 H 7. Blok 13 numaralı daireyi 21/07/2005 tarihinde Ankara 13.Noterliğinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesiyle katılan İ…e satmasına rağmen aynı bağımsız bölümü 15.03.2008 tarihinde düzenlediği satış sözleşmesi ile katılan B…’a ikinci defa satarak parasını peşin olarak aldığı; bu satışlara konu olan söz konusu dairelerin inşaatlarını tamamlamadığı gibi katılanlardan aldığı paraları da iade etmediği, bu şekilde şirket yöneticisi olan sanığın, ticari faaliyeti kapsamında üzerine atılı olan nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;
1-Sanık hakkında katılanlar M…ve B…’a yönelik eylemlerinden verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Oluşa, sanığın savunmalarına, tanıkların anlatımlarına, satış sözleşmelerine, satış vaadi sözleşmelerine ve tüm dosya kapsamında göre; şirket yöneticisi olan sanığın, ticari faaliyeti kapsamında, katılanlar M… ile B…’a, daha önce başka şahıslara noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmeleri ile satmayı vaat ettiği daireleri satarak ve paralarını peşin olarak almak suretiyle haksız menfaat temin etmesi şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eyleminin nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,ancak;
Dolandırıcılık suçundan verilen hapis cezaları alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezaları belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322.maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükümde yer alan “5237 sayılı TCK’nın 158/1.h,52/2 maddeleri gereğince sonuç olarak verilen 1000 gün adli para cezası karşılığı aynı kanunun 52. maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL’den olmak üzere 20000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ifadelerinin yerine “5237 sayılı TCK’nın 158/1.h maddesi gereğince 5 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanunun 52/2 maddeleri gereğince verilen 5 gün adli para cezası karşılığı günlüğü 20.00 TL’den olmak üzere sonuç olarak 100.00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına”, yazılmak suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Sanık hakkında katılanlar T…, İ…ile K…’e yönelik eylemlerinden dolayı verilen beraat hükümlerine yönelik yapılan temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Sanığın, katılanlar İ…, K… ve T…’a söz konusu daireleri satış vaadi sözleşmeleri ile satmayı vaat etmesi ve sonrasında dairelerin inşaatlarını tamamlamayıp hileli hareketler sergileyerek aynı daireleri başka şahıslara satarak katılanları aldatmak suretiyle haksız menfaat temin etmesi şeklinde gerçekleştirdiği sabit görülen eylemlerinin nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu dikkate alınarak mahkumiyet kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden delillerin takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek sanık hakkında yazılı şekilde beraat karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.