Kolluğun “Durdurma, Arama ve Kimlik Sorma” Yetkisi (PVSK madde 4/A)
15 Ekim 2020Terör Örgütleri veya Devletin Millî Güvenliğine Karşı Faaliyette Bulunduğuna Karar Verilen Yapı, Oluşum veya Gruplara Üyelik, Mensubiyet veya İltisak yahut Bunlarla İrtibat Kavramları (TERÖRLE veya SAYILAN GRUPLARLA İRTİBAT veya İLTİSAK Kavramları ve Kriterleri)
4 Ocak 2022Geçmiş Trafik Arama (HTS); Arama Trafiği Tarihçesi ya da Arama Trafiği Kayıtları
HTS kayıtları, kişinin telefonundaki konuşmalar, mesajlaşmalar gibi verilerin bütünüdür. CMK m.135’de “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” başlığı altında belirtilen koruma tedbiri, belirli bir telefon numarasına ait iletişim bilgilerinin tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına alınmasını kapsar. HTS kayıtları ile sinyal bilgileri değerlendirilerek, kişiler arasındaki karşılıklı aramaların değerlendirilmesi, tüm farklı iletişimlerin bir bütün olarak incelenmesi, tutulan raporların yorumlanması ve istatistiğe dökülmesi, başarısız aramaların (ulaşılamayan) tespit edilmesi ve GSM hattının sahibi ile kullanıcısının farklı olması ihtimali göz önünde bulundurularak, dosya kapsamındaki çelişkilerin giderilmesi mümkündür. HTS kayıtları (Arayan-Aranan-Mesaj Atan GSM numaraları=Fatura Bilgisi) Belirti delili niteliğindedir. HTS kayıtları özellikleri gereği, sadece kişiler arasındaki iletişimi tespit eder. İletişimin içeriği hakkında bilgi vermez. Kısacası HTS Kayıtları, kişilerin telefonları aracılığıyla yaptıkları görüşmelerin arayan, aranan, arama zamanı, arama süresi, arama yeri ve sinyal alınan baz istasyonları gibi bilgilerini kapsamaktadır. HTS Verileri iletişim içeriği (Konuşulanlar-Görüşme İçeriği) hakkında bilgi vermez. HTS verileri; tespiti istenen GSM hattının talep edilen tarihler aralığında aranan, arayan, sms gönderen/alan hat-hat sahiplerine ve bu iletişim trafiğine ilişkin süre bilgilerini ihtiva eder. Dolayısıyla ceza muhakeme usulünde BELİRTİ DELİLİ olarak kabul edilirler. Örneğin iştirak halinde işlenen suçlarda olaydan hemen öncesi şüpheliler arasındaki yoğun görüşme trafiği, birlikte suç işleme kararı ve fikir birliğinin varlığı bakımından bir belirti olarak kabul edilebilinir. HTS verileri sosyal medya iletişim araçları olan Whatsapp, Messenger vs. gibi uygulamalar üzerinden gerçekleştirilen görüşme trafikleri hakkında bilgi vermez. Bu ve benzeri uygulamalar üzerinden gerçekleştirilen görüşme trafiklerine ilişkin kayıt verileri gelen HTS kayıtlarında yer almaz. HTS raporları; baz istasyonlarının sinyal özelliklerinden, iletişimin karşılıklı olarak (arayan/aranan) değerlendirilmesi, tüm farklı iletişimlerin bir bütün olarak incelenmesi, raporların yorumlanması, rapordaki tüm numaraların istatistiklerinin çıkarılması, ulaşılıp ulaşılamayan görüşmelerin belirlenmesi, hattın sahibi ile kullanıcısının farklı olabilme ihtimalinin dosya kapsamından çıkarılarak değerlendirilmesi, baz istasyonlarının haritalaştırarak konum, hız, zaman gibi teknik bilgileri barındırmaktadır. HTS kayıtları her sanığın durumuna özel olarak değerlendirilmelidir. HTS kayıtlarına ve baz bilgilerine ilişkin uzman bilirkişisinden rapor temin edilmesi durumunda verilere TEKNİK DELİL niteliğini alır. Sanık veya sanıkların kullandıkları GSM hatlarına ilişkin HTS ve Baz bilgilerinin BTK dan talep edilerek getirtilmesi mümkün iken, aynı şekilde mağdurun kullanmış olduğu GSM hatlarına ilişkin olarak da bu verilerin aynı dosya kapsamında talep edilerek getirtilmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır. Mağdur/Müştekinin aynı dava dosyasında cep telefonunu, usulüne uygun Yasa’da belirtilen şartlar uyarınca EL KOYMA kararı bulunmadığı sürece, fiziken incelenmesi veya delil elde etme amacına yönelik olarak Siber Suçlar birimine tevdi edilmesi mümkün değildir. Ancak Cumhuriyet Savcısı ve mahkemelerin genel soruşturma ve delil toplama yetkisi çerçevesinde, suçun aydınlatılması bakımından, mağdurun cep telefonuna Yasa’da belirtilen şartlar nezdinde EL KOYMA kararı vererek ilgili kolluk birimine inceleme yaptırması işleminde hukuka aykırı bir durum olmadığı kanaatindeyiz. ”İçeriğine müdahale edilmeden, iletişim araçlarının diğerleri ile kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespitine yönelik işlem olması ve daha çok dış bağlantı verilerini ifade etmesi nedeniyle ‘iletişimin tespiti’, Cumhuriyet savcısının soruşturma yetkisini düzenleyen CMK’nın 160 ve 161. maddeleri kapsamında istenebilecek delillerdendir.” Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 06.11.2019 tarihli, 2019/1582 E. ve 2019/6838 K.
HTS; Günün belli bir zaman diliminde baz istasyonundan görüşme yapan tüm abonelere ait açık adres ve kimlik bilgilerini kapsayacak şekilde arayan ve aranan dökümlerine ilişkin bilgilerin dökümü iletişimin tespiti işlemidir. İletişim tespiti ancak, şüpheli ve sanık hakkında uygulanabilir. Yargıtayın istikrar bulmuş içtihatları uyarınca, müşteki-mağdurun iletişiminin tespiti işleminin, 5271 sayılı CMK.nun 135. maddesi kapsamında değil, Cumhuriyet Savcısı ve mahkemelerin genel soruşturma ve delil toplama yetkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. İletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemleri (10.11.2005 gün ve 25984 sayılı RG’de yayımlanan Yönetmelik m. 3/f) ifade eden “iletişimin tespiti” işlemi yukarıda belirtilen CMK.nun 135. maddesinin 6. fıkrası kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu nedenle, hangi suça ilişkin olursa olsun, şüpheli ve sanığın iletişiminin tespiti, CMK.nun 135/1. maddesi uyarınca hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının kararıyla mümkün olacaktır.
HTS kayıtlarının destekleyici delil/Belirti Delili niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. Yüksek mahkeme içtihatlarında, söz konusu delillere dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemeyeceği, sadece başkaca delilleri desteklemek amacıyla kullanılabilecekleri belirtilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/171 E. 2020/169 K.
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2007/167E. Ve 03.07.2007 tarihli kararında da belirttiği üzere, hukuka aykırı olarak elde edilmiş bulunan iletişim tespit tutanakları, HTS kayıtları ve bunların analizinden elde edilen diğer deliller hiçbir şekilde hükme esas alınmaz.
- Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin 21.01.2016 tarih ve 2015/1663 E. , 2016/271 K. sayılı kararında; “…suç tarihinden önce 28 adet içeriği tespit edilemeyen HTS kayıtlarının mahkûmiyet için yeterli olmadığı, başkaca kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığı gözetilmeden, atılı suçtan beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi.” denilerek, HTS kayıtlarına dayanılarak verilen mahkumiyet kararı bozulmuştur.
HTS kayıtları tek başına kuşku sınırlarını aşan, mahkumiyete yeterli ve kesin delil niteliğinde değildir. Aleyhinde usulüne uygun temin edilmiş olsa dahi HTS kayıtlarından başka delil bulunmayan kişi ceza hukukunun temel prensiplerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin koruması altındadır ve cezalandırılamaz. Ceza muhakemesi hukukuna göre, yargıç karar aşamasına hükmünü kesin bir yargıya dayandırmalıdır. Mahkeme hükmü olasılıklar üzerine bina edilemez. İspatın tam olmadığı hallerde “şüpheden sanık yararlanır ilkesi geçerlidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre, “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır. (YCGK-K.2011/171)
GPRS verileri oturum başladıktan sonra mobil telefon yer değiştirse bile yeni bir veri alışverişi olmadıkça, oturum sonuna kadar başlangıç istasyonunu gösterdiği için baz tespitlerinde tercih edilmemektedir. Veri alış verişi bulunması durumunda ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
İnternet Trafiği/İçeriği : 26716 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Madde 8 – (1) Erişim sağlayıcı; b) Sağladığı hizmetlere ilişkin olarak, Başkanlığın Kanunla ve ilgili diğer mevzuatla verilen görevlerini yerine getirebilmesi için; erişim sağlayıcı trafik bilgisini bir yıl saklamakla, bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü oluşan verilerin dosya bütünlük değerlerini zaman damgası ile birlikte muhafaza etmek ve gizliliğini temin etmekle, internet trafik izlemesinde Başkanlığa gerekli yardım ve desteği sağlamakla, faaliyet belgesinde yer alan Başkanlığın uygun gördüğü bilgileri talep edildiğinde bildirmekle ve ticari amaçla internet toplu kullanım sağlayıcılar için belirli bir IP bloğundan sabit IP adres planlaması yapmakla ve bu bloktan IP adresi vermekle, Erişim sağlayıcı yükümlüdür bendi; Danıştay 13. Dairesinin 12.12.2019 tarihli ve 2013/239 E. 2019/4266 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir. İptal hükmünün kaldırılmasına yönelik yapılan itiraz , Danıştay İDDK’nı 24.02.2022 tarihli 2020/1851 E. 2022/649 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu nedenle BTK’dan şüpheli veya sanığın kullanımındaki internet trafiği/içeriğinin adli makamlarca talep edilmesi olanaksızdır.
“Tecrübe Kuralları (Erfahrungssaetzen) veya Olasılık Kuralları (Wahrscheinlichkeiten)”, Çok sayıda benzer anlam ve formda gözlenen münferit vakıalardan, bazı bilimlerden veya teknikten alınmış genel değerlendirmeler, HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA UYGUN kurallardır. Bu kurallara göre belli olayların tekrarı sık olmalı ve tekerrürü gelecekte de beklenebilmelidir. Bu kurallar soyut ve geneldir. Ancak hiç bir zaman kesinliği değil, sadece olasılığı ifade ederler. Her tecrübe kuralının temelinin kollektif (istatistiki bir yoğunluk ile) oluştuğu söylenebilir. Bu kuralların hiçbir zaman doğa kanunları gibi zorlayıcı güçleri yoktur. Bunlar sadece hayatın normal akışı hakkında bilgi verirle, sadece istatistiki bir nitelikleri vardır. Fakat bunlardan öyleleri vardır ki bunlar tipik ve devamlı şekilde tekrar eden durumlarda büyük ölçüde olasılığı gösterirler. Bunlara genel tecrübe kuralları denir. Ayrıca doktrinde bir görüşe göre, alelade olasılıkların karşısında nitelikli olasılıkları ortaya çıkarmak üzere yaşamın olağan akışı kavramı çıkmıştır.” Bkz.; TAŞPINAR, Sema: Fiili Karinelerin İspat Yükünün Dağılımındaki Rolü, (Hayatın Olağan Akışı Kavramı)
“… Bu kayıtlar, kişiler arasında sadece bir görüşme ve mesajlaşma olduğunu göstermesi, içerik bilgilerini yansıtmaması nedeniyle, içeriği belirlenemediği sürece silahlı terör örgütü üyeliği suçu yönünden özellikle yatay görüşme olarak kabul edilebilecek, haklarında aynı suçtan işlem yapılan diğer kişiler ile yapılan görüşmeler başlı başına anlam ifade edecek, sanığın aleyhine kullanılabilecek bir delil niteliğinde kabul edilmemesi gerekmekle birlikte, birçok durumda dosya kapsamında yer alan iddialarla ilgili destekleyici delil niteliğine sahip olabilir. Örneğin örgüt üyeliği iddiası bulunan sanığın, örgütün ildeki üst yöneticileri ile yaptığı sık görüşme destekleyici delil olabilir. Yine örneğin suç tarihinde üniversitede bir öğretim üyesi olan sanığın, aynı üniversitenin örgüt içerisinde sorumlusu olduğu iddia edilen ve buna yönelik başkaca deliller olan kişi ile yaptığı görüşmelere ilişkin HTS kayıtları delil niteliğini kazanabilir. Bu nedenle, HTS kayıtları her sanığın durumuna özel olarak değerlendirilmelidir…”Gaziantep BAM, 3. CD E. 2018/2982 K.2019/4 T. 8.1.2019
BTK’dan Gönderilen Baz İstasyonu Kayıtlarının Delil Değeri
Baz istasyonu : Baz kelimesi, İngilizce Base (temel, taban, esas) kelimesinin geçmiş şeklidir. Radyo sistemleri tek bir antenden (Verici) oluşurken; baz istasyonları hem sinyal alır, hem de sinyal gönderir yani alıcı ve verici olarak iki antenden oluşur. Baz istasyonları çıkış güçleri ve hedefledikleri kapsama alanları nedeniyle Büyük Çaplı İstasyonlar , Mikro (Küçük Çaplı) İstasyonlar ve Piko (Çok Küçük Çaplı) İstasyonlar olarak üç sınıfa ayrılırlar. Anten yüksekliği, coğrafi koşullar ve istasyon çıkış gücüne bağlı olarak 0-35km aralığında bir alana servis verebilirler. Makro (Büyük Çaplı) İstasyonlar: Geniş kapsama istenen az yerleşimli kırsal alanlarda ve şehirlerarası yollarda kurulurlar. Mikro (Küçük Çaplı) İstasyonlar: Şehir içlerinde, cep telefonu abonelerinin yoğun olarak bulundukları cadde, sokak ve meydanlarda, yüksek kapasite istenen uygulamalarda kurulurlar. Piko (Çok Küçük Çaplı) İstasyonlar: Alışveriş merkezleri, plazalar, oteller gibi sadece bina içlerine servis verecek özel uygulamalardır. GSM hatlarının sinyal aldığı baz istasyonları çekim kapasitesi o anki yoğunluğa, coğrafi koşullara cam ekranlı binalara vb. özelliklere göre atlama ve sapma yapabilmektedir.
Baz sinyallerinin araştırılması, telefon görüşmelerinin tespitinden farklı olarak daha somut ve tutarlı sonuçlar verir. Çünkü sinyal araştırmasıyla, sanığın telefonunun hangi şehirde ve bölgede olduğu, tarih aralığı ile tespit edilebilmektedir. Bu sebeple, söz konusu sinyaller, içeriği tespit edilemeyen telefon görüşmeleri gibi kabul edilmeyip, daha somut KUVVETLİ DELİL olarak yargılamaya esas alınabilmektedir. Dinleme, kayda alma veya sinyal değerlendirme tedbirleri HTS kayıt verilerinin aksine ancak CMK da sayılan katalog suçlar bakımından uygulanabilir. Ancak Şüpheli/Sanık veya müştekinin kendi cep telefon hattına yönelik rıza gösterip onaylaması halinde tüm suçlar bakımından HTS BAZ veri kayıtlarının adli mercilerce talep edilmesi mümkündür. Bunun dışında rıza ve onay olmadığı sürece baz bilgilerinin temini ancak Yasa’da belirtilen suçlar bakımından olanaklıdır. Yine Yasa’da belirtilen katalog suçların işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunmadan iletişimin dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirine başvurulamaz. Ayrıca Başka Yollardan Delil Elde Etme İmkanının Bulunmaması Şartının varlığı gereklidir. Başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması, soruşturma veya kovuşturma sırasında diğer tedbirlere başvurulmuş olsa bile sonuç alınamayacağı hususunda bir beklentinin varlığı veya başka yöntemlerden biri veya birkaçının uygulanmasına rağmen delil elde edilememesi ve delillere ancak iletişimin dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbiriyle ulaşılabilecek olmasını ifade eder (Yön.4).Şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla yaptığı iletişimin denetlenmesi tedbiri, soruşturma aşamasında hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında davaya bakan mahkemenin kararı ile uygulanır. Savcılık, hakimlik veya mahkeme kararında; yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir. (CMK m.135/6). İletişimin dinlenmesi, kaydedilmesi veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir (CMK m.135/4). Yani, bireysel suçlarda toplam 3 ay, örgütlü suçlarda ise toplam 6 ay boyunca iletişimin dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirlerine başvurulabilir. Tedbire Cumhuriyet savcısının karar verdiği hallerde, kararın 24 saat içinde hakim onayına sunulması gerekir. Onaya sunulan savcılık kararı hakkında en geç 24 saat içinde hakim tarafından karar verilir. Savcılık kararının onay süresinin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde elde edilen kayıtlar derhâl imha edilir. İletişimin denetlenmesi (dinleme, kayda alma ve değerlendirme) sırasında elde edilen deliller CMK’nın 135/8 maddesinde yer alan ve yukarıda belirttiğimiz suçlar haricindeki bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılamaz. Mağdur veya müşteki hakkındaki iletişimin tespiti, genel soruşturma ve kovuşturma yetkilerine dayanılarak yapılabilir. Müşteki veya mağdur açısından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesi hükümleri uygulanamaz. Kanunda CMK m.135 hükümlerinin sadece şüpheli veya sanık hakkında uygulanabileceği açıkça belirtilmiştir. Soruşturma aşamasında savcılık CMK m.160 vd. maddelerinde genel soruşturma yetkilerine dayanarak müşteki veya mağdurun iletişiminin tespiti kararı verebilir. Kovuşturma aşamasında ilgili mahkeme delil toplama konusundaki genel yetkileri çerçevesinde mağdur veya müştekiye ait iletişimin tespiti kararı alabilecektir. Katalog suçlar 5271 sayılı CMK 100/3 hükmünde yer alır. Baz verilerine ilişkin kayıtlar neticesinde uzman bilirkişisinden rapor temin edilmesi durumunda verilere Teknik Delil mahiyetini alır.
Bilinenin aksine BAZ VERİLERİ; FİİLEN KULLANILAN CEP TELEFONUNUN DOĞRUDAN NOKTA ATIŞI YERİNİ TESPİT ETMEZ; AKSİNE CEP TELEFONU GSM HATTININ KAPSAMA ALANI İÇERİSİNDE BULUNDUĞU YERDEKİ BAZ İSTASYONUNUN ADRESİNİ VEREBİLİR. Aynı baz istasyonu kapsama alanında bulunan ve aynı baz istasyonundan sinyal alan kişilerin kati surette yüz yüze geldikleri, buluştukları kabul edilemez ve baz verileri tek başına şüpheli veya sanığın aleyhine somut delil olarak kullanılamaz. Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanması gerekir. Ancak GSM hattını ve cep telefonunu fiilen olay tarihinde kullandığı kesin olarak tespit edilen şüphelinin/sanığın olay yeri dışında farklı bir baz istasyonu kapsama alanından sinyal aldığının belirlenmesi durumunda, baz kayıt verileri, kuvvetli somut delil olarak değerlendirilmeli, hükme esas alınmalıdır. Zira her bölgede yer alan baz istasyonunun kapsama alanındaki toplam GSM hattı sayısı; alandaki toplam baz istasyonları sayısına ve alan yüz ölçümüne göre farklılık göstermektedir. Bununla birlikte doğal afet (deprem, sel, yangın vs.) gibi durumlar yaşanmadığı sürece en yakın baz istasyonu kapsama alanında bulunan gsm hattının yakınında yer alan diğer baz istasyonu kapsama alanına geçerek sinyal alabilmesi olanaklı değildir. Deprem gibi doğal afetlerde haberleşmenin kesilmesini önleyecek uydu transmisyonlu mobil baz istasyonlarının kurulum sayısı da her geçen artmaktadır. Şehir merkezlerinde neredeyse her mahallede birden fazla baz istasyonu hatta bazen apartmanlar içerisinde bile baz istasyonları yer almasına karşın kırsal bölgelere gidildikçe bu sayı azalmaktadır. Uygulamada yargılama makamlarının olay yerine yakın yerlerden sinyal alan sanığın, belirtilen zaman aralığında olay yerine kolayca gidip dönebileceği olasılığını gerekçe göstererek mahkumiyet hükmü tesis ettikleri görülmektedir. Baz ve HTS verileri hakimlik mesleği dışından teknik uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu açından mahkemelerin olasılık ve ihtimaller üzerine uzman kişisinden rapor temin etmeksizin tahmine dayalı ve zorlayıcı yorumlarla baz verilerinden tahmine dayalı çıkarımlarda bulunup, bu varsayımları dayanak göstermek suretiyle mahkumiyet kararları tesis etmeleri hukuka aykırıdır. Tespiti istenen cep telefonu hattının şüpheli veya sanık tarafından fiilen kullanılıp kullanılmadığı hususunda ve diğer muallakta kalınan konularda uzman kişisinden rapor temin edilerek şüphelerin giderilmesi gerekmektedir. Tespiti talep edilen GSM hattının şüpheli veya sanık tarafından kullanılıp kullanılmadığının tespitinde, yargılama merciinin HTS kayıtlarında, en fazla görüşme gerçekleştirilen iki kişiyi tanık sıfatıyla dinleyerek kanaate ulaşması da bir başka kabul görmüş yöntemdir.
Uydu telefonu, Dünya’nın yörüngesinde bulunan iletişim amaçlı uyduları kullanarak bağlantı ve iletişim sağlayan bir çeşit mobil telefondur. Cep telefonları ile benzer şekilde hizmet verirler; konuşma, sms ve düşük bant internet hizmeti sağlarlar. Cep telefonlarından farklı olarak herhangi bir baz istasyonuna ihtiyaç duymadan doğrudan uydu ile bağlantı kurarlar. Sabit uydular deniz seviyesinden ortalama 32.000 km uzaklıkta yörüngede hareket etmeden dururlar. Hareketli olan uydular ise ortalama 750 ile 1500 km arasında bir uzaklıkta dünyanın etrafında dönerler ve bunu ortalama 1 ile 1 buçuk saat arasında bir sürede tamamlarlar. Normal telefonlar gibi baz istasyonları üzerinden değil, doğrudan uydu aracılığı ile bağlantı kuran bu telefonlar kapalı alanda çok verimli çalışmaz. Fakat açık alanlarda uydu ile mutlaka bağlantı kurar. Uydu telefonlarının kapalı alanlardaki çekim gücü çok düşüktür. Bir bina içerisinde uydu telefonuyla sağlıklı bir görüşme yapmak için pencere önüne yönelmek veya çatıya çıkmak gerekebilir. Bazı telefonlar tüm dünyayı, bazıları ise yalnızca belli bir kesimi kapsamaktadır. Uydu telefonu üzerinden çağrı yapıldığında veriler, en yakın uydu üzerinden aktarılır. Uydu telefonları genellikle dışarıdayken daha iyi çalışırlar. Veriler uyduya ulaştıktan sonra aradığınız kişinin telefonuna ulaştırılır. Uydu telefonu olmayan bir telefonu arıyorsanız çağrı, onu karşıdaki cihaza bağlayan, dünya üzerindeki mobil istasyon üzerinden yönlendirilir. Dolayısıyla karşılıklı iki ayrı uydu telefonla gerçekleştirilen görüşmeye ilişkin BTK-BAZ bilgisi elde edilemez.
Mobil haberleşme sistemleri, birçok baz istasyonundan meydana gelen hücresel bir yapı şeklinde oluşturulmaktadır. Baz istasyonları, “Elektronik Haberleşme Cihazlarından Kaynaklanan Elektromanyetik Alan Şiddetinin Uluslararası Standartlara Göre Maruziyet Limit Değerlerinin Belirlenmesi, Kontrolü ve Denetimi Hakkında Yönetmelik” (Yönetmelik) hükümlerine uyulması kaydıyla kapsama ve kapasite artışı sağlanması gereken yerlerde kurulabilmektedir.5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca baz istasyonlarının kuruluşunda uyulması gereken kriterlerle ilgili düzenleme yapma yetkisi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK)’ndadır. Baz istasyonları; alıcı, verici ve güç ünitelerinden oluşan kabin ile sinyalleri yaymak için kule, direk, çatı, bina yüzeyleri vb. yerlere kurulan anten ünitelerinden meydana gelen ve mobil cihazlar ile haberleşmeyi sağlayan sistemlerdir.
Baz istasyonları, mobil cihazlarla iletişim sağlamak amacıyla kurulmakta olup, baz istasyonlarının kapsama alanında olmayan yerlerde mobil iletişim kurmak mümkün değildir. Bir baz istasyonu üzerinden sınırlı sayıda abone iletişim kurabilmektedir. İşletmecilerin abone sayılarının artmasına bağlı olarak; arama başarısızlıklarının en düşük seviyede tutulabilmesi ya da kurulan iletişimin kesintisiz olarak devamının sağlanabilmesi için kapsama sağlanan yerlerde de ilave baz istasyonlarının kurulması gerekmektedir. Aksi halde, kapsama alanında olsalar bile kapasitenin dışında kalan aboneler iletişim sağlayamayacaklardır. Şehir merkezlerine kurulan baz istasyonlarının çoğu kapasite artışını sağlamak amacıyla kurulmaktadır. Mobil cihazlar ile yapılan iletişim, baz istasyonları ile mobil cihazlar arasında karşılıklı olarak gönderilen elektromanyetik dalgalar vasıtasıyla sağlanmaktadır. Mobil cihazlarla yapılan iletişimde, abone baz istasyonuna ne kadar yakın olursa mobil cihaz çıkış gücünü azaltacak ve abonenin daha az elektromanyetik alana maruz kalmasını sağlayacaktır. Ayrıca, baz istasyonları düşük güçte çalıştıklarından ve kapsanacak bölgedeki abone sayısı da dikkate alınarak belirli bir hücre planlaması çerçevesinde kurulması gerektiğinden, baz istasyonlarının şehir dışında kurulması teknik olarak mümkün değildir. Bu nedenlerle baz istasyonları şehir merkezlerine de kurulmaktadır.
HTS kayıtları ile birlikte gönderilen, İNTERNET BAĞLANTI (GPRS/WAP) İLETİŞİM SORGU SONUÇLARI” tipindeki dökümler GPRS/WAP (veri kullanımı) kısmında “Hedef IP” ve “Erişilen Sayfa” bilgilerinin boş olduğu satırlar operatör firma tarafından seçilen bir periyodla merkezi bir kayıt ortamına aktarılmış ücretlendirme verilerinin dökümüdür. GPRS (General Packet Radio Service/Paket Anahtarlamalı Radyo Hizmetleri), verilerin mevcut GSM şebekeleri üzerinden saniyede 28.8 Kb’den 115 Kb’ye kadar varabilen hızlarda iletilebilmesine imkan veren, cep telefonu, dizüstü bilgisayar, PDA ve diğer mobil cihaz kullanıcılarına kesintisiz İnternet bağlantısı sunan bir mobil iletişim servisidir. Her gün kullandığımız internet’de paket-anahtarlama tekniğinin kullanıldığı dev bir network’tür. GPRS, bu haliyle “sürekli bağlantı halinde” olma imkanı da sağmaktadır. GSM operatörleri aynı zamanda mobil veri ile internet hizmeti de sağlamaktadır. Cep telefonlarına takılı GSM hatlarından mobil veri aracılığıyla internet hizmeti alabilmek için de yine en yakın yerde bulunan Baz İstasyonu kapsama alanı içerisinde olunması gerekir. Cep telefonları kullanıcıları genel olarak mobil veri akışını açık tuttuklarından GPRS verileri dakika bazında baz bilgisi verebilmektedir. Ancak wifi üzerinden cep telefonuna internet bağlantısı kurulması halinde GPRS baz verileri çoğu zaman sağlıklı sonuçlar vermemektedir.
Yer tespiti açısından baz istasyonu sinyalleri kuvvetli delil niteliğindedir. Yargıtay, yer tespiti açısından sinyallerin kesin sonuç verdiğini belirtmektedir. Teknik sorunların varlığı halinde ayrıca bir rapor alınmalıdır. Fakat ortada teknik bir sorun yok ise, sinyaller üzerinden GSM numarasının nerede olduğu kesin şekilde belirlenecek ve dosyaya delil olarak sunulabilecektir. Dikkat edilmesi gereken husus, burada kesin olarak belirlenen şeyin, GSM numarası olduğudur. Sanığın o GSM numarasını kullanıp kullanmadığının araştırılması ayrı bir konudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/223 E. 2020/12 K. , Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2019/13801 E. 2020/348 K.
Sanıkların olay esnasında veya olaydan önce bir araya gelip gelmedikleri konusunda, baz istasyonu sinyalleri değerlendirilebilir. Söz konusu kişilerin telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi, kişilerin bir araya geldiği şeklinde yorumlansa bile Yargıtay tarafından, bu şekilde kabul edilmemektedir.
“Baz istasyonlarının kapsama alanında olmayan yerlerde mobil iletişim kurmak mümkün olmadığından, bir cep telefonu ile iletişim kurabilmek için o telefonun mutlaka bir baz istasyonunun kapsama alanında bulunması zorunludur. Cep telefonları ile yapılan görüşmeler, baz istasyonları ile cep telefonları arasında karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalgalarla sağlanmaktadır. Özellikleri gereği bir baz istasyonundan aynı anda birçok cep telefonu yararlanmakta ve bu baz istasyonunun vasıtasıyla görüşme yapabilmektedir. Nüfusu kalabalık olan yerleşim bölgelerinde ise bu sayı daha da artmakta, aynı anda pek çok cep telefonu aynı baz istasyonundan sinyal verebilmektedir. Bu nedenle, farklı kişiler tarafından kullanılan cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsama alanında bulunması ve sinyal vermesi tek başına o kişilerin bir araya geldikleri veya buluştukları anlamına gelmeyecektir....sanık M.. Ç.. ile N.. Ç.. ve İ.. D..’nın cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M.. Ç..’in işyeri ile N.. Ç..’ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve İ.. D..’nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması göz önüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M.. Ç..’in diğer sanıklarla bir araya geldiği ve görüştüğünü kabule imkan vermemektedir.” Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/247 E. 2015/60 K.Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2019/6348 E. 2020/788 K.(Yargıtay 8. Ceza Dairesi – Karar : 2018/6262).
GSM hattının nerede olduğunun tespiti açısından, söz konusu kayıtlar Yargıtay tarafından hükme esas alınmaktadır ve uygulamada bu kayıtlar sıklıkla değerlendirilerek kullanılmaktadır. Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2019/7470 E. 2020/324 K.
Baz istasyonu sinyal verileri sanığın tespite konu cep telefonunu fiilen kullandığının HTS kayıtları ve başkaca delillerle kanıtlanması durumunda, İÇERİĞİ TESPİT EDİLEMEYEN HTS kayıt verilerinin aksine belirti delili değil, kuvvetli somut delil niteliğinde olacak ve şartlarının vuku bulması halinde hükme esas alınabilecektir.
İletişimin Dinlenmesi ve Kayda alınmasına dair usulüne uygun olarak yetkili mercilerce verilmiş yazılı adli karar bulunmadığı sürece, güvenlik birimlerince önleme amaçlı elde edilen dinleme kayıtlarının (tape) ceza muhakemesinde yasal delil olarak kullanılması olanaklı değildir. Yine adli mercilerce, usulüne uygun olarak iletişimin dinlenmesi ve kayda alınmasında yönelik verilmiş yazılı karar bulunmadığı ve bu suretle yetkililerce kayda alınıp muhafaza edilmediği sürece, geçmiş tarihlere ilişkin kişiler arasındaki dinleme kayıtlarının elde edilmesi ve çıkartılması mümkün değildir.
PTS, KGYS(MOBESE), HGS, OGS, EDS GÖRÜNTÜ ve KAYITLARININ DELİL DEĞERİ:
EDS (Elektronik Denetleme Sistemi): KGYS’nin bir alt bileşeni olarak, karayollarında can ve mal güvenliğini sağlamak, düzenli ve güvenli trafik akışını temin etmek amaçlarına hizmet etmek üzere kurulmuş veya kurulacak sistemlerle trafik kural ihlallerinin izlenerek görüntülendiği ve tespit edildiği, bilgilerin toplandığı, trafik idari para cezası karar tutanağına dönüştürüldüğü ve ”Elektronik Denetleme Sistemi” olarak adlandırılan ana izleme ve görüntüleme sistemini ifade eder. Karayolları Genel Müdürlüğünden talep edilerek veriler elde edilebilinir. Büyükşehir Belediye Başkanlıkları Ulaşım Daire Başkanlığı Trafik Şube Müdürlüğüne müzekkere yazılarak EDS (Ortalama Hız) verilerinin elde edilmesi olanaklıdır. Ancak Ulaşım Yönetim Merkezindeki trafik denetleme kameraları ile kent trafiğinde kural ihlali yapan araçların tespiti yapılmaktadır. Bu kameraların bulunduğu noktalarda ihlal yapan araçların plaka kaydı alınmaktadır. Trafik gözlem kameraları ise, uzak mesafeden geniş alanda trafiği gözlemleme prensibine göre konumlandırıldıkları için araç tanıma, plaka okuma ve olay algılama bu kameralarda kullanılmamaktadır. Mevcut denetleme kameraları vasıtasıyla talep edilen plakalı araca ait EDS geçiş kayıtlarının tespiti mümkündür.
Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS)=MOBESE: Kamu düzeni ve güvenliği ile kişilerin can ve mal emniyetinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, trafik güvenliği ve kontrolünün sağlanması amacıyla meydan, karayolları, cadde, sokak ve park gibi kamuya açık alanlarda kurulan görüntüleme sistemleridir. Niteliği itibariyle önleyici tedbir niteliğindedir. Mobese ile yapılan video/görüntü kayıtları, elde edilen ve saklanan diğer veriler; kişisel veri niteliğinde olup kamu idaresi tarafından korunması gerekir. Üstün kamu yararı gereğince, mobeseler aracılığıyla elde edilen kayıt ve verilerin özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği kabul edilmemektedir. Mobese izlemeleri sınırlı, genele özgü, kamuya açık alanlarda ve tesadüfe dayalı olmalıdır. Mobese izlemeleri hakim/mahkeme kararıyla adli nitelikte (Teknik Araçlarla İzleme Tedbiri) de olabilir. Suçun işlenmesinden önce suç şüphesiyle yapılacak adli çalışmada, KGYS-EDS-PTS görüntü kayıtlarının değerlendirilebilmesi için kolluk tarafından adli makamlardan CMK Md. 140 gereğince Teknik Araçlarla İzleme Kararının alınması zorunludur, aksi halde adli makamlar haberdar edilmeksizin elde edilen görüntü ve kayıtlar hukuka aykırı olacaktır. Adli makamlar tarafından verilecek olan Teknik Araçlarla İzleme Kararı, şüpheli veya sanığın kamuya açık alanlarda ve işyerinde izlenmesine ve kayda alınmasına yönelik olacaktır. Kamuya kapalı, örneğin şüphelinin şahsi aracına/evine ses veya video kayıt cihazı konularak elde edilecek deliller, bu yönde usulüne uygun adli mercilerce verilmiş bir karar bulunsa dahi hukuka aykırı olacaktır. (Bkz. Yarg.10.CD. Esas : 2022/1846 Karar : 2023/8954 Tarih : 23.10.2023) Aracın ticari olması ve İş Kanunu’na göre iş görme faaliyeti içerisinde değerlendirilmesi durumunda, şüpheli/sanığın ticari aracındaki faaliyetlerine ilişkin teknik araçlarla izleme kararının alınmasında yasal engel bulunmamaktadır. Suçun işlenmesinden sonra da adli makamların (C.Savcılığı veya Mahkeme) talep etmesi durumunda yine bu sistemlerden elde edilen verilerin muhakemede kullanılması olanaklıdır. Yine, herhangi bir somut (duyuma dayalı olmayan) istihbari bilgi/ihbar vs. olmaksızın, tesadüfen ve ani gelişen suçüstü olaylarında kolluk birimlerinin bu sistemler üzerinden elde etmiş olduğu verileri kullanmasına engel bulunmamaktadır. Örneğin Kilis ilinden Aksaray ili güzergahı boyunca peşpeşe/öncü-artçı şeklinde hareket edip, makul şüphe üzerine uygulama noktasında durdurulan araçlarda suç unsurlarının ele geçirilmesi olayında kolluğun, PTS verilerini adli makamlar haberdar edilmeksizin adli dosyaya dercetmesinde yasal engel bulunmamaktadır. Ülkemizde henüz Kent Güvenliği Yönetim Yasası oluşturularak yürürlüğe girmemiştir. Bu konuda mevzuatta bir boşluk olduğu açıktır. Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nde bu konuda 31/2018 sayılı Kent Güvenlik Yönetimi Yasası yürürlüğe girmesine karşın, ülkemizde halen bu konuda oluşturulmuş bir kanun bulunmamaktadır. MOBESE ve güvenlik kameralarının bulunduğu yerlere uyarı levhaları koyulması, kameraların gizli olmaması, kişiye özel takip ve bireyselleştirmek suretiyle izleme ve kayıt yapılmaması gibi şartlara tabi tutulması ve bu şekilde izleme ve kayıt işleminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. (Prof. Dr. Ersan Şen, Stj. Av. Buğra Şahin, MOBESE ve Güvenlik Kameralarının Özel Hayata Müdahalesi ve Delil Vasfı, 27.12.2022, https://www.
HGS: Hızlı Geçiş Sistemi (HGS), Boğaz Köprüleri ve Otoyol geçişlerinde ödemenin pasif RFID (Radyo Frekansı ile Tanımlama) teknolojisi kullanılarak gerçekleştirildiği Türkiye’de 17 Eylül 2012 tarihinde kullanılmaya başlanan bir ücretlendirme sistemidir. Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı Bölge Müdürlüklerine müzekkere yazılarak HGS verilerinin (Abonelik Kaydı, Geçiş Kaydı) temin edilmesi mümkündür. HGS sistemlerindeki kameralar, Otoyol ve Köprü gişe sistemlerindeki kaçak geçiş ihlallerini tespit etmek ve bu ihlaller sonrası yapılacak işlemlere esas teşkil edecek görüntüler sağlamak amacıyla tesis edilmiş olup, Emniyet Müdürlüklerimizde bulunan MOBESE kameraları gibi bir özelliği yoktur. Sadece geçiş yapan vasıtanın ön ve arka plakasını okuma ve fotoğraflama özelliği vardır. Normal geçişlerin görüntü kayıtları sistem üzerinde 1 ay saklanmaktadır. 1 yılı aşmış geçişler ise sistem üzerinden silinerek HGS hesabı banka geçiş hareketlerinde arşivlenmektedir. Sadece kaçak geçiş yapan vasıtanın görüntü kayıtları sistem üzerinde arşivlenmektedir.
Plaka Tanıma Sistemleri (PTS): Kamera üzerinden aldığı araç fotoğrafını ve plaka karakterlerini tanımlama, tanımlanan karakterlerin veri tabanında yedeklenmesi ve istenen zaman diliminde plakası okunan araçların plaka bilgileri ve fotoğrafları ile beraber sorgulanmasını ve alarm üretilmesini sağlayan bir görüntü işleme teknolojisidir. Plaka tanıma kameraları; ortamdan alınan görüntülerin kendi üzerindeki işlemciler vasıtasıyla plaka üzerindeki karakterlerin OCR sürücüsü yardımıyla tanımlama işlemini yapmak için özelleştirilmiş kameralardır. OCR, IP kamera ve IRLED birleşiminden oluşan bu kameralar gece gündüz okuma yapabilmekte ve gece sürücü silüetine kadar görüntü elde edebilmektedir. Bu tip kameralar plaka tanıma işlevlerinin yanı sıra renk tanıma gibi işlevleri de yerine getirebilir böylece ikiz plaka gibi aranan araçların kaçış yapabilmesi için kullandıkları yöntemleri bertaraf edebilmektedir. Plaka tanıma sistemi yazılımı; emniyet birimlerinin kullanımına sunulan yazılımla yol üstü taglardan gelen görüntü ve bilgiler emniyet personeli tarafından incelenir. PTS noktalarına öncü-artçı şeklinde geçiş yaparak şüpheli görülen araçlar, uygulama noktalarındaki kolluk personeline, görüntüleri canlı olarak izleyen personellerce bildirilir. Program içeriğinde araçların geçişlerine dair fotoğraf ve bilgiler görüntülenebilmektedir. Yol üstü taglardan geçiş yapan araçlara ait plaka, geçiş zamanı, geçiş yeri, tescil ve OCR bilgisi, eğer aracın herhangi bir sakınca durumu mevcutsa, sakınca durum bilgisi gibi bilgilere ulaşılabilmektedir. Polis bilgi ağı olarak kullanılan Polnet’e entegre edilmiş bu sistem, sakınca durumu mevcutsa otomatik olarak son kullanıcı personele uyarı vererek ilgili aracın geçmiş olduğu konum bilgisini, plakasını ve aranma sebebini içeren bir alarm oluşturmaktadır. Yol üstü tagların bağlı bulunduğu ilçe emniyet müdürlüklerinin muhabere elektronik şube personellerinin ekranlarına düşen bu bilgi ve uyarılar kontrol edilir. Üzerindeki IR (kızılötesi) aydınlatma üniteleri sayesinde 7/24 esasına göre çalışan bu sistemlerle geçiş yapan tüm araçların plaka bilgileri, geçiş zamanları ve geçişlerine dair görseller 24 ay boyunca tagların bağlı bulunduğu ilçe emniyet müdürlüklerince saklanır (Hararcı&Demirkol,2017). Arşiv ekranında 7/24 esasına göre çalışan ekipmanların geçiş yapan araç bilgileri 24 ay boyunca kaydedilir. Bu bölümde araç plaka bilgisi, geçiş zamanı, geçiş yaptığı lokasyon ve kamera adı, araç rengi, markası, modeli gibi birçok bilgi yer alır. İstenildiği zaman araç geçişlerine ait özel bilgiler bu bölümden sorgulanabilir. Araç plakasının sistemde aranma gerekliliği mevcutsa aracın geçişiyle beraber sistem otomatik olarak alarm üretir ve görevli personele araç görselini iletir. Kamera sistemlerinin yakalamış olduğu plakaların herhangi bir sebepten aranması olmasa dahi 24 ay boyunca geçiş bilgileri saklanmaktadır. Yoğun ve kontrollü geçişin yapılması gereken yollara kurulan plaka tanıma sistemleri araçların plakalarını kontrol merkezine iletmektedir. Buna ek olarak bu direkler üzerinde bulunan görüntüleme kameralarından alınan canlı görüntüler, anlık olarak kontrol merkezine iletilmektedir. Sistemde kullanılan kameralar Türkiye plakalarına ek olarak Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan ve Bulgaristan gibi komşu ülkelerin ve birçok Avrupa ülkesinin plakalarını okumak için uygundur. Plaka okuma işlemi plaka tanıma sistemlerinde iki farklı şekilde yapılmaktadır. Bunlardan birincisi, plaka tanıma sisteminde yer alan kameralar, geçiş yapan araçların görüntülerini video formatında izleme merkezinde bulunan sunucuya iletir ve bu sunucu video içeriğinde bulunan plakaları görüntü işleme prosedürlerine uygun olarak yakalar. Özelleştirilmiş yazılımlar sayesinde belirlenen plakalar daha sonrasında kontrol amacıyla Polnet üzerinden sakınca sorgu sistemine aktarılır. İkinci, daha gelişmiş ve şu an Türkiye’de tercih edilen yeni sistem çalışma prensibi ise plaka tanıma kamerasının içerisinde OCR (Optical Character Recognition) motoru kullanmaktır. OCR yazılımı kâğıt, plaka vb. ürünlerin üzerindeki harfleri, rakamları ve sembolleri algılayarak bunları okuyacak yapıya sahiptirler. Bu özellikle kamera, yol üstünden geçen aracın plakasını otomatik olarak tespit eder ve bu plaka üzerindeki harf ve rakamları ayrı bir metin dosyası şeklinde merkeze gönderir. Bu tarz sistemler, plaka okuma doğruluğu daha yüksek ve daha çok tercih edilen sistemlerdir. Türkiye’de yol üzeri kurulu sistemlerde görebileceğimiz plaka tanıma kameralarının çok büyük bir kesimi şerit başına 1 kamera çalıştırılması prensibiyle çalıştırılmaktadır. Yeni tip kameraların altı şeride kadar yüksek oranda plaka okunabilirliği sağlamasına rağmen yedeklilik gibi durumlar göz önüne alınarak, Türkiye’de de bu tip kameralar tercih edilmemektedir. Polnet üzerinden plakaya ait aracın hangi petrol istasyonlarından yakıt aldığı, şahsın otel kayıtları vs. bilgiler de ayrıca sorgulanabilmektedir. Belediye Başkanlıkları Ulaşım Daire Başkanlığı Trafik Şube Müdürlüklerine müzekkere yazılarak, trafik denetleme kameraları vasıtasıyla (EDS-Ortalama Hız), PTS verilerinin elde edilmesi olanaklıdır. Bunun dışında Emniyet Müdürlüklerinden PTS verilerinin temini, Trafik Denetleme Şube Müdürlüklerinden değil, adli kolluk görevi yürüten birimler üzerinden gerçekleştirilmektedir. PTS verilerinin temini için Emniyet Müdürlükleri ilgili birimleri yanında ayrıca Belediye Başkanlıkları ilgili birimlerinin denetiminde olan kameralar için ayrıca müzekkere yazılması gerekmektedir.
DELİL DEĞERİ : Mobese ve PTS olarak bilinen trafiğin denetlenmesi ve genel asayişin korunması amacıyla cadde ve sokaklara yerleştirilen önleme amaçlı izleme ve denetleme sistemlerini, belirli bir olaya, şüpheli veya sanığa yönelik CMK m.140’da öngörülen tedbir ile aynı görmemek gerekir. Mobese ve pts, herhangi bir suça, şüpheli veya sanığa karşı kurulan bir düzenek olmayıp, kamu düzeninin sağlanması ve korunmasına yönelik çok amaçlı denetleme sistemi olup, adli maksatlı olarak kurulmamıştır, önleyici niteliktedirler. Elbette adli soruşturma ve kovuşturmalar sırasında ve hukuk muhakemesinde de, gerektiğinde Mobese (KGYS), HGS, OGS ve PTS kayıtlarından delil araştırma aracı olarak yararlanılmakta ve bu suretle elde edilen veriler ceza muhakemesinde yasal delil olarak kabul edilmektedir. (Şahin, Cumhur, Ceza Muhakemesi Hukuku-I,2007,s.276) PTS, KGYS, OGS ve HGS verileri ile HTS (BAZ) verilerinin karşılaştırılması suretiyle, araçta şüpheli/sanıkların bulunup bulunmadığı, şüpheli ve sanıkların aracın geçiş noktasının yer aldığı aynı baz istasyonundan sinyal alıp almadıkları tespit edilebilmektedir. Yine PTS görüntülerinden verilerin elverişli olması durumunda; aracı şoför olarak kimin kullandığı, araçların peş peşe (öncü-artçı) olup olmadıkları belirlenebilmektedir. Ancak bu tespitin, teknik bir konu olması sebebiyle, kayıtların uzman bilirkişiye tevdi edilmesi ve rapor temin edilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Şüpheli veya sanıkların kullandıkları araçta GPS (Araç Takip Cihazı) sisteminin mevcut olması durumunda, kolluk birimlerince adli mercilerden talimat alınması suretiyle bu kayıtlardan da muhakemede yararlanılmaktadır. Tespitin içeriğine ve isnat olunan suça göre elde edilen bu veriler; somut olayın özelliğine göre bazen kuvvetli delil olabildikleri gibi bazen de kesin delil teşkil edebilmektedir. Adli yazılı karar bulunmadığı sürece mobese kameraları ile, , önleyici tedbir ve faaliyet kapsamında hiç bir şekilde kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması gerçekleştirilemez. Bu şekilde hukuka aykırılığa sebebiyet verme ihtimali nedeniyle, mobese kameralarının önleyici maksatlı olsa bile, sesli kayıt yapamayacağı sonucu çıkarılabilir. Kamuya açık yerlerde özel kişilerce tesadüfen yapılan kayıtlar da ceza muhakemesinde yasal delil niteliğindedir. Örneğin sokakta karısını darp eden şahsın eylemine ilişkin alınan video kaydı, muhakemede yasal delil olarak kullanılır. Ancak işlenmiş bir suçun ispatlanması maksadıyla planlı ve tasarlamalı olarak aleni ortamlarda yapılan gizli kayıtlar, hukuka aykırı kabul edilmektedir. (Y.4.CD.22.12.2009, 2007/11957 E.2009/21077 K.) Bu şekildeki yapılan kayıtlar, içeriğine göre özel hayatın gizliliği suçuna sebebiyet verebilir. Kamu kameraları, sadece bir tek kişiyi gözetlemek ve faaliyetlerini kaydetmek üzere kurulmazlar; kamuya açık belli bir alandaki herkesin faaliyetini izlerler. Burada kamu gücünün, sadece bir tek bireye yönelerek kullanıldığını gösteren açık bir ihlal söz konusu değildir. İzleme, sadece bir bireye yönelmiş olmadıkça, açık bir bireysel özgürlüğün ihlalinden söz etmek mümkün değildir. Apartman, ofis vs. gibi özel mülk arz eden yerlerde de, kişisel güvenlik ve önleyici amaçla bireysel olarak kurulan kameralar, başka bir özel mülk sahibini kapsama alanına almadığı sürece, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaz. Ancak daire önlerine kurulan bireysel özel kameraların diğer daire kapısını da görüntülemesi, bu suretle komşusunun evine giren çıkan kişileri de kaydetmesi durumunda, rıza bulunmadığı sürece özel hayatın gizliliği suçunun oluştuğu kabul edilir.
Kırmızı ışık ihlal tespit sistemi (Red light violation detection), Emniyet şeridi ihlal tespit sistemi ,Anlık hız ihlal tespit sistemi, Koridor hız ihlal tespit sistemi, Ters yön ihlal tespit sistemi, Park ihlal tespit sistemi, Dönüş yasağı ihlal tespit sistemi, Tramvay yolu ihlal tespit sistemi, Ofset tarama ihlal tespit sistemi, Yaya yolu ihlal tespit sistemi, Gabari ölçüm sistemi ; elektronik denetleme sistem çeşitlerindendir. Bunların dışında ayrıca seyyar mobil elektronik denetleme sistemi de mevcuttur.
a) Adli olaylar karşısında anında önlemler alınarak suç ve kimlik tespitine yönelik çalışmaların yapılması,
b) Toplumsal olaylardaki gelişmelerin izlenilmesi ve gerekli tedbirlerin alınabilmesi,
c) Sıcak takip yapılması gereken durumlarda saha ekiplerinin yönlendirilmesi,
d) Trafikte seyir halinde bulunan araçların çalıntı ve aranan araç olup olmadığının otomatik olarak sistem tarafından tespit edilmesi,
e) Kişi hak ve özgürlüklerine dokunmadan etkin bir şekilde denetim faaliyeti yapılması,
f) Delilden sanığa gitmeye yönelik çalışmalara destek olması, eldeki verilerden en seri şekilde faydalanılması, istatistiki bilgilerin seri ve kolayca alınabilmesi,
g) Polis birimlerinin ek hizmet ve merkez binalarının çevre güvenlik ve nezarethane kamera görüntülerinin izlenmesi ve görüntülerin kaydedilmesi,
h) Trafik kuralı ihlallerinin ve tarik yoğunluğunun tespit edilmesi gibi farklı çalışmalar yapılmaktadır (EGM, 2013).
Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemleri Strateji Belgesi (2014-2023)’nde; Kent Güvenlik Yönetim Sistemleri (KGYS) ile farklı noktalarda kurulmuş 7 gün 24 saat çalışan hareketli ve sabit kameralardan alınan görüntülerin, fiber-optik kablolar ve kablosuz iletişim teknolojileriyle KGYS merkezlerine ulaştırıldığı, KGYS merkezlerinin güvenlik işlevlerinin yanı sıra sağladıkları görüntüleme işlevi ile AUS uygulaması kapsamında değerlendirilebileceği belirtilmiştir. 2017 yılında EGM adına SSB tarafından ihale edilen Kent Güvenlik Yönetim Sistemi ve Plaka Tanıma Sistemi projesiyle Türkiye genelinde 81 il ve ilçelerinde ihtiyaç duyulan noktalara görüntüleme ve plaka okuma işlemi yapan kamera sistemleri kurulmasına karar verilmiştir. 81 il ve bağlı ilçeler tek bir sistem üzerinden yönetilecek ve tek bir noktadan izlenebilecektir. Daha önce kurulmuş olan plaka tanıma ve görüntüleme noktaları da yine bu sistem içerisine entegre edilecek ve bu şekilde farklı noktalarda farklı programlara ihtiyaç duyulmayacaktır. 2020 yılı itibariyle tüm il ve bağlı ilçelerde görüntüleme noktaları bulunmakta olup ana arterlerde plaka tanıma sistemleri mevcuttur (EGM, 2021). EDS’lerin (Elektronik Denetleme Sistemi) devreye alınması, insan kaynağını en az seviyede en fazla alanda kullanarak denetimin sağlanması, sürücülerin ise araçlarını yasal hız sınırlarında kullanmasını sağlayarak, trafiğin sakinleştirilmesinde ve trafik kazalarının önlenmesinde etkin bir yol olarak kabul edilmektedir (Karayolu Trafik Güvenliği Strateji Belgesi (2021-2030). SSB ile ortak yürütülen KGYS Projesi kapsamında Türkiye’deki 1021 ilçede kurulumlar tamamlanmıştır (EGM, 2020). 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programının Tedbir 512.5 numaralı “Elektronik Denetleme Sistemlerinde anlık hız denetimi yerine ortalama hız denetimleri esas alınacaktır” tedbirine göre EGM tarafından kurulumları tamamlanan KGYS bileşenlerinden biri olan Plaka Tanıma Sistemlerinde kullanılan yazılım ve donanımlar sabit kalarak bu lokasyonlarda bulunan veri sağlayıcılarla PTS noktaları arasında hız koridorları oluşturulması planlanmıştır (T.C. Cumhurbaşkanlığı, 2020). PTS noktalarının birbirleri arasındaki uzaklık ölçümlerinin yapılmasıyla Ortalama Hız Koridorları sisteme tanıtılacak ve böylece tüm ilçelere yayılacak insan gücüne dayalı olmayan teknolojik bir denetim imkânı sağlanmış olacaktır. Bunun yanı sıra Türkiye geneline yayılan iller arası yük ve yolcu taşımacılığındaki ana güzergâhlarını oluşturan ve altyapı düzenlemeleriyle büyük bir kısmı bölünmüş yol halindeki, doğu-batı ve kuzey-güney istikametlerindeki devlet karayollarının ana aksları üzerinde ortalama hız koridorları ile seyir hızının düşürülmesi sağlanmış olacaktır. KGYS altındaki PTS’lerin ilave yetenek kazandırılmasıyla, ek bir kurulum maliyeti gerektirmeden düşük masrafla yüksek miktarda sosyo-ekonomik fayda ve katma değer getirisi sağlanacaktır (Karayolu Trafik Güvenliği Strateji Belgesi (2021-2030).
İMAJ ALMA : Bilişim sistemlerinde depolama aygıtlarındaki verilerin tamamımın farklı bir kaynağa kopyalanması imaj alma olarak nitelendirilir. Günümüzde teknolojinin gelişmesi ile birlikte cep telefonları artık bilgisayar gibi kullanılmaya başlanılmış ve akıllı telefonlar ile birlikte cep telefonları küçük bir bilgisayar halini almıştır. Adli makamlarca CMK Md.134, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği Madde 17, Suç Eşyası Yönetmeliği Madde 9 gereğince talimat verilmesi durumunda şüpheli/sanıklara ait cep telefonu ve diğer elektronik cihazlarda (laptop vs.) imaj alma işlemi gerçekleştirilebilir. İmaj alma işlemleri donanım ve yazılım tabanlı olarak yapılmaktadır. Donanım tabanlı imaj alma yönteminde, imaj almak için geliştirilmiş özel cihazlar kullanılmaktadır. Yazılım tabanlı imaj alma sürecinde yazılım, sisteme CD, DVD veya harici depolama kaynakları ile yüklenip, sistemin imajını alan yazılımlardır. Ön inceleme dışında detaylı inceleme yapılacaksa, adli makamlarca dijital materyallere el koyma kararı verilmelidir. Şüpheli/sanığa ait dijital materyallerden elde edilen deliller; iddianameye konu eylemlerle doğrudan ilişkilendirilmesi ve illiyet bağı kurulması durumunda, muhteviyatına göre bazen kesin delil teşkil edebileceği gibi bazen de destekleyici yan delil veya belirti/iz/emare niteliğinde olabilmektedir. CMK’nın 134. maddesindeki “bilgisayar kütükleri” ifadesi teknik anlamda sadece masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda bulunanları değil; CD, DVD, flash disk, disket, harddisk vs. tüm çıkarılabilir bellekler, telefon vb. dijital tabanlı mobil cihazlar da dahil olmak üzere herhangi bir bilgi işlem veya veri toplama … ya da gerecinde bulunabilecek tüm dijital dosyaları kapsamaktadır. (Ceza Genel Kurulu 2020/286 E. , 2022/754 K.) Genel olarak 134. maddesinin uygulamada; bilgisayar, akıllı telefonlar, GPS cihazları, donanım ve yan donanımlar, verileri dijital olarak kaydetme ve işleme yeteneğinde olan her türlü dijital cihazları kapsadığı kabul edilmektedir. Aynı şekilde madde kapsamına; iç ağlar, veri tabanları, sistem odaları, sunucular, yedek üniteler, arşivler, veri iletim hatları, yönlendiriciler vs. dâhilinde bulunan tüm dijital alanlar, veriler ve veri taşıyıcıları da girmektedir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/544 E. , 2020/127 K.) Akıllı telefonlar kayıtlı bilgi ve verileri otomatik olarak işleme tabi tutma özelliğine sahip olduklarından, bilgisayar özelliği nedeniyle de taşıdığı bilgi ve verilerde arama ve el koyma yapılması için CMK’nın 134. maddesi uyarınca arama ve el koyma kararı alınması gereklidir. Akıllı olmayan tuşlu telefonlar ise nitelikleri nedeniyle sadece haberleşme için kullanıldığından bu telefonlar yönünden CMK’nın 135. maddesi uyarınca arama kararı alınmalıdır. (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/12500 E. , 2021/12899 K.) Cumhuriyet savcısının emri ya da mahkeme kararı olmadan kolluk görevlileri tarafından incelenen telefondan elde edilen veriler, yasaya aykırıdır mahkumiyete esas delil teşkil edemez.
Mobil cihazlar üzerinde üç tip imaj işlemi gerçekleştirilmektedir. Bunlar;
- Mantıksal İmaj : Cihaz üzerinde halihazırda bulunan verilerin ve kullanıcıya ait temel kayıtların elde edildiği imaj yöntemidir.
- Dosya Sistemli İmaj : Cihaz üzerinde hali hazırda bulunan verilerle kullanıcıya ait temel kayıtların yanı sıra kısmi olarak sistem dosyalarının da elde edilebildiği imaj yöntemidir.
- Fiziksel İmaj : Cihazın depolama biriminin birebir kopyası alınması suretiyle, cihaz üzerinde hali hazırda bulunan veri ve kayıtlar ile sistem verilerinin ve yanı sıra kısmi olarak kullanıcı tarafından silinen verilerin de elde edildiği (Veri Kurtarma) en detaylı imaj alma yöntemidir. Lakin her cihazda fiziksel imaj almak mümkün değildir. Üç imaj alma yönteminin de her cihaz için geçerli olmayacağı gibi bahse konu materyalin marka, model ve işletim sistemine (Android, IOS, Windows Mobile vb.) göre kullanılan yöntem değişiklik gösterebilmektedir. Fiziksel imaj cihazdaki verilerin tamamına erişim sağlanıldığı imaj türüdür. Fakat Mobil cihazlarda fiziksel imaj almak türler içerisinde en zorudur. Çünkü işletim sistemlerinde cihaz belleğinin okunmasına karşı güvenlik vardır. Bunu kırmak için ilk önce mobil cihazın şifreli ise onu atlamak gerekmektedir. İlk olarak Android işletim sisteminde fiziksel imaj alınacak ise, cihaz üzerinden Root atma işlemi gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İOS işletim sistemlerinde de Android işlemine benzeyen Jailbreak edilmesi gerekmektedir. Sim Kartlar da hafıza bellek barındırdığından, simkartlar üzerinde de imaj export raporlarının alınması, şifre bulunması (pin kodu) durumunda öncelikle şüpheli/sanıktan sorularak temin edilmesi, temin edilememesi durumunda operatörden sorularak denetimin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Emniyette bu inceleme ve raporlama işlemleri, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Adli Bilişim Büro Amirliği’ tarafından yerine getirilmektedir.
Adli bilişim türleri aşağıda sunulmuştur. Bunlar;
- Bilgisayar Adli Bilimi (Computer Forensics),
- Cep Telefonu Adli Bilimi (Mobile Phone Forensics veya GSM Forensics),
- Ses ve Görüntü Verileri Adli Bilimi (Audio and Video Forensics),
- Windows İşletim Sistemi Adli Bilimi (Windows Forensics),
- Linux işletim Sistemi Adli Bilimi (Linux Forensics),
- Bilgisayar Ağları Adli Bilimi (Network Forensics),
- İnternet Adli Bilimi (Internet Forensics),
- Flash Bellek Adli Bilimi (Flash Memory Forensics) olarak 8 bölüme ayırılır.
Mobil Cihazlardan elde edilebilecek veriler;
- 1-) Arama Kayıtları(Gelen arama, Giden arama, Cevapsız arama),
- 2-) Mesajlar,
- 3-) Sohbet kayıtları(Whatsapp, Viber, Tango, Messenger vb.),
- 4-) Fotoğraflar,
- 5-) Videolar,
- 6-) E-postalar,
- 7-) Takvim Bilgisi, Ajanda Bilgileri, GPS Kayıtları; cep telefonuna yüklü bulunan uygulamalar, mobil cihaz içerisinden çıkartılabilir.
Dijital delil olarak elektronik aygıtlardan elde edilebilecek ve delil oluşturabilecek bulgular aşağıda gösterilmiştir;
- Video görüntüleri,
- Fotoğraflar,
- Ses dosyaları,
- Video görüntüleri,
- Yazı dosyaları (word, excell, open office vb. dosyaları),
- Çeşitli bilgisayar programları ve bunların ürettiği dosyalar,
- İletişim kayıtları (SMS, MSN Messenger, GTalk vb. kayıtları),
- Gizli ve şifreli dosyalar / klasörler,
- Dosyaların oluşturulma, değiştirilme ve erişim tarih kayıtları,
- Son girilen ve sık kullanılan internet siteleri,
- İnternet ortamından indirilen dosyalar,
- a. Sunucu (Server) işlem kayıtları (log kayıtları),
- b. İnternet trafik kayıtları ( Gelen – Giden IP ),
- c. Ve bu türden olup, silinmiş dosya/klasörler.
İşletim sistemi RAM’de;
- • Çalışan process ve hizmetlere ait bilgiler,
- • Sisteme ait bilgiler,
- • Kullanıcıya ait bilgiler,
- • Ağ bağlantısı bilgileri,
- • Panoda bulunan bilgiler,
- • Çalışan yazılımlara ait bilgiler,
- • Kayıt defteri bilgileri,
- • Sosyal medya hesaplarına ait bilgiler,
- • İnternet günlükleri,
- • E-posta bilgileri,
- • Kötücül Yazılım ve virüs,
- • Aktif ağ bağlantıların durumu,
- • Kullanıcı şifreleri,
- • Kripto anahtarları,
- • Kaydedilmemiş veya sonlandırılmış dokümanlar,
- • Yakın geçmişte gerçekleşen internet üzerindeki aktiviteler veya mailler.
- • Kripto anahtarları, Gizli programlar,
- • Sisteme ait şifreler gibi bilgiler saklanabilmektedir (Sitaraman, 2006).
Bilgisayar, Sabit Diskler, Harici Diskler, CD/DVD/HD DVD/Blu-Ray Medyalar, USB Flash Diskler, Hafıza SD Kartları, Faks ve Fotokopi Makinaları, GPS Aygıtları, PDA Cihazları, Cep Telefonları, Dijital Fotoğraf Makinaları ve Video Cihazları, Yazıcılar, Taşınabilir Oynatıcılar (Ipod/Zune/MP3 Player), DVR Cihazları, Özellikli TV’ler, Tabletler, Telesekreterler, Sunucular (Server) ve Yardımcı Deliller ; ”Olay yerinde dijital delillerin yanı sıra çeşitli belge ve dokümanlar bulunabilir not, fatura, teslimat fişi, malzeme kutusu, kargo fişi vb. bu belge ve dokümanlar” bu kapsamda özenle incelenmeli ve soruşturma konusu ile ilgisi olanlara el konulmalıdır. Sıklıkla uygulamada kullanılan ”Cofee” programı İle Elde Edilebilen Bilgiler şunlardır;
1-) Tarih ve saat,
2-) Uçucu hafıza,
- a-) Fiziksel hafıza imajı
- b-) Swap file (pagefile.sys vs)
3-) Network bağlantıları,
- a-) Açık TCP ve UDP portları
- b-) NetBIOS, komşu ağ bağlantıları
- c-) ARP cache
- d-) IPConfig ayarları
4-) Kullanıcı hesapları,
- a-) Giriş yapmış kullanıcılar
Encase Imager, FTK (Forensic Toolkit), X-WAYS Forensic, Tableau Imager, Helix, Cofee, Memory DD, KnTDD, Fast Dump Pro,Windows MemoryToolkit,Belkasoft Live RAM Capturer, Guymager, WinEn (EnCase), MagnetRAM Capture, Memoryze, Mandiant RedLine, Cellebrite Ufed ve Mobil Edit, uygulamada sıklıkla imaj alma işleminde kullanılan yazılım ve programlardır. TD1 İmaj Alma Cihazı ve Forensic Falcon ise imaj alma cihazları olarak kullanılmaktadır.
Yargıtay İçtihatları :
MÜŞTEKİYE AİT CEP TELEFONU HTS BİLGİLERİ İSTENEBİLİR veya MÜŞTEKİ TELEFONU ÜZERİNDE İNCELEME YAPILABİLİNİR Mİ?
Müştekiye (Şikayetçi) Ait Telefonun İletişiminin Tespiti
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmeliğin 12. maddelerine göre hakim kararı gerektiren iletişimin tespiti tedbirinin, şüpheli veya sanık tarafından kullanılan telefonlar hakkında uygulanabileceği, anılan düzenlemelerde müştekinin telefonuna yönelik bir tedbirden bahsedilmediği, bu durumda adı geçen müştekinin telefonu açısından iletişimin tespiti uygulamasının Cumhuriyet Savcısı ve mahkemelerin genel soruşturma ve delil toplama yetkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, Cumhuriyet Savcısı ve mahkemelerin ilgili kurumdan, müştekinin telefonu ile yapılan görüşmelerin kimle, ne zaman, hangi süreyle yapıldığına ilişkin kayıtları içeren iletişimin tespitini isteyebileceği gözetilmeden itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 5353 sayılı Yasa’nın 17. maddesiyle değişik 135. maddesi uyarınca, “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal verileri değerlendirilebilir.”
5271 sayılı CMK.nun 135. maddesinin 6. fıkrasında bu madde kapsamında “dinlenme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine “ ilişkin hükümlerin ancak fıkrada sayılan katalog suçlarla ilgili olarak uygulanabileceği öngörülmüştür.
İletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemleri (10.11.2005 gün ve 25984 sayılı RG’de yayımlanan Yönetmelik m. 3/f) ifade eden “iletişimin tespiti” işlemi yukarıda belirtilen CMK.nun 135. maddesinin 6. fıkrası kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu nedenle, hangi suça ilişkin olursa olsun, şüpheli ve sanığın iletişiminin tespiti, CMK.nun 135/1. maddesi uyarınca hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısının kararıyla mümkün olacaktır.
Ancak; Yargıtayımızın istikrar bulmuş içtihatları uyarınca, müşteki-mağdurun iletişiminin tespiti işleminin, 5271 sayılı CMK.nun 135. maddesi kapsamında değil, Cumhuriyet Savcısı ve mahkemelerin genel soruşturma ve delil toplama yetkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir (Yargıtay 13. Ceza Dairesi – Karar : 2011/6986).
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
ESAS: 2013/406
KARAR: 2015/185
”HTS kayıtlarına göre, sanık O..’un cep telefonu, olay gecesi hem Viranşehir ilçe merkezindeki hem de Karakeçi Köyündeki baz istasyonlarından sinyal almış ise de, sanığın misafirlikte olduğunu belirttiği K…Köyü’nün, A… Köyü gibi her iki baz istasyonuna uzaklığının aynı olması sebebiyle HTS kayıtları dikkate alınarak sanığın olay gecesi A…. Köyü’nde mi yoksa K….Köyü’nde mi bulunduğunun ya da bulunmadığının tespitinin yapılamaması, sanığın olay gecesi yoğun telefon görüşmesi yapmasının ve bu görüşmelerin 03.47-04.51 saatleri arasında kesilmesinin aleyhine yorumlanarak varsayıma dayalı sonucuna gidilmesinin mümkün bulunmaması hususları birlikte gözetildiğinde, sanık O..’un yüklenen suçu işlediği hususu şüphe boyutunda kalmakta olup şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, sanığın beraatına hükmolunmalıdır…”
T.C.
YARGITAY
16. CEZA DAİRESİ
E. 2018/2234
K. 2018/1889
T. 5.6.2018
* SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA SUÇU ( Bylock Sorgulamalarında ID Bilgisinin Bulunmadığı – İl Emniyet Müdürlüğünün Bylock Programına Giriş Bilgilerini Gösterir İnceleme Tutanağı ve Ekinde Bulunan 1 Adet CD İçeriğinin 5271 S.K. Md. 217 Uyarınca Duruşmada Sanık ve Müdafiine Okunarak Diyeceklerinin Sorulması Gerektiği – Sanığın Bylock Kullanıcısı Olduğuna Dair Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Tarafından Düzenlenen Eksik ve Yetersiz Olan Yeni Bylock CBS Sorgu Sonucuna Dayanılarak Eksik Araştırma İle Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )
* BYLOCK İNCELEME TUTANAĞI ( İl Emniyet Müdürlüğünün Bylock Programına Giriş Bilgilerini Gösterir İnceleme Tutanağı ve Ekinde Bulunan 1 Adet CD İçeriğinin 5271 S.K. Md. 217 Uyarınca Duruşmada Sanık ve Müdafiine Okunarak Diyeceklerinin Sorulması Gerektiği – Bylock “Tespit ve Değerlendirme Tutanağı”nın Dosyaya Getirtilerek Söz Konusu GSM Hattının ve Cep Telefonunun Baz İstasyonlarını Gösterir HTS’lerinin Karşılaştırılacağı )
* TANIK BEYANLARI ( Başka Dosya Şüphelilerinin Okunan Önceki İfade Tutanaklarına Göre Din Görevlisi Olan Sanığın Dini Sohbetlere Katıldığını Beyan Ettikleri/Toplantıların Dini İçerik Dışında Örgütsel Nitelikte Bulunduğuna Dair Bilgiye Yer Verilmediği – Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma Suçu )
* BYLOCK UYGULAMASI ( Programını İndirmenin Mesajlaşmak Haberleşmek İçin Yeterli Olmadığı/Öncelikle Kayıt Esnasında Kullanıcının Bir Kullanıcı Adıyla Parola Üretmesi Mesajlaşma İçin İse Kayıt Olan Kullanıcılara Sistem Tarafından Otomatik Olarak Atanan ve Kullanıcıya Özel Olan ID Numarasının Bilinmesi ve Karşı Tarafça Onaylanması Gerektiği – Karşılıklı Ekleme Olmaksızın İletişime Geçilmesinin İmkanı Bulunmadığı )
* IP ADRESİNİN TESPİT EDİLMESİ ( Bylock İletişim Sisteminde Bağlantı Tarihi Bağlantıyı Yapan IP Adresi Hangi Tarihler Arasında Kaç Kez Bağlantı Yapıldığı Haberleşmelerin Kimlerle Gerçekleştirildiği ve İçeriğinin Ne Olduğunun Tespit Edilebildiği – Bağlantı Tarihinin Bağlantıyı Yapan IP Adresinin Tespit Edilmesi ve Hangi Tarihler Arasında Kaç Kez Bağlanıldığının Belirlenmesinin Kişinin Özel Bir İletişim Sisteminin Bir Parçası Olduğunun Tespiti İçin Yeterli Olduğu – Haberleşmelerin Kimlerle Yapıldığı ve İçeriğinin Ne Olduğunun Saptanmasının Kişinin Örgüt İçindeki Konumunu Tespit Etmeye Yaradığı )
5271/m.217
ÖZET : Dava, silahlı terör örgütüne üye olma suçuna ilişkindir.
Başka dosya şüphelileri mahkemece doğrudan dinlenilmediği gibi aşamalardaki beyanları da getirtilmemiş olup, okunan önceki ifade tutanaklarına göre din görevlisi olan sanığın dini sohbetlere katıldığını beyan ettikleri görülmekte ise de dini içerik dışında örgütsel toplantı niteliğinde bulunduğuna dair bilgiye yer verilmemiştir.
Bylock sorgulamalarında ID bilgisi bulunmayan sanığın Bylock kullanıcısı olup olmadığının atılı suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması karşısında, UYAP’tan yapılan incelemede temyiz aşamasında dosyaya gönderildiği anlaşılan Bartın İl Emniyet Müdürlüğünün bylock programına giriş bilgilerini gösterir inceleme tutanağı ve ekinde bulunan 1 adet CD içeriğinin CMK’nın 217. maddesi uyarınca duruşmada sanık ve müdafiine okunarak diyeceklerinin sorulması, Bylock “Tespit ve Değerlendirme Tutanağı”nın dosyaya getirtilerek söz konusu GSM hattının ve cep telefonunun baz istasyonlarını gösterir HTS’lerinin karşılaştırılması ile tüm dosya kapsamının bir bütün halinde değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken sanığın bylock kullanıcısı olduğuna dair Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen eksik ve yetersiz olan yeni bylock CBS sorgu sonucuna dayanılarak eksik araştırma ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiş, Özel Daire bozma kararında değişiklik yapılmasını gerektiren herhangi bir nedenin bulunmadığı, konunun Yargıtay Ceza Genel Kurulunca sonuca bağlanmasının uygun olduğu anlaşıldığından dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir.
T.C.YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2011/6-140 K. 2011/222 T. 15.11.2011
• TELEKOMÜNİKASYON YOLUYLA İLETİŞİMİN DENETLENMESİ ( Suç Soruşturması Kapsamında Tüm Suçlar Yönünden Bu Tedbire Başvurulabileceği/Ancak Şüpheli ve Sanık Hakkında Uygulanabileceği – Baz İstasyonundan Hizmet Alan Üçüncü Kişiler Hakkında Başvurulamayacağı )
• BAZ İSTASYONUNDAN GÖRÜŞME YAPAN TÜM ABONELERE AİT BİLGİLER ( Hırsızlık Suçu Kapsamında İletişimin Tespiti Tedbiri Uygulanacağı – Tüm Abonelere Ait Açık Adres Kimlik Bilgilerini Kapsayacak Şekilde Arayan ve Arananların Dökümleri Bilgileri İletişimin Tespiti Niteliğinde Olduğu )
• İLETİŞİMİN TESPİTİ TEDBİRİ ( Şüpheli ve Sanık Hakkında Uygulanabileceği – Baz İstasyonundan Görüşme Yapan Tüm Abonelerinin Dökümleri Alınması Talebinin İletişimin Tespiti İşlemi Olduğu Fakat Üçüncü Kişiler Hakkında Bu Tedbire Başvurulamayacağı )
• ŞÜPHELİ VEYA SANIK SIFATINA SAHİP OLMAYAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLER HAKKINDA İLETİŞİMİN TESPİTİ TEDBİRİNE BAŞVURULAMAYACAĞI ( Suç Soruşturması Kapsamında Her Suç İçin İletişimin Denetlenmesi Tedbirinin Ancak Şüpheli veya Sanık Hakkında Uygulanabileceği ) 2709/m.13, 22, 4422/m.2, 5271/m.2, 135, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi m.8
ÖZET : Günün belli bir zaman diliminde baz istasyonundan görüşme yapan tüm abonelere ait açık adres ve kimlik bilgilerini kapsayacak şekilde arayan ve aranan dökümlerine ilişkin bilgilerin dökümü iletişimin tespiti işlemidir. Tüm suçlar yönünden bu tedbire başvurma olanağı bulunduğundan, işlendiği iddia olunan hırsızlık suçu yönünden iletişimin tespiti kararı verilmesi olanaklı ise de; hakkında tedbir kararı verilen kişiler yönünden tedbir kararının isabetli olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. İletişim tespiti ancak, şüpheli ve sanık hakkında uygulanabilir. Haklarında iletişimin tespiti tedbiri talep edilen kişiler, baz istasyonundan hizmet alan üçüncü kişiler olup, şüpheli veya sanık sıfatına sahip olmadıklarından haklarında iletişimin tespiti tedbirine başvurulması olanağı yoktur.
-
İletişimin Tespiti: İletişimin tespiti belli bir telefon numarasından kimlerin ne zaman arandığı, konuşmanın ne kadar süreyle yapıldığı (HTS kaydı), elektronik posta yoluyla kimlerle iletişim kurulduğu hususlarının tespit edilmesidir. İletişimin tespiti, iletişimin içeriğine müdahale etmeden iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemlerden oluşmaktadır. İletişimin tespiti geçmişe yöneliktir. Kişinin geçmişte özgür iradesiyle yapıp bitirdiği iletişimine dair harici bilgilerinin tespitidir.(Y.16.CD-K.2019/6842).
- İletişim Tespit Tutanağı (Tape): Uygulamada iletişimin dinlenmesi ve yazıya dökülmesi suretiyle oluşturulan “tape”, yerel mahkemeler ve Yargıtay tarafından “iletişim tespit tutanağı” olarak adlandırılmaktadır. İletişimin tespiti terimiyle iletişim tespit tutanağının hiçbir ilgisi yoktur. Yargıtay kararlarında geçen iletişim tespit tutanakları ile kastedilen, dinleme kararına dayanılarak elde edilen iletişim içeriğinin yazıya dökülerek tespit edilmesi anlamına gelmektedir. Ancak, iletişimin tespiti teriminin yerleşmeye başlayan doğru kullanım biçimi; iletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemleri ifade etmesidir.
- İletişimin Dinlenmesi ve Kaydedilmesi: İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması, en az iki kişi tarafından telekomünikasyon araçlarıyla yapılan görüşmenin dinlenerek kayda alınmasıdır. Kişilerin kendi aralarında iletişim araçları kullanarak yaptıkları görüşmelerin herhangi bir araç olmadan çıplak kulakla işitilmesi ve dinlenmesi CMK m.135. anlamında bir “iletişimin dinlenmesi” tedbiri olarak kabul edilemez. Dinlenen ve kayda alınan iletişim; telefon, herhangi bir cihazla internet üzerinden veya internet uygulamaları kullanılarak yapılabilir. CMK m.135’e göre e-mail (elektronik posta) veya sosyal medya haberleşme araçları kullanılarak yapılan iletişimin dinlenmesi veya kaydedilmesi de mümkündür. İletişimin dinlenmesi ve kaydedilmesi kararı, verildikten sonraki zaman dilimin için etki yaratır. Yani, geleceğe yönelik iletişim dinlenerek kayıt altına alınabilir. Geçmişteki iletişim içeriğine erişmek hukuken mümkün değildir.
- Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi/Baz Verileri: Sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, iletişimin içeriğine müdahale niteliğinde olmayıp yetkili makamdan alınan karar kapsamında sinyal bilgilerinin iletişim sistemleri üzerinde bıraktığı izlerin tespit edilerek, bunlardan anlamlandırılan sonuçlar çıkarmak üzere gerçekleştirilen değerlendirme işlemlerini ifade eder.
İletişimin tespiti kararı herhangi bir suç ile ilgili alınabilir, suç sınırlaması yoktur. İletişimin dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirlerine, ancak belirlenen katalog suçlarla ilgili başvurulmasına rağmen iletişim tespiti tedbirine (HTS Kayıt Verileri) TCK’da yer alan herhangi bir suç ile ilgili başvurulabilir.
İletişimin dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi (BAZ Kayıt Verileri) yalnızca belli suçlar açısından başvurulabilen bir koruma tedbiridir. Dinleme, kayda alma veya sinyal değerlendirme tedbirleri ancak CMK da sayılan katalog suçlar bakımından uygulanabilir. Belirtilen suçların işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunmadan iletişimin dinlenmesi, kayda alınması veya sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbirine başvurulamaz. Ayrıca başka Yollardan Delil Elde Etme İmkanının Bulunmaması Şartının da tedbirlere başvurulması açısından varlığı gereklidir. Katalog suçlar 5271 sayılı CMK 100/3 hükmünde yer alır.
Öncesinde usulüne uygun yetkili mercilerden alınmış iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması kararı bulunmadığı ve kayıt gerçekleşmediği sürece, geçmişe yönelik olarak iletişim içeriklerine ulaşabilmek YASAL OLARAK mümkün değildir. Katalog suçlar dışında yer alan Tehdit, Hakaret vs. suçlarında yasal olarak iletişimin kayda alınması mümkün olmadığı gibi geçmişe yönelik konuşma içeriklerinin tespit edilerek getirtilmesi de aynı şekilde olanaklı değildir. Sosyal medya iletişim araçları üzerinden (Messenger, Whatsapp vs.) gerçekleştirilen konuşma içeriklerinin ve mesajlaşmaların, usulüne uygun yetkili mercilerden kayda alma kararı yer alsa bile, kolluk birimlerince tespiti yine olanaklı değildir. Ancak Devlet İstihbarat birimlerinin denetleyemeyeceği veya içeriğine ulaşamayacağı herhangi bir sosyal medya iletişim uygulamasının mevcut olmadığı düşüncesindeyiz. Yargı mercilerince sanığın veya şüphelinin cep telefonuna el konulması ve siber suçlar birimince yapılan inceleme neticesinde, sosyal medya iletişim uygulamaları üzerinden gerçekleştirildiği tespit edilen sesli ve yazılı mesajlaşma dökümlerinin somut delil olarak kullanılabilmesi mümkündür. Yine bu uygulamalar üzerinden gerçekleştirilen konuşma, yazılı ve sesli mesajlaşma içeriklerinin, koşullarının oluşması durumunda ilgilisi tarafından kayda alınarak yetkili mercilere rızaen ibraz edilmesi halinde de yasal delil olarak kullanılabilmeleri mümkündür.
YARGITAY
DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/34407 |
Karar | : 2021/18978 |
Tarih | : 14.06.2021 |
”HTS kayıtlarına göre sanık adına kayıtlı olduğu anlaşılan … no.lu telefon hattının kim tarafından kullanıldığının kesin olarak tespiti için bu hat ile görüşme yapan kişilerin tanık sıfatıyla bilgisine başvurularak sanığı tanıyıp tanımadıklarının sorulması, TİB kayıtlarında yer alan baz istasyonu bilgileri
YARGITAY
DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/7564 |
Karar | : 2021/18867 |
Tarih | : 10.06.2021 |
”Suça sürüklenen çocuğun suçlamaları kabul etmeyip olay yerine mağdurla konuşmak üzere gittiklerini belirtmesi karşısında; olay hakkında görgüye dayalı bilgi sahibi olan ve haklarında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen Nurullah Karabulut, Sinan Balta, Ramazan Tekinalp ve Ahmet Yıldırım’ın duruşmaya çağrılıp dinlenmesi ve 11/04/2015 tarihli mesaj tespit tutanağında belirlenen tehdit içerikli mesajların gönderildiği numaraların Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’ndan sorularak kime ait oldukları ve arama, aranma, mesaj alma, mesaj atma ve baz istasyon bilgilerini gösterir şekildeki HTS kayıtları dosyaya getirtilip bu hatların kim tarafından kullanıldıkları hususu belirlenmeye çalışılarak sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle mahkumiyet hükmü kurulması,”
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/8440 |
Karar | : 2021/9858 |
Tarih | : 26.05.2021 |
”Sanıklar … ve …nin aşamalarda alınan ifadelerinde hırsızlık suçunu sanık … ve …adlı şahısla işlediklerin ileri sürdükleri, buna karşılık sanık …’ın aşamalarda alınan ifadelerinde suçlamaları kabul etmeyerek olay günü anneannesinin evinde olduğunu savunduğu olayda; sanığın anneannesi ile …adlı şahısların kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilerek beyanlarının alınması, suç tarihi dikkate alınarak sanıklar…, … ve …nin kullandıklarını beyan ettikleri ve ayrıca tespit edilecek cep telefonlarının HTS kayıtlarının getirtilerek, olay günü ve saatinde sanıklar arasında herhangi bir arama kaydının olup olmadığının ayrıca cep telefonlarının hangi baz istasyonlarından sinyal verdiklerinin araştırılması bu durumların netleştirilmesinden sonra delillerin birlikte bütün halinde karar yerinde tartışılarak sonucuna göre sanık …’ın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi”
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/3848 |
Karar | : 2021/5960 |
Tarih | : 24.05.2021 |
”Olay tarihinde, sanıkların ve hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşen diğer sanık …’ın üzerlerinden ele geçirilen telefon hatları ile adlarına kayıtlı olan telefon hatlarının, suç tarihi ile 10 gün öncesini kapsayacak şekilde arayan, aranan ve baz istasyonu bilgilerine yönelik görüşme kayıtlarının getirtilerek aralarında suç tarihi ve öncesinde telefon görüşmesi olup olmadığının belirlenmesi, gerektiğinde bilirkişi raporu alınması, sonucuna göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanıklar hakkında TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,”
YARGITAY
ONİKİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2019/10211 |
Karar | : 2021/3126 |
Tarih | : 29.03.2021 |
”08.2013 günü, saat 17.24 sıralarında, … ilçesi, … … yolu üzeri … köy yolu mevkiinde, … istikametinden … istikametine seyir halinde olan plakası tespit edilemeyen beyaz renkli, … marka aracın, aynı istikamete önünde seyreden aracın sağ tarafından geçtiği sırada aynı istikamete seyir halinde olan katılan sürücü …’ın sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması sonucu bir kişinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde, bir kişinin hayati tehlike geçirecek ve vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı, çarpan aracın … köyü istikametine gittiğinin kameralardan görülmesi ve çevre yolu üzerinden … ilçesine giriş yapabileceği düşüncesiyle … İlçe Emniyet Müdürlüğü ile yapılan görüşmede, sanığın kullanımındaki aracın 26.08.2013 tarihinde saat 18.22 sıralarında çevreyolundan … istikametinden … ilçesine giriş yaptığının belirlendiği, araç üzerinde yapılan görgü tespit tutanağına göre aracın ön camında ön yolcu koltuğunun karşısında iki adet çatlağın olduğu, sol arka park ve sinyal lambalarının kırık olduğu, aracın sol tarafında bulunan depo kapağının yerinde olmadığının anlaşıldığı, sanığın hazırlıktaki ifadesinde kaza tarihinde Irak ülkesinde olduğunu belirttiği, ancak … İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen yazı cevabında şüphelinin 26.08.2013 günü 03:12.19’da … sınır kapısından ülkeye giriş yaptığı ve 26.08.2013 günü saat 19:43.56’da … sınır kapısından çıkış yaptığının belirtildiği, sanığın savunmasında araçtaki hasarın doğru olduğunu, ancak hiçbir şekilde kazaya karışmadığını, aynı gün akşam … sınır kapısından Irak ülkesine geçtiğinin doğru olduğunu belirttiği, sanığın 28.08.2013 tarihli ifadesinde bildirdiği olay tarihinde babasının üzerine kayıtlı olan 0541 724 08 84 numaralı hattın baz bilgileri
YARGITAY
İKİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/7098 |
Karar | : 2021/4589 |
Tarih | : 08.03.2021 |
”Oluşa ve dosya kapsamına göre; müştekinin evinden suça konu bir adet tek taş gümüş ve altının çalınması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın aşamalardaki ifadelerinde üzerine atılı suçu kabul etmeyerek, olay günü Yatağan ilçesinde olmadığını, İzmir ilinde bir inşaatta çalıştığını ifade etmesi karşısında; sanığın adına suç tarihinde kullanmış olduğu telefon hatları tespit edilerek, olay tarihinden 30 gün öncesi ve 30 gün sonrasını kapsar şekilde HTS kayıtlarının (arama, aranma, mesaj, baz istasyonu vs) Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan getirtilerek savunmasının doğruluğunun araştırılması ve eşkal bilgilerini vererek olay yerinde gözcülük yapan kişiyi görse tanıyabileceğini ifade eden tanık …’in mahkemece dinlenildiği duruşmada sanığın hazır bulunmaması ve yüzleştirme yaptırılmaması karşısında, sanık ile tanık …’ın yüz yüze teşhisi, yüzleştirme olanağı yok ise teşhise elverişli yeterli miktarda fotoğraf temin edilerek, tanığa gösterilmek suretiyle teşhis işlemi yaptırılarak ve tanığın beyanlarında geçtiği gibi … ile başlayan plakalı Hyundai marka panelvan tarzı araçla ilgili olası tespit için sanık adına kayıtlı olan araçların araştırılması ile sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,”
YARGITAY
BİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/3896 |
Karar | : 2021/2213 |
Tarih | : 23.02.2021 |
”Oluşa ve dosya kapsamına göre, mağdur katılan …, aşamalarda alınan beyanında, babası … ile ortak oldukları dairenin satışından elde ettikleri paranın bir kısmını harcadıklarını, kalan 100.000,00 TL tutarındaki parayı ise yanında taşıdığını, arkadaşı olan sanığın da bu paradan haberdar olduğunu ve olay günü sanık ile bir süre dışarıda eğlendikten sonra sanığı da yanına alarak babası ile kiraladıkları eve gittiklerini, burada bir süre durduktan sonra ise sanığın kendisini evine bırakmasını istemesi üzerine sanık ile birlikte evden ayrıldıklarını, ardından kendisinin kullandığı araçta bulundukları sırada sanığın çıkarttığı tabanca ile boyun kısmına ateş ettiğini, baş kısmını ise tabanca ile vurmak suretiyle darp ettiğini, ardından kendisini yaralı şekilde araçta terk ettiğini ve yanında bulunan parasını da aldığını beyan ettiği, sanığın ise tüm aşamalarda suçlamaları kabul etmediği, olaya dair görgü tanığı bulunmadığı, mağdur katılanın yaralı şekilde araçta bulunmasından bir kaç saat önce polis merkezine müracaat eden babası …’in vermiş olduğu ifadede, oğlu …’in kendisine kötü davrandığını, sürekli kendisinden para aldığını, 22.02.2016 günü de sattıkları dairenin 160.000,00 TL parası ile kendisine ait aracı alarak evden ayrıldığını, bu nedenle kendisinden şikayetçi olduğunu beyan ettiği, netice olarak mağdur katılanın babası …’nın, mağdur katılanın yağmalandığını iddia ettiği paraya dair bilgisinin olduğu ve bu bağlamda mahkemece dinlenilmesi, sanığın savunmasında belirttiği … ve … isimli kişilerin temin edilerek olay gününe ve olay öncesine dair sanık ve mağdurla olan irtibatlarının tespitine ilişkin dinlenilmeleri, sanığın savunmasında mağdurun kendisini minibüs duraklarına araç ile bıraktığını ve bir daha da mağduru görmediğini beyan ettiği, mağdurun ise yukarıdaki şekilde beyanda bulunduğu, bu iddiaların ne oranda doğru olduğunun tespit edilebilmesi amacıyla sanık ve mağdurun olay tarihi itibariyle kullandıkları telefon numaralarının tespiti ile baz bilgilerinin dosya arasına alınarak karşılıklı olarak iddia edilen konumlar ile karşılaştırılması ve bunların sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,”
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/7775 |
Karar | : 2021/9597 |
Tarih | : 25.05.2021 |
”Tüm aşamalarda yüklenen suçu işlemediğini beyan eden sanığın kolluk görevlilerince yakalandığında üzerinde ele geçen sim karta ait hat ile suç tarihi ve öncesinde suç yerine yakın baz istasyonunun çekim sahasında görüşme yapılıp yapılmadığı araştırılıp, HTS raporlarının getirtilmesi ile suçu ikrar eden suça sürüklenen çocuk Bayram Ali Taşkın ile suç tarihinde mesaj ya da görüşme kaydı bulunup bulunmadığının araştırılması varsa mesaj içeriklerinin dosyaya getirtilmesi sağlandıktan sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeyerek eksik soruşturma ile yazılı şeklide mahkumiyet kararı verilmesi,”
YARGITAY
SEKİZİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/13508 |
Karar | : 2021/14708 |
Tarih | : 24.05.2021 |
”HTS ve baz istasyon bilgilerinin incelenmesinde katılan ve sanık …’nın aynı saat dilimlerinde aynı baz istasyonundan bilgilerinin alınmadığı, farklı yerlerde bulunduklarının tespit edildiği anlaşılmakla, sanıklar Mustafa ve Cem’in olay tarihinde kullandıkları anlaşılan ve yukarıda bahsedilen telefon numaralarına ait kayıtlar da getirtildikten sonra, suç tarihi itibariyle baz istasyonu
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/1030 |
Karar | : 2021/8962 |
Tarih | : 18.05.2021 |
”Tüm aşamalarda suçlamaları inkar eden sanıklar hakkında benzer suçlara ilişkin suç örgütü kurma, yönetme ve suç örgütüne üye olma suçlarından Gemlik Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2013/5191 sayılı bir kısım soruşturma evrakları da dosyada mevcut olan soruşturmanın akıbeti araştırılarak özellikle suçu sanıklar ile birlikte işlediğini ve olay tarihlerinde sanıkların kendisi ile telefon görüşmesi yaptığını ifade eden diğer sanık Mehmet İnci’nin ikrar içerikli savunması doğrultusunda belirtilen soruşturmada elde edilen tüm tape kayıtlarının getirtilmesi ve gerekmesi halinde suça konu eylemler yönünden tape ve hts kayıtları üzerinde her bir suça konu eylem için ayrı bir şekilde çözüm ve inceleme tutanaklarının düzenlenmesi ve ayrıca 07.05.2015 tarihli bilirkişi raporunda suç tarihlerinde olay yerlerine yakın baz istasyonu çekim sahasında görüşme kaydı tespit edilen buna karşılık sanıklar adına kayıtlı bulunmayan ve sanık … tarafından kullanıldığı belirtilen 0538 695 41 29 numaraları hattın suç tarihleri itibariyle gerçek kullanıcısının arama kayıtlarındaki kişilerin tanık sıfatı ile dinlenilmesi varsa fatura ödemelerinin getirtilmesi gibi yöntemince belirlenmesinden sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tartışılması gerektiği gözetilmeksizin eksik soruşturma ile yazılı şekilde mahkumiyet kararları verilmesi,”
YARGITAY
BİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/863 |
Karar | : 2021/1059 |
Tarih | : 11.02.2021 |
”Katılanın aşamalarda değişmeyen sanıkları suçlayan beyanları ile 30.09.2014 tarihli teşhis tutanağı karşısında sanıkların suçlamayı inkar ettikleri olayda, sanıkların ve katılanın suç tarihinde kullanmış oldukları cep telefon numaraları tespit edildikten sonra suç tarihi itibariyle baz istasyonu
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2019/1264 |
Karar | : 2021/905 |
Tarih | : 26.01.2021 |
”Sanıkların suç tarihinde kullandıkları telefon numaralarına ait HTS raporları getirtilip, olay tarihinde birbirleriyle irtibatlarının bulunup bulunmadığı ve cep telefonlarının olay saatinde olay mahalline yakın baz istasyonunda sinyal verip vermediğinin tespit edilmesinden sonra, kanıtların bir bütün halinde değerlendirilip sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yetinilip, yazılı şekilde karar verilmesi,”
YARGITAY
ONDÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/1011 |
Karar | : 2021/459 |
Tarih | : 26.01.2021 |
”Mağdurenin aşamalardaki beyanları, savunma, tanık beyanları adli tıp raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince sanığın kullandığı GSM hattı ile mağdurenin kullandığı hatta ait HTS kayıtları incelenmek suretiyle 15/06/2017-15/12/2017 tarihleri arasında gece iş çıkışı olan saat 22:00’dan sonra cezaevi yolu yakınlarında bulunan baz istasyonu veya istasyonlarından ortak sinyal alıp almadıkları hususunda bilirkişi marifetiyle rapor alınması ve mağdurenin …isimli erkek arkadaşı ile 15.06.2017-10.08.017 tarihleri arasında bir çok konuşma gerçekleştirip, son olarak 18.11.2017 tarihinde 448 saniye görüştükleri nazara alındığında, adı geçenin olaylara ilişkin bilgisi olup olmadığı hususunda ifadesi alındıktan sonra toplanacak delillere göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi karşısında, alınan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine düzeltilerek esastan reddedilmesi”
YARGITAY
DÖRDÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2017/18133 |
Karar | : 2020/19841 |
Tarih | : 15.12.2020 |
”Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmeyerek suça konu mesajların internetten gönderildiğini savunması, sanık müdafii tarafından sunulan mesajların gönderildiği hatta ilişkin ayrıntılı fatura dökümünde, mesajların webmesaj olarak kayıtlı olduğunun anlaşılması ve tanık …’in de hüküm tarihinden sonra verdiği 24/01/2018 havale tarihli dilekçesinde, babası olan diğer sanık …’in telefonundan süper şifre alıp katılana iletmesi için tanık …’a verdiğine yönelik beyanda bulunduğunun anlaşılması karşısında; suça konu mesajların katılana ne şekilde gönderildiği, söz konusu hattan suç tarihlerinde süper şifre alınıp alınmadığı, bu süper şifreyle hangi işlemlerin yapıldığı, hattın hangi İmei nolu cihazlara takılı olarak kullanıldığı, cihazların hangi baz istasyonundan sinyal aldığı ve bu cihazların kimin adına kayıtlı olduğu hususlarının Telekominikasyon İletişim Başkanlığından sorulup ve gerekirse tanık … ‘nın da bu hususta tekrar beyanı alınarak sonucuna tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,”
YARGITAY
BİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/2828 |
Karar | : 2020/2952 |
Tarih | : 18.11.2020 |
”Gerçeğin somut delillere dayalı olarak şüpheden uzak bir şekilde ortaya konulabilmesi için, sanıkların ve öldürülenin suç tarihindeki cep telefonu numaralarının tespiti ile, olay tarihi ve yakın saatlerdeki bulundukları yerleri gösterir baz istasyonu
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2015/5865 |
Karar | : 2020/5734 |
Tarih | : 19.10.2020 |
”20.04.2015 tarihli bilirkişi raporunda, sanık …’ın üzerinde ele geçirilen 0538 049 39 82 numaralı hat ile olay tarihinde aynı yerlerden baz istasyonu
CMK 67. Madde 6. Bendindeki “Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafi veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler.” 6100 sayılı HMK Md.293/1’de yer alan “Taraflar, dava konusu olayla ilgili olarak, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler.” Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 178. maddesi şöyle demektedir: “Çağrılması reddedilen tanığın ve uzman kişinin doğrudan mahkemeye getirilmesi Madde 178 – (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir.” Bu madde, mahkemenin uzman kişiyi dinlemesini zorunlu kılmaktadır ve yoruma tabi değildir. Yargıtay İlke Kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 9.10.2007 tarih, 2006/7- 336 esas, 2007/198 karar sayılı ilke kararı, yasanın bu hükümleri paralelinde şöyle demektedir: “Soruşturma ve kovuşturma makamlarınca derlenmiş bilirkişi mütalaaları ile tarafların kendi girişimleriyle aldırmış oldukları özel bilimsel görüşlerin duruşma evresinde tartışılma ve değerlendirilmesi usulünün farklı olmayıp aynı hükümlere tabi bulunduğu gözetilmeyerek (…) ilk hükmün tefhim edildiği oturumda, kişilerin kendi girişimleriyle düzenlettirildiği anlaşılan bilimsel görüşün sahibinin uzman tanık olarak dinlenmesi sonrasında, serdedilen görüşe karşı diyeceklerini bildirmek üzere süre isteyen sanık müdafilerinin bu istekleri ile ilgili olarak makul süre tanımak ve 5271 sayılı Yasanın 67/6, 68/3, 214/3, 215, 216 ve 217’nci maddelerince değerlendirme yapmak gerekirken, savunma hakkını kısıtlayacak biçimde istemin reddine hükmedilmesi ve bu konudaki bozma kararına usule aykırı gerekçelerle direnilmesi isabetli görülmemiştir.”
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/10218 |
Karar | : 2021/2665 |
Tarih | : 18.02.2021
Oluş ve dosya içeriğine göre, olay tarihinde gece vakti sanık … ile meçhul bir şahsın katılanı evde yağmaladıkları ve hürriyetini tahdit ettikleri, sanık …’ın bu eylemlerde yanındaki şahsın … olduğuna dair herhangi bir teşhisin bulunmadığı, katılanın meçhul şahıs yönünden verdiği bilgiler ile sanık …’nın uyumluluk arz etmediği, ayrıca sanık …’nın telefonunun sanık … ile aynı bazdan sinyal vermesinin yakın oturmaları yüzünden olası olduğu, kezâ HTS’ye yansıyan iletişimlerin de tek başına suç delili olmasının mümkün bulunmadığı, sanık … hakkındaki beraat kararının gerekçesinin yasal ve yeterli olduğu, yine … lehine bir alacak söz konusu olmadığından adı geçen sanık hakkında nitelikli yağma suçu bakımından TCK’nin 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı, bu itibarla sanıklar kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. |
”Tüm aşamalarda yüklenen suçu işlemediğini beyan eden sanıkların olay tarihinde fiilen kullandığı ve adlarına kayıtlı olduğu tespit edilecek telefonlarla, suç tarihi ve öncesinde suç yerine yakın baz istasyonunun çekim sahasında görüşme yapılıp yapılmadığı araştırılıp, HTS raporlarının getirtilmesi ve ayrıca suçta kullanıldığı iddia olunan 35 KS 172 plakalı araca ait varsa (suç tarihinde ve suç yerine yakın olacak şekilde) GPRS kayıtlarının getirtilerek , PTS, GPRS ve HTS kayıtlarına sanıkların diyecekleri sorulduktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmeyerek yazılı şekilde eksik soruşturma ile beraat kararları verilmesi..”
”26.10.2020 tarihindeki olay bakımından; KGYS ile elde edilen verilerin kullanılması hususunda bir yasal düzenleme bulunmasa da, kamu güvenliğinin ve kamu düzeninin tesis edilmesi amacıyla suç işlendikten sonra delil elde edilmesi amacıyla bu kayıtların kullanılmasının mümkün olduğu, ancak hakkında suç işlediği şüphesi bulunan şüpheli veya sanığın teknik araçlarla izlenebilmesi için CMK m.140’da yer alan koşulların gerçekleşmesi gerektiği, ayrıca CMK m.161 ve PVSK Ek m.6 uyarınca kolluğun gerekli tedbirleri aldıktan sonra Cumhuriyet savcısının talimatı ile soruşturma işlemlerini yapması gerektiği, somut olayda kolluk tarafından Cumhuriyet savcısına haber verilmeden ve bir talimat alınmadan sanığın ikametinin önünün KGYS kameraları ile izlendiği, CMK m.140 uyarınca hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısından teknik araçlarla izleme kararı alınmaksızın, hakkında suç şüphesi oluşmuş olan sanığın ikametinin önünün kolluk tarafından KGYS kameraları kullanılarak izlenmesinin hukuka aykırı olduğu, bu nedenle de elde edilen görüntü kayıtlarının ve uyuşturucu maddenin hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu gerekçesiyle bozma kararı vermiştir” ”Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 23.10.2023 tarihli, 2022/1846 E. ve 2023/8954 K. sayılı kararı”
“TCK m.134’de düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun konusunu oluşturan özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, ‘kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik’ prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, sadece içinde bulunulan fiziki çevrenin özelliklerine bakılmamalı, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler de göz önüne alınmalıdır.” Yargıtay 12. Ceza Dairesi 29.06.2016 tarih 2015/9708 E. ve 2016/10986 K.
- Öncü araçtakinin eyleminin bizzat uyuşturucu maddeyi taşımakta olan artçı aracın eylemini tamamlar mahiyettedir ve şüpheli/sanıkların müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekir. T.C. YARGITAY ONUNCU CEZA DAİRESİ Esas : 2022/1198 Karar : 2023/11338 Tarih : 19.12.2023
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas : 2019/230
Karar : 2020/449
Tarih : 10.11.2020
”Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma CMK’nın 134. maddesinde düzenlenmiş olup CMK’nın 116 ve 123. maddeleri arasında yer alan arama koruma tedbirinin özel bir görünümünü oluşturmaktadır. CD, DVD, flash bellek, disket, harici ve dahili harddisk, bilgisayar özelliği içeren noktaları bakımından akıllı telefon ve benzerlerinden elde edilen ve tamamı “dijital delil” olarak adlandırılan, suistimale müsait olan verilerin; sıhhatini ve güvenliğini sağlamak amacıyla ve bireyin özel hayatına, kişisel verilerine yönelik olumsuz tesirleri göz önünde tutularak “özel koşullara bağlı” bir koruma tedbiri olması nedeniyle, genel adli aramadan ayrıksı ve istisnai olarak ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 5271 sayılı CMK’nın 134. maddesine ilişkin kanun taslağı gerekçesinde;
“Madde 110. – Madde, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve geçici elkoyma konularını düzenlemektedir. Bireye ait kişisel bilgiler üzerindeki hak, temel insan haklarından olduğundan hakkın kısıtlanabilmesi için yasal düzenleme gerekeceği açıktır. Ancak bilgisayarlardaki kayıtların gerçeğin açığa çıkarılması yönünden, ceza davasında delil, iz, eser ve emare oluşturacağı ortadadır. Bu itibarla madde hem bu olanağı sağlamak ve hem de bireysel yararları saklı tutmak amacıyla bilgisayar program ve kütüklerinde arama yapılmasını aşağıdaki belirli koşullara tâbi kılmış bulunmaktadır;
İki yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren cürümler hakkında yapılan soruşturmalarda bilgisayarda, bilgisayar programlarında ve bilgisayar kütüklerinde arama, kopyalama ve aygıta geçici olarak elkoyma yapılabilir. Bunun için, söz konusu işleme başvurulmasının zorunlu olması yani bunun bir “ultima ratio” çare oluşturması gereklidir. Bu husustaki kararın mutlaka hâkim tarafından ve gizli olarak verilmesi gerekir. Bu karar, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi tarafından gizli olarak verilecektir. Arama sonucu, suçla ilgili bilgi metin hâline getirilecektir. Bilgiler şifreye bağlanmış ise ve bu nedenle giriş yapılamıyorsa, çözümün yapılabilmesi için araç ve gereçlere, aygıta geçici olarak elkonulabilir. Çözümden hemen sonra bilgisayardaki bilgilere zarar vermeden aygıtın ilgilisine hemen geri verilmesi gerekir. Dikkat edilmelidir ki, bu maddenin amacı 107 nci maddeden farklıdır. 107 nci maddede bilgisayar işlemekte iken içeri girilmekte ve ilgilinin bundan haberi olmamaktadır. Bu maddede ise, durağan hâldeki aygıtta araştırma, arama yapılmaktadır. Maddenin öngördüğü geçici elkoyma işlemine itiraz edilebilecektir.” Komisyonun değişiklik gerekçesinde ise; “Tasarının 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının başındaki “İki yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren cürümler” ibaresi suç sınırlamasının kaldırılması düşüncesiyle, son fıkrası gereksiz görülerek metinden çıkarılmış, ikinci fıkraya açıklık getirmek üzere bir cümle ilave edilmiş ve 134 üncü madde olarak kabul edilmiştir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir. Kanun tasarısı gerekçesine göre, bireye ait kişisel bilgiler üzerindeki hak, temel insan haklarından olduğundan hakkın kısıtlanabilmesi için yasal düzenleme gerektiğini, ancak bilgisayarlardaki kayıtların gerçeğin açığa çıkarılması yönünden, ceza davasında delil, iz, eser ve emare oluşturacağından CMK 134. maddesi ile hem bu olanağı sağlamak ve hem de bireysel yararları saklı tutmak amacıyla bilgisayar program ve kütüklerinde arama yapılmasının belirli koşullara tâbi kılındığı açıklanmıştır. Arama işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan CMK’nın 134. maddesi;
“(1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâlinde, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine hâkim tarafından karar verilir.
(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması hâlinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması hâlinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.
(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.
(4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.
(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.” şeklinde düzenlenmiş iken, Arama işlemi tarihinden sonra 27.07.2016 tarihli ve 29783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 668 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum Ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “Soruşturma ve kovuşturma işlemleri” başlıklı 3/j. maddesinde; “5271 sayılı Kanunun 134 üncü maddesi uyarınca bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde yapılacak arama, kopyalama ve elkoyma işlemlerine, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından da karar verilebilir. Bu karar, beş gün içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren on gün içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar. Kopyalama ve yedekleme işleminin uzun sürecek olması hâlinde bu araç ve gereçlere elkonulabilir. İşlemlerin tamamlanması üzerine elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme Bakanlar Kurulunun 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı kararı uyarınca, 21.07.2016 tarihinden itibaren 90 gün süreyle ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında çıkarılan, 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu işlenen suçlar bakımından olağanüstü hâlin devamı süresince uygulanacaktır. Arama işlemi tarihinden sonra 31.07.2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve karar tarihinde yürürlükte olan 7145 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile; “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması hâlinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.
(2) Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması hâlinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir. Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması hâlinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir.
(3) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır.
(4) Üçüncü fıkraya göre alınan yedekten bir kopya çıkarılarak şüpheliye veya vekiline verilir ve bu husus tutanağa geçirilerek imza altına alınır.
(5) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan veriler kâğıda yazdırılarak, bu husus tutanağa kaydedilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır.” şeklinde değiştirilmiştir.
07.2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan “Cumhuriyet savcısının istemi üzerine” ibaresi “hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından” şeklinde değiştirilmiş, fıkrada yer alan “hâkim tarafından” ibaresi madde metninden çıkarılmış, ikinci fıkrasına “bilgilere ulaşılamaması” ibaresinden sonra gelmek üzere “ya da işlemin uzun sürecek olması” ibaresi eklenmiştir. Suç ve arama tarihinde yürürlükte bulunan hâliyle madde metni bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma işleminin yapılabilmesi için Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından verilmiş bir karar olması şartını ararken Ohâl döneminde çıkartılan 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 7145 sayılı Kanun ile değiştirilen CMK’nın 134. maddesi ile hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilmesine imkân tanınmıştır. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen karar süresi içerisinde hâkim onayına sunulacaktır. Ayrıca CMK’nın 134/2. maddesinde gerekli kopyaların alınabilmesi işleminin uzun sürecek olması sebebiyle de dijital materyallere doğrudan el konulabilecek, kopya alma işlemi el koyma işleminden sonra da yapılabilecektir. Hükmün uygulanmasına ilişkin ayrıntılara Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde yer verilmiştir. Anılan Yönetmeliğin “Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma” başlıklı 17. maddesi, CMK’nın 134. maddesi temelinde düzenlenmiştir. Yönetmelikte ayrıca 3. fıkradan sonra gelmek üzere “Bu işlem, bilgisayar ağları ve diğer uzak bilgisayar kütükleri ile çıkarılabilir donanımları hakkında da uygulanır.” hükmü eklenmiş olup 5. fıkra ise Kanun’da yer alan düzenlemeden farklı olarak “Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoymaksızın da, sistemdeki verilerin tamamının veya bir kısmının kopyası alınabilir. Kopyası alınan verilerin mahiyeti hakkında tutanak tanzim edilir ve ilgililer tarafından imza altına alınır. Bu tutanağın bir sureti de ilgiliye verilir.” şeklinde düzenlenmiştir. CMK’nın 134. maddesinde tanımlanan tedbire başvurabilmek için şu üç ön şartın birlikte bulunması gerekmektedir:
- Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmanın bulunması,
- Somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı,
- Başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması.
Yukarıda açıklanan üç ön şartın gerçekleşmesi durumunda hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı kararı ile CMK’nın 134. maddesinde tanımlanan tedbire başvurulabilir. Ayrıca tedbirin uygulanacağı bilgisayar, bilgisayar programı ve kütükleri bakımından “şüphelinin kullandığı” ifadesi kullanılarak, bunların şüpheliye ait olması gibi bir koşul da aranmamıştır. CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen bilişim sistemlerinde arama ve el koyma konusunda önemli bir terim “yedekleme” olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilişim sitemlerinin tamamına veya bir kısmına el konulmasına karar verilmesi hâlinde, el koyma esnasında öncelikle bilişim sisteminde bulunan bütün verilerin yedeklemesinin yapılmasını şart koşulmaktadır. Ancak Kanun’da yedeklemeden ne murat edildiği açık bir şekilde ifade edilmemiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen ‘yedekleme’ tabirinden, ‘imaj alma’ işlemini anlamak gerekir. Zira imaj alma, dijital medyanın alelade kopyalanması değil aktif, silinmiş veya artık alanlarında bulunan verilerin, orijinal medyadaki hâliyle bire bir aynı, adeta aynadaki görüntüsü gibi yedeklenmesidir. Bu işlem “verilerin özet-kriptografik hash değerinin çıkarılması” olarak da adlandırılmaktadır (Muharrem Özen-İhsan Baştürk, Bilişim-İnternet ve Ceza Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara, 2011, s. 158.).
CMK’nın 134. maddesine göre yukarıda açıklanan ön koşullar gerçekleşmesi üzerine maddesinin 1. fıkrasında belirtilen ilgili makamlardan karar alındıktan sonra “Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama, Kopyalama ve El koyma” tedbirinin ne şekilde yapılacağı madde metninde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. El koyma işlemi sırasında sistemdeki bütün verilerin yedeklenmesi (imaj alma işlemi), yedeklenen kayıtların bir kopyasının şüpheliye veya vekiline verilmesi, bu hususun tutanağa geçirilerek imza altına alınması maddenin şekil şartını oluşturmaktadır. CMK’nın 134/2. maddesi ile el koyma işlemi sırasında imaj alma hususuna istisna getirilmiştir. Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması hâlinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere el konulabilecek, şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması hâlinde, el konulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilecektir.”
T.C.
YARGITAY
ONALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas : 2015/2056
Karar : 2017/5023
Tarih : 21.09.2017
■ SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE ÜYE OLMA
■ BİLGİSAYARLARA ARAMA MAHALİNDE İMAJ VE KOPYA YAPILMADAN EL KONULAMAZ
ÖZET : Somut olayda sanığın evinde ve işyerinde yapılan aramalarda elde edildiği iddia olunan tüm dijital medyalarla ilgili olarak arama mahallinde imaj alınmadan, ilgilisine de bir kopyası verilmeden ve kanuna uygun gerekçesi de tutanağa yazılmadan el konulması nedeniyle CMK’nın 134. maddesi hükmüne ve hukuka uygun yöntemlerle elde edildiklerinin kabul edilemeyeceği gibi tek başına mahkumiyet hükmüne esas alınamayacağı gözetilerek; sanık hakkındaki diğer deliller tartışılıp sanığa atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
”Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma 5271 sayılı CMK’nın 134. maddesinde düzenlenmiş olup, CMK’nın 116 ve 123. maddeleri arasında yer alan arama koruma tedbirinin özel bir görünümünü oluşturmaktadır. CD, DVD, flash bellek, disket, harici ve dahili harddisk, bilgisayar özelliği içeren noktaları bakımından akıllı telefon ve benzerlerinden elde edilen ve tamamı “dijital delil” olarak adlandırılan, suistimale müsait olan verilerin; sıhhatini ve güvenliğini sağlamak amacıyla ve bireyin özel hayatına, kişisel verilerine yönelik olumsuz tesirleri göz önünde tutularak “son çare” olarak başvurulabilecek “özel koşullara bağlı” bir koruma tedbiri olması nedeniyle, genel adli aramadan ayrıksı ve istisnai olarak, ayrıntılı düzenlenmiş olup, bu hallerde arama kararının yalnızca hakim tarafından verilebileceği öngörülmüştür. Ceza muhakemesinde deliller kanuna uygun olmalı ve kanuna uygun yöntemlerle elde edilmelidir. Adil yargılanmanın sağlanabilmesi, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında toplanan bulguların delil değeri taşıyabilmesi için, şüpheli veya sanıktan elde edilen dijital verilerin, kanun ile sınırları belirlenmiş teknik gerekliliklere uygun olarak toplanması ve sonucunda yargılama makamlarına eksiksiz, bozulmamış halde sunulması gerekmektedir. Kanun koyucunun, CMK’nın 134. maddesini ayrıntılı olarak düzenlemesinin amacı da budur. Dijital delillere harici müdahalenin teknik olarak mümkün olması, çoğu zaman kim tarafından hangi tarihte müdahale yapıldığının da belirlenememesi karşısında, güvenli bir şekilde el konulup incelenebilmesi için mahallinde imaj alındıktan sonra orijinal medyanın şüpheliye bırakılması gerekmekte ise de bu şart soruşturma yapan kolluk personelinin teknik yetersizliği, ekipman yokluğu, ortamın incelemeye elverişli olmaması gibi nedenlerle yerine getirilememektedir. Bu itibarla arama ve elkoymanın özel bir hali olarak CMK’nın 134. maddesinde düzenlenen ve özel hayatın gizliliğine daha fazla müdahale içermesi nedeniyle kanun koyucu tarafından genel arama ve elkoymadan daha sıkı koşullara tabi tutulan bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama ve elkoymanın bu özelliği gözardı edilmek suretiyle, aramayı gerçekleştiren kişilerce elkoyma işlemine geçildiği sırada sistemdeki verilerin yedeklemesi (imaj-adli kopya) yapılmadan ve yedekten bir kopya alınıp şüpheli veya vekiline verilmeden, ya da yukarıda yazılı nedenlerden dolayı mahalde yedekleme ve yedekten kopya verme olanağının bulunmadığının objektif olarak kabulünde zorunluluk bulunan hallerde, aramayı yapan kolluk birimince dijital delillere müdahaleyi önleyecek şekilde, seri numaraları tutanağa yazılmak suretiyle usulüne uygun olarak zapt edilip mühürlenmeden, şüpheli veya müdafiinin istemesi halinde nezaret etme ve denetleme imkanı sağlanarak inceleme mahalline kadar eşlik etmesi sağlanmadan ve bu yerde şüpheli veya müdafiinin hazır bulunmasına imkan verildikten sonra mümkün olan en kısa süre içinde mühür açılıp, dijital medyanın derhal imajının alınarak ilgilisine de imajlardan bir kopya ve orijinal medya teslim edilmeden, yine sanık veya müdafiinin mühür açma işlemi sırasında hazır bulunmasının mümkün olmadığı hallerde, mühür açma işleminin arama ve el koyma kararını veren hakimin huzurunda açılarak imaj alma işleminin bu sırada yapılması yoluna gidilmeden inceleme yapılması halinde arama ve elkoyma işleminin kanuna ve hukuka uygunluğundan bahsetmek mümkün olmadığı gibi bu yolla elde edilen delillerin de hukuka uygunluğu tartışılır hale gelecek ve yargılama makamınca hükme esas alınması mümkün olamayacaktır. Bu bakımdan bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma yapılabilmesine dair CMK’nın 134. maddesi uyarınca açık bir ibare bulunmadığı halde, sanıkların ev veya iş yerlerinde yapılan aramalarda hard disk, bilgisayar kasası, CD ve DVD gibi dijital medyalara, arama mahallinde imaj alınmadan, ilgilisine bir kopyası verilmeden ve kanuna uygun gerekçesi de tutanağa yazılmadan el konulması ve bu şekilde elde edilen delillerin sanık bakımından hükme esas alınmasının CMK’nın 134 maddesine aykırı olduğu; Somut olayda sanığın evinde ve işyerinde yapılan aramalarda elde edildiği iddia olunan tüm dijital medyalarla ilgili olarak arama mahallinde imaj alınmadan, ilgilisine de bir kopyası verilmeden ve kanuna uygun gerekçesi de tutanağa yazılmadan el konulması nedeniyle CMK’nın 134. maddesi hükmüne ve hukuka uygun yöntemlerle elde edildiklerinin kabul edilemeyeceği gibi tek başına mahkumiyet hükmüne esas alınamayacağı gözetilerek; sanık hakkındaki diğer deliller tartışılıp sanığa atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması…”
T.C.
YARGITAY
SEKİZİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2016/10741
Karar : 2017/13486
Tarih : 29.11.2017
”Sanığın, babası … üzerine kayıtlı olan internet hattı üzerinden şirketteki işinden ayrıldıktan sonra şirkete ait sisteme girip bloke ettiğinden bahisle açılan davada; katılanın şikayet dilekçesi ekinde ibraz ettiği deliller dışında delil toplanmayıp bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere katılanın ibraz ettiği LOG kayıtlarında başka IP’lerin de yer aldığı halde araştırılmaması ve her ne kadar hard diskte “gkavak” kullanıcı adı ve tespit edilen IP numarasına rastlanmışsa da el konulduktan 4 gün sonra CMK.nun 134. maddesine göre bilgisayar kütüklerinde arama kararı verilmesi nedeniyle sanığın bilgisayarından hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin hükme ve incelemeye esas alınamayacağından suç tarihi itibariyle bilişim sistemine girip kalmaya devam ettiğine dair delil bulunmaması karşısında mahkemenin kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.”
- ”5271 sayılı CMK’nın “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı 138. maddesinin ikinci fıkrası “Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135’inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet savcılığına derhâl bildirilir” şeklinde hüküm altına alınmış olup, 01/06/2005 tarihinden sonra başvurulacak olan iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, soruşturma veya kovuşturma ile ilgili olmayan, ancak 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suç ya da suçlardan birisinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek delilin elde edilmesi durumunda “tesadüfen elde edilen delil” olarak adlandırılan bu delilin belirtilen suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmasının olanaklı hale getirildiği, bu düzenlemeyle telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan katalog suç ya da suçlardan birisinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda, söz konusu delilin ceza yargılamasında kullanılabileceğinin kabul edilmiş olması, tedbirin uygulanması sonucunda elde edilen delillerin 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı olmak kaydıyla, aynı soruşturma ya da kovuşturmayla ilgili suçlar yönüyle öncelikle kullanılabileceğinin kabulünü gerektirdiği, diğer yandan CMK’nın “Teknik araçlarla izleme” başlıklı 140. maddesinin “Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve iş yeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir” hükmü uyarınca sanıklar hakkında teknik araçlarla izleme kararı verilebilmesi için soruşturma konusu suçun kanunda sayılan suçlardan olması, suçun işlendiği konusunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması, başka yolla delil elde edilme olanağının bulunmaması, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararı gerektiği, CMK’nın 140. maddesi gereğince alınan teknik araçlarla izleme kararı sonucunda elde edilen delillerin yalnızca bu maddede sayılan katalog suçlar kapsamında yer alan suç bakımından delil olarak kullanılabileceği, katalog suçlar dışında kalan bir suç bakımından ise elde edilen delillerin yargılamada kullanılmasının maddenin 4. fıkrasının açık hükmü karşısında olanaklı olmadığı, buna karşılık CMK’nın 138. maddesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Birinci Kitap Dördüncü Kısım Koruma Tedbirleri Beşinci Bölüm Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi başlığı altında, aynı Yasa’nın 140. maddesi ise Kanun’un Birinci Kitap Dördüncü Kısım Koruma Tedbirleri Altıncı Bölüm Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme başlığı altında düzenlendiğinden, “Tesadüfen elde edilen deliller” başlıklı CMK’nın 138. maddesi teknik araçlarla izlemeyi kapsamadığı gibi Kanunda teknik araçlarla izlemeye ilişkin olarak 138. maddedeki düzenlemeye benzer bir hükme yer verilmediğinden, teknik araçlarla izleme sırasında tesadüfen elde edilen delillerin soruşturma veya kovuşturma sırasında CMK’nın 217. maddesi kapsamında delil olarak kullanılmasının olanaklı olmadığı nazara alındığında; ihaleye fesat karıştırma ve rüşvet suçlarından verilen kararlara dayanılarak uygulanan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme tedbirleri uygulanmak suretiyle elde edilen görüşme kayıtları ile teknik takiplerin, CMK’nın 135. maddesinin 8. fıkrasında sayılan katalog suçlar arasında sayılmayan resmi belgede sahtecilik ve görevi kötüye kullanma suçları ile 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 135. maddeye eklenen ve suç tarihlerinde katalog suçlar arasında yer almayan nitelikli dolandırıcılık suçu yönünden yasal delil olarak kabul edilemeyeceği nazara alınarak, hukuka aykırı nitelikteki bu deliller dışlanarak mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2021/5889 E. , 2022/10165 K.).”
- ”Kanun’un “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140 ıncı maddesindeki düzenlemeye göre, olay tarihi itibariyle sanığın teknik araçlarla izlenmesine ilişkin bir karar bulunmadığı, başka şahıslar hakkındaki karara dayanılarak sanık hakkında da teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığının anlaşılması karşısında bu şekilde elde edilen deliller hukuka aykırı olup hükme esas alınamaz. Dosyada mevcut olan 11.04.2014 tarihli tutanağa göre hukuka aykırı olarak alınan görüntü kaydına dayanılarak sanığın kimlik tespitinin yapıldığı sabit olup, bu şekilde elde edilen delil hukuka aykırı olup hükme esas alınamaz. Bu itibarla; hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen bilgilerin Anayasanın 38 inci maddesinin altıncı fıkrası ile 5271 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 217 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 289 uncu maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı, hukuka aykırı yolla elde edilen delil ile bu delillerden hareketle elde edilen delillerin de, zehirli ağacın meyvesinin de zehirli olacağı olgusuyla hükme esas alınamayacağının anlaşılması karşısında; bu nedenlerle sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2023/9234 E. , 2023/6015 K.).”
-
Hukuka aykırı delillerin; delil olarak kabul edilmeyeceği ve mahkumiyette kullanılamayacağı göz önünde bulundurularak, hukuka aykırı delillerden elde edilen diğer delillerin de hukuka aykırı kabul edileceği, bu nedenle hükme esas alınamayacağı “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” ilkesi kapsamında kabul edilmektedir. Bu doğrultuda; deliller, uyuşmazlık konusu olay hakkında hakimde kanaat uyandırdığı ve yol gösterdiği, özellikle delillerin elde ediliş yönteminin kıymetli olduğu, sadece hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin hakimin vicdani kanaati ile adil/dürüst bir yargılamanın gerçekleşebileceği ve bir bütünlük oluşturacağı, elde ediliş biçimi hukuka uygun olmayan delillerin hukuka aykırı sayılacağı tartışmasızdır. Hukuka aykırı yol ve yöntemle elde edilen delile farklı yöntemle de hukuka uygun şekilde ulaşılabilmesinin mümkün olması, artık hukuka aykırı yol ve yöntemle elde edilmiş delili hukuka uygun hale getirmez, yine delil etmekte hukuka aykırı yol ve yöntemi kullanan kişinin cezalandırılması sorunu çözmeyip, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz, buna ek olarak hukuka aykırılığın büyüklüğü küçüklüğü, nisbiliği mutlaklığı, temel hak ve hürriyetleri ihlal etme imkanına sahip olup olmadığı da sonucu değiştirmez, yani delilin hukuka aykırılığını bertaraf etmez (Ersan Şen, Türk Ceza Yargılaması Hukuku’nda Hukuka Aykırı Deliller Sorunu, Beta Basım Yayın, İstanbul, 1998, s.9.)
-
“Bu itibarla; hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen bilgilerin Anayasanın 38’nci maddesinin altıncı fıkrası ile 5271 sayılı Kanun′un 206’ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 217’nci maddesinin ikinci fıkrası ve 289 uncu maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı, hukuka aykırı yolla elde edilen delil ile bu delillerden hareketle elde edilen delillerin de, zehirli ağacın meyvesinin de zehirli olacağı olgusuyla hükme esas alınamayacağının anlaşılması karşısında; bu nedenlerle sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür”. (Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 03.07.2023 tarihli, 2023/9234 E. ve 2023/6015 K. )
- ”Kanun’un “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140 ıncı maddesindeki düzenlemeye göre, olay tarihi itibariyle sanığın teknik araçlarla izlenmesine ilişkin bir karar bulunmadığı, başka şahıslar hakkındaki karara dayanılarak sanık hakkında da teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığının anlaşılması karşısında bu şekilde elde edilen deliller hukuka aykırı olup hükme esas alınamaz. Dosyada mevcut olan 11.04.2014 tarihli tutanağa göre hukuka aykırı olarak alınan görüntü kaydına dayanılarak sanığın kimlik tespitinin yapıldığı sabit olup, bu şekilde elde edilen delil hukuka aykırı olup hükme esas alınamaz. Bu itibarla; hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen bilgilerin Anayasanın 38 inci maddesinin altıncı fıkrası ile 5271 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 217 nci maddesinin ikinci fıkrası ve 289 uncu maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı, hukuka aykırı yolla elde edilen delil ile bu delillerden hareketle elde edilen delillerin de, zehirli ağacın meyvesinin de zehirli olacağı olgusuyla hükme esas alınamayacağının anlaşılması karşısında; bu nedenlerle sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2023/9234 E. , 2023/6015 K.).”
“Cep telefonları ile yapılan görüşmeler, baz istasyonları ile cep telefonları arasında karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalgalarla sağlanmaktadır. Özellikleri gereği bir baz istasyonundan aynı anda birçok cep telefonu yararlanmakta ve bu baz istasyonunun vasıtasıyla görüşme yapabilmektedir. Nüfusu kalabalık olan yerleşim bölgelerinde ise bu sayı daha da artmakta, aynı anda pek çok cep telefonu aynı baz istasyonundan sinyal verebilmektedir. Bu nedenle, farklı kişiler tarafından kullanılan cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsama alanında bulunması ve sinyal vermesi tek başına o kişilerin bir araya geldikleri veya buluştukları anlamına gelmeyecektir. Diğer taraftan; amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu islediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, öğreti ve uygulamada; ‘suçsuzluk’ ya da ‘masumiyet karinesi’ olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; ‘in dubio pro reo’ olarak ifade edilen ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun islenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından islenip işlendiği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir. Sanık M. Ç. ile N. Ç. ve I. D.’nın cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M. Ç.’in işyeri ile N. Ç.’ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve I. D.’nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması göz önüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M. Ç.’in diğer sanıklarla bir araya geldiği ve görüştüğünü kabule imkan vermemektedir”. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 24.03.2015 tarihli, 20135-247 E. ve 2015/60 K. sayılı kararı)”
”Olay tarihinde gece vakti sanık … ile meçhul bir şahsın katılanı evde yağmaladıkları ve hürriyetini tahdit ettikleri, sanık …’ın bu eylemlerde yanındaki şahsın … olduğuna dair herhangi bir teşhisin bulunmadığı, katılanın meçhul şahıs yönünden verdiği bilgiler ile sanık …’ nın uyumluluk arz etmediği, ayrıca sanık …’nın telefonunun sanık … ile aynı bazdan sinyal vermesinin yakın oturmaları yüzünden olası olduğu, keza HTS’ye yansıyan iletişimlerin de tek başına suç delili olmasının mümkün bulunmadığı, sanık … hakkındaki beraat kararının gerekçesinin yasal ve yeterli olduğu, yine … lehine bir alacak söz konusu olmadığından adı geçen sanık hakkında nitelikli yağma suçu bakımından TCK’nin 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluşmadığı, bu itibarla sanıklar kurulan hükümlerde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğine göre, sanık … hakkında nitelikli yağma kurulan mahkumiyete dair hüküm ile sanık … hakkında, nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan beraat hükümlerinde ileri sürülen temyiz sebepleri yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca, sanık … müdafi ile BAM Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz istemlerinin esastan reddi ile tebliğnameye uygun olarak hükümlerin onanmasına,” (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 18.02.2021 tarihli, 2020/10218 E. ve 2021/2665 K. Sayılı kararı)”