YILLIK ŞAHSİ UYUŞTURUCU MADDE KULLANIM SINIRI ( Adli Tıp Kurumu Tarafından Esrar Kullananların Her Defasında Bir İla Bir Buçuk Gram Olmak Üzere Günde Üç Kez Esrar Tüketebileceklerinin Değerlendirildiği – Adli Raporda Belirtilen Miktarda Esrar Maddesinin Yıllık Şahsi Kullanım Sınırları İçerisinde Olduğu/Kullanmak Amacıyla Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçunun Oluştuğu )
26 Mayıs 2016KOLLUKTA ALINAN İFADEDEN TANIĞIN DÖNMESİ ( Sanığın İkametinde 212 Gram Esrar Ele Geçirildiği – Başkaca Kesin Delil Bulunmadığı/Kuşkudan Sanık Yararlanır İlkesi Gereği Eylemin Uyuşturucu Madde Bulundurmak Olarak Değerlendirileceği )
26 Mayıs 2016T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2012/10-1319
K. 2013/98
T. 26.3.2013
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ ( Polislerin Yaptığı Aramada Sanığın Yakınındaki Arazide Esrar Ele Geçirildiği – Sanığın Akrabası Olan ve Evinde Kalan Diğer Sanığın Esrarın Kendisine Ait Olduğu Yönündeki Savunmasının Sanığı Cezadan Korumaya Yönelik Olduğu )
• SANIĞI SUÇTAN VE CEZADAN KURTARMAYA YÖNELİK BEYANLAR ( Polislerin Yaptığı Aramada Sanığın Yakınındaki Arazide Esrar Ele Geçirildiği – Sanığın Akrabası Olan ve Evinde Kalan Diğer Sanığın Esrarın Kendisine Ait Olduğu Yönündeki Savunmasının Hayatın Olağan Akışına Aykırı Olduğu )
• HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA AYKIRILIK ( Polislerin Yaptığı Aramada Sanığın Yakınındaki Arazide Esrar Ele Geçirildiği – Sanığın Akrabası Olan ve Evinde Kalan Diğer Sanığın Esrarın Kendisine Ait Olduğu Yönündeki Savunmasının Sanığı Cezadan Korumaya Yönelik Olduğu )
• ARAZİYE SAKLANAN ESRARIN KOLLUK KUVVETİ TARAFINDAN BULUNMASI ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Sanığın Akrabası Olan ve Evinde Kalan Diğer Sanığın Esrarın Kendisine Ait Olduğu Yönündeki Savunmasının Sanığı Cezadan Korumaya Yönelik Olduğu )
5237/m.188
ÖZET : Uyuşturucu madde ticareti suçunda; uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan sanığın mahkumiyetine, diğer sanığın ise beraatına ilişkin yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından onanmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Sanığın olay tarihinde evinden çıkıp sokağın köşesine geldiğinde polisleri görünce hızla geri dönerek evinin bulunduğu çıkmaz sokağa girdiği, kolluk görevlilerinin çevrede yaptıkları arama sonucunda sanığın bulunduğu yere iki metre mesafede ve evine yakın yerde eternit parçasının altında, poşet içerisinde içime ve satışa hazır hale getirilmiş 75 adet meşe olarak tabir edilen esrar maddesini buldukları, sanığın sokağa uyuşturucu satın almak amacıyla geldiğini, bulunan uyuşturucu maddenin kendisine ait olmadığını söylediği, bu sırada sanığın evinden diğer sanığın polislerin yanına gelerek uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu ve sanığa satmak üzere sokakta bulunduğunu beyan ettiği, her iki sanığın akraba olduklarını ve bir süredir aynı evde birlikte kaldıklarını gizledikleri, haklarındaki kamu davaları birleştirildikten sonra akraba olduklarını söyledikleri; savunmalarının çelişkili olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; uyuşturucu maddenin diğer sanığın üzerinde değil sanığın hemen yakınında ve özenle gizlenmiş durumda değil de, arazide gelişigüzel ve acele şekilde eternit parçasının altına konulduğu izlenimi verir halde bulunması ve 75 adet esrar maddesinin arazide bir eternit parçasının altına saklanması hayatın olağan akışına uygun olmadığından diğer sanığın, söz konusu esrar maddesinin kendisine ait olduğu ve bulunduğu yere gizlediği şeklindeki savunmasının eniştesi olan ve uyuşturucu madde ticareti yapmak amacıyla suça konu uyuşturucu maddeyi sakladığı anlaşılan sanığı suçtan ve cezadan kurtarmaya yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık F. S. ‘nin 5237 sayılı TCK’nun 188/3, 53, 54 ve 58/6. maddeleri uyarınca beş yıl hapis ve 2.400 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, müsadereye, hak yoksunluğuna ve hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, sanık F.R.’nin ise beraatına ilişkin, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.03.2009 gün ve 412-91 sayılı hükmün sanık F.S. ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 03.07.2012 gün ve 2012/7816-12947 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.08.2012 gün ve 268183 sayı ile;
“… Olay yakalama ve el koyma tutanakları, suça konu uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin ele geçiriliş biçimi, mümzi tanıkların beyanları ve tüm dosya kapsamına göre, olay günü huzur timinde görevli polis ekiplerinin, olay yerinde çıkmaz sokakta sanık Ferdi S’nin kendilerini gördüğünde hızla uzaklaşmaya başlaması üzerine sanığı takip ettikleri, gözden kaybolması üzerine polislerin kendisini tanımaları nedeniyle seslendikleri ve sanığın kaybolduğu yerden ortaya çıktığı, bu sırada F.R.’nin polislerin yanına geldiği polis memurlarının F.S.’nin uyuşturucu madde gizlemiş olabileceğini tahmin etmeleri nedeniyle sanığın durduğu yerin civarında arama yaptıkları sanığın iki metre uzağında yerde eternit parçasının altına gizlenmiş uyuşturucuyu buldukları, uyuşturucu maddenin kime ait olduğunu sorduklarında F.R.’nin kendisine ait olduğunu, diğer sanığa kullanması için satmak istediğini beyan ettiği, F. S’nin da aynı yönde beyanda bulunduğu anlaşılmış, yargılama sonucunda F.R. hakkında suçu işlediğine dair delil bulunmadığı, ikrarının diğer sanığı suçtan kurtarmaya yönelik olduğu gerekçesiyle beraat, F.S.hakkında daha önce uyuşturucu ticareti yapması, polisi görür görmez hızla hareket etmesi, uyuşturucunun yakınında bulunması birlikte değerlendirildiğinde suça konu uyuşturucunun sanığa ait olduğu gerekçesi ile uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkûmiyet kararı verilmiş ise de;
1 ) Sanık F.S.’nin geçmişi ve uyuşturucunun kendi yakınında ele geçmiş olması gibi soyut deliller dışında, ele geçen uyuşturucunun sanığa ait olduğuna dair veya diğer sanığın suçuna iştirak ettiğine ilişkin kuşku sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmadığı, F.R.’nin uyuşturucunun kendisine ait olduğuna ilişkin beyanı dikkate alınarak ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi uyarınca sanık F.S.’nin beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,
2 ) Sanık F.R.’nin olayın hemen akabinde polisin yanına gelerek uyuşturucunun kendisine ait olduğu, ağır ceza mahkemesinde ise uyuşturucunun kendisine ait olmadığı, polislerin kendisine bir poşet gösterdikleri, uyuşturucunun kendisine ait olmadığını söylemesine rağmen kendisine aitmiş gibi tutanak tuttuklarına ilişkin ifadesi dışında, bu savunmasından önce ve sonraki savunmalarında uyuşturucunun kendisine ait olduğunu, on lira değerindeki kısmını diğer sanığa satmak istediği sırada polisin geldiğini beyan etmesi birlikte değerlendirildiğinde, suça konu esrar maddesinin bu sanığa ait olduğunun ve ticaret amacıyla bulundurduğunun kabulü ile hakkında uyuşturucu ticareti suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması gerekirken beraat kararı verilmesinin isabetli olmadığı…” ,
Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308/2. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 08.10.2012 gün ve 19430-14951 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık F. S.’nin mahkumiyetine, sanık F. R.’nin ise beraatına karar verilen olayda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Özel Daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık F. S.’nin mahkumiyetine, sanık F. R.’nin ise beraatına ilişkin yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından onanmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
30.06.2007 tarihli yakalama tutanağında; “olay günü polis memurlarının, uyuşturucu madde satışı yapıldığını bildikleri çıkmaz sokağın girişinde görev yaptıkları sırada, üzerinde sarı renkli kıyafet bulunan esmer tenli bir şahsın polisleri görünce çıkmaz sokağın bitimindeki köşeye doğru hızlı bir şekilde gittiği, yanına gidildiğinde F.S. olduğunun anlaşıldığı, şahsa polis tanıtma kartlarının gösterildiği esnada, sokağın sağ tarafındaki evden çıkan F.R.’nin polislerin yanına geldiği, F.S.’nin esrarla ilgili kaydının bulunması nedeniyle bulunduğu yerin bir iki metrelik çevresinde yapılan aramada otların üzerinde eternit parçasının altına saklı torba içersinde yetmişbeş adet meşe tabir edilen içime ve satışa hazır esrar maddesi bulunduğu, kime ait olduğu sorulduğunda F.S.’nin esrar içicisi olduğunu, F.R.’den esrar satın almak üzere geldiğini, esrar maddesinin F.R.’ye ait olduğunu beyan ettiği” açıklamasına yer verildiği,
Ekspertiz raporunda; olay mahallinde bulunan maddenin esrar elde etmede kullanılan hint keneviri bitkisinin uç kısımları olduğu ve net 46,140 gram esrar içerdiğinin belirtildiği,
Adli sicil kayıtlarına göre; suç tarihinde on sekiz yaşından küçük olan F.R.’nin sabıkasız olduğu, sanık F.S.’nin ise 2863 sayılı Kanuna muhalefet, hırsızlık, hırsızlık malı satın alma, kasten yaralama, uyuşturucu madde kullanma ve uyuşturucu madde ticareti suçlarından çok sayıda sabıkasının bulunduğu,
Soruşturma sonucunda sanık F.S. hakkında uyuşturucu madde kullanma suçundan kamu davası açıldığı, sulh ceza mahkemesince sanığın eyleminin uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturacağı görüşüyle görevsizlik kararı verildiği, dosyanın gönderildiği ağır ceza mahkemesince davanın, sanık F.R. hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan açılan kamu davası ile birleştirildiği,
Tutanak Düzenleyicisi Tanık Zafer; F.S.’nin uyuşturucu ticareti yaptığını bildiğini, olay günü kendilerini görünce hızla evinin bulunduğu çıkmaz sokağa girdiğini ve köşeyi dönerek gözden kaybolduğunu, kendisini takip ettiklerini, sanığın kaybolduğu yerden çıkarak tekrar evinin önüne geldiğini, uyuşturucu satıcısı olduğunu bildikleri için etrafta araştırma yaptıklarını ve evinin yan tarafında eternitin altından içerisinde uyuşturucu madde bulunan siyah poşeti bulduklarını, o sırada F.R.’nin F.S.’nin evinden dışarıya çıktığını ve uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu söylediğini,
Tutanak Düzenleyicisi Tanık Sinan; F.S.’yi uzun süredir tanıdığını ve uyuşturucu madde sattığını bildiklerini, sanığın evinin bulunduğu çıkmaz sokağın da uyuşturucu madde ticaretinin sıkça yapıldığı bir yer olduğunu, olay günü kendilerini gören sanığın hızla geri dönüp çıkmaz sokağın arka tarafına doğru gittiğini, arkadaşlarının da sanığı takip ettiklerini, kısa süre sonra poşet içerisinde uyuşturucu maddeyi bulduklarını, bu sırada F.R.’nin F.S.’nin evinden çıkıp geldiğini ve uyuşturucunun kendisine ait olduğunu beyan ettiği,
Tutanak Düzenleyicisi Tanık Mustafa; F.S.’yi daha önce uyuşturucu ticareti yaptığı için yakından tanıdıklarını, olay günü sanığın bulunduğu sokakta görevli olduklarını, sanığı şüpheli olarak gördüklerini, kendilerini gören sanığın da hızlı bir şekilde sokağın köşesine doğru gittiğini ve köşeyi dönerek gözden kaybolduğunu, sanığı takip ettiklerini, bulunduğu yere gittiklerindeuyuşturucu satıcısı olduğunu bildikleri için üzerindeki uyuşturucu maddeyi gizlemiş olabileceğini düşünerek çevreyi araştırdıklarını ve sanığın bir iki metre ilerisinde otların üzerinde eternit parçasının altına saklanmış halde meşe şeklinde, satışa ve içime hazır yetmişbeş adet esrar bulduklarını, o sırada aynı sokakta bulunan bir evden yaşı küçük olan sanığın çıkarak geldiğini ve uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu belirttiği,
Sanık F.S. kollukta müdafii huzurunda; uyuşturucu madde ticareti yapmadığını, F.R.’den her gün uyuşturucu aldığını, olay günü de esrar almak için on lira verdiğini, F.R.’nin esrar getirmeye gittiği sırada polislerin geldiğini söylediği,
Uyuşturucu madde kullanmak suçundan davanın açıldığı sulh ceza mahkemesinde; F.R.’yi şahsen tanıdığını, daha önce kendisinden içmek amacıyla esrar aldığını, bunun dışında tanışıklığı olmadığını, olay günü esrar almaya geldiğini, on lira verdiğini ancak polisleri gördüğü için esrarı alamadığını, arama yapan polislerin çalıların içinde diğer sanığa ait esrarı bulduklarını beyan ettiği,
Görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği ağır ceza mahkemesinde; uyuşturucu madde kullandığını, olay günü eşinin ablasının oğlu olan diğer sanıktan esrar almaya gittiğini, on lira verip esrar istediğini, esrarı alamadan polislerin geldiklerini, çevrede arama yaparak esrarı bulduklarını, bulunan uyuşturucu maddenin kendisine ait olmadığını, beyan ettiği,
Sanık F.R. Cumhuriyet savcılığında; yaklaşık bir haftadır esrar sattığını, F.S.’yi daha önceden tanımadığını, olay günü iki adet meşe tabir edilen uyuşturucuyu on lira karşılığında kendisine sattığını, parayı aldığını, ancak uyuşturucuyu veremediğini söylediği,
Sorguda; altı yıldır esrar kullandığını, açık kimlik bilgilerini bilmediği bir şahıstan iki yüz gram kadar esrar aldığını ve seksen adet meşe yaptığını, meşeleri siyah poşet içersine koyduğunu ve otların arasında eternit parçasının altına sakladığını, beşini sattığını ve parasını aldığını, ancak uyuşturucuyu teslim edemeden polislere yakalandığını belirttiği,
Çocuk ağır ceza mahkemesinde; annesi ile tartışıp evi terk ettiğini, on gündür teyzesinde kaldığını, olay günü evden çıkarken polisleri gördüğünü, teyzesinin eşinin de yanlarında olduğunu, polisin elindeki maddeyi göstererek “senin mi” diye sorduğunu, bu maddenin kime ait olduğunu, hatta uyuşturucu olup olmadığını bilmediğini, yakalandığında orada bulunan bir kişinin; “sen kabul et, sana bir şey olmaz, bırakırlar” dediğini, bu nedenle suçu kabul ettiğini beyan ettiği,
Birleştirme kararı ile dosyanın gönderildiği ağır ceza mahkemesinde ise; annesi ile tartışıp evi terk ederek teyzesinin kocası olan sanığın evine geldiğini, esrar içmeye yeni başladığını, içmek amacıyla esrar alıp polislerin arama yaptığı yere gizlediğini, sanık olan eniştesi kendisinden esrar almaya geldiğinde polislerin baskın yaptığını ve esrarı bulduklarını, tutuklandıktan sonra cezaevindeki arkadaşlarının “çok ceza alırsın” dedikleri için korktuğunu ve bu nedenle uyuşturucunun eniştesine ait olduğunu söylediğini, soruşturma safhasındaki suça konu maddenin kendisine ait olduğu ve iki içimlik esrarı on liraya eniştesine sattığına dair beyanının doğru olduğunu, esrar alımında eniştesinin kendisine bir yardımı ve iştiraki olmadığını savundukları,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 188. maddesinin üçüncü fıkrasında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti suçu; “uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza yargılamasının en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Ceza yargılamasında, somut olaya münhasır kanıtlardan birisi de “beyan” delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki birisine ait olabilir. Sanığın isnat bakımından önemli görülen olayları beyanıyla kabul etmesi şeklinde tanımlanabilecek olan ikrar; eylem hakkında en çok bilgisi bulunanın beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması, özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun olduğunun saptanması halinde hakimin vicdani kanaatinin oluşumunda olumlu katkısının bulunması itibarıyla önemli bir sübut vasıtasıdır.
Buna göre, vicdani delil sisteminin geçerli olduğu ceza muhakemesi hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da, dosyada varlığını koruyan diğer tüm deliller gibi hakim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin, hangi saikle olursa olsun suçlu olmadığı halde kendisini suçlu sayması veya bir başkasının suçunu kabullenmesi mümkündür. Bu durumda, ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği, özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanının ciddiyetini ve doğacak sonuçlarını bilip bilmediği, ikrarın başka delillerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, şüpheden arınmışlığını ve güvenilirliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar gözönünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değeri ortaya konulmalı ve ispat sorunu bu şekilde çözümlenmelidir.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Uyuşturucu madde kullanma ve satma suçlarından sabıkalı olan sanık F.S.’nin, evinin bulunduğu sokakta uyuşturucu madde satışı yaptığının kolluk görevlilerince bilinmesi nedeniyle söz konusu sokağın sık sık kontrol edildiği, olay tarihinde evinden çıkıp sokağın köşesine geldiğinde polisleri görünce hızla geri dönerek evinin bulunduğu çıkmaz sokağa girdiği ve köşeyi dönerek gözden kaybolduğu, uyuşturucu madde ticareti yaptığını bildikleri sanığın hareketlerinden şüphelenen kolluk görevlilerinin sanığı takip edip, aynı sokağa girerek sanığa seslenmeleri üzerine bir süre gözden kaybolmuş olan sanığın kolluk görevlilerine doğru yürümeye başladığı, sanığın yanına gelen kolluk görevlilerinin çevrede yaptıkları arama sonucunda sanığın bulunduğu yere iki metre mesafede ve evine yakın yerde eternit parçasının altında, poşet içerisinde içime ve satışa hazır hale getirilmiş 75 adet meşe olarak tabir edilen esrar maddesini buldukları, söz konusu esrar maddesinin kime ait olduğunu sorduklarında; uyuşturucu madde kullandığını, bulunduğu sokağa uyuşturucu satın almak amacıyla geldiğini, bulunan uyuşturucu maddenin kendisine ait olmadığını söylediği, bu sırada sanığın evinden çıkan F.R.’nin polislerin yanına gelerek uyuşturucu maddenin kendisine ait olduğunu ve F.S.’ye satmak üzere sokakta bulunduğunu beyan ettiği, her iki sanığın akraba olduklarını ve bir süredir aynı evde birlikte kaldıklarını gizledikleri, haklarındaki kamu davaları birleştirildikten sonra akraba olduklarını söyledikleri; savunmalarının çelişkili olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık F.S.’nin yaklaşık bir haftadır birlikte kaldığı eşinin ablasının oğlu ve suç tarihinde onsekiz yaşından küçük olan F.R.’den uyuşturucu madde satın almak amacıyla kendi evinin bulunduğu yere gelmesi ve F.R.’nin uyuşturucu madde getirmek üzere gittiği sırada kolluk görevlilerinin geldiğini beyan etmesi, uyuşturucu maddenin F.R.’nin üzerinde değil F.S.’nin hemen yakınında ve özenle gizlenmiş durumda değil de, arazide gelişigüzel ve acele şekilde eternit parçasının altına konulduğu izlenimi verir halde bulunması ve 75 adet esrar maddesinin arazide bir eternit parçasının altına saklanması hayatın olağan akışına uygun olmadığından F.R.’nin, söz konusu esrar maddesinin kendisine ait olduğu ve bulunduğu yere gizlediği şeklindeki savunmasının gerçeği yansıtmadığı, annesi ile kavga ettiği için evi terk eden, gidecek başka yeri olmadığı için eniştesi F.S.’nin evinde kalan F.R.’nin savunmasının, eniştesi olan ve uyuşturucu madde ticareti yapmak amacıyla suça konu uyuşturucu maddeyi sakladığı anlaşılan F.S.’yi suçtan ve cezadan kurtarmaya yönelik olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle, sanık F.S.’nin uyuşturucu madde ticareti suçundan mahkumiyetine, üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçmeyen ve diğer sanığın soyut beyanları ile aşamalarda birbirleriyle çelişen kendi ifadeleri dışında, uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair somut, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanık F.R.’nin ise beraatına ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün onanmasına dair Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.03.2013 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.