CEZA YARGILAMASINA HAKİM OLAN İLKELER-ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ ve MASUMİYET KARİNESİ
26 Mayıs 2016İLETİŞİMİN TESPİTİ TEDBİRİ ( Şüpheli ve Sanık Hakkında Uygulanabileceği – Baz İstasyonundan Görüşme Yapan Tüm Abonelerinin Dökümleri Alınması Talebinin İletişimin Tespiti İşlemi Olduğu Fakat Üçüncü Kişiler Hakkında Bu Tedbire Başvurulamayacağı )
26 Mayıs 2016T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2011/10-64
K. 2011/69
T. 26.4.2011
• İN DUBİO PRO REO ( Suçun İşlendiği Husunda Ortaya Çıkan Kuşkudan Sanığın Faydalanacağı – Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçundan Sanık Hakkındaki Suçun Kuşkuya Yer Vermeyecek Bir Kesinlikle İspat Edilemediği/Mahkumiyet Kararı Verilemeceği)
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE İMAL VE TİCARETİ YAPMA ( Sanığın Diğer Sanıklarla Aynı Kompartımanda Yolculuk Etmiş Olmasının Diğer Sanıkların Eylemine İştirak Olarak Kabul Edilemeyeceği Suçun Kuşkuya Yer Vermeyecek Kesinlikle İspat Edilemediği)
• KUŞKUDAN SANIK YARARLANIR İLKESİ ( Sanığın Atılı Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçunu İşlediğinin Kuşku Boyutunda Kaldığı – Sanık Hakkında Mahkumiyet Kararı Veren Yerel Mahkeme Kararının Bozulması Gerektiği/İn Dubio Pro Reo)
• KESİN VE İNANDIRICI DELİL ( Sanığın Atılı Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçunu İşlediğinin Kuşku Boyutunda Kaldığı – Sanık Hakkında Beraat Yerine Mahkumiyet Kararı Veren Yerel Mahkeme Kararının Bozulması Gerektiği/İn Dubio Pro Reo)
• SUÇUN KUŞKUYA YER BIRAKMAYACAK ŞEKİLDE İSPAT EDİLMESİ ( Kesin ve İnandırıcı Delil Aranması Gereği – Suçun İşlendiği Hususunda Ortaya Çıkan Kuşkudan Sanığın Faydalanacağı/Sanık Hakkındaki Suçun Kuşkuya Yer Vermeyecek Bir Kesinlikle İspat Edilemediği)
5237/m. 62,188,192
ÖZET : Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık D. hakkındaki kararın, Ceza Dairesi’nce: “Sanığın, diğer sanıkların eylemine iştirak ettiğine ilişkin mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi” dolayısıyle isabetsizliğinden bozma kararına yerel mahkemece direnilmiştir. Sanık D. dışındaki diğer dört sanık, soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki tüm anlatımlarında birbirleriyle tutarlı şekilde; sanık D’yi tanımadıklarını, aynı kompartımanda yolculuk yapmaları nedeniyle hatırladıklarını bildirmişlerdir. Sanıklardan N. ise, istasyonda karşılaştığı D’ye bagajda yatağının olduğunu söylediğini ve D’nin esrar ile ilgisinin olmadığını belirtmek suretiyle sanık D’nin savunmasını doğrulayacak şekilde beyanda bulunmuştur. Olay tutanağında belirtilen sanık D. hakkında elde edilen istihbari bilgiyi doğrulayacak şekilde, sanık N. ve diğer sanıklar A. ve M. ile birlikte yakalanmış olması sanık D’nin atılı suçu işlediği yolunda bir kanaat doğmasına neden olmakta ise de; istihbari bilgide sanık N.’e ait açık kimlik bilgilerine yer verilmesine karşın “D. ve M.” isimli kişilerin açık kimlik bilgilerinin ya da eşgal bilgisinin yer almaması, M. adlı kişinin yakalanamaması, bu istihbari bilginin ne şekilde elde edildiğine ilişkin bir açıklığın bulunmaması, sanık D’nin diğer sanıklar tarafından da doğrulanan birbiriyle uyumlu ve istikrarlı savunmaları, üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçmemesi, uyuşturucumaddelerin konulduğu poşetlerde parmak izine rastlanmaması gibi tüm kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde; sanığın atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.Suçun işlendiği kuşku boyutunda kalmıştır.”Kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz.Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Bu nedenlerle, yerel mahkemenin direnme hükmü bozulmalıdır.
DAVA : Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık D’nin, 5237 sayılı TCY’nın 188/3, 192/3 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 1660 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.10.2008 gün ve 163-468 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nce 16.07.2010 gün ve 2009/21248-18459 sayı ile;
“… Sanığın, diğer sanıkların eylemine iştirak ettiğine ilişkin mahkumiyetine yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden atılı suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi…”,
İsabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 23.11.2010 gün ve 304-313 sayı ile;
“… Sanıklardan N.’in açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen D. ve M. isimli şahıslarla birlikte hareket ederek uyuşturucu nakledeceği istihbarı bilgi olarak ele geçirildiği ve 23.02.2008 tarihli KOM. Şube Müdürlüğünce bu konuda rapor düzenlendiği akabinde Malatya C.Başsavcılığınca 23/02/2008 tarihinde arama kararı verildiği ve bu karar üzerine yapılan aramada sanıklardan N. ve D’nin Adana iline götürmek istedikleri uyuşturucunun ele geçirildiği, ele geçirilen uyuşturucu üzerinde N.’in parmak izlerinin tespit edildiği, böylece buna dair ihbarın doğru olduğunun kanıtlandığı, yine sanık D’nin trenin 4. kompartımanında ele geçirilen ve hazırlıkta hiçbir şekilde M. ve A. tarafından sahiplenilmeyen ancak duruşmada A. tarafından sahiplenilenuyuşturucuları sanıklar M. ve A. tarafından birlikte getirildiği ve bu suretle bu faillerin yakalanmasına hizmet ettiği dikkate alınarak, hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanmıştır. Bu şekilde işlediği suç sabit görülen sanığın aşağıdaki şekilde cezalandırılması ve böylece mahkememizin bu sanık yönünden önceki kararında direnmesine karar verilmiştir…”,
Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığı’nın 04.03.2011 gün ve 2011/99178 sayılı “bozma” istekli tebliğ-namesiyle Yargıtay 1. Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Sanıklar İ., A., M. hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükümler özel dairece onanmak suretiyle ve sanık N. hakkında hüküm de temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması nedeniyle, inceleme sanık D. hakkındaki hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanık D’nin, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın atılı suçu işleyip işlemediğinin belirlenmesine ilişkindir.
Dosya içeriğinden;
23.02.2008 günlü olay yakalama ve el koyma tutanağına göre; istihbari çalışmalar sonucunda, açık kimliği belirlenen N.’in uyuşturucu ticareti yaptığı, 23.02.2008 günü saat 16.00’da Diyarbakır’dan Adana iline hareket eden posta treniyle uyuşturucu madde götüreceği, yanında bulunan ve açık kimlikleri tespit edilemeyen D. ve M. adlı şahıslarla birlikte hareket ettiği yönünde bilgi edinilmesi üzerine, C.Başsavcılığı’ndan yazılı arama kararı alındığı, belirtilen tren Battalgazi İstasyonunda durduğunda tertibat alınarak trene binildiği, tren seyri seferi aksatılmadan makiniste haber verilerek arama işlemine başlandığı, 1. yolcu vagonunun 4. kompartımanında istihbari bilgiye göre ayrıntılı kimlik bilgileri elde edilen N., M., A. ve D’nin görüldüğü, M. ve A.’ın ekipleri görünce tedirgin olarak “biz diğer kompartımanda idik” diyerek çıkıp başka bir kompartımana geçmek istedikleri, tren şefine sorulunca, “dört kişi burada aynı kompartımanda yolculuk yapıyorlardı” demesi üzerine aramaya başlanıldığı, o sırada, A.’ın içinde 2 adet sim kart ve bir telefon bataryası olan kağıt mendil poşetini yere attığı, A.’ın üst aramasında ayrıca bir batarya ve sim kartı bulunmayan bir cep telefonunun da ele geçtiği, kompartımanın üst tarafındaki siyah bavul içindeki poşetlerde 8 paket halinde 4.660 gram esrarın ele geçtiği, bu sırada N.’in, “esrarların ele geçtiği bu valiz M. ve A.’ındır, onlar tarafından kompartımana getirildi” dediği, N.’in üst aramasında, pantolon cebinde 1 paket halinde 4 gram esrarın ele geçtiği, ayrıca yine üzerinde, “göndericisi N., alıcısı kendisi” ibaresi yazılı bulunan 40 numaralı bagaj taşıma kağıdının ele geçmesi üzerine, Malatya Tren İstasyonu’na gelindiğinde tren bagajında arama yapıldığı, 40 numaralı bagaj taşıma fişinin ilgili olduğu beyaz çuval içinde 5 poşet halinde 23.490 gram esrarın ele geçtiği, bu şekilde iki ayrı yerde esrarın ele geçirildiği olay sonrası N., M., A. ve D.’un yakalandıkları,
Malatya Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü’nün 06.03.2008 tarihli raporuna göre, bagajda ele geçen esrar poşetlerini saran şeffaf koli bandı yapışkan iç yüzeyinde N.’in, kompartımandaki valizde ele geçen poşetleri saran sarı koli bandı yapışkan yüzeyinde de İ.’in parmak izinin tespit edildiği, bunun üzerine İ. ile ilgili soruşturmaya başlanıldığı, hakkında yakalama emri çıkarılan İ.’ın kamu davası açıldıktan sonra yargılama aşamasında yakalandığı,
Sanık D’nin üst aramasında cep telefonu ya da sim kart ele geçmediği, adına kayıtlı bir telefonunun da tespit edilemediği,
Diğer sanıkların birbirleriyle görüşmelerini gösterir telefon arama kayıtlarına göre, olaydan önceki beş gün içinde A. ve M.’un 17 kez telefonla görüştüklerinin tespit edildiği, ancak telefonu ve görüşmesi olmayan sanık D’nin diğer sanıklarla irtibatının bu bağlamda belirlenemediği,
Anlaşılmaktadır.
Sanıkların yolcu biletlerinin numaraları, olay ve yakalama tutanağı ile üst arama tutanaklarında belirtilmektedir. Buna göre, sadece biletlerin verildiği tarih ile bilet numaralan tespit edilmekte, biletlerin düzenlendiği saat belirlenememektedir. Sanık D’nin 493098, N.’in 493099, A.’ın 493094, M.’un ise 493095 numaralı biletleri satın aldıkları, buna karşın sonu 96 ve 97 ile biten biletlerin kim tarafından alındığının belirlenemediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle iddianamede yer alan “dört sanığın biletlerinin aynı gün birer dakika aralıklarla kesildiği” şeklindeki ibareyi doğrulayan bir bilgi dosya içeriğinde bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından, sanıkların savunmalarının karşılıklı olarak değerlendirilmesi, dosyadaki diğer maddi kanıtlarla karşılaştırılması gereklidir.
Sanık D., soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki savunmalarında benzer şekilde ve özetle; İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı sağlık ocağında hizmetli olarak çalıştığını, devlet memuru olduğunu, olay günü teyzesinin oğlunun vefatı nedeniyle taziye için hafta sonu bir günlüğüne Adana’ya giderken diğer şahıslarla aynı kompartımanda yolculuk yaptıklarını, ele geçen esrarlarla bir ilgisinin olmadığını, kompartımandaki valizi A. ve M.’un getirdiklerini ve üst tarafa koyduklarını, zaten bu kişilerin polislerin geldiğini görünce kaçmaya çalıştıklarını, yine diğer kişi olan N. ile istasyonda bilet alırken karşılaştıklarında, kendisine çuval içinde yatağının olduğunu söylediğini ve orada bulunan birkaç şahısla birlikte çuvalı tren bagajına koyduklarını gördüğünü, içinde esrar olduğunu bilmediğini, ilgisi olmayıp yardım da etmediğini ve sabıka kaydının bulunmadığını bildirmiştir.
Hakkındaki mahkumiyet hükmü temyiz edilmeyen sanık N. tüm aşamalarda benzer şekilde ve özetle; esrar kullanıcısı olduğunu, ancak kompartımandaki valiz içinde bulunan esrarın kendisine ait olmadığını, diğer sanıklar M. ve A.’ın birlikte trene binerken ellerinde bir valizin olduğunu, o valizden de esrar ele geçirildiğini, üzerinde ele geçen 4 gram esrar ile tren emanet bagajında ele geçen 41 kilogram esrarın kendisine ait olduğunu, kullanıcı olduğu için Lice ilçesinden çaldığını, kendi ihtiyacı için edindiği bu malı Mersin’de kayınpederinin evine götürüp tüketme niyetiyle yola çıktığını, günde 30 grama yakın esrar tükettiğini, sanık D ile istasyonda tanıştıklarını, tesadüfen aynı kompartımanda yolculuk yaptıklarını, D’nin olan bitenden haberinin olmadığını, kendisine eşyasının olup olmadığını sorduğunda, ona “yatağım var ve tren bagajına koydum” dediğini ifade etmiştir.
Atılı suçu kabul etmeyen sanıklar A. ve M. soruşturma aşamasında ayrı ayrı, “kompartımandaki valizi biz getirmedik, maddelerle bizim bir ilgimiz yoktur, D ile kompartımanda tanıştık, önceye dayalı bir tanışıklığımız yoktur” şeklinde anlatımda bulunmuşlar, yargılama aşamasında ise, valizdeki maddeyi sahiplenen A. özetle; ekonomik açıdan zor durumda kaldığı için K.’e ait esrarı taşımayı kabul ettiğini, arkadaşı M.’un bir ilgisinin olmadığını, D. ile de trende tanıştıklarını ifade etmiştir. Sanık M. da uyuşturucu madde ile ilgisinin olmadığını yinelemiştir.
Yargılama aşamasında yakalanan sanık İ. yerel mahkemece alınan savunmasında özetle; meyve ve sebze halinde çalıştığını, olayla ve ele geçen esrarlarla bir ilgisinin olmadığını, parmak izinin nasıl tespit edildiğini bilemediğini belirtmiş, sanık D. ile ilgili bir anlatımda bulunmamıştır.
Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde;
Kolluk görevlileri tarafından yapılan arama sonucunda iki ayrı yerde uyuşturucu madde ele geçmiş, kompartımanda ele geçen esrar nedeniyle sanıklar A. ve M. ile esrarın içinde bulunduğu poşetler üzerinde parmak izi tespit edilen sanık İ. bu maddeden dolayı mahkum edilmiş ve haklarındaki mahkumiyet hükümleri özel dairece onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
Yerel mahkemece, sanık D’nin irtibatlı olduğu kabul edilen ve tren bagajın-daki çuvalda ele geçen esrar sanık N. tarafından sahiplenilmiş, nitekim N.’in parmak izi poşetler üzerinde tespit edilmiştir. Olay ve yakalama tutanağı içeriğine göre de, bu uyuşturucu maddeye sanık N.’in üzerinden çıkan bagaj fişiyle ulaşılmıştır. Sanık N. hakkında yerel mahkemece verilen mahkumiyet hükmü temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Sanık D. dışındaki diğer dört sanık, soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki tüm anlatımlarında birbirleriyle tutarlı şekilde; sanık D’yi tanımadıklarını, aynı kompartımanda yolculuk yapmaları nedeniyle hatırladıklarını bildirmişlerdir. Sanıklardan N. ise, istasyonda karşılaştığı D’ye bagajda yatağının olduğunu söylediğini ve D’nin esrar ile ilgisinin olmadığını belirtmek suretiyle sanık D’nin savunmasını doğrulayacak şekilde beyanda bulunmuştur.
23.02.2008 günlü olay tutanağında belirtilen sanık D. hakkında elde edilen istihbari bilgiyi doğrulayacak şekilde, sanık N. ve diğer sanıklar A. ve M. ile birlikte yakalanmış olması sanık D’nin atılı suçu işlediği yolunda bir kanaat doğmasına neden olmakta ise de; istihbari bilgide sanık N.’e ait açık kimlik bilgilerine yer verilmesine karşın “D. ve M.” isimli kişilerin açık kimlik bilgilerinin ya da eşgal bilgisinin yer almaması, M. adlı kişinin yakalanamaması, bu istihbari bilginin ne şekilde elde edildiğine ilişkin bir açıklığın bulunmaması, sanık D’nin diğer sanıklar tarafından da doğrulanan birbiriyle uyumlu ve istikrarlı savunmaları, üzerinde herhangi bir uyuşturucu madde ele geçmemesi, uyuşturucu maddelerin konulduğu poşetlerde parmak izine rastlanmaması gibi tüm kanıtlar birlikte değerlendirildiğinde; sanığın atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.
Bu itibarla, sanığın atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23.11.2010 gün ve 304-313 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 26.04.2011 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.