Müvekkilden alınacak ibraname hangi bilgileri içermelidir?
1 Aralık 2015İFTİRA SUÇU, CEZASI ve İFTİRA SUÇUNUN UNSURLARI ( TCK Md.267 )
5 Aralık 2015GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK SUÇU ( TCK Md 257 )
A)GÖREVİ İHMAL (m. 257/2) :
GÖREVİNİN GEREKLERİNİ, YAPMAKTA İHMAL VEYA GECİKME GÖSTEREREK, KİŞİLERİN MAĞDURİYETİNİ VEYA KAMU ZARARINA NEDEN OLMAK, YA DA KİŞİLERE HAKSIZ BİR KAZANÇ SAĞLAMAKTIR.
B)GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA (m. 257/1) :
GÖREVİNİN GEREKLERİNE AYKIRI HARAKET ETMEK SURETİ İLE, KİŞİLERİN MAĞDURİYETİNE VEYA KAMUNUN ZARARINA NEDEN OLMAK YA DA, KİŞİLERE HAKSIZ BİR KAZANÇ SAĞLAMAKTIR..
C)MAĞDURİYET KOŞULU :
MAĞDURİYET, ZARAR VEYA HAKSIZ KAZANÇ KOŞULLARINA BAĞLIDIR.
D)SUÇU İŞLEYEBİLECEK KİŞİLER :
-GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN FAİLİ, 5237 TCK m. 6/1-c MADDESİNDE TANIMLANAN KAMU GÖREVLİSİDİR.
-KAMU GÖREVLİSİ : KAMUSAL FAALİYETİN YÜRÜTÜLMESİNE ATAMA VEYA SEÇİLME YOLU İLE VEYA HER HANGİ BİR ŞEKİLDE SÜREKLİ, SÜRELİ VEYA GEÇİCİ OLARAK KATILAN KİŞİDİR.
-KAMU GÖREVLİLERİNE ÖRNEK OLARAK : MEMUR, SÖZLEŞMELİ VEYA GEÇİCİ PERSONEL, İŞÇİLER, DEVLET DAİRELERİNDE VE KAMU İDARELERİNDE ÇALIŞAN YÖNETİCİ, BÜRO MEMURU, HEKİM, HEMŞİRE, LABORANT, TEKNİSYEN, HİZMETLİ, ŞOFÖR, SAVUNMA GÖREVİ YAPAN AVUKATLAR, HUKUKİ İŞLEM VE BELGELERİN TESPİTİNİ YÜRÜTEN NOTERLER, BİLİRKİŞİ, TERCÜMAN, MUHTAR, İHTİYAR HEYETİ ÜYELERİ, BELEDİYE MECLİSİ VE İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİ, KOOPERATİFLER KANUNUN m. 62YE GÖRE KOOPERATİF YÖNETİM KURULU ÜYELERİ, TARAFINDAN İŞLENEBİLİR.
E)CEZASI :
-GÖREVİ İHMAL SUÇUNUN CEZASI, 257/2YE GÖRE 6 AYDAN 2 YILA KADAR HAPİS.
-GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMANIN CEZASI, 257/1E GÖRE 1 YILDAN 3 YILA KADAR HAPİS CEZASIDIR.
6086 SAYILI, 08.12.2010 KABUL, 19.12.2010 YAYIM TARİHLİ TÜRK CEZA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN İLE, 257. MADDEDE, ÖNEMLİ BİR DEĞİŞİKLİK YAPILMIŞTIR.
6086 SAYILI TCK 257. MADDEDE DEĞİŞİKLİK YAPAN KANUN, 19.12.2010 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİRMİŞTİR.
TCK m. 257DE DEĞİŞİKLİK YAPAN, 6086 SAYILI YASANIN 1. MADDE ŞÖYLEDİR : 26/9/2004 TARİHLİ VE 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNUN 257 NCİ MADDESİNİN BİRİNCİ VE İKİNCİ FIKRALARINDA YER ALAN KAZANÇ İBARELERİ MENFAAT, BİRİNCİ FIKRASINDA YER ALAN BİR YILDAN ÜÇ YILA KADAR İBARESİ ALTI AYDAN İKİ YILA KADAR İKİNCİ FIKRASINDA YER ALAN ALTI AYDAN İKİ YILA KADAR� İBARESİ ÜÇ AYDAN BİR YILA KADAR VE ÜÇÜNCÜ FIKRASINDA YER ALAN BİRİNCİ FIKRA HÜKMÜNE GÖRE İBARESİ BİR YILDAN ÜÇ YILA KADAR HAPİS VE BEŞBİN GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILIR..
GÖREVİ İHMAL VE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇLARINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME- DAVA ZAMANAŞIMI…
GÖREVİ İHMAL VE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇLARINDA, KOVUŞTURMA, MERCİİNDEN İZİN ALINARAK YAPILACAKTIR.. -YETKİLİ MAHKEME : SUÇUN İŞLENDİĞİ YER MAHKEMESİDİR. -GÖREVLİ MAHKEME : GÖREVİ İHMALDE GÖREVLİ MAHKEME SULH CEZA, GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMADA, GÖREVLİ MAHKEME ASLİYE CEZA MAHKEMESİDİR.
DAVA ZAMANAŞIMI :
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN, TÜM İŞLENİŞ BİÇİMLERİ BAKIMINDAN DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİ, 5237 TCK m. 66/1-e BENDİ UYARINCA 8 YILDIR. ZAMANAŞIMINI KESEN SÖZ KONUSU HUKUKİ İŞLEMLER OLDUĞU TAKTİRDE, ZAMANAŞIMI, ½ ARTIRILARAK, 8 YILLIK ZAMANAŞIMI, 12 YILA ÇIKMAKTADIR.
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN, MADDİ UNSURLARI..
a)GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN BİRİNCİ UNSURU :
KAMU GÖREVLİSİ, İCRAİ HAREKETLE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMALIDIR. ÖRNEK, BELEDİYE BAŞKANININ, SINAVI KAZANMAYAN BİRİSİNİ, YASAYA AYKIRI OLARAK MEMUR OLARAK ATAMASI GİBİ.
b)GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMANIN İKİNCİ UNSURU :
EYLEM, KİŞİLERİN MAĞDURİYETİNE VEYA KAMUNUN EKONOMİK BAKIMDAN ZARARINA NEDEN OLMALI VEYA KİŞİLERE HAKSIZ BİR KAZANÇ SAĞLANMALIDIR. ÖRNEĞİN,
-BİR İMAR PLANI UYGULAMASINDA, BELLİ BİR PARSEL, SAHİBİNE DUYULAN HUSUMET DOLAYISIYLA, PLAN TEKNİĞİNE AYKIRI OLARAK, YEŞİL ALAN OLARAK GÖSTERİLMESİ.
-İŞ, MAL VEYA HİZMET İÇİN FAZLA ÖDEME YAPILMASI,
-MAL ALINMADAN, İŞ VEYA HİZMET YAPTIRILMADAN ÖDEME YAPILMASI,
-İŞ, MAL VEYA HİZMETİN RAYİÇ BEDELİNHDEN DAHA YÜKSEK FİYATLA ALINMASI, (İSMAİL ERCAN : CEZA HUKUKU, GENEL VE ÖZEL HÜKÜMLER, YENİLENMİŞ 4. BASKI, AĞUSTOS 2008, Sh:662-663)
BİR DOKTORUN GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNA İLİŞKİN, ÖRNEK…
a)SANIK, İLGİLİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİNDE, GÖZ DOKTORU OLARAK ÇALIŞMAKTADIR.
b)EMEKLİ SANDIĞI SAĞLIK YARDIMINDAN YARARLANAN HASTALARI, ÖZEL KLİNİKTE MUAYENE ETMEKTEDİR.
c)RESMİ KAYIT İŞLEMLERİNİ, HASTA VE YAKINLARI OLMAKSIZIN YAPTIRACAĞINI BELİRTMİŞTİR.
d)ÖZEL REÇETELER VE HASTALARA AİT SAĞLIK KARNELERİNİ ALARAK, GÖREVLİ OLDUĞU HASTANESİNDE, HASTALAR, HASTANEYE GELMEDİĞİ HALDE, HASTANE PROTOKOL DEFTERİNE KAYDEDEREK,
e)ÖZEL MUAYENE SONUÇLARINA GÖRE ÖZEL REÇETELERİ SAĞLIK KARNELERENİ YAZMIŞTIR.
ÖZETLE, DOKTOR, HASTA VE HASTA YAKINLARI, HASTANEYE GELMEDİĞİ HALDE, HASTANE PROTOKOL DEFTERİNE KAYDEDİLMESİ, GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNU OLUŞTURMAKTADIR. (11. CD. 14.11.2007 T., E: 8473 K: 7935)
BELEDİYE BAŞKANI VE BELEDİYE FEN MEMURU OLAN KİŞİLERİN, GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA İLE İLGLİ ÖRNEK
a)SANIKLAR BELEDİYE BAŞKANI VE BELEDİYE FEN MEMURUDUR.
b)YAPTIKLARI DENETİM SONUCUNDA, YAPIMI DEVAM ETMEKTE OLAN, BİNA İNŞAATININ, RUHSAT VE PROJESİNE AYKIRI OLDUĞUNU BELİRLEMİŞLERDİR.
c)İMAR MEVZUATINDA MEVCUT İDARİ VE CEZAİ NİTELİKTEKİ YAPTIRIM YOLLARINA BAŞVURMAMIŞLARDIR.
d)ANILAN İNŞAATIN FAALİYETİNİ SÜRDÜRMESİ VE TAMAMLANMASINA NEDEN OLDUKLARI ANLAŞILMIŞTIR.
e)5237 TCK m. 257DE ÖNGÖRÜLEN ÖĞELERİN BULUNDUĞU TESPİT EDİLMİŞTİR.
f)SANIKLAR, GÖREVİ SAVSAMA (=İHMAL) SUÇUNDAN, MAHKUM EDİLMELİDİR. (4. CD. 01.05.2007 T., 2045/4120)
g)BELEDİYE BAŞKANI, GÖREVİ İHMAL SUÇUNU İŞLEMEMEK İÇİN, RUHSAT VE PROJEYE AYKIRI OLAN DURUM İÇİN, İDARİ VE CEZAİ NİTELİKTEKİ YAPTIRIM YOLLARINA BAŞVURMALARI GEREKİRDİ.
İDARE MAHKEMESİ KARARINI UYGULAMAMAK İLE İLGİLİ ÖRNEK..
a)SANIK, İDARE MAHKEMESİ KARARINA DAYANARAK GÖREVE BAŞLATILAN, KATILANI, YİNE AYNI GÜN GEÇİCİ BİR GÖREVLE, BİR BAŞKA İLÇEDE, SÜRESİZ OLARAK GÖREVLENDİRMİŞTİR.
b)BÖYLECE, ANAYASININ 138/SON MADDESİ VE 2577 SAYILI İDARİ YARGILAMA USUL YASASININ 28/1. MADDESİNE AYKIRI OLARAK, İDARE MAHKEMESİ KARARINI UYGULAMIŞ GİBİ GÖRÜNÜP, SONUÇLARINI ETKİSİZ HALE GETİRMİŞTİR.
c)KATILANI MAĞDUR ETMİŞTİR.
d)EYLEM, 5237 SAYILI YENİ TÜRK CEZA YASAMIZIN 257/1. MADDESİNDEKİ SUÇ TİPİNE TÜM UNSURLARI VE KOŞULLARI İLE UYMAKTADIR.
e)KATILANA, GEÇİCİ GÖREVLİ BULUNDUĞU SÜRE İÇERİSİNDE, HARCIRAH ÖDENMESİ VEYA GÖREVİN ÖNCEKİ GÖREVE DENK OLMASI MAĞDURİYİ GİDERMEYE YETMEZ, SUÇUN OLUŞUMUNU DA ENGELLEMEYE YETMEZ.
f)MAHKEME KARARLARI, YASAL YÖNTEM İLE, ORTADAN KALKMADIKÇA, HUKUKEN GEÇERLİ VE UYGULANMASI ZORUNLU, YAPTIRIM GÜCÜNE SAHİP BELGELERDİR.
G)SANIK HAKKINDA, 765 TCK 228/1, 59 VE 35. MADDELERİ UYARINCA 5 AY HAPİS VE 5 AY SÜRE İLE KAMU HİZMETLERİNDEN YASAKLANMASINA, HAPİS CEZASININ 647 SK. 4,5 VE 6. MADDELERİ UYARINCA GÜNLÜĞÜ 6 TLDEN PARAYA ÇEVRİLEREK 900 TL ADLİ PARA İLE CEZALANDIRILMASINA, CEZANIN TAKSİTLENDİRİLMESİNE VE ERTELENMESİNE KARAR VERİLMİŞTİR. (CGK 03.10.2006 T., E: 2006/4-196, K: 2006/204)
CEZA YASASI UYGULAMASINDA, MEMUR SAYILAN SANIĞIN, İDARİ YARGI KARARI İLE ÖNCEKİ GÖREVİNE İADE EDİLEN KATILANI GÖREVE BAŞLATTIKTAN, BİR KAÇ GÜN SONRA, BU KEZ, GEÇİCİ OLARAK BAŞKA BİR İLÇEDE GÖREVLENDİRME EYLEMİ, GÖREVDE KEYFİ İŞLEMDE BULUNMA ANLAMINA GELİR. (GGK 26.09.2006 T., E: 2006/4-164, K: 2006/201)
DOKTORLARIN “BIÇAK PARASI ALMASININ” HUKUKUMUZDAKİ YERİ.. (RÜŞVETMİDİR- GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA MI? )
a)RÜŞVET ALMA SUÇUNUN MADDİ UNSURUNU, BU YÖNDE BİR VAAD VEYA TAAHHÜT KABUL ETME EYLEMLERİ OLUŞTURMAKTADIR.
b)BASİT VEYA NİTELİKLİ RÜŞVET ALMA SUÇUNUN OLUŞMASI İÇİN, TARAFLAR ARASINDA BU HUSUSTA YAPILMIŞ BİR ANLAŞMANIN VARLIĞI GEREKLİDİR.
c)SANIK DOKTOR İLE HASTANIN YAKINLARI ARASINDA, AMELİYAT ÖNCESİNDE RÜŞVET ANLAŞMASININ YAPILDIĞI HUSUSUNDA, TANIKLARIN BİRBİRLERİ İLE VE KENDİ İÇİNDE ÇELİŞKİLİ BEYANLARI DIŞINDA DELİL YOKTUR.
d)SANIK DOKTORUN, HASTANIN AMELİYATINI YAPIP, HASTA TABURCU EDİLDİKTEN SONRA, HASTA YAKINI TARAFINDAN VERİLEN 50 MİLYON TLYİ KABUL EDİP ALMASI ŞEKLİNDE GELİŞEN EYLEM, MEMURİYET GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMASI OLARAK KABUL EDİLMELİDİR. (CGK 30.09.2003 T., E: 2003/5-202, K: 2003/230)
İCRA MÜDÜRÜNÜN, GÖREVİ İHMAL İLE İLGİLİ İŞLEDİĞİ SUÇA ÖRNEK…
a)İCRA MÜDÜRÜ, BORÇLUNUN ELİNE VERİLEREK KENDİSİNE GÖNDERİLEN, TALİMAT ÜZERİNE, HİÇ BİR ARAŞTIRMA YAPMADAN,
b)İİK. 106. MADDESİNDE, GAYRİMENKULLER İÇİN ÖNGÖRÜLEN İKİ YILLIK SÜRENİN HENÜZ GEÇMEDİĞİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAMIŞTIR.
c)TAPU SİCİL MÜDÜRLÜĞÜNE, YAZI YAZARAK, BORÇLUNUN, TAŞINMAZLARI ÜZERİNDEKİ, HACZİN KALDIRILMASINI SAĞLAMIŞTIR.
d)BU SURETTE, ALACAKLININ, ALACAĞININ BİR KISMI TAHSİL EDİLEMEZ HALE GELMİŞTİR.
e)BÖYLECE, İCRA MÜDÜRÜ, ALACAKLININ ZARAR ETMESİNE NEDEN OLMUŞTUR.
f)İCRA MÜDÜRÜNÜN, GÖREVİ İHMAL SUÇUNU İŞLEDİĞİ KABUL EDİLMELİDİR. (CGK 19.06.2007 T., E: 2007/5-97, K:2007/154)
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2017/5892
K. 2018/8220
T. 25.10.2018
• GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ( Hukuka Aykırı Deliller Dışlandığında Dosya Kapsamında Sanığın Mahkumiyetine Yeterli Her Türlü Kuşkudan Uzak Kesin ve İnandırıcı Delil Bulunmadığından Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Gereğince Yüklenen Suçtan Beraati Yerine Yanılgılı Değerlendirmeyle Mahkumiyetine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
• TELEFON DİNLENMESİ SIRASINDA TESADÜFEN ELDE EDİLEN DELİLLER ( Dikkate Alınabilmesi İçin Söz Konusu Suçun da Katalog Suçlardan Birisine Uygun Olması Gerektiği – Sanığa İsnat Edilen Görevi Kötüye Kullanma Suçu Katalog Suçlardan Olmadığından İletişim Tespit Tutanaklarının Bu Suçun Delili Olarak Kullanılamayacağı )
• İLETİŞİMİN DENETLENMESİ ( Kararın Katalog Suçlardan Olan Uyuşturucu Madde Ticareti Suçuna İlişkin İddianameye Konu Edilen Telefon Görüşmelerinin İse Tesadüfen Elde Edilen Delil Niteliğinde Olduğu – Görevi Kötüye Kullanma Suçu Katalog Suçlardan Olmadığından İletişim Tespit Tutanaklarının Bu Suçun Delili Olarak Kullanılamayacağı )
• HUKUKA AYKIRI YÖNTEMLERLE ELDE EDİLEN DELİLLER ( Elde Edildikleri Tarihte Yürürlükte Bulunan Kanunlara Uygun Olarak Tespit Edilmeyen Kanıtların Hukuka Uygun Delil Olduklarından Söz Edilemeyeceği – Hukuka Aykırı Deliller Dışlandığında Dosya Kapsamında Sanığın Mahkumiyetine Yeterli Delil Bulunmadığı/Görevi Kötüye Kullanma )
• İKRAR ( Özgür İradeye Dayalı Olup Olmadığı İkrarda Bulunanın Beyanın Ciddiyetini ve Bundan Doğacak Sonuçları Bilip Bilmediği İkrarın Başkaca Deliller veya Emarelerle Desteklenip Desteklenmediği Şüpheden Arınmışlığını ve Belirliliğini Zayıflatacak Biçimde İkrardan Dönülüp Dönülmediğinin Değerlendirilmesi Gerektiği )
• ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ ( Görevi Kötüye Kullanma Suçu – Hukuka Aykırı Deliller Dışlandığında Dosya Kapsamında Sanığın Mahkumiyetine Yeterli Her Türlü Kuşkudan Uzak Kesin ve İnandırıcı Delil Bulunmadığından Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Gereğince Yüklenen Suçtan Beraatine Karar Verilmesi Gerektiği )
ÖZET : Alınan iletişimin
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından öncelikle ceza muhakemesi hukukunun en önemli ilkelerinden biri olan “delillerin serbestliği” ve “hukuka aykırı yöntemle elde edilen delillerin kullanılması” konuları üzerinde durulması gerektiği,
Uygulamada ve yerleşmiş içtihatlarda da işaret edildiği üzere, ceza yargılamasının amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak biçimde kesin olarak belirlenmesi olup, maddi hakikate ulaşılmasında kullanılan tek vasıtanın deliller olduğu, Anayasa’nın 38/6. maddesine göre kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği, 5271 Sayılı CMK’nın “delilleri takdir yetkisi” başlıklı 217. maddesinin ikinci fıkrasındaki, “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” biçimindeki düzenleme ile “delillerin serbestliği” ilkesine de vurgu yapıldığı, buna göre; ceza yargılamasında hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılama yapan hakimin, hukuka uygun şekilde elde edilen tüm delilleri kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp değerlendirerek, her türlü şüpheden arınmış bir neticeye ulaşması gerektiğinden, yargılamaya konu olan olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her aracın delil olarak kabul edileceği, bahse konu maddenin gerekçesinde; “Maddenin son fıkrası, usul hukuku yönünden olağanüstü önem taşıyan ve adil yargılama ile bağlantılı ilkeyi belirtmektedir. İlke, delilin doğruluğunu, haklılığını, hakkaniyete uygunluğunu sağlamak amacını gütmektedir. Böylece ister soruşturma ister kovuşturma evrelerinde olsun, hukuka aykırı olarak; örneğin, işkence, narko analiz, hataya sürükleyici eylemler, sorgulamalar, baskılar, kişinin fizik ve moral bütünlüğüne saldırılar yolu ile elde edilmiş deliller hükme esas alınamayacaktır” denilmek suretiyle bir delilin hükme esas alınmasına engel oluşturan hukuka aykırılığın “sanığın temel haklarını” ihlal eden aykırılıklar olduğunun belirtildiği, keza CMK’nın 206/2-a maddesinde ortaya konulması istenilen bir delil kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunacağının, 230/1-b maddesinde ise mahkumiyet hükmünün gerekçesinde delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerektiğinin ifade edildiği,
Ayrıca, Anayasa’nın 22. maddesinde herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça haberleşmenin engellenemeyeceğinin ve gizliliğine dokunulamayacağının hüküm altına alındığı,
Taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 8. maddesinde ise, herkesin özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu, bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesinin ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzeninin korunması, suç işlenilmesinin önlenilmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabileceğinin belirtildiği,
Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin 5271 Sayılı CMK’nın 135. maddesinde, bu yolla elde edilen tesadüfi delillerin hukuki durumunun ise aynı Kanunun 138/2. maddesinde düzenlendiği, buna göre telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin
Belirtilen düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Bucak Sulh Ceza Mahkemesi’nin 06/08/2013 tarih, 2013/250 Değişik iş sayılı Kararı ile hakkında beraat kararı verilen sanık …’ın kullandığı telefon hattı ile ilgili olarak CMK’nın 135/6-a-7 maddesi uyarınca 06/08/2013-06/11/2013 tarihleri arasındaki iletişiminin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararı verildiği, bu kapsamda yapılan tespit sırasında sanık …’ın görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilen kısa mesajı ( SMS ) çektiğinin ve sanık … ile konuşmalar yaptığının belirlenmesi üzerine mesaj ve konuşma içeriği tespit edilerek Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması üzerine soruşturma başlatıldığı anlaşılmış olup,
Alınan iletişimin denetlenmesi kararının, CMK’nın 135/8. madde ve fıkrasındaki katalog suçlardan olan uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkin, iddianameye konu edilen telefon görüşmelerinin ise tesadüfen elde edilen delil niteliğinde olduğu, Ceza Genel Kurulunun 03/07/2018 gün ve 2015/1-396; 2018/323 Sayılı Kararında da belirtildiği üzere; telefon dinlemesi sırasında tesadüfen elde edilen kanıtların dikkate alınabilmesi için, söz konusu suçun da 135. maddede sayılan katalog suçlardan birisine uygun olmasının gerektiği, sanığa isnat edilen görevi kötüye kullanma suçu CMK’nın 135/8. madde ve fıkrasında belirtilen katalog suçlardan olmadığından aynı Kanunun 138/2. madde ve fıkrası gereğince iletişim tespit tutanaklarının bu suçun delili olarak kullanılamayacağı, elde edildikleri tarihte yürürlükte bulunan kanunlara uygun olarak tespit edilmeyen kanıtların hukuka uygun delil olduklarından söz edilemeyeceği, Ceza Genel Kurulunun 26/01/2016 gün ve 2015/9-669; 2016/38 Sayılı Kararında işaret edildiği üzere, ikrarın hangi aşamada gerçekleştiği ve özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın beyanın ciddiyetini ve bundan doğacak sonuçları bilip bilmediği, ikrarın başkaca deliller veya emarelerle desteklenip desteklenmediği, hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği, şüpheden arınmışlığını ve belirliliğini zayıflatacak biçimde ikrardan dönülüp dönülmediği gibi hususlar da göz önünde bulundurulmak suretiyle, somut olaydaki ikrarın delil değerinin ortaya konulması ve ispat sorununun bu şekilde çözümlenmesinin gerektiği nazara alındığında, iletişimintespit tutanaklarına istinaden alınan ikrarın da kanunda gösterilen hukuka uygun yöntemlerle tespit edilmediğinden suçun sübutunda delil olarak değerlendirilemeyeceği gözetilerek, hukuka aykırı deliller dışlandığında dosya kapsamında sanığın mahkumiyetine yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince yüklenen suçtan beraati yerine yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
İletişimin tespiti tutanaklarına göre sanık tarafından atılan mesajdan …’ın denetimden sonra haberdar olduğu yönünde görüşme bulunması karşısında; TCK’nın 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için norma aykırı davranışın yeterli olmadığı, ayrıca objektif cezalandırma şartlarının da gerçekleşmesi gerektiği cihetle; eylem neticesinde kişi mağduriyeti, kamu zararı veya kişilere haksız menfaat sağlanması unsurlarının bulunup bulunmadığı, varsa ne şekilde oluştuğunun denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle tartışılarak neticesine göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 25.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
BEŞİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2014/8501 |
Karar | : 2017/3114 |
Tarih | : 12.07.2017 |
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Suç tarihinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı Balıkesir Bölge Müdürlüğünde kadastro teknikeri olarak görev yapan ve Tapu Müdürlüklerine yazılan vakıf şerhinin kaldırılmasına ilişkin yazıyı hazırlama görevi de bulunan sanığın, şikayetçiye ait 167 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki şerhin, şikayetçinin müracaatı üzerine, aynı birimde görevli başka bir tekniker tarafından kaldırılmasına ilişkin yazı Bandırma Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderildikten ve tapu kaydından bu şerh kaldırıldıktan sonra şikayetçiyi arayıp, laptop ihtiyacı olduğundan bahisle 2.000 TL verdiği takdirde tapu kaydındaki şerhin kaldırılması hususunda gerekli işlemleri yapacağını ifade ettiği, ancak şikayetçinin sanığın bu talebinden önce haricen yaptığı araştırma neticesinde tapu kaydındaki şerhin kaldırıldığını öğrendiği ve şikayeti üzerine kendisinden 2.000 TL parayı alırken kolluk görevlilerince suçüstü yakalandığı anlaşılan somut olayda sanığın eyleminin hukuki niteliğinin değerlendirilmesine gelince;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarih ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği,
Yine, 5237 sayılı TCK’nın rüşveti tanımlayan 252. maddesinde suç tarihinden önce 05/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik neticesinde, kamu görevlisinin yapması gereken bir işi yapması ya da yapmaması gereken işi yapmaması için yarar sağlamasının da rüşvet suçu kapsamına alındığı,
Somut olayın oluş şekline göre sanığın öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, şikayetçinin kendisinden istenen menfaatin haksız olduğunu bilmesi nedeniyle ikna suretiyle irtikap suçundan da bahsedilemeyeceği, keza yapılan ya da yapılması istenilen iş sanığın görev alanına girmekte ise de, sanığın haksız menfaat talebinde bulunduğu tarihte mağdur tarafından rüşvete konu işin gerçekleştiği bilindiğinden rüşvet suçunun maddi konusunun olayımızda gerçekleşmediği, öte taraftan TCK’nın 30. maddesinin gerekçesinde de ifade edildiği üzere kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup, bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumunun ise, maddî unsurlarda hata olarak adlandırıldığı, böyle bir hatanın kastın varlığına engel olacağı, failin bilgisi gerçeğe uysa idi işlediği fiilin haksızlık teşkil etmeyeceği ve bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmenin mümkün olmayacağı, buna karşılık somut olayda gerek fiil gerekse kural üzerinde hataya düşmediği gibi, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya da düşmediği, ancak mağdur tarafından taşınmazı üzerindeki vakıf şerhinin kaldırılması hadisesinin sanığın kendisinden haksız menfaat istediği tarihten evvel öğrenilmesi sebebiyle, bu durum fail tarafından bilinmese de, irtikap ve özellikle rüşvet suçunun maddi konusunun somut olayda bulunmadığı, günlük hayat tecrübelerine göre de, sanığın hareketinin sonuçsuz kalmasının büyük bir ihtimal içinde olduğu ve ortada elverişli hareketin bulunmadığı anlaşıldığından, sanık tarafından rüşvet ve irtikap suçları açısından işlenemez suçun mevzubahis olduğu ve sanığın bu suçlardan ve bu suçlara teşebbüsten dolayı cezalandırılamayacağı, diğer yandan görevikötüye kullanma
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2016/9638
K. 2018/8609
T. 6.11.2018
• İCBAR SURETİYLE İRTİKABA TEŞEBBÜS SUÇU ( Avukat Olan Katılanın Şikayet Başvurusunun Olaydan 22 Gün Sonra Gerçekleşmesi de Nazara Alındığında Öğreti ve Uygulamada Kabul Edildiği Üzere Kanun’un Öngördüğü Anlamda İcbar Boyutuna Varan Bir Davranışının Bulunmadığının Anlaşıldığı )
• İKNA SURETİYLE İRTİKAP SUÇU ( Katılanın Kendisinden İstenen Menfaatin Haksız Olduğunu Bilmesi Sebebiyle Suçun Oluşmadığı – İcbar Suretiyle İrtikaba Teşebbüs Suçu )
• ZAMANAŞIMI ( Görev ve Yetkisi Olmadığı Halde Kayıt Silme İşini Yapacağı Kanaati Uyandırarak Menfaat Temin Etmeye Çalışan Sanığın Eyleminin Suç Tarihinde Yürürlükte Bulunan 765 Sayılı TCK’nın 504/3. Maddesine Uyan Kamu Kurum ve Kuruluşunu Vasıta Olarak Kullanmak Suretiyle Dolandırıcılığa TeşebbüsSuçunu Oluşturacağı – Suçun 765 S.K. Md. 102/4 ve 104/2 Uyarınca Belirlenen 7 Yıl 6 Aylık İlaveli Dava Zamanaşımına Tabi Olduğu ve Suç Tarihi İle Hüküm Tarihi Arasında Azami Dava Zamanaşımı Süresinin Dolduğu ve Kamu Davasının Düşmesine Karar Verilmesi Gerektiği )
ÖZET : Dava, icbar suretiyle irtikaba teşebbüs suçuna ilişkindir.
Avukat olan katılanın şikayet başvurusunun olaydan 22 gün sonra gerçekleşmesi de nazara alındığında, öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Kanun’un öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, katılanın kendisinden istenen menfaatin haksız olduğunu bilmesi sebebiyle ikna suretiyle irtikap suçundan da bahsedilemeyeceği, bu itibarla görev ve yetkisi olmadığı halde kayıt silme işini yapacağı kanaati uyandırarak menfaat temin etmeye çalışan sanığın eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nın 504/3. maddesine uyan kamu kurum ve kuruluşunu vasıta olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs suçun
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Ceza miktarına göre koşulları bulunmadığı gibi sanık müdafin süresinden sonra vaki duruşma isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin duruşmasız olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
KARAR : Dairemizin 25/09/2013 tarih ve 2013/5618 Esas, 2013/9320 Karar sayılı ilamıyla eylemin icbar suretiyle irtikaba teşebbüs suçunu oluşturacağından bahisle bozma kararı verilmiş ise de;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarih ve 2009/5-167-2010/70 Sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu ancak manevi cebrin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği hususlarına nazaran, Bursa Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapan, kayıt silme konusunda herhangi bir görev ve yetkisi bulunmayan sanığın, olay öncesinde tanıdığı ve aracılığıyla bir kurumun avukatlığına müracaat eden katılana, emniyet kayıtlarında uyuşturucu kullananlar listesinde adının bulunduğunu, bu kaydı Ankara’dan sildirebileceğini söyleyerek onu aldattığı, tarafların birlikte Ankara’ya gittikleri, burada katılanı içeri almadan Emniyet Genel Müdürlüğünün binasına girip çıktığı ve hakkındaki kayıtları sildirdiğini söylediği, Bursa’ya dönmelerinden bir süre sonra yaptığı bu iş karşılığı olarak katılandan 5.000 TL para istediği, katılanın ise bu talebi kabul etmeyerek şikayetçi olduğu sübut bulan somut olayda, avukat olan katılanın şikayet başvurusunun olaydan 22 gün sonra gerçekleşmesi de nazara alındığında, öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Kanun’un öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, katılanın kendisinden istenen menfaatin haksız olduğunu bilmesi sebebiyle ikna suretiyle irtikap suçundan da bahsedilemeyeceği, bu itibarla görev ve yetkisi olmadığı halde kayıt silme işini yapacağı kanaati uyandırarak menfaat temin etmeye çalışan sanığın eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 Sayılı TCK’nın 504/3. maddesine uyan kamu kurum ve kuruluşunu vasıta olarak kullanmak suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs suçun
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden 5237 Sayılı TCK’nın 7/2 ve 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322/1 ve 5271 Sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca açılan kamu davasının zamanaşımı sebebiyle DÜŞMESİNE, 06.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
BEŞİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2012/13543 |
Karar | : 2014/1283 |
Tarih | : 11.02.2014 |
- GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
- KAMU ZARARI
ÖZET
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanıkların görev yaptığı Niğde Belediye Başkanlığı tarafından 05/03/2008 tarihinde yapılan asfalt mıcırı alımı ihalesi sürecinde, ihale tarihinden en az 21 gün önce yapılması gereken mahalli gazete ilanının Kamu İhale Kanununun 13/b-3. maddesine aykırı olarak, ihaleden 19 gün önce 15/02/2008 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla birlikte, 13/02/2008 tarihinde Kamu İhale Bülteninde ilan edilmesi, 4 firmanın şartname alıp bunlardan 3’ünün ihaleye katılması, ilan süresindeki gecikme nedeniyle bir şikayet başvurusunun bulunmaması ve ihaleyi yapan kurum tarafından, herhangi bir kamu zararının olmadığının bildirilmesi karşısında, görevi kötüye kullanma suçunun; objektif cezalandırılmakoşulu olan kamu zararı, haksız menfaat veya kişi mağduriyeti unsurlarının somut olayda gerçekleşmediği ve sanıkların beraetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyet kararları verilmesi,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanıklar hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 11/02/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
E. 2015/6093
K. 2018/5262
T. 11.7.2018
• HİZMET SEBEBİYLE GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ( Hapis Cezası Alt Sınırdan Tayin Olunduğu Halde Ayrıca Yasal ve Yeterli Gerekçe Gösterilmeden Aynı Gerekçeyle Adli Para Cezasına Esas Alınması Gereken Tam Gün Sayısının Alt Sınırdan Uzaklaşılarak Tayini Suretiyle Çelişkiye Düşüldüğü – Görevi Kötüye Kullanma Suçu )
• GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ( Sanığın Müsnet Suçtan Cezalandırılması İçin Mağdurun Soyut Beyanları Dışında Savunmasının Aksine Somut Şüpheden Uzak Kesin ve İnandırıcı Delil Elde Edilememesi İle Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi Sebebiyle Beraatine Karar Verilmesi Gerektiği Gözetilmeden Mahkumiyetine Hükmolunmasının İsabetsiz Olduğu – Hizmet Sebebiyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu )
• HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( Suç Tarihi İtibariyle Sabıka Kaydı Bulunmayan ve Suçtan Doğan Zararı Giderdiği Anlaşılan Sanık Hakkında CMK’nın 231. Maddesinde Yer Alan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Dair Hükümlerin Uygulanıp Uygulanmayacağının Tartışılmamasının Hatalı Olduğu – Hizmet Sebebiyle Güveni Kötüye Kullanma/Görevi Kötüye Kullanma Suçları )
• HÜKÜMDE ÇELİŞKİ YARATILMASI ( Hükmün Esasını Oluşturan Kısa Kararda, Sanığın Görevi Kötüye Kullanma Suçundan Dolayı 5237 S.K. Md. 257/2 Gereğince Cezalandırılmasına Karar Verildiği Halde Gerekçeli Kararın Gerekçe Bölümünde Md. 257/1 Gereğince Cezalandırılacağının Yazılmasının Bozmayı Gerektirdiği )
ÖZET : Dava, hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma ve görevi kötüye kullanma suçlarına ilişkindir.
Hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde, ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
Suç tarihi itibariyle sabıka kaydı bulunmayan ve suçtan doğan zararı giderdiği anlaşılan sanık hakkında, CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
Sanığın savunmalarında, müvekkili adına yürüttüğü icra takibi sırasında borçlu tarafın anlaşma talebi üzerine, müvekkili olan mağduru telefonla aradığını ve protokol yapma hususunda kendisinden onay aldığını beyan etmesi, protokolün yapıldığı gün ve bir gün öncesinde sanığın katılana ait telefon numarasını aradığına dair HTS kayıtlarının bulunması ve telefon görüşmesi sırasında sanığın yanında olup konuşmalara tanıklık eden şahsın yeminli anlatımları karşısında, sanığın müsnet suçtan cezalandırılması için mağdurun soyut beyanları dışında savunmasının aksine somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi ile şüpheden sanık yararlanır ilkesi sebebiyle beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyetine hükmolunması,
Hükmün esasını oluşturan kısa kararda, sanığın görevi kötüye kullanma suçundan dolayı TCK’nın 257/2. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği halde, gerekçeli kararın gerekçe bölümünde aynı kanunun 257/1. maddesi gereğince cezalandırılacağından bahisle hükümde çelişki yaratılması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Sanığın hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma ve görevi kötüye kullanma suçlarından mahkumiyetine dair hükümler, o yer Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Hatay Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapan sanığın, Dörtyol 1. Noterliği’nin 03/08/2006 tarih ve 07834 yevmiye sayılı vekaletnamesi ile mağdurun vekilliğini üstlendiği, alacaklı vekili sıfatıyla, borçlu hakkında 11.349,50 TL asıl alacak, 37.880,59 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 49.230,09 TL alacağın tahsili amacıyla Dörtyol İcra Müdürlüğü’nün 2008/1026 Sayılı dosyası üzerinden başlattığı icra takibinde, müvekkilinin bilgi ve talimatı olmadan borcun 11.000 TL olarak ödenerek takibin sonuçlandırılacağına dair 11/06/2008 tarihli protokolü imzaladığı gibi, söz konusu protokol uyarınca belirlenen 11.000 TL’yi belirtilen tarih ile 15/05/2009 tarihleri arasında borçludan haricen tahsil ettiği halde mağdura vermeyerek uhdesinde tuttuğu iddia edilen olayda;
A- ) Hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Sanığın hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçundan dolayı mahkumiyetine dair kurulan hükümde, TCK’nın 155/2. maddesi uygulanırken suç vasfının “görevi kötüye kullanmak” şeklinde yazılması, mahallince düzeltilebilir yazım hatası olarak değerlendirilmiştir.
Sanığın savunmalarında, yapılan protokol kapsamında borçludan tahsil ettiği paraları mağdura teslim etmediğini tevilli yoldan ikrar etmesi, bu paraları müvekkili olan mağdura teslim ettiğine dair yazılı herhangi bir belge ibraz edememiş olması ve mağdurun 05/04/2012 havale tarihli şikayetten vazgeçmeye dair dilekçesinde, sanık tarafından zararının karşılandığını beyan etmiş olması karşısında, sanığın atılı hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine dair hükümde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, o yer Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- ) Hapis cezası alt sınırdan tayin olunduğu halde, ayrıca yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden aynı gerekçeyle adli para cezasına esas alınması gereken tam gün sayısının alt sınırdan uzaklaşılarak tayini suretiyle çelişkiye düşülmesi,
2- ) Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 18.09.2012 tarih ve 2012/2-168-1776 Sayılı kararında da vurgulandığı üzere; koşullu bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarına dair objektif koşulların varlığı halinde, cezanın kişiselleştirilmesine dair olan, seçenek yaptırıma veya tedbire çevirme ya da erteleme hükümlerinden ve 6008 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi halinde mahkemece değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanması gerektiğinden, suç tarihi itibariyle sabıka kaydı bulunmayan ve suçtan doğan zararı giderdiği anlaşılan sanık hakkında, CMK’nın 231. maddesinde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
B- ) Görevi kötüye kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 04/04/2006 tarih, 2006/3-35 E, 2006/97 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere “… ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” kuşkudan sanık yararlanır kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkûmiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorikte olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır.”
Bu açıklamalar ışığında; sanığın savunmalarında, müvekkili adına yürüttüğü icra takibi sırasında borçlu tarafın anlaşma talebi üzerine, müvekkili olan mağduru telefonla aradığını ve protokol yapma hususunda kendisinden onay aldığını beyan etmesi, protokolün yapıldığı gün ve bir gün öncesinde sanığın katılana ait telefon numarasını aradığına dair HTS kayıtlarının bulunması ve telefon görüşmesi sırasında sanığın yanında olup konuşmalara tanıklık eden … ve …’un yeminli anlatımları karşısında, sanığın müsnet suçtan cezalandırılması için mağdurun soyut beyanları dışında savunmasının aksine somut, şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi ile şüpheden sanık yararlanır ilkesi sebebiyle beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,
Kabule göre de;
Hükmün esasını oluşturan kısa kararda, sanığın görevi kötüye kullanma suçundan dolayı TCK’nın 257/2. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği halde, gerekçeli kararın gerekçe bölümünde aynı kanunun 257/1. maddesi gereğince cezalandırılacağından bahisle hükümde çelişki yaratılması,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup, o yer Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2018/3681
K. 2018/9521
T. 5.12.2018
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Suç tarihinde Karadirek Belediye başkanı olan sanığın, Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2008/82 Karar sayılı ilamıyla 657 Sayılı Kanuna aykırı şekilde belediyede işe alındığı tespit edilen şahısları işten çıkarmayarak belediye bütçesinden maaşlarını ödemeye devam edip üzerine atılı suçu işlediği iddia ve kabul edilen somut olayda; personeli işten çıkarma yükümlülüğünün kamu görevlilerinin işe usulsüz olarak alındıklarının yetkili bir merci tarafından belirlenip bunun belediyeye bildirimi sonucu başlayacağı nazara alındığında, bu hususa ilişkin yetkili merci tarafından yapılan bir tespit olup olmadığının ve belediyeye bildirimde bulunulup bulunulmadığının ilgili kurumlara müzekkere yazılarak tespit edilmesinden sonra kamunun zararı veya kişilerin mağduriyetine neden olma ya da kişilere haksız menfaat sağlama biçimindeki objektif cezalandırma koşullarından birinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin karar yerinde tartışılarak, suç tarihinin bildirimin yapıldığı gün ile iddianame tarihi göz önünde tutulup tespit edilmek suretiyle hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Sanığın mevzuata aykırı olarak işe alınan kişileri işten çıkarmama şeklinde kabul edilen eyleminin TCK’nın 257/2. maddesindeki ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanunun 257/1. maddesindeki icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmasına karar verilmek suretiyle fazla ceza tayini,
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulama maddesi olan TCK’nın 50/1-a maddesinin hükümde gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine aykırı davranılması,
Adli emanetin 2010/40 sırasında kayıtlı belgeler hakkında bir karar verilmemesi,
Hüküm fıkrasının (B) bendinde sanık … yönünden hüküm kurulduğu belirtilmesine karşın (B-1) bendinde davada taraf olmayan …’un ismine yer verilerek karışıklığa neden olunması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 05/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2016/10411
K. 2017/404
T. 7.2.2017
• AVUKAT OLAN SANIĞIN BAŞLATTIĞI İCRA DOSYALARINDA İŞLEM YAPMAYARAK DOSYALARIN İŞLEMDEN KALDIRILMASINA NEDEN OLMASI ( Objektif Cezalandırma Şartı Olan Kişi Mağduriyeti Kamu Zararı ve Kişilere Haksız Menfaat Sağlanması Unsurlarının Oluşup Oluşmadığı Varsa Ne Şekilde Oluştuğu Denetime İmkan Verecek Şekilde Gerekçeleriyle Tartışılması Gerektiği )
• GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK ( Avukat Olan Sanığın İcra Dosyalarında İşlem Yapmayarak Dosyaların İşlemden Kaldırılmasına Neden Olduğu İddiası – Takip Borçlusu Olan Tanıkların Dosya Borçlarını Kurum veya Kurum Vekiline Ödediklerine Yönelik Beyanda Bulunduğu/Tanık Beyanlarının Doğruluğunun Ayrıntılı Olarak Araştırılarak Köylere Hizmet Götürme Birliğinin Hesap Dökümlerinin Bilirkişi Marifetiyle İnceleneceği )
• AVUKATIN KATILAN KURUM ALEYHİNE AÇILAN DAVALARDA TANIK LİSTESİ VEYA DELİL İBRAZ ETMEDİĞİ VE DURUŞMALARA KATILMADIĞI İDDİASI ( Dava Dosyalarında Dava Dilekçelerine Dair Tebligatların Sanığa Teslim Edildiğine Dair Herhangi Bir Belge Bulunmadığı – Kişi Mağduriyeti Kamu Zararı ve Kişilere Haksız Menfaat Sağlanması Unsurlarının Oluşup Oluşmadığı Varsa Ne Şekilde Oluştuğu Denetime İmkan Verecek Şekilde Gerekçeleriyle Tartışılacağı )
• ZİNCİRLEME SUÇ ( Avukatın İcra Takiplerinde İşlem Yapmayarak Dosyaları Takipsiz Bıraktığı ve Dava Dosyalarında Tanık Listesi veya Delil İbraz Etmediği ve Duruşmalara Katılmadığı İddiası – Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulama Koşuıllarının Bulunmadığının Gözetileceği )
ÖZET : Avukat olan sanığın, katılan kurum adına başlattığı icra takiplerinde dosya alacaklarının tahsiline yönelik işlem yapmayarak dosyaların işlemden kaldırılmasına ve bu suretle alacakların tahsilinde gecikmelere, ayrıca katılan kurum aleyhine açılan alacak davaları kapsamında ön inceleme ve duruşmalarda tanık listesi veya delil ibraz etmediği gibi, azledildiği tarihe kadar anılan davaların duruşmalarına da katılmayarak katılanın mağduriyetine neden olduğu iddia ve kabul edilmiştir.
Sanığın icra takip dosyalarında kurumun bilgisi ve istemi doğrultusunda takip işlemlerini yürüttüğü şeklindeki savunması, takip borçlusu olan tanıkların dosya borçlarını kurum veya kurum vekiline ödediklerine yönelik beyanları ile dava dosyalarında dava dilekçelerine dair tebligatların sanığa teslim edildiğine dair herhangi bir belge bulunmaması karşısında, tanık beyanlarının doğruluğunun ayrıntılı olarak araştırılarak Köylere Hizmet Götürme Birliğinin hesap dökümlerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesi gerekir. Objektif cezalandırma şartı olan kişi mağduriyeti, kamu zararı ve kişilere haksız menfaat sağlanması unsurlarının oluşup oluşmadığı, varsa ne şekilde oluştuğu denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle tartışılması gerekir.
Kabule göre de;
Sanığın suça konu eyleminin hukuki anlamda tek fiil oluşturması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulama koşullarının bulunmadığı gözetilmelidir.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Edirne Barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, katılan kurum adına bir kısım borçlular hakkında icra takipleri başlatmak ve açılan davaları takip etmek üzere katılanın vekilliğini üstlendiği halde 12 adet icra dosyasında takip başlatıldıktan sonra dosya alacaklarının tahsiline yönelik işlem yapmayarak dosyaların işlemden kaldırılmasına ve bu suretle alacakların tahsilinde gecikmelere, ayrıca katılan kurum aleyhine Edirne İş Mahkemesi’nin 2013/45 ve 2013/47 esaslarına kayden açılan alacak davaları kapsamında ön inceleme ve duruşmalarda tanık listesi veya delil ibraz etmediği gibi, azledildiği tarihe kadar anılan davaların duruşmalarına da katılmayarak katılanın mağduriyetine neden olduğu iddia ve kabul edilmiş ise de; sanığın icra takip dosyalarında kurumun bilgisi ve istemi doğrultusunda takip işlemlerini yürüttüğü şeklindeki savunması, takip borçlusu olan tanıkların dosya borçlarını kurum veya kurum vekiline ödediklerine yönelik beyanları ile dava dosyalarında dava dilekçelerine dair tebligatların sanığa teslim edildiğine dair herhangi bir belge bulunmaması karşısında, tanık beyanlarının doğruluğunun ayrıntılı olarak araştırılarak Köylere Hizmet Götürme Birliğinin hesap dökümlerinin bilirkişi marifetiyle incelenmesinden sonra, objektif cezalandırma şartı olan kişi mağduriyeti, kamu zararı ve kişilere haksız menfaat sağlanması unsurlarının oluşup oluşmadığı, varsa ne şekilde oluştuğu denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle tartışılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
Kabule göre de;
Sanığın suça konu eyleminin hukuki anlamda tek fiil oluşturması karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulama koşullarının bulunmadığı gözetilmeden TCK’nın 43. maddesinin tatbiki suretiyle fazla ceza tayini,
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/ son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 07.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2013/13223
K. 2015/15737
T. 02/11/2015
DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : Hükmün sanık müdafiin yüzüne karşı 18/10/2012 tarihinde tefhim edildiği, temyiz süresinin son günü olan 25/10/2012 tarihinin Kurban Bayramının birinci günü olarak resmi tatile, takip eden 29/10/2012 tarihinin ise Cumhuriyet Bayramı tatiline geldiği, bu itibarla 30/10/2012 tarihinde yapılan temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla tebliğnamedeki red düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Tokat Barosuna kayıtlı avukat sanığın, katılan vekili olarak takip ettiği Tokat Aile Mahkemesi’nin 2007/420 Esas sayılı dosyasında hükmedilen 13.000 TL tazminatı Tokat 2. İcra Müdürlüğünün 2010/2186 Esas sayılı takip dosyasında harç, masraf ve vekalet ücretiyle birlikte 13.611 TL olarak takibe koyduğu, 14/05/2010 tarihli protokolle hacizlerin kaldırılması karşılığında borçludan toplam 15.900 TL bedelli dört çek aldığı, çeklerden 4.000 TL bedelli olanını tahsil edip vekalet ücreti ve masraflara mahsuben aldığı, geri kalan üç çeki katılana vermeyerek borçlu vekiline vermek suretiyle görevi kötüye kullandığı iddia edilmişse de; 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 166/1 maddesindeki “Avukat, müvekkili tarafından verilen veya onun namına aldığı malları, parayı ve diğer her türlü kıymetleri, avukatlık ücreti ve giderin ödenmesine kadar, kendi alacağı nispetinde elinde tutabilir.” hükmü uyarınca sanığın tahsil ettiği para üzerinde hapis hakkının bulunması, bu paranın Avukatlık Asgari Ücret Tarifeleri uyarınca sanığın Tokat Aile Mahkemesi ve Tokat İcra Müdürlüğü nezdindeki hizmetleri gereği alması gereken toplam vekalet ücretinden az olması, azledildikten sonra sanığın uhdesinde bulunan 3 adet çeki borçlu vekiline teslim etmesi, daha sonra çeklerin karşılıklarının Sivas Merkez Akbank Şubesinden katılan tarafından çekildiğinin belirlenmesi karşısında; sanığın görevinin gereklerine aykırı herhangi bir davranışı bulunmadığı gibi görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma koşulları olan kişilerin mağduriyeti, kamunun zararı veya kişilere haksız menfaat sağlama unsurlarının da gerçekleşmediği anlaşılmakla atılı suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,
Kabule göre,Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/5-1097
K. 2018/477
T. 25.10.2018
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde yer alan suçlardan TCK’nın 257. maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanma” suçu;
“(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) (Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.)” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin, uyuşmazlıkla ilgili birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye ku
Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanundan veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevinin gereklerine aykırı davranmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da suç tarihi itibarıyla kişilere haksız kazanç sağlanması gerekmektedir.
Anılan maddenin gerekçesinde, suçun oluşmasına dair genel koşullar;
“Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma
Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır.
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle “mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat” kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; “Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olunması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir” şeklinde vurgulanmış, öğretide de; mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlâli sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökçen-Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek-Mehmet Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974).
Kişilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir.
Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde “ekonomik bir zarar” olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.
Kişilerin mağduriyetine neden olmak ise, görevin gereklerine aykırı davranış sebebiyle kişinin haklı bir çıkarının zedelenmesine, haklarının ihlal edilmesine neden olunması şeklinde anlaşılmalıdır. Buna göre, görevin gereklerine aykırı davranış sebebiyle kişilerin sadece ekonomik bakımdan zarara uğramaları değil, her hangi bir çıkarlarının zedelenmesine neden olmak da kişisel mağduriyet kapsamında değerlendirilecektir. Bu husus madde gerekçesinde, “Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başarısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sahibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşıdığı hâlde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir.” şeklinde izah edilmiştir.Yarg. 4. CD, 14.10.2010, 2009-14967/2010/6924
YARGITAY
BEŞİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2013/10385 |
Karar | : 2015/12790 |
Tarih | : 22.06.2015 |
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Suç tarihinde Turhal Devlet Hastanesi acil polikliniğinde nöbetçi hekim olan sanığın, rahatsızlığı nedeniyle polikliniğe babası ile gelen mağduru görüp muayene etmeden, görevli hemşirelerin hastanın şikayetlerini aktarmaları üzerine telefon ile tedavi uygulatarak mağduriyetine neden olduğu iddia edilen olayda; sanığın görevinin gereklerini ihmal ettiği tüm dosya kapsamı itibariyle sabit olmakla birlikte, 5237 sayılı TCK’nın 257. maddesinde belirtilen suçun oluşması için, görevin gereklerine aykırı davranış yanında objektif cezalandırma şartı olan “kişilerin mağduriyeti” veya “kamunun zararı” ya da “kişilere haksız bir menfaat sağlama” şartlarından birinin bulunması gerektiği, kendisine serum takılan müştekinin serum bittikten sonra rahatladığını belirtmesi, bu hususun babası tarafından da teyit edilmesi karşısında, herhangi bir mağduriyetinin bulunmadığı, diğer objektif cezalandırma şartlarının da gerçekleşmediği, eylemin disiplin hukukunun konusunu oluşturacağı gözetilmeden unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraati yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/5-981
K. 2019/490
T. 25.6.2019
Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyet
Anılan maddenin gerekçesinde; suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar, “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanm
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/21-525
K. 2019/307
T. 11.4.2019.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2018/5-341
K. 2019/161
T. 5.3.2019
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2017/5-9
K. 2018/511
T. 8.11.2018
Maddenin, uyuşmazlıkla ilgili birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye ku
Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyet
Anılan maddenin gerekçesinde; suçun oluşmasına dair genel koşullar, “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanm
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle “mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat” kavramların açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; “Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olunması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir” şeklinde vurgulanmış, öğretide de; mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyeceği, mağduriyet kavramının ekonomik zarar kavramından daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. ( Mehmet Emin Artuk – Ahmet Gökçen – Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek – Mehmet Nihat Kanbur – Koray Doğan – Pınar Bacaksız – İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974 )
Kişilere haksız menfaat sağlanması, her türlü maddi ya da manevi yararı ifade eder.
Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde “ekonomik bir zarar” olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 Sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her somut olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.
HAKARET VE SÖVME SUÇLARI..
HAKARET, ŞEREFE KARŞI İŞLENMİŞ BİR SUÇTUR
HAKARET 5237 TCK m 125-131.MADDELER ARASINDA 7 MADDE HALİNDE DÜZENLENMİŞTİR.
BİR KİMSEYE ONUR ,ŞEREF VE SAYGINLIĞINI RENCİDE EDEBİLECEK NİTELİKTE SOMUT BİR FİİL VEYA OLGU İSNAT ETMEK VEYA SÖVMEK SURETİYLE BİR KİMSENİN ONUR,ŞEREF VE SAYGINLIĞINA SALDIRMAKTIR.
CEZASI : 5237 TCK ö.125/1 E GÖRE :3 AYDAN 2 YILA KADAR HAPİS VEYA ADLİ PARA CEZASI.
m.125/3 E GÖRE : HAKARET SUÇU,KAMU GÖREVLİSİNE KARŞI GÖREVİNDEN DOLAYI İŞLENİRSE,CEZANIN ALT SINIRI 1 YILDAN AZ OLAMAZ.
HAKARET ALENEN İŞLENİRSE 1/6 ORANINDA ARTTIRILIR.
HAKARET İSNADININ İSPATI (m 127/1)
İSNAT EDİLEN SUÇ OLUŞTURAN FİİLİN,İSPAT EDİLMİŞ OLMASI HALİNDE,KİŞİYE CEZA VERİLMEZ.BU SUÇ NEDENİYLE,HAKARET EDİLEN HAKKINDA KESİNLEŞMİŞBİR MAHKUMİYET KARARI VERİLMESİ HALİNDE,İSNAT İSPATLANMIŞ SAYILIR
HAKSIZ FİİL NEDENİYLE VEYA KARŞILIKLI
HAKARETİN CEZASI- GÖREVLİ MAHKEME
a) HAKARET SUÇUNUN,HAKSIZ BİR FİİLE,TEPKİ OLARAK İŞLENMESİ HALİ :
VERİLECEK CEZA ÜÇTE BİRİNE KADAR İNDİRİLİYOR VEYA CEZA VERMEKTEN VAZGEÇİLİYOR (m.129/1)
HAKARET, KASTEN YARALAMA SUÇUNA TEPKİ OLARAK İŞLENMİŞSE,KİŞİYE CEZA VERİLMİYOR (m.129/2)
b) KARŞILIKLI HAKARET :
HAKARET SUÇU,KARŞILIKLI OLARAK İŞLENDİ.TARAFLARDAN HER İKİSİ YADA BİRİ HAKKINDA VERİCEKE CEZA ,ÜÇTE BİRİNE KADAR İNDİRİLEBİLİR VE YA CEZA VERMEKTEN VAZGEÇİLEBİLİR.
c)ŞİKAYETE BAĞLI SUÇ OLMASI (m.131)
KAMU GÖREVLİSİNE KARŞI GÖREVİNDEN DOLAYI İŞLENEN HARİÇ HAKARET SUÇUNUN SORUŞTURULMASI VE KOVUŞTURULMASI, MAĞDURUN ŞİKAYETİNE BAĞLIDIR.
d) MAĞDURUN;ŞİKAYET ETMEDEN ÖNCE ÖLMESİ HALİ (m.131/2)
MAĞDUR,ŞİKAYET ETMEDEN ÖNCE ÖLDÜ VEYA ÖLMÜŞ OLAN KİŞİNİN HATIRASINA KARŞI İŞLENDİ.ÖLENİN,İKİNCİ DERECEYE KADAR ÜST SOY VE ALT SOYU,EŞ VEYA KARDEŞLERİ TARAFINDAN ŞİKAYETTE BULUNULABİLİR.
e)GÖREVLİ MAHKEME :
5235 SAYILI YASANIN 10 VE 14.MADDELERİ GEREĞİNCE,İÇERDİĞİ CEZANIN ÜST SINIRI 2 YIL OLAN YENİ CEZA YASAMIZIN 125.MADDESİNDE Kİ HAKARET SUÇLARINA BAKMA GÖREVİ,SUÇUN,NİTELİKLE BİÇİMLERİ DE DAHİL OLMAK ÜZERE SULH CEZA MAHKEMELERİ GÖREVLİDİR.
5187 SAYILI BASIN YASASININ 27/1 MADDESİ GEREĞİNCE BASILMIŞ ESERLER YOLUYLA İŞLENEN HAKARET SUÇLARINDA,ASLİYE CEZA MAHKEMELERİ GÖREVLİDİR.
RADYO- TELEVİZYON YOLUYLA İŞLENEN HAKARET SUÇLARINDA,GÖREVLİ MAHKEME,SULH CEZA MAHKEMESİDİR.
HAKARET SUÇU ,RADYO-TELEVİZYON YOLUYLA İŞLENMESİ HALİ…
a)SORUMLU OLANLAR :
HAKARET SUÇLARININ RADYO-TELEVEİZYON YOLUYLA İŞLENMESİ HALİNDE,METNİ YAZAN VEYA SESİ TESPİT EDİLEN,METNİ VEYA SESİ FİİLEN KONTROL EDEN,YAYINI FİİLEN YÖNETEN VE KONTROL EDEN KİŞİLER SORUMLUDUR.
b)ŞİKAYET SÜRESİ :
YAYININ YAPILDIĞI TARİHTEN İTİBAREN BAŞLAYARAK (60 GÜN) İÇİNDE AÇILMAYAN DAVALAR DİNLENMEZ.
CEZA VE HUKUK DAVALARI 60 GÜNLÜK SÜREYE BAĞLIDIR. BU SÜRE ZAMAN AŞIMI SÜRESİ DEĞİL,HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREDİR.
BASIN YASASININ 26.MADDESİNE GÖRE,BASIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARDA (GÜNLÜK) SÜRELİ YAYINLAR İÇİN 2 AY DİĞER BASILMIŞ ESERLER İÇİN 4 AYDIR.
c) YETKİLİ MAHKEME .
5271 CMK m.125/5 E GÖRE : İSTANBULDA BİR RADYO VEYA TELEVİZYON KANALI YAYIN YAPTI VE KONYADA OTURAN KİŞİYE HAKARET EDİLDİ.HEM RADYO TELEVİZYON YAYINININ YAPILDIĞI YER VE KİŞİNİN İŞİTTİĞİ VE GÖRDÜĞÜ KONYA YETKİLİDİR.
d)GÖREVLİ MAHKEME :
TCK m 125 TE DÜZENLENEN HAKARET SUÇLARINA BAKMA GÖREVİ,SULH CEZA MAHKEMESİNİNDİR.
e) YAYIN BANTLARININ SAKLANMASI MECBURİYETİ:
3984 SAYILI YASANIN 28/2 FIKRASINA GÖRE YAYIN BANTLARININ SAKLANMASI SÜRESİ,75 GÜNDEN 1 YILA ÇIKARTILMIŞTIR.
RADYO-TELEVİZYON YAYIN BANTLARINI VERMEZSE 4.CEZA DAİRESİNİN 07.06.1996 TARİHLİ 3848 ESAS,520 KARAR SAYILI KARARIYLA ,TANIK ANLATIMLARI İLE DE İSPAT EDEBİLİR.
ELEKTRONİK POSTA İLE HAKARET…
a) MANEVİ TAZMİNAT :
ELEKTRONİK POSTA İLE KENDİSİNE HAKARET EDİLEN KİŞİ,KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRDIĞI SEBEBİ İLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR.
01.01.2010 TARİHİNDEN İTİBAREN 7.230 TL YE KADAR OLAN DAVALAR SULH HUKUK,7.230 TL DEN DAHA FAZLA OLAN MANEVİ DAVALAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE AÇILIR. HAKARET TARİHİNDEN İTİBAREN ,YASAL FAİZ DE İSTENEBİLİR.
b)BERAAT KARARI :
HUKUK HAKİMİ,CEZA MAHKEMESİNİN BERAAT KARARI İLE BAĞLI DEĞİLDİR.
c) MADDİ OLGULAR :
HUKUK HAKİMİ;CEZA MAHKEMESİNDE Kİ MADDİ OLGULAR İLE BAĞLIDIR.
d) CEZA DAVASI:
ELEKTRONİK POSTA İLE HAKARET ,TAKİBİ,ŞİKAYETE BAĞLI BİR SUÇ DEĞİLDİR. BU NEDENLE,SULH CEZA MAHKEMESİNE DEĞİL,İLGİLİ CUMHURİYET SAVCILIĞINA ŞİKAYET DİLEKÇESİ VERİLİR. ELEKTRONİK POSTA İLE HAKARET EDEN KİŞİ HAKKINDA KAMU DAVASI AÇILIR.
CEZA DOSYASI,HUKUK DOSYASINA GETİRTİLİR.CEZA DOSYASININ KESİNLEŞMESİ BEKLENİR VE ONA GÖRE KARAR VERİLİR (HGK 05.07.2006 T. E:2006/4-476 k :2008/498)
e) ELEKTRONİK POSTA YOLU İLE YAPILAN HAKARET VE SÖVME:
İLETİYİ İNTERNET SERVİS SAĞLAYICISINDAN GÖNDEREN BİLGİSAYARIN IP NUMARASI SORULMALIDIR. IP NUMARASI SORULARAK, BİLGİSAYARIN KİME AİT OLDUĞU SAPTANIR.
İNTERNET KAFE GİBİ UMUMA AÇIK YERLERDE BULUNAN BİR BİLGİSAYARDAN, İLETİ GÖNDERİLMİŞ İSE SANIĞIN BERAATİNE KARAR VERİLİR.
SANIĞIN EVİ YADA İŞYERİNDE BULUNAN,KİŞİSEL BİLGİSAYARINDAN GÖNDERİLMİŞ İSE,MAHKUMİYETİNE KARAR VERİLİR.
İLETİ,OLAYLA İLGİSİ BULUNMAYAN BİR ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN KİŞİSEL BİLGİSAYARINDAN GÖNDERİLMİŞ İSE,BU ŞAHSIN TANIK OLARAK DİNLENMESİ VE SONUCUNA GÖRE KARAR VERİLMESİ GEREKİR.(4.CD.05.12.2005T..,E:2004/8763,K:2005/21445)
EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN, KARŞILIKLI BİRBİRLERİNE HAKARET ETMELERİ HALİNDE AÇILAN BOŞANMA DAVASINDA, MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLME HALİ…
a)KARŞILIKLI HAKARET:
DAVACI EŞ,DAVALI EŞE BOŞANMA DAVASI AÇMIŞ.İKİSİDE BİRBİRİNE HAKARET EDİYOR.HAKARETİN KARŞILIKLI OMASI HALİNDE EŞLER EŞİT KUSURLUDUR.EŞİT KUSURLU EŞLER,BİRBİRLERİNDEN MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEMEZ.
b) AĞIR KUSUR :
DAVACI EŞ,DAVALI EŞE HEM HAKARET EDİYOR,HEM DE İLAVE OLARAK DAVALI EŞİNİ DÖVÜYOR,EVDEN KOVUYOR,EŞİNİ İHMAL EDİYOR,ALKOL ALIP EVE GEÇ GELİYORSA DAVACI EŞ AĞIR KUSURLUDUR.
HAFİF KUSURLU OLAN EŞ AĞIR KUSURU OLAN EŞTEN MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLİR.(HGK 04.10.2006 T..;E:2006-601,K:2006/630)
c)KAYINPEDERE HAKARET :
KAYINVALİDE VE KAYNATAYA,AĞIR HAKARETTE BULUNMAK BOŞANMA SEBEBİDİR (HGK 07.11.2001 T.. E:2001/2-994, K:2001/809)
BİR İŞÇİNİN ,AYNI İŞYERİNDE ÇALIŞAN BİR İŞÇİYE VEYA İŞYERİ SAHİBİNE,HAKARET ETMESİ HALİ…
a)TANIKLARIN DİNLENMESİ :
İŞYERİNDE ÇALIŞAN KİŞİNİN,AYNI İŞYERİNDE ÇALIŞAN BİR İŞÇİYE VEYA İŞVERENE HAKARET EDİP ETMEDİĞİ KONUNDA ,ÖNCELİKLE TANIKLAR DİNLENİR.
b)İŞVERENİN BİLDİRİMSİZ FESİH HAKKI :
İŞVEREN ,İŞYERİNDE BAŞKA BİR İŞÇİYE VEYA KENDİSİNE HAKARET EDEN İŞÇİNİN İŞ AKDİNİ BİLDİRİMSİZ FESH EDER.YANİ HİZMET AKDİNİ SONA ERDİRİR.İŞİNDEN ÇIKARIR.BU ÖNEMLİ BİR SONUÇTUR.
c)İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI :
İŞYERİNDE ÇALIŞTIĞI BİR İŞÇİYE VEYA İŞVERENE HAKARET EDEN BİR İŞÇİNİN,İŞ AKDİ BİLDİRİMSİZ FESH EDİLİR.SONA ERDİRİLİR. EN ÖNEMLİSİ İŞYERİNDE,İŞÇİYE VEYA İŞVERENE HAKARET EDEN İŞÇİ,KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI ALAMAZ.
d) SONUÇLARI
İŞYERİNDE BİR İŞÇİYE VEYA İŞYERİNE HAKARET EDEN İŞÇİ İÇİN 2 ÖNEMLİ SONUÇ DOĞURUR:
1.İHTAR ÇEKİLMEDEN,İŞTEN ÇIKARILIR.
2.İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI ALAMAZ.
KİRACININ, DAİRE SAHİBİNE VE APARTMANDA OTURAN DİĞER KİRACI VE MALİKLERE HAKARET ETMESİ HALİNDE, DAİRE SAHİBİNİN KİRACIYA KARŞI DAVA HAKKI:
a)BORÇLAR KANUNU m 256 :
KİRACI,DAİRE SAHİBİNE VE APARTMANDA OTURAN DİĞER KİRACI VE MALİKLERE HAKARET EDERSE, DAİRE SAHİBİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE KİRAYA VERİLEN MECURUN TAHLİYESİ İÇİN ÖNCEDEN İHTARNAME KEŞİDE ETMEKSİZİN, TAHLİYE DAVASI AÇABİLİR.. DAİRE SAHİBİ,AÇTIĞI AKDE AYKIRILIK NEDENİ İLE TAHLİYE DAVASINDA,KİRACININ HAKARET OLGUSUNU,TANIKLAR DİNLETEREK İSPAT EDER.(ÖRNEK KARAR:HGK 09.05.1962 T.;E:1962/2-25,K:1962/18)
BİR KAVGA SONUCU ÖLEN KİŞİNİN, ÖLMEDEN ÖNCE SANIĞA, BİR VEYA BİRDEN ÇOK KEZ , SİNKAFLI SÖZLERLE HAKARET EKMESİ HALİ VEYA YARALANAN KİŞİ,YARALAYANA BİR DEFA HAKARET ETMESİ HALİ…
a)AĞIR TAHRİK:
ÖLEN KİŞİ,SANIĞA HER FIRSATTA,SİNKAFLI SÖZLER SÖYLÜYOR.HAKARET EDİYORSA,BU TAKTİRDE ESKİ CEZA YASAMIZIN 51/2. FIKRASINA GÖRE ,AĞIR TAHRİK TEŞKİL EDER.CEZASI 765 TCK m 5173E GÖRE YARISINDAN ÜÇTE İKİSİNE KADAR İNDİRİLİR. YENİ 5237 SAYILI CEZA YASASINDA,AĞIR VE HAFİF TAHRİK AYRIMI KALDIRILMIŞTIR.
b) HAFİF TAHRİK :
YARALANAN KİŞİ, YARALAYANA, ÖRNEĞİN BİR KERE HAKARET ETMİŞ İSE 765 TCK m 51/1 E GÖRE CEZASININ DÖRTTE BİRİ İNDİRİLİR.
HAKARET SUÇUNA İLİŞKİN ÖRNEKLER…
a) HIRSIZLIK SUÇLAMASI:
SEN HIRSIZSIN,PARAMI ÇALDIN,MALIMI ÇALDIN.
b)TELEFONDA HAKARET :
TELEFONLA DEVAMLI ARAYARAK HAKARET ETMEK.
c)MEKTUPLA HAKARET.
d)E-POSTA GÖNDEREREK (=ATARAK) HAKARET.
e)SMS (KISA MESAJ) GÖNDEREREK (=ATARAK) HAKARET.
f)” TERBİYESİZLİK ETME” DEMEK :
BU CÜMLENİN HANGİ SAİKLESÖYLENDİĞİ ÖNEMLİ DEĞİLDİR. KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI VARDIR. MANEVİ TAZNİNATA HÜKMEDİLMESİ GEREKİR. (4 HD.04.07.2002 T.E:2002/2856,K:2002/8468)
G) “DÜPEDÜZ SAHTEKARSIN” DEMEK
h )” GERİZEKALI” DEMEK
I)ÇEŞİTLİ HAYVAN İSİMLERİYLE HİTAP ETMEK :
EŞEK,KÖPEK,TİLKİ,DOMUZ,FARE.. GİBİ
HAKARET SUÇUNDA, HUKUK MAHKEMESİNDE AÇILACAK TAZMİNAT DAVASININ ZAMANAŞIMI
A)ZAMAN AŞIMI (BK. m 60/1)
BK. m 60/1 E GÖRE TAZMİNAT DAVASI İÇİN ZAMAN AŞIMI,ZARARI VE FAİLİ ÖĞRENME TARİHİNDEN İTİBAREN 1 YILDIR.
B) UZAMIŞ ZAMANAŞIMI (BK. m 60/2)
ANCAK EYLEM AYNI ZAMANDA SUÇ TEŞKİL EDİYORSA .BK m 60/2YE GÖRE ,UZAMIŞ (=CEZA) ZAMANAŞIMI SÜRESİ TCK 102.MADDESİ GEREGİNCE,OLAY TARİHİNDEN İTİBAREN 5 YILDIR.
ZAMANAŞIMININ BELİRLENMESİNDE EYLEMİN SUÇ TEŞKİL ETMESİ YETERLİDİR.CEZA DAVASININ AÇILIP AÇILMAMASI, ZAMANAŞIMINI ETKİLEMEZ.
e) BASIN YOLUYLA YAPILAN HAKARETTE ZAMANAŞIMI :
..GÜNLÜK SÜRELİ YAYINLARDAN OLAN GAZETELER BAKIMINDAN DAVA AÇMA SÜRESİ 2 AYDIR.BU 2 AYLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE,BASILI ESERİN SAVCILIĞA TESLİM TARİHİ VEYA EYLEMİN SAVCILIKÇA ÖĞRENİLDİĞİ TARİHTEN BAŞLAR (5237 m 125/1, 5187 m26/1) DİĞER SÜRELİ YAYINLARDA HAFTALIK VE AYLIK DERGİ GİBİ YAYINLARDA 4 AYDIR.
DOLANDIRICILIK SUÇLARI..
a)DOLANDIRICILIĞIN TARİFİ :
5237 SAYILI YENİ TÜRK CEZA KANUNUNDA, DOLANDIRICILIK SUÇUNUN TARİFİ ŞÖYLE YAPILMIŞTIR :
HİLELİ DAVRANIŞLARLA, BİR KİMSEYİ ALDATIP ONUN VEYA BAŞKASININ ZARARINA OLARAK, KENDİSİNE VEYA BAŞKASINA BİR YARAR SAĞLAMAKTIR
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN, 5237 SAYILI YENİ TÜRK CEZA KANUNUNDA, CEZASI ….
a)BASİT DOLANDIRICILIK :
BASİT DOLANDIRICILIĞIN CEZASI : YTCK m. 157/1E GÖRE 1-5 YIL HAPİS + 5000 GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASIDIR. (ASLİYE CEZA)
ETCK m. 503/1: 1-3 YIL HAPİS + 1 MİSLİ PARA CEZASI.
ADLİ PARA CEZASI YTCK m. 52YE GÖRE GÜN SAYISI, EN AZ 20, EN FAZLA 100 YENİ TÜRK LİRASIDIR.
b)NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK :
-TCK. m. 158/1E GÖRE NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK :
CEZASI 2-7 YILHAPİS + 5000 GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASI VERİLİR.
ANCAK, YTCK 158/1-e,f,j BENTLERİNDEKİ NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SÖZKONUSU İSE, 3 YIL HAPİS, 2 KAT APC.
-E BENDİ : KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ZARARINA İŞLENİRSE, 3 YIL HAPİS + 2 KAT AĞIR PARA CEZASI.
-F BENDİ : BİLİŞİM SİSTEMLERİ, BANKA VEYA KREDİ KURUMLARI ARAÇ OLARAK KULLANILMIŞ İSE, 3 YIL HAPİS + 2 KAT AĞIR PARA CEZASI.
-J BENDİ : BANKACA TAHSİS EDİLMEMESİ GEREKEN BİR KREDİNİN AÇILMASINI SAĞLAMAK İÇİN NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK İŞLENİRSE, 3 YIL HAPİS + 2 KAT AĞIR PARA CEZASI VERİLİR.
-ETCK. M. 504E GÖRE NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK :
ETCK. 504E GÖRE, NİTELİKLİ DOLANDIRICILIĞIN CEZASI, 2-5 YIL AĞIR HAPİS + 2 MİSLİ AĞIR PARA CEZASI.
504. MADDEDEKİ 8 BENTTEN 2 VEYA DAHA FAZLASI BİRLEŞİRSE, 3 YIL AĞIR HAPİS
-ETCK. M. 278 NÜFUZ TİCARETİ :
1-5 YIL HAPİS + MENFAATİN 3 MİSLİ AĞIR PARA CEZASI. SANIK MİLLETVEKİLİ VEYA PARTİ KADEMELERİNDE FİİLİ GÖREV YAPAN BİRİSİ İSE, CEZA 1/3 ARTIRILIR.
SANIK, DEVLET MEMURU İSE, MÜEBBETEN MEMURİYETTEN ÇIKARILIR.
TÜRKİYEDE, DOLANDIRICILIK SUÇUNUN CEZASI CAYDIRICI OLMASI AÇISINDAN YETERLİMİDİR?
1: ÜLKEMİZDE, DOLANDIRICILIK SUÇUNUN CEZASI, CAYDIRICI NİTELİKTEDİR.
2: BASİT DOLANDIRICILIĞIN CEZASI, YTCK 157/1E GÖRE 1-5 YIL + 5000 GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASIDIR.
NİTELİKLİ DOLANDIRICILIĞIN EZASI YTCK 158/1�E GÖRE 2-7 YIL HAPİS + 5000 GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASIDIR.
E,F,J BENTLERİ 3 YIL HAPİS + MENFAATİN 2 KATIDIR.
3 : 647 SAYILI ESKİ CEZA İNFAZ YASANIA GÖRE, İNFAZ ORANI, 2/5 = %40 İDİ, YENİ CEZA İNFAZ YASASINA GÖRE İNFAZ ORANI, 2/3 = %66,66 OLDU. KISACASI, YENİ CEZA İNFAZ YASASINDA, İNFAZ ORANI, YAKLAŞIK %26 ARTTI.
4: SIK SIK ÇIKARILAN AFLAR, CEZANIN CAYDIRICILIĞINI ÖNLEMEKTEDİR.
5 : YARGITAYA GELEN CEZA DAVALARININ, YAKLAŞIK %20Sİ ZAMAN AŞIMINA UĞRUYOR. ZAMANAŞIMINA UĞRAMADA CEZANIN CAYDIRICILIĞINI ÖNLÜYOR.
DOLANDIRICILIĞIN ÖNLENMESİ İÇİN, ALINACAK TEDBİRLER
1 : KİŞİ, İŞİNİ 4/4 LÜK SAĞLAM YAPACAK.
2 : ÇAĞIMIZ, İNSAN HAKLARI VE UZMANLIK ÇAĞIDIR. ÖNEMLİ HUKUKİ İŞLERDE, AYRI AYRI 1-3 UZMANIN GÖRÜŞÜNÜ ALMALI.
3 : KARŞIDAKİ KİŞİNİN, TÜM YAZILI BELGELERİNİ VE GÜVENİLİRLİĞİNİ ARAŞTIRMALIDIR.
4: KİŞİ, GÖZÜNÜ DÖRT AÇMALI, ÇOK UYANIK OLMALIDIR.
5: GAYRİMENKUL DOLANDIRICILIĞI :
GAYRİMENKUL DOLANDIRICILIĞINDA, TAPUYU, VEKALETNAMEYİ GÖRECEK, TAPU KAYITLARINI İNCELEYECEK, İHTİYATİ HACİZ, İHTİYATİ TEDBİR, İPOTEK. KAMULAŞTIRMA ŞERHİ, YEŞİL ALAN, SİT ALANI, İMAR DURUMUNA BAKACAK. BİTMEYE YAKIN DAİREYİ, TAPUDA ALACAK.
6 : ARAÇ DOLANDIRICILIĞI :
TRAFİK SİCİLİNİ ARAŞTIRACAK. SATIŞI NOTERDE ALACAK. ÜZERİNDE, İHTİYATİ TEDBİR VE İHTİYATİ HACİZ VAR MI, SERVİSE GÖTÜRÜP PARÇALAR ORİJİNAL Mİ BAKALACAK.
7 : KREDİ KARTI DOLANDIRICILIĞI :
KREDİ KARTINIZI, ÇOK İYİ SAKLAYIN. ÇALINIR VEYA KAYBEDİLİRSE, HEMEN, ACİLEN, BANKAYI, MÜŞTERİ HİZMETLERİNİ ARAYIN, KARTI İPTAL ETTİRİN. SAVCILIĞA DİLEKÇE VERİN.
8 : İNTERNET DOLANDIRICILIĞI :
İNTERNET ÜZERİNDEN KENDİNİZE AİT OLAN ŞİFRE, KULLANICI KODU, FİNANSAL BİLGİ, HESAP NUMARASI, ATM KART NUMARASINI, KİMSEYE VERMEYİN, BU KONUDA GELEN E-MAİLLERE KATİYEN CEVAP VERMEYİNİZ. İNTERNET KAFEDEN KREDİ KARTI İLE ALIŞVERİŞ VE BİLGİSAYARDAN İNTERNET BANKACILIĞI YAPMAYINIZ.
9 :HİLE NEDENİ İLE AÇILACAK, ÖRNEĞİN TAPU İPTAL VE TESCİL DAVALARI, HİLENİN ÖĞRENİLDİĞİ TARİHTEN İTİBAREN, 1 YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İÇERİSİNDE AÇILMALIDIR.
10 : GÜVENLİK KAMERALARI, SUÇU AYRINTILARI İLE TESPİT EDİYOR. CMK m. 135 İLE CEP, EV, ARAÇ TELEFONLARININ DİNLENMESİ, YASAL BİR DELİL HALİNE GELMİŞTİR.
TELEFON DİNLEME KARARI 3 AY İÇİN VERİLİR + 3 AY DAHA UZATILIR.
ÖRGÜT SÖZ KONUSU İSE, BİRER AY MÜTEADDİT DEFARA HAKİM UZATABİLİR.
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN FAİLLERİ :
a)HERHANGİ BİR KİMSE,
b)TACİR
c)ŞİRKET YÖNETİCİSİ
d)VEYA ŞİRKET ADINA HAREKET EDEN KİŞİLER TARAFINDAN, TİCARİ FALİYETLERİ SIRASINDA
e)KOOPERATİF YÖNETİCİLERİ TARAFINDAN, KOOPERATİFİN FAALİYETİ KAPSAMINDA,
f)SERBEST MESLEK SAHİBİ KİŞİLER TARAFINDAN, MESLEKLERİNDEN DOLAYI KENDİLERİNDEN DUYULAN GÜVENİN KÖTÜYE KULLANILMASI HALİNDE,
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN, NİTELİKLİ ŞEKLİ (YTCK m. 158/1-h-i).
-…KİŞİNİN, ALGILAMA YETENEĞİNİN, ZAYIFLIĞINDAN YARARLANMAK SURETİ İLE İŞLENMESİ, NİTELİKLİ BİR HAL OLARAK DÜZENLENMİŞTİR. (YTCK m. 158/1-c)
EĞER, KAMU GÖREVLİSİ, GÖREV VE SIFATINI KÖTÜYE KULLANARAK, MENFAATİN SAĞLANMASI GEREKTİĞİNE, KARŞI TARAFI İNANDIRARAK, HAKSIZ MENFAAT TEMİN ETMESİ HALİNDE, İKNA SURETİYLE İRTİKAP SUÇU (YTCK. m. 250/2),
SUÇUN İŞLENMESİ SURETİYLE YARARINA HAKSIZ MENFAAT SAĞLANAN KİŞİ TÜZEL KİŞİ İSE, GÜVENLİK TEDBİRLERİ (YTCK m. 169) UYGULANIR.
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN, KOŞULLARI
DOLANDIRICILIK SUÇU, ETCK. M. 503 VD., YTCK 157 VD. DE DÜZENLENMİŞTİR.
ETCK m. 503 :
BİRİNCİ KOŞUL : HİLELİ DAVRANIŞ,
DÖNMEZER, SAHNEYE KOYMA GÖRÜŞÜNÜ SAVUNUYOR. SAHNEYE KOYMA GÖRÜŞÜ : YALANI GÜÇLENDİRMEYE ELVERİŞLİ BİR DIŞ UNSURUN EKLENMESİDİR.
YÜKSEK MAHKEME, SOYUT YALANI DOLANDIRICILIK OLARAK NİTELENDİRİYORDU.
1930 YILINDA İTALYAN CEZA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILDI. DEĞİŞİKLİK ŞU İDİ : DOLANDIRICILIK SUÇUNUN OLUŞMASI İÇİN, HİLE VE DESİSE YETERLİDİR. AYRICA, KANDIRABİLECEK NİTELİKTE OLMASI KOŞULU ARANMAMIŞTIR.
ETCKDA, SUÇUN MADDİ UNSURU : HİLE VE DESİSEDİR. YTCK SADECE, HİLELİ DAVRANIŞLAR DAN SÖZ ETMEKTEDİR.
HİLE : HATAYA DÜŞÜRÜCÜ VE BAŞKASININ TASAVVURU ÜZERİNDE ETKİ MEYDANA GETİREN HER TÜRLÜ DAVRANIŞTIR.
DOKTRİNDE, İHMALİ BİR HAREKET DE HİLE OLUŞTURABİLİR.
ETCKDAN, FARKLI OLARAK, YTCKDA HİLENİN, KANDIRABİLECEK NİTELİKTE OLMASI GİBİ BİR ZORUNLULUĞA YER VERİLMEMİŞTİR.
ETCKDA HİLE VE DESİSENİN, KANDIRABİLECEK NİTELİKTE OLMASI ZORUNLULUĞU ARANIYORDU. HİLE VE DESİSE, BELLİ BİR AĞIRLIĞA ULAŞMASI GEREKİYORDU. TEK BAŞINA SUSMAK, HİLE VE DESİSE UNSURUNU GERÇEKLEŞTİREMİYORDU.
YENİ CEZA YASAMIZDA, HİLENİN BELİRLİ BİR AĞIRLIĞA ULAŞMIŞ OLMASI ZORUNLULUĞU ARANMIYOR.
BELİRLİ BİR DURUMDA, KONUŞMA HUKUKSAL YÜKÜMLÜLÜĞÜ ALTINDA BULUNAN KİŞİNİN SUSMASI DA ARTIK HİLELİ DAVRANIŞ SAYILABİLECEKTİR.
ÖDEME YETENEĞİ OLMADIĞINI GİZLEYEREK, BELİRLİ BİR HİZMETTEN YARARLANDIKTAN SONRA ÖDEMEDE BULUNMAYAN KİŞİNİN FİİLİ KARŞILIKSIZ YARARLANMA TEŞKİL EDİP, KARŞILIKSIZ YARARLANMA, 1991 YILINDA YANİ 16 YIL EVVEL, ETCK m. 521/aYA BİR İLAVE YAPILARAK, BAĞIMSIZ BİR SUÇ HALİNE GETİRİLMİŞTİ.
KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇUNA İLİŞKİN ÖRNEKLER :
ÖDEME YETENEĞİ BULUNMADIĞI HALDE, KONAKLAMAYA AYRILMIŞ YERLERDE KALMA,
TAKSİ VE BENZERİ ULAŞIM ARAÇLARINDA SEYAHAT ETME,
LOKANTA VE BENZERİ YERLERDE YİYİP İÇME,
ÖRF VE ADET GEREĞİ, BEDELİ, HİZMETİN SUNULMASINDAN SONRA ÖDENMESİ (HAMAMDA YIKANMAK) GEREKEN EYLEMLER BAKIMINDAN AYRI BİR DÜZENLEMEYE YTCKDA YER VERİLMEMİŞTİR.
SONUÇ OLARAK, YTCKDA, KARŞILIKSIZ YARARLANMA SUÇLARINA İLİŞKKİN BİR DÜZENLEMEYE YER VERİLMEMİŞTİR.
İKİNCİ KOŞUL : ALDATMA.
ETCK , HATAYA DÜŞÜRÜLMEDEN BAHSEDİYOR. YTCK, ALDATILMADAN BAHSEDİYOR.
ÜÇÜNCÜ KOŞUL : HAKSIZ YARAR.
MALVARLIĞI : BİR KİŞİNİN, PARA İLE ÖLÇÜLEBİLECEK HER TÜRLÜ MENFAATİDİR. MAL VARLIĞINA İLİŞKİN ÖRNEKLER :
a)MÜLKİYET,
b)BİR EŞYA ÜZERİNDEKİ ZİLYETLİK
ZARAR TEHLİKESİ : DOLANDIRICILIK SUÇUNUN OLUŞMASI İÇİN, TEK BAŞINA ZARAR TEHLİKESİ YETERLİ DEĞİLDİR.
MEYDANA GELEN ZARARIN SONRADAN GİDERİLMESİ (YTCK m. 168) : MEYDANA GELEN ZARAR SONRADAN GİDERİLİRSE, YTCK. m. 168 UYGULANIR.
ETCKDA, ELDE EDİLEN YARARIN, HAKSIZ OLMASI ARANIYORDU. YTCK, ELDE EDİLEN YARARIN, HAKSIZ OLMASI KOŞULUNU ARAMIYOR.
SUÇUN, BİR HUKUKSAL İLİŞKİYE DAYANAN ALACAĞA TAHSİL AMACI İLE İŞLENMESİ (TCK m. 159):
BU HAL, DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN NİTELİKLİ BİR DURUMDUR.
EKSİK BORÇLAR : ÖRNEĞİN, KUMAR ALACAĞINI VEYA ZAMANAŞIMINA UĞRAMIŞ BİR ALACAĞI ELDE ETMEK İÇİN, HİLELİ DAVRANIŞLARA BAŞVURULMASI, DOLANDIRICILIK SUÇUNU OLUŞTURMAZ.
HUKUKEN KORUNMAYAN BİR YARAR, HAKSIZ KABUL EDİLİR. ANCAK, EKSİK BORÇLARDA, YARAR, HUKUKEN KORUNMAKTADIR.
ETCKYA GÖRE CEZASI : CEZASI 1-3 YIL HAPİS + SAĞLANILAN HAKSIZ MENFAATİN 1 MİSLİ AĞIR PARA CEZASI.
TCK m. 157 :
TCKYA GÖRE CEZASI: 1-5 YIL HAPİS + 5000 GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASI.
KORUNAN HUKUKİ YARAR :
DOLANDIRICILIK SUÇUNDA, KORUNAN HUKUKİ YARAR, MALVARLIĞI DIR.
MAĞDUR :
MALVARLIĞI ZARARA UĞRAYAN GERÇEK VEYA TÜZEL KİŞİDİR.
DOLANDIRICILIK SUÇUNUN MADDİ KONUSU :
TAŞINIR MALLAR, TAŞINMAZLAR VE ALACAK HAKKIDIR.
DOLANDIRICILIK DAVASINDA, DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL…
a)DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HAL (TCK m.159) :
-BİR HUKUKSAL İLİŞKİYE DAYANAN ALACAĞI TAHSİL AMACI İLE SUÇ İŞLENMEKTEDİR. BU DURUMDA, CEZA İNDİRİLİR :
DOLANDIRICILIĞIN, BİR HUKUKİ İLİŞKİYE DAYANAN ALACAĞI TAHSİL AMACI İLE İŞLENMESİ HALİNDE, ŞİKAYET ÜZERİNE, 6 AYDAN 1 YILA KADAR HAPİS VEYA ADLİ PARA CEZASINA HÜKMOLUNUR. (YTCK m. 159/1)
-BU DURUMDA, KOĞUŞTURMA, ŞİKAYETE TABİDİR.
b)KOĞUŞTURMA (TCK m.157):
157. MADDEDE TANIMLANAN DOLANDIRICILIK SUÇUNUN SORUŞTURULMASI VE KOĞUŞTURULMASI, CUMHURİYET SAVCILIĞINCA RESEN YAPILIR.
c)GÖREVLİ MAHKEME :
-DOLANDIRICILIK SUÇUNDAN (M.157) AÇILAN DAVALARA BAKMA GÖREVİ, 5235 SK. m. 12YE GÖRE, ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE AİTTİR.
-ÇOCUKLAR HAKKINDA AÇILACAK DAVALARA İSE, 5395 SAYILI ÇOCUK KORUMA K. m. 26 UYARINCA, ÇOCUK MAHKEMESİNDE BAKILIR.
DOLANDIRICILIK SUÇUNA, ÖRNEKLER VE ALINACAK TEDBİRLER :
a)GAYRİMENKUL SATIŞI :
-…SANIK, TARLA ALMAK İSTEYEN ŞİKAYETÇİYİ, BİR TARLA GÖSTERİP YETKİSİ OLDUĞUNU, HATTA SAHİBİ İLE TEMAS KURARAR, PAZARLIK VE RIZASINI ALDIĞINI SÖYLEYEREK, KANDIRIP TARLA SATIŞ BEDELİNİ ALMAK BİÇİMİNDE ISPATLANMIŞ EYLEMİ, DOLANDIRICILIK SUÇUNU OLUŞTURUR. (11. CD. 09.04.2002 T., 250/3021) (A. PARLAR-M.HATİPOĞLU : MALVARLIĞI, Sh. 815)
TEDBİRİ :
1-SATICININ, NOTERDEN ÖZEL YETKİLİ VEKALETİ OLUP OLMADIĞINA BAKMALI.
2-G.MENKUL SATIŞINI, MUTLAK SURETTE TAPUDA YAPMALI.
-…ARSA SAHİBİ İLE, ESER SÖZLEŞMESİ YAPILMIŞTIR. ÜRETİLEN DAİRELERDEN, 1 NOLU BAĞIMSIZ BÖLÜM İÇİN, NOTERDE SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNDE BULUNULMUŞTUR. BEDEL ALINMIŞTIR. 3. KİŞİ LEHİNE, 28.07.1995 TARİHİNDE KAT İRTİFAKI KURULMUŞTUR. DOLANDIRICILIK SUÇUNUN UNSURLARI OLUŞMAMIŞTIR. (CGK. 14.10.1999 T., 6-249/192)
TEDBİR :
1-MK. m. 928 UYARINCA, TAPU SİCİLİ ALENİDİR MALİKİ, ALICI ARAŞTIRMALIDIR.
b)ARAÇ SATIŞI :
-…SANIK, OTOMOBİL SATIN ALMAK İSTEYEN ŞİKAYETÇİYE, KENDİSİNİ, MATEMATİK ÖĞRETMENİ OLARAK TANITMIŞTIR. ARAÇ, BALDIZIMA AİT, BALDIZIMA VEKALETEN HAREKET EDİYORUM. HALBUKİ, SANIK, BAŞKASINA AİT OLUP İADE ETMEK ÜZERE, ARACI EMANETEN ALMIŞTIR. 4,5 MİLYAR LİRAYA HARİCİ SATIŞ SÖZLEŞMESİ İLE SATMIŞTIR. 1.575.000.000 LİRASINI PEŞİN ALMIŞTIR. GERİ KALANINI VEKALETNAMEDEN SONRA ALACAĞIM DEMİŞTİR. HİLELERLE ŞİKAYETÇİYİ KANDIRMIŞTIR. RUHSAT SAHİBİ BALDIZIM ŞU ANDA DAĞ EVİNDE DİYEREK ALICININ DENETLEME EĞİLİMİNİ ORTADAN KALDIRMIŞTIR. ALDIĞI PARA İLE ORTADAN KAYBOLMUŞTUR.
BU NEDEN İLE, DOLANDIRICILIK SUÇU OLUŞMUŞTUR. (11. CD. 09.12.2003 T., 12039/6718)
TEDBİR :
1-SATICININ, NOTERDEN ÖZEL YETKİLİ VEKALETİ OLUP OLMADIĞINA BAKMALI.
2-OTOMOBİLİ SATIN ALMADAN ÖNCE, HERHANGİ BİR SERVİS İSTASYONUNA GÖTÜRÜP ORİJİNAL OLUP OLMADIĞINI KONTROL ETTİRMELİDİR.
3-ARAÇ SATIŞINI, ADİ BİR ŞEKİLDE DEĞİL, NOTERDE RESMİ BİR ŞEKİLDE YAPACAK.
-…SANIK, ŞİKAYETÇİYE, KENDİSİNİ, OTOPARK GÖREVLİSİ OLARAK TANITMIŞ, ARAÇ SAHİBİNDEN, ARACIN ANAHTARINI ALIP, ARACI DİĞER SANIK İLE BİRLİKTE GÖTÜRMÜŞTÜR. ( 11. CD. 13.10.2003 T., 16061/6817)
TEDBİR :
1-KİŞİNİN, OTOPARK GÖREVLİSİ OLDUĞUNA İLİŞKİN BELGEYİ ARAYALIM,
2-ŞİKAYETÇİ, ARACINI KENDİ PARK ETSİN VE ANAHTARINI KİMSEYE TESLİM ETMESİN.
3-ARACI TESLİM MAKBUZU ALSIN.
-…ŞİKAYETÇİ, ARACINI SATMAK İÇİN, GAZETEYE İLAN VERMİŞTİR. SANIK, KENDİSİNİ ALICI OLARAK TANITIP, KİMLİĞİ HAKKINDA YANLIŞ BİLGİ VERMİŞTİR. KENDİLERİNİN OLDUĞUNU SÖYLEYEREK BİR BAŞKASININ LOKANTASINA GÖTÜRÜP PAZARLIK YAPMIŞTIR. ARACIN SESİNİ DİNLEMEK AMACI İLE, MASADAKİ KONTAK ANAHTARINI ALARAK OTOYU KAÇIRMIŞTIR. DOLANDIRICILIK SUÇU OLUŞMUŞTUR. (CGK. 12.06.2001 T., 06-118/124)
TEDBİR :
1-ALICI İLE BİRLİKTE, ARACA BİNMELİDİR.
2-KONTAK ANAHTARINI VERMEYİP, KENDİSİ ARACI KULLANMALIDIR.
-…SANIK, SAHTE PASAPORT, NÜFUS CÜZDANI VE SÜRÜCÜ BELGESİ İLE ARAÇ KİRALAMIŞTIR. YAKALANMAMAK İÇİN, SAHTE ADRES VE TELEFON NUMARASI BİLDİRMİŞTİR. KİRA SÜRESİ BİTİMİNDE DE, ARACI İADE ETMEMİŞTİR. İHBAR ÜZERİNE YAKALANMIŞTIR. DOLANDIRICILIK SUÇU OLUŞMUŞTUR. (CGK 12.12.2000, 6-239/244)
TEDBİR :
1-ARAÇ SAHİBİ, ARACINI BU TÜR RİZİKOLARA KARŞI, SİGORTA ETTİRMELİDİR.
DOLANDIRICILIK DAVALARINDA, ZAMANAŞIMI
DAVA ZAMANAŞIMI :
a)157. MADDEDE TANIMLANAN DOLANDIRICILIK SUÇU, AYNI KANUNUN 66/1-(e) BENDİ HÜKMÜNE GÖRE, 8 YILLIK ASLİ DAVA ZAMANAŞIMINA TABİDİR.
b)FİİLİ İŞLEDİĞİ SIRADA, 12-15 VE 15-18 YAŞ GRUPLARINDA BULUNAN ÇOCUKLAR HAKKINDA DAVA ZAMANAŞIMI BAKIMINDAN 66/2 FIKRASI UYGULANIR.
c)DAVA ZAMANAŞIMINI DURDURAN VE KESEN DURUMLARIN VARLIĞI HALİNDE, DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİ, 67. MADDEYE GÖRE HESAPLANIR..
5237 SAYILI YASADA Kİ HIRSIZLIK SUÇU VE 765 SAYILI YASADA Kİ
HIRSIZLIK SUÇU İLE KARŞILAŞTIRILMASI
MADDE 141. – (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır.
GENEL AÇIKLAMA
Hırsızlık,zilyedin rızası olmadan başkasına ait bir malı,kendisine veya bir başkasına bir yarar sağlamak maksadı ile bulunduğu yerden almaktır.Bu tanım basit hırsızlık suçuna ilişkin bir tanımdır.
Mal varlığına karşı suçlar bölümünde ilk olarak basit hırsızlık suçu düzenlenmiştir.Bir şeyin mal sayılabilmesi için iktisadi değer taşıması şart değildir.Nitekim iktisadi değeri olmayan ve fakat hatıra değeri olan şeyde maldır.Örneğin maddi değeri olmayan mektup gibi manevi değeri olan bir şeyde mal kavramına girer.
Bu suçun oluşabilmesi için malı elinde bulunduran kişinin mutlaka malik olması gerekmez.Yeni kanunda malı elinde bulunduran kişinin zilyet olduğu açıkça yazılmıştır.Zilyetlik durumunun mutlaka haklı olması gerekmemektedir.Malı haksız olarak elinde bulunduran ve haksız zilyet olan hırsızın başkasından çaldığı malın çalınması da hırsızlık suçunu oluşturur.Hatta mülkiyeti muhafaza ile sattığı malı zilyedinden çalan malikte hırsızlık suçunu işlemiş olur. Eski 765 Sayılı TCK na göre yorum yoluyla çalınan malın başkasına ait bir mal olduğu sonucuna varılırdı ,yeni yasada bu husus açıkça belirtilmiştir Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için çalınan malın , malı elinde bulunandan, rızası hilafına alınmalıdır.Şayet malın elinden alınmasında zilyedin rızası varsa ve bu rızada hukuka uygun ise hırsızlık suçu oluşmayacaktır.
Hırsızlık suçunun tamamlandığı an; mağdurun zilyetliğinin sona erdiği ve o mal üzerindeki zilyetlik haklarını kullanmasının mümkün olmadığı andır.Eğer suça konu olan mal hala mağdurun hakimiyet alanından çıkmamışsa ve mal üzerinde tasarrufu mümkünse zilyetlik devam ettiğinden hırsızlık suçu oluşmayacaktır. 765 Sayılı TCK deki düzenlemenin aksine suçun tamamlanması için çalınan malın mutlaka hırsızın tasarruf alanına girmesi gerekmemektedir,zilyedin tasarruf alanından fail tarafından çıkarılması yeterlidir.
Hırsızlık suçunun unsurları nelerdir?
A-Hırsızlık suçunun maddi unsurları:Bu suçun maddi unsuru ,zilyedine ait taşınır malın bulunduğu yerden alınmasıdır.Suçun tamamlanması için çalınan maldan faydalanmanın şart olmadığı gibi bizzat sanığın kendi eli ile alınması da zorunlu değildir. Herhangi bir şekilde hırsızlık suçuna konu malın zilyedinin egemenlik alanından çıkarılması yeterlidir.Şahıs başkasına ait zannettiği bir malı çalmak istemişse fakat bu mal kendisinin zilyetliğinde bulunan bir malsa ,hırsızlık suçunun maddi unsurlarında hataya düştüğünden bu şahıs hakkında hırsızlık suçu oluşmayacaktır.
Bu madde ile korunan değer yani suçun hukuki konusu;mülkiyet ,zilyetlik,malvarlığı ve haklarıdır.
Hırsızlık suçunun maddi konusu ise taşınabilir mallardır.Madde metninde alan kelimesi açıkça kullanıldığından ,bulunduğu yerden alınabilecek malda ancak taşınabilir mal olduğundan, hırsızlık suçunun maddi konusu her tür taşınabilir mal olacaktır.Buradaki taşınabilir mal,medeni hukuktaki anlamında değil,alma eylemine konu olabilecek her çeşit maldır. Taşınmazlardan ayrılabilen ve ekonomik değeri olan parçalarda hırsızlığa konu olabilir.Örneğin bahçeden alınan toprak gibi.Maddenin 2. fıkrasında taşınır mal tabiri genişletilerek ekonomik değer taşıyan her türlü enerji de taşınır mal statüsüne sokulmuştur.Elektrik enerjisi,sanayide veya başka alanlarda kullanılabilen çeşitli gazlar,yapay olarak üretilen yada doğadan elde edilen buharlar hırsızlık suçunun maddi konusu olabilecektir.
Her gerçek kişi hırsızlık suçunun faili olabilir.Suçun mağduru ise hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler olabilir.
B-Hırsızlık suçunun manevi unsuru:Bu suçun manevi unsuru madde metninde açıkça belirtildiği üzere kendisine yada başkasına bir yarar sağlama maksadına yönelik olan kasıttır.Kast suçun maddi unsurlarını bilme ve istemeyi içerdiğinden failin bilerek ve isteyerek zilyede ait taşınır malı bulunduğu yerden almış ise suçun manevi unsuru gerçekleşmiş olur.Failin somut olayda iradesini etkileyen herhangi bir sebep varsa suç oluşmayacaktır.Örneğin;şahıs kendisinin zannederek başkasına ait bir malı almış ise hırsızlık suçu oluşmayacaktır.Hırsızlık suçunun taksirle işlenmesi mümkün değildir.
C-Hukuka aykırılık unsuru:Hırsızlık suçlarında özel bir hukuka uygunluk nedeni kabul edilmemiştir. 5237 Sayılı Kanunun 145. maddesinde değerin azlığı halinde hakime ceza indirimi veya ceza vermeme yetkisi tanınması bir hukuka uygunluk nedeni değil,fiile bağlı bir cezasızlık veya indirim nedenidir.Bazı eylemlerin nitelendirilmesinde özel yasalarda dikkate alınmalıdır.Örneğin Orman Kanunu,Medeni Kanun vs.Fakat 5237 Sayılı Kanunun 147.maddesi hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılaması halinde de hakime cezadan indirim yapma veya ceza vermeme yetkisi tanımıştır.Bu hal bir nevi hukuka uygunluk nedeni sayılabilir.
Hırsızlık suçuna teşebbüs
Hırsızlık suçuna teşebbüs mümkündür.Teşebbüs 5237 sayılı TCK nun35. maddesinde düzenlenmiştir.765 Sayılı TCK da yer alan tam ve eksik teşebbüs ayrımı 5237 Sayılı Yasada yer almadığından artık hırsızlık suçuna tam veya eksik teşebbüs diye bir ayrım söz konusu olmayacak sadece hırsızlık suçuna teşebbüsten bahsedilecektir.Kişi hırsızlık suçuna elverişli eylemlerin doğrudan doğruya icrasına başlayıp elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise hırsızlık suçuna teşebbüsten cezalandırılır. Örneğin,hırsız eve girmiş evdeki gümüş vazoyu almış dışarıya çıkmadan yakalanmış ise hırsızlık suçuna teşebbüs eylemi gerçekleşmiştir.
Hırsızlık suçunda iştirak
Hırsızlık suçu iştirak halinde işlenmesi mümkün olan suçlardandır.765 Sayılı TCK da yer alan asli ve feri iştirak ayırımı ortadan kaldırılmıştır.Hırsızlık suçunun kanuni tarifindeki fiili birden fazla kişi gerçekleştirmiş olabilir.Bu gibi durumda müşterek faillik söz konusudur ve her fail eyleminden sorumludur.Kusur yeteneği olmayanları veya bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail gibi sorumlu tutulur.Önemli olan fiilin işlenişi üzerinde kurulan hakimiyettir.Ortak hakimiyet varsa müşterek faillik,araç olarak başkasını kullanma varsa dolaylı faillik söz konusu olacaktır.Azmettirme de bir iştirak türüdür ve azmettiren kişide asıl suçu işleyen fail gibi cezalandırılır.765 Sayılı TCK da ki feri iştirak yerine yeni TCK da yardım etme kavramı getirilmiştir.Fakat zorunlu feri iştirak kavramına yer verilmemiştir.Suça iştirak için ,kasten ve hukuka aykırı bir fiilin varlığı yeterlidir.Buna da bağlılık kuralı denir.5237 Sayılı TCK nunda iştirak kapsamında 37. maddede faillik,38.maddede azmettirme,39.maddede yardım etme ,40. maddede de bağlılık kuralı düzenlenmiştir.
Hırsızlık suçunda içtima
5237 Sayılı TCK da içtima 42,43,44.maddelerde düzenlenmiştir.Hırsızlık yapan şahıs aynı tarihte aynı mağdura ait fakat farklı yerlerden hırsızlık yapmış ise zincirleme suç oluşacaktır,şayet mağdur farklı ise mağdur sayısı kadar suç oluşacak gerçek içtima kuralları uygulanacaktır.Hırsızlık suçu ile birlikte başka eylemlerde gerçekleştirilmiş ise bu eylemlerden dolayı da fail cezalandırılacaktır.Örneğin,binadan kapıyı kırarak hırsızlık yapan şahıs hem hırsızlık suçundan,hem mala zarar verme suçundan, hem de konut dokunulmazlığını bozma suçundan dolayı cezalandırılacaktır.
Hırsızlık suçunun cezası
5237 Sayılı kanunun TCK nun basit hırsızlığı düzenleyen 141. maddesinde öngörülen ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu ceza yine aynı sayılı yasanın 61. maddesine göre hakim tarafından somut olayda; suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar , suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, failin kastının yoğunluğu, amaç ve saiki dikkate alınarak ceza alt ve üst sınırlar arasında temel ceza olarak belirlenir.
Soruşturma
TCK 141. maddede düzenlenen hırsızlık suçunun basit hali şikayete tabi değildir. Cumhuriyet Savcılığınca resen soruşturma başlatılacaktır.
765 sayılı TCK ile karşılaştırma
765 Sayılı TCK unda basit hırsızlık suçu 491/ ilk maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddede cezanın alt sınırı 6 ay üst sınırı 3 yıldır. Yeni TCKnda getirilen basit hırsızlık suçunun alt sınırı 1 yıla çıkarılarak bu eyleme verilen ceza daha da ağırlaştırılmıştır.madde yeni TCKnda ki basit hırsızlıkta eski TCK da ki diğerinin ifadesi kaldırılarak zilyedinin ifadesi getirilmiştir. Ayrıca taşınabilir malını ifadesi yerine taşınır bir malı kavramı getirilerek hırsızlığa konu olan malın açık açık taşınır mal olduğu belirtilmiştir.
GENEL GÜVENLİĞİN KASTEN TEHLİYE DÜŞÜRÜLMESİ VE ORMAN KANUNU’NUN 105/2 MADDESİ
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170. maddesine mümas fiiller, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 105/2 maddesinde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmemekle de irtikap edilibilir
6831 sayılı Orman Kanunu’nun Madde 105/2 maddesine (Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./212.mad) Bu maddede yazılı memurlarla orman teşkilatında vazifeli olanlardan yangın yerine yardım göndermeyenlerle alaka göstermeyenler, Türk Ceza Kanununun 170 inci maddesinde tanımlanan suçu ihmali davranışla işlemiş olmak dolayısıyla cezalandırılır.
GENEL GÜVENLİĞİN KASTEN TEHLİKEYE DÜŞÜRME VE TAKSİRLE YANGIN ÇIKARMA
1-)Genel Güvenliğin kasten tehlikeye düşürmek suçu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kaununu’nun 171. maddesinde tanzim edilen genel güvenliğin yangın taksirle taksirle tehlikeye düşürme suçu farklıdır.
1-) 5271 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170. maddesinde tanzime dilen suç kasten işlenen bir suçtur. Buna karşılık mezkur kanunu’nun 171. maddesinde tanzim edilen suç taksirle irtikap edilir.
2-)Failin taksirle çıkardığı yangın, binanın aynına sirayet etmemiş, kişilerin hayatı ve sağlığı için tehlike oluşturmamış ancak ortada sonuçlar istenmese bile kasti bir harekete dayan bir yangın olduğundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 170/2. maddesine mümas suçu oluştur. Mesela bir kimsenin evinde, mumu açık bırakarak çıkardığı bir yangın, halı, televizyon ve buzdolabına zarar vermekle birlikte, binanın kapılarına, tavanın, tabanı gibi aynına sirayet etmemişse bu durumda mücerret bir tehlike suçu olun TCK 170/2. maddesi uygulanır.Ancak yangın binanın aynına sirayet etmese, çığ ve su baskını sonrası kişilerin hayatı ve sağlığı için bi tahlike meydana gelmese bilen, kasten yapılan bir suç söz konusu olduğundan TCK 170/1. maddesi tatbik edilmesi gerekir. Burada yargın binanın aynına sirayet etmese bile korku ve panik oluşturmak amacıyla irtikap edildğindan mezkur madde tatbik edilmelidir.Korku ve panik oluşturmak amacıyla, yaralanan olması bile ateş etmek, çığ düşürmek, su baskınına sebebiyet vermek gibi fiilerin irtikap edilmesi yeterlidir. TCK 170/1. maddesinde müşahha, buna karşılık ikinci fıkrada mücerret tehlike suçu sözkonudur.
HIRSIZLIK, MALA ZARAR VERME, MESKEN MASUNİYETİNİ İHLAL SUÇLARININ BİRLİTE İRTİKAP EDİLMESİ
1-)Hırsızlık suçu, mesken masuniyetini ihlal, mala zarar verme ve 6136 sayılı sayılı kanuna muhalefet suçuyla birlikte irtikap edilibelir
1-)Sanıkların okula pencere demir korkuluğunu söküp camı kırarak girdikleri ve iç kapıları kırdıktan sonra hırsızlık suçunu işlediklerinin anlaşılmasına göre eylemlerinin 5237 sayılı TCKnun 142/1-a maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunun yanı sıra kamu malına zarar verme ve işyeri dokunulmazlığını bozma suçlarını da oluşturduğu halde, sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 152/1-a, 116/2-4 ve 119/1-c maddeleriyle uygulama yapılmaması,,(6.CD 25.03.2009 tarihli ve Esas No:2006/5530 Karar No:2009/5861 sayılı içtihadı)
HAKARET SUÇU VE İDDİA VE SAVUNMA DOKUNULMAZLIĞI
1-) Hakaret ile iddia ve savunma dokunulmazlığı arasında sıkı bir rabıta bulunmaktadır. İddia ve savunma dokunulmazlığı kapsamında yapılan hakaret ve menfi değerlendirmeler suç teşkil etmekle birlikte takip edilen suç siyaseti gereği tecziye edilmemektedir.Ortada bir suç vardır. Bu suç tecziye edilmese bile hasız fiil vasfını muhafaza eder
1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 128. maddesinde tanzim edilen iddia ve müdafa dokunulmazlığı hususi bir hukuka uygunluk nedenidir. Bu uygunluk sebebi, meşru müdafaa gibi fiili haksızlık vasfından çıkarmamakta sadece ceza verilmesine mani olmaktadır
2-) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 128. maddesi, 765 saylı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 486. maddesine göre iddia ve müdafaa hakkının sınırlarını genişletmiştir. 486. maddede sadece ‘yargı mercileri’ önünde iddia ve savunma hakkı kabul edilmişken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 128. maddesinde ‘idari merciler’ de kabul edilmek suretiyle iddia ve savunma hakkı genişletilmiştir. Ayrıca eski TCK ‘nu döneminde kimlerin iddia ve müdafaa hakkından yararlanabileceği tahdidi olarak belirtilmesine karşın 128. madde de tadadi olarak sayılmamış, İddia ve müdafaada bulunmaya hakkı olan herkes yararlanabilecektir. Bundan dolayı, yukarıda sayılan kapsama girmedikleri için hakaret suçundan mahkum olan kişilerin yeniden yargılanmasında hukuki menfaatleri bulunmaktadır.Bur suretile verilen mahkumiyetlerin adil sicil ve arşiv kayıtlarının silinmesi mümkündür.
HAKERET VE İFTİRA SUÇU
1-) Şikayet ve ihbar hakkının kullanıldığından bahsetmek için, ilk önce, ihbar ve şikayet hakkınn 5271 sayıl Ceza Muhakemesinin 158. maddesinde belirtilen mericilere ve bu mercilere ulaştırılmak üzere ilgili makamlara yapılması gerekir
2-)İhbar ve şikayet hakkını kullanan kişinin, bu hakkı kullanması için samimi şüphesi yeterlidir. Neden şüpheleniğini ispatlamak zorunda değildir.Tahkikat sonunda, failin suç işlemediği anlaşılsa bile, ihbar ve şikayet hakkını kullanan kişi hakkında herhangi bir işlem yapılmaz.Müşteki, samimi şüphesini, ihbar ve şikayeti kabul etmeye, Cumhuriyet Savcılğı ve Kollluk makamları gibi yetkili makamlara ve bildirmek yerine, komşularına, şüpheli ile müşterek tanıdıklarına bildirirse hakaret suçundan dolayı işlem yapılması gerekir.
3-)İhbar ve şikayet makamları 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. maddesinde bildirilmiştir. Bunlar Cumhuriyet savcılığı ve kolluk makamlarıdır. Valiliğe ve kaymakamlığa yapılan ihbar şikâyetlerin, Cumhuriyet savcılığına bildirilmesi gerekir.
4-)İftira suçu yüz kızartıcı bir suç olduğu halde, hakaret suçu yüz kızartıcı bir suç değildir.İftira suçunun yüz kızartıcı suç olmasından dolayı bazı hukuki sonuçları vardır.
5-)İftira suçu, Şikayetin yapıldığı yerdir. akaret suçunda ise, mağdurun hakeret veya sövmeye muttali olduğu yerdir.
6-)İftira suçunun ne şekilde yapılacagı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267.maddesinde ayrıntılı olarak sayılmıştır. Bunlar ‘ihbar’ ‘şikayet’ ‘Basın Yayın’dır.Basın yayın dendiğine her göre mevkuteler, basılmış eserler veya elektronik yayınlarda girer.Basın yayın, ihbar ve şikayet kullanılarak yapılmayanlar hakaret suçu yönünden değerlendirme yapılması gerekir
7-)İfira suçu, doğrudan kasıt ile irtikap edilebilir.İftira suçunu, hakaret suçundan ayıran en önemli husus, iftira suçunda failin, mağdurun suçsuz olduğuna dair bir ön malumat sahibi olması gerekir. Bundan dolayı, iftira suçu ancak doğrudan kasıt ile irtikap edilebilr
9-)İftira suçunda zaman aşımı, suçun irtikap edildiği anda işlemeye başlar bu genel hukümlere tabidir.5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 267/8. maddesine göre zamananaşı failin, iftira suçunu işlemediği sabit olduğu andan itibaren başlar.
HAKERET SUÇU İLE İHBAR VE ŞİKAYET HAKKI
1-) Şikayet ve ihbar hakkının kullanıldığından bahsetmek için, ilk önce, ihbar ve şikayet hakkınn 5271 sayıl Ceza Muhakemesinin 158. maddesinde belirtilen mericilere ve bu mercilere ulaştırılmak üzere ilgili makamlara yapılması gerekir. Şikayet ve ihbar hakkı, iddia ve savunma dokunulmazlığının bir parçaı olarak kabul edilmesi gerekir
2-)İhbar ve şikayet hakkını kullanan kişinin, bu hakkı kullanması için samimi şüphesi yeterlidir. Neden şüpheleniğini ispatlamak zorunda değildir.Tahkikat sonunda, failin suç işlemediği anlaşılsa bile, ihbar ve şikayet hakkını kullanan kişi hakkında herhangi bir işlem yapılmaz.Müşteki, samimi şüphesini, ihbar ve şikayeti kabul etmeye, Cumhuriyet Savcılğı ve Kollluk makamları gibi yetkili makamlara ve bildirmek yerine, komşularına, şüpheli ile müşterek tanıdıklarına bildirirse hakaret suçundan dolayı işlem yapılması gerekir.
İhbar ve şikayet makamları 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. maddesinde bildirilmiştir. Bunlar Cumhuriyet savcılığı ve kolluk makamlarıdır. Valiliğe ve kaymakamlığa yapılan ihbar şikâyetlerin, Cumhuriyet savcılığına bildirilmesi gerekir.
Bir kişi, suç işlemediğini bildiği bir kişi hakkında, bir suç isnadıyla, yetkili makamlara şikayette bulunursa, iftira atmış olur.İşlenmediğini bildiği bir suç için, yetkili makamlara ihbarda buluna fiili, suç tasniini oluşturur ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 271. maddesine göre işlem yapılması gerekir
Şikayet hakkı kullanırken, şikayette veya ihbarda bazı müşahhas değerlendirmede bulunulması gerekir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 128. maddesinde ‘iddia ve savunma dokunulmazlığı’nın dan bahsetmiştir. Yargı merciileri veya idari makamlar nezdinde yapılacak şifai ve yazılı müracaatlar, iddialar ve savunmalar bu kapsamdadır.İddia. savunma ve olumsuz değerlendirmelerin müşahhaş olaylara dayanması gerekir
Şikayet ve ihbar hakkı kullanılarak yapılan hakaretlere ceza verilemez. Olayda hukuka uygunluk nedeni olduğunadan, 5271 sayılı Kanunu’nun 223/2(d) maddesi gereğince berat kararı verilmesi gerekir.
Konuyla ilgili içtihatlar;
1-)Sanığın yerel Cumhuriyet Başsavısına hitaben verdiği şikayet dilekçesinde,’ … yalan üretici..’ gibi sözlerle dava ile ilgisi olmayan ve Müşteki’yi küçük düşürmeyi amaçlayan ve değerlendirmede bulunduğundan 765 saylı mülga Türk Ceza Kanunu’nun 486. maddesinin uygulama koşulları bulunmamıştır(4.CD .20.02.206 tarihli ve 4270/3624 sayılı içtihadı)
3-)Koyunları çalınan sanığın kendine yapılan ihbarı jandarmaya bildirmesi ve müştekinin ahırında arama yapılması şikayet hakkını kullanma kapsamında kalır.(2.CD. 10.03.2004 tarihli ve 25820/4680 sayılı içtihadı)
HAKARET SUÇU VE MİRAS HUKUKU
1-) Şikayet hakkı, şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Başkasına devredilemez.Ancak hakaret suçunu ilişkin şikayet söz konsu olduğunda kanunla bu konuya istisna getirilmiştir
2-) şikayet hakkı mirasla intikal etmez. Kural bu olmakla birlikte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 131/2. maddesinde istisna getirilmiştir. Kovuşturması şikayete bağlı olan hakaret suçunda, mağdur şikayet hakkını kullanmadan önce ölürse veya suç vefat etmiş kişinin hatırasına karşı irtikap edilmiş(TCK 130) ise vefat edenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoy eş ve kardeşleri şikayette bulunabilir.
2-) Şikayet hakkı olanlar, eş, kardeşlerdir. Kardeşlerin üvey veya öz olması arasında fark yoktur.Baba ve dede, büyükanne, babaanne şikayetçi olabilir. Evlatta şikayetçi olabilir.Ancak evlatığın çocuğunun şikayet hakkı yoktur.
HAKARET VE YARALAMA
1-)Bazen, tek bir fiille hakaret(insult) ve yaralma suçu birleşebilir. Bu durumda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 44/1. maddesine göre, fikri içtima hükümleri gereği değerlendirme yapılması gerekir.
2-)Bazen hakaret ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 86/2. (86/3-d )maddesine mümas kasten yaralama suçu ile hakaret birleşebilir.Mesela, bir okul müdürünün, öğretmenler odasında, öğretmene, görevinden dolayı tokat vurması halinde, Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 3-a göre, hakaret suçundan verilecek ceza miktarı bir yıldan az olamayacağı için hakaret suçundan dolayı tecziye edilmesi gerekir.Müşahhas duruma göre, her iki ceza ayrı ayrı hesaplandıktan sonra, hangisi ağırsa ona göre göre ceza tayin edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
4. CEZA DAİRESİ
E. 2014/16910
K. 2018/1222
T. 22.1.2018
• GIYAPTA HAKARET ( Olay Yerinde Olduğu Anlaşılan ve Dinlenen Beş Tanıktan Sadece Birinin Hakaret Ettiğine Dair İfade Vermesi Dikkate Alındığında TCK. 125/1. Md.si Uyarınca Gıyapta Hakaret Suçunun Oluşması İçin En Az Üç Kişi İle İhtilat Edilerek İşlenmesinin Gerektiği de Göz Önünde Bulundurulduğunda Hakaret Eylem
• EN AZ ÜÇ KİŞİ İLE İHTİLAT ŞARTI ( Olay Yerinde Olduğu Anlaşılan ve Dinlenen Beş Tanıktan Sadece Birinin Hakaret Ettiğine Dair İfade Verdiği – Gıyapta Hakaret Suçunun Oluşması İçin En Az Üç Kişi İle İhtilat Edilerek İşlenmesinin Gerektiği/Hakaret Eylemlerinin Ne Şekilde Karşılıklı Olarak İşlendiği Açıklanmadan Yetersiz Gerekçeyle Sanıklar Hakkında TCK. 129/3. Md.si Gereğince Ceza Verilmesine Yer Olmadığına Dair Hükümler Kurulamayacağı )
• DİNLENEN BEŞ TANIKTAN SADECE BİRİNİN SANIĞIN HAKARET ETTİĞİNE DAİR İFADE VERMESİ ( TCK. 125/1. Md.si Uyarınca Gıyapta Hakaret Suçunun Oluşması İçin En Az Üç Kişi İle İhtilat Edilerek İşlenmesinin Gerektiği de Göz Önünde Bulundurulduğunda Hakaret Eylem
5237/m.125/1,129/3
ÖZET : Olay yerinde olduğu anlaşılan ve dinlenen beş tanıktan sadece birinin hakaret ettiğine dair ifade vermesi dikkate alındığında, TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca, gıyapta hakaret suçunun oluşması için, en az üç kişi ile ihtilat edilerek işlenmesinin gerektiği de göz önünde bulundurulduğunda, hakaret
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- ) Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan beraat hükmüne dair temyizde,
Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5 ve CMK’nın 327/2. maddeleri uyarınca beraat eden ve kendisini müdafi ile temsil ettiren sanık yararına ve Hazine aleyhine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz iddiaları bu sebeple yerinde görüldüğünden 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasına, “karar tarihinde yürürlükte olan 2012 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5 madde ve fıkrası uyarınca 600 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanık …’a verilmesine” cümlesinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE ve başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün bu bağlamda ONANMASINA,
2- ) Sanıklar hakkında hakaret suçlarından kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükümlerin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
a- )Tanığın mahkeme huzurunda, “… çıktığında hakarette bulunmuş ancak ben bunu duymadım” şeklinde beyanda bulunması, olay yerinde olduğu anlaşılan ve dinlenen beş tanıktan sadece birinin hakaret ettiğine dair ifade vermesi dikkate alındığında, TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca, gıyapta hakaret suçunun oluşması için, en az üç kişi ile ihtilat edilerek işlenmesinin gerektiği de göz önünde bulundurulduğunda, hakaret
Kabule göre de;
b- )02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanıklara isnat edilen TCK’nın 125/1. cümle kapsamındaki hakaret suçları önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna dair düzenleme dikkate alınıp, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve katılan sanık müdafii ile katılan sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.