TIP HUKUKU BAĞLAMINDA HUKUKİ MEVZUAT ve PROSEDÜR
17 Aralık 2015İş HUKUKU, SORU ve CEVAPLAR
26 Aralık 2015YASA YOLLARI
- OLAĞAN KANUN YOLLARI
- İtiraz
- İstinaf
- Temyiz
- OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI
- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi
- Kanun Yararına Bozma
- Yargılamanın Yenilenmesi
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ereği; sosyal düzenin korunması ile bireyin hak ve özgürlüklerine saygı arasında bir denge kurulması suretiyle, yeterli ve hukuken geçerli kanıtlarla suçun maddi öğesini aydınlatmak, gerçeği ortaya çıkarmak ve yasa yollarının açık bulunduğu dürüst yargılama ilkesine uyarak doğru ve adil yaptırımlara hükmedilmesini sağlamaktır.
Mahkeme ve hakim kararlarında hukuka aykırılık ve yanlışlık varsa giderilmesi, taraflarda ve toplumda güven duygusunun yerleşip pekişmesi, anılan kararlara karşı yasa yollarının açık bulunmasıyla olanaklıdır. Bu aynı zamanda adil yargılama ilkesinin en önemli öğelerinden birini oluşturmaktadır.
GENEL HÜKÜMLER (Madde 260-266)
Yasa yollarına başvurma hakkı; Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanık, şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, davaya katılan, katılma istemi karara bağlanmamış veya reddedilmiş olan, katılan sıfatını alabilecek biçimde suçtan zarar görmüş olup da duruşmadan haberdar edilmemiş bulunan ve bunların kanuni temsilcileri için yasa yolları açıktır.
Cumhuriyet savcısı görevli olduğu mahkeme ile bu mahkeme kapsamındaki hakim kararlarına karşı yasa yoluna başvurabilir. Ayrıca asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet savcılarının, mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemelerinin, ağır ceza mahkemelerinin Cumhuriyet savcılarının, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcılarının, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı yasa yollarına başvurabilecekleri kabul edilmiştir.
Cumhuriyet savcısı yasa yoluna şüpheli veya sanık yararına da başvurabilir. Cumhuriyet savcısınca şüpheli veya sanık aleyhine yasa yoluna gidilen karar, bunu inceleyen mahkeme veya hakim tarafından istekle bağlı olmaksızın onların yararına bozulabilir, değiştirilebilir. Bu durum katılanın başvurusunda da geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısının yasa yoluna başvurusu şüpheli veya sanığın yararına ise, karar aleyhe bozulamaz ve değiştirilemez.
Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ile eşi ve davaya katılan, katılma istemi karara bağlanmamış veya reddedilmiş olan veya suçtan zarar gördüğü halde duruşmadan haberdar edilmeyenin yasal temsilcisi de ayrıca ve kendiliklerinden yasa yollarına başvurabilirler.
Şüpheli, sanık ve davaya katılan tarafından vekil edilen veya mahkemenin istemiyle baro tarafından atanan avukat, anılanların açık isteklerine aykırı olmamak koşuluyla yasa yollarına başvurabileceklerdir.
Yasa 263. maddesindeki düzenlemeyle; tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın yasa yollarına başvurusunu kolaylaştırmak, bunun zamanında yapılıp yapılmadığı, sürelerin kesilip kesilmediği konusundaki duraksamaları ortadan kaldırmak istemiştir. Buna göre, tutuklu şüpheli veya sanık, tutuklu bulunduğu kurum müdürü veya kararı veren mahkeme katibine sözlü bildirimde bulunabilir veya dilekçe verebilir. Her iki durumda da başvuru bir tutanakla saptanır, gerek tutukevinde ve gerekse mahkeme kaleminde ilgili deftere yazılır. Tutanağın bir örneği tutukluya verilir. Bu işlemlerin yapılmasıyla yasa yolları için belirlenen süreler kesilmiş olur.
Kabulü gerekli bir başvuruda, yasa yolunun veya inceleyip karar vermeye yetkili hakim veya mahkemenin belirlenmesinde yanılgı; şüpheli veya sanık, eşi, yasal temsilcisi,
katılan, katılanın yasal temsilcisi ve bunların avukatları yönünden istemi hükümsüz kılmaz. Yasa yoluna ilişkin istemin yapıldığı hakim veya mahkeme, bekletmeksizin yetkili ve görevli hakim veya mahkemeye iletir.
Cumhuriyet savcıları yasa yolunu ve inceleyecek hakim veya mahkemeyi doğru olarak belirtmek zorundadırlar. Bu konudaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22. 1. 1962 gün ve 2/1 sayılı kararı yürürlüğünü sürdürmektedir.
Yasa yollarına başvurma hakkı olanlar, kuşkusuz bu hakkı kullanmayabilirler ve karar Yasada belirtilen sürenin dolmasıyla kesinleşir. Yasa, başvuru hakkından önceden vazgeçmeyi benimsememiş, 266. maddede yalnızca geri almayı düzenlemiştir. Buna göre, yasa yoluna başvurulduktan sonra, karar verilinceye kadar vazgeçilebilecek, başvuru geri alınabilecektir.
Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanık yararına veya ona karşı yasa yollarına gidebileceğinden bunu başvurusunda açıkça belirtmesi gereklidir. Belirtmemişse, halen de yürürlüğünü koruyan Y. İ.B.K.’nun 17. 12. 1930 gün ve 26/32 sayılı kararı ışığında başvuru şüpheli veya sanığın yararına sayılır. Cumhuriyet savcısı şüpheli veya sanığa karşı istemini kendiliğinden geri alabilir. Ancak, yararına başvurudan vazgeçmesi şüpheli veya sanığın kabul etmesi koşuluyla olanaklıdır.
Katılan, şüpheli veya sanık ile 262. maddeye göre yasa yoluna başvurabileceklerin avukatı (vekili veya müdafii), vekaletnameyle verilmiş açık yetkileri varsa yasa yoluna başvuruyu geri alabilirler.
Yasanın 150. maddesinin 2. fıkrası gereğince “şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.” Bu görevlendirme kendilerini yeterince savunamayacakları gerekçesine dayalı olduğundan; yararlarına yasa yoluna başvurulduğunda veya başvurulan yasa yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafiinin iradesi çelişirse, müdafiin iradesi geçerli sayılacaktır.
OLAĞAN YASA YOLLARI
1- İTİRAZ (Madde 267-271)
Yasa, olağan (adi) veya acele itiraz ayrımına yer vermemiştir. Tüm hakim kararlarıyla Yasanın gösterdiği hallerde mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna başvurulabilir.
İtiraz, kararın açıklanması veya tebliğinden itibaren, Yasa süre bakımından ayrıca hüküm koymamışsa yedi gün içinde kararı veren hakim veya mahkemeye dilekçeyle veya tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine bildirimde bulunmak suretiyle yapılabilir. Tutanakla saptanan bildirim ve imzayı mahkeme başkanı veya hakim onaylar. Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık bu başvuruları tutukevi müdürünü de yapabilir.
Hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir. İtirazı yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı inceleyecek mahkeme veya hakime yollar.
İtiraz, kararın yerine getirilmesini geri bırakmaz. Ancak, kararına itiraz edilen veya itirazı inceleyecek olan mahkeme veya hakim geri bırakılmasına karar verebilir.
İtirazı inceleyecek hakim veya mahkeme, yazıyla yanıt verebilmesi için itirazı Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Ayrıca konu hakkında araştırma ve inceleme yapabilir, yaptırabilir.
Kural olarak belgeler üzerinde ve duruşmasız inceleme yapılarak karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve müdafi veya vekil dinlenir. İnceleyen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde bulursa kararı kaldırır ve itiraz konusu hakkında kendisi karar verir. Kararın araştırma, inceleme ve değerlendirme için zorunlu sürenin sonunda gecikmeksizin, “mümkün olan en kısa sürede” verilmesi gerekir.
İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Ancak, inceleyen hakim veya mahkemece ilk kez verilen tutuklama kararına karşı itiraz yolu açık tutulmuştur.
CMK’ya göre itiraz edilebilen kararlar şunlardır • Adli yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararları (CMK m. 5, f. 2) • Yer yönünden yetkisizlik kararları (CMK m. 18, f. 3) • Hakimin ret isteminin kabul edilmemesine ilişkin kararlar (CMK m. 28, f. 1) • Hakimin ret isteminin süresinde yapılmadığı, ret sebebi ve delili gösterilmediği ve ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile geri çevrildiğine dair kararlar (CMK m. 31, f. 3) • Zabıt katiplerinin ret isteminin geri çevrilmesi kararları (CMK m. 32, f. 1) • Eski hale getirme isteminin reddine ilişkin karar (CMK m.42, f. 2) • Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında uygulanan disiplin hapsi kararı (CMK m. 60, f. 4) • Şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olamadığını tespit amacıyla gözlem altına alınma kararı (CMK 74, f. 4) • Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması kararı (CMK m. 75, f. 6) • Diğer kişilerin beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması kararı CMK m.76, f. 5) • Tutuklama kararları (CMK m. 101, f. 5)• Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine dair ret kararları (CMK m. 104, f. 2) • Şüphelinin Adli kontrol altına alınarak serbest bırakılması isteminin reddine, soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanığın salıverilme istemenin reddine ilişkin kararlar (CMK m. 105) • Adli kontrole ilişkin kararlar (CMK m. 111, f. 2) • Elkonulan eşyanın iadesi isteminin reddi kararı (CMK m.131, f.1) • Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat istemine dair dilekçenin eksiklik taşıdığı gerekçesiyle reddedilmesi kararı (CMK m. 142. f.4) • Koruma tedbirleri nedeniyle ödenen tazminatın geri alınmasına dair karar (CMK m.143, f.1) • Müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat hakkında tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklama kararı (CMK m. 151, f.4) • İddianamenin iadesi kararı (CMK m. 174, f. 5)27 • Muhakemenin durması kararı (CMK m. 223, f.8) • Kaçak sanığın duruşmaya gelmesini sağlamak amacıyla zorlama amaçlı elkoyma kararı (CMK m. 248, f. 8) • Yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulü veya reddi kararları (CMK m. 319, f.3; CMK m. 321, f.3).
İtiraz kural olarak itiraza konu kararı veren makama, Kanun’un ayrıca hüküm koymadığı hâllerde CMK m. 35’e göre ilgililerin kararı öğrenmesinden itibaren 7 gün içinde yazılı olarak (dilekçe ile) yapılabileceği gibi tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle de yapılabilir. (CMK m. 268, f. 1) Bu durumda tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. (CMK m. 268, f. 1) Şüphesiz burada söz konusu olan itiraza konu olan kararı veren makam nezdindeki zabıt kâtibidir. Kanun’da itiraz gerekçelerinin gösterilip gösterilmemesi hususunda bir hüküm yoktur. Dilekçede itiraz nedenlerinin gösterilmesinin itirazın tetkikini kolaylaştırması bakımından yararlı olacağı ileri sürülmüştür. CMK m. 263 hükmü uyarınca tutuklu bulunan şüpheli veya sanık tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek de tutuklama kararına itiraz edebilir. Kurum müdürü, başvuru üzerine CMK m. 263, f. 2’de belirtilen işlemleri yaparak hazırlanan tutanak ve dilekçeyi derhal ilgili mahkemeye gönderir. (CMK m. 263, f. 3) Mercii ancak itiraz dilekçesinde belirtilen aykırılıkları inceleme yetkisine sahiptir. Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir, aksi halde en çok 3 gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir. (CMK m. 268, f. 2) Burada belirlenen süre “düzenleyici süre” olup bir işlemin yapılıp yapılmaması için belirlenen ve müeyyidesi olmayan süredir, bu nedenle kanunda öngörülen süre geçtikten sonra gönderilmesi işlemi geçersiz kılmaz. Bir karara itiraz edilmesi o kararın yerine getirilmesinin geri bırakılması sonucunu yani kararın yerine getirilmesini engellemez, ancak kararına itiraz edilen makam veya kararı inceleyecek merci, kararın yerine getirilmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. (CMK m. 269) Kararın geri bırakılmasını ilgililer talep edebilecekleri gibi kararı inceleyecek merci de re’sen karar verebilir. Kanun bazı hallerde ise itiraz üzerine kararın yerine getirilmesinin duracağını kabul etmiştir. Örneğin gözlem altına alınma kararına itiraz edilmesi halinde, itiraz kararın yerine getirilmesini durdurur. (CMK m. 74, f. 4) İtiraz incelemesinin, kararına itiraz edilen merciden başka bir merci tarafından incelenmesine itirazın “aktarma etkisi” denilmektedir. Bu durumda itirazı inceleyen merci kararı veren makamın birtakım haklarını kullanarak bazı kararlar vermektedir. Örneğin “tutuklama” veya “tutukluluk haline son verilmesi” kararı verilmesinde bu durum söz konusudur.
Kanun, itirazı incelemeye yetkili mercileri CMK m. 268’de saymıştır. Buna göre: Hakimlik makamı kararlarına karşı yapılacak itirazları incelemeye yetkili makamlar şunlardır:
Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine; sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir. Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine aittir. Ağır ceza mahkemesi başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına yapılacaktır.
Ağır ceza mahkemesince verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceleyecektir. İstinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıda belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkeme itirazı incelemeye yetkilidir.
İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir, ancak bildirmek zorunda değildir.(CMK m. 270) Kanun’da geçen “karşı taraf” ifadesi, “katılan”ı belirtmektedir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi (delil toplama, tanık dinleme, keşif yapma gibi) gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir. (CMK m. 270) Zira itirazı incelemeye yetkili merci, Hukuki ve maddî sorunu birlikte ele alabilir. İtirazı inceleyecek mercii, sadece başvuruda hatalı olduğu iddia edilen noktaları inceleyecektir. İtirazı inceleme mercii, kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapmaksızın, belgeler üzerinden karar verir. (CMK m. 271, f. 1) Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet Savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenebilir. (CMK m. 271, f. 1) CMUK sisteminden farklı olarak CMK, itirazı incelemeye yetkili merciin gerekli gördüğünde müdafi veya vekili dinleyebileceğini de kabul etmiştir. “Dinleme”nin söz konusu olabilmesi için “duruşma” yapılmalıdır. Bu durumda CMK m. 271 hükmü bir çelişkiyi ifade etmektedir. Mahkemenin duruşma yapmadan “dinlemesi” olanaklı değildir. Bu nedenle Kanun’da geçen “dinleme” ifadesi, “görüşlerinin yazılı olarak alınması” biçiminde değerlendirilmelidir. İtirazın reddedilmesi halinde kararda hukuka aykırılık bulunmadığı, itiraz kabul edildiğinde ise kararın hukuka aykırı olduğu anlaşılmış olur. Mercii, itiraz başvurusunu yerinde görürse itiraz edilen kararı kaldırarak itirazın konusunu oluşturan sorunu da çözerek bu konuda bir karar verir. (CMK m. 271, f. 2) Örneğin sanığın tutuklanması kararına itiraz edilmiş ve itiraz haklı bulunmuşsa merci tutuklama kararının kaldırılmasına ve sanığın salıverilmesine; sanığın tutuklanmamasına itiraz edilmiş ve itiraz haklı bulunmuşsa bu durumda ise merci sanığın tutuklanmasına karar verecektir. Mercii kararını “mümkün olan en kısa sürede” vermelidir. (CMK m. 271, f. 3) Buna göre maddî ve Hukuki denetim yapan mercii mümkün olan en kısa sürede bir karar vererek davanın devam etmesini sağlamalıdır. İtiraz üzerine merci tarafından verilen kararlar kesindir. (CMK m. 271, f. 4) Ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. (CMK m. 271, f. 4)39 Çünkü C. Savcısı’nın tutuklama isteminin hâkim tarafından reddedilmesi halinde C. Savcısı’nın bu karara itiraz etmesi halinde, merci C. Savcısı’nın bu itirazını haklı bularak sanığın tutuklanmasına karar verebilir. İşte bu durumda sanığın özgürlüğü kısıtlanmış olacağından, bu koruma tedbirine (ceza muhakemesi tedbirine) başvurulmasına dair karara itiraz hakkı ve verilen kararın denetlenmesi olanağı getirilmiştir.
2- İSTİNAF (Madde 272- 285)
Yasa, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı ilke olarak ve yalnızca istinaf yolunu açık tutmuştur. Adli yargı ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerin doğrudan temyizi olanaklı değildir.
On beş yıl ve daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümler bölge adliye mahkemelerince kendiliğinden incelenir.
İstinaf incelemesi, başvuru hakkına sahip olanın hükmün açıklanması veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde, hükmü veren mahkemeye dilekçe vermesi veya zabıt katibine sözlü bildirimde bulunmak suretiyle yapılır. Tutuklu sanık bu başvuruları, tutuklu bulunduğu kurum müdürüne de yapabilir.
Asliye ceza mahkemelerinde görevli Cumhuriyet savcıları, bu mahkemenin yargı çevresindeki sulh ceza mahkemesinin, ağır ceza mahkemelerinin Cumhuriyet savcıları da, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, gerekçeli kararın o yer Cumhuriyet başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
Sanık veya katılanın istinaf yolu ile ilgili dilekçe veya tutanağa geçirilen sözlü bildirimlerinde başvuru nedenlerini göstermemiş olmaları inceleme yapılmasına engel değildir. Hükme karşı istinaf yolunun açık ve başvuranın buna hakkının olması inceleme için yeterlidir. Ancak, Cumhuriyet savcılarının yazılı istemlerinde başvuru nedenlerini gerekçeleriyle birlikte ve açıkça göstermeleri zorunludur.
Sanık, yokluğunda verilen ve aleyhine olan hükümlerle ilgili olarak Yasanın 41, 42. maddelerinde belirtilen süre ve koşullara uyarak eski hale getirme isteğinde bulunabilir. Eski hale getirme istemiyle birlikte istinaf başvurusunun da yapılması gerekir. İstinaf istemiyle ilişkili işler, eski hale getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir. Önce eski hale getirme istemi, buna göre de istinaf başvurusu karara bağlanır.
Süresi içinde yapılan ve geçerli olan istinaf başvurusu hükmün kesinleşmesini önler.
Hükmün gerekçesi tümüyle tutanağa geçirilmemişse, Yasanın 232. maddesi uyarınca hüküm fıkrasının açıklanmasından itibaren on beş gün içerisinde dosyasına konulur. Mahkemece yazılıp dosya içerisine konulan gerekçeli karar, istinaf yoluna başvurulduğunun öğrenilmesini izleyen yedi gün içinde ilgiliye tebliğ olunur.
Hükmü veren mahkeme, istinaf isteminin yasal süreden sonra yapıldığını, hükme karşı istinaf yoluna başvurulamayacağını, başvuranın buna hakkı olmadığını saptarsa dilekçenin reddine karar verir. Karar ilgiliye tebliğ olunur.
Cumhuriyet savcısı veya taraf, ret kararının tebliği üzerine yedi gün içinde bu konuda bir karar verilmesini bölge adliye mahkemesinden isteyebilir. Bu istek hükmün infazını erteletemez. Bölge adliye mahkemesinin vereceği karar kesindir.
İlk derece mahkemesi ret nedeni bulunmayan istinaf dilekçesi veya bildiriminin bir örneğini Cumhuriyet savcısı veya karşı tarafa tebliğ eder. Tebligatı alan buna yedi gün içinde yazıyla yanıt verebilir. Sanık bu konuda tutanak düzenlenmek üzere zabıt katibine sözlü bildirimde bulunabilir. Tutuklu sanık yanıtı ile ilgili olarak tutuklu olduğu kurum müdürüne de başvurabilir.
Yanıtlar verildikten veya yasal süre bittikten sonra dava dosyası yerel Cumhuriyet savcılığı kanalıyla bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına yollanır.
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığınca önce, varsa tebligata ve belge, kanıtlara ilişkin eksiklikler giderilir. Yazılı düşünceyi içeren tebliğname ekinde dosya incelenmek veya duruşma yapılmak üzere bölge adliye mahkemesi ceza dairesine verilir. Tebliğname, dairece ilgililere tebliğ olunur.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, gelen dosyayı öncelikle yetki yönünden inceler, yetkili olmadığını saptarsa dosyayı zaman yitirmeksizin vereceği yetkisizlik kararı ile yetkili bölge adliye mahkemesine yollar. Yetkili ise bu kez de başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığını, kararın istinaf yoluyla incelenebilir olup olmadığını, başvuranın buna hakkı bulunup bulunmadığını araştırır. Bunların yanıtı olumsuz ise, işin esasına girmeden istinaf başvurusunun reddine karar verir.
Ön inceleme sonunda yetkisizlik veya istinaf başvurusunun reddi kararı verilmeyen dava dosyaları esastan incelenir. İlk derece mahkemesinin kararının usul ve esas yönünden eksiksiz, hukuka uygun olduğu belirlendiğinde; istinaf başvurusunun esastan reddine, Yasanın 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunması durumunda: hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresindeki uygun bir başka ilk derece mahkemesine yollanmasına karar verilir.
Bölge adliye mahkemesince yalnızca hukuka kesin aykırılık hallerinde bozma kararı verilebilir. Bu bozma kararına karşı ilk derece mahkemesinin direnme hakkı yoktur. İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklı kalmak koşuluyla anılan kararlara karşı herhangi bir yasa yolu öngörülmemiştir.
Bölge adliye mahkemesi, dosya üzerinde incelemeyle karar verebileceği gibi incelemenin duruşmalı yapılmasını zorunlu gördüğünde, duruşmayı kısmen veya tamamen yineleyebilir. Gerekli önlemleri aldıktan sonra ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesine karar vererek duruşma hazırlığı işlemlerine başlar. Duruşma hazırlığı başkan veya görevlendireceği üye tarafından yapılır. Duruşma günü saptanır ve gerekli çağrılar yapılır.
Duruşma açılmasına kendi başvurusu üzerine karar verilen tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda, duruşmaya gelmediği takdirde davanın reddine karar verileceği belirtilir.
Duruşma hazırlığı aşamasında, davanın bir duruşmada sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmelerine ve keşif yapılmasına karar verilebilir.
Bölge adliye mahkemesinde duruşma Yasanın öngördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra, görevlendirilen üyenin inceleme raporu ve ilk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü okunur. İlk derece mahkemesinde saptanan tanık anlatımlarını içeren tutanakların, bilirkişi raporlarının ve duruşma hazırlığı aşamasında aynı doğrultudaki işlemler ile yapılan keşfe ilişkin tutanağın okunulmasıyla yetinmek olanaklıdır. Ancak, dinlenilmesi gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağrılıp duruşmada dinlenirler. Bunlar dışında ilke olarak Yasanın duruşmaya ve karara ilişkin genel hükümleri bölge adliye mahkemesince de uygulanır.
İlk derece mahkemesinin hükmüne karşı, sanık, müdafii ile eşi, yasal temsilcisi veya bunların avukatları ve Cumhuriyet savcısı tarafından sanık yararına istinaf yoluna başvurulmuşsa, bölge adliye mahkemesince verilecek yeni hükümle belirlenecek sonuç ceza, ilkinden daha ağır olamaz. Kuşkusuz bu kural, cezanın türü ve süresi bakımından geçerlidir. Suçun niteliğine etkisi yoktur.
Öncede vurgulandığı gibi, ilk derece mahkemelerinin hükümlerine karşı yalnızca istinaf yolu kabul edilmiştir. Bu nedenle Yasanın 285. maddesinde; (5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 18. maddesinin 4. fıkrası hükmü hariç) yasalarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği açıklanan ve bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren karar ve hükümlere karşı istinaf yoluna gidilebileceği belirtilmiş, böylece uygulamada doğabilecek duraksamalar giderilmek istenmiştir.
İstinaf edilemeyecek ilk derece mahkeme kararları :
Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen ikibin lira dahil adli para cezasına mahkumiyet hükümleri istinaf edilemez. (CMK 272/3-a).
Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan verilen beraat hükümlerine karşı istinaf yolu kabul edilmemiştir. (CMK 272/3)
Yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren bir suçtan dolayı verilen beraat kararları da temyiz olunamaz. (CMUK 305/2)
Hükümden önce verilen kararların istinaf edilmemesi de kaidedir. Bunlardan hükme esas teşkil edenler istisna olarak istinaf veya temyiz edilebilir. Aynı şekilde soruşturma evresinde veirlmiş olan kararlara karşı da istinaf veya temyiz yolu söz konusu değildir. Zira istinaf ve temyiz yolları sadece son soruşturmada verilen kararlar bakımından kabul edilmiştir.
İstinaf mahkemesinde savunma makamının görev ve yetkileri de ilk derece muhakemesindekiler gibidir.
İstinaf davası talep üzerine açılır. (CMK 273) Fakat istem dışı istinaf da kabul edilmiştir. Onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir. (CMK272/1) Bu düzenleme temyizden istinafa aktarılmıştır. Buna karşılık mülga CMUK 305 teki ‘otomatik temyiz’ kanun yolundan çıkarılmıştır (15 yıl ve daha fazla mahkumiyetlerde istek şartının gerçekleştiği kanunkoyucu tarafından kabul olunmuştur).
İstinaf isteminde bulunabilecekler :
– Savcılık makamı,
– Sanık
– Müdafi veya vekil
– Sanığın yasal temsilcisi ve eşi
Savcılık makamı, kanun yolu davası açıp açmamak konusunda bir takdir yetkisine sahiptir. Bu kararı veren mahkemedeki savcılıktır.
İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır.
Üst mahkeme ceza dairesi, istinaf davasının yerinde olduğunu tesbit ederse ilk derece mahkemesinin kararını ‘kaldırır’ ve duruşmanın yeniden görülmesi için gerekli hazırlıklara başlar. İstinaf duruşması adı verilen bu duruşma genel hükümlere göre yapılır. Birtakım özgü hususlar da bulunmaktadır. Mesela burada tanık dinlemek istisnadır, ancak gerekli görüldüğü takdirde tanık dinlenilebilir. Üst mahkeme duruşmanın sonunda yeni bir hüküm tesis eder. Burada aleyhe değiştirme yasağı da söz konusudur, madde 283 hükmü uyarınca.
İstinafta, mutlak temyiz nedenlerinin varlığı halinde bozma kararı verebilen istinaf mahkemesi, hemen düzeltebilmesi mümkün olan hataları ıslah etme yetkisi ile donatılmamıştır. Ayrıca HMK ve CMUK da mahkemelere direnme hakkı tanınmış iken, CMK da istinafta direnme kabul edilmemiştir.
CMK nın kabul ettiği istinaf sistemi aslında ‘ genişletilmiş temyiz’ niteliğinde olup ‘çok filtrelidir’. Amaç teminata zarar vermeksizin sistem içindeki davaları adil yargılama ilkeleri çerçevesinde sistem dışına çıkarmak veya esas hakkında karara bağlamaktır:
Dosya üzerinden ön inceleme yabacak olan istinaf mahkemesi, istinaf başvurusunu BAM ın yetkisi, süre, istinaf edilebilirlik ve başvuru hakkı açısından tekrar inceleyecektir. Verilen kararlara karşı açık olan itiraz yolu BAM da reddedilirse hüküm kesinleşmektedir (birinci filtre).
İtiraz yolu tanınan yetkiye ilişkin kararlar dışında diğer kararlar ilk derece mahkeme hükmünün kesinleşmesine yol açar. (ikinci filtre).
İstinaf mahkemesi, CMK 280/1 uyarınca dosya üzerinden inceleme yapar, ilk derece mahkemesinin yaptığı değerlendirmenin yerinde olup olmadığını inceler (üçüncü filtre).
Yapılan incelemede CMK 289 daki hukuka kesin aykırılık nedenlerinin varlığı saptanırsa BAM bozma kararı verir.
3-TEMYİZ (Madde 286-307)
Yasanın 272. maddesinin 3. fıkrasında kesin olduğu belirtilen hükümlerle ilgili olarak istinaf yoluna başvurulamayacağından; bölge adliye mahkemesinin hukuka kesin aykırılık nedeniyle verdiği bozma kararına karşı 284. madde gereğince direnme kararı verilemeyeceğinden; bu kararlara ve 286. maddenin 2. fıkrasında sayılan hallerde, ilk derece mahkemesinin hükümleri bölge adliye mahkemesinin kararıyla kesinlik kazanacağından; anılan kararlara karşı temyiz yoluna gidilemez.
- maddenin 2. fıkrası gereğince bölge adliye mahkemesinin kararıyla kesinleşecek ilk derece mahkemesi hükümleri şunlardır:
a) Beş yıl veya daha az hapis cezası ile tutarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararlar temyiz olunamaz.
İlk derece mahkemesinin beş yıldan fazla hapis cezasıyla ilgili istinaf başvurusunun reddi kararı temyiz edilebilir.
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıla kadar (beş yıl dahil) hapis cezası ile ilgili olarak, bölge adliye mahkemesince (kısmen veya tamamen) yargılama yapılıp verilen ve ilk derece mahkemesi kararındaki cezayı artırmayan hükümler de temyiz olunamaz. Bunun için, eylemin niteliğini değiştirse de cezayı artırmamış olması gerekir. Diğer bir anlatımla; bölge adliye mahkemesi aynı veya daha az hapis cezasına hükmetmiş olmalıdır.
Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararındaki cezayı artırmışsa, artırılan ceza beş yıldan az da olsa ve ilk derece mahkemesinin beraat kararı kaldırılıp bölge adliye mahkemesince hapis cezasına veya hapis cezası kaldırılıp beraata hükmolunması durumunda temyiz yolu açıktır.
c) 5235 sayılı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görevleri Ve Yetkileri Hakkında Kanunun 10. maddesine göre, iki yıla kadar hapis ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezaları ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması sulh ceza mahkemesinin görevindedir. Sulh ceza mahkemelerinin hükümleriyle ilgili bölge adliye mahkemelerinin her türlü kararı temyiz olunamaz.
Cezanın artırılması, eksiltilmesi, suç niteliğinin değiştirilmesi, beraatın mahkumiyete veya mahkumiyetin beraata çevrilmesi durumlarında da temyiz yolu açık değildir.
d) Sulh ceza mahkemeleri ayrık, diğer ilk derece mahkemelerinden verilen adli para cezasını gerektiren suçlarda; ilk derece mahkemesince belirlenen suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları da temyiz edilemez.
Bölge adliye mahkemesince suç niteliği değiştirilmişse temyiz yolu açık olacaktır.
e) İlk derece mahkemesinin yalnızca kazanç veya eşya zoralımına veya bunlara yer olmadığına ilişkin kararını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararı temyiz edilemez.
Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin bu konuda verdiği kararı değiştirmişse temyiz yolu açıktır.
f) On yıl ve daha az hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar nedeniyle ilk derece mahkemesinin beraat kararıyla ilgili istinaf başvurusunun esastan reddi veya bölge adliye mahkemesince aynı doğrultudaki beraat kararına karşı temyiz yolu öngörülmemiştir.
On yıldan daha çok hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili aynı doğrultudaki esastan ret veya beraat kararı temyiz olunabilir.
g) İlk derece mahkemesinden verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirlerine ilişkin bölge adliye mahkemelerinin istinaf başvurusunun esastan reddi veya aynı doğrultudaki hükmü temyiz edilemez.
İlk derece mahkemesinin hükmü ile bölge adliye mahkemesinin hükmü farklı ise temyiz yolu açıktır.
h) Önceki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla ceza veya kararlardan birden çoğunu içeren ilk derece mahkemesinin hükmüyle uyumlu bölge adliye mahkemesi kararları da temyiz olunamaz.
Bölge adliye mahkemesinin bunlar dışında kalan hükümleri, hükümden önce verilip hükme esas oluşturan veya başkaca yasa yolu öngörülmemiş olan kararlarla birlikte temyiz olunabilir.
Temyiz başvurusu, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılabilir. Hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılık oluşturur. Kanıtların hatalı değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin belirlenmesini etkiliyorsa, bu da hukuka aykırılıktır. Yasa “kanuna aykırılık” yerine bilinçli olarak daha geniş ve amaca uygun bulunan “hukuka aykırılık” terimine yer vermiştir. “Hukuk kuralı” deyimi; temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddi hukuka ilişkin kuralların tümünü kapsar.
Yasanın 289. maddesinde “kesin temyiz” veya “kesin bozma” nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık halleri gösterilmiştir.
Hukuka kesin aykırılık halleri ;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu Madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i)Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Bunlar varsa, aykırılığın hükme etki ettiğinin kabulü ve hükmün bozulması zorunludur.
Diğer yönden; Cumhuriyet savcısı gerçeğin araştırılması ereğine yönelik olmayan, kamu yararına ilişkin bulunmayan ve yalnızca sanık yararına yer verilmiş bir hukuk kuralının uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanması nedeniyle hükmün sanık aleyhine bozulması için temyiz yoluna başvuramaz.
Temyiz incelemesi, on beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler de dahil, ancak temyize yetkisi olanın başvurusu üzerine yapılabilir.
Temyiz istemi, hükmün yüze karşı açıklanmasından veya yoklukta verilmişse tebliğden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesi ceza dairesine dilekçe verilmesi veya zabıt katibine sözlü bildirimde bulunulması şeklinde olur. Tutuklu sanık başvurusunu tutukevi müdürüne de yapabilir.
Sanık, yokluğunda ve aleyhine verilen hükümle ilgili olarak eski hale getirme isteğinde bulunabilir. Eski hale getirme süresi içinde temyiz süresi de işleyeceğinden, eski hale getirme başvurusunda bulunulduğunda ayrıca temyiz isteminin de belirtilmesi gerekir.
Süresi içinde yapılan ve geçerli olan temyiz başvurusu hükmün tüm yönleriyle kesinleşmesini önler.
Duruşmada yalnızca hüküm fıkrası açıklanmışsa, hükmün temyiz edildiğinin bölge adliye mahkemesi ceza dairesince öğrenilmesi üzerine yedi gün içinde gerekçesinin Cumhuriyet savcısına ve taraflara tebliği gerekir. Yedi günlük süre 232. maddeye göre hükmün gerekçesinin yazılıp dosyaya konulmasından itibaren başlar.
Yasa ile istinaf yoluyla davanın hem maddi ve hem de hukuksal yönünün bölge adliye mahkemesinde tartışılıp karara bağlanacağı kabul edildiğinden Yargıtay yalnız hukuksal yönden denetim yapacaktır. Cumhuriyet savcısı veya taraflar, bu nedenle hükmün hukuksal yönüyle sınırlı olarak bozma nedenlerini temyiz dilekçesinde veya sözlü bildirimlerinde göstermek zorundadır. Temyiz nedenleri dilekçe veya bildirimde belirtilmemişse, yüze karşı açıklanan hükümlerde temyiz süresinin bitmesinden ve yoklukta verilmişse gerekçeli hükmün tebliğinden itibaren yedi gün içinde ek dilekçe vermek suretiyle bu nedenler bildirilebilir..
Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz nedenleri yanında isteminin sanığa karşı veya yararına olduğunu da açıkça belirtmekle yükümlüdür.
Temyiz sanık tarafından yapılmışsa, ek dilekçeyi kendisi veya müdafii imzalayıp verebilir. Müdafii bulunmayan sanık, zabıt katibince tutanağa geçirilmek üzere temyiz nedenlerini sözlü olarak bildirebilir. Tutuklu sanık bu konudaki tüm başvurularını tutukevi müdürüne yapabilir. Sanığın yasal temsilcisi ve eşi bu haklardan ayrıca yararlanabilirler.
Hükmü temyiz edilen bölge adliye mahkemesi, başvurunun yasal sürede yapılıp yapılmadığını, hükmün temyiz yeteneği bulunup bulunmadığını, temyiz edenin buna yetkisi olup olmadığını inceler. Bu sınırlı inceleme sonunda; sürenin geçtiğini, hükmün temyiz edilemez olduğunu veya temyiz edenin buna hakkı bulunmadığını saptarsa temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Karar ilgiliye tebliğ olunur. Cumhuriyet savcısı ve taraf, tebliği izleyen yedi gün içinde bu konuda bir karar verilmesini Yargıtay’dan isteyebilir. Ancak bu istek hükmün infazını ertelemez.
Bölge adliye mahkemesince verilen temyiz dilekçesinin reddi kararı doğruysa Yargıtay’ca bu karara karşı yapılan başvurunun reddine karar verilip dosya mahkemesine geri yollanır. Ret kararı yanlışsa, bu karar kaldırılıp hüküm esastan incelenir.
Ret nedeni bulunmayan temyiz dilekçesi veya tutanağa geçirilen sözlü bildirimin bir örneği, bölge adliye mahkemesi ceza dairesince Cumhuriyet savcısı veya karşı tarafa tebliğ olunur. Buna yedi gün içinde yazılı olarak yanıt verilebilir. Sanık zabıt katibine sözlü bildirimde bulunabilir. Tutuklu sanık başvurularını kurum müdürüne yapabilir. Sanığın eşi veya yasal temsilcisi de ayrıca bu haktan yararlanabilirler.
Yanıtlar verildikten veya öngörülen süre dolduktan sonra dava dosyası bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı kanalıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yollanır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca; varsa dosyadaki tebligat veya diğer belge eksiklikleri tamamlanır ve görüşünü içeren tebliğname ekinde görevli ceza dairesine iletilir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile katılan veya vekiline Yargıtay görevli ceza dairesince, ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde yazılı olarak yanıt verebilir.
Hükmü temyiz edilen bölge adliye mahkemesince, temyiz isteminin kabule değer olup olmadığı konusunda inceleme yapılıp 296. maddeye göre bir karar verilmesi gerektiği halde, bu inceleme yapılmadan dosya Yargıtay’a yollanmışsa, Yasa 298. maddeyle; bu durumda zaman ve emek kaybına yer bırakmamak için dosyanın mahkemeye geri yollanması yerine, temyiz isteminin kabule değer olup olmadığına Yargıtay’ca doğrudan karar verilmesi olanağı sağlamıştır. Yargıtay görevli dairesi, temyiz isteminin yasal süreden sonra yapıldığı veya hükmün temyiz yeteneğinin bulunmadığı, temyiz edenin buna yetkisi olmadığı yanında temyiz dilekçesi, tutanağa geçirilen sözlü bildirim veya ek dilekçe ve ek sözlü bildirimin temyiz nedenlerini içermediğini de saptarsa temyiz isteminin reddine karar verir.
Yargıtay’da temyiz incelemesi kural olarak dosya üzerinden yapılır. Ancak, on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerin incelenmesi duruşmalı yapılabilir. Birden çok suç işlenmişse, her bir eylem için verilmiş ceza bu düzeydeyse duruşma istenebilir. Birden çok hapis cezasının toplanmasıyla belirlenen ceza esas alınmaz.
Duruşma istemek yetkisi yalnızca sanığa ve müdafiine tanınmıştır. Duruşma isteğinin temyiz dilekçesinde veya sonradan da olsa temyiz süresi içinde bildirilmiş olması gerekir. Yargıtay, hükmün süresinde temyiz edilmiş olması koşuluyla kendiliğinden de duruşmalı inceleme yapabilir. Duruşma günü sanığa ve müdafiine bildirilir. Sanık duruşmada hazır bulunabileceği gibi kendisini bir müdafi ile temsil ettirebilir. Sanık duruşmaya gelmez, müdafide yollamazsa inceleme duruşmasız yapılır. Tutuklu sanık duruşmaya katılma isteğinde bulunamaz.
Yargıtay’ca kendiliğinden veya sanık veya müdafiinin süresindeki istemiyle duruşma yapılmasına karar verildiğinde, hükmü temyiz etmiş olması koşuluyla katılan da duruşmaya çağrılır.
Yargıtay ceza dairesi başkanınca görevlendirilen üye veya tetkik hakimi tarafından dosya incelenerek hazırlanan rapor, duruşmadan önce üyelere açıklanır. Üyeler ayrıca dosyayı kendileri de inceler. Bu hususlar gerçekleştikten sonra duruşma açılır. Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği Yargıtay Cumhuriyet savcısı hazır bulunur. Temyiz isteminde bulunana önce söz verilmek suretiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiği savcı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia ve savunmalarını açıklar. Son söz sanığa verilir.
Yargıtay, temyiz başvurusunda; maddi hukuk kurallarına aykırılık nedeniyle ileri sürülen hususlarla temyiz istemi yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanmasından dolayı yapılmışsa yalnızca bu konuları inceler.
Yargıtay temyiz olunan hükmün hukuka uygun olduğunu saptadığında temyiz isteminin esastan reddine karar verir. Temyiz edilen hükmün, temyiz başvurusunda gösterilmiş olan hukuka aykırılıkları içerdiğini belirler ve bunlar hükme etki edecek nitelikte olursa bozma kararı verilir. Hüküm, temyiz başvurusunda gösterilen nedenlerle bozulduğunda, ileri sürülmüş olmasa da saptanan diğer hukuka aykırılıklar da bozma kararında açıklanır. Bozmaya neden olan hukuka aykırılık, hükmün dayandırıldığı işlemlerden kaynaklanmışsa aynı zamanda bu işlemler de bozulur. Temyiz başvurusunda gösterilmemiş olsa da 289. maddede açıklanan hukuka kesin aykırılık nedenleri varsa hüküm mutlaka bozulur. Hükme etki edecek nitelikte olmayan hukuka aykırılıklar ve kimi önemsiz usul yanlışlıkları bozma nedeni sayılmasa da Yargıtay kararında belirtilir.
Bozma kararı ile bölge adliye mahkemesi hükmü ortadan kalkar. Mahkemenin temyize konu hükmü birden çok bölümden oluşmuş ve bunlardan bir veya birkaçı için ayrıca temyiz isteminin esastan reddine karar verilmemişse tümü bozulmuş sayılır.
Temyiz olunan hükmün, maddi hukuk veya yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya hatalı uygulanması durumunda Yargıtay’ca bozulması esastır. Ancak, bozma nedenleri bölge adliye mahkemesince yeniden yargılama yapılmasını gerektirmiyorsa, mahkemeye bırakılmış bir değerlendirme yetkisi söz konusu değilse 303. maddede sınırlı olarak sekiz bent halende açıklanan durumlarda Yargıtay davanın esasına hükmedebilir veya hukuka aykırılıkları düzeltebilir.
Yargıtay, temyiz isteğini esastan reddettiğinde, davanın esasına hükmettiği veya hükümdeki hukuka aykırılık düzeltildiğinde; dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile bölge adliye mahkemesine, bölge adliye mahkemesi de kendisine ulaşmasından itibaren yedi gün içinde, bu mahkeme başsavcılığına verilerek ilk derece mahkemesine gönderilir. İnfaz ve gerekli işlemler ilk derece mahkemesince yerine getirilir.
Hüküm bozulduğunda dosya, aynı yolla incelenmek ve hüküm kurulmak üzere, hükmü bozulan veya diğer bir bölge adliye mahkemesine; hüküm, bölge adliye mahkemesinin hukuka aykırı olarak kendisini görevli veya yetkili kabul etmesi nedeniyle bozulmuşsa, dosya hükmü bozulan mahkeme yerine doğrudan görevli ve yetkili bölge adliye mahkemesine; 285. maddenin (1.) fıkrası ile 309. maddenin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulan ilk derece mahkemesi kararları da hükmü veren ilk derece mahkemesine; yollanmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilir.
Yargıtay’da incelemenin duruşmalı yapıldığı durumlarda hükmün, duruşmanın sonunda açıklanması, ancak buna olanak bulunmadığı hallerde kararın, duruşmanın bitiminden itibaren yedi gün içinde verilmesi gerekir.
Bölge adliye mahkemesinin hükmü, cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle bozulmuş olup da bu hususların hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi ret olunan diğer sanıklara uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da süresinde temyiz isteminde bulunmuş gibi bozmadan yararlanırlar. Böylece, aynı mahkemece ve aynı kararla hükümlendirilen, eylemleri arasında bağlantı bulunan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçlar önlenmek istenmiştir.
Yargıtay’dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye mahkemesi, duruşma günü belirleyerek taraflara çağrı yapar. Duruşmaya gelen taraflara bozmaya karşı diyeceklerini sorar. Katılan, vekili ile sanık, müdafii çağrı kağıdı tebliğ olunmasına karşın duruşmaya gelmez veya dosyada bilinen adreslerine tebligat yapılamazsa yokluklarında duruşma sürdürülerek dava bitirilir. Ancak, sanığa verilecek ceza bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise, müdafii duruşmaya gelip görüşünü bildirmiş olsa bile, sanığın mahkemece (doğrudan veya istinabe yoluyla) dinlenmesi zorunludur.
Yargıtay ceza dairesinin bozma kararına karşı bölge adliye mahkemesinin direnme hakkı vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen karara uymak zorunludur.
Hüküm yalnız sanık, müdafii veya eşi, yasal temsilcisi ile bunların vekilleri tarafından veya onun yararına Cumhuriyet savcısınca temyiz edilmişse, yeniden verilecek ceza, önceden verilmiş cezadan daha ağır olamaz.
CMK ya göre temyiz edilemeyen hükümler (CMK 286):
– İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılması kararı
– İlk derece mahkemelerinden verilen 5 yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları
– İlk derece mahkemelerinden verilen 5 yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları
– Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları
– Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları
– Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları
– 10 yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları
– Davanın düşmesine, ceza veirlmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusuna yer olamdığına dair kararlar
– Aynı hükümde cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları
– İstinaf mahkemesinin bozma kararı
Temyiz edilemez.
OLAĞANÜSTÜ YASA YOLLARI
- YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İTİRAZ YETKİSİ (Madde 308)
İstinaf kanun yolunun kabulüyle davanın gerek olay (maddi), gerekse hukuksal yönden bölge adliye mahkemesince gerektiğinde duruşma yenilenerek tartışılıp ilk derece mahkemesinin kararında varsa hatalar düzeltileceğinden; bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay kararlarına karşı karar düzeltme kurumuna Yasada yer verilmemiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ceza dairelerinin kararlarına karşı; kendiliğinden veya ilgililerin başvurusu üzerine, hükümlü aleyhine ilamın kendisine verilmesinden itibaren otuz gün içinde gerek maddi ve gerekse usul hukukuna ilişkin nedenlerle Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. İtiraz nedenlerinin açık ve gerekçesiyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerekir. Sanık yararına itirazda süre yoktur.
İlgililer itiraz yetkisini kullanması için doğrudan veya yerel ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları aracılığı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına başvurabilirler. Yerel ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları kendiliğinden istemde bulunabileceği gibi ilgililerin başvurusu üzerine de yazılı düşüncesini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına iletir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazda ileri sürülen nedenlerle bağlı olmaksızın kararı usul ve esas yönünden inceler. Sanık aleyhine itirazın süresinde yapılmadığını, konunun itiraz edilebilir olmadığını saptarsa usulden ret kararı verir. Süresinde ve itiraz edilebilir olduğunu belirlediğinde esastan inceleyip; itirazı yerinde bulmazsa esastan ret kararı verir. İtiraz yerinde görülürse özel daire kararını kaldırır ve Genel Kurulun kabul ettiği nedenlere dayalı olarak karar verir.
- YASA YARARINA BOZMA (Madde 309, 310)
Olağanüstü temyiz de denilen yasa yararına bozma yoluna, istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen ilk derece mahkemesi veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş bulunan bölge adliye mahkemesi kararlarındaki maddi veya usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilmesi için başvurulabilir.
Adalet Bakanı, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. Böylece yasanın eşit uygulanması ve (sanık aleyhine olmamak koşuluyla) hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk (yasa) yararına giderilmesi amaçlanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanınca bildirilen nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay ilgili ceza dairesine verir.
Yargıtay ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görmezse istemin reddine karar verir. Yerinde görürse karar veya hükmü bozar.
5271 sayılı Yasa, 1412 sayılı Yasa ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararıyla belirlenen “davayı sonuçlandıran hükmün Yargıtay’ca bozulması durumunda esas hükmü veren mahkemece yeniden duruşma açılamayacağı” biçimindeki uygulamayı kısmen değiştiren düzenlemeye yer vermiştir.
Buna göre, bozma;
(1) Davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme gerekli araştırma ve incelemeyi yapar, buna göre karar verir.
(2) Bir hükme ilişkin olup; (a) Mahkumiyet hükmünün davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma, kısıtlama sonucunu doğurmuş usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hakim veya mahkeme yeniden yargılama yapar ve yargılama sonucuna göre, önceki mahkumiyetten daha ağır olmamak koşuluyla hüküm kurar. (b) Davanın esasını çözen, ancak mahkumiyet dışında kalan hükümlere ilişkin ise, aleyhe sonuç doğurmaz ve yeniden yargılama yapmayı gerektirmez. (c) Eğer hükümlünün cezasının kaldırılması veya daha hafif cezanın verilmesi gerekiyorsa Yargıtay bu konuda doğrudan karar verir.
5271 sayılı Yasayla getiren bir yenilik de şudur; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmündeki cezanın kaldırılması veya hükümlüye daha hafif bir ceza verilmesi gerektiğini, Adalet Bakanının yaptığı başvuru dışında doğrudan veya uyarı üzerine öğrendiğinde yasa yararına kendiliğinden Yargıtay ilgili ceza dairesine başvurabilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu yetkiyi, Adalet Bakanının aynı konuda bir isteminin bulunmaması koşulu ve cezanın kaldırılması veya daha az bir cezanın verilmesinin gerekmesi haliyle sınırlı olarak kullanabilir.
Yasa yararına başvuru üzerine verilen bozma kararlarına karşı direnilemez.
.YARGILAMANIN YENİLENMESİ (Madde 311-323)
Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş hükümlere karışı kabul edilmiş olağanüstü bir yasa yoludur. Bu yolla hükümlerdeki maddi soruna ilişkin fiili hataların giderilebilmesine olanak sağlanmıştır.
Hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi nedenleri 311. maddenin 1. fıkrasında altı bent halinde gösterilmiştir:
Madde 311 – (1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:
a)Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.
b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.
c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.
d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.
e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.
f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.
(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.
Bu kapsamda (f) bendiyle; “ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” hali de yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak benimsenmiş, yargılamanın yenilenmesi isteğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 4. 2. 2003 tarihinde kesinleşmiş kararları ile bu tarihten sonra yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında ve kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülebileceği kabul edilmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi istemi hükmün infazını kendiliğinden engellemez. İsteği karara bağlaşacak mahkeme sunulan neden ve yeni kanıtlara göre hemen veya aşamalardaki gelişmeleri değerlendirerek; infazın geri bırakılmasına, başlanmışsa durdurulmasına karar verebilir.
- maddenin 1. fıkrasının (f) bendindeki durum dışında hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi süre koşuluna bağlanmamıştır. İlk beş bentteki nedenlerle cezanın yerine getirilmesinden ve hükümlünün ölümünden sonra da istemde bulunulabilir. Ölenin eşi, üstsoyu, altsoyu, ve kardeşleri birlikte veya bireysel olarak yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilirler.
Cumhuriyet savcısı hükümlü yararına yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabileceği gibi Adalet Bakanı da ölenin eşi, alt veya üstsoyu ve kardeşinin olmaması durumunda yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilir.
5271 sayılı Yasa, sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenlerini sınırlandırmış, yalnızca; (a) duruşmada sanığın veya hükümlünün yararına kullanılan ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliğinin anlaşılması, (b) hükme katılmış hakimlerden birinin, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir cezayla hükümlülüğünü gerektirecek nitelikte sanık veya hükümlü yararına olarak görevini yerine getirmekte kusurlu bulunması, (c) sanığın beraat ettikten sonra suça ilişkin olarak hakim önünde güvenilir nitelikte ikrarda bulunması hallerinde; istenebileceğini kabul etmiştir.
Eylem ve niteliği değişmedikçe, yasa maddesinde öngörülen alt ve üst sınırlar içinde yer alan cezanın değiştirilmesi (artırılması veya eksiltilmesi) için yargılamanın yenilenmesi istemi kabul edilemez. Ayrıca, yargılamanın yenilenmesi kesinleşmiş hükümler hakkında kabul edilmiş olduğundan, hükme karşı başvurulabilecek veya hatanın giderilmesini sağlayacak başka yasa yolları varsa yargılamanın yenilenmesi istenemez.
Bir suç iddiasına dayandırılan yargılamanın yenilenmesi istemi ancak; (a) bu eylemden dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunması, (b) aynı eylemle ilgili olarak mahkumiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli kanıt bulunmaması dışında başka bir nedenle soruşturmaya başlanmamış veya soruşturma veya kovuşturmaya devam edilememiş olması, hallerinde kabul edilebilir. Ancak, eylem hakkında 311. madenden 1. fıkrasının (e) bendinde açıklanan biçimde yeni olaylar ve kanıtlar varsa bu madde uygulanmaz.
Yasa yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır. Yargılamanın yenilenmesi istemini içeren başvuruda, buna ilişkin yasal nedenler ve kanıtların belirtilmesi zorunludur.
Yargılamanın yenilenmesi hükmü veren mahkemeden istenir. Hükmün istinaf, temyiz yollarına başvurulmadan veya bölge adliye mahkemesi, Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleşmiş olması arasında fark yoktur. Hükmü ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay ceza dairesinin verdiği hal dışında, temyiz isteminin esastan reddi veya 303. madde uyarınca davanın esasına hükmolunması durumlarında da başvurunun hükmü veren mahkemeye yapılması gerekir. Ancak, Yasanın 23. maddesinin 3. fıkrası gereğince yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hakim, aynı işte görev alamaz.
Bu olağanüstü yasa yolunun birinci aşamasını; yenileme isteminin kabule değer olup olmadığını belirlemek için yapılacak inceleme oluşturur. İstemin kabule değer olup olmadığına duruşma açılmaksızın dosya üzerinden karar verilir. Yargılamanın yenilenmesi başvurusu; buna hakkı olmayan kişi tarafından yapılmışsa, hak sahibi yasada belirtilen şekle uymamışsa, yargılamanın yenilenmesini gerektirecek yasal hiçbir neden gösterilmemişse veya gösterilen nedenler Yasada sınırlı olarak sayılanlardan değilse, neden gösterilmiş ancak bunu doğrulayacak kanıtlar açıklanmamışsa, mahkemece istem kabule değer olmadığından ret olunur.
Mahkemece yenileme isteğinin kabule değer olduğuna karar verilirse, istem yedi gün içinde diyeceklerini bildirmesi için Cumhuriyet savcısı ile ilgili tarafa tebliğ edilir. Bu kararlara karşı itiraz yolu açıktır.
Mahkemenin yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olduğuna ilişkin kararı kesinleştiğinde; soruşturmaya ilişkin hükümler çerçevesinde kanıtların toplanması ve bunların esassız olup olmadıklarının değerlendirildiği bu yasa yolunun ikinci aşamasına geçilir.
Mahkeme bu aşamada her türlü kanıtı kendisi toplayabileceği gibi bunu naip hakim veya istinabe olunan mahkeme aracılığıyla da yapabilir. Kanıtlar toplandıktan, her türlü soruşturma ve araştırma yapılıp tamamlandıktan sonra Cumhuriyet savcısı ve hakkında hüküm kurulmuş kişiden yedi gün içinde görüş ve düşüncelerini bildirmeleri istenir.
Yargılamanın yenilenmesi isteminde sunulan kanıtlar ileri sürülen iddiaları yeterince doğrulamıyorsa, hükmün dayandığı önceki kanıtların inandırıcılığını ortadan kaldırmıyorsa veya önceki hükme hiçbir etkisi olmadığı saptanırsa, yargılamanın yenilenmesi istemi esassız olması nedeniyle ret edilir.
Mahkeme soruşturma ve araştırmalar ışığında yargılamanın yenilenmesi istemini esaslı ve kabul edilebilir bulursa, yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına karar verir. İtiraz yolu açık olan bu karar duruşma açılmaksızın verilir.
Yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına karar verilmekle bu olağanüstü yasa yolunun üçüncü aşamasına ulaşılır ve kural olarak duruşma yapılarak sonuçlandırılır.
Yasanın 322. maddesi bu kuralın istisnasını oluşturan halleri göstermekte ve düzenlemektedir; (a) Hükümlü ölmüşse mahkeme duruşma yapmaz. Toplanmış olan veya gerekli görerek toplayacağı kanıtları değerlendirerek, istem yerindeyse hükümlün beraatına, değilse yargılamanın yenilenmesi isteğinin reddine karar verir. (b) Hükümlünün ölümü dışında eldeki kanıtlar, yeni kanıt toplamaya gerek olmaksızın derhal beraata karar verilebilecek nitelik ve açıklıkta ise, Cumhuriyet savcısının uygun görüş bildirmesi koşuluyla duruşma yapılmaksızın beraat kararı verilebilir. Mahkeme beraat kararıyla birlikte önceki hükmün iptaline de karar verir.
Cumhuriyet savcısı uygun görüş bildirmediği takdirde duruşma açılmalıdır.
Yeniden yapılacak ve ilkinden ayrı ve bağımsız olan duruşma sonunda; önceki hükmün doğru olduğu kanısına ulaşan mahkeme önceki hükmün onaylanmasına karar verir. Önceki hükmün hatalı olduğu sonucuna ulaşırsa ilk hükmün iptaline karar verir ve yeniden hüküm kurar. Yargılamanın yenilenmesi hükümlü yararına istenmişse, yeniden verilecek hükümdeki ceza, önceki hükümdeki cezadan ağır olamaz. Duruşma sonunda verilen hükme karşı yasa yolları açıktır.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusunda bulunan isterse, önceki hükmün iptaline ilişkin karar, gideri Devlet Hazinesinden karşılanarak Resmi Gazete ve mahkemenin uygun göreceği diğer gazetelerde ilan olunur.
Yargılamanın yenilenmesinin mutlaka istek üzerine yapılması gerekmektedir. Bir başka anlatımla mahkeme re’sen yargılamanın yenilenmesi yoluna gidemez.Hükümlü yargılamanın yenilenmesini talep edebilir. Hükmün infaz edilmiş olması veya hükümlünün ölümü, yargılamanın yenilenmesine engel değildir (CMK m.313/1). Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 313. maddesinin 2. ve 3. fıkrasına göre; hükümlü ölmüşse, eşi, üst soyu, altsoyu ve kardeşleri, şayet bu kişiler mevcut değilse Adalet Bakanı yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunabilir. Adalet Bakanının yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunması istisnai bir haldir. Bakan sadece yargılamanın lehe yenilenmesini isteyebilir. Hükümlü kendi lehine yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilir. Hükümlünün kendi aleyhine yargılamanın yenilenmesini isteme hakkı yoktur. Beraat eden sanık ise gerek kendi lehine gerek kendi aleyhine muhakemenin yenilenmesini isteyemez. Kanun yollarına başvurma hakkındaki genel hükümler, yargılamanın yenilenmesi istemi hakkında da uygulanır (CMK m.317/1). Buna göre, kanun yollarına başvuru hakkını düzenleyen CMK m.260 vd. maddeleri sanık veya hükümlünün hayatta olması halinde yargılamanın yenilenmesine başvurabilecek kişiler bakımından da uygulanacaktır. Cumhuriyet savcısı hükümlünün hem lehine hem de aleyhine yargılamanın yenilenmesini talep edebilir (CMK m.260). Müdafi de hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesini isteyebilir. Müdafinin mahkeme tarafından tayin edilmiş olması ya da hükümlü tarafından seçilmiş olması arasında fark yoktur. Ancak bunun için müdafinin başvurusunun hükümlünün açık arzusuna aykırı olmaması gerekmektedir. Hükümlünün yasal temsilcisi ve eşi de hükümlünün lehine olmak üzere yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilir (CMK m.262). CMK m.242 ve m.260 uyarınca katılan veya ceza muhakemesi sırasında katılma isteği karara bağlanmış ya da reddedilmiş olanlarla katılan sıfatını alabilecek nitelikte suçtan zarar görenler de kanun yollarına başvurabileceğinden mağdur, suçtan zarar gören gerçek veya tüzel kişi, sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesini talep edebilir. Malen sorumlu olanlar ve malı müsadere edilen üçüncü kişiler ise, sanık ya da hükümlü lehine veya aleyhine yargılamanın yenilenmesi başvurusunda bulunabilirler.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusu kural olarak herhangi bir süre sınırlamasına tabi tutulmamıştır. Kesin hükmün adli hata içerdiğinin ne zaman ortaya çıkacağını bilmek mümkün olmadığından yargılamanın yenilenmesi başvurusunun herhangi bir süreyle sınırlandırılmaması isabetli olmuştur. Yargılamanın yenilenmesi süre bakımından dava zamanaşımına tabi olsa da hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesi başvurusu süreye tabi değildir. Yargılamanın yenilenmesi başvurularının süreye tabi olmaması kuralının istisnasını AİHM kararlarına dayanan başvurular oluşturmaktadır. CMK’nın 311. maddesinin 1. fıkrasının f bendinde yer alan AİHM kararları nedeniyle yargılamanın yenilenmesi talebinde süre sınırı, AİHM kararlarının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıldır. Bu süre hak düşürücü süredir. CMK’nın 317. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yargılamanın yenilenmesi istemi bunun yasal nedenleri ile delillerini de içermelidir. Yargılamanın yenilenmesi talebi kural olarak hükmü veren mahkemeye yapılmalıdır. Temyiz yargılaması yapmış olan Yargıtay hakimlerinin suç teşkil eden görev kusuru yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak ileri sürülmüşse, istisnai olarak yetkili makam CMK m.318/2 uyarınca Yargıtay’ın ilgili dairesidir. CMK m.303 gereğince Yargıtayca davanın esasına hükmedilerek hukuka aykırılığın düzeltildiği hallerde, yani Yargıtay’ın hüküm kurduğu hallerde, Yargıtay hakimlerinin suç teşkil eden görev kusuru yenileme nedeni yapılmışsa yetkili makam hükmü kuran Yargıtay dairesidir. İstem yazılı olarak yapılmalıdır. Yargılamanın yenilenmesi istemini içeren dilekçede yenilenme nedenleri ve bu konudaki deliller gösterilmelidir (CMK m.317/2). Ancak, yargılamanın yenilenmesi davası ilk hükmü veren hakim tarafından görülemez. (CMK m.23/3). Bir hakimin kendi kararı karşısında objektif kal-ması zor olduğundan yargılamanın yenilenmesi halinde önceki yargılamada görev yapan hakimin aynı işte görev alamamasına yönelik bu düzenleme yerindedir. Bu düzenlemedeki amaç, yargılamanın yenilenmesine karar verecek olan makamın da, bu karar sonrasında yargılamayı yapacak olan makamın da hiçbir önyargısı olmaksızın davaya bakmasını sağlamaktır. Şayet başvuruda bulunan kişi tutuklu ise, zabıt katibine ya da tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne kendi beyanıyla veya bu beyanını içeren dilekçe ile başvurabilir. Bu başvuru ilgili deftere kaydedilerek başvuruya ilişkin tutanağın bir örneği başvuruda bulunana verilir. Daha sonra tutanak ve dilekçe derhal ilgili mahkemeye gönderilir (CMK m.263). CMK m.316’ya göre, yenileme nedeninin bir suç olması halinde, yenileme istemi ancak bu suçtan dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü verilmiş olması halinde ya da mahkumiyeti gerektirecek nitelikte kuvvetli delil bulunmaması dışında bir nedenle ceza soruşturmasına başlanamamış veya sürdürülmemişse kabul edilmektedir. Mahkeme yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olup olmadığına karar verir. Yargılamanın yenilenmesi kanun yoluna yalnızca bir kere başvurulacaktır diye bir kural yoktur. Yargılamanın yenilenmesi istemi reddedilirse, yeni bir sebeple tekrar yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunmak mümkündür. Burada önemli olan husus, hükümlünün lehine veya aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin varlığı ve yeni nedenlerin ortaya çıkmasıdır. Ancak her yeni başvurunun dayandığı nedenin önceki başvuruda belirtilenden farklı olması gerekmektedir.
Yargılamanın yenilenmesi davasının açılması, hatalı olduğu iddia edilen hükmün infazını ertelemez. Ancak mahkemenin infazın geri bırakılmasına ya da durdurulmasına karar vermesi mümkündür (CMK m.312). Bu konuda mahkemenin takdir yetkisi mevcuttur. Mahkeme infazın geri bırakılması veya durdurulması kararını derhal verilebileceği gibi, yenileme muhakemesinin evrelerinde de verebilir. Yargılamanın yenilenmesi kişinin hükümlülük sıfatını etkilemez, sadece infaza ara verme sebebidir. Yargılamanın yenilenmesi başvurusu üzerine infazın geriye bırakılması veya durdurulması veyahut infazın geri bırakılmaması ya da durdurulmaması kararlarına karşı itiraz yoluna gidilemez. Nitekim hangi hallerde yargılamanın yenilenmesi kararlarıyla ile ilgili olarak itiraz yoluna başvurulacağı CMK’nın 319. ve 321. maddelerinde düzenlenmiştir. Belirtilen maddelerde infazın durdurulması ya da ertelenmesi kararlarına karşı itiraz hali yer almamaktadır. Yasada yapılacak bir değişiklikle, adli hata içeren kesin hükümlerin infazıyla hükümlülerin mağduriyetinin önüne geçilebilmesi için veya tam tersine infazın geri bırakılması halinde hükümlünün kaçmasının önlenmesi amacına yönelik olarak yargılamanın yenilenmesi başvurusunun değerlendirilmesi aşamasında mahkeme tarafından verilen infazın durdurulması ya da geri bırakılması kararlarına karşı itiraz yolunun tanınması yararlı olacaktır.
a. Sahte belge kullanılmış olması Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması yargılamanın hükümlü lehine yenilenme sebeplerindendir (CMK m.311/1-a). Burada sahte belgeden bahsedebilmek için suç teşkil eden sahteliğin bulunmasının aranması gerektiği öğretide savunulmaktadır. Sahte belge kullanılması nedeniyle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesi için mutlaka belgede sahtecilik suçuna konu olabilen bir nesnenin bulunması gerekli olmayıp, belgede sahtecilik suçunun oluşması açısından belge sayılmayan nesnelerin varlığı halinde de yargılamanın yenilenmesi mümkündür. Aksi görüşün kabulü, sahte belge kullanılması nedeniyle yargılamanın yenilenmesi olanağını kanunda öngörülmeyen nedenlere dayanmak suretiyle sınırlandırmanın yolunu açabilecek niteliktedir. İleri sürülen belge, tek başına ya da diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde önceki hükmün hukuka aykırılığına yol açabilecekse, bu sebeple yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edilmelidir. Sahte belge kullanılmış olduğunun anlaşılması sebebine dayanılarak yargılamanın hükümlünün lehine yenilenmesi için, söz konusu belge duruşmada kullanılmalı ve hükmü etkilemelidir. Öğretide, soruşturma evresinde kolluk tarafından görülen fakat yargılamanın ileri aşamalarında yok olan bir belgenin kolluğun ifadesi doğrultusunda hükme esas teşkil edebileceği örneğinde olduğu gibi, duruşmada kullanılmayan fakat hükme esas olabilecek belgelerin bulunmasının mümkün olması sebebiyle yasada yer alan bu düzenlemenin sakıncalı sonuçlar doğurabileceği belirtilmiştir. Bu durumda belgenin hükmü etkilediği tespit edilse bile duruşmada incelenip incelenmediğinin de araştırılması gerekmektedir. Bu görüşe karşılık başka bir görüş ise, duruşmada kullanılmayan belgenin hükme etkisi olmayacağından belgenin hem duruşmada kullanılmasını hem de hükmü etkilemesini aramanın gereksiz olacağını, sahte belgenin sadece hükme etki etmesini aramanın yeterli olduğunu ifade etmektedir. Duruşmada incelenmeyen bir belgenin hükmü etkilemesi hukuka aykırı olacaktır. Sahte belgenin sanığın ya da hükümlünün haberi olmadan hazırlanması lehe yargılamanın yenilenmesi nedeni, şayet sanık veya hükümlü sahte belgeden haberdarsa ya da bizzat sahte belgeyi kendisi hazırlamışsa bu durum da aleyhe yargılamanın yenilenmesi nedenidir. Bu sebeple sahte belgenin duruşmada incelenmesine ek olarak, sahte belge kullanılmasının hükümlünün lehine mi yoksa aleyhine mi kullanıldığının tespit edilebilmesi için hükme etkisinin de ayrıca mahkeme tarafından duruşmada değerlendirilmesi gerekir. Şayet belge sahte değilse, sadece belgenin içeriği gerçeği yansıtmıyorsa yasanın açık hükmü karşısında sahte belge kullanılması nedeniyle yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz. Bu durumda yeni delil ve olaylara dayanarak yargılamanın lehe yenilenmesi yoluna gidilebilirse de, aleyhe yenilenme talep edilemez.
b. Yalancı tanıklık ya da gerçeğe aykırı bilirkişilik yapılmış olması 1412 sayılı CMUK’ta muhakemenin yenilenmesinin ortak nedenlerinden olan bu neden 5271 sayılı CMK’da aleyhe yargılama nedenleri arasında düzenlenmeyerek sadece lehe yargılamanın yenilenmesi nedenleri arasında yer almaktadır. Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğunun veya oy verdiğinin anlaşılması yargılamanın lehe yenilenme nedenidir (CMK m.311/1-b). Yargılamanın bu sebeple yenilenebilmesi için tanık ya da bilirkişinin yeminle dinlenmiş olması gerekmektedir. Öğretide bu durum haklı olarak eleştirilmiştir. Tanıkların yeminle dinlenilmesi kuralının istisnaları yani hangi hallerde yeminsiz tanık dinlenebileceği CMK m.50 ve m.51’de yer almaktadır. Yeminsiz dinlenen tanıkların da verdikleri ifadelerde hükmü etkileyebilecek adli hatalara sebebiyet vermeleri mümkünken, yargılamanın yenilenme sebeplerini sadece yemin vererek dinlenmiş tanıklarla sınırlı tutmak hakkaniyete aykırı sonuçlara yol açabilecektir. Belirtilen bu sebepte bilirkişiler bakımından yalan beyanda bulunmak da yargılamanın yenilenmesi nedeni sayılmaktadır. Ceza Muhakemesi Hukuku’nda kural olarak kıyas yapmak mümkün olduğundan tercümanlar da kıyas yoluyla bu hükme girebilecektir.Burada önemli olan gerçeğe aykırı olarak tanıklık veya bilirkişilik ya da tercümanlık yapılmış olması ve bunun da hükmü etkilemiş olmasıdır. Bir başka ifadeyle bu yenileme nedeninin söz konusu olabilmesi için tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılmalıdır. Yalan tanıklığın ya da gerçeğe aykırı bilirkişi raporunun hükme etki etmediği hallerde yargılamanın yenilenmesi olanağı yoktur.
c. Hakimin görevini ifa ederken suç işlemesi Hükme katılmış olan hakimlerden birinin, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkumiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmesi hali de yargılamanın lehe yenilenmesine sebep olmaktadır (CMK m.311/1-c). Görevini ifa ederken suç işleyen kişi hükme katılmış olan hakimdir. Yasada belirtilen bu sebepte hakimlerin bir görev suçu işlemiş olması aranmaktadır. Hakimlerin işlediği disiplin suçları bu kapsamda değerlendirilmemektedir. Hakim tarafından işlenen suçun hükmü etkilemesi aranmamaktadır. Hakimin suç işlediği gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilmesi için ya suç işleyen hakim hakkında kesinleşmiş mahkumiyet hükmü bulunmalı ya da mahkumiyet hükmünün, delil yetersizliğinden başka bir nedenle verilmemiş oldu- ğu anlaşılmalıdır. Yasada hakimin kusuruna hükümlünün neden olmaması gerektiği de açıkça ifade edildiğinden muhakemenin bu sebeple lehe yenilenebilmesi, suça bizzat hükümlü tarafından sebebiyet verilmemesine bağlıdır.
d. Dayanak hükmün ortadan kalkması Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da, bu hükmün kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılması CMK m.311/1-d uyarınca yargılamanın lehe yenilenmesinin bir başka nedenidir. Söz konusu yargılamanın lehe yenilenmesi nedeni için yasada öncelikle bir hukuk mahkemesi hükmü- nün bulunması aranmaktadır. Ceza mahkemesi hükmünün dayanağını bir hukuk mahkemesi hükmü gerçekleştirmelidir. Bunun için de ceza mahkemesi hükmü ile hukuk mahkemesi hükmü arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Bu da ya ceza davasında hukuk mahkemesinin kesinleşmiş hükmünün delil olarak kullanılmasıyla ya da hukuk mahkemesi hükmü için bekletici sorun kararı vermek suretiyle alınan kararın ceza hükmüne dayanak yapılmasıyla veyahut hukuk mahkemesi hükmünü ortadan kaldıran yeni hükmün ceza hukuku açısından sonuç doğuran bir hukuki durumu değiştirmesiyle gerçekleşmektedir. Yasada belirtildiği üzere, hukuk mahkemesince verilen hüküm bir başka hüküm ile ortadan kaldırılmış olmalıdır. Bu nedene dayanarak yargılamanın yenilenebilmesi için diğer hükmün kesinleşmiş bir hüküm olması şarttır. Bir başka anlatımla ceza mahkemesi hükmünün dayanağını oluşturan hukuk mahkemesi hükmünü kaldıran karar kesinleşmelidir.
e. Yeni olay veya yeni delilin bulunması Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunların yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte olması yargılamanın bir diğer lehe yenilenme nedenidir (CMK m.311/1-e). Yeni delil veya yeni olay (vakıa), mahkumun sadece beraat etmesini değil, daha hafif bir suç işlediğini ve bu sebeple daha az ceza ile cezalandırılması gerektiğini ortaya koyuyorsa yargılamanın yenilenmesi nedenidir. Sadece yeni delil ve olayların varlığı halinde yargılamanın lehe yenilenmesi bu sebebe dayanabilir. Yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında bunlar tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır. CMK m.311’de mahkemeye sunulan delillerin veya vakıaların yeni olması aranmaktadır. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil mahkum tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın “yeni” olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra gelmiş olmasıyla bağlantılı değildir. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da yeni sayılır. Bir olayın yargılama sırasında kullanılmış bir delile ilişkin olması da yeniliği etkilememektedir. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken dikkate alınmayan her türlü olgu ve delil de yeni sayılmaktadır. Daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından inandırıcı bulunmadığı için değerlendirme dışı tutularak dikkate alınmayan delil ve olgular yeni değildir. Buradaki yenilikten anlaşılması gereken taraf bakımından değil, mahkeme bakımından olay ya da delinin yeni olmasıdır. Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan, dikkate alınmayan ya da değerlendirilmeyen deliller yeni delil veya olay kapsamında değerlendirilmektedir. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip olan içerikteki yeniliktir Yasada yeni deliller veya olaylar ifadesi yer alsa da bu şartın gerçekleştiğinin kabulü için tek bir olay ya da delilin varlığı yeterli görülmektedir. Yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda önemli de olması gerekmektedir. Yeni delil veya olayın, tek başına veya daha önceki delillerle beraber değerlendirildiğinde hükümlünün beraatini veya hükümlü hakkında daha az ceza içeren normun uygulanmasını gerektirmesi öğretide “önemlilik şartı” olarak adlandırılmaktadır.
f. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konuya ilişkin karar vermesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının iç hukukta dört temel etkisi vardır. 1- İnsan hakları ihlallerine yol açan sebep bir kanun ise, bunun değiştirilmesi ve kaldırılması, 2- İnsan hakları ihlallerine yol açan sebep idari bir uygulama ise, bunun düzeltilmesi, 3- Tazminat, 4- Yargılamanın yenilenmesi. AİHS’ne taraf olan devletler, AİHM’nin kararlarının gereği olarak iç hukuklarında yasal düzenlemeler yaparak yargılamanın yenilenmesine iç hukuklarında işlerlik kazandırabilirler. Türk mahkemeleri tarafından verilen ceza hükmünün, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin veya eki Protokolleri’nin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi durumu, yargılamanın lehe yenilenme nedenini oluşturmaktadır. Belirtilen bu nedene dayanılarak sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi kanun yoluna başvurulamaz. CMK m.311/1-f uyarınca bu sebebe dayanılarak yargılamanın yenilenmesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde istenebilir. Bir yıllık süre hak düşürücü süre olduğundan süresinden sonra yapılan başvuruların kabul edilmemesi gerekmektedir. Bu sebebe dayanarak yargılamanın lehe yenilenebilmesi için öncelikle AİHM tarafından verilmiş ve kesinleşmiş esasa ilişkin bir kararın varlığı gereklidir. AİHM’nin kararının kesinleşmiş olması şarttır. Ayrıca AİHM’nin kararlarında ceza hükmünün AİHS’nin veya Sözleşme’nin eki Protokoller’in ihlali suretiyle verildiğinin tespit edilmiş olması gerekmektedir. CMK m.311’de öngörülen bu düzenleme yürürlükten kalkan CMUK m.327/a’ya göre farklılık göstermektedir. CMUK m.327/a’ya dayanarak yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesi için ceza hükmünün AİHS’ne veya eki Protokolleri’ne yönelik olarak aykırılığa dayanması koşulu aranmadığı halde, CMK m.311/1-f uyarınca yargılamanın lehe yenilenme nedeni olabilmesi için AİHS veya eki Protokolleri’ne yönelik aykırılığın yargılamanın yenilenmesi yoluyla giderilebilecek olması aranmaktadır. Tespit edilen ihlal karşılığında AİHM m.41 veya iç hukukumuz gereğince başvurana tazminat ödenmiş olması, bu sebebe dayanarak yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurmaya engel değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan düzenlemeye göre, sadece ihlal kararı ile yetinilmeyip hükmün bu aykırılığa dayandığının AİHM’nin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olması ölçütünün kabul edilmiş olması sebebiyle bundan sonraki yargılamanın yenilenmesi taleplerinde incelemede bulunacak ilk hükme katılmamış hakim, AİHM kararının söz konusu kararını inceleyerek hükmün tespit edilen aykırılığa dayanıp dayanmadığını belirleyecektir.
g-Sanığın ikrarı Aleyhe yargılamanın yenilenmesi nedenleri, beraat etmiş bir sanıkla da ilgili olabileceğinden, yasada sadece hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesinden değil, sanık aleyhine de yargılamanın yenilenmesinden bahsedilmektedir. Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hakim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunması da yargılamanın bir diğer aleyhe yenilenme nedenidir (CMK m.314/1-c). CMK’daki bu düzenleme ile yürürlükten kalkan CMUK’un ilgili hükmü arasında fark vardır. CMUK m.330/4’te sanığın beraat ettikten sonraki ikrarın hakim önünde olması koşulu aranmıyordu. İkrar herhangi bir ikrar olabilmekteydi. CMK’da ise ikrarın “hakim önünde ve güvenilir nitelikte olmasını” şart koşmaktadır. Sanığın kollukta veya yargılamanın tarafı olan savcılık makamı önündeki ikrarının sanığın iradesini sakatlayacak yöntemlerle alınarak hukuka aykırı delil vasfını kazandırabilecek olması ihtimali böylelikle engellenmiş olmaktadır. Sanık beraat ettikten sonra bile kolluk tarafından ya da savcılık makamı tarafından sanığın beraat ettiği suçla ilgili olarak ikrarının alınması amacıyla sorgulanmasının önüne geçilmiş olduğundan bu düzenleme, kesin hükmün konusunu oluşturan fiillerden dolayı sanık hakkında ikinci defa yargılama yapılamayacağı yönündeki “ne bis in idem ilkesi” ile de uyumludur. Yasadaki açık düzenleme uyarınca hakim önündeki ikrar, sadece beraat kararı verilmişse göz önüne alınacaktır. Bu ikrarın beraat hükmünün kesinleşmesinden sonra yapılması gerekmektedir. Mahkumiyetten sonra daha ağır bir cezanın verilmesi sonucunu doğuracak ikrar, yargılamanın yenilenmesi nedeni değildir. Bu ikrarın suçun hukuki niteliğini değiştirmesi sonucunu doğurması durumunda yenilenme nedeni teşkil etmesi mümkündür. Ceza Muhakemesi Hukuku’nda kural olarak kıyas yapılabilirse de, Ceza Muhakemesi Hukuku’nda da yasallık ilkesini bir sonucu olarak, istisnai hükümlerin söz konusu olması durumunda kıyas yapılamaz. İstisnai nitelikteki hükümlerin sadece düzenlendikleri kişi ya da durumlar hakkında uygulanması gerektiğinden, ceza verilmesine yer olmadığı kararına karşı yargılamanın aleyhe yenilenmesi yoluna gidilemez. İkrar, iştirak halinde işlenen suçlarda diğer suç ortaklarına sirayet etmez. Sadece ikrarda bulunan kişi açısından etkili olmaktadır. Bu yenileme nedeninin uygulanabilmesi için gerekli olan bir diğer şart da, ikrarı sanığın yapmış olmasıdır. Sanık dışındaki kişilerin ikrarına dayanılarak yargılamanın aleyhe yenilenmesi yoluna gidilemez. Sanık dışındaki kişilerin suçlarının ikrarı halinde yeni delil ve olay sebebine dayanılarak hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir. Sanığın ikrarının yargılamanın aleyhe yenilenmesi nedeni olabilmesi, ikrarın güvenilir olması halinde mümkündür. İkrarın güvenilirliği kararını, yargılamanın yenilenmesi başvurusunu inceleyen mahkeme vermektedir. Yenileme başvurusunu alan mahkeme, ikrarın kişinin özgür iradesine dayanıp dayanmadığını da belirlemelidir.
YARGILAMANIN YENİLENMESİNİN KABUL EDİLMEYECEĞİ HALLER
Yargılamanın yenilenmesi sebepleri ve bu talebin kabulüne ilişkin sebepler Yasa’da tek tek sayılmıştır. Yargılamanın yenilenmesi nedenleri Yasa’da açık olarak belirlendiğinden bu nedenler genişletilemez. Yargılamanın yenilenmesinin caiz olmadığı yargılamanın lehe ve aleyhe yenilenmesi bakımından ortak nitelikte olması mümkün, fakat şart olmayan genel engeller ayrıca CMK m.315’te düzenlenmiştir.CMK m.315/1’de kanunun aynı maddesinde yer almış sınır içinde olmak üzere, cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesinin kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Mahkemenin takdir yetkisine dayanarak Yasa ile çizilmiş olan sınırlar arasında belirlediği cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesi kabul edilmemektedir. Böylelikle belirlediği cezalardaki mahkemenin takdir hataları önemsiz sayılmaktadır. Öğretide “kanunun aynı maddesi” ifadesinin yanıltıcı olduğu, bu ifadenin “kanunun aynı hükmü” şeklinde anlaşılması gerektiği, böylelikle aynı madde içinde geçen iki bent ya da fıkranın farklı hüküm olarak değerlendirilebileceğine imkân tanınabileceği haklı olarak ifade edilmiştir. Yargılamanın yenilenmesinin kabul edilemeyeceği bir diğer hal de, hatanın giderilmesini sağlayacak başka bir yol olmasıdır. Hatanın giderilmesini sağlayacak bir başka yolun mevcut olması halinde, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyeceği CMK m.315/2 ile hükme bağlanmıştır. Adli hatanın giderilmesi, olağan kanun yollarına başvurmak suretiyle ya da diğer olağanüstü kanun yollarına başvurarak mümkün olabiliyorsa artık yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilerek sonuca ulaşılamayacaktır. AİHM’ne bireysel başvuruda bulunulması, hatanın giderilmesini sağlayacak bir yol olmadığından, bu halde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabilir.
Yargılamanın yenilenmesi talebi kural olarak hükmü veren mahkemeye sunulur (CMK m.318/1). CMK’nın 303. maddesi gereğince, Yargıtay’ın doğrudan hüküm kurduğu hallerde de yargılamanın yenilenmesi istemi hükmü vermiş olan mahkemeye yani Yargıtay ilgili Dairesi’ne ya da Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na sunulmaktadır. Bu mahkeme, yapmış olduğu inceleme sonunda istemin kabule değer olup olmadığına karar verir. Yargılamanın kabule değer olup olmadığına dair olan karar duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden verilmektedir (CMK m.318/3). Başvurunun görevli mahkemeye yapılıp yapılmadığı, yargılamanın yenilenmesi başvurusunda bulunulan kararın yenilemeye konu bir karar olup olmadığı ve başvuruda bulunanın başvuruda bulunma hakkına sahip olup olmadığı, hükmü veren mahkeme tarafından ilk etapta değerlendirilecek olan başvurunun şekil açısından incelenmesinin kapsamındaki hususlardır. Yargılamanın yenilenmesi talebini usul bakımından inceleyen mahkeme, oluştuğu iddia edilen yenileme nedenlerinin var olup olmadığını ve delillerin doğruluğunu tartışamadığı gibi ayrıca başvuruda belirlenenler dışında bir yenileme nedeninin bulunup bulunmadığını da araştıramaz. Yargılamanın yenilenmesi talebi, kanunda belirtilen şekilde yapılmamışsa veya yargılamanın yenilenmesini gerektirecek hiçbir yasal neden gösterilememişse ya da yargılamanın yenilenmesi sebeplerini doğrulayacak deliller açıklanmamışsa, bu istem kabule değer görülmeyerek reddedilir (CMK m.319/1). Aksi halde ise yargılamanın yenilenmesi talebi kabul edilir. Bu karara karşı CMK’nın 319. maddesinin 3. fıkrası uyarınca itiraz yolu açıktır. Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hakim, aynı işte görev alamaz. Hatta yargılamanın yenilenmesi davasına konu kararı veren hakim ile, yenileme talebinin reddi ya da kabulü kararı veren hakim de aynı olmamalıdır. Yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmesi halinde, yedi gün içinde talep hakkında diyeceklerini bildirmeleri için ilgili tarafa ve Cumhuriyet savcısına tebligat yapılır (CMK m.319/2).
Gerek yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi gerekse kabulü kararına karşı CMK m.321/3 uyarınca itiraz yoluna başvurulabilir. Mahkeme tarafından talebin kabul edildiği tarihten itibaren fiile ilişkin zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar (TCK m.66/5).Yargılamanın yenilenmesi kural olarak duruşma yapılması suretiyle olur. Yargılamanın yenilenmesi durumunda yapılacak duruşmanın usulüne ilişkin Yasa’da açık bir hüküm yoktur. Bu duruşma önceki duruşmanın devamı niteliğinde olmadığından, duruşmayla ilgili olarak Yasa’daki hükümlerin tümü burada da uygulanmalıdır. Yeniden yapılan duruşma sonunda mahkeme, ya önceki hükmü onaylar ya da hükmü iptal ederek dava hakkında yeniden hüküm verebilir (CMK m.323/1).Yargılamanın yenilenmesine karar verildikten sonra yargılama yenilendiğinde mahkeme bu safhada yenileme sebepleriyle bağlı değildir. Önceki hüküm henüz kalkmamış olsa da, önceki hükmün kalkıp kalkmamasına karar vermek için yeni bir yargılama yapılmasına karar verilmiş olduğundan, ilk defa yargılama yapılıyormuş gibi hareket edilecektir. Öte yandan mahkeme yargılamanın yenilenmesi başvurusunda ileri sürülen neden ve delillerle bağlı olmadığından gerek gördüğü tüm konularda delil araştırmasına da girişebilmektedir.
Aleyhe değiştirme yasağı (reformatio in peius) uyarınca yargılamanın yenilenmesi istemi, hükümlünün lehine yapılmışsa, yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş cezadan daha ağır bir cezayı içeremez (CMK m.323/2).
Yargılamanın yenilenmesine ve duruşma açılmasına karar verilmiş olsa bile, istisnai bazı durumlarda yenileme istemi duruşma yapılmadan da incelenebilir. Hükümlü ölmüşse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın gerekli delilleri topladıktan sonra hükümlünün beraatine veya yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verir (CMK m.322/1). Bunun dışındaki durumlarda da mahkeme bu hususta yeterli delil olması halinde, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra, duruşma yapmaksızın hükümlünün derhal beraatine karar verir. Mahkeme beraat kararı ile birlikte önceki hükmün ortadan kaldırılmasına da karar verir (CMK m.322/2,3).
İdari yargıda kanun yolları