Haciz yolu ile takip
30 Kasım 2015GÖREVİ İHMAL VE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇLARI
4 Aralık 2015Avukatın müvekkiliyle ihtilaf halinde başının ağrımaması için dikkat etmesi gereken en önemli kurallardan biri de ödemeye yaparken müvekkilin elinden alması gereken ibranamedir.
İbraname neler içermelidir ?
Türkiye Barolar Birliği Disiplin kurulu ile Yargıtay Hukuk Genel kurulunun iki önemli kararı bu konuda önemli ipuçuları içermektedir.
TBB Disiplin kurulu kararında “taraflar arasındaki ilişki vekâlet ilişkisi olup, karşılıklı güvene dayandığı gibi, birbirlerine karşı saygılı ve dürüst ve iyiniyet kurallarına uygun davranmalıdırlar. Davalı vekil olarak hesap verirken de güven, iyiniyet kurallarına uygun davranmalıdır. Bu nedenle verdiği hesabında açık, anlaşılabilir, güvenilebilir olması gerekir. Vekilin verdiği hesabı müvekkil tasvip ederken sonucundan emin olmadığı bazı tazminat taleplerinden vazgeçtiğinin farkında olduğunun kanıtlanması gerekir. Tasvibin ve ondan çıkarılan ibra sonucunun mutlak butlan sebepleri ve irade bozukluğu dolayısı ile hükümsüz olduğunu müvekkilin ileri sürmesi mümkündür. (Prof Dr. Haluk Tandoğan Borçlar Hukuk Özel borç ilişkileri (cilt 2 sayfa 301)Davalı vekilin dayandığı ibraname bu açıklamalar doğrultusunda incelendiğinde, güven verici gerekli açıklıkta, anlaşılabilir değildir. Bir defa vekilin ne miktar para tahsil ettiği, ne kadar masraf, vekâlet ücreti kesip davacıya ne miktar ödediği belli olmadığı gibi, davacının bunları bildiği hususu da kanıtlanmamıştır. Öyle olunca böyle bir ibranameye itibar edilemez. Davalı avukat tahsil ettiği paranın ne kadar olduğunu, bu paradan ne şekilde ve miktarda davacıya ödediğini ispat etmek zorundadır. ” diyerek avukatın gerek meslek kuralları gerekse avukatlık kanunun özel hükümlerinden dolayı avukatın sunacağı ibranameye özel bir tanım getirmiştir. Buna göre müvekkile ödeme yaparken yapılan tahsilatın miktarı, kesintilerin ne olduğu, alınan ücretin miktarı ve müvekkile yapılan ödemenin miktarı kalem kalem gösterilmek zorundadır.Yine İbraname üzerine sonradan eklenecek tüm açıklamaların müvekkil tarafından paraf edilmiş olması gerekmektedir.
Müvekkilden alınan ibranamede miktar yoksa o zaman yandınız demektir. Ondan sonrası işiniz YEMİNE kalır !
T.C.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2007/828
Karar No:2007/818
MAHKEMESİ : Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/03/2007
NUMARASI : 2007/7-2007/62
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 22. Hukuk Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.12.2005 gün ve 2005/6-432 sayılı kararın incelenmesi taraflar vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 27.11.2006 gün ve 2006/12701-15675 sayılı ilamı ile, (…Davacı, davalının avukatı olduğunu, vekili olarak açıp neticelendirdiği davası sonucu verilen karar Ankara 7. icra Müdürlüğünün 2002/3587 sayılı dosyası ile takibe koyduğunu, borçludan 18.211.000.000 lira tahsil ettiğini bildirip avukatlık ücretini kestikten sonra kendisine 17.000.000.000 lira ödeyip ibraname aldığını, ancak daha sonra davalının icradan 27.788.250.000 lira tahsil ettiğini öğrendiğini bildirip eksik ödenen 9.577.250.000 liranın işlemiş 1.436.550.000 lira faiziyle ve dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı, icradan 27.658.250.000 lira tahsil edip, davacıya 22.000.000.000 lira ödeyip ibra aldığını, kalan kısmını hak etiği ücretine karşılık kestiğini, davacının pek çok davasını takip edip masraflarını da kendisinin yaptığını bildirerek davanın reddini savunmuş, karşı davasında da; davacının vekili olarak takip edip sonuçlandırdığı dava ve icra takiplerinde hiçbir kusuru olmadığı halde kendisini Cumhuriyet Savcılığına, Maliyeye şikayet etiği gibi haksız olarak azil etiğini bundan da üzüntü duyduğunu bildirip 5.000.000.000 TL. manevi tazminat ile ödenmeyen bakiye 1.577.270.000 lira ücret alacağının tahsilini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, karşı davada ise 719.920.000 lira bakiye ücret alacağı ile 5.000.000.000 lira manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı karşı davalının temyizi üzerine dairemizce temyiz edenin diğer itirazlarının red edilerek, karar manevi tazminat şartları oluşmadığından reddi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Bu kez her iki taraf karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Temyiz ilamında belirtilen gerektirici nedenler karşısında ve özellikle davacı karşı davalının temyiz talebi karşı davayı da kapsadığı gibi, harçta yatırıldığı anlaşıldığından, davalı karşı davacının maddi hatanın düzeltilmesi talebini içeren ve dairemizce karar düzeltme talebi olarak değerlendirilen itirazlarına göre davalı karşı davacının karar düzeltme taleplerinin reddi gerekir.
2-Taraflar arasıdaki ilişki vekalet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, yasal dayanağı BK. 386 ve devamı maddeleridir. Vekil, vekil edenin talimatı doğrultusunda ve iyi bir surette vekaleti ifa ile mükelleftir. (BK.389-390 md.) Vekil müvekkilinin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve bu cihetten dolayı her nam ile olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye ve zimmetinde kalan paranın da faizini vermeye mecburdur. (BK.392 md.) Müvekkilinde, vekilin vekalet görevini ifa ederken yaptığı masrafları vermesi, vekilin üstlendiği borçlardan onu kurtarması ve vekilin ücretini ödemesi gerekir. (BK. 394, md.).
Dosya kapsamından davalı-karşı davacı avukatın, davacı-karşı davalının vekili olarak Ankara 7. icra Müdürlüğünün 2002/358 sayılı dosyasından 12.1.2004 tarihinde 27.788.250.000 lira aldığı, vekil edenine bir miktar ödeme yaptığı, 13.1.2004 tarihli ibranameyi aldığı, daha sonra davacı-karşı davalı tarafından 24.1.2004 tarihinde vekillikten azil edildiği, Cumhuriyet Savcılığına, Baroya, maliyeye eksik ödeme yaptığından bahisle şikayet edildiği hususları taraflar arasında çekişmesiz olduğu gibi dosya kapsamı ile de sabittir. Davacı-karşı davalı vekil eden, vekili olan davalı-karşı davacının icra dosyasından aldığı paranın hesabını vermediği ve kendisine eksik olarak 17.000.000.000 lira ödediği iddiası ile bu davayı açmıştır. Davalı-karşı davacı, ise, davacıya önce 18.000.000.000 lira daha sonra da 4.000.000.000 lira olmak üzere 22.000.000.000 lira ödeme yaptığını, kalan kısmı ise yaptığı masraflar ile vekalet ücreti alacağına karşılık tuttuğunu ve ödemediğini, ücreti vekalet alacağından doğan bakiye alacağı da olduğunu savunup, karşı dava açmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için davalı-karşı davacı avukatın öncelikle yasaya uygun şekilde vekil edenine hesap verdiğini ve ödeme yaptığını kanıtlaması gerekir. Davalı-karşı davacı bu savunmasını ispat için 13.1.2004 tarihli ibranameye dayanmıştır. Bu ibranamede, icra dosyasından ne miktar para çekildiği, ibra edene ne miktar ödeme yapıldığı, kesilen paranın miktarı ve ne için kesildiği hususlarında hangi bir açıklama bulunmamaktadır. İbraname altına verilen “vekil eden iş sahibine 18.250.000.000 lira ödeyip,5.000.000.000 lira avukat uhdesinde kaldığını, bu 5.000.000.000 liradan 4.000.000.000 liranın 20.1.2004 tarihinde vekil edene ödendiğine” dair şerhlerin ibranamenin düzenlenmesinden daha sonraki tarihlerde yazıldığı ve altlarındaki imzaların davalı-karşı davacı avukatın eşine ait olduğu, davalı-karşı davacı avukatın 23.3.2005 tarihli layihası ve 27.5.2004 tarihli Ankara Barosu başkanlığına verdiği dilekçesinde açıkça belirtildiğinden, bu şerhler altında iş sahibinin imzası bulunmadığından, ibranameyi veren davacı-karşı davalıyı bağlamaz. Bu haliyle ibraname davalı-karşı davacının iddia ve savunmasını doğrulamaya yeterli değildir. Bu nedenlerle ibranameye itibar edilemez. Davacı-karşı davalı 19.7.2005 tarihli layihasında önce 13.250.000.000 lira, tüm beyanlarında da daha sonra 4.000.000.000 lira olmak üzere kendisine yapıldığını kabul ettiği 17.250.000.000 lira dışında ödeme yaptığını, davalı-karşı davacı başkaca bir delil getirip isbat edememiştir. Yine davalı-karşı davacı 22.000.000.000 lira ödeme yaptığını iddia etmesine rağmen, mahkemenin yapılan ödemeyi 22.250.000.000 lira olarak kabul etmesi de doğru değildir. Davalı-karşı davacı, 17.250.000.000 liradan fazla ve iddia ettiği miktarda ödeme yaptığını ibraz ettiği delillerle kanıtlayamamış ise de, cevap layihası ve karşı dava dilekçesinde yemin deliline dayandığı anlaşıldığından davalı-karşı davacıya karşı tarafa yaptığı ödemenin miktarı konusunda yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun olarak asıl dava ve karşı dava hakkında karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle delillerin takdirinde hata yapılarak, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle de bozulması gerekirken, zuhulen bu hususun gözden kaçırıldığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacı-karşı davalının karar düzeltme talebi kabul edilmeli ve dairemiz kararı, eski bozma sebebine ilaveten bu nedenle de bozulmalıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı-karşı davalı T. U.vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, davalı-karşı davacının 22.000.000.000 TL. ödediğini savunmuş ve fakat davacı-karşı davalının 17.250.000.000 TL. aldığını ileri sürmüş olmasına, bu iki rakam arasındaki farkı oluşturan 4.750.000.000 TL.nin ödendiğini yazılı belge ile kanıtlayamayan davalı-karşı davacının, bu miktar ödeme yönünden karşı tarafa yemin teklif etme hakkına sahip bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı-karşı davalı Turhan Uslu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DİSİPLİN KURULU KARARI
T. 03.01.2015
E. 2014/747
K. 2015/13
Ne miktar para tahsil edildiği, ne kadar masraf, vekâlet ücreti kesip davacıya ne miktar ödendiği belli olmayan ibranameye itibar edilemez.
(Av. Yas 34,134 TBB Mes. Kur. 3, 4)
İtirazın süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü;
Şikâyetçinin 15.10.2012 havale tarihi ile Baro Başkanlığına verdiği dilekçe ile şikâyetli avukatlara dava ve icra takiplerine bakmak üzere vekâletname verdiğini, bu nedenle masraf ve ücreti vekâlet ödediğini, şikâyetli avukatların icradan tahsilât yaptıkları halde kendisine herhangi bir ödemede bulunmadıklarını, açılan dava ve icra takipleri ile ilgili bilgi vermediklerini, istediğinde kendisini terslediklerini, bunun üzerine kendilerini azlettiğini, haklarında gerekli işlemin yapılmasını istemiştir.
Şikâyetli avukatlar, vekilleri vasıtası ile yaptıkları savunmada atılı suçlamaları kabul etmediklerini, şikâyetçiden 6.500,00 TL teminat ve 1.000,00 TL masraf adı altında herhangi bir para almadıklarını, adına … İl Müdürlüğü’ne dava açıp kazandıklarını, Vergi Dairesi’nden paranın tahsilinde ücretin alınacağı kararlaştırıldığı halde, dava ile ilgili kendisinden ücret almadıklarını, tahsil edilen parayı kendisine ödediklerini buna dair şikâyetçiden ibraname aldıklarını, şikâyetçinin marketlerden alacağı ile ilgili olarak icra takipleri başlattıklarını, borçlusu F.N. ve M.I. olan dosyalardan yaptıkları tahsilâtları da kendisine ödediklerini, buna dair de yazılı belgenin mevcut olduğunu, bir başka takibe yapılan itiraz üzerine … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde itirazın iptali davası açtıklarında şikâyetçi tarafından kendilerine azilname gönderildiğini, iddiaların doğru olmadığını savunmuştur.
İtirazlarında ise; eski savunma ve beyanları tekrarla, Disiplin Kurulunca dosyaya sundukları ibranamenin “İbraname” olmadığına ilişkin değerlendirmenin haksız olduğunu, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün uygulaması ve birçok kararında avukatlarca düzenlenen ibranamelerde şikâyete konu dosyalara ilişkin dosya numaraları ve taraf isimlerinin ibranamede belirtilmiş olması ve iddianamenin o dosyaya yönelik tüm hak ve alacaklara ilişkin olması durumunda ibranamede miktar belirtilmesinin gerekli olmadığı yönünde olduğunu, şikâyetçinin de ibraname altındaki imzayı kabul etmesi karşısında ibranamenin hukuken geçersizliğinden senet ve delil niteliğinde olmadığından bahsedilemeyeceğini belirtip, haklarında verilen kararların kaldırılmasını talep etmişlerdir.
… Barosu Yönetim Kurulu 2012/ 129 E 2013/ 97 K. sayılı ve 27.08.2013 tarihli kararında; avukat mesleğin gerektirdiği özen ve sadakate uymak zorundadır, miktarı gösterilmeyen “İbraname” ibraname olmadığı gibi senet, delil niteliğine de sahip değildir. Uyuşmazlığı çözmez avukat mesleki bilgisi ile bunu bilir yada bilmesi gerekir, buna rağmen miktarı yazılı olmayan ibraname düzenleyen şikâyetli avukatların Meslek Kuralları ihlali yaptığı açıktır, gerekçesi ile kovuşturma açılmasına karar vermiş, Disiplin Kurulu da aynı gerekçelerle Av. Kanunu 34., 134.,T.B.B.Meslek Kuralları 3. ve 4. maddeleri gereğince Av. M.D.hakkında Uyarma, sicilinde kesinleşmiş uyarma cezası bulunan Av E.D.için kınama cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Dosyanın incelenmesinde; şikâyetli avukatlar tarafından dosyaya sunulan fotokopi ibranamede “… 1. İcra Müd. 2012/ 428 ve 2012/ 429 E. sayılı dosyalardan kaynaklanan alacağın tamamını tüm ferileri ile birlikte Av. E.D.’dan aldım. Ayrıca Tarım İl Müdürlüğü ile ilgili dosyada Vergi Dairesi tarafından yatırılan paramı da teslim aldım. İş bu dosyalar ile ilgili Av. E.– M. D.’ın gayrikabil rücu ibra ederim.” sözlerinin yazılı olduğu H.İ.K.ismi altında imza bulunduğu görülmüştür.
Disiplin Kurulu’nca yapılan duruşmada ve 26.07.2013 havale tarihli cevabında, şikâyetçi ibraz edilen ibraname altında bulunan imzanın kendisine ait olduğunu, ancak üzerindeki yazıların sonradan doldurulduğunu, F.N. isimli kişiden 3.300,00 TL alacağı için yapılan takip sonrası ilk taksit tutarının 1.100,00 TL kendisine ödendiğini, bu nedenle bir kâğıda imza attığını, ibranamenin aslının ibraz edilmediğini savunmuştur. Dosya içinde ibranamenin aslı bulunamamıştır. Ancak Disiplin Kurulu’nun 28.02.2014 tarihli oturumunda şikâyet edilenler vekili tarafından 20.02.2014 havale tarihli dilekçe ile birlikte ibraname aslının dosyaya ibraz edildiğinin yazılı olduğu görüldü. Disiplin Kurulunca yapılan kovuşturmada, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne teminat olarak yatırılan 6.000,00 TL’lik İş Bankasına ait teminat mektubunun, şikâyetli Avukat M.D.’ın gayrinakti kredisinden verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Şikâyetli avukatlardan E.D.’ın sicil özetinde 26.04.2011 tarihinde kesinleşen uyarma, 01.04.2013 tarihinde kesinleşen uyarma, 04.10.2013 tarihinde kesinleşen kınama ve 18.07.2014 tarihinde kesinleşen kınama cezalarının bulunduğu görülmüştür.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 19.11.2008 gün ve 2008/4706 Esas, 2008/13838 Karar sayılı kararında “Davalının dayandığı ibranamede, kamulaştırma bedelinin artırılması davası sonucu, icra müdürlüğünün 2002/3515 esas sayılı dosyası ile icraya konulup tahsil edilen paranın tamamının asıl alacak, faiz, teminat vs. tüm alacağın davacı tarafından alındığı belirtilmektedir.
Yukarıda açıklandığı gibi taraflar arasındaki ilişki vekâlet ilişkisi olup, karşılıklı güvene dayandığı gibi, birbirlerine karşı saygılı ve dürüst ve iyiniyet kurallarına uygun davranmalıdırlar. Davalı vekil olarak hesap verirken de güven, iyiniyet kurallarına uygun davranmalıdır. Bu nedenle verdiği hesabında açık, anlaşılabilir, güvenilebilir olması gerekir. Vekilin verdiği hesabı müvekkil tasvip ederken sonucundan emin olmadığı bazı tazminat taleplerinden vazgeçtiğinin farkında olduğunun kanıtlanması gerekir. Tasvibin ve ondan çıkarılan ibra sonucunun mutlak butlan sebepleri ve irade bozukluğu dolayısı ile hükümsüz olduğunu müvekkilin ileri sürmesi mümkündür. (Prof Dr. Haluk Tandoğan Borçlar Hukuk Özel borç ilişkileri (cilt 2 sayfa 301)
Davalı vekilin dayandığı ibraname bu açıklamalar doğrultusunda incelendiğinde, güven verici gerekli açıklıkta, anlaşılabilir değildir. Bir defa vekilin ne miktar para tahsil ettiği, ne kadar masraf, vekâlet ücreti kesip davacıya ne miktar ödediği belli olmadığı gibi, davacının bunları bildiği hususu da kanıtlanmamıştır. Öyle olunca böyle bir ibranameye itibar edilemez. Davalı avukat tahsil ettiği paranın ne kadar olduğunu, bu paradan ne şekilde ve miktarda davacıya ödediğini ispat etmek zorundadır. Davalı ibraz ettiği delillerle tahsil ettiği kamulaştırma bedelinin ve davacıdan aldığı masraf avanslarının hesabını vermemiş paranın tamamını ödediğini kanıtlayamamıştır. Ne vaki davalı sair delil demek suretiyle yemin deliline dayanmıştır. Mahkemece, davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” sözlerinin yazılı olduğu, ibranamenin geçerli olabilmesi için rakamsal açıklama yapılmış olmasının zorunlu bulunduğu dile getirilmektedir.
Avukatlık Yasasının 34. maddesinde “ Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve T.B.B.’nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Avukatlık Yasasının 134. maddesinde “Avukatlık onuruna, düzen ve gerekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”
T.B.B. Meslek Kuralları 3. maddesinde “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”
T.B.B. Meslek Kuralları 4. maddesinde “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat, özel yaşantısında da buna özenmekle yükümlüdür.”
T.B.B. Meslek Kuralları 43. maddesinde “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir. Müvekkille ilgili bir hesap varsa, uygun surelerde durum yazıyla bildirilir.” hükümlerini içermektedir.
Şikayetli avukatın savunma delili olarak sunduğu ibraname Yasanın aradığı koşuları taşımadığı, tartışmaya açık ve güven ilkesine aykırı olduğu gibi bu ibraname tahsilatla ilgili gerekli açıklama yapılmadığı, hesabın tam verilmediğini de göstermekte olduğundan Baro Disiplin Kurulunca yapılan hukuksal değerlendirme isabetlidir.
Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır.
Baro Disiplin Kurulu’nca eylemin disiplin suçu olduğuna ilişkin hukuksal değerlendirme isabetli Şikayetli avukat M.D. aleyhine itiraz olmadığından itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
Sonuç olarak Şikâyetli avukat M.D.ve Avukat E.D. vekilleri Avukat R.N.Y.’ın itirazının reddi ile;
1- … Barosu Disiplin Kurulu’nun Avukat M.D.’ın “Uyarma Cezası Verilmesine”, Avukat E.D.’ın “Kınama Cezası Verilmesine” ilişkin 25.07.2014 gün ve 2013/ 51 Esas 2014/ 15 Karar sayılı kararının ONANMASINA,
2-Kurulumuz kararın tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,
Oybirliğiyle karar verildi.
-
Alacak davalarında, WhatsApp ve benzeri elektronik ortamlardaki yazışmalar; belge ve delil niteliğindedir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi; 2017/1014 E., 2020/4488 K.)