6769 sayılı Sinai Mülkiyet Kanunu’nda Düzenlenen ”MARKA HAKKINA TECAVÜZ ve DİĞER MARKA SUÇLARI”; MARKA, İKTİBAS ve İLTİBAS KAVRAMLARI
23 Haziran 2023CEZA HUKUKUNDA ”DAVA” ve ”CEZA ZAMANAŞIMI” SÜRELERİ-KOŞULLARI
8 Ekim 2023Ceza Muhakemesi Kanunu md.2-j bendinde ;
Suçüstü:
- 1. İşlenmekte olan suçu,
- 2.Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
- 3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu ifade etmektedir.
A-İŞLENMEKTE OLAN SUÇ : (Kişiye Suç İşlerken Rastlanılması); İşlenmekte olan suçtan kasıt, failin kast etmiş olduğu fiili gerçekleştirmeye devam etmesi ve olay yerinden ayrılmadığı hali ifade eder. Suç faili daha yakalanamadığı gibi suçu işlediğini gösterecek eşya ve izlerle birlikte olay yerinden ayrılmamıştır. Örneğin, uyuşturucu madde satışı ihbarına araştırma maksatlı giden kolluk memurunun, şüpheli hareketler sergileyen iki kişiden birinin diğerine para-diğerinin ona başka bir şey verdiğini görmesi veya kocanın eşinin boynuna sokak ortasında bıçak dayadığına rastlanılması gibi.
B-HENÜZ İŞLENMİŞ OLAN FİİL İLE İŞLENMESİNDEN HEMEN SONRA TAKİP EDİLEREK YAKALANAN KİŞİNİN İŞLEDİĞİ SUÇ : Bu halde suçu işleyen kişi suç yerini terk etmiş ancak takip edilerek yakalanmıştır. Yakalanan kişinin suçu işlediğine dair esaslı belirtiler yer almaktadır. Suç işleyenin, suç işlerken veya suçu işledikten sonra takip edilen kişi olması gerekir. Örneğin hırsızın eve girdiğinin görülmesi ve akabinde kovalanarak yakalanması gibi.
C-FİİLİN PEK AZ ÖNCE İŞLENDİĞİNİ GÖSTEREN EŞYA VEYA DELİLLE YAKALANAN KİMSENİN İŞLEDİĞİ SUÇ : Fail suçu işlerken görülmemiştir ancak suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle birlikte yakalanmıştır. Failin; suç yerini terk etmiş olmasına rağmen, suçun az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle birlikte yakalanmış olması durumu, işlenmiş olan suçun yakalanan bu fail tarafından işlendiğine karine teşkil eder. Örneğin, bisikleti çalınan kişinin olaydan 10-15 dk sonra bisikletini bularak tanıması ve onu süren kişiyi yakalaması gibi.
SUÇÜSTÜ HALİNDE YAKALAMA, DURDURMA ve ARAMA KARARI :Suçüstü halinde herkesin veya kolluk güçlerinin yakalama ve durdurma yetkisi bulunmaktadır. Suçüstü halinde yazılı adli arama veya önleme araması kararına gerek bulunmamaktadır. Örneğin; kollukça yakalanan veya vatandaş tarafından yakalanarak kolluğa teslim edilen kişinin kaçması halinde, kişi takip edilerek yakalanabilir. Sürekli (sıcak) takip halinde yakalama yetkisi, kaçan kişinin yakalanmamak için saklanmış olduğu araç, konut veya işyerine girme yetkisi de vermektedir. Bu hallerde yakalama kararı veya emri alınması için yeterli zaman bulunmamaktadır. Suçüstü hallerinde şüphelinin kaçması veya hemen kimliğinin belirlenmesi imkânın olmadığı durumlarda herkesin yakalama yetkisi doğar. (YGAİAY md. 5/3). Bu kapsamdaki arama hem yakalama, hem de delil elde etme amaçlı yapılan aramalardır. Bu sebeple, sürekli (sıcak) takip sonucu kaçan kişiyi yakalamak için, kişinin saklandığı kendisine veya 3.herhangi bir şahsa ait olan araç, konut veya işyerine girmek ve bu yerde arama yapmak için adli veya idari mercilerden alınmış arama kararı veya emrin temin edilmesine gerek bulunmamaktadır. Suçüstü hallerinde, sürekli takip sırasında kaçan failin girmiş olduğu yerde bulunan kişilerin mal ve can güvenliğini korumak ve bu kişilere yardım etmek ve bu yerlere girmekle kolluk güçleri yükümlüdür. (PVSK m.1 ve 20) Mütemadi (sürekli-kesintisiz) suçlarda, örneğin silahlı terör örgütüne üye olma gibi, suçüstü halinin mevcut olduğu kabul edilir. (T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2019/9-312 K. 2019/514 T. 2.7.2019) Örgüt üyeliği (Terör veya Adi Suç Örgütü) suçu görev suçu değil şahsi suçtur. Kolluğun, yakaladığı kişi üzerinde kaba üst araması yapma ve şüphelinin şahsi eşyaları üzerinde dıştan el ile yoklama yetkisi bulunmaktadır. Suçüstü haline istinaden durdurulan ve sonrasında yakalanan kişinin üzerinde kaba üst araması veya kişisel eşyaları üzerinde dıştan el yoklaması için herhangi bir arama kararı gerekmemektedir. (Adlı-Önleme Arama ve Elkoyma, Hüsnü Aldemir, s. 143-166)
Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesine göre, “…. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz”. Birlikte bulunması gereken iki unsur; suçun ağır ceza mahkemesinin görev alanına giriyor olması ve suçüstü halidir. Örneğin, asliye ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçla ilgili suçüstü hali mevcut olsa dahi avukatın üzeri aranamaz. Arama yasağı; sadece elle dıştan veya içten elbiseye temasla, ceketi veya çantayı açtırmak veya ceplerde olanları dışarı çıkarttırmak suretiyle değil, avukatın üzerinin metal dedektörü, X-ray cihazı veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirilmesi suretiyle aranmasını da kapsar. Ancak Danıştay, avukatın metal dedektör, X-Ray ve benzeri güvenlik sitemlerinden geçirilme hususunda farklı görüşte olup, bu hallerde sır saklama yükümlülüğünün ihlal edilmediği ve mevzuata aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir. (Bkz. Danıştay 10. Daire 2016/14348 E.2021/3498 K, 22.06.2021 Tarih) Ancak bu karar bize göre açıkça hatalıdır şöyle ki, x-ray taraması gizli olan bir şeyi tespit etme/bulma niteliği taşıdığından açıkça arama işlemidir. Yasa’da avukatların aranma yasağına ilişkin düzenleme ile amaçlanan hedef sadece avukatların sır saklama yükümlülüğünün zedelenmemesi değil, aynı zamanda toplum nezdinde yargı mensubu ve yargı görevi icra edenlerin özel hayatlarına saygı ve mesleki saygınlıklarının korunmasıdır. Danıştay’ın bu kararıyla, sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmeyen veya ihlal etme ihtimali bulunmayan, avukatlara yönelik kolluğun diğer arama işlemleri de hukuka uygun olacakmış gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Bu ise yasa hükümlerinin açıkça yanlış yorumlanmasıdır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi, 2018/21866 İdris Taniş Başvuru No’lu 14.12.2022 tarihli kararında, adliye girişinde çantasını X-Ray cihazından geçirmeyerek hakkında idari para cezası tanzim edilen başvurucunun özel hayata saygı hakkı-suçta ve cezada kanunilik ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Danıştay 8. Dairesi, 12.11.2010 tarih, 2010/5626 E. ve 2010/6024 K. sayılı kararıyla avukatın, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzerinin aranamayacağını net bir şekilde ortaya koymuştur. Danıştay 10. Daire 18.01.2016 Tarih, 2015/2498 E.2016/210 K. ve 10. Daire 14.05.2015 Tarih, 2011/6931 E.2015/2307 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir. Bu sınır; Avukatlık Kanunu m.58, CMK md.130, Anayasa m.2, 13 ve 124’e aykırı olarak avukat aleyhine genişletilemez. Dolayısıyla yasa hükmünün önleme aramasını da kapsadığı açıktır. Örneğin kolluk, avukatın belinde kabarıklık olduğu, ruhsatsız silah bulundurabileceği gerekçesiyle, önleme arama kararı mevcut bulunsa dahi, avukat üzerinde kaba üst yoklaması yapamayacağı gibi aracını da arayamaz. Ancak dıştan bakıldığında görünür ve açık seçik olan suç unsurları açısından gizli olan bir şeyi bulma (;arama) söz konusu olmadığından, kolluk görevlileri, delillerin muhafazası için gerekli tedbirleri alarak C.Savcısına bildirecek ve gelen talimatlara göre işlem yapabilecektir. Aksi durumun zorlama yorumlarla kabulü halinde, adli arama açısından bile yasada öngörülen ağırlaştırılmış prosedüre rağmen, önleme arama kararına istinaden avukatın her uygulama noktasında aracının aranması sonucu çıkar ki, bu yasa maddesinin öngördüğü amaca doğrudan aykırıdır. Bunların dışında avukatın kimlik, ehliyet, ruhsat, trafikte iken alkol tespiti için durdurulması işlemi ve akabinde hakkında GBT uygulaması yapılması açısından hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Aynı kurallar 2802 sy. Kanun Md. 88 açık hükmü uyarınca, hakim ve savcılar için de geçerlidir. Soruşturma konusu suç, şüphelinin avukatlık mesleği ile ilgili değilse, avukatın konutu, baro temsilcisi ve Cumhuriyet savcısı hazır bulundurulmadan genel hükümlere göre aranabilir. (Yargıtay 16. Ceza Dairesi Karar : 2017/3341 Tarih: 21.03.2017)
Muhakeme engeli olan Yasama Dokunulmazlığı (Anayasa md.83/2), ceza muhakemesinin bazı işlemlerini, dokunulmazlığın kaldırılması şartına bağlar. Ceza mahkumiyetinin infazı, ister milletvekilliğinden önce başlamış ister henüz başlamamış olsun, milletvekilliğinin sona ermesine bırakılır. (Anayasa md.83/3) Dokunulmazlık milletvekili hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesini engeller. İnfaz üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır. İnfaz engeli olan dokunulmazlık meclis kararıyla kaldırılamaz, sadece milletvekilinin yeniden seçilememesi veya yasama dönemi bitmeden kişinin milletvekilliğinin sona ermesi durumunda kalkar. (Anayasa md.84) Mahkum olunan suç milletvekili seçilmeye engel bir suçsa, kesin hüküm meclis genel kuruluna bildirilmekle, milletvekilliği ve infaz engeli olan dokunulmazlık sona erer. Milletvekili seçilmeye engel teşkil etmeyen bir suçtan ötürü cezası infaz edilmekte iken kişinin milletvekili seçilmesi halinde, infaz ertelenecektir. Üyelik süresince zamanaşımı işlemeyecektir. Üyelik süresince milletvekili hakkında hazırlık soruşturması yürütülmesi, ikamet ve işyerinde arama yapılması veya tanık olarak dinlenmesi ise mümkündür. Tanıklık davetine uymayan milletvekili disiplin hapsine konulamaz. Yasama dokunulmazlığından yararlandığı sürece milletvekili tutulamaz, gözaltına alınamaz, sorgulanamaz ve yargılanamaz. Ancak bu durumun üç istisnası vardır;
- 1-Ağır Cezayı gerektiren suçüstü halinin bulunması
- 2-Seçimden önce soruşturmasına başlamış olmak şartıyla Anayasa m.14 teki durumların söz konusu olması
- 3-Meclis tarafından dokunulmazlığın kaldırılması.
Anayasa Mahkemesi 7245 sy Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu md.7/6 birinci cümlesini 22.03.2023 tarihinde 2020/59 E.2023/53 K. ilamıyla iptal etmiştir. İptal gerekçesinde Dıştan El İle Yoklamanın sınırlarının belirlenmediği ve bu şekildeki yetki ile zaafiyet yaratacağı belirtilmiştir. T.C. ANAYASA MAHKEMESİ Esas: 2020/59 Karar: 2023/53 Tarih : 22.03.2023 ; ”Kuralın gerekçesinde de belirtildiği üzere yoklama ve sıvazlama olarak da ifade edilen elle dıştan kontrol aramadan farklı bir kavram olup söz konusu işlemin arama boyutuna ulaşmaması gerekir. Bu itibarla elle kontrol (yoklama, sıvazlama) kişilerin üst ve eşyası ile araçları üzerinde amaç, kapsam ve süre itibarıyla aramaya göre daha sınırlı uygulanma imkânı sağlayan tedbir niteliğinde bir işlemdir (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §80).Anayasa’nın söz konusu maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı; bir yönüyle özel hayatın gizliliğinin korunmasını, başkalarının gözleri önüne serilmemesini, bir başka ifadeyle kişinin özel hayatında yaşananların yalnız kendisi veya dilediği kimseler tarafından bilinmesini isteme hakkını korurken diğer yönüyle resmî makamların özel hayata müdahale edememesini, yani kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesini güvence altına almaktadır (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §82). El ile dıştan kontrolün aramaya dönüşmemesi gerektiği dikkate alındığında bu konuda yapılacak düzenlemelerin, hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkeleri çerçevesinde elle kontrol (yoklama, sıvazlama) ve arama arasındaki sınırı ortaya koyacak nitelikte olması gerekmektedir. Aksi durumda çarşı ve mahalle bekçilerinin elle dıştan kontrol adı altında icra ettiği faaliyetlerin Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasındaki güvencelerden yoksun olarak arama tedbirine dönüşmesi söz konusu olabilir. Bu yönüyle çarşı ve mahalle bekçilerine elle dıştan kontrol yapma yetkisi tanıyan kuralın arama sonucunu doğuracak uygulamalara sebebiyet vermeyecek güvenceleri içermesi gerekir (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §84).Kişilerin üstünün ve eşyalarının el ile dıştan kontrolünün arama boyutuna ulaşmaması ve bunun sınırlarının objektif ölçütlerle tespit edilebilir nitelikte olması zorunludur. Kuralda durdurulan kişi üzerinde silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunmasıyla ilgili şüphenin varlığı hâlinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacıyla el ile dıştan kontrol dâhil gerekli tedbirler alınabileceği öngörülmekle birlikte gerekli tedbirlerin neler olduğu, yetkinin kapsam ve sınırları açık ve net olarak belirlenmemiştir. Bu itibarla kişilerin üstü ve eşyası üzerinde yapılacak elle kontrol faaliyeti ile arama arasındaki sınırın tespit edilmesi açısından kuralda belirsizlik bulunmaktadır. Diğer yandan tedbire konu araç, kişilerin üstü ve eşyasına göre elle kontrol uygulamasının klasik aramaya dönüşmesi açısından daha elverişli niteliktedir. Bu açıdan yapılacak düzenlemelerde araç üzerinde elle kontrolün ne şekilde uygulanacağı, aracın görünen ya da görünmeyen kısımlarına yönelik bir müdahalenin hangi ölçütlere göre arama boyutuna ulaşacağı ya da ulaşmayacağının açık olarak belirlenmesi gerekmektedir. Dava konusu kuralda, kişilerin araçlarında yapılacak elle kontrolün arama tedbiri boyutuna ulaşmasını önleyecek şekilde kapsam ve sınırlarının tespit edilmediği anlaşılmaktadır (AYM E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §85).Bu itibarla kural, hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesi çerçevesinde her durum ve koşulda objektif ve nesnel olarak uygulanabilir nitelikte açık ve net değildir. Bu açıdan kural, elle kontrol adı altında Anayasa’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen güvencelerden yoksun olarak arama kapsamındaki uygulamalara sebebiyet verecek ölçüde belirsizlik içermektedir. Ayrıca kural, idarece elle kontrolün amacı dışında keyfî bir şekilde uygulamasını engelleyecek yeterli güvenceleri sağlamamaktadır. Bu nedenle kuralla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen kişilerin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına getirilen sınırlamanın, öngörülebilir bir kanuni dayanağının bulunduğu söylenemez.”
Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiilî durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz. Polis, durdurduğu kişiye durdurma sebebini bildirir ve durdurma sebebine ilişkin sorular sorabilir; kimliğini veya bulundurulması gerekli diğer belgelerin ibraz edilmesini isteyebilir. Durdurma süresi, durdurma sebebine esas teşkil eden işlemin gerçekleştirilmesi için zorunlu olan süreden fazla olamaz. Durdurma sebebinin ortadan kalkması halinde kişilerin ve araçların ayrılmalarına izin verilir. Polis, durdurduğu kişi üzerinde veya aracında silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı halinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik gerekli tedbirleri alabilir. Bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez. (Ek cümleler: 27/3/2015-6638/1 md.) Ancak, el ile dıştan kontrol hariç, (İptal ibare: Anayasa Mahkemesinin 4/5/2017 tarihli ve E.: 2015/41, K.: 2017/98 sayılı Kararı ile)(…) Kolluk amirinin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Bu fıkra kapsamında yapılan araç aramalarına ilişkin olarak kişiye, arama gerekçesini de içeren bir belge verilir. Suçüstü halinde makul sebebin de ötesinde yeterli neden (suç işlenmesi) mevcut olduğundan, kolluğun ve herkesin şüpheli/şüphelileri durdurma ve sonrasında yakalama hak ve yetkisi bulunmaktadır. Durdurma işlemi icra edilmeden, yakalamanın gerçekleştirilmesi zaten olanaklı değildir.
- Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması veya toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları olmadığı sürece; kamuya açık olmayan ticari araçlarda, özel araçlarda, otel odasında (otel koridorları da dahil; bir kısım otel lobilerinin halka açık olduğu ancak otel koridorlarının ancak otelde kalan müşterilerin kullanımında olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır), işyeri ve ikamette veya yolcu otobüsünde şüphe üzerine kaba üst aramasının yapılabilmesi için C.Savcısından adli yazılı arama emri veya en azından önleme arama kararının bulunması zaruridir. Aksi halde elde edilen deliller hukuka aykırı olacaktır. Kaba üst araması yakalama yerinde yapılmalıdır. Yakalanan şahıs polis merkezine götürülerek kişinin kaba üst araması karakolda yapılamaz. Madde ticareti suçlarında, hakkında mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığı aşamada rızaen teslime rağmen, önleme veya adli arama kararı neticesinde suç unsurlarının zaten bulunabileceğinden hareketle sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması için, arama kararının o esnada mevcut olması gerekir. Sonrasında talep edilerek arama kararının temin edileceği ve suç unsurlarının zaten ele geçirileceği şeklinde bir yorumla sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığı kararı verilemez. Polisin şüpheliye ait şahsi eşyalarını dıştan elle kontrol yetkisi, 27.03.2015 tarih 5638 sayılı kanunla PVSK md 4A ya eklenmiş , 29.04.2016 tarih 29698 sayılı adli ve önleme aramaları yönetmeliğine de değişiklikle işlenmiştir. Bu tarihten önce polisin elle dıştan kontrol yetkisi bulunmamaktadır. Yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre yetkisiz şekilde yapılan arama işlemini sonraki tarihli yetkilendirmeye ilişkin usul kuralı geçerli hale getirmez. Usul kuralları yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ve sonraki tüm işlemlere derhal uygulanır.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin “durdurma ve kontrol işlemleri”ni düzenleyen 27. maddesinin ikinci fıkrası hükmünden de hareketle somut olayda tecrübesine dayanarak, içinde bulunduğu durumdan ve izlediği davranışlardan,
- a) bir suç veya kabahatin işlenmesini önlemek,
- b) suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,
- c) hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek veya
- d) kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek hususlarında kanaat elde ederse kişileri ve araçları durdurabilecektir. Somut olayda sayılan bu dört sebebin de bir arada bulunması gerekmemektedir. Bunlardan sadece birinin varlığı kuşkusuz yeterlidir.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği Md.8 : Karar alınmadan yapılacak arama ;
Madde 8 – Aşağıdaki hâllerde ayrıca bir arama emri ya da kararı aranmaz:
1 ) a) Hakkında tutuklama kararı veya yakalama emri veya zorla getirme kararı bulunan kişi ile ilgili gıyabî tutuklama kararı verilen kaçak yakalandığında üstünde, yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada,
b) Hâkim kararı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile veya kolluk tarafından doğrudan yakalanan kişinin, kendisine, başkalarına veya yakalama işlemini yapan kolluk görevlilerine zarar vermesini önlemek amacıyla yapılacak kaba üst aramasında,
c) Gözaltına alınan kişinin, nezarethaneye konmadan önce yapılan üst aramasında,
d) Herhangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kolluk güçlerinin elinden kaçmakta olan kişilerin veya işlenmekte olan veya henüz işlenmiş olan veya pek az önce işlendiğini gösteren belirtilerin olduğu suçun failinin yakalanması amacıyla takibi sırasında girdikleri araç, bina ve eklentilerinde yakalanması amacıyla yapılacak aramalarda,
e) (Değişik:RG-29/4/2016-29698) 1) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamında gümrük salonları ve gümrük kapılarında kaçak eşya sakladığından kuşkulanılan kişilerin üzeri, eşyası, yükleri ve araçlarının gümrük kontrolü amacıyla gümrük görevlilerince aranmasında,
2) 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 9 uncu maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında Gümrük Kanunu gereğince belirlenen kapı ve yollardan başka yerlerden girilmesi, çıkılması ve geçilmesi yasak olan gümrük bölgesinde rastlanacak kişi ve her nevi taşıma araçlarının yetkili memurlar tarafından durdurularak bu kişilerin eşya, yük ve üzerleri ile varsa taşıma araçlarının aranmasında,
f) 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24 üncü maddesindeki kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirme, 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli ve 26. ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası ile diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde yapılan aramalarda, toplum için veya kişiler bakımından hayatî tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla veya kapalı yerlerden gelen yardım çağrıları üzerine, konut, işyeri ve yerleşim yeri ile eklentilerine girmek için.
YARGITAY İÇTİHATLARI :
Emniyet görevlilerinin çıplak gözle bakıldığında içerisinde sigara olduğu anlaşılan şeffaf siyah bir poşet ile beklemekte olan sanığın yanına gittikleri, kimlik tespiti yapılan sanığın elindeki poşet kontrol edildiğinde, 70 adet gümrük kaçağı sigara bulunduğunun tespit edildiği, sanığın kaba üst araması yapıldığında ise gümrük kaçağı sigaralardan elde edilen paralar ve not kağıdının ele geçirildiği, 2559 sy PVSK EK Md.4 gereğince bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın delillere el koymak ve suçu tespit etmekle görevli ve yetkili kolluk mensuplarının, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenime göre, şüphelenilen şahsın yanına gidilmesi, kaçak sigaralar ile birlikte şahsın suçüstü yakalanmasının ; sanığa veya suça ilişkin önceden alınmış bir ihbar veya istihbari bilgi olmaksızın ilk defa işlenmekte olan suçu ifade ettiği, CMK Md 90/4, PVSK Md.13/1-A ve EK 6 maddeleri gereğince, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirlerin alınarak suç delillerinin muhafaza edildiği, olay hakkında C.Savcısına bilgi verildiği , verilen talimatlar doğrultusunda soruşturma işlemlerine başlanıldığı olayda, gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma anlamlarına gelen arama işlemi söz konusu olmadığından, suçüstü haline istinaden PVSK md.EK 6 ve AÖAY M.8 gereğince ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmamaktadır. (CGK,17.04.2018,2016/446-2018/166; CGK 23.05.2017, 2016/577-2017/292;CGK 06.11.2018, 2016/580-2018/508; CGK 06.11.2018, 2016/581-2018/505; CGK 18.06.2019, 2017/1150-2019/482 )
Olay günü İstanbul il Emniyet Müdürlüğü görevlilerince uyuşturucu madde ticaretine yönelik yapılan çalışmalarda, ilgili adres ve caddede uyuşturucu madde satıldığı bilgisinin elde edildiği, bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması sebebiyle doğruluğunun araştırılması amacıyla görevlilerce söz konusu bölgeye gidildiği, cadde üzerinde tertibat alındığı, cadde üzerinde tedirgin davranışlarda bulunan sanığın fark edilerek izlemeye alındığı, bir süre sonra sanığın yanına tanık…..” gelerek sanığa para verdiği, sanığın da cebinden çıkardığı bir şeyleri tanığa verdiğinin görülmesi üzerine tanığın takip edilerek durdurulduğu, tanık üzerinde yapılan kaba üst aramasında uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, tanığa maddeyi kimden aldığının sorulması üzerine sanığı eşkal ve giysilerini tarif ettiği, sanığın yakalanarak yapılan kaba üst aramasında 11 adet uyuşturucu maddenin ele geçtiği olayda, suçüstü hali mevcut olduğundan ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmamaktadır. (CGK 02.02.2017, 2016/1063-2017/7)
Oluşturulan kontrol ve uygulama noktasında minibüsün durdurulduğu, yapılan kontroller esnasında bir gün önce hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair ihbar alınan sanığın da araçta yer aldığının tespiti üzerine, mevcut önleme araması kararına istinaden arama yapılmak istenildiğinde arka yolcu koltuğu üzerinde büyük boy naylon poşet olduğunun görüldüğü, kime ait olduğunun sorulması üzerine sanığın kendisine ait olduğunu ifade ettiği, görevlilerce poşetin açılarak kontrol edilmesi üzerine suça konu esrarın ele geçirildiği olayda; gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma anlamlarına gelen arama işlemi bulunmadığı, ihbarda maddenin ne şekilde, ne zaman, hangi araçla ve güzergah kullanılarak nakledileceğine dair somut bir bilginin yer almadığı, bu nedenle sanık hakkında bir gün öncesinde yapılan ihbarın genel ve soyut nitelikte olduğu, başkaca emarelerle desteklenmediği, olayda yazılı adli arama kararının alınması gerektirecek durumun söz konusu olmadığı, ele geçirilen maddenin arka yolcu koltuğu üzerinde açıkta ve gözle görülür şekilde, miktarı itibariyle da kokusu ile algılanabilen nitelikte bulunduğu, olayda sulh ceza hakimliği tarafından verilmiş önleme arama kararının mevcut olduğu , suç delilleri ele geçirilerek muhafaza altına alındıktan sonra adli makamların haberdar edildiği, gelen talimatlar üzerine soruşturma işlemlerine başlanıldığı görülmektedir. Bu haliyle ayrıca yazılı adli arama kararı alınmasına gerek bulunmadığı gibi ele geçirilen suç unsurları hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiştir. (CGK 02.05.2019, 2016/458-2019/367)
Kolluk görevlilerinin uygulama yapacağı esnadan kaçan sanığın elinde bulunan bir kısım uyuşturucu maddeleri yere attığı, kovalamaca sonucunda sanığın yakalandığı, yapılan üst aramasında uyuşturucu madde kalıntılarının ele geçirildiği olayda suç üstü hali mevcuttur. (CGK 14.02.2017,2016/764-2017/63)
Kolluk görevlilerinin …plakalı araçla kaçak sigara getirileceği yönünde istihbari bilgiler alması üzerine ihbarda adı geçen aracı durdurdukları, usulüne uygun polis kimlikleri gösterilerek araçta ne olduğunun sorulduğu, aracı kullanan şüpheli şoför şahsın araçta kaçak sigara bulunduğunu beyan ederek, araç kapılarını ve bagajını rızasıyla açtığı, kaçak sigaraları kendi rızasıyla polis memurlarına teslim ettiği olayda, ihbar somut olmasına karşın suçüstü hali söz konusu olup ayrıca adli arama kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır. (7.CD.08.11.2022, 7879-15793)
‘C’ şahsının kaçak sigara işi yaptığını polis memurlarına söylemesi üzerine, müşteri kılığına giren kolluk görevlilerinin Nöbetçi C.Savcısına bilgi verilmeksizin , bu konuda alınan bir talimat da olmaksızın sanığın yanına gittikleri, bir karton prestige marka kaçak sigara istedikleri, sanığın tamam diyerek ayrıldığı bir süre sonra elinde bir karton sigara ile olay yerine gelmesi üzerine sivil görevlilerin polis tanıtma kartlarına göstererek sanığı yakaladığı, bu delilden hareketle sanığa sigaraları zulaladığı yeri göstermesini talep ettikleri, sanığın sigaraları ve içkileri depoladığı yeri polis memurlarına gösterdiği ve suç eşyalarının bu şekilde ele geçirildiği olayda, suçüstü hali söz konusu olmayıp, kolluk görevlilerinin suça teşviki söz konusudur, CMK md 119 ve devamı gereğince yazılı arama kararı da bulunmadığından ele geçirilen suç eşyaları hukuka aykırı usul ve yöntemle elde edilmiştir.( CGK 11.11.2021, 2019/7-526, 2021/556)
Jandarma ihbar hattına M.D.isimli şahsın Ç köyündeki kahvehanesinde kaçak sigara sattığına dair gelen somut ihbar üzerine, ihbar içeriği hakkında C.Savcısına bilgi verildiği, C.Savcısı tarafından adı geçen iş yeri çevresinde araştırma yapılması talimatı verdiğinin görüşme tutanağından anlaşıldığı, kolluk görevlilerinin sanığın işyerine gittikleri ve sanığa ihbar içeriğini anlattıktan sonra kahvehanede kaçak sigara bulunması halinde kendi rızasıyla teslim edip etmeyeceklerini sordukları, bunun üzerine sanığın işyerinde bulunan masanın 1.ve2. çekmecesinden çıkardığı 25 paket kaçak sigarayı kolluk görevlilerine teslim ettiği olayda; C.Savcısının iş yeri çevresinde araştırma yapılması yönündeki talimatının yazılı arama emri olarak nitelendirilemeyeceği, devletin kamu gücünü kullanan kolluk görevlilerinin karşısında direnme gücü bulunmayan sanığın bu aşamada gösterdiği rızanın hukuken geçerli olmayacağının kabülü gerektiği, bu nedenle ilk bakışta görülemeyecek şekilde sanığın iş yerinde bulunan masanın çekmecesinden ele geçen kaçak sigaraların yasak delil niteliğinde olduğu, olayda suçüstü halinin mevcut olmadığı, bu delillerin de hükme esas alınamayacağı açıktır. (CGK 25.05.2021, 2018/7-433-2021/213)
Suç şüphesi nedeniyle haklarında soruşturma başlatılan ve mahkemelerden alınan iletişim tespiti, dinlenmesi ve kayıt altına alınması kararları doğrultusunda takip edilmekte olan sanıklar E.Ç ve E.K. nın, gerçekleştirilen telefon görüşmelerinden 05.07.2011 tarihinde Küçükçekmece ilçesi, Atatürk mahallesi nehir sok no:3 sayılı yerde bulunan ikamete uyuşturucu madde getireceklerinin değerlendirilerek aynı gün saat 10.00 sıralarında bahsi geçen yere intikal eden kolluk görevlilerince gerekli tertibatın alınarak adı geçen şahısların beklenilmeye başlanıldığı, sanık E.K nın elinde turuncu renkli bir poşet bulunduğunun, aynı sokak içerisindeki no.3 sayılı bina önüne gelen sanıkların çevrelerini tedirgin şekilde kontrol ettiklerinin görülmesi üzerine görevlilerce yanlarına gidilip polis tanıtma kartlarının gösterilmesini takiben poşet içerisinde ne olduğunun sorulduğu, sanıkların tedirgin hareketler sergileyerek çeşitli cevaplar vermeleri üzerine poşet içerisinin aranması sonucunda 3 parça bez ve şeffaf naylona sarılı vaziyette suç konusu eroinin ele geçirildiği olayda; suç üstü halinin söz konusu olmadığı, failleri ve suç yeri belirli olduğu, suç şüphesinin oluştuğu bu aşamada adli yazılı arama kararının bulunmadığı açık olduğundan, ele geçirilen suç eşyaları hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olup, hükme esas alınamaz. (CGK 14.10.2021, 2018/20-232-2021/469)
Belirtilen tarihte narkotik suçlarla mücadele müdürlüğüne ”kel seydi” olarak tanınan ….ismindeki şahsın …..somut olarak belirtilen adreste eroin sattığı yönünde bilgi gelmesi üzerine, görevlilerce sanığın ikameti civarında tertibat alındığı, saat 06.30 sıralarında ikametinden çıkarak önündeki kaldırımda on dakika kadar bekleyip etrafı gözetleyen sanığın, fiziki takip yapmakta olan görevlileri fark edip, üzerinde bulundurulduğundan şüphe edilen uyuşturucu maddeleri yok edeceğinin değerlendirilmesi üzerine yanına gidildiği ve kaba üst araması yapıldığı, montunun sağ iç cebindeki sigara paketi içerisinde 8 paket eroinin ele geçirilerek muhafaza altına alındığı olayda, KOLLUKÇA ALINAN İLK BİLGİLER İLE YAPILAN ARAŞTIRMA SONUCU SANIĞIN KİMLİĞİNE VE UYUŞTURUCU MADDE SATTIĞI İDDİA EDİLEN İKAMET ADRESİNE İLİŞKİN EDİNİLEN BİLGİLERİN UYUMLU OLMASI, KOLLUĞUN BİLGİYİ ALDIĞI ZAMAN İLE SANIĞIN UYUŞTURUCU MADDE SATTIĞI İDDİA EDİLEN SAATLER ARASINDAKİ SÜRE, AYRICA SUÇ ŞÜPHESİNİ OLUŞTURAN BİLGİLERİN ELDE EDİLDİĞİ AŞAMADA SUÇÜSTÜ HALİNİN MEVCUT OLMAMASI, bu durumda kolluk görevlilerinin suçla ilgili edindikleri bilgileri 5271 sy CMK md. 2/e, 158, 160,161 ve 164 gereğince derhal C.Savcısına bildirip bu konuda adli arama kararı talep etmeleri ve Savcıdan alacakları talimat doğrultusunda işlem yapmaları gerektiğinden, arama kararı alınmadan yapılan kaba üst arama işlemi ve bu arama sonucunda ele geçirilen suç unsurları hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olup, hükme esas alınamaz. (CGK 28.02.2017, 2016/800-2017/120)
“İstihbarı bilgi; duyum, söylenti, tahmin ve varsayıma dayanan, doğruluğu şüpheli bilgidir. Kaynağı belli bir kişiye ya da somut bir olguya dayanmadığı için, istihbari bilgi delil değildir. Ancak delile ulaşmak için yararlanılacak bir araçtır.” (Yargıtay 10 CD. , 2010/34463 E. , 2014/2100 K. sayılı kararı muhalefet şerhinden)
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/24301 |
Karar | : 2023/10285 |
Tarih | : 02.05.2023 |
Daha sonra sanığın mağdurun dayısı … …’i aradığı, sanık ve mağdurun birlikte mağdurun dayısı … …’in bulunduğu bilardo salonuna gittikleri, sanığın burada mağdura “İki şıkkın var. Ya yarın saat üçe kadar bu parayı hazırlayacaksın, ya da bundan sonra başına geleceklerden sen sorumlusun, istiyorsan polise git, savcılığa git, emniyete git, istediğin yere git, yine verdiğin gibi ifade ver, ancak bundan sonra her şey katlanırsın.” dediği, bunun üzerine mağdurun tamam diyerek kabul ettiği, ertesi gün yani 02/03/2018 günü sanığın mağdurun bulunduğu bilardo salonuna geldiği, mağdurun burada daha önceden seri numaraları alınmış 500 TL parayı sanığa verdiği, sanığın parayı alıp bilardo salonu dışına çıkar çıkmaz olay yerinde önceden tertibat alan kolluk
YARGITAY
ALTINCI CEZA DAİRESİ
Esas | : 2013/29436 |
Karar | : 2015/44384 |
Tarih | : 03.11.2015 |
Oluşa ve dosya içeriğine göre; yakınanın istikrarlı ve aşamalarda değişmeyen beyanlarına göre, sanık …’in değişik zamanlarda birden çok kez yakınandan cebir ve tehdit ile para istediği ve yakınanın sanıktan korktuğu için yaklaşık 880 TL parayı vermek zorunda kaldığı, sanığın yakınandan devamlı para istemesi üzerine, yakınanın … İlçe Emniyet Müdürlüğüne 05/10/2010 tarihinde suç duyurusunda bulunduğu, söz konusu suç duyurusundan sonra sanığın 07/10/2010 tarihinde yakınanın yanına gelerek 08/10/2010 tarihinde saat 14.30’da 300 TL para getirmesini istediği, bunun üzerine yakınanın emniyete giderek durumu bildirdiği, kararlaştırılan yer ve saatte emniyet görevlilerince tertiba
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2018/321 |
Karar | : 2021/419 |
Tarih | : 23.09.2021 |
Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere gizli soruşturmacı
- Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması,
- Görünüşte haklılık,
- Ölçülülük.
Arama tedbirinin ilk ön şartı gecikmede sakınca ya da tehlike bulunmasıdır. Bu şart hem arama tedbirine başvurulması hem de kim tarafından karar verilebileceğinin belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir. Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması derhâl işlem yapılmadığı takdirde tedbirden beklenen faydanın elde edilemeyecek, ceza muhakemesinin gereği gibi ve amacına uygun biçimde yapılamayacak olmasıdır. Gecikmede sakınca bulunup bulunmadığını olayın özelliklerine göre tedbire karar vermeye yetkili mercii takdir edecektir.
Arama tedbirinin ikinci ön şartı ise görünüşte haklılıktır. Buna göre arama tedbirine ancak bir hakkın tehlikede olduğunu gösteren olaylar mevcut olduğu takdirde başvurulabilecektir. Hakkın bulunup bulunmadığının araştırılması zaman alacağından ve tehlike gecikmeye müsaade etmediğinden haklı görünüşle yetinilmek zorunludur. Bu bağlamda bir ihlal ya da suç işlendiği hususunda şüphe bulunmalıdır (Buck/Almanya, 28.04.2005; Başvuru no:41604).
Arama tedbirinin üçüncü ve son ön şartı ölçülülüktür. Ölçülülük ilkesinin temel amaç ve işlevi, arama tedbirine muhatap olacak kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için kullanılacak kamu gücünü, hak ve özgürlükler lehine sınırlandırmak, müdahalelerde aşırılığa gidilmesini ve buna bağlı olarak doğabilecek mağduriyetleri önleyebilmektir. Dar anlamda ölçülülük de denilen orantılılık ise; tedbirin ilgililere “ölçüsüz bir yükümlülük” getirmemesini ve “katlanılamaz” nitelikte olmaması gerektiğini ifade etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da, Buck/Almanya (28.04.2005; Başvuru no:41604) ile Smirnov/Rusya (07.06.2007; Başvuru no:71362/01) kararlarında; yapılan müdahale ile izlenen meşru amacın orantılı olması gerektiği vurgulanmıştır. Aramaya konu olabilecek yerler şüphelinin veya sanığın yahut diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerdir. Adli aramanın günün her saatinde yapılması mümkün olmakla birlikte konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde aramanın kural olarak gündüz yapılması gerekir. Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar hariç, söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamayacaktır.
Arama kararı verilebilmesi için aramanın konusunu oluşturan kişi veya şeylerin, arama yapılacak yerde bulunduğu hususunda belli bir şüphenin olması gerekir. Kanun aranacak kişinin suçla ilgisine göre, bu şüphenin yoğunluğunu farklı şekillerde düzenlemiş ve suçla ilgisi olmayan kişiler nezdinde aramayı daha sıkı koşullara tâbi kılmıştır. CMK’nın 116. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan hâline göre şüpheli veya sanıkla ilgili yapılacak aramalarda arama sonunda şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunmalıdır. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 6. maddesine göre makul şüphe; hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir. Aramanın kişi hak ve özgürlüklerine ciddi boyutta bir müdahale olduğu göz önüne alındığında makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması ve belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Başka bir anlatımla, arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut olmalıdır. CMK’nın 117. maddesi uyarınca, suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilecektir. “Diğer kişiler” kavramına tüzel kişiler ile resmi makam ve daireler de dahildir. Kişinin tanıklıktan çekinme hakkının bulunması da aramaya engel değildir. Maddenin ikinci fıkrasına göre diğer kişilerle ilgili arama yapılması, makul şüphenin yanı sıra aranılan kişinin veya suç delillerinin, belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. Ancak bu sınırlama şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler bakımından geçerli değildir.
Arama kararı veya emrinin belli bazı bilgileri içermesi zorunludur (CMK m.119/2).
Arama karar veya emrinde; aramanın nedenini oluşturan fiil, aranılacak kişi, aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi ya da eşya, karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi, açıkça gösterilmelidir. Arama kural olarak hâkim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilecektir. Ancak konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda sadece hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılması mümkündür. Kanun; anayasal ilkelere uygun olarak yasama organınca yapılan nesnel ve gayri şahsi kurallardır. “Yönetmelik” Anayasa’nın 124. maddesi gereğince; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır. Bu hâlde yönetmelikler kanunların uygulanma şeklini göstermek amacıyla kanunun sınırlarını genişletmemek şartıyla çıkarılabilir. Bu kapsamda aramanın usul ve esaslarını göstermek üzere Adalet Bakanlığı tarafından Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği çıkarılmıştır. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (a) ve (c) bentleri ile yine aynı maddenin (f) bendindeki “ilgilinin rızası ile” ibaresinin ve 27. maddesi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, yönetmeliklerin kanuna aykırı olup olmadığını denetlemeye yetkili Danıştay Onuncu Dairesince 13.03.2007 tarih ve 6392-948 sayı ile Yönetmelik’in 8. maddesinin (a) bendindeki “…yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada…” ibaresi, aynı maddenin (f) bendindeki “ilgilinin rızası” ibaresi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptaline ve 8. maddesinin (c) bendi ile 27. maddesinin iptali isteminin reddine ilişkin verilen kararın temyizi üzerine inceleme yapan Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu 14.09.2012 tarih ve 2257-1117 sayı ile iptal kararlarının onanmasına karar vermiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;01.2008 tarihinde saat 19.30 sıralarında Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği hizmetinde kullanılan … numaralı telefonu arayan ve ismini vermek istemeyen bir şahsın Çankaya … 7. Cadde No. 40/2 adresinde bulunan “… Güzellik Salonu” isimli iş yerinde ruhsatsız olarak çalıştırılan kadınlar aracılığıyla fuhuş yapıldığı yönünde ihbarda bulunduğu, ihbar doğrultusunda kolluk görevlilerince aynı tarihte saat 21.45 sıralarında ihbara konu iş yerine gidildiği, kapıyı açan ve iş yeri yetkilisi olduğunu beyan eden inceleme dışı sanık …’e randevuyla gelindiğinin belirtildiği, inceleme dışı sanığın görevlilere masaj sonrası 50 TL ücreti kasaya vermeleri gerektiğini söylediği, bunun üzerine masaj yapmak üzere mağdur …’ın çağrıldığı ve masaj yaptırmak istediğini söyleyen kolluk görevlisi ile “3” numaralı masaj odasına geçildiği, masaj odasında bulundukları sırada kolluk görevlisinin mağdura ekstra ücret karşılığında fuhuş yapıp yapamayacağını sorduğu, mağdurun da 100 TL karşılığında fuhuş
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre CMK’nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin aynı Kanun’un 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için suça azmettirmeden veya teşvik etmeden bilgi toplayabilmeleri mümkün ise de; Dosya içerisinde bulunan 22.01.2008 tarihli “Yakalama Tutanağı”ndan da açıkça anlaşılacağı üzere kolluk görevlilerinin CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kendiliklerinden olaya el koyarak delil toplama faaliyetine girişmeleri ve iş yerinde ele geçirilen prezervatiflere sanığın rızası hilafına el konulması işlemlerinin esasen arama ve el koyma niteliğinde olup CMK’nın 116 ve devamı maddeleri ile aynı Kanun’un 123 ve 127. maddelerine aykırı olması, bu nedenlerle de anılan tutanak ve el konulan eşyanın hükme esas alınamayacağının anlaşılması, 22.01.2008 tarihli “Yakalama Tutanağı”nda belirtildiği üzere para karşılığında cinsel ilişkiye girilmesi teklifinin kolluk görevlisinden gelmesi, aşamalarda ifadelerine başvurulan mağdur ve inceleme dışı sanığın iş yerinde fuhuş yapıldığına ilişkin bir anlatımda bulunmamaları ve sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediğini savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller değerlendirme dışında bırakıldığında sanığın yüklenen fuhuş suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli delillerin bulunmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2016/1062 |
Karar | : 2019/441 |
Tarih | : 16.05.2019 |
Uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkin olarak, delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediğinin değerlendirilmesine ilişkindir. Şüpheli veya sanığın dinlenilebilmesini düzenleyen CMK’nın 135. maddesindeki şartlar oluşmadığı gibi bu konuda verilmiş bir karar da bulunmadığı, devletin tüm organlarının işlemlerinin hukuk kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesinin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, aksinin kabulünün işlemlerin adil olmasını ve dolayısıyla dürüst işlem ilkesini ihlal edeceği, bir temel hakkın ihlali pahasına delil elde edilmesinin, basit bir hukuka aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalanması sonrasında polis merkezine getirilen sanığın çalmakta olan telefonunun, görevlilerce rızasına aykırı şekilde sanığa açtırılması ve tanık Birtan ile gerçekleştireceği görüşmenin sesinin de hoparlöre verilmesi sağlanarak delil elde edilmeye çalışılmasının, Anayasanın 20 ve 22. maddeleri ile AİHS’nin 8. maddesinde koruma altına alınan özel hayatın gizliliği ve yine gizliliği esas olan haberleşme özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğu, söz konusu görüşmenin kayıt altına alınması suretiyle delil olarak kullanılması hukuka aykırı olup Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Sonuç olarak; sanığın cüzdanında ele geçirilen suç konusu uyuşturucu madde ile polis merkezinde bulunduğu sırada tanık Birtan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin hükme esas alınamayacağı, ancak hukuka uygun olarak elde edildiği kabul edilen sanığın teslim ettiği ve üzerinde yapılan yoklamada ele geçirilen uyuşturucu maddelerin hükme esas alınabileceği anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir. 2559 sayılı PVSK’nın Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan kolluk görevlilerinin, icra etmekte oldukları devriye görevi sırasında durumundan şüphelendikleri sanığı görmeleri üzerine mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma ve sanığa müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, bu kapsamda durdurulan ve üzerinde yoklama suretiyle kontrol yapılmak istenilen sanığın montunun cebinden çıkardığı suç konusu uyuşturucu maddelerin bir kısmını görevlilere teslim etmesinin ardından, sanığın üzerinde başkaca suç unsuru olabileceğini değerlendiren görevlilerin PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek ve silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyadan arındırmak amacıyla yoklama biçiminde kontrol yaptıklarında, sanığın montunun sağ ve sol ceplerinden (9) adet naylon poşetler içerisinde esrar ele geçirildiği, belirtilen sakıncaların önlenmesi için yakalanan sanığın kontrol edilmesinin zorunlu olması nedeniyle görevliler tarafından gerçekleştirilen yoklamanın ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddenin miktarı dikkate alındığında arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin arama boyutuna varmaması nedeniyle ölçülü olduğu, önceden alınmış hiç bir istihbari bilgi ya da ihbar olmaksızın asayiş uygulaması gerçekleştiren görevlilerin, işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle CMK’nın 90/4. maddesi ile PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeler ile diğer materyalleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri, müteakiben alınan emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Öte yandan, görevlilerce yakalanan ve hakkında gerekli işlemlerin yapılabilmesi amacıyla Çekmeköy Polis Merkezine götürülen sanığın burada yapılan üst aramasında cüzdanı içerisinde alüminyum folyoya sarılı şekilde uyuşturucu madde ele geçirildiği, ardından konu hakkında Cumhuriyet savcısına saat 22.08’de bilgi verildiğinde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapılması ve 01.12.2014 tarihinde mevcutlu olarak adliyeye getirilmesi talimatlarının alındığı, dosyada bulunan gözaltına alma kararında ise sanığın 01.12.2014 tarihinde saat 00.45’te gözaltına alındığının belirtildiği, gerek olayın Cumhuriyet savcısına bildirildiği zaman gerekse gözaltına alındığı saat dikkate alındığında, sanığın yakalanması sonrası Çekmeköy Polis Merkezine getirilerek üst aramasının yapıldığı an itibarıyla sanık hakkında verilen bir gözaltı kararı bulunmadığı, bu nedenle Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin karar alınmadan yapılacak arama işlemlerini düzenleyen 8. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, üstünde suç unsurları ele geçirilen sanığın karakola getirilmesi sonrasında üzerindeki cüzdanı içerisinde yapılan aramanın PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında bir yoklama işlemi olarak da değerlendirilemeyeceği, bu nedenle sanığın cüzdanı içerisinde yapılacak arama işlemi için hâkimden karar ya da Cumhuriyet savcısından veya kolluk amirinden yazılı arama emri alınmasının gerekli olduğu, dosya kapsamında böyle bir karar veya yazılı emir bulunmadığı anlaşıldığından, hukuka aykırı olarak elde edilen bu delilin Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağının kabulü gerekmektedir. Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda başvurulabilecek bir koruma tedbiri olan ve CMK’nın 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasına ilişkin koruma tedbirinin, iletişimin dinlenmesi bakımından görüşmenin gerçekleştiği sırada iletimin yapıldığı hat, sistem veya ortama girilmek suretiyle söylenen sözlerin uygun bir araç vasıtasıyla işitilmesi şeklinde anlaşılması gerektiği, kişilerin telekomünikasyon araçları ile yapmış oldukları iletişimin herhangi bir araç kullanılmadan çıplak kulakla işitilmesi ve dinlenmesinin CMK’nın 135. maddesi anlamında bir dinleme olarak değerlendirilemeyeceği, sanığın suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalanıp polis merkezine getirilmesi nedeniyle de olayda suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmadığından da söz edilemeyeceği, dolayısıyla şüpheli veya sanığın dinlenilebilmesini düzenleyen CMK’nın 135. maddesindeki şartlar oluşmadığı gibi bu konuda verilmiş bir karar da bulunmadığı, devletin tüm organlarının işlemlerinin hukuk kuralları çerçevesinde gerçekleştirilmesinin hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu, aksinin kabulünün işlemlerin adil olmasını ve dolayısıyla dürüst işlem ilkesini ihlal edeceği, bir temel hakkın ihlali pahasına delil elde edilmesinin, basit bir hukuka aykırılık olarak değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalanması sonrasında polis merkezine getirilen sanığın çalmakta olan telefonunun, görevlilerce rızasına aykırı şekilde sanığa açtırılması ve tanık Birtan ile gerçekleştireceği görüşmenin sesinin de hoparlöre verilmesi sağlanarak delil elde edilmeye çalışılmasının, Anayasanın 20 ve 22. maddeleri ile AİHS’nin 8. maddesinde koruma altına alınan özel hayatın gizliliği ve yine gizliliği esas olan haberleşme özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğu, dolayısıyla söz konusu görüşmenin kayıt altına alınması suretiyle delil olarak kullanılması hukuka aykırı olup Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2022/13 |
Karar | : 2023/191 |
Tarih | : 29.03.2023 |
Arama; “Arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak.” anlamlarına gelmektedir (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113.).
Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir ( … , Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18.).
Arama; kişilerin konutları, … yerleri, araçları, diğer yerleri, üstleri, eşyaları, özel kâğıtları, kullandıkları bilgisayar ve bilgisayar programları ile kütükleri üzerinde yapılmaktadır. Kişinin üstünde yapılan aramanın beden muayenesi boyutuna varmaması gerekir. Zira, beden muayenesi ve vücuttan örnek alınması aramadan farklı hükümlere tâbi kılınmış olup cinsel organlar veya anüs bölgesine bakılması iç beden muayenesi sayılmaktadır. Bu bölgeler haricindeki ağız, koltuk altı gibi beden boşlukları ile ayak, kol, saç arası gibi vücut bölgelerine tıbbi … veya yöntemler kullanılmaksızın bakılması arama hükümlerine tabidir.
Sanığa ait olduğu anlaşılan ve içinde suç konusu esrarın ele geçirildiği poşette yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında gerçekleştirilen ve önleyici nitelikte bir tedbir olan yoklama biçiminde kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, aksinin kabulünün keyfi ve ölçüsüz uygulamalara sebebiyet verip temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucu doğuracağı, uyuşturucu maddenin görevlilerce ele geçirilme anına kadar suçüstü hâli söz konusu olmadığı gibi dosya kapsamı itibarıyla derhâl işlem yapılmadığı takdirde işlendiği iddia edilen suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolacağına dair, diğer bir anlatımla gecikmesinde sakınca bulunan bir hâle ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin de bulunmadığı, bu bakımdan sanığa ait poşette gerçekleştirilecek arama
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2018/115 |
Karar | : 2021/191 |
Tarih | : 29.04.2021 |
11.2011 tarihinde saat 19.00 sıralarında 0532 … 73 72 numaralı cep telefonunu kullanan sanığın Rumen kadınlara fuhuş yapmaları konusunda aracılık ettiğinin ihbar edilmesi üzerine kolluk görevlilerince 01.12.2011 tarihinde saat 22.30 sıralarında anılan numaranın arandığı, telefonu açan sanığa “Telefonunu birisinden aldık. Sizinle görüşmek istiyoruz. Biz iki kişiyiz. Bize iki bayan lazım!” denilmesi üzerine sanığın “Ben şu anda Taksim Meydanında bulunan ‘Pizza Hut’ isimli mekândayım. Gelin görüşelim. Bir bayan 60 dolar!” şeklinde karşılık verdiği, bunun üzerine görevli polis memurlarınca anılan mekâna gidilerek iki kadınla bir saat süreyle toplam 120 Dolar karşılığında cinsel ilişkiye girilmesi konusunda sanıkla anlaşmaya varıldığı, sanığın seri numaraları önceden tespit edilmiş paraları alıp çantasına koyduktan sonra telefonla arayarak tanıklar Moise ve Popa’yı bulundukları yere çağırdığı, tanıklar geldikten sanığın “İşte bayanlar geldiler, alıp istediğiniz yere götürebilirsiniz, bir saat kadar sonra bayanları bir taksiye bindirip gönderirsiniz!” dediği, tanıkların da bunu kabul etmelerinin ardından polis memurlarının tanıtma karnelerini göstererek sanığın çantasını aradıkları ve fuhuş karşılığında ödenen önceden seri numaraları belirlenmiş 120 Doları buldukları, söz konusu parayı rızayla teslim etmek isteyip istemediği sorulan sanığın istemediğini ifade etmesi üzerine görevlilerin Nöbetçi Cumhuriyet savcısınca verilecek talimata kadar paraları zapt ettikleri ve ancak bu aşamadan sonra Nöbetçi Cumhuriyet savcısı ile telefonla görüşerek yapılan işlemler hakkında bilgi verdikleri ve talimat aldıkları olayda;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarına göre CMK’nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin aynı Kanun’un 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delil toplamak için suça azmettirmeden veya teşvik etmeden bilgi toplayabilmeleri mümkün ise de; Dosya içerisinde bulunan 02.12.2011 tarihli “Olay Yakalama Zaptetme ve Savcı Görüşme Tutanağı”ndan da açıkça anlaşılacağı üzere kolluk görevlilerinin CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kendiliklerinden olaya el koyarak delil toplama faaliyetine girişmeleri ve fuhuş karşılığında ödenen paralara sanığın çantası aranmak suretiyle rızası hilafına el konulması işlemlerinin esasen arama ve el koyma niteliğinde olup CMK’nın 116 ve devamı maddeleri ile aynı Kanun’un 123 ve 127. maddelerine aykırı olması, bu nedenlerle de anılan tutanak ve el konulan paraların hükme esas alınamayacağının anlaşılması, soruşturma evresinde “Bilgi sahibi” sıfatıyla ifadelerine başvurulan tanıkların fuhuş yapmak amacıyla olay yerinde bulunduklarına ilişkin bir anlatımda bulunmamaları ve sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediğini savunması hususları birlikte değerlendirildiğinde; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller değerlendirme dışında bırakıldığında sanığın yüklenen fuhuş suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli delillerin bulunmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2018/403 |
Karar | : 2021/49 |
Tarih | : 23.02.2021 |
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlar Büro Amirliği görevlilerince, uyuşturucu madde ticareti yapan şahısların yakalanması amacıyla 30.09.2011 tarihinde saat 21.00 sıralarında şehirler arası otobüs terminalinde çalışma başlatıldığı, bu kapsamda gerçekleştirilen denetimler esnasında saat 23.40 sıralarında giden yolcu bölümündeki iki numaralı peronun önünde İzmir-İstanbul seferini yapmak için beklemekte olan 35 .. … plakalı yolcu otobüsünün yanına gelen elinde bir adet poşet bulunan sanık … ile elinde lacivert renkli spor bir çanta bulunan sanık …’in durumundan şüphelenildiği, görevlilerce fizik takibe alınan sanıkların yolcu otobüsüne binip ellerindeki poşet ve spor çantayı 49 ve 50 numaralı koltukların üzerinde bulunan el bagajı bölümüne yerleştirdikten sonra otobüsten indiklerinin ve peronda beklemeye başladıklarının görülmesi üzerine yanlarına yaklaşıldığı, polis tanıtma kartları gösterilip kimlik kontrolleri yapıldıktan sonra sanıkların el bagajı bölümüne yerleştirdikleri eşyaların kontrol edilebilmesi amacıyla görevlilerin otobüse binip lacivert renkli spor çanta ile üzerinde “KOMPEDAN” ibaresi yazılı olan beyaz renkli poşeti bulundukları yerden alarak otobüsten indikleri, söz konusu poşette ve çantada herhangi bir suç unsuru bulunup bulunmadığı sorulduğunda sanıkların şüpheli ve tedirgin davranışlar sergilemeleri üzerine, görevlilerce spor çantanın açılıp içi kontrol edildiğinde, beyaz renkli şeffaf poşet içerisinde toplam 4500 adet suç konusu uyarıcı tabletlerin ele geçirildiği olayda;
Sanığa ait olduğu anlaşılan ve suç konusu uyarıcı tabletlerin içerisinde ele geçirildiği lacivert renkli spor çantada yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A mad. kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, suç konusu tabletlerin ele geçirilme anına kadar suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, üzerlerinde yoklama veya araçlarında kontrol yapılan kişilerin yanlarında bulunan valiz veya çantalarında gerçekleştirilecek arama
YARGITAY
ONBİRİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2018/3576 |
Karar | : 2020/4969 |
Tarih | : 24.09.2020 |
Sanık hakkında sahte sürücü belgesi düzenleyip kullanmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan kamu davasında, 27.06.2014 tarihli tutanağa göre, devriye görevini ifa eden polislerce şüphe üzerine durdurulup kendisinden kimliği istenen ve adına düzenlenen gerçek nüfus cüzdanını ibraz eden sanığın, yapılan kaba üst aramasında suça konu sürücü belgesinin ele geçtiği olayda; mesleki tecrübelerinden ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma hak ve yetkisi bulunan kolluk görevlilerinin, PVSK’nin 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak sanığın üzerini yoklama biçiminde kontrol ettiklerinde pantolonun arka cebinde suç konusu sürücü belgesinin ele geçirildiği, görevlilerce gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, şüphe üzerine durdurulan sanığın nüfus cüzdanını ibraz ettiği ana kadar açık kimlik bilgilerine ilişkin herhangi bir tespit olmadığından, CMK’nin 116 ve devamı maddeleri uyarınca arama kararı ya da yazılı arama emri ile bunların talebini gerektirecek bir durumun bulunmadığı, görevlilerce sanığın üzerinin kontrol edilmesinin önleyici nitelikte bulunduğu, adli nitelik taşımadığı, gerçekleştirilen kontrollerin haklı ve ölçülü olduğu, sahte sürücü belgesini kullanma fiilinin temadi eden bir suç olması ve suça konu belgenin sanığın hakimiyetinde bulunduğu ana kadar kullanma fiilinin devam etmesi nedeniyle, “suçüstü” hâlinin bulunduğu, kolluk görevlilerinin CMK’nin 90/4. maddesi ile PVSK’nin 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp suça konu belgeyi muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri ve müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK’nin Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla sanıktan ele geçirilen, suçun delili ve konusunu oluşturan sürücü belgesinin muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
YARGITAY
ONÜÇÜNCÜ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2019/6337 |
Karar | : 2019/17503 |
Tarih | : 03.12.2019 |
Görevlilerce, sanık …’un da içerisinde olduğu araçta yapılan kontrolde, aracın dışarıdan bakıldığında görülebilen yerinde bulunan uyarıcı nitelikteki tabletlere bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamlarına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla somut olayda adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasına gerek bulunmadığı, Durdurulduğu ana kadar, inceleme dışı sanık…’ın ikametinde olduğuna dair herhangi bir tespit bulunmayan ve bu yerden çıkması sonrasında ilk defa görülen sanık … hakkında, PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin haklı ve ölçülü olduğu, soyut nitelikte olan ve başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmeyen istihbarat bilgisi ile kolluk tarafından yapılan çalışmaların geldiği aşama da dikkate alındığında, istihbarat bilgisinin adli arama kararı almayı gerektirecek boyuta ulaşmadığı, dolayısıyla CMK’nın 119. maddesi uyarınca adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasını veya talebini gerektirecek şartların bulunmadığı, bu şekliyle sanığın üzerinin ve elindeki poşetin kontrol edilmesi önleyici nitelikte bulunduğundan adli nitelik taşımadığı, İstihbarat bilgisi hakkında araştırma yapan kolluk görevlilerinin, sanık…’un içerisinde olduğu aracın dışarından bakıldığında görünen kısmında bulunan suç konusu uyarıcı nitelikteki tabletleri fark etmeleri ve sanık …’in elindeki poşette yaptıkları kontrolde suç konusu uyuşturucu ve uyarıcı nitelikteki tabletleri ele geçirmeleri nedeniyle işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan sanıkları CMK’nın 90. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nın 13. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi ile Ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, suç konusu uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri muhafaza altına alan görevlilerce uygulanan tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet Savcısına bilgi verildiği ve müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından” denilmek suretiyle kolluğun makul şüphe üzerine durdurma, kimlik sorma, üst yoklaması, elde veya üstte taşınan poşet, çanta vb. şeylerin içine bakması üzerine elde edilen eşyanın hukuka aykırı delil olarak kabul edilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir. Somut olayımızda 19.03.2015 tarihli yakalama, üst arama tutanağına göre Güvenlik Timleri Şube Müdürlüğüne bağlı temlerin sanıkların önlü arkalı şekilde sürekli birbiri ile göz teması kurarak ilerlemelerinden şüphelenildiği, sanıkların alışveriş merkezine girdiklerinin görüldüğü daha sonra … mağazası içinde gözden kaybedildiği, çıkışlarda tedbir alındığı, sanıkların alışveriş merkezinden çıkarken görülmesi üzerine sanıkların durdurularak kimliklerinin sorulduğu, şahıslardan …’nın siyah renkli çantasını açmasının istendiği, maket bıçağı ve müşteki mağazalara ait ürünlerin görüldüğü, faturaları ibraz etmelerinin istendiği, fatura ibraz edememelerinin üzerine mağaza yetkilileri ile görüşülmesi sonucu satış etiketi üzerinden barkot numarası sorgulandığında ürünlerin mağazalara ait olduğu ancak ürünlerin satışlarının görünmediğinin anlaşılması karşısında ürünlerin geçici olarak muhafaza altına alındığı, genel kurulda belirtilen gerekçeler doğrultusunda aramanın hukuka uygun olduğu, sanıkların aşamalarda verdiği çelişkili beyanlar, sanık …’nın pantolonu aldığını ancak parasını ödemeyi unutarak çıktığına yönelik kısmi ikrarı ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, her iki sanığın yüklenen üç ayrı iş yerinden hırsızlık suçunu iştirak halinde işledikleri hukuka uygun delillerle sabit olmasına rağmen üçer kez tamamlanmış 5237 sayılı TCK’nın 142/2-h maddesi kapsamında nitelikli hırsızlık suçundan ayrı ayrı mahkumiyetleri yerine beraatlerine kararı verilmesi,
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2017/1123 |
Karar | : 2019/4370 |
Tarih | : 09.09.2019 |
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.02.2017 tarih, 2016/20-800 esas ve 2017/120 sayılı kararında; “Kollukça alınan bilgiler ile yapılan araştırma sonucu sanığın kimliğine ve uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair elde edilen bilgilerin uyumlu olması halinde ayrıca suç şüphesi oluşturan bilgilerin elde edildiği aşamada suç üstü halinin olmaması, bu durumda kolluk görevlilerinin edindikleri bilgileri, 5271 sayılı CMK’nın 2/e, 158, 160, 161 ve 164. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına bildirip bu konuda adli arama kararı talep etmeleri ve Cumhuriyet savcısından alacakları talimat doğrultusunda işlem yapmaları gerektiğinden, adli arama kararı alınmadan yapılacak arama işleminin ve bu arama sonucunda ele geçirilecek uyuşturucu maddenin hukuka aykırı şekilde elde edilmiş olacağı, suçun maddi konusu ve delili olan uyuşturucu maddenin hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi durumunda ise hükme esas alınamayacağı ve buna bağlı olarak suçun unsurunun oluşmayacağı gözetildiğinde, yerel mahkemece sanığın üzerinin aranması için CMK’nın 116 ve devamı maddelerine uygun olarak alınmış bir “adli arama kararı” olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.” Şeklinde açıklama yaparak suç şüphesi oluşturan bilgilerin elde edildiği aşamada suç üstü halinin mevcut olmayacağının hükme bağlandığının anlaşılması karşısında; Adli arama kararı gerektiren bir olayda önleme araması kararına dayanılarak ya da koşullarına uygun olmayan arama kararı üzerine yapılan arama hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller ya da suçun maddi konusu “hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş” olacağından, Anayasa’nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağından;
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2017/1091 |
Karar | : 2019/485 |
Tarih | : 18.06.2019 |
Asayiş Büro Amirliği görevlilerinin gerçekleştirdikleri devriye görevi esnasında, Altıparmak Caddesi üzerinde bulunan Ziraat Bankası Şubesi önünde beklemekte olan ve alkollü olduğunu değerlendirdikleri sanığı görüp durumundan şüphelenmeleri üzerine yanına gittikleri, sanığın elinde bulunan siyah renkli el çantasında görevlilerce yapılan aramada suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda; Sanığın elinde bulunan ve uyuşturucu maddelerin içerisinde ele geçirildiği el çantasında yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirilme anına kadar suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, üzerlerinde yoklama veya araçlarında kontrol yapılan kişilerin yanlarında bulunan valiz veya çantalarında gerçekleştirilecek arama
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2016/638 |
Karar | : 2018/616 |
Tarih | : 06.12.2018 |
2559 sayılı PVSK’nın Ek 5. maddesi uyarınca uyuşturucu madde suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla bu suçları takip etmekle görevlendirilen kolluk görevlilerinin, Bingöl Genç karayolu üzerindeki Kum Ocağı mevkinde saat 16.00 sıralarında uygulama noktası oluşturup tertibat aldıkları, kısa bir süre sonra hakkında istihbarat bilgisi aldıkları yolcu minibüsünün Genç istikametinden Bingöl’e seyir hâlinde olduğunu görmeleri üzerine mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak söz konusu araca müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıkması nedeniyle aracın durdurulduğu, yapılan kimlik kontrolünde istihbarat bilgisinde adı geçen sanığın yolcu olarak araçta bulunduğunun tespit edildiği, valizi bulunmadığını söyleyen sanığa elindeki çantada ne olduğu sorulduğunda içerisinde uyuşturucu madde bulunduğunu söylediği, ardından amacı tehlike ile suçun işlenmesini önlemek olan ve kamu düzeninin, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilmesi için Bingöl Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen önleme araması kararına istinaden sanığın çantası kontrol edildiğinde, streç film ve koli bandına sarılı toplam dört parça hâlindeki suç konusu esrarın ele geçirildiği, sanığın yolcu minibüsü ile uyuşturucu madde nakledileceğine ilişkin istihbarat bilgisinde uyuşturucu madde naklinin gerçekleştirileceği zaman dilimine ilişkin hiçbir bilginin yer almadığı, bu bağlamda bilginin genel ve soyut nitelikte olduğu, başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmediği ve işlendiği iddia edilen suça ilişkin yeterli bilgiye sahip olmayan kolluk görevlilerince uygulama noktasının oluşturulmasından kısa bir süre sonra söz konusu aracın kontrol noktasına geldiğinin görülerek durdurulduğu, yolcu minibüsü içerisinde kimlik tespitinin yapıldığı ana kadar sanığın bulunup bulunmadığının görevlilerce bilinmediği, çalışmaların geldiği aşama itibarıyla da istihbarat bilgisinin belirsizliğini koruduğu dikkate alındığında, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca adli arama kararı ya da yazılı arama emri ile talebini gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı gibi araştırılmasına da gerek bulunmadığı, olay tarihi ile yerini kapsayan ve hukuken geçerli önleme araması kararına istinaden gerçekleştirilen arama işlemi sonucunda, sanığın Anayasa ve diğer kanunlar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri ihlâl edilmediği, toplum sağlığı bakımından büyük bir tehlike teşkil eden suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirilmesi nedeniyle kolluk görevlilerince uygulanan önleyici ve caydırıcı nitelikteki tedbirinin ölçülü olduğu, bu doğrultuda Bingöl Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen önleme araması kararı ile sanığın çantasında arama
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2016/33 |
Karar | : 2018/374 |
Tarih | : 25.09.2018 |
Narkotik Şube Müdürlüğünce yapılan istihbarat çalışmalarında, sanıklar Abdulhalim ve Mehmet’in 35 … plakalı Renault marka Broadway tipi araç ile 09.03.2015 tarihinde Diyarbakır’dan İzmir’e uyuşturucu madde getireceği yönünde bilgiler elde edilmesi üzerine Ankara Yolu Koruma Taburu önünde tertibat alındığı, görevlilerce kontrol noktasına gelen söz konusu aracın durdurulduğu, Bornova Kaymakamlığı’nca verilen önleme araması kararına istinaden yapılan aramada yakıt deposuna gizlenmiş hâlde suç konusu esrarın ele geçirildiği olayda; kolluk görevlilerince yapılan istihbarat çalışmaları sonucunda uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan aracın markası ve plakası ile sanıkların ad ve soyadlarının tespit edilmesi, uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan araç kontrol noktasına gelmeden önce görevliler tarafından araca ilişkin yapılan araştırmada, aracın istihbarat bilgisinde belirtilen özellikler ile uyumlu ve trafik siciline kayıtlı olduğunun dosya içerisindeki “araç özet bilgileri” başlıklı belgeden anlaşılması, bu durumun istihbarat bilgisini destekleyen somut bir emare teşkil etmesi, araç görevliler tarafından durdurulduktan sonra yapılan kontrolde narkotik köpeğinin aracın yakıt deposuna tepki vermesi nedeniyle sanıklar ile ilgili suç şüphesi ve emarelerinin daha da somutlaşması, suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yakıt deposunun PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kapsamında olmaması, tutanak düzenleyicisi tanık Engin’in, uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan aracın geçiş yaptığı yerleri söz konusu illerin kolluk birimlerinden ve buralarda bulunan güvenlik kameralarından öğrendiklerini ve konu ile ilgili Cumhuriyet savcısına haber verip talimat aldıklarını beyan etmesi, derhâl işlem yapılmadığı takdirde işlendiği iddia edilen suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolacağına ilişkin dosya kapsamı itibarıyla hiçbir bilgi ile belgenin bulunmaması ve gecikmesinde sakınca bulunduğu gerekçesiyle Bornova Kaymakamlığınca verilen önleme araması kararının, mahiyeti itibarıyla çok kısa bir zaman dilimini kapsayacak şekilde verilmesi gerekir iken bu gerekçe ile çelişecek şekilde, suçun işlenmesi ve tehlikenin önlenmesi bakımından önceden öngörülmeyen ve aniden gerçekleşen herhangi bir durumu içermeyen, genel ve süresi yönünden de hâkimden karar alınıp bu kararın ilgili birime ulaştırılmasına olanak sağlayan 02.03.2015 ilâ 20.03.2015 tarihleri arasını kapsayacak nitelikte olması karşısında; sanıkların CMK’nın 116. maddesi kapsamında makul suç şüphesi altında oldukları, bu aşamadan sonra gerçekleştirilecek tüm işlemlerin 5271 sayılı CMK hükümlerine göre yapılması gerektiği, dolayısıyla kolluk görevlilerinin suçla ilgili edindikleri bilgileri 5271 sayılı CMK’nın 2/e, 158, 160, 161 ve 164. maddeleri uyarınca derhâl Cumhuriyet savcısına bildirip adli arama kararı ya da yazılı arama emri talep etmeleri ve Cumhuriyet savcısından alacakları talimat doğrultusunda işlem yapmalarının zorunlu olduğu, bu bağlamda kolluk görevlilerince gerçekleştirilen arama
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/16292 |
Karar | : 2023/2886 |
Tarih | : 30.03.2023 |
Dosya içeriğine göre; olay tutanağında, işlenmekte veya henüz işlenmiş olan ya da pek az önce işlenmiş bir suçun mevcudiyetini ortaya koyan somut şüphe sebepleri belirtilmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin (j) bendi ile 2559 sayılı Kanun’un 13/A maddesi kapsamında suçüstü halinin varlığından bahsetmek mümkün olmadığı halde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair istihbari bilgi alınması üzerine Cumhuriyet savcısına haber verilerek emirleri doğrultusunda sanık hakkında işlem yapılması gerekirken; Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un 160 ıncı maddesine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirmesi bulunmaksızın, sanığın evinin bir süre gözetlenmesinden sonra, suça yönlendirir biçimde tutanak tanığı V. tarafından evin camına taş atılması üzerine cama çıkan sanığın “Buyur ne istiyorsun?” diye sorması üzerine V.’ın “Eşya lazım” dediği, sanığın “Ne kadarlık istiyorsun?” diye sorduğu, V.’ın “100,00 TL lik 2 parça alacağım” şeklindeki cevabı üzerine sanığın “Gel kapıyı açıyorum” dediği ve bu suretle sanığın uyuşturucu madde satışına teşvik edildiği anlaşılmıştır. Kolluk görevlilerinin, Cumhuriyet savcısının bilgi ve talimatı bulunmaksızın, görev ve yetkileri dışına çıkarak, sanığı suça teşvik etmeleri suretiyle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu ve Anayasa’nın 38 nci maddesinin altıncı fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, hukuka aykırı görülmüştür.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2022/16219 |
Karar | : 2023/2594 |
Tarih | : 23.03.2023 |
PVSK’nun Ek 4. maddesi uyarınca bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan kolluk görevlilerinin, olay tarihinde …. Mahallesi …. … Bulvarı …. metro istasyonu civarında yapılan uygulama esnasında 01 NJ 835 plakalı aracın görevlilerin dur ihtarına uymayarak kaçmaya başlaması üzerine … …. Bulvarı Bakım Yurdu Caddesi trafik ışıklarında sıkıştırılarak sanıkların yakalandığı, oluşan bu makul sebep nedeniyle PVSK’nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak durdurdukları aracın ön ve arka koltukları arasında aracın marka ve modeli dikkate alındığında dışarıdan da görülmesi kaçınılmaz olan poşet içerisinde ayrı ayrı 3 adet beyaz poşet içerisinde ayrıca bir adet jelatine sarılı vaziyette toplam 4 poşette 1.990 gr esrar maddesi ele geçirilmesi üzerine adli işlemlerin başlatılması şeklinde gerçekleşen olayda; aracın ön ve arka koltukları arasında bulunan suç delili ve konusu uyuşturucu maddeye görevlilerce el konulması ‘gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma’ anlamlarına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, CMK’nın 2. maddesinin (j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” halinin mevcut olduğu, kolluk görevlilerin, gerçekleştirdikleri devriye görevi sırasında sanıklara ya da suça ilişkin önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın ilk defa işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaşmaları nedeniyle CMK’nın 90/4. maddesi ile PVSK’nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeyi muhafaza altına aldıkları, suç konusu maddenin bulunduğu poşetin ağzının kapalı olduğuna ilişkin olay tutanağında bir belirlemenin bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddenin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu, hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği, Yargıtay CGK’nın 14/05/2019 tarih ve 2018/7-52 Esas ve 2019/429 sayılı ilamının da aynı yönde olduğu anlaşıldığından, yüksek Dairenin bozma kararında isabet bulunmadığı değerlendirilmektedir.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/5901 |
Karar | : 2023/16 |
Tarih | : 09.01.2023 |
Olay tutanağına göre; kolluk görevlilerinin devriye görevlerini ifa ettikleri esnada daha önceden tanıdıkları tanık Hamza’yı görüp durdurdukları, yapılan kaba üst yoklamasında ele geçen uyuşturucu maddeyi Hamza’nın kendi rızasıyla pantolon cebinden çıkarıp görevlilere teslim ettiği ve uyuşturucu maddeyi kimden temin ettiği sorulduğunda sanığın adını vererek isterlerse sanığın yakalanmasında görevlilere yardımcı olabileceğini ifade ettiği, kolluk görevlilerinin de seri numarası kaydedilen 10,00 TL’yi Hamza’ya verdiği, Hamza’nın sanıkla buluşacağı yere gittiği ve dönüşte sanıktan aldığını söylediği uyuşturucu maddeyi kolluk görevlilerine teslim ettiği, sanık …’ın da görevlileri görünce elindeki uyuşturucu maddeyi yere attığı ve sanıktan seri numarası daha önce alınan 10,00 TL’nin ele geçtiği anlaşılmıştır. Dosya içeriğine göre; olay tutanağında işlenmekte veya henüz işlenmiş olan ya da pek az önce işlenmiş bir suçun mevcudiyetini ortaya koyan somut şüphe sebepleri belirtilmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin (j) bendi ile 2559 sayılı Kanun’un 13/A maddesi kapsamında suçüstü halinin varlığından bahsetmek mümkün olmadığı halde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair bilgi alınması üzerine Cumhuriyet savcısına haber verilerek bilgisi dahilinde sanık hakkında işlem yapılması gerekirken, Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un 160 vd. maddelerine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın sanık ile telefon irtibatı sağlanarak serbest iradesi dışında uyuşturucu madde satışına teşvik edilmiştir. Böylece kışkırtıcı ajan gibi hareket eden kolluk görevlileri, sanığı suç işlemeye teşvik etmiştir.
Somut olayda; kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının bilgi ve talimatı bulunmaksızın, görev ve yetkileri dışına çıkarak, sanığı suça teşvik etmeleri suretiyle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu ve Anayasanın 38 inci maddesinin altıncı fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 206 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı görülmüştür.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/21989 |
Karar | : 2022/7279 |
Tarih | : 07.06.2022 |
Dosya içeriğine göre; olay tutanaklarında işlenmekte veya henüz işlenmiş olan ya da pek az önce işlenmiş bir suçun mevcudiyetini ortaya koyan somut şüphe sebepleri belirtilmediğinden CMK’nın 2/j maddesi ile PVSK’nın 13/A maddesi kapsamında suçüstü halinin varlığından bahsetmek mümkün olmadığı halde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair bilgi alınması üzerine Cumhuriyet savcısına haber verilerek bilgisi dahilinde sanık hakkında işlem yapılması gerekirken, Cumhuriyet savcısının CMK’nın 160 vd. maddelerine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın sanık ile telefon irtibatı sağlanarak serbest iradesi dışında uyuşturucu madde satışına teşvik edilmiştir. Böylece kışkırtıcı ajan gibi hareket eden kolluk görevlileri, sanığı suç işlemeye teşvik etmiştir.
Somut olayda; kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının bilgi ve talimatı bulunmaksızın, görev ve yetkileri dışına çıkarak, sanıkları suça teşvik etmeleri suretiyle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu ve Anayasanın 38/6. ve CMK’nın 206/2.a maddeleri uyarınca hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi,
YARGITAY
YEDİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/6151 |
Karar | : 2021/14492 |
Tarih | : 08.11.2021 |
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 24.01.2017 tarihli, 2016/7-65 Esas ve 2017/21 Karar sayılı ilamında; bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tespit etmekle görevli ve yetkili olan polislerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenime göre; elinde poşet ile görülen sanığın durumundan şüphelendikleri, oluşan bu makul sebep nedeniyle yanına gittikleri ve sanığı durdurdukları, suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, poşette bulunan sigaraların basit bir inceleme ile tespit edilebileceği, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan sigaraların ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği belirtildiğinden somut olaydaki aramanın hukuka uygun olduğunun kabul edildiği gözetilerek, Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre suça konu kaçak sigaraların miktar itibarıyla da ticari miktar ve mahiyette olması ve kişisel kullanım miktarının üzerinde bulunması karşısında, sanığın atılı suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2017/1189 |
Karar | : 2019/534 |
Tarih | : 12.09.2019 |
…İlçesi, … Mahallesinde bulunan torbacı tabir edilen uyuşturucu madde satıcılarına yönelik yapılan çalışmalarda, İzmirli … isimli şahsın bonzai ve sentetik hap sattığı bilgisinin edinilmesi ile 30.09.2014 tarihinde saat 17.30’da Haber Merkezine gelen “Eski İSKİ yanındaki boş arazide tezgâhta uyuşturucu satıyor. Şeker derler, bonzai derler, soyadı Yapıcı. Uzun boylu, zayıf, saçları yana taralı, dövmeli. Kalıplı biri daha var. …’la dövmeli Yapıcı’ya sattırıyorlar. Polis girmediği için burada rahat rahat satıyorlar. … plaka sayılı araç da onlara ait” şeklindeki ihbar üzerine, 02.10.2014 tarihinde saat 19.00 sıralarında…Mahallesinde bulunan … Caddesi ile boş arsanın kesiştiği yere giden görevlilerin, sanık …’yı yakalayıp ekip aracına bindirerek karakola getirdikleri, Gaziosmanpaşa Sulh Ceza Hâkimliğinin 2014/1082 değişik iş sayılı önleme araması kararına istinaden karakolda yaptıkları aramada, sanığın iç çamaşırı (külodu) ile cinsel organının arasında, şeffaf poşette toplam (65) adet tablet ile daralı ağırlığı 28,4 gram gelen uyuşturucu madde ele geçirdikleri olayda; görevlilerce yakalanması sonrasında karakola getirilen sanığın iç çamaşırı içerisinde yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, derhâl işlem yapılmadığı takdirde işlendiği iddia edilen suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolacağına diğer bir anlatımla gecikmesinde sakınca bulunduğuna ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin bulunmadığı, dolayısıyla suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, sanığın yakalandığı yeri ve tarihini kapsayan önleme araması kararına istinaden bu yerde veya gerekli olması hâlinde kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılarak arama işleminin gerçekleştirilmesi gerekirken, PVSK’nın 9 ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 28. maddesinin 7. fıkrasına aykırı olacak şekilde, sanığın karakola götürülerek üst aramasının yapıldığı, suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması durumunda Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı dikkate alındığında; karakola getirilen sanığın iç çamaşırında arama yapılmasına olanak sağlayan bir adli arama kararı veya yazılı arama emri bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun Görevlilerce yakalanması sonrasında karakola getirilen sanığın iç çamaşırı içerisinde yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, derhâl işlem yapılmadığı takdirde işlendiği iddia edilen suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolacağına diğer bir anlatımla gecikmesinde sakınca bulunduğuna ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin bulunmadığı, dolayısıyla suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, sanığın yakalandığı yeri ve tarihini kapsayan önleme araması kararına istinaden bu yerde veya gerekli olması hâlinde kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılarak arama işleminin gerçekleştirilmesi gerekirken, PVSK’nın 9 ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 28. maddesinin 7. fıkrasına aykırı olacak şekilde, sanığın karakola götürülerek üst aramasının yapıldığı, suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması durumunda Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı dikkate alındığında; karakola getirilen sanığın iç çamaşırında arama yapılmasına olanak sağlayan bir adli arama kararı veya yazılı arama emri bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun Görevlilerce yakalanması sonrasında karakola getirilen sanığın iç çamaşırı içerisinde yapılan arama işleminin, PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, derhâl işlem yapılmadığı takdirde işlendiği iddia edilen suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolacağına diğer bir anlatımla gecikmesinde sakınca bulunduğuna ilişkin hiçbir bilgi ve belgenin bulunmadığı, dolayısıyla suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, sanığın yakalandığı yeri ve tarihini kapsayan önleme araması kararına istinaden bu yerde veya gerekli olması hâlinde kolluk aracından veya yakındaki kapalı bir yerden yararlanılarak arama işleminin gerçekleştirilmesi gerekirken, PVSK’nın 9 ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 28. maddesinin 7. fıkrasına aykırı olacak şekilde, sanığın karakola götürülerek üst aramasının yapıldığı, suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması durumunda Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı dikkate alındığında; karakola getirilen sanığın iç çamaşırında arama yapılmasına olanak sağlayan bir adli arama kararı veya yazılı arama emri bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/6004 |
Karar | : 2020/4585 |
Tarih | : 30.09.2020 |
Sanıkların 18.07.2017 tarihli tutanak içeriğini kabul etmeyerek tutanağı imzalamaktan imtina ettikleri; ısrarla tüm aşama beyanlarında polislerin herhangi bir arama kararı olmaksızın kaldıkları otel odasında arama yaptıklarını suça konu maddeleri otel odasında bulduklarını beyan ettikleri yine 03.07.2018 tarihli celsede tanık olarak dinlenen 327366 sicil nolu tutanak mümzinin tutanak içeriğini doğrulamasına karşın soruşturma aşamasında sanıkların kaldıklarını söyledikleri otelin görevlisini bilgi sahibi olarak dinlediklerini belirttiği dosya kapsamında ise bu yönde bir beyanın bulunmadığının anlaşılması karşısında dosya içeriğine göre sanıkların eylemi hakkındaki şüphenin giderilmesi ve maddi gerçeğin doğru olarak ortaya çıkarılması hükmün sonucuna etkili olacağından, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre ulaşılan kanaat ile sonuç arasında tam bir bağ kurulabilmesi için sanıkların kaldıklarını beyan ettikleri Kumkapanı’nda bulunan Gezici Otelin suç tarihindeki görevlisinin tanık olarak dinlenilmesi, otel görevlisine tutanak tanıklarının otel odasında arama yapıp yapmadıklarını suça konu maddelerin otel odasında bulunup bulunmadığı hususunun bilahare sorulmasına yine suç tarihini kapsayan otel kayıtlarının getirtilerek sanıkların herhangi bir kaydının olup olmadığının araştırılması sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini yerine eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması,18.07.2017 tarihli tutanak içeriği tutanak mümzilerinin beyanları ve tüm dosya kapsamına göre; olay tarihinde devriye görevini ifa eden polislerin sanıkları sokakta gördükleri durumundan şüphelendikleri ancak sanıkların kaçmaya çalıştıkları kısa bir kovalamaca sonrası sanıkların yakalandıkları yanlarında bulunan çantanın içi kontrol edildiğinde çantanın içinde kaçak eşyalar ile birlikte suça konu maddelerin ele geçirildiği olayda, dosya içerisinde hiçbir arama kararının bulunmadığı dikkate alınarak; 2559 sayılı PVSK’nın 9. maddesine göre olay yeri ve tarihini kapsayacak nitelikte “önleme araması kararı” veya CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde alınmış “adli arama kararı” ya da “yazılı arama emri” bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirilmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2016/1431 |
Karar | : 2019/481 |
Tarih | : 18.06.2019 |
İletişimin tespiti tutanakları içeriğinde geçen görüşmelerden sanık …’in uyuşturucu madde temini için Diyarbakır’a gittiği, burada … vasıtasıyla … ve İlamettin Yalçın ile görüştüğü, temin edilen uyuşturucu maddenin Ankara’ya nakledilebilmesi için sanık …’a verildiği, adı geçenin yolcu otobüsü ile Ankara’ya geldiği, sanık …’in, sanık …’ı karşılaması için sanık …’i Gölbaşı ilçesine yönlendirmek istediği, ancak sanık …’de araç olmaması nedeniyle kendisinin buluşma noktasına gittiği, otobüsten inen sanık …’ın bulunduğu yer ile ilgili sanık …’e bilgi verdiği, adı geçenin de bildirilen yere …plaka sayılı araç ile gittiğinin anlaşıldığı, kolluk görevlilerince yapılan çalışmalarda 25.01.2015 tarihinde Harikalar Diyarı önünde görülerek takip edilmeye başlanan söz konusu aracın Gazi Mustafa Kemal Caddesi üzerindeki Özburak Sitesi önünde durdurulduğu, Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hakimliğinin önleme araması kararına istinaden araçta yapılan aramada, aracın sol arka yolcu koltuğu üzerinde bulunan valizin içerisinde suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda; Suç konusu uyuşturucu maddelerin içerisinde ele geçirildiği valizde gerçekleştirilecek arama işlemi için, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması ya da PVSK’nın 9. maddesi gereğince usulüne uygun olarak alınmış bir önleme araması kararının gerekli olduğu, ancak dosya kapsamında bu tür bir adli arama kararı ya da yazılı arama emri bulunmadığı gibi olay tutanağında geçen ve valizde yapılan arama işlemine dayanak oluşturan Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 19.01.2015 tarihli ve 163 değişik iş sayılı önleme araması kararının dosya içerisinde yer almadığı, böyle bir karar ya da emir olmaksızın yapılan arama işlemi sonucunda ele geçirilen uyuşturucu maddenin suçun konusu ve delili olamayacağı, buna bağlı olarak suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması hâlinde Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca bu maddenin hükme esas alınamayacağı da dikkate alındığında; suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği valizde arama yapılmasına olanak sağlayan bir adli arama kararı veya yazılı arama emri bulunup bulunmadığının araştırılması, Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 19.01.2015 tarihli ve 163 değişik iş sayılı önleme araması kararının arama işleminin yapıldığı yer ve tarihi kapsayıp kapsamadığının belirlenebilmesi için denetime olanak sağlayacak şekilde dosya içerisine getirtilmesi, suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği araç üzerinde önleme araması kararı uyarınca arama işlemi yapılıp yapılamayacağının tartışılması, sonucuna göre suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediği değerlendirilerek, sanıkların hukuki durumlarının yeniden belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas | : 2016/2869 |
Karar | : 2016/5580 |
Tarih | : 21.11.2016 |
Somut olayda, 155 ihbar hattına arka arkaya 3 kez … isimli şahsın eroin ve esrar sattığı, kimsenin oturmadığı Gülabibey Mahallesi 9. Sokak No:6 sayılı adreste sattığı uyuşturucu maddeleri sakladığı ihbarı yapılmıştır. Böylece, niteliği ve faili belli olan bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluştuğundan CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adlî arama kararı” alınması gerekmektedir. “Adli arama kararı” alınmadan sanığın iş yerinde iken üzerinde arama yapılması hukuka aykırıdır. Bu arama sonucu sanığın üzerinde bulunan uyuşturucu maddeler ise hem “suçun maddî konusu” hem de “suçun delili” olup hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamaz.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas | : 2016/376 |
Karar | : 2018/375 |
Tarih | : 25.09.2018 |
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince muhbir vasıtasıyla … ile yanında bulunan tanımadığı şahsın 23 … plakalı araç ile Diyarbakır’dan yüklü miktarda uyuşturucu madde getireceği bilgisinin elde edildiği, bunun üzerine 28.11.2014 tarihinde Eski Havalimanı Kavşağında uygulama noktası oluşturulduğu, bir süre sonra söz konusu aracın uygulama noktasına 30-40 metre kala sağa sinyal vererek uygulama noktasına girmeden…. istikametine yöneldiğinin fark edilmesi üzerine görevlilerce durdurulduğu, araçta ve sanıkların üzerlerinde yapılan kontrollerde, sanık …’nin pantolonunun sağ ön cebinde daralı 17 gram, aracın arka ve ön yolcu koltuğu arasındaki boşlukta bulunan poşette daralı 4400 gram ve sağ ön kapı cebindeki cips poşetinde ise daralı 70 gram suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda; 2559 sayılı PVSK’nın Ek 5. maddesi uyarınca uyuşturucu madde suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla olayları takip etmekle görevlendirilen kolluk görevlilerinin, muhbirden alınan bilginin doğruluğunu araştırmak ve uyuşturucu madde naklinde kullanılacağı değerlendirilen aracı tespit etmek amacıyla Elazığ-Bingöl Karayolu üzerinde bulunan Eski Havalimanı Kavşağında kontrol noktası oluşturdukları, görevlilerin muhbirin verdiği bilgideki plaka bilgisi ile uyumlu aracın uygulama noktasına yaklaştığını görmeleri üzerine mesleki tecrübelerinden ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden ve söz konusu aracın uygulama noktasına gelmeden sinyal vererek…. istikametine gitmeye çalışmasından kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak durdurma ve müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, bunun üzerine söz konusu aracın görevlilerce yol üzerinde durdurulup sanıklardan araçtan inmelerinin istenildiği, oluşan yeterli şüphe nedeniyle PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, kaçmalarını, kendilerine veya başkalarına zarar vermesini önlemek ve silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyadan arındırmak amacıyla sanıkların üzerinde yoklama biçiminde kontrol yapıldığında sanık …’nin pantolonunun cebinde jelatine sarılı esrarın ele geçirildiği, sanık Mehmet’in üzerinde ise herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, ardından durdurulan araç kontrol edilmek istendiği sırada arka ve ön yolcu koltuğu arasındaki boşlukta ve sağ ön kapı cebindeki cips paketinde görünür şekilde ve açıkta bulunan, niteliği ve miktarından dolayı da koku ile algılanabilen suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, görevlilerce araçta bulunan uyuşturucu maddelere bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamlarına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, işlendiği iddia edilen suça ilişkin yeterli bilgiye sahip olmayan kolluk tarafından yapılan çalışmaların geldiği aşama dikkate alındığında, soyut nitelikte olan ve başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmeyen muhbirden alınan bilginin adli arama kararı almayı gerektirecek boyuta ulaşmadığı, dolayısıyla CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, görevlilerce sanık …’nin üzerinin ve suç konusu uyuşturucu maddenin naklinde kullanılan aracın içerisinin kontrol edilmesinin önleyici nitelikte bulunduğundan adli nitelik taşımadığı ve görevlilerce gerçekleştirilen kontrollerin ölçülü olduğu, bu bağlamda sanıkların üzerlerinde ve araçta arama yapılabilmesi için arama kararı ya da yazılı arama emri bulunup bulunmadığının araştırılmasının gerekmediği, somut emarelere dayanmayan ve tüm sanıkların açık kimlik bilgilerini de içermeyen muhbirden alınan soyut bilgi hakkında araştırma yapan kolluk görevlilerinin, dışarından bakıldığında aracın içinde görünür şekilde duran ve koku ile algılanabilen suç konusu uyuşturucu maddeleri fark etmeleri ile işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan sanıkları CMK’nın 90. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nın 13. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi ile Ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, kaldı ki suç şüphesi altında olmayan kişileri kapsayan, amacı da tehlike ile suçun işlenmesini önlemek olan ve kamu düzeninin, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespit edilmesi için Elazığ Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen önleme araması kararının da dosya içerisinde yer aldığı, bir an için sanık …’nin üzerindeki uyuşturucu maddenin hukuka aykırı şekilde ele geçirildiği ve suçun konusu ile delili olarak kabul edilemeyeceği düşünülse bile; açıkta ve görünür şekilde aracın arka ve ön yolcu koltuğu arasındaki poşette ve sağ ön kapı cebindeki cips paketinde bulunan uyuşturucu maddenin hukuka uygun ele geçirildiğinin kabul edilmesi karşısında; TCK’nın 54. maddesinin 4. fıkrası kapsamında üretilmesi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alınması ve satılması suç oluşturduğundan müsadere edilmesi gereken sanık …’nin üzerindeki uyuşturucu maddenin, hukuka aykırı şeklide ele geçirilmesinin sonuca etkili olmayacağı, zira yasak delil kapsamında bulunmayan görünür ve açık şekilde araçta ele geçirilen diğer suç konusu uyuşturucu maddelere göre sanıkların hukuki durumlarının Özel Dairece değerlendirilmesinin mümkün olduğu kabul edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2003/5070
K. 2003/10107
T. 16.12.2003
• YAĞMA SUÇUNA EKSİK TEŞEBBÜS ( Sanığın Bıçak Tehdidiyle Üzerinde Para Bulunmayan Mağdurdan Ertesi Gün Bir Miktar Parayı Getirip Kendisine Vermesini İstemesi ve Olay Yerinde Tertibat Alan Polis Tarafından Suçüstü Yakalanması )
• EKSİK TEŞEBBÜS ( Sanığın Üzerinde Para Bulunmayan Mağdurdan Bıçak Tehdidiyle Ertesi Gün Bir Miktar Parayı Getirip Kendisine Vermesini İstemesi ve Olay Yerinde Tertibat Alan Polis Tarafından Suçüstü Yakalanması )
• GASP SUÇUNA EKSİK TEŞEBBÜS ( Sanığın Bıçak Tehdidiyle Üzerinde Para Bulunmayan Mağdurdan Ertesi Gün Bir Miktar Parayı Getirip Kendisine Vermesini İstemesi ve Olay Yerinde Tertibat Alan Polis Tarafından Suçüstü Yakalanması )
• SUÇÜSTÜ YAKALANMA DURUMUNDA EKSİK TEŞEBBÜS OLUŞACAĞI ( Sanığın Bıçak Tehdidiyle Üzerinde Para Bulunmayan Mağdurdan Ertesi Gün Bir Miktar Parayı Getirip Kendisine Vermesini İstemesi ve Olay Yerinde Tertibat Alan Polis Tarafından Yakalanması )
765/m.61,495
ÖZET : Yakınandan bıçak tehdidiyle para isteyen sanığın, yakınanın o gün üzerinde para bulunmaması nedeniyle ertesi gün 500.000.000 lirayı başka bir yerde getirip kendisine teslim etmek üzere anlaştıkları, yakınanın kolluğa haber vermesi üzerine olay yerinde düzen alındığı ve kararlaştırılan parayı sanığa teslim etmesinden hemen sonra para üzerinde eylemli bir egemenlik kuramadan hemen suçüstü yakalandığı; böylece eylemin yağma suçuna eksik kalkışma aşamasında kaldığı gözetilmelidir.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2002/111
K. 2002/1756
T. 20.3.2002
• RÜŞVET ALMAK ( Sanık Hakkında Taahhüt Edilen Para Miktarı Yerine Suçüstü Yapılırken Sanığa Verilen Miktarın Esas Alınmasının Hatalı Olması )
• PARA CEZASI ( Sanık Hakkında Rüşvet Almak Suçunda Taahhüt Edilen Para Miktarı Yerine Suçüstü Yapılırken Sanığa Verilen Miktarın Esas Alınmasının Hatalı Olması )
• SUÇ ÜSTÜ YAPILIRKEN VERİLEN PARA ( Sanık Hakkında Rüşvet Almak Suçunda Taahhüt Edilen Para Miktarı Yerine Suçüstü Yapılırken Sanığa Verilen Miktarın Esas Alınmasının Hatalı Olması )
765/m.212
ÖZET : Sanık hakkında TCK.nun 212 /son maddesinin tatbikinde; taahhüt edilen para miktarı yerine, suçüstü yapılırken sanığa verilen miktarın esas alınması bozma sebebidir.
Y.14. CEZA DAİRESİ
E. 2012/10978
K. 2014/10333
T. 23.9.2014
• ÇOCUĞUN SOYBAĞINI DEĞİŞTİRME SUÇU ( Bebeğin Doğum Sonrasında Para Karşılığı Evlatlık Verileceğine İlişkin İlanı Gören Polisin Sanık İle İletişime Geçerek Bebeğin Teslimi Konusunda Anlaştığı – Hastaneye Alıcı Kılığında Giden Polislerin Sanıkları Suçüstü Yakaladığı/
• BEBEĞİN PARA KARŞILIĞI EVLATLIK VERİLMESİ ( Hastaneye Alıcı Kılığında Giden Polislerin Sanıkları Suçüstü Yakaladığı – Sanıkların Eylem ve İradelerinin Çocuğun Gerçek Soybağının Ortaya Çıkmasını Engellemeye Yönelik Olduğu/Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçunun Teşebbüs Aşamasında Kaldığı )
• TEŞEBBÜS ( Hastaneye Alıcı Kılığında Giden Polislerin Sanıkları Suçüstü Yakaladığı/
5237/m. 231
ÖZET : Sanığın bir internet sitesine altı bin lira karşılığında üç haftalık bebeğin evlatlık verileceği yönünde ilan verdiği, bu ilanı gören kolluk görevlilerinin alıcı kılığında sanık ile iletişime geçerek, bebeğin doğum sonrası hastanede altı bin lira karşılığında teslimi konusunda anlaştıkları ve bebeğin doğduğu gün hastaneye alıcı kılığında giden polislerce sanıkların suçüstü
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2012/625
K. 2012/770
T. 21.2.2012
• RÜŞVET ALMAYA TEŞEBBÜS (Sanığın Katılan Hakkında Suç Tutanağı Düzenlenmemesi İçin Televizyon İstediği/Katılanın Teklifi Kabul Etmiş Gibi Yaparak Televizyonu Götürürken Sanığı Yakalattığı – Anlaşma Olmadığı İçin Eylemin Teşebbüs Olarak Kabul Edileceği )
• RÜŞVET ANLAŞMASI (Sanığın Katılan Hakkında Suç Tutanağı Düzenlenmemesi İçin Televizyon İstediği/Katılanın Teklifi Kabul Etmiş Gibi Yaparak Televizyonu Götürürken Sanığı Yakalattığı – Anlaşma Olmadığı İçin Eylemin Rüşvet Almaya Teşebbüs Olduğunun Gözetileceği )
• ORMAN MUHAFAZA MEMURUNUN RÜŞVET ALMAYA TEŞEBBÜS SUÇU (Sanığın Katılan Hakkında Suç Tutanağı Düzenlenmemesi İçin Televizyon İstediği/Katılanın Teklifi Kabul Etmiş Gibi Yaparak Televizyonu Götürürken Sanığı Yakalattığı – Eylemin Teşebbüs Olduğunun Gözetileceği)
5237/m.252
ÖZET: Orman muhafaza memuru olarak görev yapan sanığın, küçükbaş hayvanlarını ormanlık alanda otlatması sebebiyle daha önce suç tutanağı düzenlediği katılandan, bundan sonra tutanak tutulmaması için televizyon istediği, katılanın kolluk görevlilerine müracaatla satın aldığı televizyonu evine götürerek sanığa teslim ettiği ve söz konusu televizyonun kollukça sanığın evinde ele geçirildiği, suçüstü tutanağı, katılan anlatımları, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı, katılanın esasında teklifi kabul etmemekle beraber sanığa suçüstü yapılması için kabul etmiş görüntüsü verip yakalattığı, taraflar arasında özgür iradeleriyle yapılmış bir rüşvet anlaşmasının gerçekleşmediği; bu itibarla eylemin rüşvet almaya teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmelidir
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2012/9703
K. 2013/38
T. 8.1.2013
• RÜŞVET ALMAYA TEŞEBBÜS ( Müştekinin Teklifi Kabul Etmemekle Birlikte Suçüstü Yapılması İçin Kabul Etmiş Görüntüsü Verip Sanığı Yakalattığı – Teşebbüs Suçunun Oluşacağı )
• RÜŞVET ANLAŞMASI ( Müştekinin Teklifi Kabul Etmemekle Birlikte Suçüstü Yapılması İçin Kabul Etmiş Görüntüsü Verip Sanığı Yakalattığı – Tarafların Özgür İradesi İle Yapılmış Bir Anlaşma Olmadığı/Rüşvet Almaya Teşebbüs Suçunun Oluştuğu )
• YETKİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI ( Rüşvet Almaya Teşebbüs – Cezanın İnfazından Sonra Başlamak Üzere Hükmolunan Cezanın Yarısından Bir Katına Kadar Bu Hak ve Yetkinin Kullanılmasının Yasaklanmasına Karar Verileceği )
• BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA ( Rüşvet Almaya Teşebbüs – Cezanın İnfazından Sonra Başlamak Üzere Hükmolunan Cezanın Yarısından Bir Katına Kadar Bu Hak ve Yetkinin Kullanılmasının Yasaklanmasına Karar Verileceği )
5237/m.53, 252
ÖZET : Müştekinin esasında teklifi kabul etmemekle beraber suçüstü yapılması için kabul etmiş görüntüsü verip sanığı yakalattığı, taraflar arasında özgür iradeleri ile yapılmış bir rüşvet anlaşmasının gerçekleşmediği; bu itibarla eylemin rüşvet almaya teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmelidir. Yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesine rağmen sanık hakkında aynı kanunun cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerekir.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2016/2919
K. 2017/190
T. 23.1.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU (Uyuşturucu Madde Sattığı Sırada Yakalanan Sanığın Suçüstü Halinin Varlığı Sebebiyle Üzerinin Aranmasına Dair Kolluk Tarafından Yapılan İşlemlerin Yasaya Uygun Olduğunun Gözetilmesi Gerektiği)
• EL KOYMA İŞLEMİ (Kolluk Görevlilerinin İşlenmekte Olan Bir Suçla Karşılaşması Sebebiyle Yetki ve Sorumlulukları Kapsamında Derhal Gerekli Tedbirleri Alarak Basit Bir Kontrol İle Sanığın Üzerindeki Uyuşturucu Maddeleri Ele Geçirip El Koymalarının Hukuka Uygun Olduğu)
• ARAMA KARARI (Sanığın Uyuşturucu Madde Sattığının Kolluk Görevlileri Tarafından Görülmesi ve Üzerinden Yirmi Sekiz Paket Eroin Çıkmasıyla Suçu Ortaya Çıktığından Evinde Yapılan Aramada Bulunan Uyuşturucu Maddelerin Sonuca Etkisi Bulunmaması Sebebiyle Evle İlgili Arama Kararının Araştırılmasına Gerek Görülmediği)
• SUÇÜSTÜ HALİ (Kolluğun Basit Bir Kontrol İle Sanığın Üzerindeki Uyuşturucu Maddeleri Ele Geçirip El Koymalarının Hukuka Uygun Olduğu – Uyuşturucu Madde Sattığı Sırada Yakalanan Sanığın Suçüstü Halinin Varlığı Sebebiyle Üzerinin Aranmasına Dair Kolluk Tarafından Yapılan İşlemlerin Yasaya Uygun Olduğu)
2559/m.Ek.6
ÖZET : Kolluk görevlilerinin işlenmekte olan bir suçla karşılaşması sebebiyle yetki ve sorumlulukları kapsamında derhal gerekli tedbirleri alarak basit bir kontrol ile sanığın üzerindeki uyuşturucu maddeleri ele geçirip el koymalarının hukuka uygun olduğu, bu durumda ayrıca arama kararı alınmasına gerek bulunmadığından hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceğinin belirtilmesi karşısında somut olayda uyuşturucu madde sattığı sırada yakalanan sanığın suçüstü halinin varlığı sebebiyle üzerinin aranmasına dair kolluk tarafından yapılan işlemlerin yasaya uygun olduğu açıktır. Sanığın uyuşturucu madde sattığının kolluk görevlileri tarafından görülmesi ve üzerinden 28 paket eroin çıkmasıyla suçu ortaya çıktığından, evinde yapılan aramada bulunan uyuşturucu maddelerin sonuca etkisi bulunmaması sebebiyle evle ilgili arama kararının araştırılmasına gerek görülmemiştir
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2008/3724
K. 2011/1826
T. 8.3.2011
• RÜŞVET VERMEYE TEŞEBBÜS ( 765 S. Yasa’dan Farklı Olarak 5237 Sayılı Yasa İle Rüşvet Konusunda Anlaşmaya Varma Suçunun Tamamlanması İçin Gerekli Sayıldığından Bu Suça Teşebbüsün Olanaklı Hale Geldiği )
• TEŞEBBÜS ( Rüşvet – Jandarma Komutanının Sanıklara Suçüstü Yapabilmek Amacıyla Teklifi Kabul Etmiş Görüntüsü Vermesi Eylemin Rüşvet Vermeye Teşebbüs Suçunu Oluşturduğu )
• ONAYSIZ FOTOKOPİDEN OLUŞAN SORUŞTURMA EVRAKINA DAYANILMASI ( Suçun Niteliğine Etkisi Bakımından Rüşvete Konu Kaçakçılık Eyleminden Sanıklar Hakkında Daha Önce Verilen Kararın Sonucu Beklenerek Karar Verilmesi Gerektiği )
• JANDARMA KOMUTANININ SANIKLARA SUÇÜSTÜ YAPABİLMEK AMACIYLA TEKLİFİ KABUL ETMİŞ GÖRÜNTÜSÜ VERMESİ ( Eylemin Rüşvet Vermeye Teşebbüs Suçunu Oluşturduğu )
5237/m.35,252/1
765/m.213/1
5271/m.169
ÖZET : Onaysız fotokopiden oluşan soruşturma evrakına dayanılarak ve suçun niteliğine etkisi bakımından rüşvete konu kaçakçılık eyleminden sanıklar hakkında daha önce verilen kararın sonucu beklenerek karar verilmelidir. 765 sayılı Yasa’dan farklı olarak 5237 sayılı Yasa ile rüşvet konusunda anlaşmaya varma suçunun tamamlanması için gerekli sayıldığından bu suça teşebbüs olanaklı hale gelmiştir. Jandarma komutanının sanıklara suçüstü yapabilmek amacıyla teklifi kabul etmiş görüntüsü vermesi eylemin rüşvet vermeye teşebbüs suçunu oluşturur.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2021/10731
K. 2021/4813
T. 20.10.2021
• İCBAR SURETİYLE İRTİKAP SUÇU ( Vergi Müfettişi Olan Sanığın Müştekiyi Arayarak Hakkında Vergi İncelemesi Olduğunu Kendisine Ceza Yazılabileceğini 15.000 TL Verdiği Takdirde İncelemenin Kapatılabileceğini Söylediği – Müşteki Hakkında Vergi İncelemesi ve Sanığın Resen Araştırma Yapma Yetkisi Bulunmadığı Müşteki Tarafından Kendisine Vergi Cezası Kesilemeyeceğinin Haricen Yapılan Araştırma Neticesinde Öğrenildiği/İrtikap ve Özellikle Rüşvet Suçunun Maddi Konusunun Olayda Bulunmadığının Gözetilmesi Gerektiği )
• İŞLENEMEZ SUÇ ( Günlük Hayat Tecrübelerine Göre Sanığın Hareketinin Sonuçsuz Kalmasının Büyük Bir İhtimal Dahilinde Bulunduğu ve Ortada Elverişli Hareketin Bulunmadığı Anlaşıldığından Sanık Tarafından Rüşvet ve İrtikap Suçları Açısından İşlenemez Suçun Mevzubahis Olduğu ve Sanığın Bu Suçlardan ve Bu Suçlara Teşebbüsten Dolayı Cezalandırılamayacağının Gözetilmesi Gerektiği )
• GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ( Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Oluşumu İçin Norma Aykırı Davranışın Yeterli Olmadığı Objektif Cezalandırma Şartlarından Birinin Gerçekleşmesi Gerektiği ve Objektif Cezalandırma Şartı Öngörülen Suçlarda Teşebbüs Hükümlerinin Uygulanamayacağı – Olayımızda Sanığın Müştekiden Parayı Alırken Suçüstü Yakalandığı Hususları da Gözetildiğinde Sanığın Norma Aykırı Eyleminin Görevi Kötüye Kullanma Suçunu da Oluşturmayacağı/Sübut Bulan Eyleminin Basit Dolandırıcılığa Teşebbüs Suçunu Oluşturacağının Gözetilmesi Gerektiği )
• DOLANDIRICILIK SUÇU ( Hükümden Sonra 5237 Sayılı TCK’nın 157/1. Maddesinde Tanımı Yapılan Dolandırıcılık Suçunun da Uzlaşma Kapsamına Alındığının Anlaşılması Karşısında 5237 Sayılı TCK’nın 7/2. Maddesi de Gözetilerek 6763 Sayılı Kanun’un 35. Maddesiyle Değişik CMK’nın 254. Maddesi Uyarınca Aynı Kanun’un 253. Maddesinde Belirtilen Esas ve Usule Göre Uzlaştırma İşlemleri Yerine Getirildikten Sonra Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Yeniden Değerlendirilmesi Gerektiği )
• TEŞEBBÜS ( Suçüstü Yapılmak Üzere Seri Numaraları Alınmış Paraların Teslimi Sonrasında Bu Paraları Hakimiyetine Alamadan Yakalanması Nedeniyle Menfaat Temininin Gerçekleşmediği ve Eyleminin Teşebbüs Aşamasında Kaldığı Gözetilmeden Yanılgılı Değerlendirmeyle Sanığın Tamamlanmış Suçtan Mahkumiyetine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
5237/m.157,250,257
ÖZET : Suçüstü yapılmak üzere seri numaraları alınmış paraların teslimi sonrasında bu paraları hakimiyetine alamadan yakalanması nedeniyle menfaat temininin gerçekleşmediği ve eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, yanılgılı değerlendirmeyle sanığın tamamlanmış suçtan mahkumiyetine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2016/1844
K. 2017/173
T. 23.1.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU (Suçüstü Halinde Karar Alınmadan Arama Yapılabileceği – Uyuşturucu Madde Naklettiği Sırada Yakalanan Sanığın Üzerinin Aranmasına Dair Kolluk Tarafından Yapılan İşlemlerin Yasaya Uygun Olduğu)
• SUÇÜSTÜ HALİ (Ayrıca Arama Kararı Alınmasına Gerek Bulunmadığından Hukuka Aykırı Bir Delilden Söz Edilemeyeceği – Uyuşturucu Madde Naklettiği Sırada Yakalanan Sanığın Üzerinin Aranmasına Dair Kolluk Tarafından Yapılan İşlemlerde Hukuka Aykırılık Bulunmadığı)
• ARAMA KARARI (Kolluk Görevlilerinin Basit Bir Kontrol İle Sanığın Üzerindeki Uyuşturucu Maddeleri Ele Geçirip El Koymalarının Hukuka Uygun Olduğu – Bu Durumda Ayrıca Arama Kararı Alınmasına Gerek Bulunmadığından Hukuka Aykırı Bir Delilden Söz Edilemeyeceği)
• ÖNLEME ARAMASI (Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Kolluk Görevlilerinin İşlenmekte Olan Bir Suçla Karşılaşması Sebebiyle Yetki ve Sorumlulukları Kapsamında Derhal Gerekli Tedbirleri Alarak Basit Bir Kontrol İle Sanığın Üzerindeki Uyuşturucu Maddeleri Ele Geçirip El Koymalarının Hukuka Uygun Olduğu)
5271/m.90/4,116,117,118,119
ÖZET : Somut olayda; 26/12/2012 günü, saat 22:30 sıralarında, asayiş ekiplerinin yapmış oldukları uygulamada, sanığın da içinde bulunduğu araç durdurulmuş, aracın yolcu bölümünden, sanığın elinde bir çuvalla indiğinin görülmesi üzerine, görevlilerce sanığın durdurulduğu anda araç sürücüsünün olay yerinden kaçtığı, GBT sorgulamasında aranan şahıslardan olmadığı anlaşılan sanığın elinde bulunan çuval incelendiğinde daralı 2,760 kg esrar ve üzerinde yapılan aramada daralı 2,795 gr esrar ele geçirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Elinde çuval bulunan sanığın durdurulması üzerine, indiği aracın sürücüsünün olay yerinden kaçması, sanığın üzerinde ya da indiği araçta silah veya tehlike oluşturan bir diğer eşyanın bulunduğu ya da bir suçüstü halinin olabileceği hususunda yeterli ve kuvvetli şüpheyi oluşturacak nitelikte olduğu gibi; “uyuşturucu gibi belirli bir şeyin kişinin herhangi bir yerinde gizlendiğini” de düşündürecek bir durumdur. Terör olaylarının yaşanmakta olduğu, canlı bombaların patlatıldığı ve kolluk görevlilerine doğrudan birçok terör saldırısının gerçekleştirildiği ülkemizde, sanığın üzerinde arama yapılması için hâkim ya da Cumhuriyet savcısından yazılı arama kararı alınmasının beklenmesiyle ortaya çıkacak gecikmenin, toplum için veya kişiler bakımından hayati tehlike sakıncalı durumlara yol açabileceği düşüncesiyle arama kararı alınmaksızın arama yapılması, olası büyük tehlikelerin önlenmesi bakımından bir zorunluluk olup; bu şeklide yapılan bir aramayla ele geçirilen ve bulundurulması bizatihi suç teşkil eden uyuşturucu maddenin, hukuka uygun olmayan bir yöntemle ele geçirildiğini kabul etmek olanaklı değildir. Bu sebeple elde edilen delilin, hukuka uygun olması ve arama kararının varlığının araştırılmasının gerekmemesi nedeniyle, (2) numaralı bozma nedenine dayanılarak, hükmün düzeltilerek onanması gerektiği düşüncesindeyiz,” denilerek sanık hakkındaki hükmün düzeltilerek onanması istenmiştir.
Olay günü saat 22.30 sıralarında kolluk güçleri tarafından D-400 karayolu İncirlik kavşağında yapılan yol kontrol çalışmaları esnasında aracın durdurulduğu, sanığın yolcu bölümünden indiği esnada bahse konu aracın olay yerinden hızla kaçtığı ve yakalanamadığı, sanığın araçtan inerken elinde bulunan çuvalda ve üzerinde yapılan aramada brüt: 2795 gram net 931 gram esrar ele geçirildiği anlaşılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ilamında sanığın şüphe üzerine durdurulması sebebiyle suçüstü halinin söz konusu olması ve CMK’nın 90/4, 2559 Sayılı PVSK’nın Ek 6 ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki “suçüstü” halinde karar alınmadan arama yapılabileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; kolluk görevlilerinin işlenmekte olan bir suçla karşılaşması sebebiyle yetki ve sorumlulukları kapsamında derhal gerekli tedbirleri alarak basit bir kontrol ile sanığın üzerindeki uyuşturucu maddeleri ele geçirip el koymalarının hukuka uygun olduğu, bu durumda ayrıca arama kararı alınmasına gerek bulunmadığından hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceğinin belirtildiği anlaşıldığından, somut olayda uyuşturucu madde naklettiği sırada yakalanan sanığın üzerinin aranmasına dair kolluk tarafından yapılan işlemlerin yasaya uygun olduğu açıktır. Bu sebeple itirazın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
T.C.
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ
E. 2017/6636
K. 2018/6227
T. 31.5.2018
T.C.
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ
E. 2016/3113
K. 2018/5369
T. 10.5.2018
T.C.
YARGITAY
20. CEZA DAİRESİ
E. 2016/1394
K. 2016/2160
T. 18.4.2016
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2021/108
K. 2022/10856
T. 27.10.2022
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-1072
K. 2017/38
T. 31.1.2017
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU ( İstihbari Bilgi Hakkında Olay Yerinde Araştırma Yapan Görevlilerin “Suçüstü” Hali İle Karşılaşması Sebebiyle C.M.K.’nın 90/4. Md. ve P.V.S.K.’nın 13/1-A ve Ek 6. Md. Verdiği Yetkiye Dayanarak Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğunun Gözetileceği)
• İSTİHBARİ BİLGİ HAKKINDA OLAY YERİNDE ARAŞTIRMA YAPAN GÖREVLİLERİN “SUÇÜSTÜ” HALİ İLE KARŞILAŞMASI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı/Suçun Delili Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu)
• HUKUKA UYGUN DELİL ( Somut Emarelere Dayanmayan ve Sanığın Kimlik Bilgilerinin de Bulunmadığı İstihbari Bilgi Hakkında Olay Yerinde Araştırma Yapan Görevlilerin “Suçüstü” Hali İle Karşılaşması Sebebiyle Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu – Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu)
• SUÇÜSTÜ ( Uyuşturucu Madde Ticareti – Suçun Delilini Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu/P.V.S.K.’nın Ek 6. Md. Açıklayıcı Nitelikte Olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. Md. ( F) Bendi Gereğince Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı)
5271/m.2/j
2559/m.4/a,13/1-a,Ek.4,Ek.6
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği/m.4,8/f
ÖZET : Dava; uyuşturucu madde ticareti suçuna ilişkindir. Asayiş Büro Amirliği görevlilerince yapılan istihbari çalışmalar neticesinde; “Memo Neco” isimli şahsın, Cadde üzerinde eroin satacağı bilgisinin elde edildiği, ancak bu bilgiyi destekleyen emarelerin bulunmaması sebebiyle doğruluğunun araştırılması için aynı gün söz konusu caddeye gidilerek tertibat alındığı, bu sebeple suç şüphesinin henüz Cumhuriyet savcısına bildirilmediği ve soruşturma evresine başlanmadığı aşamada, görevlilerce çevrede gözlem yapıldığı sırada cadde üzerinde yürümekte olan sanığın görülerek yanına gidildiğinde, görevlileri fark eden sanığın kaçmaya başladığı, yapılan takip sırasında yere düşen sanığın yakalandığı ve yapılan üst yoklamasında 17 paket uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, 2559 Sayılı PVSK’nun Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre; istihbari bilgide uyuşturucu madde satıldığı belirtilen caddede yürüyen sanığın durumundan şüphelendikleri, kimlik kontrolü için yanına gittikleri sanığın kaçmasının işlenmekte olan bir suçun varlığına dair şüpheyi daha da arttırdığı ve bu makul sebep sebebiyle yakalandığı, sanığın üzerinde silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyayı bulundurabileceği değerlendirilerek oluşan bu yeterli şüphe sebebiyle PVSK’nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında yakalanan sanığın giysileri çıkartılmaksızın üzerinde elle yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, bu durumda CMK’nun 2. maddesinin ( j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” halinin mevcut olduğu, somut emarelere dayanmayan ve sanığın kimlik bilgilerinin de bulunmadığı istihbari bilgi hakkında olay yerinde araştırma yapan görevlilerin, işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaşması sebebiyle CMK’nun 90/4. maddesiyle PVSK’nun 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nun Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2017/511 |
Karar | : 2021/9306 |
Tarih | : 28.09.2021 |
Olay tutanağı içeriği ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın bagajının olup olmadığının bilinmediği aşamada bagajı olduğunu ve uyuşturucu bulunduğunu söyleyerek otobüsün bagajındaki valiz ile karton kutuyu göstererek uyuşturucu maddeleri teslim etmek suretiyle kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım ettiği anlaşıldığından, hakkında TCK’nın 192/3. maddesindeki etkin pişmanlık
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2022/965 |
Karar | : 2022/6008 |
Tarih | : 10.05.2022 |
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, olay tarihinde … firmasına ait …’dan … istikametine giden otobüsün alınan önleme arama kararı uyarınca durdurulması ve suça konu eşya olup olmadığının sorulması üzerine sanığın suça konu uyuşturucu maddeyi koltuğunun önünde bulunan kendisine ait pişmaniye kutusunun içerisinde bulunduğunu beyan edip teslim etmesinin, önleme arama kararına dayanarak zaten arama yapılacak eşyalardan olması nedeniyle hukuki durumunu etkilemeyeceğinden TCK’nın 192/3. maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki tebliğnamede yer alan bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/14505 |
Karar | : 2022/617 |
Tarih | : 19.01.2022 |
12/05/2019 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanun’u uyarınca durdurma, kimlik sorma ve arama yetkisi bulunmayan çarşı ve mahalle bekçileri tarafından, CMK’nın 116,117 ve 119. maddeleri ile 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’na aykırı şekilde yapılacak durdurma,kimlik sorma ve arama sonucunda ele geçirilen uyuşturucu maddeler “suçun maddi konusu” ve “suç delili” olarak hükme esas alınamayacaktır.
Görüldüğü üzere, Çarşı ve Mahalle Bekçilerine durdurma,kimlik sorma ve kişi üzerinde tehlike oluşturan diğer bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı hâlinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik el ile dıştan kontrol dâhil gerekli tedbirleri alabilme yetkisi 18/06/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7245 sayılı Kanundaki düzenleme ile verilmiştir.
Somut olayda; olay tutanağına göre 12/05/2019 tarihinde görevli Çarşı ve Mahalle Bekçileri tarafından şüpheli durdurulmuş, kimlik tespiti, GBT-UYAP sorgulaması yapılarak üzerinde herhangi bir suç unsuru olup olmadığı sorulmuş, şüphelinin cebinden çıkardığı uyuşturucu maddeyi teslim
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2014/4304 |
Karar | : 2015/33067 |
Tarih | : 25.11.2015 |
Önleme ve adli arama kararı olmadığı halde, kolluk görevlilerince şüphe üzerine yolcu otobüsünde durdurulan sanıktan, üzerinde suç unsuru varsa rızası ile teslim
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/5901
Karar : 2023/16
Tarih : 09.01.2023
Olay tutanağına göre; kolluk görevlilerinin devriye görevlerini ifa ettikleri esnada daha önceden tanıdıkları tanık Hamza’yı görüp durdurdukları, yapılan kaba üst yoklamasında ele geçen uyuşturucu maddeyi Hamza’nın kendi rızasıyla pantolon cebinden çıkarıp görevlilere teslim ettiği ve uyuşturucu maddeyi kimden temin ettiği sorulduğunda sanığın adını vererek isterlerse sanığın yakalanmasında görevlilere yardımcı olabileceğini ifade ettiği, kolluk görevlilerinin de seri numarası kaydedilen 10,00 TL’yi Hamza’ya verdiği, Hamza’nın sanıkla buluşacağı yere gittiği ve dönüşte sanıktan aldığını söylediği uyuşturucu maddeyi kolluk görevlilerine teslim ettiği, sanık …’ın da görevlileri görünce elindeki uyuşturucu maddeyi yere attığı ve sanıktan seri numarası daha önce alınan 10,00 TL’nin ele geçtiği anlaşılmıştır. 5271 sayılı Kanun’un 2/e maddesi ve 161 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun Ek 6 ncı maddesi uyarınca, edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan kolluğun olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için gerekli acele tedbirleri aldıktan sonra durumu derhal Cumhuriyet savcısına bildirmesi ve Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda gerekli soruşturma işlemlerini yapması gereklidir. Dosya içeriğine göre; olay tutanağında işlenmekte veya henüz işlenmiş olan ya da pek az önce işlenmiş bir suçun mevcudiyetini ortaya koyan somut şüphe sebepleri belirtilmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin (j) bendi ile 2559 sayılı Kanun’un 13/A maddesi kapsamında suçüstü halinin varlığından bahsetmek mümkün olmadığı halde, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yaptığına dair bilgi alınması üzerine Cumhuriyet savcısına haber verilerek bilgisi dahilinde sanık hakkında işlem yapılması gerekirken, Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un 160 vd. maddelerine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın sanık ile telefon irtibatı sağlanarak serbest iradesi dışında uyuşturucu madde satışına teşvik edilmiştir. Böylece kışkırtıcı ajan gibi hareket eden kolluk görevlileri, sanığı suç işlemeye teşvik etmiştir. Somut olayda; kolluk görevlilerinin Cumhuriyet savcısının bilgi ve talimatı bulunmaksızın, görev ve yetkileri dışına çıkarak, sanığı suça teşvik etmeleri suretiyle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu ve Anayasanın 38 inci maddesinin altıncı fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 206 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı görülmüştür.
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2020/17476
Karar : 2022/14067
Tarih : 28.12.2022
01/07/2013 tarihli olay tutanağına göre; şüphe üzerine durdurulan sanığın kaba üst yoklaması yapılacakken üzerinde suç unsuru olup olmadığı sorulduğunda eşofmanının sağ cebinde sakladığı uyuşturucu maddeyi polislere teslim ettiği olayda, dosya içerisinde hiçbir arama kararının bulunmadığı dikkate alınarak; 2559 sayılı PVSK’nın 9. maddesine göre olay yeri ve tarihini kapsayacak nitelikte “önleme araması kararı” veya CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde alınmış “adli arama kararı” ya da “yazılı arama emri” bulunup bulunmadığının araştırılarak varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirilmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun ve sanık … hakkında bu olaydan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2020/17673
Karar : 2023/631
Tarih : 26.01.2023
26/05/2010 tarihli olay tutanağına göre; şüphe üzerine durdurulan ticari araçta yolcu olarak bulunan sanığın yapılan kaba üst yoklamasında suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, dosya içerisinde hiçbir arama kararının bulunmadığı dikkate alınarak; 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 9 uncu maddesine göre olay yeri ve tarihini kapsayacak nitelikte “önleme araması kararı” veya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116 ıncı, 117 nci ve 119 uncu maddelerine uygun şekilde alınmış “adli arama kararı” ya da “yazılı arama emri” bulunup bulunmadığının araştırılarak varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirilmesinden sonra sonucuna göre sonucuna göre sanığın hukuki durumunun ve sanık … hakkında bu olaydan dolayı etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması,
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2021/5156
Karar : 2023/876
Tarih : 09.02.2023
“Dosya kapsamına göre, “ikametinde uyuşturucu madde sattığına” ilişkin ihbar alınan sanığın, ikametinde ve kullandığı 35 KA 407 plaka sayılı araçta arama yapılması talebi ile 22/03/2017 tarihinde Cumhuriyet savcısından arama kararı talep edilmesi için talimat alındığı, “sanığın ikametinde ve aracında gecikmesinde sakınca bulunan hal kapsamında 22/03/2017 tarihinde gündüzleyin bir defaya mahsus arama yapılmasına” ilişkin talep yazısının altında yer alan ve irade beyanı içermeyen “Cumhuriyet savcısı, sicil (120942), tarih (22/03/2017) ve imzası” şeklindeki ibare, “yazılı arama emri” olarak kabul edilerek, sanığın ikametinde yapılan aramada, 68 fişek halinde 136 gram sentetik kannabinoid, 4 fişek halinde 1,5 gram sentetik kannabinoid, 10 gram esrar, 5 fişek halinde 0,6 gram toz esrar ile aracında yapılan aramada, direksiyon altındaki siyah çanta içinde 12 fişek halinde 4 gram eroin ele geçtiği olayda; arama talep yazısının altında yer alan “Cumhuriyet savcısı, sicil (120942), tarih (22/03/2017) ve imzası” ibaresinin, irade beyanı içermediğinden tek başına “yazılı arama emri” olarak değerlendirilemeyeceği de göz önüne alındığında, a)Öncelikle, sanığın ikametinde arama yapılmasına ilişkin CMK’nın 116-119. maddeleri gereğince alınmış yazılı arama emri veya adli arama kararı olup olmadığının tespiti ile varsa, aslı veya onaylı suretlerinin dosya içerisine konulması, b)Oto aramasına ilişkin CMK’nın 116-119. maddeleri gereğince alınmış “yazılı arama emri veya adli arama kararı” veyahut “yer, zaman ve süre” unsurları yönünden uygunluk taşıyan “önleme araması kararı” olup olmadığının tespiti ile varsa, aslı veya onaylı suretlerinin dosya içerisine konulması, Arama kararı ya da yazılı arama emri bulunmaması halinde, yapılan arama ve bunun sonucu elde edilen deliller hukuka aykırı olup Anayasanın 38/6, CMK 206/2-a, 217/2 ve 230/1-b maddelerine aykırılık oluşturup hükme esas alınamayacağı hususları da dikkate alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması, “
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-1112
K. 2021/254
T. 8.6.2021
• UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Sanıktan Aldıkları Suç Konusu Uyuşturucu Maddeyi Naklederken Durdurulmaları Üzerine Sanıkların İçerisinde Bulundukları Araç Önleme Araması Kararı Uyarınca Durdurulduğu ve Götürüldüğü Yerde Gerçekleştirilen Arama İşlemlerinin Usulüne Uygun Verilmiş Bir Yazılı Arama Emri veya Adli Arama Kararı Bulunmadan Gerçekleştirilmesi Nedeniyle Açıkça Hukuka Aykırı Olduğu )
• HUKUKA AYKIRI DELİL ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanıktan Aldıkları Uyuşturucu Maddeyi Naklederken Durdurulmaları Üzerine Sanıkların İçerisinde Bulundukları Araç Önleme Araması Kararı Uyarınca Durdurulduğu ve Götürüldüğü Yerde Gerçekleştirilen Arama İşlemlerinin Usulüne Uygun Verilmiş Bir Yazılı Arama Emri veya Adli Arama Kararı Bulunmadan Gerçekleştirilmesi Nedeniyle Açıkça Hukuka Aykırı Olduğu )
• SUÇÜSTÜ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanıklar Hakkında Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçundan Başlamış ve Yürütülmekte Olan Bir Soruşturmanın Bulunduğu/Suç Şüphesi Nedeniyle Takip Altında Olan Sanıkların Tespit Edilen Telefon Görüşmelerinden Hareketle Fiziki Takiplerinin Yapılarak Suç Konusu Uyuşturucu Maddeler İle Yakalandıkları Olaylarda Suçüstü Halinin Söz Konusu Olmadığı )
• ARAMA KARARI ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Aracın Bagajında Ele Geçirilen Uyuşturucu Maddenin Durdurulduğu Yerden Alınarak Emniyet Müdürlüğünde Ele Geçirildiği/Cumhuriyet Savcısının Yazılı Arama Emri veya Mahkemeden Alınacak Adli Arama Kararı Uyarınca Sanıkların Üzerleri Eşyaları ve İçerisinde Bulundukları Araçlarının Aranabileceği )
• ARAMA KARARLARININ ASLI VEYA ONAYLI ÖRNEKLERİNİN DOSYAYA GETİRTİLECEĞİ ( Uyuşturucu Madde Ticareti Yapma Suçu – Sanığın Üzerinde Arama Yapılmasına İlişkin Sulh Ceza Mahkemesi’nin Arama Kararlarının Aslı veya Onaylı Örneklerinin Dosyada Bulunmadıkları Anlaşıldığından Bahsi Geçen Arama Kararlarının Aslı veya Onaylı Örneklerinin Dosyaya Getirtilerek Adli veya Önleme Araması Kararı Olup Olmadıklarının Belirleneceği )
5237/m.188
5271/m.116,119,206/2-a,217/2,2
2559/m.Ek.6
ÖZET : Dava; uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir. Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan başlamış ve yürütülmekte olan bir soruşturmanın bulunduğu, suç şüphesi nedeniyle takip altında olan sanıkların tespit edilen telefon görüşmelerinden hareketle fiziki takiplerinin yapılarak suç konusu uyuşturucu maddeler ile yakalandıkları, söz konusu olaylarda suçüstü halinin söz konusu olmadığı, aracın bagajında ele geçirilen uyuşturucu maddenin durdurulduğu yerden alınarak götürüldüğü İlçe Emniyet Müdürlüğünde ele geçirildiği hususları dikkate alındığında; 5271 Sayılı CMK’nın 2/e, 161 ve 2559 Sayılı PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına olayın haber verilip Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda soruşturma işlemlerine devam edilmesi ve CMK’nın 116 ve 119. maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısının yazılı arama emri veya mahkemeden alınacak adli arama kararı uyarınca sanıkların üzerleri, eşyaları ve içerisinde bulundukları araçlarının aranabileceği anlaşıldığından; sanıktan aldıkları suç konusu uyuşturucu maddeyi naklederken durdurulmaları üzerine, sanıkların içerisinde bulundukları araçta, Sulh Ceza Mahkemesi’nin önleme araması kararı uyarınca, aracın durdurulduğu ve götürüldüğü yerde gerçekleştirilen arama işlemlerinin, usulüne uygun verilmiş bir yazılı arama emri veya adli arama kararı bulunmadan gerçekleştirilmesi nedeniyle açıkça hukuka aykırı olduğu, bu arama sonucunda elde edilen suç konusu uyuşturucu maddelerin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde bulunması nedeniyle Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının ( a ) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı gözetilmelidir. Sanığın üzerinde arama yapılmasına ilişkin Sulh Ceza Mahkemesi’nin arama kararlarının aslı veya onaylı örneklerinin dosyada bulunmadıkları anlaşıldığından; bahsi geçen arama kararlarının aslı veya onaylı örneklerinin dosyaya getirtilerek adli veya önleme araması kararı olup olmadıklarının belirlenmesinden sonra niteliklerinin tartışılıp hükme esas alınıp alınamayacaklarının değerlendirilmesi ile sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tespiti gerekir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-361
K. 2017/139
T. 14.3.2017
• ARAMA İŞLEMİNİN HUKUKA UYGUN OLUP OLMADIĞI ( Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti Yapma Suçu – Kapkaç Eylemi Sonucu Kaçan Sanıkların Kolluk Tarafından Yakalandığı/Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu ve Hukuka Aykırı Bir Delilden Söz Edilemeyeceği )
• KAPKAÇ EYLEMİ SONUCU YAKALANAN SANIKLARIN KOLLUK TARAFINDAN ÜST ARAMASI YAPILMASI ( “Suçüstü” Halinin Mevcut Olduğu – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu )
• UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU ( Kapkaç Eylemi Sonucu Kaçan Sanıkların Kolluk Tarafından Yakalandığı – Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu )
• HUKUKA UYGUN / AYKIRI DELİL ( Suçüstü Halinde Ayrıca Bir Arama Emri ya da Karar Alınmasına Gerek Bulunmadığı Dolayısıyla Suçun Delili ve Konusunu Oluşturan Uyuşturucu Maddelerin Ele Geçirilip Muhafaza Altına Alınmasının Hukuka Uygun Olduğu ve Hukuka Aykırı Bir Delilden Söz Edilemeyeceği/Kapkaç Eylemi Sonucu Kaçan Sanıkların Kolluk Tarafından Yakalandığı – Uyuşturucu ve Uyarıcı Madde Ticareti Yapma )
5271/m.2/J,90/4
2559/m.4/A,13/1-A,Ek.4,Ek.6
5237/m.188
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği/m.4,8/f
ÖZET : Uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma suçuna dair olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığı, bu bağlamda eksik araştırma sonucu hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir. 17.12.2013 tarihinde saat 16.30 sıralarında haber merkezinden, Mardin Caddesi ile Ekinciler Caddesinin kesiştiği yerde, siyah ceketli ve bereli iki erkek şahsın bir bayanın çantasını kapkaç yöntemi ile çalarak kaçtığının anons edilmesi üzerine; şahısların yakalanmaları için kaçış istikametlerinde araştırmalara başlanıldığı, Sanayi Caddesi üzerinde ekip otosunu gören sanık ile yanında bulunan ve kimliği tespit edilemeyen şahsın kaçmaya başladıkları, sanığın bir inşaata girdiğinin görülmesi üzerine söz konusu yere girilerek hırsızlık ve uyuşturucu madde bulundurma suçlarından tanınan sanığın yakalandığı, sanığın üzerinde yoklama suretiyle yapılan kontrolde sweatshirtinde ve montunun cebinde uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği olayda, 2559 Sayılı PVSK’nun Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, kapkaç sureti ile hırsızlık olayının, açık kimlikleri belli olmayan faillerini yakalamak için araştırma yaptıkları sırada, bildirilen eşkâle uygun kıyafet giyen sanık ile yanında bulunan şahsı gördükleri, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları görünüşte haklılık yaratan bu izlenime göre; işlendiğinden şüphe duyulan hırsızlık eyleminin pek az önce sanık ve yanında bulunan kişi tarafından gerçekleştirildiği değerlendirerek, oluşan bu makul sebep sebebiyle yanlarına yaklaştıklarında, sanık ile yanında bulunan şahsın kaçmaya başlamalarının işlenmekte olan bir suçun varlığına dair şüpheyi daha da arttırdığı, sanığın üzerinde silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşyayı bulundurabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması üzerine PVSK’nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, giysileri çıkartılmaksızın elle yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK’nun 2. maddesinin ( j ) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” halinin mevcut olduğu, kolluğun başka bir suç sebebiyle olay yerinde araştırma yaptığı sırada, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaşması nedeniyle, CMK’nun 90/4. maddesiyle PVSK’nun 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben alınan emirler doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nun Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f ) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşılmıştır.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2016/20-761
K. 2018/305
T. 26.6.2018
ÖZET : Dava, uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna ilişkindir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna dair olarak yapılan arama işleminin hukuka uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
2559 Sayılı PVSK’nun Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, daha önceden hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapıldığı için tanınan sanığın davranışları, cadde üzerinde beklemekte olan tanığın yönetimindeki araca binmesi ve söz konusu aracın da hareket edip yakındaki bir sokağa girmesinden dolayı işlenmekte olan bir suçun varlığından şüphelendikleri, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında sürücü koltuğunda oturan tanığın elinde 20 TL olduğunun, sanığın da tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesinin işlenmekte olan bir suçun varlığına dair şüpheyi daha da arttığı, bu makul sebep sebebiyle görevlilerce sanık ile tanığın araçtan inmelerinin istendiği, sanık ile tanığın üzerinde ve söz konusu araçta silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşya bulunabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması sebebiyle PVSK’nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde, sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında açıkta ve görünür şekilde bulunan suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK’nun 2. maddesinin ( j ) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” hâlinin mevcut olduğu, görevi suçun işlenmesini önlemek ve kamu düzeni ile güvenliğini sağlamak olan kolluğun olay yerinde gerçekleştirdiği devriye görevi sırasında, sanık ve işlenen suçla ilgili önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle, CMK’nun 90/4. maddesiyle PVSK’nun 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK’nun Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f ) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır. Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii gerekmiştir.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2019/18-307
K. 2022/198
T. 22.3.2022
• FUHUŞ SUÇU ( Kolluk Görevlilerinin Cumhuriyet Savcısı Tarafından Yapılan Yazılı veya Sözlü Bir Görevlendirme Bulunmaksızın Kendiliklerinden Olaya El Koyup Delil Toplama Faaliyetine Giriştiği/Sanık Savunmasının Aksinin Kanıtlanamaması ve Anılan Deliller Değerlendirme Dışında Bırakıldığında Sanığın Yüklenen Fuhuş Suçunu İşlediğine İlişkin Hukuka Uygun Yöntemlerle Elde Edilmiş Delillerin Bulunmaması Nedeniyle Beraatine Karar Verileceği )
• KOLLUK GÖREVLİLERİNİN GÖREVLENDİRME BULUNMAKSIZIN KENDİLİĞİNDEN OLAYA EL KOYARAK DELİL TOPLAMA FAALİYETİNE GİRİŞMESİ ( Anılan Deliller Değerlendirme Dışında Bırakıldığında Sanığın Yüklenen Fuhuş Suçunu İşlediğine İlişkin Hukuka Uygun Yöntemlerle Elde Edilmiş Delillerin Bulunmaması Nedeniyle Beraatine Karar Verilmesi Gerektiği )
• ARAMA VE EL KOYMA ( Fuhuş Suçu – Kolluk Görevlilerinin Cumhuriyet Savcısı Tarafından Yapılan Yazılı veya Sözlü Bir Görevlendirme Bulunmaksızın Kendiliklerinden Olaya El Koyup Delil Toplama Faaliyetine Girişmeleri/Yapılan İşlemlerin Esasen Arama ve El Koyma Niteliğinde Olup CMK 116 vd Maddeleri İle Aynı Kanun’un 123 ve 127. Maddelerine Aykırı Olduğu )
5237/m.227/2
5271/m.116,123,127,160
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2019/18-442
K. 2022/390
T. 26.5.2022
• FUHUŞ SUÇU ( Kolluk Görevlilerinin CMK 160 vd Maddeleri Uyarınca Cumhuriyet Savcısı Tarafından Yapılan Yazılı veya Sözlü Bir Görevlendirme Bulunmaksızın Kendiliklerinden Olaya El Koyarak Delil Toplama Faaliyetine Girişmeleri ve Gece Vakti Otel Odalarının Kapıları Çalınmak Suretiyle Mağdurlar İle Tanıklara Ulaşılması İşlemlerinin Arama ve El Koyma Niteliğinde Olup Tutanak ve Elde Edilen Delillerin Hükme Esas Alınamayacağı/Hukuka Aykırı Yöntemlerle Elde Edilmiş Deliller Değerlendirme Dışında Bırakıldığında Sanığın Mahkûmiyetine Yeterli Delil Bulunmadığı )
• ADLİ ARAMA ( Fuhuş – Kolluk Görevlilerinin CMK 160 vd Maddeleri Uyarınca Cumhuriyet Savcısı Tarafından Yapılan Yazılı veya Sözlü Bir Görevlendirme Bulunmaksızın Kendiliklerinden Olaya El Koyarak Delil Toplama Faaliyetine Girişmeleri ve Gece Vakti Otel Odalarının Kapıları Çalınmak Suretiyle Mağdurlar İle Tanıklara Ulaşılması İşlemlerinin Arama ve El Koyma Niteliğinde Olup CMK 116 vd Maddelerine Aykırı Olması Bu Nedenlerle de Anılan Tutanak ve Elde Edilen Delillerin Hükme Esas Alınamayacağı/Beraat )
• HUKUKA AYKIRI YÖNTEMLE DELİL ELDE EDİLMESİ ( Fuhuş – Kolluk Görevlilerinin Bir Görevlendirme Bulunmaksızın Kendiliklerinden Olaya El Koyarak Delil Toplama Faaliyetine Girişmeleri ve Gece Vakti Otel Odalarının Kapıları Çalınmak Suretiyle Mağdurlar İle Tanıklara Ulaşılması İşlemlerinin Arama ve El Koyma Niteliğinde Olup CMK 116 vd Maddelerine Aykırı Olması Bu Nedenlerle de Anılan Tutanak ve Elde Edilen Delillerin Hükme Esas Alınamayacağı )
5271/m.116,160
ÖZET : Dosya içerisinde bulunan 12.01.2011 tarihli tutanaktan açıkça anlaşılacağı üzere kolluk görevlilerinin CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kendiliklerinden olaya el koyarak delil toplama faaliyetine girişmeleri ve gece vakti otel odalarının kapıları çalınmak suretiyle mağdurlar ile tanıklara ulaşılması işlemlerinin arama ve el koyma niteliğinde olup CMK’nın 116 ve devamı maddelerine aykırı olması, bu nedenlerle de anılan tutanak ve elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağının anlaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller değerlendirme dışında bırakıldığında sanığın yüklenen fuhuş suçunu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli delillerin bulunmaması nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekmektedir.
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
E. 2020/6004
K. 2020/4585
T. 30.9.2020
• UYUŞTURUCU VEYA UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMA VEYA SAĞLAMA SUÇU ( Yabancı Uyruklu Sanıklara Ait Nüfus ve Adli Sicil Kayıtlarının Sanıkların Vatandaşı Olduğu Ülke ve Gerektiğinde Uluslararası Kurum ve Kuruluşlardan Genelgeler Doğrultusunda Temin Edilmesi Gerektiği )
• TANIK DİNLEME ( Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama Suçu – Sanıkların Kaldıklarını Beyan Ettikleri Otelin Suç Tarihindeki Görevlisinin Tanık Olarak Dinlenileceği/Otel Görevlisine Tutanak Tanıklarının Otel Odasında
• AFGAN VATANDAŞI SANIK ( Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama – Sanıkların Resmi Kimlik Bilgilerinin Diplomatik Yazışmalarla Belirlenemediği Takdirde Kimlik Bilgileri Parmak İzi ve Fotoğraf Kayıt Formu İle Fotoğraflarının Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne Gönderilerek Sanıkların Türkiye’ye Kabul Edilen Yabancılardan Olup Olmadığının ve Varsa Yabancı Kimlik Numarası İle Adres Kayıt Sistemindeki Kayıtlarının Tespit Edileceği )
• ARAMA KARARI ( Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Yapma veya Sağlama Suçu – 2559 S. PVSK’nın 9. Md. Göre Olay Yeri ve Tarihini Kapsayacak Nitelikte “Önleme Araması Kararı” veya CMK’nın 116, 117 ve 119. Md. Uygun Şekilde Alınmış “Adli Arama Kararı” ya da “Yazılı Arama Emri” Bulunup Bulunmadığı Araştırılarak Varsa Aslı veya Onaylı Bir Örneğinin Getirileceği )
5237/m.188
5271/m.116,117,119
2559/m.9
Geçici Koruma Yönetmeliği/m.21,22
ÖZET : Dava; uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçuna ilişkindir. Somut olayımızda; sanıkların Afgan vatandaşı olduğu ve kendi beyanlarına göre kimlik bilgilerinin tespit edilmiş olduğunun anlaşılması karşısında yabancı uyruklu sanıklara ait nüfus ve adli sicil kayıtlarının, sanıkların vatandaşı olduğu ülke ve gerektiğinde uluslararası kurum ve kuruluşlardan genelgeler doğrultusunda temin edilmesi gerektiği eğer sanıkların resmi kimlik bilgilerinin diplomatik yazışmalarla belirlenemediği takdirde soruşturma makamınca sanıkların beyanı üzerine tespit edilen kimlik bilgileri, dosya içerisindeki parmak izi ve fotoğraf kayıt formu ile sanıkların temin edilen fotoğraflarının Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne gönderilerek Geçici Koruma Yönetmeliğinin 21 ve 22. maddeleri uyarınca sanıkların Türkiye’ye kabul edilen yabancılardan olup olmadığının ve varsa yabancı kimlik numarası ile adres kayıt sistemindeki kayıtlarının tespit edilmesi, şayet kimliklerinin bu şekilde belirlenmiyorsa 6458 Sayılı Kanun’un 91. maddesi uyarınca çıkartılan Geçici Koruma Yönetmeliğinin 21. ve 22. maddesi gereğince gerekli kayıtlarının yapılıp geçici koruma belgesi çıkarılıp gönderilmesi istenilerek belirlenen kimlikleri esas alınıp hükümlülüklerine karar verilmesi gerekir. Sanıkların tutanak içeriğini kabul etmeyerek tutanağı imzalamaktan imtina ettikleri; ısrarla tüm aşama beyanlarında polislerin herhangi bir arama kararı olmaksızın kaldıkları otel odasında
Olay tarihinde devriye görevini ifa eden polislerin sanıkları sokakta gördükleri durumundan şüphelendikleri ancak sanıkların kaçmaya çalıştıkları kısa bir kovalamaca sonrası sanıkların yakalandıkları yanlarında bulunan çantanın içi kontrol edildiğinde çantanın içinde kaçak eşyalar ile birlikte suça konu maddelerin ele geçirildiği olayda, dosya içerisinde hiçbir arama kararının bulunmadığı dikkate alınarak; 2559 Sayılı PVSK’nın 9. maddesine göre olay yeri ve tarihini kapsayacak nitelikte “önleme araması kararı” veya CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde alınmış “adli arama kararı” ya da “yazılı arama emri” bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirilmesinden sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2019/4821
K. 2022/14023
T. 29.11.2022
Dosya kapsamına göre suç tarihinde … İlçe Devlet Hastanesinde kadın doğum uzmanı olarak görev yapan sanığın, hamile olan şikayetçi …’yı muayene edip ameliyat için gün verdikten sonra cebinden zarf çıkararak bıçak parası olarak içerisine 500 TL para koyup ameliyattan önce eşinin kendisine getirmesini istediği, şikayetçinin durumlarının olmadığını söylemesi üzerine sanığın size 250 TL de olur dediği, şikayetçinin de bu konu hakkında sanıkla anlaşma yapmadan durumu eşi …’ya bildirmesi üzerine birlikte önce hastanenin başhekimine konu ile ilgili başvurdukları, başhekim …’un tarafları savcılığa yönlendirmesi üzerine katılan …’in savcılığa müracaat ettiği, suçüstü yapılmasını sağlamak amacıyla savcılık tarafından seri numaraları alınmış 250 TL’nin sanığa verilmek üzere katılana teslim edildiği, katılanın sanığın … yerine gittiği ve sanıkla görüşüp parayı verdikten sonra dışarı çıktığı, koridorda bekleyen kolluk görevlilerince katılana sanığın parayı alıp almadığının sorulduğu, katılanın sanığın parayı alarak elindeki kağıtların arasına koyduğunu söylemesi üzerine kolluk görevlilerinin sanığın bulunduğu odaya girdiği ve bu sırada sanığın elinde bulunan kağıtları masanın üzerine bıraktığı, görevlilerce masanın üzerindeki evrak kontrol edildiğinde daha önceden seri numaraları alınmış paraların ele geçirildiği somut olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/2010 tarihli ve 2009/5-167-2010/70 Sayılı Kararında da açıklandığı üzere, icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, mevcut delil durumuna ve olayın oluş şekline göre sanığın öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasa’nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışı bulunmadığından cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, bu itibarla sübut bulan fiilinin suç tarihine nazaran görevinin ifasıyla ilgili olarak yapması gerekli bir işi yapmak için menfaat sağlamak suretiyle rüşvet alma niteliğinde olduğu ancak taraflar arasında gerçek iradeye dayalı bir rüşvet anlaşması gerçekleşmediğinden sanığın eyleminin rüşvet almaya teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile cebri irtikap suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2021/16218 |
Karar | : 2023/1990 |
Tarih | : 08.03.2023 |
18.06.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu’nun “Durdurma ve kimlik sorma” başlıklı 7 nci maddesi ile “Adli görev ve yetkiler” başlıklı 8 inci maddesinde yer alan düzenlemelere göre çarşı ve mahalle bekçileri, makul bir sebebin bulunması halinde bir suçun veya kabahatin işlenmesini önlemek, suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek amacıyla durdurma ve kimlik sorma işlemleri yapabilecek, kişi üzerinde tehlike oluşturan bir eşyanın bulunduğu hususunda yeterli şüphenin varlığı hâlinde, kendisine veya başkalarına zarar verilmesini önlemek amacına yönelik el ile dıştan kontrol dâhil gerekli tedbirleri ve suç işlendikten sonra suç delillerinin kaybolmaması veya bozulmaması için gerekli muhafaza tedbirlerini alabilecektir.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas | : 2020/21403 |
Karar | : 2021/2205 |
Tarih | : 16.02.2021 |
CMK’nın 2/e- j ve 161. maddesinin 2. fıkrası ile PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca, edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan kolluğun olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için gerekli acele tedbirleri aldıktan sonra durumu derhal Cumhuriyet savcısına bildirmesi ve Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda gerekli soruşturma işlemlerini yapması gereklidir.
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2017/1876
Karar : 2019/6827
Tarih : 04.12.2019
Dosya kapsamına göre; Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ve Kayapınar Otogar Polis noktası görevlileri ile birlikte şehirlerarası otobüs terminalinde uyuşturucu madde ticareti ve kullanımı suçunun önlenmesine yönelik yapılan çalışmalar kapsamında, 15.04.2014 günü saat 20.25 sıralarında İstanbul’a gitmek üzere peronda bulunan…Firmasına ait otobüsün etrafında bagajları teslim eden şahısların yanında bagaj vermek için bekleyen, tedirgin hareketleri nedeniyle şüphelenilen (kimliği yakalanınca öğrenilen …) yanındaki siyah renkli büyük boy valizi otobüse teslim eden kişinin 22 numaralı Gebze yolcusu olduğu, otobüs personeli ile yapmış olduğu konuşmalardan anlaşılmış, yanına yaklaşılarak kimliği sorularak öğrenilen …’a Diyarbakır 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2014/575 değişik iş sayılı arama kararına istinaden valizi açılarak arandığından içinden esrar ele geçirilmiştir. Somut olayda, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerce suç işlediği şüphesi edinilen sanığın kimliği tespit edilmiş, kaba üst araması yapılmış suç unsuruna rastlanılmamış ancak davranışlarından sanığın suç işlediği konusunda şüphe somutlaştığı halde ve spesifik olarak uyuşturucu madde suçlarının soruşturulmasını yapan tecrübeli görevlilerce uyuşturucu madde nakli yapıldığı şüphesiyle delil elde etme amacıyla Cumhuriyet savcısına haber verilmeden soruşturmaya başlanıp bir koruma tedbiri olan ARAMA işlemi yapıldığı sabit olmuştur. CMK’nın 2/e, 161. maddesinin 2. fıkrası ve PVSK’nın Ek 6. maddeleri uyarınca edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan kolluğun, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için gerekli acele tedbirleri aldıktan sonra durumu derhal Cumhuriyet savcısına bildirmesi ve Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda gerekli soruşturma işlemlerini yapması gereklidir. Somut olayda, faili belli olan ve niteliği tahmin edilen bir suçun işlendiği konusunda şüphe somutlaştığı halde Cumhuriyet savcısına haber verilmeden CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adli arama kararı” ya da Cumhuriyet savcısının yazılı arama emri alınmadan, “önleme araması kararına” dayanılarak delil elde etmek amacıyla çantasında arama yapılması hukuka aykırıdır.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas : 2017/910
Karar : 2019/154
Tarih : 05.03.2019
Uyuşturucu maddelerin, sanık …’in kendisine ait olduğunu söylediği ve diğer sanık …’nin omzunda asılı bulunan, adı geçenlerin eşyası niteliğindeki spor çanta içerisinde yapılan aramada gerçekleştirilen işlemin PVSK’nın 4/A maddesi kapsamında yoklama ve kontrol olarak değerlendirilemeyeceği, suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirilme anına kadar suçüstü hâlinin de söz konusu olmadığı, üzerlerinde yoklama veya araçlarında kontrol yapılan kişilerin yanlarında bulunan valiz veya çantalarında gerçekleştirilecek arama işlemi için, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması ya da PVSK’nın 9. maddesi gereğince usulüne uygun olarak alınmış bir önleme araması kararının gerekli olduğu, ancak dosya kapsamında bu tür bir arama kararı ya da yazılı arama emrinin bulunmadığı, istenmesi üzerine suç konusu uyuşturucu maddelerin içerisinde bulunduğu çantanın sanıklar tarafından görevlilere teslim edilmesinin, gerçekleştirilecek arama işlemi için hâkimden karar veya Cumhuriyet savcısından yazılı emir alınması zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı ve yapılan bu işleme hukuki geçerlilik kazandırmayacağı da anlaşıldığından, suç konusu uyuşturucu maddenin hukuka aykırı olarak elde edilen delil niteliğinde olması nedeniyle Anayasanın 38. Maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. Maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamayacağı, hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçirilen maddi deliller değerlendirme dışında tutulduğunda, sanıkların atılı suçu işlediklerini gösterir mahkumiyeti gerektirecek nitelikte başkaca delilin de bulunmadığı dikkate alındığında, sanıkların beraatlerine dair verilen Yerel Mahkeme hükümlerinin onanmasına ilişkin Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
T.C.
YARGITAY
YİRMİNCİ CEZA DAİRESİ
Esas : 2017/6806
Karar : 2018/1082
Tarih : 21.02.2018
Somut olay da, kolluk görevlileri tarafından suç işlediği şüphesi oluşturan kişilerin kimlikleri, kullandıkları araçlar ve suçun niteliğini tespit edilmiş ve suçun işlendiğine ilişkin kuvvetli suç şüphesi oluştuğu halde “Adli arama kararı” ya da Cumhuriyet savcısından yazılı arama emri alınmadan, hatta Cumhuriyet savcısına bile haber vermeden “önleme araması kararına” dayanarak delil elde etmek amacıyla araçların dıştan görünmeyen bagajında ve bagaj da bulunan çantalar içinde ve stepne boşluğunda arama yaparak delil elde edildiği anlaşılmış olmasına göre, bu şekilde yapılan arama hukuka aykırıdır. Bu arama sonucu bulunan uyuşturucu madde ise hem “suçun maddi konusu” hem de “suçun delili” olup “hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamaz.” Suç şüphesinin ortaya çıkmasından sonra 5271 sayılı CMK kuralları uygulanması gerektiğinden, arama işleminin önceden alınmış bulunan önleme araması kararına göre değil CMK’ nın 116. – 119.
maddelerindeki düzenlemeler uyarınca verilmiş adli arama kararına ya da yazılı arama emrine göre icra edilmesi gerekmektedir. Oysa, olay tutanağı ve diğer tutanaklar incelendiğinde Cumhuriyet savcısının suça ilişkin olarak yapılan işlemlerden hiçbir bilgisi olmadığı, yapılan aramalardan sonra Erciş Cumhuriyet savcısına bilgi verildiği anlaşılmaktadır.
T.C.
YARGITAY
ONUNCU CEZA DAİRESİ
Esas : 2015/4693
Karar : 2015/32944
Tarih : 16.11.2015
Olay tutanağında, ihbar üzerine yakalanan sanığın elindeki çantanın içerisinden suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiğinin belirtilmesi karşısında dosya içinde arama kararının bulunmadığı dikkate alınarak; Sanığın üzerinin aranması konusunda arama kararı olup olmadığının araştırılması, varsa aslı veya onaylı bir örneğinin getirtilerek duruşmada okunup tartışılmasının sağlanması, Vicdani kanı oluşturacak sayıdaki tutanak düzenleyicilerinin tanık olarak dinlenmesi, kendilerinden suç konusu uyuşturucu maddelerin bulunduğu çantanın sanık tarafından teslimi üzerine mi ele geçirildiğinin sorulması,
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
Esas : 2019/230
Karar : 2020/449
Tarih : 10.11.2020
Suçüstü Hâli Kavramı ve Genel Olarak Mütemadi Suçlarda Uygulanması
- Suçüstü Hâli Kavramı
Genel olarak bir ceza usul hukuku kurumu olarak düzenlenen suçüstü hâli kavramına Anayasa’da ve özel soruşturma ve kovuşturma usullerini düzenleyen birtakım kanunî düzenlemelerde hukukî sonuçlar atfedilmiştir. Bunlardan en önemlisi de, kural olarak adli suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında genel hükümlere göre işlem yapılmasını düzenleyen normların uygulanmasını, bazı kamu görevlilerinin ifa ettikleri görevlerin niteliğinden kaynaklanan yasama dokunulmazlığı, hâkimlik teminatı gibi evrensel ilkelerin iç hukuka yansıması olarak öngörülen düzenlemelerle engelleyen güvenceleri ağır cezalık suçlar yönünden ortadan kaldırmasıdır.
5271 sayılı CMK’nın yürürlüğe girmesinden önce suçüstü hâli; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (CMUK) “Tevkif, muvakkat yakalama ve salıverme” başlıklı Dokuzuncu Faslında yer alan 127. maddesinin üçüncü fıkrasında; “İşlenmekte olan suç, meşhud suçtur.” şeklinde ve “asıl meşhud suç” olarak tanımlanmış, aynı maddenin dördüncü fıkrasında da “Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takib edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin işlediği suç” biçiminde “suçüstü karinesi” öngörülmüştü. 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 01.06.2005 tarihli ve 25772 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 18. maddesiyle yürürlükten kaldırılan 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu’nda da, suçüstü hâlinde
işlenen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma usulleri düzenlenmişti.
5271 sayılı CMK’nın “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin (j) bendinde de ‘Suçüstü hâli’nin benzer şekilde;
- “İşlenmekte olan suçu,
- Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
- Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu” ifade ettiği öngörülmüştür.
Doktrinde suçüstü hâlinin unsurları; belli bir suçun bulunması, failin geniş anlamda yakalanmış olması ve failin suçu işlediği an ile geniş anlamda yakalandığı an arasında uzun sürenin geçmemiş olması şeklinde sayılmaktadır. Geniş anlamda yakalama; failin suçu işlediğinin hiç bir şüpheye yer kalmayacak şekilde objektif ve apaçık belli olması şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak suçüstü hâlinin varlığı için failin özgürlüğünün de kısıtlanmış olması gerekmemektedir. Nitekim yakalama, aynı zamanda failin suçu işlerken görülmesini ifade etmektedir. Bununla birlikte, suç sırasında sanığın yakalanması suçun apaçıklığını ve objektifliğini daha büyük oranda ortaya koyabilmektedir (Halûk Çolak, Türk Hukukunda Suçüstü Yargılaması, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul – 1998, s. 14.). Suçüstünün apaçıklığı, suç işlenirken hiç bir şüpheye yer olmaksızın failin görülüp işitilmesi ya da tüm duyusal algıların suçüstünün ortaya çıkarılmasına yardımcı olması (Bozulmuş gıdanın koklanarak ya da tadılarak belirlenmesi gibi) şeklinde gerçekleşebileceği gibi, yetkili makamların işlemleriyle de ortaya çıkarılabilmektedir. Bu anlamda, gizli bir suçta yetkili makamlar elde ettikleri bilgi ve belirtilerden bir suçun işlenmekte olduğunu bilebilmekte ya da tahmin edebilmektedirler. Dolayısıyla, suçüstü hâlinin varlığı için failin eyleminin her durumda herkes tarafından gözlemlenebilir olmasına gerek bulunmamakta, bu hususta yalnızca yetkili makamlarca bilgi edinilmiş olması da yeterli olabilmektedir. Öte yandan, suçüstü hâlinin varlığı açısından hukukî düzenlemelerde açıkça bir zaman sınırı öngörülmediği göz önüne alındığında, bir zaman sınırlaması getirmek mümkün değildir. Bir olayın hangi ana kadar “suçüstü” olarak nitelendirilebileceği, o olayın özelliklerine, işlenen suça, türüne, işlenme biçimine, icra ile yer ve zaman bakımından gerçekleşen illiyet bağına göre takdir edilmelidir. Suçüstü hâli doktrinde; dar anlamda ve geniş anlamda suçüstü olmak üzere ikili ayrıma tabi tutulmuştur (Faruk Erem, Ceza Usulü Hukuku, 5. Bası, Sevinç Matbaaası, Ankara – 1978, s. 692, 693.). Konumuza ilişkin olarak, asıl suçüstü ya da dar anlamda suçüstü; CMK’nın 2. maddesinin (j) bendinde yer alan (1) numaralı alt bentteki “işlenmekte olan suç”u ifade etmektedir. Hem 1412 sayılı CMUK, hem de 5271 sayılı CMK’da “suçüstü hâli”ne bağlanan en önemli hukuki sonuçlardan biri de; genelde koruma tedbirleri, özelde de yakalama işlemi açısından kendisini göstermektedir. Nitekim, toplum içinde etkileri, tepkileri ve sonuçları gözlenebilen sosyal bir olgu olarak “suçüstü hâli”nde işlenen bir eyleme ve bu eylemi gerçekleştirdiği iddia edilen kişiye yönelik yapılan ilk usul işlemi çoğunlukla yakalama işlemidir.
5271 sayılı CMK’nın “Yakalama ve Yakalanan Kişi Hakkında Yapılacak İşlemler” başlıklı 90. maddesinde bu durum;
“(1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir:
- a) Kişiye suçu işlerken rastlanması
- b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması” biçiminde düzenlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nın 127. maddesinde herkes tarafından yapılabilen yakalama işleminin şartları arasında sayılan asıl meşhud suçta, suçun bu hâlde işlenmesinin yanında failin kaçacağından korkulması veya hüviyetinin hemen tespitinin mümkün olmaması şartlarından biri aranmaktaydı. Ancak 5271 sayılı CMK’nın 90. maddesinin birinci fıkrasının aynı kavrama ilişkin (a) bendinde fiilin işlenmekte olması yeterli görülerek, herkes tarafından yakalama yapılabilmesi için 1412 sayılı CMUK’da öngörülen diğer şartların varlığı aranmamıştır. Söz konusu düzenlemelere göre de; işlenmekte olan bir suç açısından suçüstü hâlinin varlığı için eylemin mutlaka herkes tarafından bilinip görülmesi gerekmemekte olup işlenen suçun niteliğine ve işleniş şekline göre, bu suçtan ve failinden yalnızca yetkili makamlarca bilgi sahibi olunması ve yakalama işleminin doğrudan bu makamlarca yapılması da mümkündür.
- Mütemadi Suçlarda Suçüstü Hâli
Doktrinde, bir suçun mütemadi suç olmasına bağlanan hukukî sonuçlar daha ziyade; ceza ve usul hukuku açısından, işlenen suçun sayısı, teşebbüs, iştirak, meşru savunma, af, suçun işlendiği yer, zaman, şikâyet ve zamanaşımı gibi hususlar üzerinden ele alınıp değerlendirilmektedir. Ancak, mütemadi suçların suçüstü hâli bakımından da irdelenmesi gerekmektedir. Doktrinde genel kabul gören görüşe göre; mütemadi suçlar suçüstü hâlinde işlenebilen suçlardır. Dahası, Faruk Erem 1978 yılında, Halûk Çolak da 1998 yılında hazırladıkları eserlerinde, İtalyan CMUK’nın 237. maddesinde, temadinin sona erdiği ana kadar mütemadi suçun suçüstü sayılacağı hususunun açıkça belirtildiğini ifade etmişlerdir (Faruk Erem, s. 694; Halûk Çolak, s. 21-22.). Gerçekten de, 1930 tarihli İtalyan CMUK’un “Suçüstü” başlıklı 237. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “Il reato permanente é flagrante fino a che sia cessata la permanenza.” ibaresi “Mütemadi suçta suçüstü, temadinin sona ermesine kadardır.” anlamına gelmektedir. Nitekim bu yöndeki düzenleme, 1988 tarihli İtalyan CMUK’un “Suçüstü Hâli” başlıklı 382. maddesinin ikinci fıkrasında da “Mütemadi suçta suçüstü hali, temadinin sona ermesine kadar devam eder.” anlamına gelecek şekilde “Nel reato permanente lo stato di flagranza dura fino a quando non è cessata la permanenza.” ibaresiyle yer almaktadır. Nitekim Türk Hukuk doktrininde de benzer şekilde; mütemadi suçlarda, temadi devam ettikçe suçüstü hâlinin devam ettiği, icra hareketlerinin tamamlanmasının gerekmediği, mütemadi suçu oluşturan icra hareketlerinin bir kısmında, sanığın geniş anlamda yakalanmasının yeterli olduğu, kanuni düzenlemelerde bu konuda bir ayrıma gidilmediği görüşü (Hâluk Çolak, s. 23; Burhan Kuzu, Türk Anayasa Hukukunda ve Muhtelif Kanunlarda Yakalama Müessesesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, S. 1-4, 1985, s. 159.) ve suçüstü hâlinde temadinin sona ereceği görüşü savunulmaktadır (M. Emin Artuk – Ahmet Gökcen – M. Emin Alşahin – Kerim Çakır, s. 268.). Gelinen noktada, Türk Hukukundaki silahlı örgüt suçuna ve usul hukukuna ilişkin düzenlemelere ayrıca değinilecek olmakla birlikte, faile atılı mütemadi suçun niteliği, suçun işlenme şekli ve geniş anlamda yakalama şartlarının her olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi koşuluyla, mütemadi suçlarda genel olarak failin o suça ilişkin devam eden icra hareketlerinin, bu hareketlerin meydana getirdiği hukuka aykırılığın devam ettiğinin, böylelikle o suçun işlenmekte olan bir suç olduğunun ve geniş anlamda yakalama sonucunda somut olayda dar anlamda suçüstü hâlinin var olabileceğinin kabulü gerekmektedir. Bununla birlikte, objektif olarak suç, ilgili kamu görevlilerine bildirildiği andan sonra suçüstü niteliği kazanmaktadır. Delil ise, yargılama makamlarının görevlerini yaparken kullandıkları bir araçtır. Yargılama makamında yer alan hâkim, önüne getirilen delilleri inceleyerek veya kendi araştırması sonucunda bir hükme varmaktadır. Dolayısıyla bir olayın kanıtlanması, ancak hâkim önüne gelmesinde söz konusu olmaktadır. Suçüstü durumu ise, hâkim kararından sonra kanıtlanmış ya da kanıtlanamamış olabilmektedir. Bu hususta öncelikle kolektif bir yargılama yapılarak sonuca varılması gerekmektedir. Bu bakımdan suçüstü hâli, başlı başına suçun hukuken kanıtlanması anlamına gelmemektedir.
- Silahlı Terör Örgütü Üyeliği Suçu Açısından Suçüstü Hâlinin ve Bu Bağlamda Sanığın Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi
Özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olan kamu görevlileri yönünden bu usullere konu olan hukuki teminatlardan faydalanmalarını engelleyen suçüstü hâli, hukuki sonuçları itibarıyla öncelikle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 5. maddesinde ifadesini bulan özgürlük ve güvenlik hakkı ile bağlantılı bir kurum olmakla birlikte, uygulandığı kişinin hâkim veya Cumhuriyet savcısı olması durumunda, söz konusu hakkın yanı sıra evrensel nitelikteki hâkimlik teminatı ilkesi bağlamında sonuçlar doğuran bir özelliği de taşımaktadır. Dolayısıyla suçüstü kurumunun somut olayda uygulanma koşullarının var olup olmadığına dair yorumlarda, söz konusu hak ve ilkeler bağlamında son derece özenli davranılması gerekmektedir. Yüksek mahkeme üyeleri dışında görev yapan birinci sınıfa ayrılmış ya da birinci sınıf bazı hâkim ve Cumhuriyet savcıları hakkında Yerel Cumhuriyet Başsavcılıklarınca 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93 ve 94. maddeleri gereğince genel hükümlere göre yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamelerle; ağır ceza mahkemesinin görevine giren ve suçüstü hâlinde işlendiği değerlendirilen silahlı terör örgütüne üye olma, Anayasa’yı ihlal, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçlarından cezalandırılmaları istemiyle Yerel Mahkemelere açılan davaların hangi mercide görüleceğine ilişkin Yerel Mahkemeler ile ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi amacıyla dosyaların gönderildiği Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.10.2017 tarihli ve 998-388 sayılı ile benzer uyuşmazlığa ilişkin diğer kararlarında istikrarlı olarak “mütemadi suçlardan olan silahlı terör örgütüne üye olma suçunda, daha önce örgütün kendisini feshetmesi, kişinin örgütten ayrılması gibi bazı özel durumlar hariç olmak üzere kural olarak temadinin yakalanma ile kesileceği, dolayısıyla suçun işlendiği yer ve zaman
diliminin buna göre belirlenmesi gerektiği, bu nedenle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan şüpheli konumunda bulunan hâkim ve Cumhuriyet savcıları yakalandıkları anda ‘ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâli’nin mevcut olduğu ve 2802 sayılı Kanun’un 94. maddesi gereğince soruşturmanın genel hükümlere göre yapılacağı anlaşılmaktadır.” sonucuna ulaşılmıştır. Söz konusu kararlara konu uyuşmazlığın ana eksenini, sanıklara atılı suçun görev suçu mu yoksa kişisel suç mu olduğunun belirlenmesi oluşturduğundan, bu kararlarda mütemadi suç ve suçüstü hâliyle ilgili açıklamalara yalnızca bu kavramların uyuşmazlıkla bağlantısıyla orantılı olarak değinilmiştir.
Gelinen noktada, sanık … ve müdafisinin olayda sanık yönünden suçüstü hâlinin bulunmadığına dair usuli itirazlarıyla ve bu itirazla bağlantılı diğer hususlarla ilgisi bakımından, 15.07.2016 tarihli darbe teşebbüsünden sonra, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla hakkında genel hükümlere göre soruşturma yürütülen ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinde aynı suçtan kamu davası açılan Anayasa Mahkemesi eski Üyesi Alparslan Altan’ın, benzer olayda kendisi ve atılı suç yönünden suçüstü hâlinin bulunmadığına ve tutuklamanın bu yönüyle hukukî olmadığına dair yaptığı bireysel başvuru sonucunda İnsan Hakları Avrupa Mahkemesince (İHAM) verilen kararın da irdelenmesi gerekmektedir. Benzer olayda başvurucunun, hakkında genel hükümlere göre soruşturma yürütülmek suretiyle, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 16. maddesinde düzenlenen ve Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri hakkındaki adli soruşturmalar bakımından 6087 ve 2797 sayılı Kanun’larda öngörülen teminatlarla aynı doğrultudaki hukuki teminatlardan usule aykırı olarak yararlandırılmadığına dair başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesince 11.01.2018 tarih ve 15586 sayı ile; bu hususta bir ihlalin olmadığı ve başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Başvurucu Alparslan Altan’ın sonrasında İHAM’a yaptığı bireysel başvuruda, olayda ağır cezalık suçüstü hâlinin bulunmadığı, bu nedenle hâkimlik teminatından yararlandırılmayarak yapılan yakalama, gözaltı ve tutuklama kararlarının hukukî olmadığına dair iddiayı inceleyen İHAM 16.04.2019 tarihli ve 12778/17 Başvuru numaralı kararında bu hususa ilişkin olarak; Mahkeme, başvuranın 16 Temmuz 2016 tarihinde yakalandığını ve aynı gün gözaltına alındığını, daha sonra 20 Temmuz 2016 tarihinde silahlı terör örgütü üyesi olmak şüphesiyle tutuklandığını ve 6 Mart 2019 tarihinde aynı suçtan mahkûm edildiğini gözlemler. Başvurunun konusu, başvuranın ilk tutukluluğu olduğu için belirlenmesi gereken birinci husus, söz konusu zamanda Anayasa Mahkemesi üyesi olan başvuranın, 16 Temmuz 2016 tarihinde yakalandıktan sonra 20 Temmuz 2016 tarihinde tutuklanmasının, Sözleşme’nin 5 § 1 maddesi ile gerekli kılındığı üzere, ‘yasayla öngörülmüş bir usule uygun’ olup olmadığının belirlenmesidir. Başvuranın tutukluluğunun 5 § 1 madde amaçları dâhilinde ‘hukuka uygun’ olup olmadığını ve özgürlüğünden mahrumiyetinin ‘yasa ile öngörülen bir usul uyarınca’ olup olmadığının belirlemek için Mahkeme, ilk olarak, başvuranın tutukluluk halinin Türk hukukuna uygun olup olmadığını inceleyecektir. Mahkeme, taraflar arasında şu hususun ihtilaf konusu olmadığını belirtir: başvuran, ilgili mevzuat kapsamında Anayasa Mahkemesi üyelerine verilen güvencelere karşın, CMK’nın 100 ve devam maddeleri gereğince yakalanıp gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Tarafların iddiaları ve görüş ayrılıklarına ilişkin husus ise olayların meydana geldiği esnada Anayasa Mahkemesi üyesi olan ve bu itibarla özel bir statüye haiz olan başvuranın genel hükümler uyarınca tutuklanmasının ‘hukukun kalitesi’ (quality of the law) ilkesini karşılayıp karşılamadığıdır. Mahkeme, başvuranın bu husustaki iddiasını Anayasa Mahkemesi önünde dile getirdiğini ve Anayasa Mahkemesinin de Yargıtay içtihadına atıfta bulunarak mevcut davada genel hükümler uyarınca uygulanan tutukluluk tedbirinin ilgili mevzuata uygun olduğu tespitinde bulunduğunu gözlemler. Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa ile 6216 sayılı Yasa gereğince Anayasa Mahkemesi üyelerine tanınan usuli güvencelere rağmen, soruşturma makamlarının ‘başvurana isnat edilen silahlı terör örgütü üyeliği suçunun suçüstü hâli olduğuna ilişkin tespitinin olgusal ve yasal dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılamaz’. Mahkeme, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği 16 Temmuz 2016 tarihli dokümanda anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etme suçundan da bahsedilmiş olmasına rağmen, başvuranın 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimiyle alakalı bir suç işlerken yakalandığı veya bu nedenle tutuklandığına dair herhangi bir iddia olmadığını dikkate alır. Aslında, anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etme suçu, başvuranın daha sonra ifadesini alan ve tutuklanmasına karar veren ilgili sulh ceza hâkimi tarafından dikkate alınmamıştır . Başvuran bu nedenle, temelde, soruşturma makamları ve Türk mahkemelerince darbe girişimini düzenleyen silahlı terör örgütü olarak kabul edilen bir yapı olan FETÖ/PDY üyesi olma şüphesiyle özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu hususların, soruşturma makamlarının suçüstü hâlinin mevcut olduğuna ilişkin tespitinin olgusal ve yasal dayanağını teşkil ettiğine hükmetmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu sonuca varırken, Yargıtay’ın ilgili içtihadına atıfta bulunmuştur. Bu bağlamda Mahkeme, 10 Ekim 2017 tarihinde verdiği öncü kararda Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, silahlı bir örgüte üye olmak şüphesiyle yakalanan hâkimler açısından suçüstü hâlinin söz konusu olduğu yönünde karar verdiğini dikkate alır. Bu öncü kararda, suç örgütü üyeliği şüphesi bulunan davalarda, yargı mensubu üyesi olan şüphelinin suçüstü hâli mevcut olduğu gerekçesiyle tutuklanması için CMK 100. maddede belirtilen koşulların karşılanmasının yeterli olduğu belirtilmiştir. Suçüstü hâli kavramının, başvuran tutuklandıktan uzun bir süre sonra yapılan bu yeni yargısal yorumunda, Yargıtay’ın mütemadi suçlara ilişkin yerleşik içtihadı temel alınmıştır. Bu bağlamda, Mahkeme, çoğu kez belirttiği üzere, ulusal hukukun yorumlanması ve uygulanması konusunda asli sorumlu olan ulusal mahkemelerin yaptığı iddia edilen olgusal veya hukuki hataları değerlendirirken sınırlı yetkisi bulunduğunu dile getirir. Ulusal mahkemelerin yorumu keyfi olmadığı veya açıkça makul olduğu sürece (bk. Anheuser-Busch Inc./Portekiz [BD], no. 73049/01, § 86, AİHM 2007-I), Mahkemenin rolü, yapılan yorumun etkilerinin Sözleşme ile uyumlu olup olmadığını tespit etmekle sınırlıdır (bk. Waite and Kennedy/Almanya [BD], no. 26083/94, § 54, AİHM 1999-I, ve Rohlena/Çek Cumhuriyeti [BD], no. 59552/08, § 51, AİHM 2015). Mahkemenin, bu nedenle, önündeki davalarda ulusal hukukun yorumlanma ve uygulanma şeklinin Sözleşme’ye uygun olup olmadığını incelemesi gereklidir (bk., mevcut davaya uygulanabildiği ölçüde, Assanidze/Gürcistan [BD], no. 71503/01, § 171, AİHM 2004-II). Bu hususta Mahkeme, genel olarak, yerel mahkemelerin yürürlükteki yasal hükümlere ters düşen istisnaları içtihatlarına dâhil etmeleri halinde yasal kesinlik ilkesinin tehlikeye düşebileceğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda Mahkeme, CMK’nın 2. maddesinin, suçun işlendiği esnada ya da işlendikten hemen sonra tespit edilmesi durumuyla bağlantılı olan suçüstü (in flagrante delicto) kavramının klasik bir tanımına yer verdiğini gözlemlemektedir. Bununla birlikte, yukarıda belirtilen Yargıtay içtihadına göre, CMK’nın 100. maddesi uyarınca, bir suç örgütüne üye olma şüphesi, herhangi bir fiili unsur veya devam eden cezai bir eylem belirtisine ihtiyaç duyulmaksızın suçüstü olarak nitelendirme bakımından yeterli görülebilir. Mahkemeye göre bu, suçüstü kavramının kapsamlı bir yorumu olup, söz konusu kavramın genişletilmesi sonucunda, bir suç örgütüne dâhil olduğundan şüphelenilen hâkimlerin, Türk hukukunun yargı mensuplarına tanıdığı yargısal korumalardan (Anayasa Mahkemesi üyesi olan başvuran da 6216 sayılı Kanun uyarınca söz konusu korumaya tabidir) mahrum bırakılması durumu ortaya çıkar. Sonuç olarak, mevcut davadakine benzer koşullarda, bu kavramın geniş bir şekilde yorumlanması, yürütme organının müdahalelerine karşı yargı mensuplarına sağlanan usule ilişkin güvenceleri etkisiz hale getirmektedir. Mahkeme, bu tür bir yargısal korumanın, hâkimlere, şahsi menfaatleri için değil, görevlerini bağımsız bir şekilde ifa edebilmelerini güvence altına almak amacıyla sağlandığını gözlemlemektedir. Hükümetin de haklı olarak belirttiği gibi, böyle bir koruma cezadan muaf olma anlamına gelmemektedir. Söz konusu korumanın amacı, genel olarak yargı sisteminin, özel olarak da yargı mensuplarının, adli görevlerini yerine getirirken yargı dışındaki organların ve hatta denetim görevi ifa eden hâkimlerin yasal olmayan kısıtlamalarına maruz kalmalarını engellemektir. Bu bağlamda, Türk mevzuatının, Anayasa’da ve 6216 sayılı Kanun’da yer alan güvencelerin gözetilmesi koşuluyla, Anayasa Mahkemesi üyelerinin tutuklanmaları konusunda bir yasaklama öngörmediğini kaydetmek gerekir. Nitekim söz konusu Kanun’un 16. ve 17. maddelerinde öngörülen usul uyarınca, yargısal dokunulmazlık Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırılabilmekte, kovuşturma açılabilmekte ve tutuklu yargılama gibi önleyici tedbirler uygulanabilmektedir. Bunun yanı sıra, Mahkeme, Yargıtay’ın 10 Ekim 2017 tarihli kararından hareketle Yargıtay’ın devam eden suç kavramına ilişkin yerleşik içtihadında, CMK’nın 2. maddesinde öngörüldüğü üzere geçerli bir cezai eylemin varlığını temsil eden suçüstü kavramının kapsamının genişletilmesinin nasıl haklı görülebildiğini anlayabilmiş değildir. Yargıtay’ın önceki kararlarına bakıldığında, devam eden suçların mahiyetlerinin, ceza mahkemelerinin yargı yetkisinin ve bu tür davalarda kovuşturma bakımından süre kuralının uygulanabilirliğinin belirlenmesi amacıyla böyle bir yaklaşımı benimsediği anlaşılmaktadır Yukarıdakiler ışığında Mahkeme, ulusal mahkemelerin suçüstü kavramının kapsamını genişletmelerinin ve mevcut davada iç hukuku uygulamalarının, sadece yasal kesinlik ilkesi bağlamında bir sorun teşkil etmediği aynı zamanda bariz bir şekilde mantıksız olduğu kanaatine varmıştır. Dolayısıyla, başvuranın Anayasa Mahkemesi üyelerine sağlanan usule ilişkin güvencelerden mahrum bırakılmak suretiyle, CMK’nın 100 maddesi uyarınca tutuklanması, Sözleşme’nin 5 § 1 maddesi gereğince kanunda öngörülen bir usul doğrultusunda gerçekleştirilmemiştir.” sonucuna varmıştır. Burada öncelikle ifade etmek gerekir ki; doktrinde suç niteliğine dair veya başkaca bir ayrım yapılmaksızın, mütemadi suçların salt işlenmeye devam eden suçlardan olduğu gerekçesiyle bu suçlarda suçüstü hâlinin bulunduğuna dair görüşlerin de mevcut olması bir yana, bu genel kabulün haricinde öncelikle değinilmesi gereken husus; örgüt üyeliğine ilişkin genel açıklamalarda da belirtildiği üzere, örgüt üyeliğinin varlığı için failin delillendirilebilir somut hareketleriyle örgütün hiyerarşik yapısına kendi iradesini sürekli olarak teslim etmesinin yeterliliğidir. Dolayısıyla, kişinin gizli bir yapılanma ve somut tehlike suçu niteliğindeki suç örgütünün üyesi olduğunu her an suç teşkil eden başkaca eylemlerle göstermesine gerek olmadığı gibi, bu yöndeki eylemleri zaten ayrı bir suçu oluşturacak ve bu suçları işlerken yakalanması hâlinde o suçlar yönünden de suçüstü hâli gündeme gelecektir. Diğer yandan, failin suç örgütü üyesi olduğuna dair yetkili makamlarca şüphe oluşturan delil ya da delillere ulaşılması ve failin örgüt üyeliğindeki devamlılığın o anki delillere göre saptanması durumunda, örgütün kendisini feshettiğine ya da failin örgütten ayrıldığına dair başkaca delile ulaşılamaması hâlinde, failin örgüt üyeliği hususundaki icra hareketlerine devam ettiğinin, böylelikle bu durumdan bilgisi olan yetkili makamlarca faile CMK’nın 2. maddesinin (j) bendinin birinci alt bendi ve 90. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca bu suçu işlerken rastlandığının, dolayısıyla görünüşteki haklılık unsuru gereğince suçüstü hükümleri doğrultusunda fail hakkında işlem yapılabileceğinin kabulünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Burada failin cezai eyleminin muhakkak herkes tarafından görülmesi gerekmemekte, yakalama anı itibarıyla örgüt üyeliğinin sürekliliğine dair icra hareketlerinin devam ettiğinin ve failin örgütten ayrılmaya dönük bir eyleminin bulunmadığının yetkili makamlarca bilinmesi yeterlidir. Bunun ötesinde, failin gerçekte örgüt üyesi olup olmadığı veya hakkında CMK’nın 100. maddesinde öngörülen tutuklama şartlarının bulunup bulunmadığı ise farklı bir durumdur. Fail soruşturma evresinde sunacağı deliller doğrultusunda tutuklanmayacağı ya da adli kontrole dahi tabi tutulmayabileceği gibi, kovuşturma evresinde hakkında beraat kararı da verilebilecektir. Diğer yandan, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 17.07.2016 tarihli ve 244/a sayılı kararında; aralarında sanık …’ın da bulunduğu Yargıtay üyeleri hakkında genel hükümlere göre başlatılıp yürütülen adli soruşturmanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca idari yönden gereği için Yargıtay Başkanlığına bildirilmesi sonucunda; “133 Yargıtay üyesine isnat edilen ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs’ suçunun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, eylemin halen tamamen sona ermemesi ile bu bağlamda ağır cezalık ve suçüstü gibi ağır bir suç soruşturmasının, tehlikenin boyutu ile haklarında gözaltı kararı çıkarılmış olması gözetildiğinde, bu denli ağır bir suç soruşturmasının varlığı karşısında ve ayrıca aynı örgüt kapsamında bir kısım üyeler hakkında Birinci Başkanlığımızca sürdürülen soruşturmaların kapsamı da dikkate alınarak adları geçen üyelerin göreve devamlarının soruşturmanın selameti ve yargı erkinin nüfuz ve itibarına zarar vereceği gözetilerek Yargıtay Kanununun 18/1, 2, 4 fıkraları ile 46. maddeleri gereğince mevcut yetkilerinin kaldırılmasına” karar verildiği ve içeriği itibarıyla bu kararda sanık hakkında ağır cezalık suçüstü hâli nedeniyle genel hükümlere göre soruşturma yürütülmesinin usule uygun olduğunun belirtildiği de gözden uzak tutulmamalıdır. İHAM tarafından Yargıtayca hukuka aykırı olarak geniş yorumlandığı sonucuna varılan suçüstü hâline ilişkin değerlendirmenin salt Yargıtayın yorumundan mı ibaret olduğu, aksi hâlde söz konusu yorumun, konumuza ilişkin olarak iç hukukumuzda yürürlükten kaldırılan ve halen yürürlükte bulunan düzenlemelerle de uyumlu olup olmadığının irdelenmesine gelince; 06.2005 tarihinde yürürlükten kaldırılmakla birlikte, suçüstü hâlinde işlenen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma usullerini düzenleyen 3005 sayılı Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu’nun 1. maddesi; “Faili suçu işlediği sırada veya pek az sonra yakalanan:
- A) Ağır ceza mahkemesinin vazife gördüğü yerlerdeki belediye sınırları içinde işlenen ağır cezalı meşhud cürümler;
- B) (Değişik: 1/12/1980 – 2349/1 md.) Asliye teşkilatı olan yerlerdeki belediye sınırları içinde ve panayırlarda işlenen ağır ceza mahkemelerinin vazifeleri dışındaki meşhud cürümlerle Türk Ceza Kanununun 529, 534, 536, 537, 539, 545, 547, 548, 551, 565, 567, 568, 571, 572, 573, 574, 575 ve 576 ncı maddeleri ile 540 ncı maddenin ikinci fıkrasında yazılı meşhud olarak işlenen kabahatler hakkında takip ve duruşma bu Kanun hükümlerine tabidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bununla birlikte, yine yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun Ek 1. maddesinde;
- “1) Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetlere ideolojik amaçlarla, Devletin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadiyle işlenen suçlarla, bunlara murtabıt suçları;
- 2) Türk Ceza Kanununun 179, 180, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ayrı olmak üzere 188, 201, 254, 255, 256, 257 ve 264 üncü maddelerinde veya 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanunun değişik 12 nci yahut aynı Kanunun ek maddesinin, birinci bendinde yazılı suçlar; İşleyenler hakkında yapılacak soruşturma ve kovuşturmalar, 3005 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (A) bendindeki mahal ve aynı Kanunun 4 üncü maddesinde yazılı zaman kayıtlarına bakılmaksızın, bahis konusu kanun hükümlerine göre yapılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu düzenlemeler doğrultusunda, uyuşmazlık konusuyla bağlantılı olarak, terör suçları bakımından yürütülecek soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde suçüstü hükümlerine göre işlem yapılması öngörülmekteydi. Diğer yandan, özel soruşturma ve kovuşturma usulleri öngören düzenlemelerden; yasama dokunulmazlığına ilişkin Anayasa’nın 83. maddesi, hâkim ve Cumhuriyet savcılarına ilişkin 2802 sayılı Kanun’un 94. maddesi, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun seçimle gelen üyelerine ilişkin 6087 sayılı Kanun’un 38. maddesi, 2797 sayılı Kanun’un 46. maddesi ile diğer kamu görevlilerine ilişkin 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’un 2. maddesinde “ağır cezalık suçüstü hâli” ortak bir kavram olarak kullanılmaktadır. Aynı kavram, suç tarihinden sonra 2797 sayılı Kanun’un 46. maddesine 680 sayılı KHK ile eklenen ve 7072 sayılı Kanun’la aynen kabul edilerek kanunlaşan altıncı fıkrada da yer almaktadır. İç hukuk düzenlemesi niteliğinde olan ve kişisel suçları nedeniyle Yargıtayın yargılayacağı kişilere yönelik bu düzenlemeyle de, 15.07.2016 tarihinden sonra haklarında örgütlü suçluluk nedeniyle ağır cezalık suçüstü hükümlerine göre işlem yapılan bu kişiler hakkında yetkili makamlarca uygulanan genel hükümlerin ve dolayısıyla fiili durumun suçüstü hâliyle uyumlu olduğu öngörülerek bu doğrultuda yapılacak soruşturma ve kovuşturma işlemleri hüküm altına alınmıştır. Açıklanan nedenlerle, genelde mütemadi suçlarda temadinin yakalama ile kesileceğine ve o anda suçüstü hâlinin var olduğuna, özelde de olumsuz görev uyuşmazlıklarına konu kararlarda FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla yakalanan hâkim ve Cumhuriyet savcıları yönünden suçüstü hâlinin bulunduğuna dair Yargıtayca varılan kanaat salt suçüstü hâlinin yargısal, mantıksız ve keyfî yorumuna değil, doktrindeki görüşlere, örgütsel suçluluğun teorisine, dahası ve en önemlisi, yasama organınca istikrarlı ve birbiriyle uyumlu olarak hüküm altına alınan iç hukuk düzenlemelerine dayanmaktadır. Varılan sonuç sonrasında Anayasa Mahkemesince de benimsenmiştir. İHAM’ın anılan ihlal kararında ise, konunun yalnızca Yargıtayın yorumu üzerinden irdelendiği, bu yorumun aynı zamanda 2797 sayılı Kanun’un 46. maddesinde yapılan ve kanunlaşan düzenlemelere dayandığının ve bu düzenlemelerle uyumlu olduğunun dikkate alınmadığı ve söz konusu kararda, ülkenin milli egemenliğini temsil eden yasamanın bu düzenlemelerinin İHAS’a ve evrensel hukuk ilkelerine aykırılık teşkil edip etmediği hususunda değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Uyuşmazlığın çözümünde ayrıca, mütemadi suç ve suçüstü hâli kavramlarından, bu kavramların yukarıda belirtilen hukuki dayanaklarından ve söz konusu kavramların somut olaya uygulanma koşullarından bağımsız olarak; başlı başına suçun niteliği dikkate alınarak failler hakkında özel soruşturma usullerinin uygulanmasına yasal düzenlemelerle bir istisna getirilip getirilmediği hususuna da değinmek gerekmektedir. Bu bağlamda ele alınması gereken 2797 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra, somut olayımızda suç tarihinden önce 06.03.2014 tarihli ve 28933 sayılı Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 15. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 161. maddesine eklenen sekizinci fıkrada; “Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu düzenlemede görüleceği üzere, aralarında silahlı örgüt suçunun da sayıldığı bazı suçların vahameti ve bu suçlarla korunan hukukî değer dikkate alınarak 2937 sayılı Kanun’da sayılan kişilere yönelik istisna haricinde, bu suçların soruşturmasının genel hükümlere göre yürütüleceği açıkça hüküm altına alınmıştır. Nitekim özel soruşturma usullerine istisna getiren benzer bir hükme, Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi memurlarının görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlarla ilgili yine kural olarak özel soruşturma usulleri uygulanmasının ve buna bağlı hukuki teminatların öngörüldüğü 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Disiplin ve Ceza İşleri” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yer alan “Genel Esaslar” başlıklı 53. maddesinin yedinci fıkrasında da “İdeolojik amaçlarla Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadıyla işlenen suçlarla bunlara irtibatlı suçlar, öğrenme ve öğretme hürriyetini doğrudan veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükun, huzur ve çalışma düzenini bozan boykot, işgal, engelleme, bunları teşvik ve tahrik, anarşik ve ideolojik olaylara ilişkin suçlar ile ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde, yukarıda yazılı usuller uygulanmaz; bu hallerde kovuşturmayı Cumhuriyet savcısı doğrudan yapar.” şeklinde yer verilmiştir. Her iki düzenleme birlikte ele alındığında, konumuza ilişkin olarak özellikle de 2797 sayılı Kanun’da kural olarak özel soruşturma usulleri öngörülmüş olmasına rağmen, sonradan CMK’nın 161. maddesinin sekizinci fıkrasının yürürlüğe konulması karşısında, yasa koyucunun salt bu fıkrada sayılan suçların niteliğini gözeterek, ayrıca suçüstü hâlinin varlığını araştırmaya gerek bulunmaksızın, 2937 sayılı Kanun’da sayılanlar dışında bu suçları işleyen kişiler hakkında, ilgili kanuni düzenlemeler uyarınca özel soruşturma usulleri uygulanmasının istisnasını öngören bir hüküm ihdas ettiği ve bu yönde bir sistem oluşturduğu anlaşılmaktadır. Ancak İHAM kararında silahlı terör örgütü üyeliği suçunda genel hükümlere göre yürütülen soruşturma işlemlerinin hukukîliği değerlendirilirken söz konusu uygulamanın aynı zamanda CMK’nın 161. maddesinin sekizinci fıkrasına da uygun olup olmadığı, dolayısıyla uygulamanın bu yönüyle de yargısal ve keyfi yorumun ötesinde iç hukuk düzenlemesine dayanıp dayanmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
- “İşlenmekte olan suçu,
- Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
- Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu” ifade ettiği öngörülmüştür.