İletişimin öneminin gün geçtikçe artması, günümüz teknolojisinin artık başa çıkılamayacak bir şekilde gelişmesine sebep olmuştur.
Herkes, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesi gereği düşünce ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Kişilerin bu düşünce ve ifade özgürlüğü sınırsız olmayıp; millî güvenlik, kamu düzeni, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının korunması gibi sebeplerle sınırlanabilmektedir.
İnsan haklarının hali hazırda temelini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, üye ülkelere kendi iç hukuklarında düzenleme yapma zorunluluğu öngörmüştür. Bu bağlamda kendi yasa koyucumuz Anayasanın 26. Maddesinde “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti” başlıklı bir maddeye yer vermiştir.
İlgili ulusal ve uluslararası mevzuatla kişilere bahşedilen ifade ve düşünce özgürlüğü hakkı en çok günümüzde milyarlarca kullanıcıya ulaşan Facebook, Twitter gibi sosyal medya araçlarında kullanılmaktadır ve buna paralel olarak her gün birçok suç işlenmektedir. Sosyal medya araçlarında genel olarak hakaret, tehdit; bilişim sistemlerinde :banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması, bilişim sistemine girme, kişisel verilerin kaydedilmesi ve yok edilmesi gibi suçlar işlenmektedir.
Ülkemiz gelişen teknolojiyle beraber, adli ve idari mercilerde zorunlu olarak bir yapılanmaya gitmek zorunda kalmıştır. Bilişim savcılarının , siber/bilişim suçlar şube müdürlüklerinin , BTK’nın ve TİB’ in kurulması tamamen bu zorunluluğun gereğidir. Yasa koyucu yine bu bağlamda salt internet hukukuyla alakalı 5651 sayılı İnternet Ortamından Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun çıkarmıştır.
5651 sayılı kanun kapsamında internet ortamında yapılan ve içeriği bazı tahdidi suçların oluşturan içerikler için erişimin engellenmesi kararı verilmektedir. Yine aynı kanunun 9. Maddesiyle kişilere “içeriğin yayından çıkarılması ve cevap” hakkı verilmektedir. İlgili kanun maddesiyle içerik nedeniyle hakları ihlâl edildiğini iddia eden gerçek veya tüzel kişi içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilecektir.
İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.